Heyamola Hey
Havuzluk => Genel => Konuyu başlatan: Ersin Böke - 11 Şubat 2017, 08:53:00
-
Sevgili reisler ,
Aşağıdaki linkte , bu güne kadar dünyayı tek başına dolaşmış kişilerin listesi var.
http://www.joshuaslocumsocietyintl.org/solo/solotable.htm
Geçenlerde , bu listede de yer alan Trekka ile ilgili tartışılırken, yine yawl yazmıştım. Kimi dostların tepkisini çekmişti.
Hatta Bülent, Van De Globe den örnek verip, dokundurmuştu.
Efendim,- tek başına- Jashua Slocum dan beri, dünyayı dönen amcaların arma tercihleri dikkat çekici. Tabi bu adamlar endüstriyel bir yarışın parçaları değildiler. ağırlıklı armalar, Kech, Yawl, Cutter armalar.
Bu arada ülke dağılımı da dikkat çekici.
Daha dün, Can Hocam ile zello da muhabbet ediyorduk, Bana tek başınaTayo Mar ile yaptığım Ege seyri ile ilgili cesaret işi demişti. Ben de -Falmouth quay Punt - olarak bilinen İngiliz iş tekneleri ile ilgili bir kitaptan örnek verdim. az bulunan eski basım bir kitap bu. Wooden Boat forum da bir konu başlığında buldum.
H. WARINGTON SMYTH
MAST & SAIL IN EUROPE AND ASIA • CHAPTER VII
Linki aşağıda.
http://www.thecheappages.com/smyth/mast_n_sail_07.html
Bu amcam da önemli İngiliz yazarlardan. Falmouth bölgesindeki tekne tiplerini sınıflandırmış. Bunlardan biri de Falmouth quay diye bilinen iş tekneleri. Tayo Mar da bu sınıfa girmekte.
Çok önemli bir bilgi var bu bölümde. Tek başına kullanılabildiği yazıyor. İlginç olan kışın ve yazın kullanılan armaları birbirinden ayırmış olması. Yaz armasında Trinket daha büyük ve cenovayı andırmakta. Sanki böyle bir yelken yaptırmakta fayda var..
-
67 kişilik listede Yawl arma sadece 9 adet.
Ağırlık Sloop arma da.
Bu durumda verdiğin linkten ne anlamalıyız. ;)
Bak Ersin, imkanlar zorluyorsa her şey yapılabilir.
Hatta dağın başında yolda kalmışsan aracına köşeli yontma ağaç tekerlek bile takabilirsin.
Paran varsa ve bulunduğun ortamda bulabiliyorsan,
GT bilmem kaç izli lastik olsun dersin.
Yani demem o ki sen bu makaralardan halatlardan keyf alıyorsan bırak keyfini çıkar.
Sade felan diyorsun ama, Yawl arma senin sevip saydığın kadar sade değil.
Bu yelken işinde sarma sistemlerin bir çok avantajına karşın,
tamam kabul ediyorum zor anlarda bazı handikapları var.
Ancak mesela sarma bumba konusunda aynı kaygıyı duymuyorum.
Yelken liberalizmi kişilere direk içi sarmayı bir şekilde pompalamış.
Oysa sarma bumba sisteminde,
yelkenlerde aynı klasik sistemde ki gibi balenlerin olabilmesi büyük bir artı.
Üstelik sıkıştı, kapanmıyor açılmıyor dertleri yok.
Herşey bir insan boyu ile halledilebilecek mesafede.
Sarma bumba sistemleri pahalı bir sistem diye tercih edilmiyor gibi görünse de,
hiç te öyle değil mesela.
Yelken donanımlarının olmadığı dönemler için kabul edelim ki;
Bir balta, bir kaç parça halat ve bir iki sağlam ağaç ile uygarlıktan uzak bir ortamda
arma donatmak mümkün idi.
Ancak günümüz koşulunda doğal olana ulaşmak zorlaşırken,
teknolojik materyale ulaşmak daha kolay ve daha ucuz olmakta.
Bunun yanında Yawl armanın karışıklığı, zor anlarda hangisini laçka edeyim hangisini gereyim bilgisi için,
bir liste gerekiyor be dostum. ;D
Haaa, belki sana göre her şey basit ve senin deyiminle << Bitti gitti >> durumu var.
Ama gel, diğer olabilecek teknikleri de kabul eyle.
Dünyayı eninden dolanmak sadece hep batıya batıya gitmekle olmaz.
Doğuya doğuya gittiğinde de dünyayı eninden dolanmış olursun.
Her seçim, seçimi yapan kişiyi mutlu eder ya da mutsuz.
Bırak tadını çıkartalım denizin, kendi seçimlerimizle.
On milyon bin baloncuk yutan minik kız reklamınına binayen,
on milyon bin konu da açsan, sonuç değişmeyecek Ersin kardeş.
Ama bil ki kalıbı değiştirdiğimizde bu Yawl armayı tasarlayan ve kullanan emiceler,
kollarını sana açmış bekliyor olacaklar, onları her daim yad ettiğin için. ;D
-
H. WARINGTON SMYTH
MAST & SAIL IN EUROPE AND ASIA • CHAPTER VII
Linki aşağıda.
http://www.thecheappages.com/smyth/mast_n_sail_07.html
Bu amcam da önemli İngiliz yazarlardan. Falmouth bölgesindeki tekne tiplerini sınıflandırmış. Bunlardan biri de Falmouth quay diye bilinen iş tekneleri. Tayo Mar da bu sınıfa girmekte.
Çok önemli bir bilgi var bu bölümde. Tek başına kullanılabildiği yazıyor. İlginç olan kışın ve yazın kullanılan armaları birbirinden ayırmış olması. Yaz armasında Trinket daha büyük ve cenovayı andırmakta. Sanki böyle bir yelken yaptırmakta fayda var..
Ersin yeme bizi,
İngilazcadan anlamadığımız için Sığacıkta bilen birine çeviri yaptırdım.
Senin Tayo Mar için haliç tipi teknedir, sığ sularda dere ağızlarında büyük teknelerin
yanaşamayacağı bölgelerde mal taşıyabilir,
biraz daha büyükleri ise sakin koylarda konaklayarak zevk partileri düzenlemek ve
kokteyl yudumlayarak sakin sularda dolanmak için
yaz teknesi olarak kullanılabilir demekteymiş. ;D ;D
Tevekkeli,
sen bu yaz Egeye çıktığında Yunan adalarının birinde yardım ettiğin İngilizler
hemen sana süper bir şişe şarap ikram etmişlerdi.
Hani iç şarabını, sakinliğin keyfini çıkar, sakın çıkma açıklara manasında... :D :D
-
THE FAL ESTUARY
Flushing, Pill Creek, Restronguet, St. Just in Roseland, and half a dozen other snug, wood-fringed anchorages have their little fleet, lying with bow-ropes among the primroses, and ready for use in the hundred and one ways which a waterside population with the sea instinct know. Oyster-dredging, mackerel-whiffing, long-lining, or crabbing, as the season suits, or even a cargo of wood or a pleasure-party-all have their turn. And better cut, flatter setting mainsails not even the Solent can show.
The Falmouth quay punt is the well-known class of Fal estuary fore-and-aft rigged boat, and is used for taking off stores to ships lying in the roads of that splendid harbour, and for long-lining, crabbing, drift-fishing, or pleasuring as the case may be.
There is nearly always a large fleet of deep-water sailing ships lying at anchor in the capacious anchorage of the harbour, waiting for orders, and bound to and from such distant ports as Calcutta, Rio, or Sydney.
FALMOUTH QUAY PUNT--WINTER RIG
(http://i.hizliresim.com/jX9bb9.png) (http://hizliresim.com/jX9bb9)
The quay punts may be seen all the year through going alongside the ships with any stores which may be required, such as beef, flour, or coal, or taking off anchors, cables, and rope. As they must go off in all weathers, they are half-decked with waterways round the large open cockpit, and are high-sided, deep-hulled boats; the winter rig is a snug and handy one, consisting of jib-headed mizen, small gaff mainsail, fore staysail set on a short iron bumkin beyond the stem. The gear and rigging are of the simplest, and can be quite easily handled by one man in any weathers. For summer wear a longer mast and larger set of sails are used, and standing lug-mizen, balloon staysail and jib set on a running bowsprit may often be seen. By reason of their straight stem, transom stern, and very high side, and the comparatively short pole-mast preferred for going alongside shipping, these boats are not very taking to the eye. But when handsomer-looking craft begin to cry for shelter, the quay punt is just beginning to feel in her element, and to show her qualities; and whoever has had experience of these boats when the south cone is hoisted, when the wind has 'dropped' or 'backed to the south-west, and a 'rubbly' sea as they know it is running in the bay, is aware that for speed, handiness, and stiffness in bad weather there is nothing of their size to equal them.
QUAY PUNT--SUMMER RIG
(http://i.hizliresim.com/YqYZAD.gif) (http://hizliresim.com/YqYZAD)
Quick in motion owing to their short ends and heavy ballasting, they seldom take any heavy water, although they throw it freely. Many hard winter blows they come through safely. The dangerous time is when they are out 'seeking' (i.e. looking out for ships.) off the Lizard. As the Atlantic depressions approach these coasts, the west and south-west winds with which they are heralded fly suddenly to the north-west and blow with great violence.*1 When caught offshore in these blows it is a hard beat up, and occasionally a quay punt has had to run away east, or has got lost, it was supposed, in the Race off the Lizard. But as a rule, with close-reefed mainsail and foresail, the quay punt stands up to anything, and will weather in against the hardest 'puffs' or squalls of the bitterest nor'-wester. At a certain angle of heel the boat seems to refuse to list further, and it is simply a case then of hanging on and not being washed out of her.
About forty of these boats are owned in and about the town of Falmouth alone. Formerly they seldom exceeded 22 feet in length, but the need for speed developed in racing off to ships has produced a bigger type of boat, and they now run to 24, 28, or even 82 feet lode-water length. The draught of a 24-foot boat would be nearly 6 feet, beam 7 feet, and ballast about 8 tons, there being generally in the newer boats a considerable iron keel. The large cockpit is used for placing stores in, and about two tons can he carried at a time in the worst weather, while in the summertime it affords plenty of accommodation for a pleasure party. The usual cost is from £80 to £100.
-
Can hocam,
Yahu liste orada duruyor.. Baştan sayıyorum aynı , sondan sayıyorum aynı. :) Ben aslında Jashua Slocum da -sloop- arma kullanmış diye kim atlayacak diye bekliyordum ancak kimse çıkmadı:)
Meşhur Spray da sonradan Jashua Slocum tarafından yawl 'a dönüştürülmüştü.
Dün fuarda da Öcal abi randa armada rüzgarı kaçıramazsın diye tutturduydu.:) İyi ki Suat kaptan da oradaydı da randa arma ile ilgili bilgi verdi.
Efendim, ben -sloop-arma ya karşı değilim. Üstelik ben bu arma ile yelken eğitimi aldım, tekne kiraladım v.s. Ama siz randa armayı ya da parçalı yelken kullanmanın kolaylığı ve rahatlığını bilmeden yorum yapıyorsunuz.
Yelken eğitimi alırken bile bu tür armaların artık tarihte kaldığını ve kullanılmadığını düşünüyordum. Meğer öyle değilmiş.
Basitlik iyidir. Ne kadar basit olursa o derece kullanımı etkili ve kolay oluyor.
Eğer bir sarma yelken tercih edecek olsaydım, aynı senin yazdığın gibi bumbaya sarılı yelkeni tercih ederdim. Tabi eğer sarma bir ana yelken tercih etseydim..
Markoni armada , direğe takılı ray sistemi , yelkenin aşağıya düşmesini zorlaştırıyor. Yelken çok uzun olduğundan, herhangi bir vinç yardımı olmadan açmak , ya da toplamak zor. en azından vinç olmadan trim yapmak neredeyse ciddi efor gerektiriyor bu yüzden.
Ancak bu şerefsiz randa arma da seren olduğundan , direkte raylı bir sistem yerine gargari halkaları olduğundan , hoop diye kendisi düşüveriyor..:) Hani ben de şöyle havalı bir sarma sistemim olsun isterim aslında ama .. ben daha sarayım derken bu -şerefsiz- , hangi yarım akıllı bulduysa başına seren dieği düşesice , şeytan işi randa arma da yelken daha bir şeyleri saramadan hoop, düşüveriyor aşağı..
Yoksa ben istemezmiyim, şöyle gidip direk dibine havalı havalı sarayım ana yelkenimi ıkına sıkına sanki çok önemli bir iş yapıyormuş gibi.. :)
Ana yelkeni indirmek 30 saniye filan sürüyor.. O da halatları filan bağlamak için. O da benim tenbelliğimden.. Bir keresinde teknede Ahmet varken, bizim zahmetli şekilde denize açıldığımızı idda eden bir arkadaşın , teknenin denize çıkıp, yelken açma hızına şaşırmışlığı vardır.
Tabi bunun bu adı batasıca randa arma ile bir ilgisi yok. Ahmet , yetenekli adam. Ondan.. ;)
En kısa zamanda bu işleri gösteren bir video çekeceğim..
Şimdi Bülent kızmaz nasılsa, geçenlerde O'nun yazdığı üzerinden giderek bir yorum yapayım.
-Yelkenler , açıldığı sıra ile kapatılır.- Bu tüm yelken kurslarında öğretilen temel kavramlardan biridir. ana yelken önce basılır ve cenova da sonra. Dolayısı ile cenova önce toplanır, sonra Ana yelken.
Yelken küçültülürken de önce cenova küçültülür. Sonra ana yelken. Bunun iki nedeni vardır. Koskoca cenovayı trim etmek zordur. Oysa ana yelkenin iskotasını saldınız mı , biter gider. Her durumda ana yelkeni kumanda etmek, cenovayı kumanda etmekten daha kolaydır. Daha konforlu seyir sağlar.
Eğer siz, cenova ile birlikte ana yelkeninizi küçültmeye kalkarsanız, Cenova küçüldüğü halde , etki merkezi teknenin başına doğru kaydığından , yani moment kolu uzadığından , cenovanın tekneyi bayma etkisi belki azalır ancak döndürme momentinde bir değişiklik olmaz hemen hemen.
Ana yelkeni de küçültmeye kalkarsanız , etki merkezi yine teknenin önüne kaydığından, (senim bumba sarma sisteminden bahsetmiyorum. O bu iş için iyi bir çözüm) ana yelkenin döndürme momenti azalır. Sonra tekne gidip, rüzgara saplanıp kalır..
BU yaşanmışlığı , dümen arızası sanan, sıkı ! yelkenci bir dostumuzu hatırladım şimdi. :) Cengo şahittir. Yelpaze kıç, son tasarım teknelerden biri idi.
Hani Bülent diyor ya , ben ana yelkeni küçültüp, cenova ile daha rahat gidiyorum diye. Eğer teknesinde bir tasarım hatası yok ise bu mümkün değil. Böyle bir durumda mutlaka motor da 1/4 devir çalışmak zorunda. Başka türlü yol alamaz yoksa. Pala bir süre sonra bu dönme etkisini karşılayamıyor çünkü. Motor açmak zorunda kalınıyor.
Bir çok dostumuzun, Cenova açık, ana yelken kapalı motor seyri yapmasının nedeni de bu. Ana yelkenin görevini motora yüklüyorlar.
Neyse.. Herkese iyi pazarlar..
-
Can biladerim senin hatırına havaların düzeldiği ılık bir gün lazy back ve halatlarını sökeceğim ve şu senin öve öve bitiremediğin
bumba sarma sistemini tek başına bir aç ve yelken sonrası kapat bakalım teknene de hala bumba sarma sistemi isteyecek misin.
''Bu yelken işinde sarma sistemlerin bir çok avantajına karşın,
tamam kabul ediyorum zor anlarda bazı handikapları var.
Ancak mesela sarma bumba konusunda aynı kaygıyı duymuyorum.
Yelken liberalizmi kişilere direk içi sarmayı bir şekilde pompalamış.
Oysa sarma bumba sisteminde,
yelkenlerde aynı klasik sistemde ki gibi balenlerin olabilmesi büyük bir artı.
Üstelik sıkıştı, kapanmıyor açılmıyor dertleri yok.
Herşey bir insan boyu ile halledilebilecek mesafede.''
Başka sistemler hakkında diyeceğim bir şey yoktur.Benim tekne biliyorsun bumba sarma sistemi idi ama bana göre kullanımı
çok zor ve oto pilot yoksa kesin 2 kişiden az açılıp kapamak (benim yaşlı kızın 78 yıllarındaki teknolojisi ile)mümkünatsız. :'(
Benim görüşüm ''en kullanışlı ve en basit ve en ucuz sistem en yaygın sistem olur'' :)xx
Özel yapım çok pahallı teknelerde her sistem iyi bir mühendislik ile kullanışlı olarak günümüz teknolojisi ile başarılabilir
diye de düşünüyorum ?0-?
-
Öncelikle, artık bir çok kişi biliyor ki bende planında ve iyi yapılmış ahşap, üstelik klasik çizgili tekneleri seviyor, hayranlık duyuyorum.
Arma konusunda mümkün olduğunca basit ve sağlam olmasını tercih ediyorum.
Benim kriterlerim içerisinde bir teknenin her halükarda bir kişi tarafından abralanabilmesi, bu yapılırken de mümkün olan en büyük yaşam alanı ve mantık dahilinde ki tüm konfora da sahip olunabilmesi.
Ve yine benim kriterlerimin içerisinde 1-2 saatlik sahil (kıyı bile değil) seyirleri yok. Küçük ve basit olmalı (benim lafım değil) derken kovaya hacet gidermek istemiyorum çünkü eskiden mecburiyet kaynaklı şeyler şimdilerde minimalizm miş gibi doğallık,sadelik miş gibi sunulmaya çalışılıyor. Alakası bile yok.
Keç (tercih), sac, pilothouse bir tekne olacakta burun kıvrılacak. Allah çarpar adamı.
Kusura bakmayın ama herkesin beklentileri farklı. Herkesin kendi imkan ve şartlarına göre doğruları da farklı. İşin içine kişiselleşme girdiğin de tek bir doğru yok ve yanlış-doğru çizgisi tamamen değişken.
Birisi fikrini söylediğinde buna kimse tepki göstermiyor, herkes kendi şartlarında ki doğruları-yanlışları kendine göre değerlendiriyor. Örneğin, yawl tekneler güzel mi ? Faydalı mı ? Elbette, bu armanın kullanıldığı tekne forumları için şüphesiz kullanışlıdırlar. Lakin kabul etmek gerekiyor ki, günümüzün formları, günümüzün insanına ve teknelerini kullandıkları denizlere, kullanma amaçlarına uygun değiller. İngiliz kanalında tekne kullanmıyoruz, bir çoğumuzun ikinci teknesi yok, barınma imkanları son derece masraflı ve uygun yerler yok. Klasik ahşap, bir içim su tadında, civadralı, çok parçalı yelkeni olan, gayet derin omurga salmalı ve ağzımızın suyu aka aka izlediğimiz o 38 ayaktan başlayıp 60-70 ayaklara çıkan teknelere bir çoğumuz sahip olamayız. Ancak 22-28 ayak arası mini örnekleri ki onlarda son derece kısıtlı sayıdadır. Adı üzerinde iş tekneleri. Belli işler için, kendi bölgelerinin deniz, hava ve barınma özellikleri gözönüne alınarak imal edilmişler. Çok güzeller ama bize, günlük rutinlerimize, yıllık gezilerimize uymuyorlar.
Uymamasına rağmen tercihi bu yönde olan kişiler ile tercihi farklı olan kişiler yanlış mı düşünüyorlar ? Elbette hayır. Ama diğerinin tercihlerine saygı göstermek yerine ısrarla fikrini dayatmaya başladıklarında yanlış yapmış oluyorlar. Çünkü konu fikir tartışmasından çıkıp kişisel tercihlere dayanıyor.
Bunları söyleyince kızılıyor ama doğrular bunlar. Biz denizci bir millet değiliz. Bizim denizcilik kökenlerimiz, kültürümüz yok. Denizi en iyi bilenlerimiz, ya Ege-Akdeniz de öğrenilenler yada Karadenizin kendi içinde öğrettikleridir. Bu kadar. Düşünsenize, tekneler yada denizcilik hakkında bir bilgi gerektiğinde kaynak olarak verebildiğimiz, yabancı yazarlardan, onların kitaplarından, anılarından, bilgilerinden öğrendiklerimiz. Bize bilgileri aktarabilecek olanlar bir avuç insan ve onlarda yine yabancılardan öğrenmişler. Yani bir çok bilgi tecrübe ile ortaya çıkmak yerine, öğrenilmiş bilginin tecrübesi ile el değiştiriyor.
Peki bunun avantajı var mı ? Evet var. Artık biliyoruz ki okyanus geçmek, dünya seyahatine çıkabilmek, "macera" olmaktan çıktı. Çünkü artık bilinmeyenlerin olduğu denizler yok. Herşeyen haberdarsınız. Alınabileek tüm tedbirleri alıyor, karşılaşabileceğiniz, hava durumdan, coğrafi zorluklara kadar bilgi sahibisiniz. Terslikler ? kazalar ? Bence araba kazaları ile karşılaştırıldığında çok dah güvenli ve kurtulma şansının daha yüksek olduğu olaylar.
Velhasıl, bir çok konuda ısrarcı olmaya, tek doğrunun olduğunu savunmaya gerek yok. (Savunmuyorum derken bile savunuyoruz, farkında değiliz) Çünkü bilmiyoruz. Tecrübelerimiz, son derece sınırlı. O kadar ki en denizcimiz, akdeniz çanağını komple dolaşmamış, yıllardır aynı yunan adalarına sefer atan dolmuşcu gibi aynı yerleri dolaşıp duran insanlarız bir çoğumuz. 20 yıllık tecrübem var diyip katettiği mil'e bakıldığında bazen gülmek için ağzımızı kullanamadığımız kişilerle karşılaşıyoruz.
Kafamızı kaldırıp dışarıya baktığımızda diğer ülke insanlarının, hatta daha 20-25 yaş arası gençlerin okyanuslarda cirit attığını, arkadaşları ile yaz dönemi aktivitesi olarak baktıklarını görebiliyoruz. Seyahat serbestisine de sahip oldukları, ekonomik olarak daha rahat oldukları içinde hiç kasmadan gezip duruyorlar, hiç o teknemi bu arma mı demeden. Gayet sıradan, deniz sever insanların bir aktivitesi haline gelmiş durumda.
Kriterlerimiz, isteklerimiz ve en önemlisi keyif aldıklarımız farklı. Derseniz ki, keyif aldıklarımız içerisinde bizi sınırlıyorlar, hep aynı 3-5 marka tekne ile dolaştırıyorlar, kesinlikle katılırım. Hatta bu konularda inatçıyım.
Şu eski tarihli bilgileri bir kenara bırakın artık. O tarihte ki denizciler ciddi zorluklara göğüs germişler, ciddi mecburiyetlerle zorluk içinde de yapılabileceğini gösterirken tekne tasarımcılarına, imalatçılarına, standart belirleyen ve uygulayan kurumlara, ülkelere ilham olmuşlar. Yani gelişim sağlamışlar. Elbette bazı gelişmeler, yenilikler iyi değil ve kapitalizmin çarkları için yapılıyorlar. Buna kimse itiraz etmiyor. Ama gelişime karşı olmanın bir anlamı yok. Faydalı, uygulanabilir ve kullanılabilir tüm yenilikleri değerlendirmek gerekir.
Artık bilgi o kadar çok ve ulaşılabilir oldu ki oturuğumuz yerden kriterler belirleyebiliyoruz ve bu kriterlerin bir çoğu bizi kendi doğrumuza götürüyor. İşte tam da bu yüzden bırakın bu yawl olacak, randa olacak, sloop olacak, ahşap olacak, fiber olacak, bıdı bıdı olmazsa olmaz argümanlarını. "Zaten şunu yapanlaaar", " böyyük denizcileeer", " çok bilenleer" filan diye cümlelere başlamayı geçip, kendi kriterlerimizin sebeplerini düz, kimselere laf "çakmadan", anlatabilelim ki olmayan denizciliğimizle, olmayan denizcilik kültürümüzle uğraşmak yerine, geliştirmek adına, birşeyler yapabilelim.
Bazen insanlarla konuşurken, farkediyorum ki bir çok konuda ısrarcı olan denizci arkadaşlar konu BCC 28'e gelince duruyor, herkes hayran haklı olarak. (British channel cutter dediğiniz de akla sadece bu tekne geliyor, diğerlerinden (pilot cutter) bir çok denizcinin haberi bile yok. Hadi denizci demeyelim tekne sahibi diyelim haksızlık olmasın)
Herkes bu tekneyi yaptırma peşinde.
Peki bu teknenin özelliklerine niye hiç laf edilmiyor mesela? BCC 28
Arması nedir ?
Gövde materyali nedir ?
Bu örneği şunun için verdim. O kadar çok insanlar birbirleri ile uğraşıyorlar ki aslında konuşulması, tartışılması, öğrenilmesi gereken şeyleri ıskalıyoruz. Öğretmek için değil, hep beraber öğrenmek için konuşalım.
Selametle.
-
Konuşmak, tartışmak, değişik fikirleri savunmak iyidir. Forumun da amacı budur zaten, ama önce denizde olmak gerekir. Denizde ol da nasıl olursan ol ;D.
(http://i.hizliresim.com/77lOZr.jpg) (http://hizliresim.com/77lOZr)
-
Hani Bülent diyor ya , ben ana yelkeni küçültüp, cenova ile daha rahat gidiyorum diye. Eğer teknesinde bir tasarım hatası yok ise bu mümkün değil.
Herşey mümkün.
Aynı yaş marka model fabrikasyon tekneler bile aynı şartlarda aynı davranmıyor.
Tekneler insan gibi, hepsinin huyu farklı.
"Mümkün değil" diye konuşmak mümkün değil! ;)
öZgür
-
Yazının tamamını dikkatle okudum. Eline sağlık :)
Adı üzerinde iş tekneleri. Belli işler için, kendi bölgelerinin deniz, hava ve barınma özellikleri göz önüne alınarak imal edilmişler. Çok güzeller ama bize, günlük rutinlerimize, yıllık gezilerimize uymuyorlar.
Buraya bir parantez açmak gerekiyor. Tasarımcıların "... iş teknesinden esinlendim, bu plan da öyle ortaya çıktı" demesi esinlenilen iş teknesinin bir benzerini veya aynını tasarlamak olarak anlaşılmamalıdır. 2 örnek vereceğim 1- John Hanna Tahiti Ketchi tasarlarken Yunan göçmenlerinin o tarihte çalıştıkları denizlere ve yaptıkları işe uygun ayna kıç tırandillerden esinlendiğini söyler. Ama ortaya çıkartılan aynı tekne değildir. Teknik verileri daha da geliştirilmiş yeni bir tasarımdır. 2. Örnek Blue Moon Yawl. Thomas Gillmer'da İngiltere Batı yakasında kullanılan Quay Punt'lardan esinlendiğini söylese de 2 tekneyi yan yana getirdiğimizde benzerliklerin çok az olduğunu fark ederiz. Burada da yine ancak esinlenme söz konusu. 3. örnek ise Tayfun Kabaran'a önerdiğimiz kılavuz teknesi "Köpük" O da kendi iş yapacağı coğrafyadan çook uzakta İngiltere de bir haliçte kullanılan tekneden esinlenerek kendini geliştirmiş. Özetle "iş tekneleri" sadece tasarımcılara esin vermişler. Günlük rutinimize ve yıllık gezilerimize uymamaları ise tümü ile sübjektif bir bakış.
./... Ama gelişime karşı olmanın bir anlamı yok. Faydalı, uygulanabilir ve kullanılabilir tüm yenilikleri değerlendirmek gerekir.
Tümü ile haklısın. Söz konusu "şey" faydalı, bizim teknemizde uygulanabilir ve kullanılabilir ise tabii ki değerlendirilmelidir.
Artık bilgi o kadar çok ve ulaşılabilir oldu ki oturduğumuz yerden kriterler belirleyebiliyoruz ve bu kriterlerin bir çoğu bizi kendi doğrumuza götürüyor.
Bu konuda da bir kaç kelime etmeliyim. Oturduğumuz yerden her bilgiye ulaşıyor olsak da seçimlerimiz ve kriterlerimizin "bize uygun" doğrular olduğu her zaman doğru değil. Kaba çizgilerle seçimler de aslında "takipçilik"in birer yansıması. Örneğin Ege ve Akdeniz tipi tekneler her şeyden önce geniş bir havuzluğa sahip olmalıdır önermesi. Bu tümü ile ulaşılan bilginin tam olarak filitre edilmeden kriter olarak kabul edilmesidir. Bunun gibi motor güçleri, arma donanımları, elektronik seyir yardımcıları seçimleri de ulaşılan bilginin ve yakın çevreden duyumların deneylenmeden ön kabul ve/ya kriter oluşturması...
Bazen insanlarla konuşurken, fark ediyorum ki bir çok konuda ısrarcı olan denizci arkadaşlar konu BCC 28'e gelince duruyor, herkes hayran haklı olarak. (British channel cutter dediğiniz de akla sadece bu tekne geliyor, diğerlerinden (pilot cutter) bir çok denizcinin haberi bile yok. Hadi denizci demeyelim tekne sahibi diyelim haksızlık olmasın)
Herkes bu tekneyi yaptırma peşinde.
Peki bu teknenin özelliklerine niye hiç laf edilmiyor mesela? BCC 28Arması nedir ?Gövde materyali nedir ?
Bu örneği şunun için verdim. O kadar çok insanlar birbirleri ile uğraşıyorlar ki aslında konuşulması, tartışılması, öğrenilmesi gereken şeyleri ıskalıyoruz. Öğretmek için değil, hep beraber öğrenmek için konuşalım.
Selametle.
BCC 28 bir "fenomen konu"dur. Türkiye amatör denizcileri arasında bu mertebeye erişmesinin belli nedenleri var. Dediğin gibi BCC denilince neden Lye Hess tasarımı geliyor de pilot cutter'lar gelmiyor? İki konuyu bir arada değerlendirmek istiyorum. Sondan başlayacağım. Pilot Cutter tekneler armaları / donamları hatta hacimleri bakımından birim amatör sınırlarımızı aşıyor. Görsel olarak çok dikkat çekseler de haklarında bilgi sahibi olmak bizim amatör dünyamıza "faydalı/işe yarar bilgi" olarak bir şey ifade etmiyor. Temelinde yatan ise armanın zihinlerde uyandırdığı ürküntü. Çünkü ana yelken randa ve bir de ne üdüğü belirsiz karanfil var ;D Zaten randa başlı başına korkutucu bir unsur olarak kafalara kazınmış.
BCC'('e gelince .. Gerçekte tam olarak öyle olmasa da ve/ya sıradan insanlar için bu ayrıntının bir karşılığı olmasa da Kayıtsız III. ü bir BCC olarak lanse edilmesi başlı başına bir algı operasyonudur. Cutter olması korkutmuyor da randa arma korkutuyor. Kayıtsız markoni armalı. Yani bakanların gözüne "aykırı" gelen bir tarafı yok. Aslında bir BCC olmaması da kimseyi ilgilendirmiyor.
Diğer tetikleyici ve yayılmacı unsur ise - bunu pek çok kez ve pek çok değişik ortamda deneyimledim- zamanında benim ve Cenk'in birlikte yaptığımız ve yayımladığımız BCC tanıtım tercümesi. İnternette türkçe olarak aratıldığında bizim metin her yerde kopy/paste arzı endam ediyor.
Bir diğer nokta ise BCC'nin boyu posu. Aslını faslını bilmeden 28 Ft bir tekneye kolayca erişebileceklerini sanmaları. Buna "Siyah Kayık"ın da katkısını ekleyebilirsin. Özetle kimsenin senin dediğin gibi Arması nedir ? Gövde materyali nedir ? yapımında başka alternatifler olabilir mi?ye bakan yok. Örneğin benim özellikle önerdiğim kişiler dışında kimsenin Sam Devlin'in "Means Of Grace"i bildiği yok. Kimsenin BCC 28'in planlarını bulmanın ne kadar zor olduğunun farkında değiller. Eldeki tek planın da aslında Paul Gartside'ın bir yorumu olduğunu bile bilmiyorlar..
Evet amacımız öğretmek olmamalı birlikte öğrenmek olmalı. Ama bunun için öğrenmek istemek gerek.
-
Bir iki gündür Kaan 'ın yazıları özlemiştik. İyi geldi...
Bayılıyorum bu konuda tartışmaya.. sırayla gidelim..
Sevgili Kaan, Bana haksızlık ediyorsun. ;) Aynen dediğin gibi yapıyorum çünkü. Şu tavsiyenle başladığım Balck Sails 'i bitirdim. Şimdi de Viking'ere başladım. Adamlar kıyıyı bulmak için yanlarında -sanırım kuzgun- kafes içinde kuş taşıyorlar.
Şimdi bu durumda benim bunu görür görmez, Tayo Mar 'a ahşaptan kuş kafesleri yaptırmam lazım. Oysa Tayo Mar 'da GPS, otopilot , chart plotter , telsiz , güneş paneli, yani uzun yol için gerekli tüm ekipmanlar var. Cep telefonumda Navionics, Marine Trraffic, On course, Poseidon, Windity, Anchor Life, Zello yüklü. Bunlarsız seyir düşünemiyorum bile. Ayrıca 3 adet pusula, dürbün, yani bu işte kullanılan - GEREKLİ - tüm modern ekipmanlar mevcut. Denk getirebilirsem ucuz bir su yapıcı almak isterim mesela.
Benim yazdıklarımın temelinde bir felsefe var. Kara yaşamında da uygulamaya çalıştığım.. Şu yeteri kadar felsefesinden bahsediyorum.
Denizde daha doğrusu tüm doğada insan dışındaki tüm canlılar ihtiyaçları kadar tüketiyorlar. Örneğin bir balıkçıl kuşu fazla balık yakalayıp, bunu sahildeki yaşlı martıya tüyleri karşılığı satmıyor. Ya da bu iş için diğer balıkçıl kuşlarını kendi kumpanyasında çalıştırıp, onların yakaladığı balıkları satıp, buradan elde ettiklerinin çok azını çalıştırdığı balıkçıl kuşlarına vermeyi düşünmüyor .. Aslında çok ilginci herhangi bir balıkçıl kuşunua da bu şekilde bir iş yaptıramazsın zaten. Yani kapitalist sistem kadar , kominist sistem de doğaya ters aslında. Neyse bu fazla politik oluyor.
Yani demem o ki, insan olarak karasal hayatımızda uygulayamasak ta en azından denizde daha doğa ile uyumlu olmalıyız diye düşünüyorum. Doğa ile uyumlu olmak demek, aynı zamanda O'ndan ihtiyacın kadar yararlanmak, aldığın kadarını da verebiliyor olma demek bana göre.
O yüzden de denizde -bana göre- kimi ihtiyaç gibi gözükenlerin ihtiyaç olmadığını , daha basit ve kolay yöntemler ve kimi tercihler ile kendimize ve etrafımıza daha faydalı ve uyumlu olabileceğimizi düşünüyorum en azından denizde.
Onları da yazarken bir dayatma yapmıyorum. Biraz dokunduruyorum tabi ama bu da işin doğası ve eğlenceli tarafı da değil mi zaten.
Hakaret içermediği sürece , her türlü eleştiriyi ve espiriyi de memnuniyetle karşılıyorum. Bak geçenlerde Matay -dayaklık- Ersin diye takılıyordu (umarım takılıyordu:) )
Şimdi , eskiden teknelerde tuvalet bile yoktu , Sadun Boro, tuvalet yerine bir kova ile dünyayı dolaştı demek, teknenizde tuvalet koymayın demek değil ki. Burada söylenmek istenen, tuvaletteki manuel pompayı bile üç defa çekmek yerine, elektrikli tuvalet kullanan zevata. Sevdiğimiz ismi lazım değil, yakın bir dostumuz, Adanalı olur kendisi , Kapı gibi adamdır da .. anladınız siz kimdir, teknesine elektrikli tuvalet taktırdı. Şimdi bu dostumuz için , elektrikli tuvaletin düğmesine basması ile , üç defa pompa koluna basması arasında bir fark yok. Hani kolunu koysa zaten pompa çalışacak. O derece işte. Ne gerek var elektrikli tuvalete ? diyorum. Bence gerek yok.
Bak teknede insanın ailesi kalabalıktır, çok misafirperverdir iki tuvalet ihtiyaç olabilir. ama BENCE elektrikli tuvalet bir ihtiyaç değil. Peki ben bunu böyle yazınca kime ne dayatmış oluyorum? Yani eleştiremeyecekmiyiz bu tarzı bize ters geliyor ise ?
Ben teknik detaylar veriyorum. Farklı tekne modellerinden, farklı armalar ve kullanım tarzlarından yazmaya çalışıyorum. Kazara aldığım bir yelkenliden öğrendiklerimi paylaşmaya çalışıyorum.
Şimdi çok teknik bir detay yazacağım. Lütfen bu kısıma teknik bir yanıt istiyorum. Açık net . Mümkünse tabii.
Bana göre yanlış şurada. Şimdi markoni arma bir yelkenlimiz var diyelim. En moderninden. BU teknede alüminyum direk ve bunun üzerinde bir ray sistemi var yelkeni basmak için doğru mu? Şimd 28 feet Hunter da dahi ana yelkeni istediğin şekilde trim etmek için vinç kullanman gerekir. Neden böye? Çünkü alüminyum direk profili, kanat ile ciddi uyumlu ve yelken formu ile bitişik olsun diye de ray sistemi kurulmuş. Böylece daha iyi orsaya giriyor tekne doğru mu. ? Özellikle orsa seyrinde , yelkeni vinç kullanarak iyice geriyoruz değil mi. ?
Bakınız bu randa arma da nasıl oluyor. Yelken , altta bumba ve üstte de serene bağlı, bumbaya " loose foot " şeklinde bağlamakta. bu detayı ayrıca anlaatacağım ama konu şimdi bu değil.
Hem bumba hem de seren, direğe sabitlenmiş değiller. Uçları çatal şeklinde ve direk üzerinde rahatlıkla hareket ediyorlar. Tayo Mar 'ın ana yelken alanı, neredeyse 32 feet bir markoni armanın yelken alanı ile aynı. Buna rağmen hiç vinç yok.
Çünkü, ana yelken , direğe gargari halkaları ile bağlanıyor. Yani neredeyse hiç sürtünme yok. Şİmdi siz , ana yelkeni bastığınızda , serenin üzerindeki iki adet palangayı aynı anda çekiyorsunuz.
http://www.classicboats-turkiye.com/820/pdf/randaarma.pdf
Cem Gür 'ün çevirisini ve çalışmasını link olarak verdim. Randa armanın nasıl basıldığını " yelkenleri basmak " bölümünde resimli olarak anlatıyor. İlginizi çekerse bakınız. Ben de derdimi anlatabileyim.
Şimdi efendim. Nasıl oluyor da hiç vinç kullanmadan, yani çok ciddi bir güç kullanmadan yelken istenen form ve gerginliğe getirilebiliyor?
ana yelkenin üst kenarı, serene kısa aralıklar ile bağlı. Seren, direğe sabit değil ve direk üzerinde yukarı doğru kaymakta. Bumba da direğe sabitlenmemiş ve seren yukarı basıldıkça , yelken bumbayı taşıyor ve istenen yüksekliğe kadar direğe basılıyor. BUmbayı tek taşıyan ana yelken. Yani bumbanın ağırlığı tamamen ana yelken tarafından taşınmakta. Böylece serenin yukarı doğru çekme gücü ve bumbanın ağırlığı yelkene istenen gergin ve torlu formu veriyor. Ve tüm seyir boyunca hava durumuna göre değişiklik gösteriyor.
Yani sizin markoni armada , kol gücü ve vinç ile yaptığınız işi , ya da elektrik gücü ile yaptığınızı bu sistemde bumba ve seren ile kendiliğinden yapmış oluyorsunuz. O yüzden de vinç olmadan iki dilli iki makara yani basit bir palanga ile ana yelkeni basmak mümkün oluyor.
Dezavantaj nedir. ? Randa arma , orsaya daha az giriyor. Yarışmıyorsanız, varsın daha az girsin ne olur ? Üstelik bu da tam doğru değil. Randa armanın orsa seyrindeki sorunu, serenin güngörmez yakasının, istenilen oranda teke aksına çekilemiyor olmasından kaynaklanıyor. Oysa karanfil yelkenin mandarı ile serenin güngörmez yakası ucunun çok rahatlıkla kontrol etmek mümkün. Böylece daha iyi bir orsa performansı yakalanıyor.
Kaldı ki serenin bu bağımsız hareketi , sert sağnaklarda yelkenden çok rahatlıkla rüzgarın kaçmasına imkan veriyor. Bu özelliği sayesinde zaten bu kadar büyük yelken alanı kullanmak mümkün oluyor zaten randa arma da.
BUmbaya da "loose foot " (serbest alt yakalı yelken , direk sarma yelkenler de bu sınıfa giriyor ) şeklinde yani bumbaya sadece ıskota köşesi ve karula köşesinden bağlı olduğundan sert sağnaklarda buradan da ciddi rüzgar kaçışları oluyor. Bu durum daha konforlu bir seyir yapılmasına imkan vermekte.
Şİmdi bunları gördükten yaşadıktan sonra , soruyorum, ben nasıl olur da randa armanın üstünlüklerini anlatmam.?
Hiç mi eksiği yok? var elbette.. O da iğnecik seyrinde istemsiz kavança atma riski, markoni armadan yüksek. O kadar. Bunu da bumbaya bağladığınız halat ile çözüyorsunuz. O kadar.
Gelin diyorum gelmiyorsunuz. Kendi gözlerinizle görün, yaşayın diye.
-
Cem abi, öncelikle teşekkür ederim.
* Subjektiflik konusun da haklısın. Bizlere (burada ben, sen,o kastetmiyorum. Genelliyorum), uymaması çok doğal çünkü beklenti, kısıtlı süreli yıllık izinlerde yine kısıtlı zaman dilimlerinde, deniz üzerinde yaz tatilini geçirme, aile, arkadaş, misafirler ile yemek, güneşlenme ve akşam/gece keyfi yapmak, bunları yaparkende mümkün olan minimum konfor düşünülerek hareket ediliyor. Eğer kişi bulunduğu şehirde bakım-tutum yapabiliyorsa teknesini, bazı hafta sonları kısa geziler, arkadaşaları ile havuzluk sohbeti-rakı masası kurmak ile sınırlı. Yani -bununda söyleyince kızıyorlar ama- bizler denizci değiliz, bir çoğumuz muş gibi yapıyoruz. Hani şu, lastik çizme görünümlü ama su,nem geçirmez nano teknoloji, içi termal ısıtıcı kıvamında ama nostaljik tarla çizmeleri varya. Tam da öyleyiz. Bu işi keyif için yapıyoruz, büyüklerin pahalı oyuncakları sadece. Herkes mi böyle değil elbet ama oran için %70 dersem abartmış olur muyum acaba ? Bu durumda iş teknesi de olsa, esinlenilmişte olsa, bu "denizci" profiline uymayacaktır. Yazık, üzücü ve keşkeler söylense de gerçek bu.
* "Bize uygun" kısmı ise tam da aslında anlatmaya çalıştığım şeyi söylemişsin. Biz oturduğumuz yerden belli önyargı ve kabullerle kendi doğrularımızı çiziyoruz. Ve evet dediğin gibi bu doğru değil diyemezsekte çokça eksik diyebiliriz. Bunları da ancak bu kriterleri doğru verilerle konuşup tartışarak yaşnamışlıklar ve tecrübeler ekleyerek birbirimize faydalı olabiliriz.
* En azından kendi payıma öğrenmek istiyorum. Doğru bir dille anlatılmış, "üstünlük taslamayan", buram buram "ben çok biliyorum, siz acemisiniz" kokmayan her bilgiye sonuna kadar açığım. Bu yaklaşımdan bir çok kişi çok rahatsız olmuştur bugüne kadar. Bir çoğumuz da öyle sanırım.
Sevgili Ersin,
Öncelikle yazdıkların hakkında yazdım, senin hakkında değil ki sana haksızlık edeyim ;)
* Benim de anlatmaya çalıştığım, tuvalate gerek yok kova yeterli denildiğinde bunu nasıl doğru bulmuyor ve gereksiz bir dayatma olarak görüyorsam aynı şekilde elektrikli tuvalet olmalı denildiğinde de doğru bulmuyorum. Cümle aslında çok basit "benim tercihim bu yönde, şu şu sebepten dolayı bunu seçiyorum " denirse hem fikir belirtmiş, hemde diğer kişilere bakış açılarını genişletme şansı vermiş oluruz. Ama, ne gereği var, bırakın bu işleri, ne elektrikli tuvaleti denildiğinde bu hiçbirimizi bir yere götürmez.
* Gelelim, randa armaya, çok daha kullanışlı olabilecek basit ve faydalı bir çok özelliği var. Güzel görünüyor, dediğin gibi kullanmasını bildiğin de hızlı ve aktif olabiliyorsun.
Peki soru şu, kendi kriterlerim üzerinden gideceğim sorarken. Mesela bir keresinde 35ft ve üzeri randa arma yawl bir tekne kullanamam demiştin. Bu durumda benim kriterlerim boyutu ele alalım.
38-42 ft arası keç/yawl, randa arma, ahşap bir tekneyi tek başıma her hava şartında abralayabilirmiyim ? (mutedil havadan bahsetmiyorum, fırışkanın üstüne çıkmaya başlayınca)
Böyle bir planlı, düzgün tekneyi bulabilme şansım var mı ? ( Türkiye de hatta Akdenizde )
Yaptırmaya kalkarsam kaça yaptırabilirim ? ( Burada yine genel düşün, herkesin ortalama şartlarına göre mesela yaptırmak için senin kapalı alanın olabilir ama herkesin yok gibi)
Malum, markoni ve yenilikleri ile neredeyse 50 ft olup tek başına (amel'i saymıyorum bile ) açılan denizciler çok. Hele 45 ft'e kadar bir çok denizci için artık normal bir şey oldu
( Buralardan örnek verme, onların zaman dilimlerini yada tercihleri bilemem, hele kişi marina yerine barınakta ise daha da zor geliyor olabilir, genel üzerine konuşuyorum)
Yani gerekli noktaları konuşalım, sonuna kadar. Hepimize faydası olsun. Ben az biliyorum ve çok öğrenmek istiyorum. Üstelik böyle konularda konuşmaktan da dinlemekten de hiç bıkmam ;D
-
Bu arada sorunu atlamışım. Teknik değil ama idare et ;D
Markonide klasik ana yelken basma ve indirme randa armaya göre zor ve problemli olduğu görüşü var. Bir yere kadar doğru ama raylar ve doğru arabalar kullanılarak bu sorun çözülebiliyor. Türkiyede ki herkesin bildiği bir markayı saymaz isek (o çok pahalı ve diğerine göre performansı düşük) adını hatırlayamadığım bir Amerikalı firma var. Yine herkesin bildiği sistem ama aynı gibi görünsede, kolaylıkla takılabilen kendi rayı ve bilyalı, ağır arabaları ile normalden çok daha kolay yapılabilir bir hale geliyor. Bu, kişilere 45-46 ft'e kadar teknelerde büyük kolaylık sağlıyor. Rayların özelliğinden dolayı takılma olmuyor, bilyalar pas tutmuyor ve sıkışmıyor, bu hem basarken sürtünme olmaması hemde indirirken aynı randa da olduğu gibi tek hamle ile lazybag'in içine düşmesini sağlıyor. Üstelik uygun fiyatlı. Yani, imkan ve kolaylık var aslında. Trim konusu ise şahsen hiç kasmadığım bir konudur. Bana doğru gelen, belli bir hız sağlayan ve rahatsızlık vermeyen her trim benim için doğru trimdir. Sanırım her keyif yelkencisi de böyle düşünüyordur.
Üstelik bu "teknolojik" katkılarla tek başına ciddi büyük direk ve yelkenlerle başa çıkabilmek mümkün hale gelebiliyor.
Peki bilmediğim için soruyorum, randa arma kullanılırsa kaç ft'lik tekneye kadar, anlattığın şekliyle basma, indirme, haliyle lazybag olmadığı için toplama tek kişi için kolaylıkla yapılabilir ?
Mesela 40 ft lik bir randa armanın havuzluk ve çevresinde halatlar, palanga sistemleri, makaralar ile standart bir yazlıkçı Türk denizci ailesi için karşılaştırmalı anlatmaya kalksan, neler söylerdin ?
Hep tek kişi için soruyorum çünkü bana göre tekneyi tek kişinin abralayabilmesi önemli ama bunu yaparken de teknenin kullanım alanlarını küçültmeden bana sağlayacak, en uygun arma, en uygun form önemli. Sen, her fırsat bulduğunda bir kaç saatlik gezilere çıkıyorsun ve bu koşullarda değerlendiriyorsun. Ben ise teknede 365 gün yaşamak ve uzun seyirler üzerine kurguluyorum. Yani eğer içini gönlümce kullanamıyorsam ve üstünde mutlu değilsem, randa olmasının belki de bana getireceği avantajları elemem çok kolay olacaktır. Aynı şekilde yıllık izninde ailesi ile geçirecek kaptanların da markoni'nin bazı "dezavantajları" kimsenin umrunda bile olmayacaktır.
Şu gerçeği de asla gözardı etmemek gerekir ki ; yakıtın litresini 1 tl'ye düşürdüğünüzde, marinalarda ki yelkenlilerin en iyimser haliyle %50 si motoryat'a dönecektir. Yine bunu söyleyince kızıyorlar ama şuan ki yelken kullanıcılarının bir kısmı yelkeni, yelken olduğu için değil, yelkenci topluluğu içinde yer alabilmek için yelkenli tekneye sahipler.
Bu durumda da ortaya, genel tercihler, kullanılabilirliği ve konforu mümkün olan en iyi tekneyi ister hale geliyor. Ve yine bu istekler bizleri içinde bulunduğumuz çanak içerisinde hep aynı markalı teknelere mahkum ediyor, aynı tarz tekne sahiplerinin çoğalmasına, denizcilik kültürünün lüks ve konfor üzerine kurulmasına neden oluyor.
-
Sevgili Kaan,
Okuduklarıma dayanarak ve kısıtlı kendi tecrübelerime dayanarak söyleyebilirim ki (sanırım John Leather'in kitabında okumuştum.) Tek başına tekne kullanma limiti olarak 28 feet verilmekte. Bu tekne boyundan daha büyük bir boyda bir yelkenliyi tüm modern teknolojiler ile bile abarmak bence zor. Zor anlara bence 28 feet teknelerin üzerindeki boylarda ikinici bir yelkenci şart.
Yine , şu uskunalara taktığım zamanlarda, Mustafa abi , bu tür tekneleri tek başına kullanmanın mümkün olmadığını söylemişti. Mustafa abi bu konuda çok tecrübeli. elbette uygun havalarda her tür tekne tek başına kullanılabilir. ancak genel kabul 28 feet.
O yüzden , ben senin düşündüğün boylarda bir teknede de her durumda randa arma önerirdim. aslında senin istediğin şartları tirhandiller de uyuyor. Ancak bence sana önerebileceğim tek bir tekne var.
elbette bir Atkin tasarımı .. VIXEN ..
adam eşi ve iki küçük kızı ile dünyayı döndü. Çok keyifli bir videosu da var. 34 feet 1956 yılı yapımı ve ahşap.. Adını hatırlamıyorum ancak , sahibinin neden ahşap tekne kullandığını anlattığı çok keyifli bir makalesi de var.
Ancak Markoni ya da randa, olmaz ise olmaz bence Cutter arma. Bence 30 feet üzeri yawl yerine artık kech kullanılmalı bence. Çift direkli teknelerin en büyük avantajı her havaya göre farklı ve kolay yelken kombinasyonları sunuyor olmaları.
-
Kaan , sen muhtemelen bu videoyu görmüşsündür. 34 feet randa arma Atkins tasarımı.. Bak ailece dünyayı gezmişler..
Bunu mu soruyordun.. ?
Pu ha ha ha..
-
Vixen'i iyi biliyorum. Gerçekten süperdir.
Anlatmaya çalıştığım şey şu idi. Tekne büyüdüğü zaman, farklı armaların kullanımları zorlaşıyor, dediğim gibi tek başına kullanımlar için. Ama markoni de bu yok. En büyük avantajı bu. Tamamen mi güvenli ? elbette değil ama diğer armalara göre kullanılabilirliği daha fazla .
Bizde 5 yıl ve üzeri tekne deneyimi olanların 28 ft lik tekneleri olmaz. Biliyorsun ki mümkün olduğunca büyüktür. 38-40-45-49'a kadar yolu var. Her ne kadar kaptan eşiyle de seyir yapıyor olsa, ona ne kadar güveniyor olursa olsun, bir sıkıntı çıktığında tek başına kalacağını düşünür ve mümkün olduğunca en güvenliyi tercih edecektir haklı olarak.
Ha benim tercihlerim diğer başlıkta yazdığım gibi, hedeflerim açısından farklı. Sahip olabilirmiyim bilmiyorum ama 38-42 arası sac, keç ve pilothouse. Bana göre tekneler bakımlı ise yaşlanmaz o yüzden 2005 model charter da kullanılan bir tekne yerine aynı paraya 1993-97 fiber amel santorin'i gözüm kapalı tercih ederim mesela. Üstelik 46ft olmasına rağmen. Hatta Maramu bile olabilir 83 mesela ama marina'ya girmemeyi garantilemem lazım önce ;D
Ama kimsenin yarına çıkmaya senedi olmadığı gibi, yarın ki imkanlarının ne olabileceğinide bilemez. Bir bakmışsın, küçük fabrikasyon bir tekne ile arşipelden başka yere gidemiyorum kim bilir. Bu kötü mü ? Elbette değil, sadece hedefim yerine imkanımı kullanarak su üstünde olmaya devam etmiş olurum.
Hep söylüyorum, ciddi sayıda deniz gezginini takip ediyorum. Yawl, randa ve 28-32 arası tekneler neredeyse hiç yok artık. Eskiden varmış. Kullanılmış ama artık yok. İnsanlar mümkün oldukça içinde uzun dönem geçirebilecekleri ve kullanımı kolay "yeterince" büyük tekneleri tercih ediyorlar. Bu keyfi değil, yaşanmışlıklardan edinilmiş tecrübelerdir bence.
Bu arada diğer sorularıma cevap vermemişsin ;D
-
İki tane link vereceğim, küçük tekne 22 ft.. Bir çok denizci biliyor elbet. Peki soru şu ; tamamen objektif bakarak söyleyin Türkiye'de göremiyoruz ama varsayın ki burada satılıyor.
Resimlerine, Facebook'da öpücükler atan kaç kişi bu tekneleri tercih eder, kaç adet satılırdı ?
http://www.yachtworld.com/boats/1985/Sam-L.-Morse-Falmouth-Cutter--22-2765064/Forked-River/NJ/United-States#.WKC8-X-qETU
http://www.yachtworld.com/boats/1983/Sam-L.--Morse-Falmouth-Cutter-2970605/St.-Petersburg/FL/United-States#.WKC9B3-qETU
Peki, Cem abi'nin dediği gibi "fenomen" olmuş herkesin hayranlıkla baktığı, peşinde koştuğunu söylediği BCC'nin kurulduğu 1975 yılından bu yana kaç adet yapılıp satıldığını biliyormusunuz ?
http://www.yachtworld.com/boats/2002/Bristol-Channel-Cutter-28-2703404/St.-Clair-Shores-MI/MI/United-States#.WKC9wX-qETU
-
BCC 1975 ten 2002 ye kadar 120 adet üretilmiş.
(http://newimages.yachtworld.com/resize/1/78/32/3657832_3_20110620112452_16_0.jpg?f=/1/78/32/3657832_3_20110620112452_16_0.jpg&w=924&h=693&t=1393436207000)
-
2002 den günümüze kadar kaç tane daha üretilmiş bilgi varmıdır Kaan
-
Abi, toplam da Amerikada 129 adet üretilmiş bu güne kadar bildiğim. Kanada da üretilmiş bir ara, 30-45 arası ama tam sayısı bilinmiyor.
Herkes hasta, dünya peşinde ama 160-170 adet hadi diyelim ki 200 olsun. Hepi topu o kadar.
Şunun için sordum abi, bu konularda ikiyüzlüyüz. Bayılıyoruz, beğeniyoruz, methiyeler düzüyoruz ama iş gerçekten satın almaya, sahip olmaya geldiğinde tercihlerimiz "dünyalık" oluyor. Bakmamak lazım yani öyle Facebook sayfalarından beğenirken bol keseden atanlara, ciddi düşünenler bir elin parmaklarını geçmez. Onlarında bir çoğu fiyatlardan olayı tercih edemez.
Hesap basit, 175,000€ ikinci el yaklaşık 25-30 yaşında 28 ft BCC mi, 52 ft Amel Maramu mu ? Sence kaç kişi tabii ki 28 ft BCC der ?
-
Facebook sayfalarında beğenilerin çoğunu,
Timurlenke şikayete giden Nasreddin hocanın yanındakilere benzetirim ;D ;D
-
Off konu çok derinleşti..
Önce tartışacağımız konuları sınırlayalım. armalardan başladık , tekne boylarına kadar geldik.
Farklı tekne tipleri ve arma şekilleri var. Bunların gelişimini etkileyen , coğrafi koşullardan tut, sosyolojik yapıya kadar bir sürü faktör var.
Bu yazdıklarım benim şahsi görüşlerim, okuduklarımdan, yaşadıklarımdan öğrendiklerim. Kimseye dayattığım, doğrudur diye tutturduğum yok. Benim doğrularım yani.
Markoni armanın başarı ile uygulandığı çok güzel örnekler var. Folkboat mesela. Gövde ve üzerindeki arma öyle iyi tasarlanmış ki, düşün camadan vurmadan sert havalarda keyifli ve güvenli yelken yapmak mümkün.
Daha yeni Düsseldorf 'taki fuardaydım. Şu an için en önemli müşteriler charter firmaları. Charter firmaları, yelpaze kıçlı manyak konforlu tekneler istiyorlar. Tutarlı ve geçerli sebepleri var. İki haftalığına ailesi ya da dostları ile tatile çıkmış bir müşteri kitlesinin derdi asla yelkenler değil.
Çoğu yelken de bilen bu yabancı müşteri kitlesi için yelken ile seyir de 15 knota kadar kabul edilebilir düzeyde. ÇOk keyifli lüks , rahat bir teknede, güzelim koylarda demirlemişsin, keyfe diyecek yok. Kim takar armayı..Üstelik bu guruba kimi zaman dahil de oluyorum zaten. Bugün için böyle bir tekneyi kiralamanın maliyeti , yakıt, skipper hariç, 3500 Euro civarı. Bir haftalık böyle bir tatilin maliyeti , yediğin,içtiğin, koylarda , restoranlarda da birşeyler yediğini içtiğini düşünürsek 25000TL yi bulur. Hadi iki aile gittin diyelim, 12500 TLolur. Daha ulaşımı filan yazmadım. BU tür teknelerde kimse havuzluğun ortasında bir direk , yelken ve aksamını istemez. Ben de istemem. O yüzden bu teknelerde kech ya da yawl arma kullanılması düşünülmez zaten. O yüzden yok. Sanırım sorularından biri buydu.
Diğeri dünyayı dolaşan gezginler de yawl ya da kech kullanmıyor artık yazmışsın. Doğrudur. (Bülent gibi yapayım ) John Vigor 'un dediği gibi , önemli olan torpil salma ya da omurga salma ya da arma yapıları değil , önemli olan teknenizi ne kadar tanıdığınız ve tecrübeniz.
Ancak , bu gezginlerin bir çoğu çok düşük bütçeler ile bu işi yapan , gönül vermiş kişiler. Ellerindeki imkanlar dahilinde seyir yapmaktalar çoğu. Ancak nasıl bir tekne ile seyir yapmak istedikleri sorulsaydı verecekleri yanıtlar bence farklı olurdu. O yüzden , neden Vixen gibi bir tekne ile seyir yaptığını analtan yazıyı önerdim sana. Neden ahşap ve randa arma tercih edildiğini çok güzel anlatmış adam.
Ben burada farklı bir perspektif ile konuya yaklaşıyorum. Biz optimumu arıyoruz. en makul bütçe ile en denizci tekne tipi ve arması ne olmalı, ve bu sınırlamalar içinde en fazla rahatlığı arıyoruz.
Yine en son yaptığım gezide, Lizbon, Marsilya, Cenova, Barselona daki marinaları gezme fırsatım oldu. Özellikle lizbon benim için çok kritik idi. Sonuçta okyanusa çıkıyor adam. Hiç bizdeki kadar büyük tekneler görmedim bu marinalarda. 22 feet civarı tekne sayısı çok fazla ancak genellikle 28-34 feet civarı tekneler tercih ediliyor benim gördüğüm. Üstelik azımsanmayacak kadar çok ahşap tekne var. Ki sanırım bunların çoğu , endüstriyel ahşap kullanılarak imal edilmişler.
Üstelik bizdeki kadar yeni tekne neredeyse hiç yok. O yüzden ciddi şekilde sömürüldüğümüze daha da inandım bu son geziden sonra.
Gelelim armaya, benim okuduklarımdan anladığım, 32 feet ten sonra teknelere bir ikinci direğin eklenmesi gerekliliği. 32 feet üzerinde de sloop arma kullanmak benim kriterlerime göre çok riskli. Bana göre 28 feet 'e kadar yawl, sonrasında kech, ya da uskuna tercih edilmeli. ancak orsa performansı ve hız isteniyor ise bence uskuna tercih edilmeli.
Neden 28 feet 'e kadr yawl dedim. ? Çünkü yawl armanın en büyük özelliği ve pratikliği, mizana direğine bağlı bocurum yelkenin tekne güvertesinin dışında kalması. ancak 28 feet ten sonra tekne büyüdüğünden kech , ya da uskuna daha kullanışlı oluyor gördüğüm.
Şimdi yine senin sorularına dönersek, Neden ikinci bir direk konuluyor? Öyle değil mi ya ? ilave bir maliyet. Çünkü tek direkte markoni armada yelken alanı tehlikeli düzeyde büyüyor.
O yüzden de , modern diye tabir ettiğimiz yelkenli teknelerde , 15 Knottan sonra camadan vurulmak zorunda kalınıyor. Çünkü yelken alanları çok büyük ama tekneler boyutlarına göre çok hafifler. 10 dereceden fazla bayıldıklarında ise teknede suratlar asılmaya başlıyor zaten.
Markoni armanın orsaya yatkınlığı ve sürati isteniyor ise , yüksek direklere mahkumsunuz. Yüksek direk, daha büyük yelken alanı, gurcata, vinçler demek. Markoni arma da yelkenler yukarıya doğru. Ancak geleneksel yelkenliler de yelken alanı tekneye yayılmış durumda. O yüzden civadra ve Bumkin var.
Oysa biz optimumu arıyoruz. En küçük ve kullanılabilir yelken alanı ile en yüksek hız, ve kolay kullanım. Küçük ve parçalı yelkenler , hem abarmak hem de maliyetleri düşürmek adına çok önemliler. Bocurumu 450 TL ye , flok için ise 850 TL fiyat almıştım geçen yıl. Bülent'in cenovayı kaça yaptırmıştı acaba üç yıl önce.. :)
Gelelim şu teknede yaşama konusuna. Bana haksızlık ediyorsun derken işte bunu kastetmiştim. Geçen yıl Tayo Mar ile 22 gün seyir yaptım Kuzey Ege de. Daha bir 15 günüm varı ancak malum temmuz ayında dönmek zorunda kaldım. Tek başıma seyir yaptım. Benim için tek problem , yanlız başıma olmaktı. O kadar.
Teknede yaşamak diye bir şey yok aslında bana göre . (şimdi yine dayatma diyecek ) Çünkü insan bir kara hayvanı. Karayı özlersin. Yani marina da bağlı şekilde teknede yaşamak bana göre teknede yaşamak olmuyor. Çünkü 50 feet de alsan sıkılmadan mümkün değil, ayağın karaya bir basacak, bir restorana, bir kafeye gidip , rahat rahat oturacak ve sosyalleşeceksin. Çarşı pazar gezecek, birşeyler alıp, gelip teknende pişirip yiyeceksin, içeceksin. Marina da ya da kumsalda yeni tanıştığın arkadaşlar olacak, bereberce koy koy gezip, muhabbet edeceksin.
Bana göre bir yelkenli, beni hiç görmediğim koylara ve mekanlara taşıyan bir araç. Ama sonuçta bir araç. Ev değil yani. O yüzden bu yıl ki seyir için çok farklı planlarım var. Dingi ve bot bir elzem. Çünkü kumsalda çadır kurmak, ateş yakmak, karşıdan koyda demirlediğim teknemin o hafif salınışlarını izlemek istiyorum bu sene.
KOnuyu dağıtmayalım. Neden yawl ya da kech artık yapılmıyor konusuna dönelim. Ya da ahşap? Çünkü batıda işçilikler çok pahalı. Kar marjları çok yüksek. Bizdekinin tersine batıda imkanı olsa çoğu fiber yelkenli teknesi olan ahşaba döner. Benim izlenimim bu yönde.
40 -45 bin Euroya Türkiye de bir BCC imal edebilirsin mesela. Bu kardeşin, bu konuda manyak gibi çalışıyor bu aralar.
Yine konuyu dağıttık. 30 Knot rüzgara gelelim. Yıl ortalaması Marmara da rüzgar hızı yazın 20 knot, kışın 15 knot üzerinde. (İyi ki böyle yoksa nefes alamayız ) 30 knot havada teknenizi hiç baymadan, seyir yapabilirmisiniz ? Üstelik küçücük zavallı bir 22 feet tekne ile ?
Ben yapıyorum işte.O yüzden bu teknenin her bir özelliğini keşfettiğimde hayretler içinde kalıp, buralarda yazıyorum.
Sadece farklı armalar olduğunu , farklı çözümler olduğunu hatırlatabilmek adına.. Çünkü zaten isteseniz de bu gün satın alabileceğiniz böyle bir arması olan bir tekne yok.
Yine Vigor amcanın dediği gibi, kol gücünle çapanı çekebildiğin, yelkenini toplayabildiğin tekne senin için en uygun teknedir.
-
Parça parça cevap vereyim.
Ben cevaplarımı verirken, geneli, gördüklerimi ve deneyimlediklerimi yazıyorum. Bir çoğu benim kriterim değil ama genel kanıyı yansıttığını göz önünde bulundurun lütfen.
* Havuzluk ile sorumun tam karşılığı olmasa da kabaca öyle. Derli toplu, ferah, masası, rahat ulaşımı aranan ilk özellikler. Unutmamak lazım ki, teknelere gelsinler yada gelmesinler, tercihleri etkileyen eşler. Eş onay verecek ki kafa rahat etsin. ( Mesela bu, zaten bekarım şimdi ama evliyken de konu tekne olduğunda kusura bakma diyordum. Kimisi öküzlük diyecek bense en hassas olduğum konulardan birinde, yok mutfak şöyleyse olur, yok havuzluğa arkadaşlarım gelecek. Kusura bakmasınlar, öküzlükse öküzlük.)
* Yawl kullanılmıyor. Keç, standart rotanın dışında dolaşanlar ve bir kaç marka kullananlar için halen sıklıkla kullanılıyor.
* Vixen ve onun hikayesi güzel. Ama sınırlı sayıdalar. İkinci, üçüncü bir örnek göster aynı tercihi yapmış ve eski olmayan. Genele yayamayız yani.
* Tekne boyutu konusu. Evet haklısın yurtdışında çok daha küçük tekneler tercih edilebiliyor. Bir çoğuda maliyetden dolayı mecburiyet aslında. 40k€'ya HC38T alabiliyor. 25k€'ya WS32 alıp 10k€ masrafla dünya gezecek hale getirebiliyor. Tayana37 ona keza. Peki bu adamlar mesela Amerikadalar ama neden Hunter'ı tercih etmiyorlar. 100k-120k€ civarı. Parası olsada almıyor uzun yola çıkacaklar. Kıyılarda dolaşacaklar evet diyor, en fazla Bahamalara geçecekler o kadar. Hem daha ucuzu hem de bizim, en azından benim bayıla bayıla baktığım HC, WS, PS yada Tayana'lara istedikleri gibi ulaşabiliyorlar çünkü. En çok denizlerde olanlar İngilizler, tercihleri hangi yönde acaba ?
* "Neden ikinci bir direk konuluyor?" diye sormadım ama, dediğim gibi, tercihlerimin içindedir keç.
* Teknede yaşamak yoktur demişsin. Vardır. 365 gün teknede yaşamak vardır. Kimisi, sosyallikten uzaklaşmamak, ihtiyaçlarına daha kolay ulaşabilmek hatta sırf çamaşır yıkamak problem olduğu için marinada yaşayanlar vardır. Çalışmaya devam ettiği için marinada yaşayanlar vardır. Bir de gerçekten kumanyasını alıp, sürekli koylarda yada seyir halinde yaşayanlar vardır. İnsan kara hayvanı olmaya evrimleşse de sonuçta aslı su. Yani DNA çekiyor ;D Yurtdışında ki marina köyleri bilirsin, teknesinde yaşayanlar bir aradadır. Sebebleri farklı elbet, kimisi sırf sevdiğinden kimisi ev almaktan yada kira vermekten daha ucuza geldiği için tercih ediyor ama teknede yaşıyorlar.
* İşte bu da bir tercih. Senin için araç, benim için ev, araba, mekik sevdiğime, hayallerime ulaştıran benim sırtlayıp götüren yol arkadaşım. ;) (Seviyorum)
* 40-45k€ ya BCC imal edemezsin. Edersin de o BCC olmaz. Herkesin ağzında bir BCC imal edeceğim. Abiim, orjinal BCC tahta gibi kalın, özel kalıbında dökülen, El yatırması fiber. Bugüne kadar yapılan İlk 22ft ve Pardey'in 29ft'i ahşaptı yanılmıyorsam. Serafin ve Teleisin kızkardeşler. Bir mavi biri yeşil façalı. Morse planları aldıktan sonra geçilen imalatların tamamı el yapımı Fiberglass. Yani çaktıracağın ahşap tekne ancak çok benzer bir yorum olacak. BCC olmayacak. Orjinal planını bile bulamazsın. Yorumları ise kayık fiyatı neredeyse.
* Sorularım şunlardı ;
38-42 ft arası keç/yawl, randa arma, ahşap bir tekneyi tek başıma her hava şartında abralayabilirmiyim ? (mutedil havadan bahsetmiyorum, fırışkanın üstüne çıkmaya başlayınca) Buna hayır dedin zaten. Otomatikman ihtiyacım dışına çıktı mesela
Böyle bir planlı, düzgün tekneyi bulabilme şansım var mı ? ( Türkiye de hatta Akdenizde )
? Sen yazmadan yazayım, neredeyse imkansız, olan bir iki klasik tekne var onlarda ucuk rakamlarda. Varsa sen söyle bana.
Yaptırmaya kalkarsam kaça yaptırabilirim ? ( Burada yine genel düşün, herkesin ortalama şartlarına göre mesela yaptırmak için senin kapalı alanın olabilir ama herkesin yok gibi)
Bir çok sıkıntının yanında, 200k-250k€ 'dan aşağı olmaz diye düşünüyorum, planlı ve doğru işcilik uygulanmış bir klasik,ahşap,keç tekne için. Sence ?
-
30 ft BCC tekne sadece kabuk malzeme (saç) işçilik ve motor 40 bin Euro gibi... ama yanmar 70hp fiyatına bir kez daha bakmak lazım. İçi zamanla parça parça yapılabilir mi? Olabilir. Ben içi ve arma İçin de bir 20.bin euro ayırırım.
Toplam 60bineuro da 30ft bir BCC için de saç ve yanmar motorlu sağlam bir arma İçin iyi bir rakamdır.
Daha azına olmaz mı? Yaniiiiiii...
İçerde maun ahşap işine dalarsan, güvertede tik yaparsan, elektronikte abartıya girersen bu rakam uçar.
Ersin ciddi bir maliyet hesabı çıkarsan detaylı, birde fiber kalıp maliyeti ve fiber ilk teknenin gövde maliyeti bir çıkarsan bunları... döksen buraya süper olur... merak ettim, saç kabuk ile fiber için kalıp artı ilk kabuk fiyat olarak ne kadar farkeder.
Ahşap yapıp üç-beş sene sonra üstünü elyaf kaplayacaksan ki pragmatik yapın buna müsait, yanlış anlama ne olur, bence saç yap abi...
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Sevgili Gönenç,
saç tekneye karşı değilim. ancak Öğrendiğim kdarı ile saç bir tekne yapılacak ise 32 feet ten daha küçük yapılamıyor. 28 feetlik BCC için bence çelik uygun değil bu yüzden.
-
Sevgili Gönenç,
saç tekneye karşı değilim. ancak Öğrendiğim kdarı ile saç bir tekne yapılacak ise 32 feet ten daha küçük yapılamıyor. 28 feetlik BCC için bence çelik uygun değil bu yüzden.
Vakti zamanında abd plan sitesinden aldıgım, ama uygulamaya geciremediğim 20 feetlik saç kamaralı balıkcı teknesi hayalim vardı..Hollanda da o boy yelkenlilerin yapım materyali genellikle saç oluyor..
http://www.boatplans.com/store.php3
-
Küçük boy sac yelkenli tekne yapılamıyor değil tavsiye edilmiyor.
Salmasız teknelerde/kayıklarda zaten problem yok ama yelkenli teknelerde belli bir boyun altında olunca, tercih edilmemeli deniyor. Plan'a göre değişken midir yoksa küçük boylarda seyir kaynaklı problem midir yoksa ağırlık kaynaklı mı bilmiyorum.
Yine de yapan kullanan var mı ? elbet var, 60'lı ve 70'li yıllarda örnekleri olmuş mesela ;
Bir tanesi, hollanda yapımı.
http://torquay.boatshed.com/steel_yacht_28ft-boat-202765.html
Bruce Roberts'ın spray serisi, 80 ve 90'larda 28 ft Gypsy'si ve 33 ft'lik pilothouse ve 33-34 ft malum Blue-Belle var, ilk akla gelen örnekler olarak.
-
Ersin ;
Alüminyum 28ft Cutter
(http://i.hizliresim.com/g2d3r2.gif) (http://hizliresim.com/g2d3r2)
http://www.kastenmarine.com/bedouin.htm
Alüminyum 33 ft Cutter
(http://i.hizliresim.com/9gMJaQ.png) (http://hizliresim.com/9gMJaQ)
http://www.kastenmarine.com/freyja_33.htm
Sac 36ft gaff ketch
(http://i.hizliresim.com/qj6odW.gif) (http://hizliresim.com/qj6odW)
http://www.kastenmarine.com/grace.htm
Uskuna 40ft sac yada ahşap
(http://i.hizliresim.com/MoNnVa.jpg) (http://hizliresim.com/MoNnVa)
http://www.kastenmarine.com/benrogin.htm
-
Böke, kara hayvanıyız, teknede yaşam olmaz demişsin ya, duramadım. İkibuçuk senedir evde yaşıyorum, hala alışamadım. Oysa teknede yaşadığım dönemde dünyanın en şanslı insanı olduğumu düşünüyordum. Hem de camları sökük, her yeri talaş içindeyken bile.
Minimal bir yaşam, herşey ulaşabileceğim mesafede, bahçem deniz. Dahası kes palamarı, özgürsün. Rüzgar nereye, sen oraya.
2018'de karada işim bittiğinde tekrar döneceğim tekne yaşantıma...
-
Küçük boy sac yelkenli tekne yapılamıyor değil tavsiye edilmiyor.
Salmasız teknelerde/kayıklarda zaten problem yok ama yelkenli teknelerde belli bir boyun altında olunca, tercih edilmemeli deniyor. Plan'a göre değişken midir yoksa küçük boylarda seyir kaynaklı problem midir yoksa ağırlık kaynaklı mı bilmiyorum.
Yine de yapan kullanan var mı ? elbet var, 60'lı ve 70'li yıllarda örnekleri olmuş mesela ;
Bir tanesi, hollanda yapımı.
http://torquay.boatshed.com/steel_yacht_28ft-boat-202765.html
Bruce Roberts'ın spray serisi, 80 ve 90'larda 28 ft Gypsy'si ve 33 ft'lik pilothouse ve 33-34 ft malum Blue-Belle var, ilk akla gelen örnekler olarak.
Bruce roberts'in sitesinde hali hazır da 22 feetden 30' üstüne kadar celik yelkenli planları var..
Adamın planlarının yapılmıs,yüzlerce örnegi var denizler de..tahta,alü,fibere göre agırlıgı daha fazladır haliyle teknelerin,uzmanlık alanım degil ama bu sorunu da direk boyu,yelken alanıyla çözüyorlardır sanırım..belki o anlam da tercih edilmiyordur saç tekne..
-
Doğru abi,
Plan olarak çok var ama genelde tüm planların da sac, alüminyum, fiber ve ahlap epoksi ile de yapılabilir ibaresi oluyor. 22ft'in devamı olarak 27'yi çıkarmış ve onda da 4 materyalle de yapılabilir demiş ama sac yapılmış mı yapıldı ise kaç adettir, sonuçlar başarılı mıdır gibi sorularların cevaplarını ben göremedim, bilmiyorum.
Çok sayıda tekne yapıldığı bir gerçek ama 22 ve 27 ft lerde ilk tercih hep ahşap epoksi sonrasında alüminyum olmuş. Ahşap epoksiyi anlarım ama aynı planda sac'tan önce alüminyum tercih edildi ise maliyetler ve işcilik göz önüne alındığın da haliyle acaba sorusunu akla getiriyor.
-
Bakarken bir de şunu gördüm, hoşuma gitti. Bu da sac plan diye çıkıyor ama ahşap epoksi tercih edilmiş yapılırken, güzel de olmuş gibi.
Centennial Spray 38
(http://i.hizliresim.com/JqR0qQ.jpg) (http://hizliresim.com/JqR0qQ)
(http://i.hizliresim.com/OVYGVD.jpg) (http://hizliresim.com/OVYGVD)
(http://i.hizliresim.com/za86aj.jpg) (http://hizliresim.com/za86aj)
(http://i.hizliresim.com/GP6dPZ.jpg) (http://hizliresim.com/GP6dPZ)
(http://i.hizliresim.com/yNYBNj.jpg) (http://hizliresim.com/yNYBNj)
(http://i.hizliresim.com/6rgorv.jpg) (http://hizliresim.com/6rgorv)
-
Kuantum fiziğinden bu yana mutlak doğrular yok. Bunu öne koyup konuşalım.
Eğer bumbanız oransal olarak uzun ise, ki görece yaşlı Bavaria'larda böyle, ana yelkene önce camadan vursanız da bir şey olmaz.
Eski bavaria'ların bumba boyu dümene yetişir. Bu durumda ana yelkeni küçültseniz de ağırlık merkezi düşündüğünüz gibi öne kaymaz. Cenovanız %110 ise ağırlık merkezi bu nevi bumbalarda yine öne kaymaz. Hatta torunuza göre ortaya yakın bile kalır.
Komşularımdan biri 47 feet ve bumbası oransal olarak Masal'dan bir hayli kısa.Onun camadandaki tepkileri ile Masal'ınki bir olabilir mi?
Dünyayı gezen teknelerin ezici, ezici sözcüğünün altını çiziyorum, çoğunluğu sloop armadır.
Klasik yelkenlerde tam dediğin gibi Ersin, boşladığında pat diye aşağıya düşen sistemler de çok yaygındır. İlginç tarafı bu, daha çok uzun direkli ağır ve büyük ana yelkenlilerde görülür. Ana yelken hızla aşağı düşer.
Randa arma orsaya girmediğinde kadı kızı kusuru oluyor da, sarma yelkeni vinçle sarınca neden çirkin ördek yavrusu oluyor anlamadım hem.
Tek başına seyir yapanların gereksinimleri ile ailesi ile seyir yapanların gereksinimleri taban tabana zıttır.
Elektrikli tuvalet. Gerekli mi, bence de değil. İki tuvalet olsaydı, birini kesinlikle elektrikli yaptırırdım ama.
Öte yandan 15 yaşındaki kızınız tuvalete girip dışkısını pis su tankına gönderemeyip sizden yardım isterse, onun mahcubiyeti, Dünya denizcilik tarihinin ve sizlerin burada yaptığı bütün çıkarımları çöp tenekesine yollar.
-
2015 yılında projesine uygun bir lobster yapmak için çalışma yapmıştık.
Saç en uygun maliyetli çözümdü. Aliminwum maliyeti saçın tam iki katıydı.
Ahşap/epoksi ise maliyet açısından saç ile alüminyum fiyatı arasında dolandı. Bir kaç üretici çok düşük fiyatlar verdi, "ciddi" üreticilerin fiyatları ise saçın üzerindeydi. Sorduk soruşturduk; dedilerki "uygulama koşulları, ortam ısısı temizliği vs. Kullanılan kimyasallar" kalitesi işçiliği çok önemliymiş.
O dönemde maliyet, sağlamlık ve işi yapacak tersane açısından saç olsun demiştik.
Ama yığma ahşap/saç maliyet farkı ne olur? Bilemiyorum.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Adana'ya geldiğimde, yanımda 4 tane ahşap makara getireceğim. Adana 'dan da 30 m kadar halat alacağım. Sonra Masal 'ın cenovasına palanga sistemi kuracağım. Makaralar tik olacak. Yakışacak yani. Sonra vinç kullanmak yerine bu palangalar ile cenovanı açıp trim edeceğim. Hem daha kolay, hem daha çabuk olacak.
-
Adana'ya geldiğimde, yanımda 4 tane ahşap makara getireceğim. Adana 'dan da 30 m kadar halat alacağım. Sonra Masal 'ın cenovasına palanga sistemi kuracağım. Makaralar tik olacak. Yakışacak yani. Sonra vinç kullanmak yerine bu palangalar ile cenovanı açıp trim edeceğim. Hem daha kolay, hem daha çabuk olacak.
Ersin Reisim,
Bülent reis istemezse makaralara ve palanga sistemine ben talibim. Kri-kri'de henüz ne vinç ne de baska bi sistem var...
SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Adana'ya geldiğimde, yanımda 4 tane ahşap makara getireceğim. Adana 'dan da 30 m kadar halat alacağım. Sonra Masal 'ın cenovasına palanga sistemi kuracağım. Makaralar tik olacak. Yakışacak yani. Sonra vinç kullanmak yerine bu palangalar ile cenovanı açıp trim edeceğim. Hem daha kolay, hem daha çabuk olacak.
Ersin Reisim,
Bülent reis istemezse makaralara ve palanga sistemine ben talibim. Kri-kri'de henüz ne vinç ne de baska bi sistem var...
SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
Makara dediğinde akan sular durur. Sağolsun Ersin Abim , nerede ne makara görse alıyor, her boy her türde makara sahibidir kendileri. On tane kayığa palanga sistemi kurar valla.
-
Her nevi makra bulunur. :) son Marmaris gezisinde ahmet ile birlikte bir ikinci el malzemecisine gittik. İki adet ingiliz tek dilli polyester ahşap gibi görünen makaralardan buldum. Yenisi 500 TL filan . Çok kalender bir dükkan sahibi idi. Benim de çingeneliğim tuttu. İkisini 50 TL ye almıştım.
Ahmet'in dediği doğru, her cinsten makara bulunur.:)
Erman doğru söylüyorsun. Katır inadı vardır bu bizim Bülent 'te , Ona yapacağıma sana yapalım. İmrensin dursun sendeki sistemi görünce.. :)
-
Erman doğru söylüyorsun. Katır inadı vardır bu bizim Bülent 'te , Ona yapacağıma sana yapalım. İmrensin dursun sendeki sistemi görünce.. :)
Erman Reis bu işin peşini bırakma , yapar valla. Kendi kayığının her yerei makara , palanga. ayrıca her gittiğimde yeni bir şeyler yapıp duruyor. Öyle olmadı böyle yaptım, böyle olmadı öyle yaptım falan filan bir sürü icraat işte.
Bir de benden duymamış ol ama ahşap makaralarda imal etti bir aralar. İmalat merdivenle sınırlı değil yani. Sonradan başka İngiliz makaralar buldu o imal ettiklerini kaldırdı bir yerlere.
-
Yawl mı kech mi sloop arma mı derken şu başlık altında edindigim bilgiler paha bicilmez. Herkese cok tesekkurler. Ahmet reisimin öğüdünü es gecemeyecegim bence bu noktadan sonra çarkçıbaşımızdan rica edelim konu başlığı Ersin Böke Vakfı olarak değiştirilsin ;)
SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Eski bavaria'ların bumba boyu dümene yetişir. Bu durumda ana yelkeni küçültseniz de ağırlık merkezi düşündüğünüz gibi öne kaymaz. Cenovanız %110 ise ağırlık merkezi bu nevi bumbalarda yine öne kaymaz. Hatta torunuza göre ortaya yakın bile kalır.
:)
Rüzgar etki merkezi , yani yelkenin ağırlık merkezi , ana yelken direğe sarıldıkça puruva yönüne doğru yer değiştirir.
Matematik ,mahkeme kararı dinlemez. :)
Aslında bir şey yazmayacaktım.. Ancak biraz önce başka bir forumda ( :) sanki başka bir forum daha var.. GEKO da.. yani ) bir direk kırılması hikayesi var.
Kaza geçiren dostumuz çok tecrübeli bir yelkenci değilmiş. Kendisi öyle yazmış, Yazısının bir yerinde ise Cenova -motor diye bir tabir kullanıyor. Şöyle yazmış,
" cenova - motor 5 knot hızla ilerliyorduk "
Takıldığım detay şu. Bu yelkenci dostumuz bunu o kadar rahat ve doğal olarak yazıyor ki.. Bu artık Türk kası gibi birşey oldu. Açık denizde böyle bir yelkenliyi seyir sırasında görsem kesin Türk diye el sallarım o derece artık.
O yüzden Bülent'in yazdıklarını tekrar gündeme taşıdım.
Cenova , floğun büyültülmüş halidir. Direk gerisinde doğru geçtiği durumlarda Cenova adını alır. İlk kez Amerika da bir yarışta kullanılmıştır. adı, İtalyan şehri Genova dan gelir. O yüzden Türkçe yazılışı cenova dır. Bunları Tayfun Timuçin 'in kitabından öğrenmiştim. ancak bir de Genoa diyenler vardır ki ben en çok bu arkadaşlara gülerim. Bu tür bir aksanı, Amerikancayı dünyadaki tek dil sanan , Cenova diyemeyen Amerikalılardan duymuş olmalılar. :)
Bana göre , özellikle tek başına kullanıldığında çok tehlikeli bir yelkendir. Tekne tipi v.s. den bağımsız olarak yazıyorum. Markoni arma da , ana yelken olmadan cenova kullanmak son derece tehlikelidir.
Tek başına Cenovayı açtığınızda, Pupa ya da geniş apaz seyirlerinde belki kolayına bir seyir yapabilirsiniz. Ancak bu durumda dahi motor çalıştırmanız gerekir.
Cenova motor seyri Tek başına cenova seyrinden de daha tehlikelidir.
Tek başına cenova seyri yaparsanız , palanıza gereksiz yük bindirirsiniz. Motoru açarsanız palanıza daha fazla yük bindirirsiniz. Skeg olmayan pala tiplerinde ki çoğunuzun yelkenlisi böyle , ileride sıkıntı yaşayabilirsiniz.
Markoni armada asla ama asla tüm yelkenleriniz açık iken , camadan vurmaya ana yelkenden başlamayınız. Tüm yelkenli tekneler, yelkenleri açık iken rüzgar üstüne dönmeye meyilli bir şekilde tasarlanırlar. Aksi durumda sert havalarda başınız belaya girer, yelken toplayamazsınız.
Yelkenler açıldıkları sıra ile kapatılırlar. Önce ana yelken sonra cenova açılır. Toplanırken ve camadan vurulurken önce cenova , sonra ana yelken kapatılır. Bunun tekne markası , bumba uzunluğu ile alakası yoktur.
Bakın, hala Bülent gibi katır inadı olan birisi iseniz şöyle düşününüz. Maliyetleri düşürmek adına , binlerce yılda oluşmuş, tekne formlarını terk eden, modern tekne tasarımcıları, gerek olmasa , kesinlikle ana yelkeni de kaldırırlardı.
Kaldırmıyorlarsa, kaldıramıyorlarsa, vardır bir bildikleri. Boşuna koymamıştır onlar onu.. Kullanın.
Son önemli bilgi. Ana yelkeninizi kumanda etmek, cenovanızı kumanda etmekten daha kolaydır. Acil bir durumda ana yelken iskotasını boşlar , durumu kurtarırsınız. Cenova da böyle bir şansınız olmazzzzz....
Hem , mis gibi sarma sistem.. Niye korkuyorsunuz ki.. asılın açılsın, asılın kapansın.. Çok kolay.. 8)
-
Son önemli bilgi. Ana yelkeninizi kumanda etmek, cenovanızı kumanda etmekten daha kolaydır. Acil bir durumda ana yelken iskotasını boşlar , durumu kurtarırsınız. Cenova da böyle bir şansınız olmazzzzz....
Cenova ıskotasını boşlayınca ne oluyor?
Bu arada insanlık tarihinin en mükemmel mekanik tasarımlarından biri olan vinci niye kullanmaktan kaçınıyoruz? Gayet basit, sorunsuz, güvenilir bir alet.
Neyse, fiber düşmanlığı vinç düşmanlığına dönmüş, demek azalarak bitecek bu dert! :D
öZgür
-
Bu arada şöyle bir şeyle karşılaştım.
Kişiyi tanımıyorum, firmayı bilmiyorum, ilk kez bugün gördüm, yani bir ilgim yoktur.
Lakin, yerli bir girişimci olabilmesi, küçük yelkenli ve ilginç fiyatlardan bahsedilmesi ilgimi çekti. Bilgisi olan, haberdar olan, tanıyan var mıdır ? Marmaris, Orhaniye'de imiş yeri.
"Maceracı 6 " ismiyle facebook sayfası var.
Bruce Roberts 27 Spray
(http://i.hizliresim.com/0lP1DR.jpg) (http://hizliresim.com/0lP1DR)
(http://i.hizliresim.com/41dPlp.jpg) (http://hizliresim.com/41dPlp)
(http://i.hizliresim.com/m4V3EY.jpg) (http://hizliresim.com/m4V3EY)
(http://i.hizliresim.com/vX0bpD.jpg) (http://hizliresim.com/vX0bpD)
Şöyle yazmış ;
"MACERACI imalatımız dahilinde olan bir tekne modelidir. Bu tür tekneler 4,95 - 6 metre - 7,5 metre ve 9 metre olarak tasarlanmıştır. Hepsinin ortak yanı kamaralı ve yelkenli oluşlarıdır ancak 7,5 ve 9 metrelik MACERACI'larda yatak kabininin yanı sıra oturma salonu, mutfak, WC ve Duş tesisatı vardır. Kıçtan takma motorlar büyük MACERACI'lar için tavsiye edilmez. İstenirse MACERACI'lar kullanıcıya göre değiştirilebilir. Örneğin, kıç havuzluk küçültülüp kabin büyütülür veya tam tersi yapılır. Yelken tamamen kaldırılır, motoryata dönüştürülür. Küçük boyut MACERACI'ların gövde imalatında kontraplak+epoksi kullanılırken büyük boyutlardaki ahşap sargı, çarpraz kontraplak ve epoksiyle kapatılarak lamine edilir. Biz teknenin tasarımcısı ve imalatçısıyız. Yerimiz de Marmaris Orhaniye köyündedir."
-
Arkadaş oldukça uyanık mış... ;)
http://www.stevproj.com/IntroWkndrPg1.html (http://www.stevproj.com/IntroWkndrPg1.html)
-
Arkadaş oldukça uyanık mış... ;)
http://www.stevproj.com/IntroWkndrPg1.html (http://www.stevproj.com/IntroWkndrPg1.html)
Uyanık derken ?
Abi sayfasına bakarsanız BR27'de yapıyorum. Şu an o üretimde,
Stevenson projelerini de bu fiyatlara yapıp teslim ediyorum diyor.
-
İlginç... gidip görmek lazım.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Bu model ülkemizde farkli zamanlarda farklı üreticiler tarafından zaman zaman denendi ama ticari bir başarı sağlayamadı bildigim kadarıyla. Bizim pantonda da teknik lisede ögretmen bir abimizin yaptıgı bir örneği mevcut. Daha çok göl icin üretilmiş bir proje sanıyorum. Sizce bu modeller deniz için uygun mudur? Degerli görüşlerinizi almak isterim.
SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
9 metre tekne yelkenli, kabin dekorasyonu yapılmış, Çapa'sı halatları hazır 16.500 tl. Herşeyi iyileştirip 25.000 e yaptır. 9 metre yelkenli. Müthiş başarı bence. Yapılmış bir örneğini rica etsek de gönderse acaba? Hem tanımış oluruz hem de öğrenmiş oluruz.
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Ayrıntılarını bilmiyorum. Dediğim gibi ben de Facebook ta gördüm. "Maceracı 6" sayfası.
Sanırım,
Maceracı 6 dediği The Weekender olan tekne
Maceracı 7.5 dediği The Vacationer ki o da şu ,
http://www.stevproj.com/IntroVacPg1.html
Maceracı 9 dediği, The Vacationer'in 9 mt'ye uyarlanmış hali olmalı.
Ve Listede olmayan Bruce Roberts 27 ise 28.000 TL'ye yapıyor sanırım.
Dediğim gibi, bilen, tanıyan yok ise, Facebook sayfasından ulaşıp kendisine sormalı yada yakın olanlar gidip yerinde görmeli.
-
Arkadaş oldukça uyanık mış... ;)
http://www.stevproj.com/IntroWkndrPg1.html (http://www.stevproj.com/IntroWkndrPg1.html)
Tanıtım yazısında "Biz teknenin tasarımcısı ve imalatçısıyız." yazmışlar....
-
Son önemli bilgi. Ana yelkeninizi kumanda etmek, cenovanızı kumanda etmekten daha kolaydır. Acil bir durumda ana yelken iskotasını boşlar , durumu kurtarırsınız. Cenova da böyle bir şansınız olmazzzzz....
Cenova ıskotasını boşlayınca ne oluyor?
Bu arada insanlık tarihinin en mükemmel mekanik tasarımlarından biri olan vinci niye kullanmaktan kaçınıyoruz? Gayet basit, sorunsuz, güvenilir bir alet.
Neyse, fiber düşmanlığı vinç düşmanlığına dönmüş, demek azalarak bitecek bu dert! :D
öZgür
Özgür , vince neden düşman olalım.. ? Seviyoruz vinci.. Bak bugün fuardaydım. 6 nunmara en küçük vinci fiyatını sordum harken in. (doğru yazdım umarım) 160 Euro. Büyüklerini sormadım dahi.. 700 TL ye yakın yani. 4 tanesi 3000 TL ye yakın tutmakta . 32 feet bir teknenin vinç bedeli , Motor fiyatının yarısına yakın tutuyor.
Ne icatmış be.. :)
-
Arkadaş oldukça uyanık mış... ;)
http://www.stevproj.com/IntroWkndrPg1.html (http://www.stevproj.com/IntroWkndrPg1.html)
Tanıtım yazısında "Biz teknenin tasarımcısı ve imalatçısıyız." yazmışlar....
Birden fazla ve değiştirilmiş tekneler-kayıklarda yapıyorlar. Belki onun için yazmışlardır, çünkü stevenson tasarımlarıdır diye yazmış. Kendi sayfasına ve mesajlarına bakmak lazım. Ben sadece resim ve bir not paylaştım. Belki bir ordan bir diğer taraftan eklediğim için öyle anlaşılmış olabilir.
-
Başka birşeye bakarken karşıma çıktı, buraya koyalım dursun;
2009 - THE BLUE BOOK OF SAILING - ADAM CORT
Sayfa-164 : The End of the Gaff
(http://i.hizliresim.com/37B0bj.png)
-
:)
Bakalım silly ne demekmiş.. ;
aptal, sersem, salak, şapşal ,aptal, sersem, bön, salak, zevzek, saçma, aptalca, salakça.
Bu durumda , silly ben oluyorum. Özgür de bunu demek istemiş herhalde.
Herhangi bir fikri savunurken , bu tür yakıştırmalar, yapan , sinirlenen, Adam Cort gibilerine hep gülmüşümdür.
Teknik tüm yazılanları boş veriniz. Zaten her taraf markoni arma olduğu halde , bu tür arkadaşlar, gaff rig ile ilgili birşeyler duyduklarında Özgür 'ün alıntıladığı şekilde yorumlar yapıyorlar . Burada da , yurt dışında da bu böyle.
Bu kadar kızıyor olmaları size hiç tuhaf gelmiyor mu? Zaten " modern" yelkenlilerde terk edilmiş olan bu eski , hantal yelken donanımına neden kızıyor ki bu yarışçı dostlar.. ?
Peki, bu armayı kullanan denizciler neden bu armadan asla vaz geçmiyorlar. ?
Sizce bir bit yeniği yok mu ?
"Getting Started in Sailboat Racing " kitabının yazarı olan bu Cort amca da bence cortlamış işte.. :)
Randa armanın , markoni armaya olan üstünlükleri saymak ile bitmez. Ama bu sefer teknik detay yazmayacağım.
Başka şeyler yazacağım. Gözünüz alıştığından fark edemiyorsunuz. Bir kere Markoni arma çok çirkin. direk o kadar uzun ki.. Randa armanın vermiş olduğu yelken şekli , bunun doğallığı ve rüzgara uyumuna bakınız bir de.
Markoni arma, alt taafı bir iki mil daha hızlı gidecek diye , hava ile savaşırken, randa arma, hava ile uyum ve ahenk ile hareket ediyor.
Bu son yazdığım için dahi randa armayı tercih ederim ben. Markoni armanın ruhu yok. Randa arma ise binlerce yıllık
bir tecrübenin eseri.
O yüzden , denizin ortasında diğer yelkenli tekneler , gelip , Tayo Mar 'ın resmini videosunu çekerler. Akşam üstü saatlerinde eğer mendireğe giriyorsam, mendirek üzerindekilerin bir çoğu Tayo Mar 'ın resmini, videosunu çeker.
Geçen yıl, birileri tarafından çekilmiş , Tayo Mar resimleri kartpostal niyetine paylaşılıyordu sosyal medya da .
Neden?
Güzel de ondan. Güzelliği , sadeliğinden, rüzgara uyumundan geliyor. Benim teknem diye yazmıyorum lütfen yanlış anlaşılmasın.
Markoni armanın kullanımına kolay diyorsanız, bu yolda daha çok ekmek yemeniz, çok şey okumanız gerekiyor derim.
Kimse kusura bakmasın.
15 knot havadan sonra camadan vurulması gereken bir yelkenli de , yılın çoğu zamanı rüzgar 20 knotun üzerinde estiği düşünülür ise ,
Yahu ben denizde olmak istersem, çoğunlukla camadan vurmam gerekiyor , Madem bu kadar camadan vurulacak, ne gerek var bu kadar uzun direğe , vince diye kimsenin neden aklına gelmiyor acaba? Merak ediyorum.
O kadar uzun direğiniz olursa ve o kadar büyük cenovanız, elbette 15 knot üzerinde camadan vurmak zorunda kalırsınız.
Böyle bir havada ise , bir yawl, beş derece bile bayılmadan yürür gider. Siz de binlerce Euroluk teknelerinizde marinada otururken, manyak bu herif bu havada denize mi çıkılır diye bakarsınız işte.
Son söz.
Markoni arma çok iyidir, yoksa bu kadar tekneye markoni arma takılırmıydı canım diyen Cort kardeşin yazdıklarını okurken aklıma,
" milyonlarca sinek yanılıyor olamaz... " benzetmesi geldi. Cort kardeşe benim vereceğim en iyi yanıt bu olabilir. ;)
-
Bir kere Markoni arma çok çirkin.
Markoni arma, alt taafı bir iki mil daha hızlı gidecek diye , hava ile savaşırken, randa arma, hava ile uyum ve ahenk ile hareket ediyor.
Bu son yazdığım için dahi randa armayı tercih ederim ben. Markoni armanın ruhu yok.
Benim teknem diye yazmıyorum lütfen yanlış anlaşılmasın.
O kadar uzun direğiniz olursa ve o kadar büyük cenovanız, elbette 15 knot üzerinde camadan vurmak zorunda kalırsınız.
Siz de binlerce Euroluk teknelerinizde marinada otururken, manyak bu herif bu havada denize mi çıkılır diye bakarsınız işte.
Son söz.
Markoni arma çok iyidir, yoksa bu kadar tekneye markoni arma takılırmıydı canım diyen Cort kardeşin yazdıklarını okurken aklıma,
" milyonlarca sinek yanılıyor olamaz... " benzetmesi geldi. Cort kardeşe benim vereceğim en iyi yanıt bu olabilir. ;)
Ersin kardeş günaydın :)
Bıkmadan, üşenmeden uzun uzun yazıyorsun.
Bir bakayım dedim, belki bu sefer başka bir şeyler yazıyordur.
Bilgi dağarcığımıza bir katkısı olur diye okudum. Yeter artık madem bu kadar okudun bir şeyler yaz da belki Ersin kardeş
okur, düşünür ve de yafu dede hakikaten doğru söylüyor diye acık olsun daha içerikli yazılar yazar. ???
Bir kere güzellik izafidir sana güzel olan bana güzel gelmeyebilir.
Kimisi rahvan gitmeyi sever,kimisi eşkin,kimisi dört nala koşturur atını.
Dün Mordağan'a giderken hanımdan izin istedim,olur dedi.
Müziği sonuna kadar açtım, en sağ şeritten en sola geçtim ve gaza yüklendim.
Küheylen çıktı 200 e. ''Nasıl'' dedim bağararak ama hanım duymadı tabi.
Daha 280 bayağı bir yer vardı pedalda ama ben düzlük bir anda tükenip gidince tırsdım.
Alışkanlık yaparsa belki ileride bir porşe carrera alırım onun da fotoğraflarını facede paylaşırlar ;D
Bazı teknelerin direklerinde yuvarlak aletler görüyorum, adı radar mı neymiş,siste pusda gösteriyormuş.
Sende nasıl bir teknik alet var da ruh denen şeyleri görebiliyorsun,bayağı bir merak ettim ?0-?
Benim teknem diye yazmıyacağım ama, benim Moody o dediğin rüzgarlar ile daha yeni havaya girmeye başlıyor. :)xx
İzmir'de yarış sınıfı 3 gurcatalı tekne sahibi bir zat ile konuşurken''sağanaklarda falan pek yatmıyor''dediğimde ''neden yatsın ki
senin teknede direk mi var'' demiş, ben de ''ulan beni yine kazıklamışlar,ben de bunu yelkenli, diye almıştım'' cevabını vermiştim.
Bu arada geçen yaz İzmir'e gelecektin, senin zarif kız ile, tanışıp Karşıyaka'da kadeh tokuşturacaktık. !O__
Gelmedin mi ya da geldin de ben mi duymadım :)
Son sözüne de dokundurayım, hatırı kalmasın.
Sinek ile hatırladığın deyişe safsata mı mubalaga mı işte öyle bir şey deniyordu.
Kör at az bulunur,az olan değerlidir,öyle ise kör at da değerlidir. :P
Dedenin son sözü.
Her kişinin teknesi kendine güzel 8-)
-
Benim teknem diye yazmıyacağım ama, benim Moody o dediğin rüzgarlar ile daha yeni havaya girmeye başlıyor. :)xx
İzmir'de yarış sınıfı 3 gurcatalı tekne sahibi bir zat ile konuşurken''sağanaklarda falan pek yatmıyor''dediğimde ''neden yatsın ki
senin teknede direk mi var'' demiş, ben de ''ulan beni yine kazıklamışlar,ben de bunu yelkenli, diye almıştım'' cevabını vermiştim.
Sabah sabah harikaydı. Bu cümlede koptum. Son sözünüze katılmamak mümkün değil.Selamlar.
-
Bökecim, evrim kaçınılmaz. Önünde durabilecek güç yok. Her ne kadar Yengeç için randa hayalleri kuruyorsam da IMOCA'ların ve ilerledikleri yönün de farkındayım. Bireysel tutkularımız evrimin önüne geçemiyor. Alain Proist Ferrari ikilisi ilk kez yarı otomatik şanzımanı geliştirdiğinde bir çok pilot gereksiz ve sıkıcı bulmuştu, şimdi neredeyse endüstri standardı oldu. Yıllarca çeşit çeşit Amerikan arabası kullanan ben bugün son derece sıkıcı denebilecek bir Hyundai I20 kullanıyor hatta sorana tavsiye bile ediyorum.
Geniş kıçlı devasa direkli tekneler günümüzün gerçeği. Kabasorta armalı görkemli tekneler, uskunalar, tırhandiller artık sadece geçmişin yansımaları. Dilerim hep varolurlar. Ama ne senin randa tutkun, ne benim tırhandil saplantım bu evrimin önüne geçemeyecek. Elinizdekinin kıymetini bilmek ve yaşatmaya çalışmak yaoabileceğimiz tek şey. Umarım bir gün Yengeç'i kıymetini bilecek birine emanet edebilirim.
-
Yalnız bu konuda değil, her konuda, düşünmemiz, okumamız, kendi bildiklerimizi pekiştirmek için değil, yermek için olmalı. Düşünce ve bilgi bana göre ancak ilerler, gelişir, doğruya yönelir.
Çoğu kere saplantılarımız, tartışmalarımızın verimini düşürüyor, işe yaramaz kılıyor, sığlaştırıyor. Armaların/yapım malzemelerinin birbirlerine üstünlüğünü veya dezavantajlarını tartışmak yerine (ki bu tartışma sonsuz ve iş görmüyor) bunların nitelikleri üzerine konuşur, yazışırsak o zaman her birimiz biraz daha fazla bilgiyle donanmış oluruz diye düşünüyorum.
En nihayetinde Ersin Böke; Istanbul'a haftaya geldiğimde, 15 yaşından beri düşünü kurup güçlükle gerçekleştirdiğim, halihazırda da çok emek verdiğim, yoldaşım olarak gördüğüm, içinde huzur bulduğum, güzel ve uzun uyuduğum, markoni arma olan Masal'a, çirkin demeni telafi edecek kadar seni masrafa sokacağımdan emin olabilirsin.
-
Hiçbir yelkenli çirkin değil , sadece bazıları biraz daha fazla güzel.
-
Bökecim, evrim kaçınılmaz. Önünde durabilecek güç yok. Her ne kadar Yengeç için randa hayalleri kuruyorsam da IMOCA'ların ve ilerledikleri yönün de farkındayım. Bireysel tutkularımız evrimin önüne geçemiyor. Alain Proist Ferrari ikilisi ilk kez yarı otomatik şanzımanı geliştirdiğinde bir çok pilot gereksiz ve sıkıcı bulmuştu, şimdi neredeyse endüstri standardı oldu. Yıllarca çeşit çeşit Amerikan arabası kullanan ben bugün son derece sıkıcı denebilecek bir Hyundai I20 kullanıyor hatta sorana tavsiye bile ediyorum.
Geniş kıçlı devasa direkli tekneler günümüzün gerçeği. Kabasorta armalı görkemli tekneler, uskunalar, tırhandiller artık sadece geçmişin yansımaları. Dilerim hep varolurlar. Ama ne senin randa tutkun, ne benim tırhandil saplantım bu evrimin önüne geçemeyecek. Elinizdekinin kıymetini bilmek ve yaşatmaya çalışmak yaoabileceğimiz tek şey. Umarım bir gün Yengeç'i kıymetini bilecek birine emanet edebilirim.
İşte anlaşamadığımız nokta burada. Sizler, 1920 li yıllardan itibaren yoğunlukla kullanılan markoni armanın nasıl geliştiği gerçeğini atlıyorsunuz.
1900 lü yılların başında teknelere motor konulmaya başlaması ile birlikte, profesyonel denizciler yelken kullanmayı zamanla bıraktılar.
Yelken, sadece bir yarış sporu olarak gelişimini devam ettirdi. Hal böyle olunca, yüzyıl hız yüzyılı olunca , markoni armanın, orsa üstünlüğü , rüzgara daha dar açı ile girebiliyor olması , cenova yelkenin kullanılmaya başlaması ile birlikte , bu arma , yarışçılar için vazgeçilmez oldu. Unutmayalım ki cenova yelken (dede şunu genoa yazma Allah aşkına , cenova onun adı ) meşhur Amerika Cup , ta ilk kez kullanıldı. Cenova yelken kullanan tekne birinci geldi. 1930 lu yıllar galiba yanlış hatırlamıyorsam okuduklarımı.
Bu süreçte , profesyonel denizciler, (balıkçılar v.s. ) artık yelkeni tamamen terk ettiler. Teknelerinde motor kullanmaya başladılar.
İkinci dünya savaşından sonra ise gezgin sınıfları ortaya çıkmaya başladı. Gezgin sınıfı tekneler , o dönemde endüstrileşmiş olan markoni armayı tercih ettiler. Zaten bu arma ile yarış tekneleri üretmekteydiler. Yine 1950 li yıllarda fiberinglas ın yelkenli teknelerde seri üretime olan yatkınlığı ile bugünlere gelindi.
Tekne formları ve armaları, denizcilik kriterlerine göre değil , seri üretim tekniklerine göre belirlenmeye başladı. Seri üretime en yatkın tekne formu ve arma tipi son 50 yılda gelişti. Genelde torpil salma olarak tabir edilen salma tipi de bu son 50 yılda ciddi şekilde gelişti. Sonuçta , ortaya ciddi bir endüstri çıktı.
doğal ve normal olarak , en ucuz maliyet ve işçilik ile seri üretim tekneler ortaya çıktı. Minimum maliyet , maksimum kar ..
Torpil salmanın ortaya çıkışı da yine yarışlar nedeni ile oldu. Büyük cenova için uzun direk, bunu dengelemek için de derin salma ve ağırlık merkezini daha derine taşımak gerekti. Torpil salma da böyle ortaya çıktı basitçe bir anlatım ile.
Seri üretim tekne imalatçılar bu salma tipini de anında benimsediler, çünkü imalatı kolay ve en uzuz salma tipi idi.
Yarış teknolojisi, maksimum hızı elde edebilmek için, minimum sürtünmeyi elde etmek zorunda olduğundan, ve ulaştıkları yelken direği boyutlarını artık salma ile dengeleyemediklerinden , bu sefer , özellikle teknelerin kıçlarını klasik formdan çıkarıp, sanki ütü ile ezilmiş gibi genişlettiler. Başka türlü stabilite sağlamak mümkün değildi çünkü.
Seri imalatçılar bayıldılar bu işe. Koskoca havuzluk , gezi tekneleri için idealdi. Geldiğimiz nokta budur. Kabaca , ve kısaca son yüzyılda yelkenli tekne gelişimini anlatmaya çalıştım size.
Yani , sevgili reisler, markoni arma, geniş kıç , torpil salma tekne kombinasyonu, denizcilik açısından çok gelişmiş bir arma olduğu için değil, seri üretime en uygun model olduğu için tercih ediliyor üreticiler tarafından.
Bu şekilde minimum maliyet ile maksimum kar elde etmek mümkün oluyor . Bu markoni armanın ya da torpil salmanın , geniş kıçlı teknelerin hiç denizci tekneler olmadıkları anlamına gelmiyor elbette.
Ancak , binlerce yılda bu işin profesyonellerince geliştirilmiş olan gövde ve arma tipleri , seri üretime uygun olmadıkları için terk edildiler. Çağ dışı olmadıkları için değil.
34 feet, omurga salma ahşap , mümkünse başı kıçı bir uskuna , grandi direği markoni, ön direği randa arma ve tek ama büyük , tramola arabalı bir flok ile , bana göre bugüne kadar geliştirilmiş en iyi armadır.
Yani sevgili reisler, ben randa aram saplantım olduğundan değil, okuduklarımdan yabancı kaynaklardan özümsediğim bilgiler ve kendi tecrübelerim ile kendi doğrularımı yazıyorum.
Yukarıdaki uskuna arma yapısını da bu yüzden özellikle yazdım. İmkanım olsa, böyle bir teknem olsun isterdim. Gördüğünüz gibi grandi direği markoni ..
Ben , öğrendiklerimi, tecrübelerimi yazıyorum. Üstelik sadece kendi teknemde öğrendiklerimi değil, sevdiğim dostlarımın teknelerinde de tecrübe edinmeye çalışıyorum.
Torpil salmanın başkaca bri çeşidine sahip, kanat salmalı Ahmet'in 28 feet Hunter'da Ahmet'in en az yarısı kadar yelken yapmışlığım vardır. Keza , Baba Tıunca da , tüm diğer mürettebat, oturmuş keyif çatarken, ben Markoni , cutter , omurgalı bir fiber tekne olan bu teknenin dümeninde farklı rüzgar açılarında davranışını anlamaya çalışıyordum.
Keza , Cengo'nun kuzey yıldızında, sert havada 3 saat yine bu nedenle dümen tutmuşluğum, en son Hakan Erim'in 44 feet teknesinde Tirilye dönüşünde , hayli soğuk bir havada 3 saat dümen tutmuşluğum, Koca Elan 'ı yatırmışlığım vardır. ,
Bunları, en azından farklı boy ve tipte az da olsa, markoni arma deneyimim olduğunu anlatmak için yazdım.
Sevdiğim hayran olduğum markoni arma yelkenliler de var üstelik. FolkBoat. sevdiğim bir dostum çok önemli yabancı bir kaynak gönderiyor kısa süreliğine. Pek yakında markoni armanın omurga salma gövde ile mükemmel uyumunu anlayabildiğim kadarı ile yazmaya çalışacağım. Camadan düzeneği olmayan belki de tek markoni arma tekneden bahsedeceğiz.
Dedem, belki o zaman yazdıklarımdan sıkılmazsın. Birde senin tekneni biliyorum , Geldiğimde görmüştüm. Senin tekneni bu modern tekneler sınıfına sokmuyoruz :)
Bu arada Sahi , siz hiç randa arma yol (yawl ) bir tekne kullanmışmıydınız.. ?
Her zaman Tayo Mar 'a belkerim efendim..
-
Yahu uzunca yazarak beni desteklemişsin aslında. Gerekçe değişen iklim koşulları, konformist eğilim, teknoloji vs bir çok etken olabilir. Sonuçta aslolan değişim, evrim. Beklentiler, ihtiyaçlar yönünde evriliyor senin de yazdığın gibi. İddia iyi denizci, çok iyi yelkenci değil, günün beklentilerini daha çok karşılamak. Beklentiler de genel olarak benzer. İnan bana bağlama ücretleri bu kadar yüksek olmasa en az iki kat fazla katamaran görürüz. Ve eminim sen de biliyorsun ki, şu an üretilen katamaranlar başta Eric de Bisschop ve Polinezyalılar olmak üzere hepsi için kabul edilemez derecede çirkin ve -öncüllerine göre- denizci olmaktan son derece uzak. Hatta ilk gördüğümden beri aynı tepkiyi veriyorum; flybridge ne lan katamaranda! Ama gel gör 45 feet üzeri katamaranlarda neredeyse standart oldu.
Uzun lafın kısası optimal üretim koşularını sağlayan, sınırlı imkanları optimal kullanan iş teknelerinden bahsetmediğimiz aşikar. Kapitalizmin pezevengi konformizmin şekillendirdiği yeni jenerasyon keyif teknelerinden bahsediyoruz sonuçta...
-
Ancak , binlerce yılda bu işin profesyonellerince geliştirilmiş olan gövde ve arma tipleri,
seri üretime uygun olmadıkları için terk edildiler. Çağ dışı olmadıkları için değil.
Yunus ile Mevlana Celaleddin bir araya gelmişler bir ara.
Çağdaşlar, ama aynı dibek taşında dövülmüş kahveden yudumlamışlarmı orası muamma.
Efendim uzatmayalım;
Mevlana koymuş Mesneviyi Yunusun önüne.
Demiş oku hele nasıl olmuş.
Yunus okumuş.
Demiş; Çok güzel olmuş, Ancak biraz uzunca.
Mevlana demiş; Doğrudur, peki sen ne dersin.
Yunus, ben olsam derdim ki;
Ete kemiğe büründüm, Yunus oluban göründüm. ( Abdülbaki Gölpınarlı üstadın yalancısıyım)
İmdi Ersin kardeş,
alıntı yaptığım düşüncelerin işin mim noktası.
Doğrunun dik alası.
Emme velakin.
Madem ki bu kerre mağlubuz.
Netsek, neylesek zaid.
Gayrı uzatman sözü.
Madem bu fetva bize ait.
Verin ki basak bağrına mührümüzü.
Diyen Bedrettin gibi, huşu içinde sistemi kabullen ve teknenin tadını çıkar.
Bilmem ne armalı dostlar da çıkarsın keyfini, teknelerinin.
Tamam kabul ediyoruz, senin sistemin dediğin gibi en mükemeli imiş.
Hadi gel teknemizin sistemini Yawla döndür,
masiraflar senden deseler, karşılayacakmısın.
Ya da anlı şanlı üreticiler bak hele, Türkler ayıktı.
Ersin denen bir serdengeçti öptüğümüz adamları uyarıyor,
iskele alabanda mı diyecekler.
Tadını çıkar, şuranın cancazım.
-
Hani iki eski dost muhabbet ederken '' senin kız ne yapıyor'' sorusu karşısında; ?0-?
''benim kız da mal oldu ama ben senin gibi güzel anlatamıyorum''cevabını verir ya. ;D
Ne güzel yazı idi. :)xx
Boşuna bunca yıl hocalık yapmamışsın :)xx 8-)
-
Yahu Can hocam sen yapma bari..
Sıkışınca , benzer yazılar yazılıyor hemen. Bizim ülkemiz dışında her yerde insanlar bu tür tekneleri yerine göre kullanıyor ve yapıyorlar.
Bizde dingi yapmaya kalksan, aman sakın bulaşma diye yazılar yazılır. Ben ders çalışıyorum, kafama koydum bir tekne yaptıracağım.
Öğrendiklerimi de burada paylaşıyorum işte. Tekne yaptırmak zor muş .. Pöh.. daha bir ay önce çok ciddi bir inşaat işini yeni bitirdim. Çok daha fazla usta ile , ki hepsi tekne ustalarından daha beter , neredeyse konuşmayı bilmeyen işçiler ile çalıştım.
Çok daha baş belası işler ile uğraştım. 10 metrelik bir kayıktan bahsediyoruz altı üstü işte.
Yapamazsın , yıllar sürer, al bir tane git markalı tekne, ikinci eli para eder. Hep aynı muhabbet.
Hayaller nerede ? , estetik, ? ruh?
Ben bunları, binlerce Eurosunu tekneye bağlamışlar için yazmıyorum. Tekne almaya çalışan , teknesi olmayan , yapsam daha mı ucuz olur acaba diye düşünenlere farklı bir fikir olsun diye yazıyorum.
Bak meşhur bir Türk tasarımcının yaptığı 2006 yılı fiber tekne , 19500 Euro ya aylardır satılamıyor. İçinde yok yok, üstelik Türk bayraklı.
ama , artık ekonomik ömrünü doldurmuş marka fiber tekneler 25 bin Euro dan aşağı değil. kapış kapış gidiyor.
Buna sen ve senin gibi düşünenler neden oluyor. Bu insanlar sizler gibi düşünenler tarafından böyle yönlendiriliyor.
Sorsan hepiniz sol tandanslısınız ben liberalim.
Dede bir çift lafım da sana.. Bıktırana kadar yazacağım. defalarca ama defalarca..
Yelkenli tekne bana göre bir yatırım aracı değil. Araba , ev değil. Bu şekilde düşünen , alanlar var mı var. Olabilir mi olabilir. ama beni ilgilendirmiyor. Çoğunuz böyle düşünüyorsunuz zaten.
Hepiniz, sorulduğunda sahip olduğunuzdan farklı bir teknenin hayalini kuruyor, ama hayalini kurduğunuz ,aşık olduğunuz tekneye değil, başkaca şeyleri tercih ediyorsunuz.
Mantık, mantık mantık..
Bakınız fuarda karşılaştığımız bir dost, 4 yıldır tekne arıyormuş. ama geçtiğimiz yıl ev almış. O yüzden tekne alamazmış. 4 sene sonra alabilirmiş.
-Yaşın kaç ?
-51
-dört sene sonra 55
demem o ki hayallerinizi ertelemeyin, daha önemlisi hayallerinizden vaz geçmeyin. Varsın ikinci eli para etmesin.
ama aşık olduğunuz , sevdiğiniz tekneyle seyir yapın . Her gördüğünüzde içiniz titresin.
Teknenizin ikinci el değerimi ? , yoksa hayalleriniz mi daha kıymetli. ?
-
Ersin biladerim bak şimdi aynı yola geliyoruz :)xx
Ben hayalimdeki tekneyi yaptıracağım de, tabağımdaki balıkları ye !O__
''Hayallerini satın alabiliyorsan dünyanın en zengin adamısın'' demiş ünlü düşünür Markofnikof ;D
Viya böyle :)
-
Öğrendiklerimi de burada paylaşıyorum işte. Tekne yaptırmak zor muş .. Pöh.. daha bir ay önce çok ciddi bir inşaat işini yeni bitirdim. Çok daha fazla usta ile , ki hepsi tekne ustalarından daha beter , neredeyse konuşmayı bilmeyen işçiler ile çalıştım.
Çok daha baş belası işler ile uğraştım. 10 metrelik bir kayıktan bahsediyoruz altı üstü işte.
Tamda sorun burada işte;
Çünkü tekne ustaları konuşmayı acayip güzel biliyorlar, kısa bir süre sonra natamam kayığın yanında beraberce sofrayı kuruyorsunuz. Artık yolun bitmesi önemli değil, yolda olmak önemli oluveriyor. Kardeş olup çıkarsınız artıkın. İstisnalar için söylemiyorum.
Ama seni tanıdığım için , şunu biliyorum, para kaptırmadan bu işin içinden çıkarsın. Daha olmadı kabuğu yaptırıp alıp gelir bahçede sen tamamlarsın.
Hayallerinin peşinden koşmanı takdir ediyorum, bu yaptığın işte başarılı olduğun takdirde küçük bütçeyle bu işe kalkışacak arkadaşlara iyi bir örnek olursun. Selametle...
Yelkenli tekne bana göre bir yatırım aracı değil. Araba , ev değil. Bu şekilde düşünen , alanlar var mı var. Olabilir mi olabilir. ama beni ilgilendirmiyor. Çoğunuz böyle düşünüyorsunuz zaten.
Ha bir de tekneyi bende aynı zamanda yatırım için aldım, bulunsun dedim sıkışırsak satarız, o yüzden çok kilometre yapmıyorum, sadece içinde oturuyorum. (Tanımayanlar için anlatayım bu Böke böyle düşünüyor ama dostlarının ihtiyaçlarına göre de tavsiye de bulunuyor. Benim tekneyi de Böke buldu Can Hoca onayladı ve birlikte alıvermiştik. Ayrıca teşekkür ederim.)
-
"Silly" kısmını sevimli geldiği için koymuştum.. (Böke stayla!) :)
öncesinde 4-5 paragraf daha vardı gaff-marconi karşılaştırması yapılan, dönüşte onları da paylaşırım.
öZgür
-
Pu ha ha ha .. Yaman adamsın Özgür..
Kaldı ki biraz budala olduğum doğrudur..
-
Yazmayacaktım şu konuya daha fazla dayanamadım yine.
Sevgili Ersin,
Tek başlığı uzun yazdığımızda, yazılan kısımları atlıyor, sırf cevap vermek istediklerine odaklanıyorsun. O yüzden kısa kısa yazacağım.
* Burada tekne yaptırma diye oldu mu ? hayır
* Çeşitli sebeplerle tekne yaptıramayacaklar, bu gün, bahsettiğin tarzda ikinci el bir tekne bulabilir mi ? Hayır yok. Bu durumda ne olacak. Neyi konuşuyoruz yani. Türkiyede kaç tane randa arma tekne var. Olmayan tekneler ve imkanlar üzerinden mi konuşacağız. Belli bir boyun üzerin de olunca tatile çıkan bir aile, ister 15 gün kullansın, ister 45 gün, isterse 350 gün marinada yatırsın, kullanamayacak olduktan sonra anlamsız. Arkadaş sen Tek başına çıkıyorsun, 35 ft olunca İstanbul'da tek başıma kullanamam diyorsun. Millete bunu tercih edin diyorsun.
* İnatla küçük tekne üzerinden konuşuyorsun, 35-45 ft arası tekneler için değerlendirme yap, 22-28 ft tekneler zaten her yola gelir. Sen küçük seviyorsun diye herkes sevmek zorunda olmadığı gibi belli boyutlarda planlı ve son haline gelmiş bir teknenin öyle kabuğunu 1500 den çakıyorlar ne olacak ki demek olmadığını kabullenmen lazım. Kabaca düzgün bir tekne, fabrikasyon bir tekne fiyatına çıkıyor neredeyse herşeyi ile. Burada da kabul etmen gereken günümüz tekne sahiplerinin beklentileri. Kendi beklentilerin değil.
* Herkes yatırım gözüyle bakıyor, bir tek sen farklı imiş gibi genelliyorsun, doğru değil. Az değer kaybetmesini, satışının kolay olmasını isteyenler elbet var ama o da bir tercih. Yıllarca çalışıp, zorlukla aldığı teknesi için değiştirme gerektiğin de satabilme imkanını düşünen insana yanlış yapılyorsun deyip sonra maksat herkes denize ulaşsın, hayallerinden uzak kalmasın demek de yanlış.
* Mesela ben tekne mi ev gibi görürüm ama buna yatırım gözüyle bakmam. Bu demek değildir ki gidip parayı sokakta bulmuşcasına harcayacağım. Zengin değilim ki.
* O bahsettiğin yerli üretim tekneler var ya, beğenenler elbet vardır mesela ben 3 sn bakıyorun 4.sn kafamı çeviriyorum. Kimin tasarladığı umrumda değil, tanımıyorum, güvenmiyorum, albenisi yok. Kuş serisi arabalar gibiler. Belli bir boyun altında ve lüks değilse bizim tasarımcılar da üreticiler de iş yapmıyorlar/ yapamıyorlar.
* Hayal kuruyor ama başka tekneler tercih ediyorsunuz lafı var ya. Bunu defalarca söyledi(k)m, şu söylediklerinin bir çoğu aslında konuşmalar arasında söylediklerimizin, kabul ettiğin kısımlarını, parça parça bize karşı tekrar söylüyorsun. Sanki söyleyen ben/biz değilmişiz gibi.
* Sonra kızıyorsun, sanki, "ben tek, siz hepiniz" dermiş gibi yazıyorsun. Oysa kişilerin anlatmak istediklerini inatla es geçiyorsun.
* Örneğin, 79-80 model iyi bakılmış, HC, PS vs eğer bütçeme uygun bulursam gözümü kırpmadan alırım ama almayana sen yanlışsın diyemem. Bir tekneye 150,000€ vermiş kişiye, ikinci elinin ne önemi var, önemli olan hayallerin dersen, sana tek söyleyeceği şey, bellidir.
* Özetle, ne arma tecihin, ne materyal tercihine kimse yanlış demiyor, eksik deniliyor. Eksik denilen taraf, değerlendirdiğin pencere. Daha dar ve özel bir pencereden değerlendirmen gerekirken, tamamen panaromik manzaraya bakıp, herkese yanlış diyorsun. Hani birisi kahvehaneye girer ve birden ana avrat küfür eder orta yere, sonra da ben size demiyorum bazılarına diyorum der ya. Bunun gibi yazdıkların. Araya bir kaç "ona karşı değilim", "buna düşman değilim ki" gibi cümleler serpiştirince doğru anlaşılmıyorsun.
* Hani o örnek gösterilen, bazı tekneler var, benim de söylediğim markalarda dahil, Bu kadar mükemmeler de neden tüm dünya da, bak türkiye demiyorum dünya da genellikle sadece 100-150 tane arası üretilmiş teknelerdir. En bilindikleri 250'yi anca bulur.
* Şimdi bir tekne yaptırsan, yawl, randa, ahşap. Herkes tebrik edecek, bayılacak, fotoğraflar çekecek, içim gitti filan diyecek ama yine tercih etmeyecek. Bunu da kabullenmek, herkesin isteklerine saygı göstermek gerekiyor.
*İşin ilginci, bunları yazarken, tekneleri yatırım aracı gibi asla görmem, eski hatta son sahibi olabileceğim bile olsa, mutlu olacaksam göz ardı ederim, tekne ve arma techimin ilk kriteri tek başına kullanma, sonrasında sert hava ile başa çıkabileceğini bilmemdir, lüks aramam, her daim içinde yaşayabileceğim kadar büyük olmasıdır. Marka,yıl, model kriterlerimi karşılar ve maddi kısmıda bana uyarsa ne ala.
Ama bunlar benim tercihimdir, tercihi, deniz üstünde olayım da ne olduğu hiç önemli değil, zaten gidip geldiğim 2 koy diyen, ben sadece yunana kadar gidiyorum, kıyın kıyın dolaşıyorum bana standart bir tekne yetiyor zaten imkanımda bu kadar diyen yada standart fabrikasyon tekneye çok ciddi paralar ödeyen, lüks arayan kişinin tercihlerine sohbet arasında, bence gerek yok diyebilirim belki ama asla yanlış diyemem. Herkesin kendi tercihi olduğunu kabul ederim.
Peki neden yazdıklarına muhalefet eder gibi yazıyorum. Çünkü, okuyan herkes buna kendini mecbur hissediyor yukarıda yazdıklarımdan dolayı.
Yansıtman eksik bence, sevdirmek mi istiyorsun, her iki lafından biri randa böyle güzel ama markonide bunu bulamazsın, fiber de öyle ama ahşap gibisini bulamazsın diye yazmana gerek yok. Yawl'mı anlatacaksın anlat ama sadece iyi kötü özelliklerinden bahset, diğerini kötülemeden, randadan mı bahsedeceksin, özelliklerini anlat, imkanlarını anlat ama diğerine laf etmeden. Yani fikirlerinde hata yok, anlatırken ki yansıyan şeklinde hata var.
Senisevenamabazenmuhalefetetmedenduramayanbunlarıyazarkenkızgınlıkladeğilgülerekyazankardeşinkaan ;D
-
Ersin Böke'ye en sonunda atölye kurduracaksınız gibime geliyor. :)
-
Çok zor iştir tek başına gürül gürül akan nehir yukarı yüzmek. Bilmez miyim?!
İnatla, kollarının bacaklarının dermanı kalmayıncaya kadar kulaç atmak ne demek yaşamayan bilmez.Bazen öyle olur ki karşındakilere derdini anlatamadığında gözlerin kızarır. Ter ter tepinmek istersin.
Ben 62 yıldır bu gezegendeyim. Daha ne kadar buralarda dolanırım, Can'ın dediği gibi daha kaç mevsim kiraz yerim bilemem. Ama elden ayaktan düşsem de aklım, zihnim yerinde olduğu sürece kendi minik köşemde, artık unutulmaya yüz tutmuş ama aslında bizim geçmişimizin reddedilemez parçası olan tekneleri tanıtmaya, elim erdikçe yapmaya ve kullanmaya devam edeceğim.
Markoni yerine randa armayı, cırıltılı vinçler yerine makaralı palangaları, bulabiliyorsam dacron yerine tergal veya pamuklu yelken kumaşlarını baş tacı edeceğim. Sadece ve sadece onların da var olduklarını, işlevsel olduklarını ve sistemin dayatmasına karşı çok daha makul fiyatlı olduklarını gelecek nesile gösterebilmek için.
Başımızda bir uçuk vardı peşine bir de kaçık takıldı diyenleriniz çoğunlukta biliyorum. Daha doğrusu Ersin ilk başka farkında olmadan öyle bir gayya kuyusuna düştü ki artık iflah olmaz. Ateşli ve sapına kadar inançla yazdıklarını okudukça "Ohhh be ! bir adem de olsa çıktı ortaya işte" diyorum.
İnsanlar çeşit çeşit. Bizim cinsimizi de böyle kabul edin. ;)
-
Abi, ne güzel yazmışsın.
Kendi payıma, bunu yapmanızdan çok memnunum. Keşke daha çok kişi olsa ve daha çok bu teknelerin imal edilmiş hallerini, denizlerimizde salındıklarını görsek.
Biliyorsun ki ben de seviyorum bu tekneleri ve yine kendi payıma, keşke daha çok bilsek bunları diyorum, hatta öyle küçüme küçümen onlarcası dolaşsa kuğular gibi, festivaller filan olsa, eğlencesine, görsellik olsun diye yarışlar düzenlense filan.
Ama, inançla bir değeri savunup arka çıkmak başka şey, başkalarının tercihlerine laf etmek, onları görmezden gelmek, yanlış kriterler ile suçlamak hatta bilmiyorsa öğrenip gelecek demek başka şey. Bu her iki tarz içinde geçerli.
Güzellikleri anlatmak, bilgiyi yaymak, eskiyi unutturmamak güzel ama bu yeniyi kötülemeden yapıldığın da güzel. Her ikisini teknik ve fiili tecrübeler ile kıyaslamak faydalı ama birini değersizleştirmeye çalışmak zararlı. Ne amaca ulaşılabiliyor nede sevdirilebiliyor. Sonra eski tekneleri seven ben bile sırf söylem şekli yanlış yansıyor diye muhalefet etmek durumunda kalıyorum.
-
Güzellikleri anlatmak, bilgiyi yaymak, eskiyi unutturmamak güzel ama bu yeniyi kötülemeden yapıldığın da güzel.
Ama öyle yaparsa cevap yazmayız ki. :)
-
Yok Kaan, Ersin yalnızca starbaksta oturup sohbet ediyormuş gibi yazıyor. Sorun şu, bazen dili karşısındakine kahve fincanını fırlattırmak istiyor. Ne ki bunun doğru bir dil olduğunu samimiyetle düşünüyor. Oysa yanlış. Ne yapalım, Ersin bu. Böyle. Onu böyle seveceğiz, çünkü dili yanlış olsa da kendi sahici.
Cem abi aynı yolun yolcusu olduğu halde daha farklı bir dil kullandığından ona hönkürmeyip Ersin'e hönkürüyoruz. Böyle düşünelim.
8-9 yıl önceydi. Antalya'da bir duruşmaya gireceğim. Otelde odaya ütü istedim, pantolonu ütüleyeceğim. Geldi ütü, nasılsa yaktım pantolonu. Mecbur duruşmaya blue-jeanla girdim. Yargıçtan özür diledim. 16 yıllık avukatım ilk defa böyle bir şey oluyor, kılığım için özür dilerim dedim.
Yargıç döndü, ben de 25 yıldır ilk kez böyle bir özürle karşılaşıyorum, teşekkür ederim ama işimize bakalım dedi.
Sonra, ta şimdiye kadar, kıyafeti çok dert etmedim. Mesele iş.
İşimize bakalım.
-
Güzellikleri anlatmak, bilgiyi yaymak, eskiyi unutturmamak güzel ama bu yeniyi kötülemeden yapıldığın da güzel.
Ama öyle yaparsa cevap yazmayız ki. :)
Yazarız, yazarız.
O zaman itiraz etmek zorunda kalmayız da merak ettiklerimizi sorarız. Avantajlarını, dezavantajlarını sorarız. Yani, konuyu konuşuruz.
-
Bülentcim, seviyoruz zaten orası ayrı,
O gün yargıç, sana sormadan pantolonuna bakarken, sen, benim tarzım bu, sizin ki yanlış, deseydin, o gün işinize bakamazdınız sanırım ;D
-
Bir de şu minimalist tercihler ile yazılanlar var. Bu konuda okuduğum bir şeyi paylaşayım ;
Minimalizm, sanılanın aksine az eşya ile yaşamak değil, sadece sana değer katanlar ile yaşamaktır. Tutkuların, ilişkilerin, sağlığın için yaşamaktır.
Bu yolculukta atılacak her adım “daha fazla zaman” kazanmak üzerine. Hayatınızı keyif aldığınız şeylerle dolu bir tencereye çevirme amacında. Kazandığınız zamanı kendinize katma amacında. Bir günün 24 saat olduğu gerçeğini değiştirme amacında.
Herkesin farklı tercihleri olacak. O yüzden minimalizmi tek bir yaşam tarzı olarak tanımlamak doğru olmayacak. Sadece temel prensipleri takip etmek yeterli kendi minimalizminizi yaratmanıza…
*İhtiyacın olmayan şeylerden kurtul.
*Gerekli olanları belirle.
*Hayatına anlam katanlar ile yaşa.
*Keyif al, huzur bul.
-
Sevgili Kaan,
Kimsenin tercihine karışmamak, tercihi eleştirmemek anlamına gelmez ki. Bak, yeni tanıştığımız bir dostumuz bugün bana çok özel bir kitap kargoladı. Folk boat ile ilgili. Markoni arma. Kitabın başında şöyle yazıyormuş, "Bu tekne seçkin yelkenciler için yapılmadı " gibi bir cümle varmış. Yarın sanırım elime ulaşır, Heyecan ile bekliyorum.
Bu noktalara şuradan geldik, Tiryaki, geçmiş geçmişte kaldı artık yeniliklere ayak uydurmak lazım kıvamında bir yazı yazdı. arkasından Özgür, Cort isimli bir yazarın, markoni arma dışında bir armanın tercih edenlerin dangalak olduğuna dair bir alıntı paylaştı.
Benim, markoni arma ile ilgili yorumlarım, doğru ya da yanlış ama teknik detaylar. Şimdi ben markoni armanın çirkin olduğunu yazdığımda sen bu tür armayı tercih etmiş kişilerin tercihlerine saygısızlık ettiğimi düşünüyorsun.
Bülent çıkıp, sen şimdi Masal 'a çirkin mi diyorsun diye söyleniyor.
Yani , adam benim gibi randa arma , omurga salma kullananlara, bunu sevenlere aptal, dangalak diyince sorun yok. Ben eleştirince sorun öyle mi. ? Adam bilmem kaç yarış kazandı, kitap yazdı diye Özgür itibar ediyor yazdıklarına belki bilemem.
Bak , bu videoyu Hakan Erim GEKO' da yayınlamış, Burgaz ada belgeseli, buradan giden Rumlar ile ilgili bir belgesel. 46. dakikasından sonra Tayo Mar 'ın Yunanlılara yapılan ikizi ve sonrasında Tayo Mar var. Orada , ana yelken nasıl basılıyor bir bak. (üzerine tıklayın watch on vimeo ya o zaman çalışıyor )
Not a valid vimeo URLsonra sana bahsettiğim 34 feet Vixen de randa arma ana yelkeni nasıl bastıklarına bir bak. Sonra senin önerdiğin Black Sails'teki gemilerin direklerine bir bak. Hepsinde gargari halkaları var. Yani bu tür bir ana yelken basılması şekli küçük teknelere özgü değil. Kaldı ki randa arma , büyük yelkenlilerde kullanılıyor önce.
Bak ne kadar kolay. 22 feet te de , 34 feet tekne de de vinç olmadan sadece palangalar ile . Tayo Mar'ın kardeşini gösterir videoda, bumba ve serenin neden hareketli olduğunu da fark edeceksin sanırım. aynı daha önce yazdığım gibi, her ikisinin ağırlığı, yelkene formunu veriyor.
Bir katılmadığım konu da , şu gene kimse almayacak hadisesi. Cem Gür yapmış. Benim haberim dahi yoktu böyle bir teknenin varlığından. Kullandıkça hayran kaldım. Şimdi kısmet olursa az biraz büyüğünü yaptırmak hedefim. Bir yıl sürem var , deli gibi ders çalışıyorum. Ben yaptırınca belki bir başkası da böyle benim gibi yaptırmak ister belki. Kim bilir. ?
Yaptırmak istememin tek nedeni Tayo Mar bana yetmediğinden değil, sadece kendi teknemi yaptırmak istemem o kadar. Belki de yaptırmam. Başkaları etkilenir yaptırır.
Çılgın filan da değilim. Seri üretim ve ucuz imalat nedeni ile kaybedilmek üzere olan, binlerce yılda özümsenmiş, denenmiş form ve armadan bahsediyorum.
Yazdığım her şey teknik. Teknesini yatırım için almışlar için yazmıyorum. Tercihlerini eleştiriyorum o ayrı. Ne var ki bunda. ?
Al sana Ahmet, o tekneyi ona ben buldum. Fiber , markoni arma, torpil salmanın kıralı var. wing keel. Fiber. 8 m.
Dönüp, Ahmet 'e sakın bu tekneyi alma demedim. Üstelik Ahmet , elindeki imkanlar ile hepimizden çok daha kolay tekne yaptırabilecek durumda. İnebolu da Amerikalı kendi yaptığı teknesi ile fink atıyor.
Kaldı ki Ahmet 'e bu fuarda O 'na çok uygun , küçük motoryatlar baktık beraber.
34 feet üzeri yelkenli tekneler benim ilgi alanımda olmadılar. Gereksizler bana göre. Onları da başkaları yazsın, yazıyorlar zaten. Kimse yazmasa bile , fuarlar, lansmanlar, bangır bangır reklamlarla satıyor adamlar çatır çatır.
Ben alternatiflerin varlığını anlatmaya çalışıyorum dilim döndüğünce. Okuduklarımdan anladığım kadarı ile. Ne tekne tasarımcısıyım ne de bilmem kaç yıllık yelkenci.
Bana uygun , en doğru tekneyi arıyorum. Belki yaptırırım umudu ile .. Hepsi bu. Dilim sivri . avukatım iyi. Karşımdakiler de kibar dostlar zaten. Ben de yazıyorum işte.. İdare et. ;)
akşam zello ya gel. Orada kapışalım. :)
-
Bu noktalara şuradan geldik, Tiryaki, geçmiş geçmişte kaldı artık yeniliklere ayak uydurmak lazım kıvamında bir yazı yazdı.
Toplamından bunu mu anladn yahu :)
Len aynı taraftayız. Her kuruşunu bir odun yığınına yatıran obsesif bir adamım bende nihayetinde. Sonuna kadar savunurum tahta kayığı. Benim itirazım savunduğun değerler değil, öznel kriterlerinle eleştirdiğin olgular. Yahu adamın umurunda mı yelkenin trimi? Basıyor gidiyor, 2 knot eksik ya da fazla. Tercihi bu, bundan şikayetçi değil. Ana yelkeni basmak zor mu, sarma kullanıyor. Vinç zorluyor mu, elektriklisini koyuyor. Diyeceğim, bunda bir anormallik yok. Ben 5 knot'ı gördüm mü dünya umurumda değil, elimi sürmem yelkene :) Bardağım devrilmeden 5 knot görüyorsam dünyanın en mutlu denizcisiyim o an.
Hele Yengeç'te markoni armayı hayal et bir de. Bildiğin korkuyorum ben ana yelkenden. Çok büyük yahu. İlk kez sağlam bir sağanak yediğimizde 20 dereceye kadar tamam dedim, ama, frengiler suya girdiğinde atlarım :) Sonra alıştım, ayrı.
Başlayıp yarım bıraktığım tırhandil bölümünde uzun uzun anlattığım şeylerin bir çoğu senin söylemine paralel. Ne işi var lan tırhandilde motorun. Bu kadar oluyor işte. Uskur suyun bir karış altında. Ama motorsuz tırhandil yok artık. Hatta davlumbazı olmayan bile çok az.
Aman, neyse işte. Geçmiş geçmişte kaldı değil özeti; günün getirdiklerini de kabullenmek...
-
Tiryaki ,
randa yapıcaz senin tirhandili. O zaman bak nasıl gidiyo.. :)
not.. Davlumbazı sakın sökme. imza : bir dost.. :)
-
Sorun şu ki, siz markoni ile işte bilmem neyi kıyaslayıp valla bakın elin rumu, ingilizi ne etmiş siz şuradasınız dedikçe, bu dediklerinizden bilgi çıkmıyor.
Siz ne zaman diyorsunuz ki,Cıvadra şöyle olmalı, mizana böyle olmalı, seren yelkende rüzgar orsa seyirde şöyle apaz da böyle karşılanmalı, işte oradan bilgi çıkıyor, dediklerinizin bir anlamı oluyor.
Gerisi kalabalık, tartışma.