Heyamola Hey
Bahriye Mektebi => Navigasyon => Konuyu başlatan: Ersin Böke - 01 Haziran 2017, 08:51:12
-
Suat kaptan güzel güzel yazıyordu. Bu aralar yoğun ya da sıkıldı her halde. Gerçi Suat kaptan biraz fazla matematik ağırlıklı yazdığından, yorumlar genelde elinize sağlık pek bir güzel yazmışsınız kıvamında olunca yani ciddi ciddi soru gelmeyince Suat kaptanım sıkılmış olabilir.
Zamanında kendi kendime, -hem teknende 100 yıl önce nasıl yelken yapılıyor ise öyle yelken yapılıyor diye atıp tutuyorsun halbuki sekstant neyim bilmiyorsun - dediğimden bu konuyu biraz çalışmıştım.
Suat kaptanımın tersine ben , sizlere bu göksel navigasyon işini kendi öğrendiklerim ve üslubum ile anlatayım dedim.
Gerçi bizlerin navigasyona filan ihtiyacı yok. Bilmesek de olur. Zaten Ege de geziyoruz. Gps bile olmasa bir adaya denk getiririz nasıl olsa. Bunu böyle denizleri olmayan yabancılar düşünsünler di mi ama.
Bir gün gps sistemi çökerseymiş te , ben o sırada denizde olsam ne yaparmışım da ..şaka bir yana gps ne kadar önemli bir teknoloji.
Kolmb' u düşünün.. Adam hindistana geldim zannediyor , oysa yeni kıta bulmuş haberi yok. Hay bulmaz olsaymış diyeceğim politika olacak geçelim. Adam hindistana geldim sanınca , oradaki kızlderilileri de ' hintli ' sandığından bunlara da ' indians' diye isim takmış iyi mi.
Hintli dediğin adam sütlü kahve kıvamında bir adam. Bunlar bildiğin kırmızı . Yahu hiç mi Hintli görmedin be Adam.
Gerçi bunlar o zaman da bizim hakkımızı yemişler. Biliyorsunuz Amerikayı ilk Türkler buldu. Millet olarak bildiğimiz şeyleri saklama huyumuz olduğundan çaktırmamışız. Bakın ciddi söylüyorum. Bu Amerikayı ilk Türklerin bulması çok muhtemel. Yayılmacılık ganimetçilik bizim genlerimizde var. Üstelik hala var. Aydan görülebilen tek insan yapısı çin seddini adamlar kimler için yaptı bir hatırlayın isterseniz. :)
Bütün dünyayı bilicen, Amerikayı bilmiycen, yok öyle şey.
Neyse efendim konuyu çok dağıttık. Sonuçta ve muhtemelen hiçbirzaman sekstant kullanmayacaksınız. Ancak dünya üzerinde nerede olduğunuzu nasıl bulacağınızı bilmek ilginç bence.
Şimdi efendim dünya yuvarlak filan değil. Bildiğiniz portakala benziyor aslında. Biz de benzetmelerimizi portakal üzerinden yapacağız.
Bilmeniz gerken enlem ve boylam. Bizler bunu açısal değeri ile hep karıştırıyoruz. Şimdi anlatıcam.
Efendim hani portakalı soymak için sabından altına dilim dilim bıçakla çizeriz ya . Hah . İşte onlar boylam. Sıkmak için ortadan ikiye kestiğimiz çizgi ise enlem. En geniş halka olan enleme de ekvator diyoruz malum.
Bu boylamın ingilizce adı meridian. Yanni ilk başlangıç boylamı da İngiltere Grinwich te.
Şimdi kafa karıştıran kısım şurada. Bu yüzden daha başlamadan bir çok denizci bu işi bırakıyor.
Dünya üzerindeki koordinatlar açı cinsinden veriliyor. Dünyanın merkezine bir makas yerleştirin.
Bu makası da iki enlem arasında açtınız diyelim. İki enlem arasındaki dünya üzerindeki mesafeyi gören açı değeri ile enlem ifade ediliyor. Ancak bu görünen mesafe aslında iki enlem arasında kalan boylam parçacığı olduğundan karıştırılıyor işte.
Benim anlattığımda çok karışık oldu. Dur bir daha anlatayım. Yerinizi bilmeniz için bulunduğunuz noktanın, ekvator ve başlangıç meridyenine göre sanki dünyanın merkezinde bir çubuk varmış gibi döndürdüğünüzde , dünya yüzeyinde oluşan mesafenin, dünyanın merkezinden bakıldığında kaç derecelik bir yay olduğunu bilmeniz gerekiyor.
Ekvatordan uzaklığınızı dünya merkezli açı cinsinden ölçüyorsunuz yani. Bulunduğunuz noktanın ekvatora olan uzaklığı aslında bir boylam parçacığı olduğundan bu karışık durum ortaya çıkıyor.
Sonuç olarak enleminizi , ekvatora uzaklığınızı gösteren boylam parçacığı ile , boylamınızı da başlangıç meridyenine olan uzaklığınız gösteren enlem parçacığı ile tanımlıyorsunuz.
Bu mesafeler de bildiğiniz uzunluk ölçüsü ile değil, dünya merkezine göre açı olarak veriliyor. O yüzden bilmem kaç derece , bilmem kaç dakika , şu kadar saniye kuzey deniliyor.
Niye böyle? Boşverin . Böyle işte.
Yani efendim, bulunduğunuz noktanın enlem değeri sizin ekvatora göre ne kadar kuzeyde yada güneyde olduğunuzu , boylam değeri de başlangıç merideyenine göre ne kadar doğuda ya da batıda olduğunuzu söylüyor.
Bu son yazdığım paragrafı hatırlayın yeter. Gerisi çok da önemli değil.
Yani efendim konumumuzu, hayali ekvator çizgisi ve yine hayali başlangıç meridyenine göre belirliyoruz. Bu ikisi bizim referans çizgilerimiz.
Anladık ta yerimiz nasıl bulucaz diyorsunuz di mi.? Bekleyin anacım anlatıcam, sırasıyla.
Şimdi efendim yelken işini yaladık yuttuk. Artık ana yelkenimizi de açıyoruz. Açıldık okyanusa dünya tutu atıyoruz. Hava güzel, tutturduk bri rota gidiyoruz. Gidiyoruz ama benim gibi bimininiz yo farzedelim ve güneş hep tepemizde duruyor. Beyniniz haşlanıyorsa ve doğu batı yönünde ilerliyorsanız tam da ekvatorun üzerindesiniz demektir.
Yani efendim, bulunduğunuz konumda , güneşin ne zaman tam tepenizde olduğunu bilirseniz ve tam da bu sırada, ufuktan yüksekliğini açı cinsinden bilirseniz o zaman yerinizi bilebilirsiniz işte.
Sekstant bu işe yarıyor anlıyacağınız. Elinize bir saat alıp, bulunduğunuz yerde güneşin tam tepede olduğu saati bulmanız gerekiyor.
Yani öyle sekstantı aldım baktım hoop neredyim buldum yok. Önce yaklaşık öğle anını tahmin ediyorsunuz. Sonra bu saatten 20 dakika önceden sekstant ile ölçüm yapmaya başlıyorsunuz,
Sekstant ta örnek saat 11 50 de ölçüm yapıp, güneşin ufuka olan mesafesini yine açı cinsinden ölçüyorsunuz. Bir dakika sonra bir daha, güneş hala yükselmeye deva ediyor olacak ve bu sefer daha büyük bir açı okuyacaksınız. Saat tam 12 de de bir ölçüm yapıyorsunuz.
Size lazım olan, en tepedeki noktayı bulmak. Sonra bir ölçüm yapıyorsunuz ki açı düşmeye başlamış. Hah işte..
Örmek saat 11.58 de açı 45 derece idi. Saat 11.59 da 44.5 derece.
Demek ki bulunduğuz bölgede güneş tam tepenizde 11 58 ile 11 .59 da oluyor ve bunun açısı da 44.75 derece diyelim.
Yani güneşin en tepede olduğu andaki saatin kaç olduğunu ve tam da o sırada ufukla yaptığı açıyı ölçerseniz, almanaktan bakıp, koordinatınızı bulabilirsiniz.
Şimdi siz bunları bi sindirin detaya gireceğiz efendim.
-
Sekstant kullanımı gerektiren açık denizde; seninki boyutta bir kayıkta-pardon teknede deniz sallantısında senin gözün merkezli güneş-ufuk açısını senin söylediğin gibi yarım derece hassasiyetle nasıl tespit edeceğiz?
-
Pu ha ha ha... Süpersin abi. Üstelik bir problem daha var. Bir şekilde hareket halindesin.. Hay Gps in gözünü seveyim.
-
Her halde yazına devam edeceksindir,bizim ölçüm esnasında bulunduğumuz noktanın tam öglen vaktini tespit etmemiz için saate değil su seviyesine dik duran bir çubuğa ihtiyacımız var bu çubuğun gölgesinin en kısa olduğu an yerel öğlen vaktidir ki işte o an güneşin ufukla yaptığı açıyı tespit etmemiz gerekir ve yine o an elimizde başlangıç meridyenine yani grenwiç e göre ayarlı bir saatımız olması gerekir ki bulunduğumuz noktada gölge en kısa yani yerel saatle 12.00 iken grenwiçte saatin kaç olduğunuda tespit edip aradaki zaman farkını dakika cinsine çevirip 4 bölersek grenwiçe göre kaç boylam sayısı kadar farklı yerde olduğumuzu buluruz,aynı anda ölçtüğümüz güneş ufuk açısı ile de Ekvator çizgisinden dikine olarak ne kadar uzaklıkta olduğumuzu tespit ederiz.Yani bulunduğumuz noktanın enlemini,boylamını fiyakalı deyişle koordinatlarını tespit etmiş bulunuruz.(tabiki bu açıyı uygun bilgilere döndüren ALMANAK dediğimiz kalın kitabımızda yanımızda olacak)
Bulunduğumuz noktada çubuğun gölgesinin gittiği yöne bakarak dünyanın küzey yarım küresindemi seyir yapıyoruz yoksa tersinemi olduğunu hatta tam ekvator hattı üstündemi seyirdeyiz anında anlarız.Gölge kuzeye dogru uzuyorsa biz küzey yarım küre tarafındayız,gölge güneye uzuyorsa güney yarım kürede seyirdeyiz yok gölge doğu veya batı yönünde uzuyorsa ozaman tam ekvator üstünde seyirdeyiz demektir.Gölge batıa dogru uzuyorsa saat yerel öğleden evvel gölge doğuya uzuyorsa öğleden sonra demektir.
Tam öğlen vakti açı ölçerken grenwiç saati daha 12.00 olmamışsa biz grenviçe göre daha doğuda seyir yapıyoruz demektir söz gelimi doğuAkdeniz açık suları filan, yok tersine bizim noktamızda gölge en kısa iken grenwiçte saat 12.00 geçmişse biz grenwiçe göre daha batıdayız demektir yani cebelitarık boğazını geçip atlas okyanusuna filan çıkmışız yani.
Grenwiç saatini artık bilmek dert değil gidip pilli bir saat alıyoruz,sonra radyoyu açıp grenwiçte saat 12 oldu sinyalini duyunca pilli saati 12.00yapıp tamam diyoruz.
Sekstant denen zımbırtı ile ölçüm yaparken yol kesip hareketsiz kalma tedbirlerini alıyoruz be gestapocum.
Gestapo konunu çaldım hoş gör.
-
Yok yahu.. Bak bu yazdıklarını ben de bilmiyordum.. Süpermiş..
-
Teknik adını bir türlü ezberleyemediğim bir konum (olduğunu yeri) türü daha var.Sadece bir pusula, düzgün çalışan bir Bu mantıkla çalışan elektronik konum belirleme aletleri askeri ve sivil alanda kullanılmaktadır.
Gelelim bizim elle kolla çalışan türüne.(lafa başlamadan şunuda bebelirteyimki ben bu metodu benim iki kişilik PİPER L18 uçagında havada iken bile uyguluyorum.)
Şimdi ilk çıkış noktamızı haritaya işaretliyoruz.Yola çıkınca zaman tutup gittiğimiz mesafeyi buluyoruz,pusuladan gitme yönünüde tespit ediyoruz.Diyelimki böyle 4 saat gittik ve gidiş açımızı değiştireceğiz.Şimdi haritanın başına çöküp başlangıç noktasından küzeye göre gidiş açımız yönünde gittiğimiz mesafe kadar ölçüp noktayı koyuyoruz .1 nolu tespit diyoruz.Sonra yeni açıya dönüp saati,hızımızı kaydediyoruz ve yola devam ediyoruz sonra gerekli olan 2 nolu tespit noktasına gelince saati tespit edip seyir mesafemizi buluyoruz.Harita üstünde 1 nolu tespit noktasına gelip küzeye göre seyir açımız yönünde gittiğimiz mesafeye göre 2 nolu tespit noktasını işaretliyoruz.Bu böyle devam ediyor.
Tabiki bu mantıkla durum tespiti kıyı gözüken seyirlerde mantıksız gibi gözükebilir ama Okyanusa çıktınız, açık denizde uzun süreli belli yönde gittiğinizi ve hiç bir elektronik mevki bulma aletinizin çalışmadığını kabul edersek bir yukarıda sekstant aleti ile ilgili yazılarda bahsettiğim gibi elimizde sadece pilli bir saat ve gölgesini göreceğimiz bir cubuk kaldığını kabul edersek bulunduğumuz noktada yerel saat 12 00 gölgeden tespit ederiz grenwiç saati ile aramızdaki fark bize hesapla EKVATOR HATTI ÜSTÜNDE GRENWİÇTEN KAÇ MERİDYEN ÖTEDE OLDUĞUMUZU ANLARIZ.
Anlamasına anlarızda tam olarak nerede olduğumuzu bilemeyiz.İşte eğerki seyirin en başından itibaren tespit koya koya gidersek yerel 12.00 de yaptığımız tespit noktası ile saat üzerinden tespit ettiğimiz meridyen hattı üstünde ya çakışır yada bir birine çok yakın olur.Böylece her gün saat 12.00 da hiç bir alet edavat olmadan koordinatlarımızı tolerans sınırları içinde buluruz.
-
DÜZELTME:
"Teknik adını bir türlü ezberleyemediğim bir konum (olduğunu yeri) belirleme türü daha var.Sadece bir pusula, düzgün çalışan bir hız ölçme aleti ve kagıt harita.Bu mantıkla çalışan elektronik konum belirleme aletleri askeri ve sivil alanda kullanılmaktadır.
-
Hüseyin Abi, biz bu seyre parakete seyri diyoruz.
Eskiden uzun seyirlerde belirli saat aralıkları ile kağıt haritalarımıza dead reckoning (dr) ile işaretleyerek tahmini mevkimizi belirlerdik.
Yanlış anladıysam kusura bakmayın. Klasik navigasyonda derslerde de anlatılır.
-
Dogrudur.Uygulamada dikkat edilmesi gereken şeyler: Teknenin baş açısında süreklilik gösteren değişim olup olmadığı,hızda aynı şekilde süreklilik gösteren değişim olup olmadığı.Bunlarda değişim oldu ise hemen hesabını yapıp haritada yeni dr işaretini koymak gerekir.
Ben ilave detay olarakilave ettiğim elimizdeki grenwiç saati ile teknenin o anki konumunun ekvator çizgisindeki izdüşümünü tespit ettikten sonra o an için yaptığımız dr hesabı ve tespitinide bir çeşit doğrulamak.
Diyelim ki yerel saat 12.00 iken biz dr hesabı ile son noktamızı 40 derece 06 dakika batı 33 derece 18 dakika kuzey bulduk.
Şayet grenwiç saat farkı hesabı ile 40 derece 06 dakika batı bulmazsak bir yerde hata var demektir ya saati doğru tespit etmedik yada dr türü hesapta hata yaptık deriz.Şayet bu konum farkı hatası öyle çok çok büyük mesafeler değilse dr hesabımızı doğru kabul ederiz.Bu sağlama yapma mantığını anlatmaya çalıştım.
-
Yazdıklarınızdan cok faydalandım. Basit ama tutarlı ve doğru bir yöntem önerdiniz.
elinize sağlık..
-
Sekstant ile GPS aslında aynı şey. Nasıl mı?:
Sekstant ile yerini bildiğimiz bir uzay cisminin bulunduğumuz noktadan ufuk ile açısını ölçüyoruz ve biraz hesap ve kitaplara bakarak yerimizi buluyoruz. Bu işlem ölçüm yaptığımız zeminin oynaklığı (tekne) ve yüksekliği gibi faktörler nedeni ile ve bizim becerimiz ile açıları doğru bulamamamız sebebi ile biraz şaşıyor. Biraz dediğim, bulunduğunuz yeri bir kaç mil farkla tesbit edebiliyorsanız iyi bir sekstant kullanıcısı oluyorsunuz. Kişinin bir vakti zamanında bulunduğu yeri yarım mil farkla tesbit etti diye övünmüştü.
GPS ise yine dünya çevresinde dolaşan yeri belli (zamanla değişiyor ama değişikliği izleyebiliyoruz) uydular, yani gök cisimlerinin yerine göre bulununduğumuz mevkiiyi veriyor. Eski hesap makinalarının (kollu facit) yerini nasıl bilgisayarlar aldıysa sekstantın yerini de GPS aldı. Tek bir gök cismi yerine üç veya daha fazla gök cisminin (uydunun) yerini belirleyebildiği için verileri daha hızlı olduğu kadar güvenilir de oluyor.
Parakete seyri ise benim için hala bir vazgeçilmez. Özellikle Marmara gibi nadir de olsa kara görmeden gittiğiniz bir denizde GPS kadar demeyelim ama ona yakın mevki koyabiliyorsunuz. Kaldı ki açık denizde bir kaç mil şaşmak hiç sorun değil, asıl GPS'e güvenip haritada emniyetli sularda seyrediyoruz derken karaya çıkmış olmak daha şaşırtıcı...
-
Suat kaptan güzel güzel yazıyordu. Bu aralar yoğun ya da sıkıldı her halde. Gerçi Suat kaptan biraz fazla matematik ağırlıklı yazdığından, yorumlar genelde elinize sağlık pek bir güzel yazmışsınız kıvamında olunca yani ciddi ciddi soru gelmeyince Suat kaptanım sıkılmış olabilir.
.....................................................
Yok vallahi olur mu öyle sıkılma falan.... Ben çok keyif alıyorum. Kara planlamalarımın bütçesi çok geç ulaşınca bana denize ineceğim diye Marmaris'de sürünüp duruyorum. Sonrasında daha Gezgn de var bakalım onu da inşallah halledeceğim.
Keyifle okudum şöyle bir çırpıda, takip de edeceğim. Benim topiğime de yine en kısa zamanda döneceğim.
Viya böyle.... :)
-
Eski çağlarda sekstant degil de esas zor olan hassas saat yapmak. 17.yy'da ingilizler bunun icin yarismalar filan duzenliyorlarmis (Tabi adamlarin teknikleri de boylece gelismis..) . hadi onu da anladim saati de yaptik diyelim benim esas merak ettigim almanaklar. Bunu nasıl yapmış adamlar16. - 17.yy'da?
-
Bir anlamaya calistigim sey de gunesin ufukla yaptigi acidan Mantiken sadece x yada y noktasını bulmamız lazım degilmi? Her iki noktayı birden nasıl buluıyoruz?
-
Bir anlamaya calistigim sey de gunesin ufukla yaptigi acidan Mantiken sadece x yada y noktasını bulmamız lazım degilmi? Her iki noktayı birden nasıl buluıyoruz?
Her iki nokta derken?
-
Çok ilgi duyduğum bir konu. Kurs almaya bile gitmiştim Marmariste bir okula benimle dalga geçmişlerdi ne yapacaksın diye ( 2003 yılında) Bu konuda paylaştığınız faydalı bilgiler için herkese çok teşekkürler .
-
Yani enlem boylam demek istedim. Simdi ekvatorla yaptigi aciyi bulunca enlemi buluyor peki boylamla yaptigi aciyi nasil buluyor da hangi boylamda buluyor?
-
Bülent reis bekle anlatıyoruz .. Oraya da gelicez.. :)
Gerçekten çok keyifli bir konudur. Baştan biraz itici glir ancak anlamaya başlayınca devamı gelir.
Yani efendim eğer tam bulunduğunuz noktada güneşin saat kaçta en yüksek noktada olduğunu bilirseniz, bulunduğunuz boylamı bulursunuz. Bulunduğunuz boylam da size ne kadar doğuda ya da barıda olduğunuzu söyler.
Tam da en yüksek noktada eğer güneşin ufuk ile yaptığı açıyı da bilebilirseniz, bu size enleminizi verir ki böylece ne kadar kuzeyda ya da güneyde olduğunuzu bulursunuz.
Yani sevgili Bülent reis, güneşin en yüksekteki anda saati bilirseniz bu size doğu batı yönündeki koordinatınızı, ufuk ile yaptığı açı ise ne kadar kuzey yada güneyde olduğunuzu bilmenize yarar. Yani ikinci koordinatınızı bulursunuz. X ve y gibi yani.
Şimdi insan bunu yazarken bile karıştırabiliyor. Hep hatırlamanız için şöyle düşünün.
Ekvatorda gidiyorsanız güneşin ufuk çizgisi ile yaptığı açı daha yüksek olacak. Kutup dairesine yakın gidiyorsanız güneşin en yüksekte dahi olsa , ekvatora göre çıkabileceği yükseklik daha düşük olacak.
Yani ekvatora yaklaştıkça , güneşin ufuk çizgisi ile yaptığı açı daha büyük olacak. Böylece çok ama çok kaba bir tahmin yaparak kuzey güney yönünüzü tahmin edebilirsiniz, ne kadar güneyde olursanız , açı o kadar büyüyecek.
Şimdi efendim peki bulunduğumuz noktada güneşin saat kaçta en yüksek seviyede olduğunu kabaca bilemezmiyiz? . Biliriz efendim niye bilemeyelim. Şimdi bursya resmini alıp koymak zor. İnternetten bulunuz. Time zone map diye arattınızmı hoop karşınızda.
Şimdi bu harita size başlangıç meridyeni yani grinviç e göre ( hüseyin abi böyle yazmış hoşuma gitti ) bulunduğunuz yerde başlangıç meridyenine göre saat kaçta güneşin en yüksek noktada olduğunu söylüyor.
Tabi önce saat olarak lokal saat kullanmaktn vaz geçeceksiniz. Saati grinviçe göre söyleyeceksiniz. Hatta size ilginç bir bilgi de vereyim. Time zone map ta grınviç dilimi z harfi ile gösterildiğinden bu grinviç saatinin adı " zulu time " olarak geçer. Hani şu filimlerde oyunlarda duyduğunuz zulu time , başlangıç meridyenine göre saatin kaç olduğunu anlamamıza yarar.
Şimdi grinviç te saat tam 12 de güneş en tepede diyelim. Bu hritada güneş doğudan batıya doğru ilerler. Bu durumda Türkiye zulu time a göre saat 10 gibi güneşin en tepede olduğu anlaşılır. Bir fikir vermek açısından söyleyeyim kazabblanca da ise saat 13 te zulu time göre güneş en tepede olur.
Şimdi tahminen saat kaçta güneşin en tepede olacağını biliyoruz ya. Şimdi tam zamanını bulmaya kaldı iş. Bu arada bu Hüseyin abinin çubuk yöntemi de fena değil hani. Sekstant ile uğraşacağına , dik çubuğu, ne zaman gölge iyice kısaldı tam o sırada saate bak , al sana güneşin en tepede olduğu an.
Wikingler ile ilgili dizide görmüştüm. Denizn etkisinden kurtulmak için çubuğu daire şeklinde bir tahtaya çakıp, onu da kova içinde yüzdürüyorlardı.
Gerçi her durumda yine de sekstanta ihtiyacımız olacak. Çünkü tam o an açıyı da bilmemiz lazım ya.
Şimdi bu sekstan ilgin alet. Aslında çok basit. Ayna yardımı ile baktığınız iki referans noktasını birbirine çakıştırdınız mı tam o anda gördüğünüz açı, size bu çakıştırdığınız iki referans noktası arasındaki düşey açıyı veriyor.
Bu kadar. Tekne sallanırken nasıl ölçücez filan,, bekleyin efendim. Onları da anlatıcam.
-
Yani enlem boylam demek istedim. Simdi ekvatorla yaptigi aciyi bulunca enlemi buluyor peki boylamla yaptigi aciyi nasil buluyor da hangi boylamda buluyor?
Ersin güzel güzel anlıtuyor ama sizin sorunuza cevap için şöyle bir parantez açayım devamı gelecektir;
İlk yaptığınız açıda bulduğunuz mevki sabit bir nokta değil ancak öyle bir yerdesinizki bulduğunuz noktadan itibaren dünyayı çevreleyen aynı açı hattında olduğunuz kabul edilir. Sonra ikinci ölçümde de aynı mantkla bulunduğunuz noktadan itibaren dünyayı çevreleyen aynı açı hattında bir noktadasınızdır. Peki aynı anda iki yerde de olamayacağınıza göre bu iki hat bir yerde kesişecektir, işte sizin mevkiniz orası ve onu haritaya aktardığınızda ise enlem/boylamı bulmuş oluyorsunuz. Yani Sextant ile enlem yada boylam bulmuyorsunuz.
Umarım anlaşılabilmişlimdir, zira gayet baside indirgeyerek anlatmaya çalıştım.
-
Çok açık olmuş. Sekstant sadece açıyı ölçüyor. Bu aletin bulunmasının da inanılmaz bir hikayesi vardır. Bunu ayrıca yazmak gerekir.
Ancak bu mantık , daha sonra teodolit dediğimiz, nivo dediğimiz ölçü aletlerinin gelişimine vesile olmuştur. Bugün teodolitsiz bir inşaat işi düşünülemez bile.
-
Desene USTURLAP la tanışacağız.
-
Sadun Boro filan derken ihmal etmeyelim konuyu. Yani sonuçta bu sekstant ( ne kadar da seksi bir ismi var.. :) ) açı ölçüyor efendim.
Kısaca özetlersek, güneşin tam tepemizde olduğu andaki zamanı ve tam da bu anda ufuk ile yaptığı açıyı bilirsek yerimizi bulabiliyoruz. Açı bize kuzey güney yönündeki pozisyonumuzu, zaman ise doğu batı yönündeki pozisyonumuzu bulmamıza yarıyor.
Boyumuzun yüksekliği , denizin çalkantısı, aletin kendisinin hata oranı gibi faktörler, bir takım düzeltmeler yapmamızı gerektiriyor ancak bu şimdilik o kadar da önemli değil.
Şimdi sıra geldi almanak işine.. Kim nasıl hazırlıyor bu almanağı kardeşim..
-
Evet.. Nerede kalmıştık? Hah, almanak.. Kim hazırlıyor nasıl hazırlıyor bu almanağı.? Hem güneş tam tepemizde iken saati bilince koordinatı nasıl buluyoruz ki biz. ?
Güneş en tepede olduğunda ölçüğümüz saat bize doğu batı yönünde nerede olduğumuzu söylüyor ya.
Şimdi aslında bu almanakta sizinle ilgili bir bilgi yok. Orada sadece belli bir tarihte ve saate güneşin hangi meridyende olduğu yazılı. Örneğin zulu time göre sizin bulunduğunuz yerde güneş sabah saat 10 .35 te en yüksek noktada.
Almanakta güneşin Zulu time göre saat 10 da hangi meridyende olduğu yazılı. Önce bunu buluyorsunuz . Sonra almanağın diğer tablosundan 35 dakikada güneşin ne kadar yol aldığını bulup, iki değeri topluyorsunuz.
Hoop alın size doğu batı yönündeki koordinatınız geldi.
Şimdi bilmemiz gereken şu. Güneş tam tepemizde olduğunda biz tam da güneşin o tarih ve o zamanda bulunduğu meridyen üzerinde olmuş oluyoruz. Güneşin hangi meridyende olduğunu bilirsek biz de kendi yerimizi öğrenmiş oluyoruz. Mantık bu.
Çok kabaca dahi olsa , elimizde bir sekstant olmasa da güneşin en yüksek anında doğu barı yönünde üç aşağı baş yukarı nerede olduğumuzu bilmek mümkü bu bilgi ile.
Bu bilgileri sizlere unlikely boat builder bloğundan derliyorum. Okuyup , anladıklarımı buradan yazıyorum. Orada şekiller ile detaylı olarak anlatılmış. Bu yazdıklarım ve şekilleri çakıştırısanız ingilizce bilmenize gerek kalmadan kolayca daha detaya girebilirsiniz.
Bu almanakta sadece güneş yok. Ay ve yıldızlar da var. Yani güneşin olmadığı gece seyirlerinde ay ya da yıldızların tam tepemiDe oldukları anı bilirsek, bu yıldızların o an hangi meridyende olduğunu bilmiş olacağımızdan doğu batı yönündeki koordinatımızı bilmiş oluyoruz efendim.
İşte bu derece basit..
-
Evet.. Nerede kalmıştık? Hah, almanak.. Kim hazırlıyor nasıl hazırlıyor bu almanağı.? Hem güneş tam tepemizde iken saati bilince koordinatı nasıl buluyoruz ki biz. ?
Güneş en tepede olduğunda ölçüğümüz saat bize doğu batı yönünde nerede olduğumuzu söylüyor ya.
Şimdi aslında bu almanakta sizinle ilgili bir bilgi yok. Orada sadece belli bir tarihte ve saate güneşin hangi meridyende olduğu yazılı. Örneğin zulu time göre sizin bulunduğunuz yerde güneş sabah saat 10 .35 te en yüksek noktada.
Almanakta güneşin Zulu time göre saat 10 da hangi meridyende olduğu yazılı. Önce bunu buluyorsunuz . Sonra almanağın diğer tablosundan 35 dakikada güneşin ne kadar yol aldığını bulup, iki değeri topluyorsunuz.
Hoop alın size doğu batı yönündeki koordinatınız geldi.
Şimdi bilmemiz gereken şu. Güneş tam tepemizde olduğunda biz tam da güneşin o tarih ve o zamanda bulunduğu meridyen üzerinde olmuş oluyoruz. Güneşin hangi meridyende olduğunu bilirsek biz de kendi yerimizi öğrenmiş oluyoruz. Mantık bu.
Çok kabaca dahi olsa , elimizde bir sekstant olmasa da güneşin en yüksek anında doğu barı yönünde üç aşağı baş yukarı nerede olduğumuzu bilmek mümkü bu bilgi ile.
Bu bilgileri sizlere unlikely boat builder bloğundan derliyorum. Okuyup , anladıklarımı buradan yazıyorum. Orada şekiller ile detaylı olarak anlatılmış. Bu yazdıklarım ve şekilleri çakıştırısanız ingilizce bilmenize gerek kalmadan kolayca daha detaya girebilirsiniz.
Bu almanakta sadece güneş yok. Ay ve yıldızlar da var. Yani güneşin olmadığı gece seyirlerinde ay ya da yıldızların tam tepemiDe oldukları anı bilirsek, bu yıldızların o an hangi meridyende olduğunu bilmiş olacağımızdan doğu batı yönündeki koordinatımızı bilmiş oluyoruz efendim.
İşte bu derece basit..
Peki bir yılın 365 gün değil de 365 gün 6 saat olması her sene güneşin tam tepede olduğu noktanın koordinatını değiştirmiyor mu ? Acemice soru olabilir hiç araştırmadığım bir konu üzerine mantık kurmaya çalışırken bu soru geldi aklıma :)
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Onlar da 365 gün 6 saat üzerinden hesap ediyorlar zaten. Yani 6 saati 365 güne bir hata payı ile ekliyorlar. Bu hata payına göre sen zaten almanağa bakıyorsun.
İyi soru idi Oğuzhan :)
-
Onlar da 365 gün 6 saat üzerinden esap ediyorlar zaten. Yani 6 saati 365 güme bir hata payı ile ekliyorlar. Bu hata payına göre sen zaten almanağa bakıyorsun.
İyi soru idi Oğuzhan :)
Cevap için teşekkürler
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Suat kaptanın neden konuyu devam ettirmediğini anladım. :) bu kadar basit anlattım üzerine doğru dürüst yorum yapan olmadı.
Suat kaptanın neredeyse akademik çalışması olsaydı , ' takipteyiz Suat kaptanım elinize sağlık ' filan diye yorumlar gırla giderdi ama. >:(
Vazgeçtim. Yazmıcam.. Bekleyin Suat kaptanım yazınca okursunuz. Oysa sizin için Eastmarin de satılan plastik sekstanttan bile almıştım. Aslında ne basit onu gösterecektim. Gidip geri vericem.
Bir gün GPS çöker, telefon denize düşer, akü biter , o zaman çok ararsınız ama.. keşke okuyup öğrenseydim diye.. 8)
-
Ben hala bekliyorum Suat kaptanım dan devamını. O nedenle yorum yapmadım. :)
-
Suat kaptanın neden konuyu devam ettirmediğini anladım. :) bu kadar basit anlattım üzerine doğru dürüst yorum yapan olmadı.
Suat kaptanın neredeyse akademik çalışması olsaydı , ' takipteyiz Suat kaptanım elinize sağlık ' filan diye yorumlar gırla giderdi ama. >:(
Vazgeçtim. Yazmıcam.. Bekleyin Suat kaptanım yazınca okursunuz. Oysa sizin için Eastmarin de satılan plastik sekstanttan bile almıştım. Aslında ne basit onu gösterecektim. Gidip geri vericem.
Bir gün GPS çöker, telefon denize düşer, akü biter , o zaman çok ararsınız ama.. keşke okuyup öğrenseydim diye.. 8)
Alet plastik milastik tamamda ;kitabı nerde?
-
Suat kaptanın neden konuyu devam ettirmediğini anladım. :) bu kadar basit anlattım üzerine doğru dürüst yorum yapan olmadı.
Neyine yorum yapıcaz , bilmediğimiz konu işte, sınav çalışılmayan üniteden, hem sonra İnebolu'da sekstant vardı da biz mi kullanmadık sadece merak ettiklerimizi soruyor bir de eline sağlık falan filan diyoruz işte. Selametle... :) :) :)
-
Suat kaptanın neden konuyu devam ettirmediğini anladım. :) bu kadar basit anlattım üzerine doğru dürüst yorum yapan olmadı.
Neyine yorum yapıcaz , bilmediğimiz konu işte, sınav çalışılmayan üniteden, hem sonra İnebolu'da sekstant vardı da biz mi kullanmadık sadece merak ettiklerimizi soruyor bir de eline sağlık falan filan diyoruz işte. Selametle... :) :) :)
:)
-
Ben sessizce faydalanıyordum. Şimdi her yazıdan sonra bir tepki gösteririm artık. Motivasyon olsun diye :).
-
Suat kaptanın neden konuyu devam ettirmediğini anladım. :) bu kadar basit anlattım üzerine doğru dürüst yorum yapan olmadı.
Suat kaptanın neredeyse akademik çalışması olsaydı , ' takipteyiz Suat kaptanım elinize sağlık ' filan diye yorumlar gırla giderdi ama. >:(
Vazgeçtim. Yazmıcam.. Bekleyin Suat kaptanım yazınca okursunuz. Oysa sizin için Eastmarin de satılan plastik sekstanttan bile almıştım. Aslında ne basit onu gösterecektim. Gidip geri vericem.
Bir gün GPS çöker, telefon denize düşer, akü biter , o zaman çok ararsınız ama.. keşke okuyup öğrenseydim diye.. 8)
Yok öyle,,, Viya böyle...
Ben dahi takipteyim daha ne istiyorsun ki... ;)
Az bir işim kaldı sonra ben de döneceğim sahalara. Video falan da desteklemeceli konunun sonuna doğru sextant uygulamalarında.
Ha bu arada 2 plastik bir de metal ben de var... hihihihihi :)
Viya böyle. C:-)
-
Ersin, eski korsanların bir gözü neden kördür bilsen sekstantı eline almazsın 8)
-
Ersin, eski korsanların bir gözü neden kördür bilsen sekstantı eline almazsın 8)
Ama o zaman filtre yokmuş kiiiiiiiii, ;)
-
İlahi Suat kaptanım hiç güleceğim yoktu.. Süpersin..
-
gestapo hani sekstantın geçmişini anlatacaktın ya......
-
Ersin, eski korsanların bir gözü neden kördür bilsen sekstantı eline almazsın 8)
Ama o zaman filtre yokmuş kiiiiiiiii, ;)
Kopya vermesen olmaz di mi >:(
-
Ersin, eski korsanların bir gözü neden kördür bilsen sekstantı eline almazsın 8)
Ama o zaman filtre yokmuş kiiiiiiiii, ;)
Kopya vermesen olmaz di mi >:(
Hehehehehe,,,, duramadım napimmmm :) ;)
-
Ersin, eski korsanların bir gözü neden kördür bilsen sekstantı eline almazsın 8)
Erol reis benim bildiğim Korsanların (Kaptanlar yaparmış)bir gözlerini bantla kapatmalarının nedeni Karanlıkta daha iyi görebilmeleri için. Test edebilirsiniz bir kronometre alın akşam evde ışıkları kapatıp gözlerinizin karanlığa alışma süresini ölçün. Sonra aynısını bir gözünüz bir süre kapalı iken ışıkları kapatıp karanlığa adapte olma süresini ölçün. Farkı göreceksiniz ben gece seyirlerinde uyguluyorum herhangi bir ışık kaynağına baktıktan yada el feneri kullandıktan sonra tekrar karanlığa çok kolay adapte oluyorsunuz.
-
Ersin, eski korsanların bir gözü neden kördür bilsen sekstantı eline almazsın 8)
Erol reis benim bildiğim Korsanların (Kaptanlar yaparmış)bir gözlerini bantla kapatmalarının nedeni Karanlıkta daha iyi görebilmeleri için. Test edebilirsiniz bir kronometre alın akşam evde ışıkları kapatıp gözlerinizin karanlığa alışma süresini ölçün. Sonra aynısını bir gözünüz bir süre kapalı iken ışıkları kapatıp karanlığa adapte olma süresini ölçün. Farkı göreceksiniz ben gece seyirlerinde uyguluyorum herhangi bir ışık kaynağına baktıktan yada el feneri kullandıktan sonra tekrar karanlığa çok kolay adapte oluyorsunuz.
İnsan gözü , bir ışık gördükten sonra en erken 20 dakika sonra tekrar alışırmış karanlığa derler. Sekstant ın hikayesini dumuştum ama bu pratik bilgiyi ilk kez duydum. Çok faydalı bir bilgi Burak Reis. Şiimdi bu banttan bulmamız lazım eşarpla uğraşmamak için. :)
-
Tam senlik bir bilgi daha geliyor Öcal reis özledik seni.
Korsan yada Savaş gemilerinde sadece rom taşınması ve içilmesinin sebebide o dönemde yaptıkları rom yüksek alkollü olduğu için gemide döküldüğü zaman ıslanan barut tekrar ateşlenebiliyormuş.Diğer içkiler ile ıslanan kara barut bir daha ateş almazmış.Çok sevdiğim ve özlediğim rahmetli İngiliz yelkenci arkadaşım Adrian anlatmıştı her ikisinide.
-
Tam senlik bir bilgi daha geliyor Öcal reis özledik seni.
Korsan yada Savaş gemilerinde sadece rom taşınması ve içilmesinin sebebide o dönemde yaptıkları rom yüksek alkollü olduğu için gemide döküldüğü zaman ıslanan barut tekrar ateşlenebiliyormuş.Diğer içkiler ile ıslanan kara barut bir daha ateş almazmış.Çok sevdiğim ve özlediğim rahmetli İngiliz yelkenci arkadaşım Adrian anlatmıştı her ikisinide.
Benim içkiler ideal o zaman. ::)
Teoman Arsay abimizde rallilerde ateşlediği bir ufak top var idi, onu da ele geçirdikmi silah donanımı işi de tamamdır teknenin. :)
İnşallah yakınlarda gelecem oralara Burak reis.
-
Bekliyorum Öcal reis senin yaptığın konyakla su bile alev alır bu arada .
-
Öcal reisin ev yapımı brandy si varken kurşuna gerek Yok. Eldeki malzemelerle beraber bir lav silahı yapılabilir :) sert ama tadı kıvamı Harika olmuştu. Tekrar eline sağlık :)
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Bu arada Öcal reisin tanışmaya geldiğinde hediye olarak getirdiği ev yapımı brandy sert olsa da içimi gayet güzeldi. Şişesi de son derece orijinal. Tekrar eline sağlık Öcal reis :)
(https://uploads.tapatalk-cdn.com/20170607/63554a61479a4a96177b30733a5cb878.jpg)
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Bu Kara barutu döküldüğünde ateşlemesini bozmayan romların üzerinde Old Navy Rum yazıyor.Alkol oranı(%57) diğerlerinden farklıymış(%37,5- 40) Kara barut dedikleri şimdiki barutlardan farklı ıslandığında zor ateş alan bir barut.
(https://i.hizliresim.com/3qRmY5.jpg) (https://hizliresim.com/3qRmY5)
-
Afiyet olsun. Ramazan geçsin de bir yazı dizisi yapayım bu önemli konuda. :)
-
Afiyet olsun. Ramazan geçsin de bir yazı dizisi yapayım bu önemli konuda. :)
Tarif bekleriz :) bu arada her yanı bakım isteyen tekneyi usta ile çalışmadan tek başına hazır etmekle kalmayıp üstüne havuzlukta içeceği likit ve seyirde yiyeceği yemeğe kadar kendinizin yapmasına şapka çıkartıyorum :)
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Afiyet olsun. Ramazan geçsin de bir yazı dizisi yapayım bu önemli konuda. :)
Tarif bekleriz :) bu arada her yanı bakım isteyen tekneyi usta ile çalışmadan tek başına hazır etmekle kalmayıp üstüne havuzlukta içeceği likit ve seyirde yiyeceği yemeğe kadar kendinizin yapmasına şapka çıkartıyorum :)
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Teşekkür ederim iltifatına ama daha ne kişiler var ben çırakları bile olamam . Yaptıklarım biraz da mecburiyetten oldu kısılıp kaldığım yerde. ::)
Oğuzhan reis , bizim gençlik zamanımızda internet ve paylaşım yok idi ancak bu kadar öğrenebildik , sizler biraz daha tecrübelenince bizleri fersah fersah geçeceksiniz buna kesin inanıyorum.
Yine de sağol :)
-
Vay canına.. Bu bilgi gerçekten ilginçmiş. Rom konusu da öyle.
Burak sen de de ne hikayeler var taksit taksit çıkarıyorsun.
-
Sekstanta ayrı bir merakım olduğundan , şöyle bir dövemem var yalnız arkasına akdeniz haritası gelecek daha dövme bitmedi yani bitince tekrar koyarım resmini. C:-)
(https://i.hizliresim.com/5Qor5j.jpg) (https://hizliresim.com/5Qor5j)
*Konu bölündüyse başka yere taşınabilir.
-
Serkan biraderim,bence avucuna yaptırsan daha kolay kullanabilirdin ;D
Çok fiyakalı olmuş.
-
Serkan biraderim,bence avucuna yaptırsan daha kolay kullanabilirdin ;D
Çok fiyakalı olmuş.
Utku dede çok yaşa güldürdün sabah sabah ;D ;D
-
Hadi bakalım, şimdi elimizdeki küçücük telefonlar ile istediğimiz koordinatları bulduğumuzdan ve kolayca rota oluşturabildiğimizden olsa gerek, artık göksel navigasyon bizler için çok da anlam taşımıyor. Şu işin tarihine de bakalım biraz o zaman. Hatta biraz hikayeleştirelim isterseniz. Başlıyooor..
"Güç bela develeri bir halka şeklinde çöktürüp, pahalı ipek kumaşların içinde bulunduğu keten bohçaları da ortaya yığabilmişlerdi. Bütün yüzü gözü kapalı olduğu halde , kafasına sardığı poşu kan içinde kalmıştı. kum taneleri koşuştururken açılan poşudan içeri girip, yüzünü kanatıyordu.
Koşuştururken sanki düşünecek bir şey kalmamış gibi bu işleri öğrendiği ustasının geceleri develeri yemledikten ve suyunu verdikten sonra , ateşin başında anlattığı " El bain " hikayeleri geldi aklına.
Tek gözü kör yaşlı kervan şefi, ateşi başında görülmedik kum fırtınası " el bain " e nasıl yaklandıklarını , başlarından geçen o korkunç hikayeyi ve tek gözünü nasıl kaybettiğini anlatırdı. Yaşadıkları her ne ise gözünü kaybettiğine üzüleceğine , bu kadar az zarar ile kurtulduğuna şükrederdi hep.
Daha tüyü bitmemişken ateş başında dinlediği bu hikayenin üzerinden neredeyse kırk yıl geçmişti. Oysa şimdi sanki dün yaşanmış gibi, eski kervan ustası kırk yılın anılarının arasından sıyrılmış , " El BAİN... EL BAİN " diye bağırıyordu..
Oysa daha kısa süre önce sakin gecenin içinde devesinin üzerinde her bir adımda sallanırken neredeyse iki ay süren yolculuğun artık sonuna geldiklerini düşünüyor, yarın gece bu zamanlar ticaret kenti Kasara' da handa içeceği şarap ve özlediği fahişenin kollarında olmayı hayal ediyordu. Yarın akşam bu mendebur devenin üzerinde olmayacağım artık diye mırıldanmıştı ki ..
Önce karanlık gecenin içinden, -ki bu gece nedense pek karanlıktı ya -üşüten bir esinti geldi. Çocukluğundan beri kervanlarda yol yapan bu adam ,işte o zaman birşeylerin ters gittiğini anlamıştı. Çölde geçirdiği bunca zaman , hiç kendisini ürpertecek bir esinti ile karşılaşmamıştı.
İşte tam o sırada sırtından soğuk terler fışkırmaya başladı. Ustasının anlattıkları geliverdi aklına.
O gece ateşin başında , ustası hikayelerini anlatırken , Gidecekleri yolu gösteren orion yıldızlarının bir başka parladığını, ışığının azaldığını sonra kendisini ürperten soğuk bir esinti hissettiğini anlatmıştı. O zaman çocuk aklı ile bun anlatılanların hikayeyi gizemleştirmek için olduğunu düşünmüştü Hüseyin.
Oysa , ustasından kalma , kaç yıllık olduğunu bilemediği artık üzeri insan teri ve yağı ile kayganlaşmış gürgenden yapılma V şeklinde ,üzerinde çentikler olan rahabba ile yön tayin ederken en ortadaki yıldızın bir başka parladığını farketmişti. Neredeyse kardeşinden daha iyi tandığı bu yıldızın böyle az parladığı vaki değildi.
Yaşlandın be Hüseyin demişti kendi kendine. Çölün kumları seni de yedi bitirdi işte. Yıldızların ışıkları bile soluk geliyor artık sana.
Rahabba , kervan ustalarının sırrı idi. Aslında kervan şefi olmak çok da zor bir iş değildi. İşin sırrı sürekli akan kum tepeleri içerisinde yolu bulmaktı. Tek çare yeryüzünde her şeyin değiştiği böyle bir yerde , inadım inat değişmeden sanki çivi gibi mıhlanmış yıldızları kılavuz yapmaktı.
Her bir kervan şefinin birbirine benzeyen , ancak farklı bir rahabbası vardı. Bu alet, kervan şefliği yapan ailelerde babadan oğula geçer , özenle saklanırdı. Bu alet olmadan yola çıkmak isteyen ne kervancılar ölmüş ne hayvanlar telef olmuştu.
Eski kervan şefi yani dedesi , O 'na geceleri nasıl yıldızları ölçüp, kendilerine kılavuz yaptıklarını anlatırdı. Yol boyunca hangi yıldızlara bakacaklar , nasıl ölçecekler belletirdi. Her yanlış cevapta ensesine yediği şaplakların acısı hala yerindeydi.
"Bu hiçbirşey "derdi dedesi.
Şimdi benimle yanlış yaparsan alt tarafı şaplak yersin.Ben gittikten sonra yanlış yaparsan ölürsün. Mezarın bile bilinmez.
Yöntem basiti aslında , çatalın bir ucu yıldıza, bir ucu göğün bittiği yere. Araya parmaklarını sokup, yıldız kaç parmak yukarıda bakıyorsun. Kaç parmak sığdı ise o kadar fersah şimal yıldızından sapıyorsun.
Her kervan şefi, şef olduğunda kendi parmak ölçüsüne göre kalibre ederdi rahabba yı. Son sefer eski ve yeni şef beraber yol alır, kalbrasyonu beraber yaparlardı. Her nedense tek gözünü EL BAİN e kaptıran dedesi geceleri herkesten iyi görürdü. Bunca sene artık kemikleri bile çöl kumları ile uçuşan dedesi gibi ölçememişti hiç. Kasara yoluna hep beş fersah kısa düşüyordu. Oysa dedesi tam da yolun üstüne yürütürdü kervanı.
Hayatında görmediğim kum fırtınası sırasında düşündüklerime bak diye homurdandı.
Şimdi rüzgar daha da artmış, kum tanecikleri daha bir can yakar olmuştu. Bu fırtınalara alışık develer bile inlemeye başlamıştı.
Dedesi kadar şanslı olmak için bildiği tüm tanrılara yakardı. Şimdi anlamıştı neden tek gözünü kaybeden dedesinin buna rağmen neden şükrettiğini.
Tek gözünü seve seve verirdi şu an. Yeter ki bitsin şu melanet , şeytan işi.. Hem belki de tek gözü ile Kasara yoluna denk düşerdi bundan böyle dedesi eski kervan şefi gibi.
Belki de dedesi gibi daha iyi görürdü geceleri..
Bir gece sonra hayaller kurduğu handaki fahişenin hayali yıldızlar kadar uzaktaydı şimdi..
Devam edecek efendim. Bakalım nasıl sallayacağım devamını..
-
"Yöntem basiti aslında , çatalın bir ucu yıldıza, bir ucu göğün bittiği yere. Araya parmaklarını sokup, yıldız kaç parmak yukarıda bakıyorsun. Kaç parmak sığdı ise o kadar fersah şimal yıldızından sapıyorsun.
Bu tür açı ölçmeyi anladımda şimal yıldızından sapmayı anlayamadım. ?0-?
-
Ersin, eski korsanların bir gözü neden kördür bilsen sekstantı eline almazsın 8)
Erol reis benim bildiğim Korsanların (Kaptanlar yaparmış)bir gözlerini bantla kapatmalarının nedeni Karanlıkta daha iyi görebilmeleri için. Test edebilirsiniz bir kronometre alın akşam evde ışıkları kapatıp gözlerinizin karanlığa alışma süresini ölçün. Sonra aynısını bir gözünüz bir süre kapalı iken ışıkları kapatıp karanlığa adapte olma süresini ölçün. Farkı göreceksiniz ben gece seyirlerinde uyguluyorum herhangi bir ışık kaynağına baktıktan yada el feneri kullandıktan sonra tekrar karanlığa çok kolay adapte oluyorsunuz.
Bu gece tek gözü kapatıp kamaraya girme olayını biliyorum, o konuda kesinlikle haklısınız. ,
Ama gözlerinin bantlı olmasının sebebi bu değil(martı ve kanca hiç değil ;D) Yoksa, Suat kaptanım "o zamanlar filtre yoktu" diye kopya vermezdi :)
Esas neden, gece vakti, tan yeri ağarıken ya da akşam karanlığı tam basmadan ölçüm yapmak varken Ersin gibi ::) öğlen saati güneşe bakarak açı ölçmeye çalışmaları ;)
-
Erol reis, bak üzülücem şimdi. Yahu dilimizde tüy bitti. Güneşin en tepede olduğunda ölçme yapmamız lazım diye.
Güneş batarken ya da doğarken bir işimize yaramaz ölçtüğümiz değer. Güneşin en yukarıda olduğu saat lazım. Böyle olunca güneşin olduğu meridyeni bulabiliyoruz.
Yani ölçümü tam da öğlen yapmak lazım..dikkatli okuyalım reisim lütfen..
Bak aklınızda kalsın diye edebi şaheser yaratıyorum. Ne anladık eserden? Yıldızlara bakarak navigasyon önce çölde gelişmiş.. O yüzden birçok yıldızın adı arapça imiş.. Biliyormuydunuz..?
-
Mesaj 55 e cevap yaz lütfen.
Çıplak gözle gözüken gök cisimlerinin ilk tanımlamaları arapça olabilir .
mesela ZÜHREVİ HASTALIKLAR tanımlamasındaki Zührevi Zühreye ait olan demektir.Eh Zührede VENÜS gezegenidir yani Çoban yıdızıdır yada ters doğandır
-
Ersin'ciğim, sabit fikirli olmak iyi bişi değil. Kör olacan sonunda Allah muhafaza :-\
Eğer sadece öğlen güneşinde ölçüm yapacaksak almanak niye? Hangi yıldızın ne zaman ne açıda olduğunu bilmek gereği niye?
Kurtarma Sualtı Komutanlığı'nda bordo bereliler ile hızlı bot kullanma eğitimi alırken, tam da güneşin kızıllığının kaybolmaya, akşamın karanlığının basmaya başladığı saatte eğitimi veren SAT komando astsubayının ufku gösterip " sekstant ölçümü bu saatlerde yapılır" demesi niye?
Di mi ama? ;)
-
yerel saatle tam 12.00 da ölçüm yapılmasının sebebi çok basit ve mutlak.
Ölçüm anında yani yerel 12.00 iken grinwiç saati ile aramızdaki zaman farkından hangi meridyende olduğumuzu anında buluruz.Hani her meridyen arası 4 dakika hesabı.
-
Yahu ne sabit fikri .. :) sadece matematik. Almanak gök cisimlerinin hangi saatlerde hangi meridyenden geçtiğini söylüyor. Sizin bulunduğunuz yerde güneş en tepede olduğunda güneşin hangi meridyende olduğunu bildiğimizden kendi yerimizi doğu batı yönünde bulabiliyoruz. Bu tüm gök cidimleri için geçerli. Yıldızlar da doğup batıyor. Onların da en tepede oldukları anı bulursak hangi meridyende olduğumuzu bulabiliriz.
Sizin sat komandosu belki o saatlerde görünen bir yıldızı söylemiştir belki. Ama işin matematiği bu. 2x 2 dört yani.
-
Yahu ne sabit fikri .. :) sadece matematik. Almanak gök cisimlerinin hangi saatlerde hangi meridyenden geçtiğini söylüyor. Sizin bulunduğunuz yerde güneş en tepede olduğunda güneşin hangi meridyende olduğunu bildiğimizden kendi yerimizi doğu batı yönünde bulabiliyoruz. Bu tüm gök cidimleri için geçerli. Yıldızlar da doğup batıyor. Onların da en tepede oldukları anı bulursak hangi meridyende olduğumuzu bulabiliriz.
Sizin sat komandosu belki o saatlerde görünen bir yıldızı söylemiştir belki. Ama işin matematiği bu. 2x 2 dört yani.
Tabii ki öyle. Yani öğle güneşi sekstant ile mevki bulmanın olmazsa olmaz şartı değil. Başka gök cisimleri de var. Ben seni düşündüğümden yani... Allah muhafaza... ::)
-
Yerel 12.00 olmazsa olmaz bir şarttır.Konum belirlemek için enlem ve boylam üstünde iki hat tespit etmemiz gerekir bunların kesişme noktası konumuzu verir.
Bizim hangi meridyen üstünde olduğumuzu bilmemiz için her hangi bir çabaya ihtiyacımız yoktur tek olması gereken grinwiç zamanını gösteren bir saatimiz olsun.Bizim yerel saatimiz ile grinwiç zamanı arasındaki farkı bulabilmenin tek yolu da yerel öğlen 12.00 zamanını kolayca bir gölge ile tespit edebilmemizdir.Çünkü başka türlü yerel saati hassas olarak kestiremeyiz.Şimdi yerel 12.00 tespit ettiğimiz zaman griwiç saati de diyelim ki tam 13.00 gösterdi yani biz tam bir saat gerideyiz yani grinwiçten daha batıdayız ve 1 saat 60 dakika bölü 4 eder 15 yani biz demek ki 15 derece batı meridyeni üstünde bir yerlerdeyiz.
Bunu tespit edebilme için başka bir çözüm var mı? (telsiz türü araçları unutun) yok.
Tamam şimdi biz 15 batı meridyenindeyiz ama bu meridyen üstünde neredeyiz? eh gündüz vakti başa gözüken gök cismi olmadığına göre tek yardım edecek olan güneş.Günesin teorik olarak tam dünyanın ekvator hattının üstünden geçtiğini var sayalım.Bu durumda ufuk gözümüz ve güneşin oluşturduğu açı tam 90 derecedir.Biz bulunduğumuz meridyenden ayrılmadan kuzeye doğru ilerlersek güneş sanki güneye doğru kayıyormuş hissi yaratır,gölgeler güneye kayar yani biz meridyenimizden ayrılmadan kuzeye çıktıkça güneşin gözümüz ve ufukla yaptığı açı küçülür.işte meridyen üstünde ekvatora göre ne kadar kuzeyde olduğumuzu da böyle bu okuduğumuz açı ile buluruz.(bulunduğumuz noktanın kaç derece yukarıda olduğunun hesabındaki bir sürü detayı yazmıyorum)
Yani mevki bulmak için elimizde sadece saat sekstant ve almanak varsa ölçüm işini mutlaka yerel 12.00 da yapmamız gerekir.
Via böyle.
-
Benim anlamaya çalıştığım şu; Sekstant ile günde bir kez mi mevki koyabiliriz?
"Evet, öyle" derseniz de, akşam saatine ya da gece yarısına yada sabahın ilk saatlerine kadar aynı meridyende kalmak deniz şartlarında mümkün mü?
O SAT komandosu bizi kandırdı mı?
Gerçekten anlamaya çalışıyorum. :-[
Bilal
-
Hehehehe,,,, topa girmek babında değil ama sanırım Ersin meridyen geçişine bağlayacak bu işi. Yapılan yanlış değil ama tek yöntem de bu değil tabiki. Dolayısıyla o SAT cı dostumuz da yanlış değil.
Efenim şöyleki; ufuk hattını ve gök cismini net görebildiğiniz sürece gece ya da gündüz her zaman ölçüm yapılabilir Almanac da bu yüzden var zaten.
Ayrıca gökcisimlerinin meridyen geçişleri de var ki işimizi biraz daha kolaylaştırıyorlar bu zamanları bildiğimiz taktirde... ;)
Şimdilik bu kadar yeterli sanırım ve topu ayağımda fazla tutmadan hemen pasımı ortaya vereyim.....
Hehehehehehe....
Viya böyle reisler ;)
-
Oh beee!!!
Bilâl adını sevmemiştim zaten 8)
-
Efendim günün her saati elbette sekstant kullanabilirsiniz, önemli olan hangi gök cismine baktığınız. Ay, yıldızlar v.s. Ama her durumda hangisine bakarsanız bakın gökyüzünde en yüksek noktadaki saatini ve açısını bulmanız gerekiyor.
-
Efendim günün her saati elbette sekstant kullanabilirsiniz, önemli olan hangi gök cismine baktığınız. Ay, yıldızlar v.s. Ama her durumda hangisine bakarsanız bakın gökyüzünde en yüksek noktadaki saatini ve açısını bulmanız gerekiyor.
Ersin reis sanki tam tepede olması gerekmiyordu? Bir kitapta okuduğumdan anladığım kadarıyla o gök cisminin ufukla yaptığı açıya göre almanaktan bakarak meridyeni tespit edebiliyordun
-
Evdeki kitabımı karıştırdım. Öğlen rasatı haricinde sabah ve öğleden sonra rasatları da alınıyor der...
(https://uploads.tapatalk-cdn.com/20170608/ed96bd685842cea68a564880702b5e26.jpg)
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Efendim günün her saati elbette sekstant kullanabilirsiniz, önemli olan hangi gök cismine baktığınız. Ay, yıldızlar v.s. Ama her durumda hangisine bakarsanız bakın gökyüzünde en yüksek noktadaki saatini ve açısını bulmanız gerekiyor.
Ersin reis sanki tam tepede olması gerekmiyordu? Bir kitapta okuduğumdan anladığım kadarıyla o gök cisminin ufukla yaptığı açıya göre almanaktan bakarak meridyeni tespit edebiliyordun
Yaptığı açı ve zaman (UTC/GMT olarak) birlikte veriyor. Sadece Almanac değil beraberinde PUB229 ve PUB249 veya Sight Reduction Table (özeti PUB229 ve PUB249'un) de lazım basılı yayınlar olarak.
-
Efendim günün her saati elbette sekstant kullanabilirsiniz, önemli olan hangi gök cismine baktığınız. Ay, yıldızlar v.s. Ama her durumda hangisine bakarsanız bakın gökyüzünde en yüksek noktadaki saatini ve açısını bulmanız gerekiyor.
Ersin reis sanki tam tepede olması gerekmiyordu? Bir kitapta okuduğumdan anladığım kadarıyla o gök cisminin ufukla yaptığı açıya göre almanaktan bakarak meridyeni tespit edebiliyordun
Yaptığı açı ve zaman (UTC/GMT olarak) birlikte veriyor. Sadece Almanac değil beraberinde PUB229 ve PUB249 veya Sight Reduction Table (özeti PUB229 ve PUB249'un) özeti de lazım basılı yayınlar olarak.
Anlaşıldı Suat reisim. Teşekkür ederim. En sağlıklısı öğlen rasatı ancak bunu sabah ve öğleden sonra rasatlarını yapıp bahsettiğiniz tablolardan mevki belirlemek sağlıklı bir metot. Umarım doğru anlamışımdır. Kaynak olarak kullandığım kitap "her yönüyle yelken- jeff toghill". Gönderdiğim resimde öğlen rasatı yaparak mevki hesaplamasını örneklemiş. Soldaki paragrafta da diğer rasat yöntemlerinin isimleri geçmiş ancak bir önceki sayfada eğer bu diğer yöntemleri detaylı ele alırsa kitaba sığmaz diye sallamış Jeff efendi.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Efendim günün her saati elbette sekstant kullanabilirsiniz, önemli olan hangi gök cismine baktığınız. Ay, yıldızlar v.s. Ama her durumda hangisine bakarsanız bakın gökyüzünde en yüksek noktadaki saatini ve açısını bulmanız gerekiyor.
Ersin reis sanki tam tepede olması gerekmiyordu? Bir kitapta okuduğumdan anladığım kadarıyla o gök cisminin ufukla yaptığı açıya göre almanaktan bakarak meridyeni tespit edebiliyordun
Yaptığı açı ve zaman (UTC/GMT olarak) birlikte veriyor. Sadece Almanac değil beraberinde PUB229 ve PUB249 veya Sight Reduction Table (özeti PUB229 ve PUB249'un) özeti de lazım basılı yayınlar olarak.
Anlaşıldı Suat reisim. Teşekkür ederim. En sağlıklısı öğlen rasatı ancak bunu sabah ve öğleden sonra rasatlarını yapıp bahsettiğiniz tablolardan mevki belirlemek sağlıklı bir metot. Umarım doğru anlamışımdır. Kaynak olarak kullandığım kitap "her yönüyle yelken- jeff toghill". Gönderdiğim resimde öğlen rasatı yaparak mevki hesaplamasını örneklemiş. Soldaki paragrafta da diğer rasat yöntemlerinin isimleri geçmiş ancak bir önceki sayfada eğer bu diğer yöntemleri detaylı ele alırsa kitaba sığmaz diye sallamış Jeff efendi.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Meridyen geçişinin dışında yapılan ölçümle bulmuş olduğumuz mevki öyle bir hattırki dünya üzerinde kesinlikle o hat üzerindeyiz mantığıyla çözüme gidiliyor. Tabiki spesifik olarak şuradayız diyemiyoruz bu ölçümle. Dolayısıyla ikinci bir gökcismini de ölçmemiz gerekmekte ya da aynı gök cismi ölçülecekse farklı bir zamanda tekrar ölçüm yapılır ve bulduğumuz sonuçta yine birincisiyle aynı mantık doğrultusunda biz bu yay üzerindeyiz diyoruz. Peki aynı zamanda dünya üzerinde iki ayrı noktada olamayacağımıza göre bu iki hat nerede çakışırsa işte bizim kesin mevkimiz orası olmakta. Çünkü her ik ölçümün de gerekliliğini yerine getirmiş oluyoruz. Yani her iki hat üzerinde de aynı anda olmuş oluyoruz... Bu konumu haritaya taşıdığımızda ise enlem ve boylamını okuyup mevkimizi de harita üzerinde fix'lemiş oluyoruz.
Sizlerin üzerinde durduğunuz yöntem bu şekilde ancak, Ersin'in bahsedeceği birazcık daha farklı olacak.
Viya böyle reisler....
-
Sözün özü göksel navigasyon önce sanılanın aksine denilerde bulunmamış. Göksel navigasyonun mucidi araplar. Neredeyse denizle benzer özellik gösteren çöllerde yol gösteren sadece yıldızlar.
O yüzden birçok yıldızın ismi de arapça imiş.
Gelelim sekstanta.. Sekstant çünkü dairenin altı da biri kadar. Daha önceleri oktant da yapılmış. ancak sekstant ın açı kapasitesi daha fazla olduğundan genelde sekstant kullanılmış. 120 dereceye kadar açı ölçülebiliyor sekstant ile.
-
Hikayeye devam..
Hüseyin o gece ölmedi. Basit yarabereler ile atlattı geceyi. Kervan da da öyle büyük bir zarar yoktu. El bain .. Dedesinin bir gözünü kaybettiği halde neden şükrettiğini daha iyi anlamıştı. Bir gün oldukları yerde kaldılar, yaralar sarıldı, kırlıan dökülenler tamir edildi
Bir gün sonra kervan tekrar yola çıktığında, sanki iki gün önce hiç böyle şeyler yaşanmamış gibiydi. Ancak Hüseyin de dahil olmak üzere, tüm kervancılar yaşadıklarınna ve nasıl olup , hayatta kaldıklarına inanamıyorlardı.
İşte bu dalgınlık, her zaman tetikte olmaları gereken Zahma geçidine geldiklerinde de devam etti.
El Bain in geldiğini erken anlayıp, hayatlarını kurtarmışlardı ama, Zahma geçidinde yaşanacaklar tam bir felaket olacaktı.
Zahma geçidi , kervanlara saldırıların en çok olduğu bölgeydi. Genelde burayı geçerken , herkes tetikte olur, elde ne silah var ise hazır edilirdi.
Haramiler hep oradaydılar. Zayıf gördükleri kervana saldırırlardı daima. Bu haramiler için kervan çok değerli idi.
Yılda en fazla bir kervana saldırırlardı. Çok saldırı kervancıların yolunu değiştirmesine neden olurdu. Yılda bir kervan , kimsenin gözüne batmıyor, zaten haberi gidene kadar birçok kervan da geçmiş oluyordu.
İşim sırrı kervandan geriye hiçbirşey kalmaması idi. Böylece kervanın saldırıya uğradığı değil , yolunu kaybettiği düşünülüyordu. Yolunu kaybedip , telef olan karvan sayısı, saldırılandan fazlaydı o dönemlerde.
Zaten çok da bir şey yapmaları gerekmiyordu aslında haramilerin. Kervanın her şeyi para ediyordu. Genelde gece baskını yapar, herkesi kıskıvrak yakalarlardı. Haramiler hiç kimseyi öldürmezlerdi. Hatta yakaladıkları kervancıların kılına bile zarar gelsin istemezlerdi.
Bu güçlü kuvvetli, çöl şartlarına alışık esmer adamlar, Rabat taki köle pazarında çok iyi para ediyorlardı çünkü. Neredeyse develer kadar para ediyorlardı.
Bu kervan ise öyle başı bozuk haldeydi ki , Haramilerin şefi, gizli gizli takip edip, konak yerine baskın düzenlemek yerine , hemen saldırmayı tercih etti. Neredeyse bir yıldır bir kervana saldırmamışlardı.
Herşey çok çabuk oluverdi aslında, kervandakiler karşı bile koyamamışlrdı. Tüm kervan yağmalanmış, adamların hepsi zincire vurulmuş, Rabat a doğru yola koyulmuştu bile.
Hüseyn yaşadıklarına inanamıyordu. İki günde her şey altüst olmuştu. Hala hayattaydı ama herşeyini kaybetmişti. Ölsem daha iyiydi.Demek anlatılanlar yalan değilmiş.Bunca kervan yolda kaybolmamış diye düşündü.
O an kuşağının altında duran beze sarılı içindeki sert cisim karnına batar gibi oldu.
Rahabba.. !! Yaşasın diye sevindi .. Rahabbası kaybolmamaıştı. Hala kuşağındaki yerinde duruyor, yürüdükçe , bezden çıkan alt sapı, karnına çarpıyordu.
Hala bir umut vardı.. Hla birşeyler yapabilridi. Çok yaşamayacağını sanan Hüseyin bilmiyordu ancak o gün, farkı renkte bir çölde başlayacağı hayatın ilk günüydü..
-
Hikaye süper
1.soru Ersin reis sen mi yaziyorsun bunu ?
2. Soru : grinwiç saatini tutmak saatle , peki yerel saat 12 yi nerden biliyorlar? Yerel pozisyonda gneş en tepede anı bulmayı anlıyorum ama 12?
-
Hikaye süper
1.soru Ersin reis sen mi yaziyorsun bunu ?
2. Soru : grinwiç saatini tutmak saatle , peki yerel saat 12 yi nerden biliyorlar? Yerel pozisyonda gneş en tepede anı bulmayı anlıyorum ama 12?
Lafa karıştım artık kusura bakmayın ama işte güneşin en tepede olması o yerin saatinin 12.00 olması demek zaten. :)
-
Ben yazıyorum Bülent .. Sallıyorum işte..
İkinci soru..
Bu zulu time yani grinviç önemli. Çünkü almanaktaki saat bu saat. Sen bulunduğun bölgede örnek Marmaris te diyelim, grinwiç e göre saat kaçta öğlen olacağını tahmin ediyorsun zaten. Dünyayı zaman dilimlerine bölen haritadan üç aşağı beş yukarı, güneşin saat kaçta en tepede olacağ belli zaten. Biz zulu time dan iki saat gerideyiz mesela.
Bu durumda bulunduğumuz bölgede almanaktan bakıp, saat kaçta yaklaşık olarak güneşin en tepede olduğunu tahmin ediyoruz. Diyelim marmaris için 12 15 olsun.
Saat 12 10 dan itibaren her bir dakikada bir ölçüm yapıyoruz.
İlk ölçümlerde açı artacak.. Yoksa zaten kaçırdık demektir. Düştüğü son iki açı bilemedin üç önemli.
12 14 te ölçtük 43 derece, 12 16 da ölçtük 42 derece işte bizim aradığımız zaman tam da bu ikisinin arası.
Şimdi işin bir püf noktası daha var. Suat kaptanım sanırım doğrular..
Öyle her dakikada bir ölçeyim olmuyor işte. Tekne sallandı, dalga geldi, tam göremedin, ölçümü yaptığında saatin tam kaç olduğu önemli. O yüzden bastığında saatin kaç olduğunu kaydeden bir saat lazım.
Bak basitleştirmek için şöyle öZetleyelim. Elimizde güneşin hangi saatlerde hangi meridyenden geçtiğini bildiğimiz bir almanak var. Meridyenler de zaten bizim icadımız.
Şimdi belirlediğimiz meridyen üzerinden güneş geçerken işin doğası gereği tam da tepede olmak durumunda.
Bizim yaptığımız , bulunduğumuz noktada tam da tepedeyken, hangi meridyende olduğumuz. Bu bize doğu batı yönündeki yerimizi veriyor.
Şimdi doğu batıyı belleyelim, bu daha kolay çünkü, kuey güneyi de anlatıcaz efendim.
-
Bu zulu time yani grinviç önemli. Çünkü almanaktaki saat bu saat. Sen bulunduğun bölgede örnek Marmaris te diyelim, grinwiç e göre saat kaçta öğlen olacağını tahmin ediyorsun zaten. Dünyayı zaman dilimlerine bölen haritadan üç aşağı beş yukarı, güneşin saat kaçta en tepede olacağ belli zaten. Biz zulu time dan iki saat gerideyiz mesela.
Hüseyin abinin izniyle önce davranarak, kavram karmaşası yaşamamak için; Biz zulu time dan (Grinwiç'den) geridemiyiz, ilerdemiyiz?
-
Bu zulu time yani grinviç önemli. Çünkü almanaktaki saat bu saat. Sen bulunduğun bölgede örnek Marmaris te diyelim, grinwiç e göre saat kaçta öğlen olacağını tahmin ediyorsun zaten. Dünyayı zaman dilimlerine bölen haritadan üç aşağı beş yukarı, güneşin saat kaçta en tepede olacağ belli zaten. Biz zulu time dan iki saat gerideyiz mesela.
Hüseyin abinin izniyle önce davranarak, kavram karmaşası yaşamamak için; Biz zulu time dan (Grinwiç'den) geridemiyiz, ilerdemiyiz?
ilerideyiz
-
İlerideyiz dedim ama grinvic ten bakınca geride oluyoruz sanki benimde kafam karıştı şimdi.
-
Gerideyiz efendim.. İki saat kadar. Yani bizde öğlen on iki olunca orada sabah saat on oluyor.
Karıştırmamak için şöyle düşünün, güneş doğudan batıya doğru hareket ediyor. Aslında dünya batıdan doğuya dönüyor.
Böyle olunca , güneş sanki doğudan doğup, batıdan batıyor gibi geliyor bize. Güneş durduğu yerde duruyor malum.
-
Ersin Reis, ben soruyu kavramlar üzerinde ortak bir tanım oluşsun diye sormuştum. Bu konu çok önemli ve ilgiyle takip ediyorum. Konuyu iyi kavrarsak sekstant olmadan da o anda dünyanın neresinde olduğumuzu aşağı yukarı tahmin edebiliriz.
Grinwiç'te saat on iki olduğunda Türkiye'de ondörttür. Rakam olarak daha sonra ancak zaman olarak daha öndeyiz demektir. Gerideyiz derken arkadan geliyoruz anlamı çıkabilir. Halbuki biz önden gidiyoruz İnculuzlar arkadan geliyor :), dünya batıdan doğuya döndüğü için. Bu konuyu benimde anlayabileceğim şekilde bir daha izah edersen sevinirim :).
-
E işte aynı şeyi söylemiyormuyuz.. Zulu saatine göre ingilterede saat on iken izde on iki oluyor.
Saat anlamında da zaman olarak ilerideyiz. Gmt zamanına göre saat onda bizd saat on iki oluyor.
Gerideyiz derken gmt saati gerimizde kalıyor demek iştemiştim, yanlış anlatım için özür.. Şöyle yani bizde saat on iki iken gmt saati saat on oluyor iki saat geride yani.
-
Peki şöyle sorayım: Dünyanın öbür tarafında İstanbulun tam altına isabet eden okyanustaki noktada yerel saat İstanbuldan 12 saat farklı oluyor.Sorum şu O noktadaki yer İstanbuldan 12 saat ilerimi ?yoksa geri mi? ?0-?
-
Abi istanbul önemli değil, Greenwich e göre durumu önemli. Çünkü bütün almanaklar bu saate göre.
Şimdi efendim, doğu batı yönünü güneşin en tepede olduğu anı bulunca buluyorduk ya.
Kuzey güney yönü ise güneşin ufuk ile yaptığı açı ile bulunuyor.
Ancak on sekşzinci yüzyılda saatler günde on dakika kadar hatalı olduğundan, bunun hata payı sekstant ile yapılan ölçümlerde yüz elli deniz miline karşılık gelmekte idi.
Yani iş döner dolaşır saatin kaç olduğunu bulmaya kalır.
-
Bugün doğan çocukların araba kullanmayı bilmeyeceği söyleniyor.
-
Peki şöyle sorayım: Dünyanın öbür tarafında İstanbulun tam altına isabet eden okyanustaki noktada yerel saat İstanbuldan 12 saat farklı oluyor.Sorum şu O noktadaki yer İstanbuldan 12 saat ilerimi ?yoksa geri mi? ?0-?
O noktayı görmek için nereye doğru baktığına bağlı. Batıya doğru bakıyorsan geri doğuya doğru bakıyorsan ileri ;D. Bir de yılbaşını en önce kutlayan en ilerdedir ;D.
Şaka bir yana, Ersin Reisin dediği gibi, Grinwiç tüm dünyada kabul görmüş başlangıç noktasıdır.
-
Bugün doğan çocukların araba kullanmayı bilmeyeceği söyleniyor.
Çocuk beni sekstant kullanırkenmi yaptınız diye bile sorabilir.Gelde açıkla enlem boylam.Cidden kim koymuş bu aletin ismini ?
-
Yazdık ama bir daha yazalım, dairenin altıya bölünmüş parçasını içerdiğinden sextant demişler.. ;)
-
Hüseyin kırk yıl düşünse bu yaşında köle pazarına düşeceği aklına gelmezdi. İçinden rüyamı bütün bunlar diye geçirdi. Bu yaşında neredyse çocuk gibi ağlayacaktı. Kendisini zor tuttu.
Bu köle pazarları hani şu kurban bayramlarında kurulan denetimsiz kurban alanlarından çok daha beter bir yerdi. İnsanları neredeyse pazar boyunca hayvan gibi zincire vuruyor, ne yemek veriyor ne de ihtiyaçlarını gidermelerine izin veriyorlardı.
Sonuçta hepsi güçlü kuvvetli bu adamları çözmeye herkes korkuyordu aslında. Bu yüzden köle pazarı , bizler için iğrenç ötesi bir yerdi. Gerçi insanlr bu insan dışkısı ve sidik kokusuna öyle alışıktılar ki bu kötü kokunun çoğu farkında bile değildi.
Rabat köle pazarında her ne kadar yerel giysiler giymiş ise de yöre halkından farklı , uzun boylu beyaz tenli bir adam köleleri dikkat ile inceliyordu.
Tüdcarların kendisine gösterdiği güçlü kuvvetli köleler ile pek ilgilenmediği belliydi. Biraz yürüdükten sonra aradığı köle tüdcarı ile gözgöze gldiler. Soran ifadler ile baktı uzun boylu adam. Arap, hafifçe başını salladı.
Kaptan Thomas Godfrey in kalbi şimdi deli gibi atmaya başlamıştı. Aylardır istediği adam sonunda bulunmuş ve getirilmişti işte.
Aylar önce , bir fahişeden dinlediği hikayenin peşindeydi aslında. Fahişe O'na beraber içerlerken, yıldızlara bakarak yön bulan yaşlı ancak hala güçlü kuvvetli bir kervancıdan bahsetmişti.
Nerden biliyorsun güçlü kuvvetli diye saçma sapan bir soru sordu Godfrey.. Daha sorusu bitmeden fahişenin şuh kahkahası duyuldu handa. Kim sağlam , kim değil en iyi biz bilriz dedi güzel kadın.
Kervancı her yıl her nasılsa iki kere gelirmiş Rabat' a . Başka kervancılar yılda bir kez gelebilrken , bu adamyılda iki kez yıldızlara bakarak geliyormuş. Bir gece yanından hiç bırakmadığı kılıcı ve ahşap kılıcın yanında bir beze sarılı sert bir cisim görmüş kadın,
Kervancı sızınca , içinde altın olduğunu sanan fahişe, heyecan ile bez parçasını açmış. Oysa içinde ne olduğunu anlamadığı ahşap bir alet varmış. Üzeri çentikler ile doluymuş.
Bunun bir tılsım olduğuna ve lanet getireceğine inanan güzel kadın, sanki hiç dokunmamış gibi ahşap aleti paçavraya sarıp geri bırakmış.
Bu hikayeyi gözleri faltaşı gibi açılmış bir şekilde anlatmıştı kadın, o günü hatırlayınca bütün sarhoşluğu geçmiş , korkudan ayılmıştı kadın neredeyse.
Kaptan Godfrey , en son Biristol Channel girişini tutturamamış ve filosundaki bir gemiyi ve onca adamı kaybetmişti. Durumu çok kötüydü. Sigorta firmaları peşindeydi ve İngiltereye para bulmadan dönmesi mümkün değildi.
O kara günlerde bu fahişenin anlattıkları çok ilgisini çekmişti. Gemilere köle bulan tüccar ile görüşüp, istediği adamın tarifini verdi.
Ve işte iki ay sonra , fahişenin anlattığı adam, pislik içinde , zincire vurulmuş şekilde duruyordu. Bu kadar heycanlanmasının nedeni ise adamın entarisinin kenarındaki şişkinlikti.
Fahişenin bahsettiği tılsım da adam ile birllikteydi ki bu artık talihinin döndüğüne işaretti.
-
Peki şöyle sorayım: Dünyanın öbür tarafında İstanbulun tam altına isabet eden okyanustaki noktada yerel saat İstanbuldan 12 saat farklı oluyor.Sorum şu O noktadaki yer İstanbuldan 12 saat ilerimi ?yoksa geri mi? ?0-?
İstanbul'u 30 Doğu (GMT+2) boylamı kabul edersek tam 180 derece tersi 150 Batı (GMT-10) olacaktır. Bu yüzden İstanbul'dan 12 saat GERİDE demek doğru olur.
(http://www.davidsemporium.co.uk/map_files/timezonemap.png)
öZgür (mobil)
-
Hah.. Time zone table.. Budur.
-
Godfrey, söz verdiği üzere köle tüccarına bir kese altın verdi. Heyecanını gizlemeye çalışıyordu. Adam heyecanlandığını fark ederse daha çok altın isterdi. Bu altınlar neredeyse son parası idi. Godfrey'in bir el işareti ile iki güçlü kuvvetli denizci kalabalığın arasından çıkıp, köleyi iki kolundan tutup sürüklemeye başladılar.
Hüseyin hala olan bitene inanamıyordu. Bildiğin bir deve gibi satılmıştı işte.. yorgunluk ve açlık bir de üstüne bu yaşananlar .. Hüseyin dayanamadı daha fazla ve kendinden geçiverdi. Hüseyin bayılınca O'nu taşıyan iki iri kıyım küfrü bastılar. Tıknaz orta yaşlı adam şimdi çok daha ağır gelmişti onlara.
Gözlerini açtığında bir döşekte yatıyordu. Başında zenci bir köle vardı. Baygın olduğu sırada temizlenmiş ve üzerine yeni bir entari giydirilmişti.
hemen elini beline attı, rahabba yoktu! Bir anda deliye döndü. Rahabba , yaşadıkları sırasında tek umudu idi. Bir şekilde kaçabilir ve rahabba sayesinde kendi ülkesine geri dönebilirdi. Oysa şimdi ..
Köle kadın O'na bir kap uzattı , biraz da ekmek ve su. Hüseyin akıllı bir adamdı. Kendini kontrol etmeli ve gücünü toplamalıydı. bir an ne kadar da acıkmış olduğunu fark etti. Açlıktan ölüyordu. Tabağın içinde bilmediği bir yemek vardı. Ama tadı güzeldi . Zaten o sırada ne verseler Hüseyin bayıla bayıla yerdi. bir ara sert çavdar ekmeği boğazına takılacak gibi oldu. Kadın toprak testiyi uzattı. Koca testinin içindeki suyu neredeyse bitirdi. Kana kana su içti. Suyun fazlası dudaklarının kenarından uzamış sakallarına oradan da entarisine akıyordu.
Tam kolunun tersi ile ağzını silecekti ki köle kadın O'na bir bez uzattı. Bir köle için fazla ihtimam görüyordu. karnı doyup, susuzluğu gidince kendine gelmiş ,düşünmeye başlamıştı.
bir gemideydi. bulunduğu odanın küçük penceresinden liman görünüyor, ilerideki pazarın curcunası buradan da duyuluyordu. Elleri bağlı değildi. Ancak kamara kapısı belli ki zincirlenmişti. Tüm bunları düşünürken, köle kadın kapıya yönelip hafifçe vurdu. bir kilit sesi duyuldu ve
kapı açıldı. O 'nu taşıyan iri kıyım tayfalardan biri kapıda belirdi. Hüseyin'i şöyle bir süzdü. İyice toparlandığını fark edip, başı ile işaret etti.
Hüseyin bilmiyordu ancak, tüm bu yaşadıkları sonrası iki gün gözlerini açamamıştı. Godfrey , günde iki defa uğrayıp kölenin uyanıp uyanmadığını kontrol ediyordu.
tayfalar huzursuzdu. Rabat limanına gelmişler ancak kendilerine yevmiyeleri dağıtılmamıştı. Günlerce denizde kaldıktan sonra karaya çıkacaklardı ancak parasız ne yapacaklardı ki? Gemide dedikodu almış yürümüştü. Güya tayfaların yevmiyeleri ile kaptan gidip bu köleyi satın almıştı!
-
O da iyi bir navigatördü sanırım...


SM-N910C cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Hüseyin'i kaptanın odasına götürdüler. Kaptan, büyük maun bir ahşap masanın üzerindeki haritalar ile çalışıyordu. Hüseyin'i görünce doğruldu. Mükemmel bir Arapça ile konuştu.
-kendini toplamışsın Hüseyin
-??
Hüseyin şaşırmıştı. Şimdiye dek kendi dillerini bu kadar düzgün konuşan bir beyaz görmemişti. Hem adımı nereden biliyor ki diye düşündü.
Godfrey, eliyle Hüseyin'e oturması için işaret etti. Hüseyin sessizce oturdu. Daha tek kelime bile etmemişti. Bu işin içinde bir iş vardı. Önce El Bain, sonra kervan saldırısı, şimdi de bu! Bakalım bu işin sonu nereye varacak diye düşündü.
Godfrey, çekmeceden bezle sarılı bir paket çıkarıp, özenle açtı. Hüseyin 'in kalbi deli gibi atmaya başlamıştı. Kendi rahabbası idi bu! Ancak hiç istifini bozmadan oturmaya ve bulundukları kamarayı incelemeye koyuldu.
-
Efendim Sekstant tarihini ve kullanımını anlatmak için salladığım hikayeyi derleyip , toplayıp görseller ile süsleyip,
bloğa koydum.
https://ttheyamola.blogspot.com.tr/2018/05/el-bain-1-bolum.html
-
Merhabalar ben yeni üyeyim :) Blog kaldırılmış, sextant kullanımı ile alakalı bilgiler ve hikayeyi keyifle okudum ama yarım kaldı :) devamını okuma şansım var mı acaba ?