Off konu çok derinleşti..
Önce tartışacağımız konuları sınırlayalım. armalardan başladık , tekne boylarına kadar geldik.
Farklı tekne tipleri ve arma şekilleri var. Bunların gelişimini etkileyen , coğrafi koşullardan tut, sosyolojik yapıya kadar bir sürü faktör var.
Bu yazdıklarım benim şahsi görüşlerim, okuduklarımdan, yaşadıklarımdan öğrendiklerim. Kimseye dayattığım, doğrudur diye tutturduğum yok. Benim doğrularım yani.
Markoni armanın başarı ile uygulandığı çok güzel örnekler var. Folkboat mesela. Gövde ve üzerindeki arma öyle iyi tasarlanmış ki, düşün camadan vurmadan sert havalarda keyifli ve güvenli yelken yapmak mümkün.
Daha yeni Düsseldorf 'taki fuardaydım. Şu an için en önemli müşteriler charter firmaları. Charter firmaları, yelpaze kıçlı manyak konforlu tekneler istiyorlar. Tutarlı ve geçerli sebepleri var. İki haftalığına ailesi ya da dostları ile tatile çıkmış bir müşteri kitlesinin derdi asla yelkenler değil.
Çoğu yelken de bilen bu yabancı müşteri kitlesi için yelken ile seyir de 15 knota kadar kabul edilebilir düzeyde. ÇOk keyifli lüks , rahat bir teknede, güzelim koylarda demirlemişsin, keyfe diyecek yok. Kim takar armayı..Üstelik bu guruba kimi zaman dahil de oluyorum zaten. Bugün için böyle bir tekneyi kiralamanın maliyeti , yakıt, skipper hariç, 3500 Euro civarı. Bir haftalık böyle bir tatilin maliyeti , yediğin,içtiğin, koylarda , restoranlarda da birşeyler yediğini içtiğini düşünürsek 25000TL yi bulur. Hadi iki aile gittin diyelim, 12500 TLolur. Daha ulaşımı filan yazmadım. BU tür teknelerde kimse havuzluğun ortasında bir direk , yelken ve aksamını istemez. Ben de istemem. O yüzden bu teknelerde kech ya da yawl arma kullanılması düşünülmez zaten. O yüzden yok. Sanırım sorularından biri buydu.
Diğeri dünyayı dolaşan gezginler de yawl ya da kech kullanmıyor artık yazmışsın. Doğrudur. (Bülent gibi yapayım ) John Vigor 'un dediği gibi , önemli olan torpil salma ya da omurga salma ya da arma yapıları değil , önemli olan teknenizi ne kadar tanıdığınız ve tecrübeniz.
Ancak , bu gezginlerin bir çoğu çok düşük bütçeler ile bu işi yapan , gönül vermiş kişiler. Ellerindeki imkanlar dahilinde seyir yapmaktalar çoğu. Ancak nasıl bir tekne ile seyir yapmak istedikleri sorulsaydı verecekleri yanıtlar bence farklı olurdu. O yüzden , neden Vixen gibi bir tekne ile seyir yaptığını analtan yazıyı önerdim sana. Neden ahşap ve randa arma tercih edildiğini çok güzel anlatmış adam.
Ben burada farklı bir perspektif ile konuya yaklaşıyorum. Biz optimumu arıyoruz. en makul bütçe ile en denizci tekne tipi ve arması ne olmalı, ve bu sınırlamalar içinde en fazla rahatlığı arıyoruz.
Yine en son yaptığım gezide, Lizbon, Marsilya, Cenova, Barselona daki marinaları gezme fırsatım oldu. Özellikle lizbon benim için çok kritik idi. Sonuçta okyanusa çıkıyor adam. Hiç bizdeki kadar büyük tekneler görmedim bu marinalarda. 22 feet civarı tekne sayısı çok fazla ancak genellikle 28-34 feet civarı tekneler tercih ediliyor benim gördüğüm. Üstelik azımsanmayacak kadar çok ahşap tekne var. Ki sanırım bunların çoğu , endüstriyel ahşap kullanılarak imal edilmişler.
Üstelik bizdeki kadar yeni tekne neredeyse hiç yok. O yüzden ciddi şekilde sömürüldüğümüze daha da inandım bu son geziden sonra.
Gelelim armaya, benim okuduklarımdan anladığım, 32 feet ten sonra teknelere bir ikinci direğin eklenmesi gerekliliği. 32 feet üzerinde de sloop arma kullanmak benim kriterlerime göre çok riskli. Bana göre 28 feet 'e kadar yawl, sonrasında kech, ya da uskuna tercih edilmeli. ancak orsa performansı ve hız isteniyor ise bence uskuna tercih edilmeli.
Neden 28 feet 'e kadr yawl dedim. ? Çünkü yawl armanın en büyük özelliği ve pratikliği, mizana direğine bağlı bocurum yelkenin tekne güvertesinin dışında kalması. ancak 28 feet ten sonra tekne büyüdüğünden kech , ya da uskuna daha kullanışlı oluyor gördüğüm.
Şimdi yine senin sorularına dönersek, Neden ikinci bir direk konuluyor? Öyle değil mi ya ? ilave bir maliyet. Çünkü tek direkte markoni armada yelken alanı tehlikeli düzeyde büyüyor.
O yüzden de , modern diye tabir ettiğimiz yelkenli teknelerde , 15 Knottan sonra camadan vurulmak zorunda kalınıyor. Çünkü yelken alanları çok büyük ama tekneler boyutlarına göre çok hafifler. 10 dereceden fazla bayıldıklarında ise teknede suratlar asılmaya başlıyor zaten.
Markoni armanın orsaya yatkınlığı ve sürati isteniyor ise , yüksek direklere mahkumsunuz. Yüksek direk, daha büyük yelken alanı, gurcata, vinçler demek. Markoni arma da yelkenler yukarıya doğru. Ancak geleneksel yelkenliler de yelken alanı tekneye yayılmış durumda. O yüzden civadra ve Bumkin var.
Oysa biz optimumu arıyoruz. En küçük ve kullanılabilir yelken alanı ile en yüksek hız, ve kolay kullanım. Küçük ve parçalı yelkenler , hem abarmak hem de maliyetleri düşürmek adına çok önemliler. Bocurumu 450 TL ye , flok için ise 850 TL fiyat almıştım geçen yıl. Bülent'in cenovayı kaça yaptırmıştı acaba üç yıl önce..
Gelelim şu teknede yaşama konusuna. Bana haksızlık ediyorsun derken işte bunu kastetmiştim. Geçen yıl Tayo Mar ile 22 gün seyir yaptım Kuzey Ege de. Daha bir 15 günüm varı ancak malum temmuz ayında dönmek zorunda kaldım. Tek başıma seyir yaptım. Benim için tek problem , yanlız başıma olmaktı. O kadar.
Teknede yaşamak diye bir şey yok aslında bana göre . (şimdi yine dayatma diyecek ) Çünkü insan bir kara hayvanı. Karayı özlersin. Yani marina da bağlı şekilde teknede yaşamak bana göre teknede yaşamak olmuyor. Çünkü 50 feet de alsan sıkılmadan mümkün değil, ayağın karaya bir basacak, bir restorana, bir kafeye gidip , rahat rahat oturacak ve sosyalleşeceksin. Çarşı pazar gezecek, birşeyler alıp, gelip teknende pişirip yiyeceksin, içeceksin. Marina da ya da kumsalda yeni tanıştığın arkadaşlar olacak, bereberce koy koy gezip, muhabbet edeceksin.
Bana göre bir yelkenli, beni hiç görmediğim koylara ve mekanlara taşıyan bir araç. Ama sonuçta bir araç. Ev değil yani. O yüzden bu yıl ki seyir için çok farklı planlarım var. Dingi ve bot bir elzem. Çünkü kumsalda çadır kurmak, ateş yakmak, karşıdan koyda demirlediğim teknemin o hafif salınışlarını izlemek istiyorum bu sene.
KOnuyu dağıtmayalım. Neden yawl ya da kech artık yapılmıyor konusuna dönelim. Ya da ahşap? Çünkü batıda işçilikler çok pahalı. Kar marjları çok yüksek. Bizdekinin tersine batıda imkanı olsa çoğu fiber yelkenli teknesi olan ahşaba döner. Benim izlenimim bu yönde.
40 -45 bin Euroya Türkiye de bir BCC imal edebilirsin mesela. Bu kardeşin, bu konuda manyak gibi çalışıyor bu aralar.
Yine konuyu dağıttık. 30 Knot rüzgara gelelim. Yıl ortalaması Marmara da rüzgar hızı yazın 20 knot, kışın 15 knot üzerinde. (İyi ki böyle yoksa nefes alamayız ) 30 knot havada teknenizi hiç baymadan, seyir yapabilirmisiniz ? Üstelik küçücük zavallı bir 22 feet tekne ile ?
Ben yapıyorum işte.O yüzden bu teknenin her bir özelliğini keşfettiğimde hayretler içinde kalıp, buralarda yazıyorum.
Sadece farklı armalar olduğunu , farklı çözümler olduğunu hatırlatabilmek adına.. Çünkü zaten isteseniz de bu gün satın alabileceğiniz böyle bir arması olan bir tekne yok.
Yine Vigor amcanın dediği gibi,
kol gücünle çapanı çekebildiğin, yelkenini toplayabildiğin tekne senin için en uygun teknedir.