Heyamola Hey
Tersane => Tekne Yapımı => Konuyu başlatan: ersinboke@icrs.com.tr - 23 Eylül 2018, 07:18:31
-
sildim . Daha derli toplu yazacağım.
-
Tekne tasarımcalırının denizci olmalarını geçtim, iyi bile denemez.
O kadar uygunsuz kullanım noktaları var ki...
Mesela benim hem 2008, hem 2103 Bavaria’da, kıç ıstralya ikiye bölünerek, sancak ve iskeleye geliyor. Ve her iki tekne de çift dümen ve dümenci oturakları da yanda.
Dümen başında ayaktaysam, kenarlara doğru her hareketimde başımı vuruyorum. Üstelik selvi boylu filan da değilim.
İç tasarımlar daha da beter. Yine bu 2013’de, elektrik panosuna ancak yandan yaklaşmak mümkün. Karşıdan bakacaksam, minderlerin üzerine çıkmam lazım. Yandan bakınca da göstergedeki bilgileri okumak mümkün değil. Tekneye 220 bağlandıysa, elektrik gelip gelmediği anlmak da bir mesele. Yine mindere basıp, bir kapak açıp, içindeki sigorta panelindeki ışığın yanıp yanmadığı, ters akım ışığının yanın yanmadığı kontrol ediliyor.
Daha da yazarım. Sen hele bir deyeceklerini de... bakalım ne kadar uçacaksın?
-
Malum bir süredir yelkenli tekne planı arayışım var. En son Buehler 'in tasarımı ilgimi çekmişti. Tam da yazışacak iken adamcağız vefat etti.
Proje çok içeme sinmişmiydi? Hayır . Ama baktıklarım arasında istediklerime en yakın olan bu idi. Arma hariç. Zaten yazışmanın konusu da buydu.
Hepi topu beş yıllık bir yelken tecrübesinden sonra benim öğrendiklerim ile gerçekler arasında öyle büyük farklar var ki.
Sadece kullanan olarak ben bile bunları bilebiliyorsam, bir tasarımcının da benim bildiklerimi bilmesini istemem çok mu ?
Bence değil.
Cumartesi günü Kalamış 'te düzenlenen etkinlikte Tanju Kalaycıoğlu 'nu dinlerken kafamdan bunları geçiriyordum.
Anlıyorum piyasanın talepleri var .Bir profesyonel olarak o taleplere göre hareket etmek zorundasınız. Ancak bir tasarımcı hiç mi " olması gereken " bir tekne tasarlamak istemez? Yapılsın ya da yapılmasın önemli değil.
Örnekler ile gidelim. Teknelerde denizin altında bulunan tek hareketli parça pala. Seyirde palayı kaybettin mi bittin.
Şİmdi eskiden bu pala teknenin hemen arkasında görünür iken , şimdiki teknelerde kıçta dinlence konulduğundan
Bizim zavallı pala teknenin altına kaydırıldı.
Bakınız şu ilgilendiğim 35 feet tekne ile 23 feetlik Tayo Mar 'ın pala ebatları nerede ise aynı. Geçenlerde çoğumuzun tanıdığı " çok bilen " bir yelkenci omurga salma dümen dinlemez en az 3 tekne boyu önceden tornistana başlamak lazım diye hararetle anlatıyordu. Nereden buldun marinada 3 tekne boyu alan? Eee nasıl girip çıkıyoruz biz o zaman?
Tornistan da dümen " geç " dümen dinleme her şeyden önce pala nın nasıl konumlandırıldığı ve boyutu ile ilgili.
Konumuza dönersek, koca tekneler için gerekli olan pala alanı büyüdüğünden tasarımcılar skeg pala dan vazgeçiverdiler. Sap gibi aşağı doğru uzanan palalar ile her yıl bir çok dümen kazası yaşanıyor.
Dönünce çok güzel konuşma yapan Türk tasarımcıyı dinledikten sonra yaptığı tasarımları inceledim. Klasik ahşap tekneler ile ilgili böyle güzel bir konuşma yapan bir tasarımcının sitesinde en azından böyle bir tekne tasarımı beklerdim. Bulamadım.
Yine Tanju Kalaycıoğlu'nu dinlerken Kayık adı altında bir dernek olduğunu öğrendim. Sonradan gidip kendisi ile tanışıp, dernek ile ilgili bir kaç soru sordum. Meğerse ahşap tekne üreticilerinin kurduğu bir dernekmiş. Yani benim gibi ahşap tekne sahibi olanları almıyorlarmış. Ben de saf saf nasıl üye olabilirim diye sordum iyi mi :)
Ahşap tekneler ile ilgili karınca kararınca sosyal medyada gezinen ben denizin böyle bir dernekten haberdar olmaması kimse kusura bakmasın ama benim hatam değil. Bu Kayık derneği 2013 yılında kurulmuş. Sitesinde etkinlikler bölümünde hepi topu iki etkinlik yapmış. İlk etkinliğinde yurt dışından önde gelen kimi basın mensupları ve yazarlar davet edilmiş ve tersanelerimiz v.s. gezdirilmiş. Aynen şöyle yazıyor ;
" Classic Boats dergisi Editörü Dan Houston, Yachting World Editörü David Glenn, Boat International Yazarı Bruno Cianci, Nautica Yazarı Luca Sordelli ve Yacht Emirates Yazarı Shaun Ebelthite yer aldı."
BU adamlar her kimse, çağrıldıklarına göre önemli olduklarını varsayıyoruz , yemiş içimiş ve ülkelerine dönmüş sonra ne yazmışlar acaba bizim ahşap teknelerimiz ile ilgili diye merak ederseniz hiç bir bilgi yok ama :P
Koca koca firmalar bir araya gelmişler 2013 yılında bir dernek kurmuşalar hepi topu iki etkinlik yapmışlar , yapılanlarda bunlar. Oysa ki daha geçen sene Cruisers forum da bizim guletlerin nasıl da kalitesiz imal edildiği ile ilgili atıp tutuyorlardı.
Sonra yazınca kabahat oluyor , forum ve misyonu ile ilgili yazı yazarken. Bizim hepi topu bir buçuk yıllık Heyamola da bunlardan çok aha fazla etkinlik yapmışız. Ben tek başıma yabancı forumlarda Türkiye ile ilgili daha çok yazı yazmışım.
Cem Gür 'ün yazdıkları ? Üstelik Garibim (kusura bakmasın ama doğru tabir bu ) Emekli maaşı ile tirhandil yapmaya çalışıyor randa arma. Burada desteklemeye çalışıyoruz elimizden geldiğince. Oysa Kayık diye derneğimiz varmış. Koca koca firmalar hepsi. Destekleseler ya orjinal bir tirhandil yapan kimseyi. Yurt dışında olsa bu iş belgeselini çekerler.
Sadece o etkinliğe harcanan para ile 4 defa tirhandilini bitirirdi Cem Gür. Ya Tiryaki ye ne demeli? Adam gerçek bir tirhandil yaşatmaya çalışıyor üç otuz kuruş ile. Kayık derneği yardımcı olamaz mı Tiryaki ye ? koca koca tersaneleri her bişeyleri var üstelik. Yani para da vermeyecekler ha.
Neyse efendim , konuyu dağıtıyoruz yine.
Biz de olmasını beklemiyorum zaten ama , inanın benim yaptığım araştırmalara göre dünya da da yok.
Çünkü yelkencilik , artık bir yarış sporu olduğundan tüm gelişmeler de bu yönde olduğundan, yarış teknelerine kullanılan tasarımları gelip gezi teknelerine de kullanıyorlar.
BU saatten sonra tekne tasarımı yapacak halimiz de yok ki kardeşim.
-
KÜDENFOR Koç Üniversitesi Denizcilik Forumu yakından izlenmeli.
Çalıştay dokümanlarını yayınlıyorlar https://kudenfor.ku.edu.tr/dokumantasyon/ (https://kudenfor.ku.edu.tr/dokumantasyon/)
Em. Amiral Cem GÜRDENİZ'in bir sunumundan; https://drive.google.com/file/d/0B0ikEfBrano8dHZXZ0c3cXdKTUE/view (https://drive.google.com/file/d/0B0ikEfBrano8dHZXZ0c3cXdKTUE/view)
- Halkın ve Devletin deniz bilinci gelişmemiştir.
-Denizcilik sektörleri parçalı yapıda ve bütünsellikten uzaktır.
-Her sektör ben merkezlidir.
-Sektörler aynı derecede büyüyememiştir.
-Tanıtım ve bilinçlenmede Devlet politikası yoktur. Medya ve halkla ilişkiler desteği yoktur.
- 8.333 km kıyı şeridi 175 liman.
-84 marina 29.000 tekne
ABD 19.000 marina
İsveç 1.000 marina
İtalya 380 marina
* AMATÖR DENİZCİLİK
Kıyısı olmayan ülkelerin daha gerisindeyiz:
- Türkiye'de 2.218 kişiye 1 tekne
- Yunanistan 78 kişiye 1 tekne
* YELKEN KULÜPLERİ
- Türkiye 66 kulüp 1.800 yelkenci
- Fransa 4.00 kulüp 550.000 yelkenci
- G.Kore 750.000 yelken öğrencisi
-
Çünkü yelkencilik , artık bir yarış sporu olduğundan tüm gelişmeler de bu yönde olduğundan, yarış teknelerine kullanılan tasarımları gelip gezi teknelerine de kullanıyorlar.
Tam böyle bence de.
Bu çağ ve muhtemel önümüzdeki çağlar da, hız, bir an önce erişmek, bir an önce gidilecek yere gitmek, bir an önce tanışmak, bir an önce kavga etmek, bir an önce evlenmek ve mümkün olan en kısa sürede boşanmak, bir an önce çocuk yapmak ve elden gelse çocuğun bir an önce kendi ayakları üzerinde durması için zamanı ileri sarmak, mümkün olan en uzun süre yaşamak ama bir an önce cennete gitmek üzerine kurulu.
Bu açıdan bakıldığında Kumkuyu'dan Bodrum'a 72 saatte gitmek, bu çağda akıllı insan işi değil. O halde denizlerde sahiden çoğalmayalım. Bir tek bizim gibi deliler kalsın.
Bu arada Matay, benim 2002 Bavaria'da dediğin defolar yok.
-
Konu içinde bir çok konuyu barındırıyor. Ama asıl konuya dönersek, araba tasarımcıları da benzer durumdalar. Eğer kendileri kullansalar kesinlikle tasvip etmeyecekleri ergonomiden uzak şeyleri yapmazlardı. Tabi ki teknelerde bu daha belirgin. Dönemsel olarak farklı farklı tekne sahibi olanlar bunu daha net gözlemleyebiliyorlardır.
-
Bu arada Matay, benim 2002 Bavaria'da dediğin defolar yok.
Ne mutlu; aslında, Ersin’i ve klasikçileri haklı çıkaran bir durum.
Bazı gelişmelerin ergonomiye etkisinin ne olacağını görmeden yapılan ve sonra da önem verilmeyen detaylar bunlar.
Ersin, makro gidiyor, ben de mikro devam edeyim:
Mesela benim şimdiki Bavaria’dan bir örnek daha...
Kıç platformu: neredeyse 4 m2 ve haliyle ağır. Evet bir demir yerinde bağlıyken açıldığında çok keyifli... Akşam üzerine sandalye masa kurup denize sıfır keyif yapabiliyoruz.
Ama açmak için elektrikli kollar lazım. Elektriğini geçtim, kollar en çok bozulan unsur. O nedenle, son modellerinde tekrar makaralı sisteme döndüler. Bozulunca yapılacak bir şey yok, kolları söküp manuel kullanmaktan başka. Ama onun için de ya palanga sistemi kurulacak, ya da vinçten destek alınacak. Hadi bu ufak ihtimal.
Yanaşırken bir iskeleye tekneden birisinin atlaması gerekiyorsa, mecburen kapak açık yanaşıyorsun. Ama o kadar geniş ki... İki tekne arasında girerken, kaçırırsan çizgiyi, boynuz gibi sokma ihtimalin var yandaki teknenin bordasına. En iyi ihtimal, uzuuun bir çizgi.
Hadi girmeden değil, girdikten sonra açayım dedin: bir parmak açma düğmesinde, feribot kapağı gibi 1/2 dakika sürüyor. O sırada, tekneyi stabil tutma mücadelesi sürüyor.
Bir senaryo da şu: diyelim dalgalı denizde, denize adam düştü. Teknenin kıçında o platformu açacaksın, tekne baş kıç sallanırken o platform şaaaap şaaaaap diye olanca ağırlığı ve teknenin yükü ile suya çarpacak. Teknenin önündeki depodan merdiveni alacaksın, yerine takacaksın, adamı sudan alacaksın. Ama kısmen bunu düşünmüşler, teknenin dibinde bir acil durum merdiveni var. Küçük bir kulbu çekiyorsun, içinden ip merdiven çıkıveriyor. Ama sen de orada kalıyorsun, çünkü bordayı nasıl aşacağın muamma. Yeni modellerinde, nispeten bunu çözmüşler, iki krom basamak eklemişler.
O yüzden ben bu tekne ile uzun yol yapmazdım. Asla. Ama işte Hisarönü, Yünan adaları filan 3-5 saatlik seyirlerde sorun olmuyor. Yanışınca da, büyük yaşam mahalli, bunları unutturuyor.
Ama bu teknenin Class’ı A’dır, Okyanus geçer, diyen de, onaylayan da, bence benim bilmediğim bir şey biliyor.
Tabii, sakin havada bunlar sorun değil.
-
Yeni modellerinde, nispeten bunu çözmüşler, iki krom basamak eklemişler.
Ama bu kadar temel bir şeyi nasıl atlarlar? Sorun tam da burada sanki? Yani kamaralardaki ergonomiye aykırı bir durumdan söz etmiyoruz. Bir kayık sudayken olabilecek bir tersliğin göz ardı edilmesinden söz ediyoruz. Koyda adam öldürür bu yapı.
Aklım almıyor.
-
İyi ya işte .. Şimdi buna çok şaşırdın ya.. Mahmuz gibi önde paslanmaz prıl pırl demir taşıyorsunuz. En az böyle ciddi iki kaza hatırlıyorum . Oysa bildiğim demirn böyle taşınmaması gerekiyor.
-
Orası biraz karışık.Bizim de civadralarımuz var.
-
Orası biraz karışık.Bizim de civadralarımuz var.
Değil mi?
Ve benim söylediğim, en temel en basit şey. Denize düşen adam nasıl bir daha çıkacak ? Tabii şu da denebilir, eskiden bu nevi güvenlik önlemleri mi vardı? Muhtemelen yoktu ama tekneler bu kadar az mürettebatla bu kadar yol yapmıyorlardı sanki. İnsan hayatı da bu denli değerli değildi. Fabrikalardan biliyoruz. Güvenlik bu çağın temel sorusu/sorunu. Bu çağın temel sorusu, bu çağın üreticileri tarafından nasıl atlanabilir?
-
İyi ya işte .. Şimdi buna çok şaşırdın ya.. Mahmuz gibi önde paslanmaz prıl pırl demir taşıyorsunuz. En az böyle ciddi iki kaza hatırlıyorum . Oysa bildiğim demirn böyle taşınmaması gerekiyor.
Öyle demir taşınmaması yarışlar için geçerli bir kuraldır.
Gezi teknelerinde ben onu bir risk olarak görmüyorum. Zaten birine kafadan giriyorsan, demir olsa da olmasa da ciddi sıkıntılar yaşanır.
-
Orası biraz karışık.Bizim de civadralarımuz var.
Değil mi?
Ve benim söylediğim, en temel en basit şey. Denize düşen adam nasıl bir daha çıkacak ? Tabii şu da denebilir, eskiden bu nevi güvenlik önlemleri mi vardı? Muhtemelen yoktu ama tekneler bu kadar az mürettebatla bu kadar yol yapmıyorlardı sanki. İnsan hayatı da bu denli değerli değildi. Fabrikalardan biliyoruz. Güvenlik bu çağın temel sorusu/sorunu. Bu çağın temel sorusu, bu çağın üreticileri tarafından nasıl atlanabilir?
Bülent, bunu ikiya ayrımak lazım: teknede adam var mı, yok mu?
Teknede adam yoksa, marina da bile düşsen sorun.
Teknede adam varsa, indirir merdiveni kıçtan ya da yandan alır (alabilir) Ama bu yeni Bavaria’larda (sadece Bavaria da değil, bir çok marka ve modelde, platform açmadan adam alamazsın. Platform açıkken de bir cüssesine, ve baş kıç dalgada oluşacak yükü gözünün önüne getir. Kırılır o platform, yoluna kıçın açık devam edersin.
-
Evet Matay, ben de aynı şeyi söylüyorum; tek başına ya da tecrübesiz/bilmeyen mürettebatla seyir yapan o kadar çok kişi var ki artık. Hatta tekneyi kullananların çoğu da tecrübesiz, öngörüsüz.
Bir olay biliyorum. Kayıkta 4 kişiler. Adamın karısı denize girmek istiyor. Adam eşini kırmıyor, duruyor. Tekne demirde değil. Açıktalar. Motor stop. Kadın denize giriyor. Her ne olduysa, kadın panikliyor. Adam eşimi kurtaracağım diye suya atlıyor. Tekne kendilerinden uzaklaşıyor. Teknedekiler hayatlarında ilk kez bir yelkenliye binmişler. Bizim adamın aklı karısına ulaştığı zaman başına geliyor. Güçlükle, bağır çağır tarif ediyor motoru çalıştırmayı. Teknedekiler sallan yuvarlan zor bela yanaşıyorlar. Allahtan deniz durumu o kadar kötü değil. Çıkıyorlar kayığa.
Böyle bir teknede böyle bir anda bir de merdiveni tarif edeceksiniz...
-
Tabii bazen fazla senaryo üretiyoruz. O nedenle de uç noktalara gidebiliyoruz.
Muhtemelen ben hayatımda hiç açık deniz seyri yapmayacağım. O nedenle bazı riskler gerçekten çok düşük.
Ama daha önce yukarıda yazdığım “kafa çarpma” ve “platfomlu/suz yanaşma” konuları her seferimde bana sıkıntı yaratıyor.
Yazmayı atladığım bir konu da: çarmık telleri. Çarmık telleri bordadan çıkıyor ve kısa çarmık, başa giden yolda engel oluyor. Eğilmeden, yamulmadan geçmek mümkün değil. Hele elde bir şey taşıyorsanız...
-
Kapalı platformlar ve yüksek borda, sanırım denize adam düşmesi ile alakalı değil. Şimdi efendim millet binip bunlarla sivri adaya fakan gitmiyor. Timsahların, fokların, ayıların falan yüzdüğü yerlere gidiyorlar ya. İşte o zaman o dinlencelerde kutup ayısı falan güneşlenmesin diye yapıyorlardır zannımca. Denize düştükten sonra bir çok kayıkta iş çok zor, bu yüzden teknedekilere ne yapacaklarını baştan iyi anlatmak lazım sanki.
-
Değil mi?
Ve benim söylediğim, en temel en basit şey. Denize düşen adam nasıl bir daha çıkacak ? Tabii şu da denebilir, eskiden bu nevi güvenlik önlemleri mi vardı? Muhtemelen yoktu ama tekneler bu kadar az mürettebatla bu kadar yol yapmıyorlardı sanki. İnsan hayatı da bu denli değerli değildi. Fabrikalardan biliyoruz. Güvenlik bu çağın temel sorusu/sorunu. Bu çağın temel sorusu, bu çağın üreticileri tarafından nasıl atlanabilir?
Gece tekneye izinsiz çıkmak isteyen olursa biraz olsun geciktirmek amacıyla düşünülmüş olabilir.
Diğer yandan bu güvenlik meselesi nedeniyle bir çeşit açık göz altındayız. Dolmuşlarda, taksilerde kameralar var. Ayrıca OGS, HGS gibi haltlar ve yoldaki kameralarla izleniyoruz. Ödemeli televizyon kanalları ve internet aboneliklerinde ilgi alanlarımızın izlenebilmesi nedeniyle bizi bizden iyi tanıyorlar. İstenirse bu da güvenlik gerekçesiyle açıklanabilir. Cep telefonlarını saymıyorum bile. Bunlar aklıma gelenler. Peki bizi takip edenlere karşı bizi kim koruyacak?
Sabah sabah başınızı ağrıttım. Kusura bakmayın.
-
Bildiğimden çok emin olmadan, dolayısıyla sorulursa kaynak gösterebilir durumda olmadan bir şey yazmayı sevmiyorum ama bu defa bir kerelik yazayım.
2000'lerin başında kural olarak teknelerin denizden de halatını çekerek açilabilen diştan kıç aynaya bağlı bir deniz merdiveni olmasını şart koşan düzenleme vardi seri imalat tekneler için diye anımsiyorum...( artık bu bir Lloyd ve benzeri kurumların veya CE belgesi almanın kuralı mıydı, hatırlamıyorum ).
O dönemin teknelerinde bu kuralı asgari biçimde yerine getirebilecek, lütfen kıç aynaya iliştirilmiş merdivenler mevcuttu. Kiç platform iyice moda olduktan sonra bu tedbir de terk edildi. Yönetmelikler mi değişti, imalatçilar mı aldirmaz oldu bilememiyorum.
-
Bu teknenin tasarımına bayılıyorum,hayallerimin teknesi bana göre,bu boyda her şeyi düşünülmüş,param olsa bir dakika düşünmem :)
Hallberg-Rassy 310
-
Bana göre HR nin tarihinde yaptığı en kötü tasarımı beğenmişsin. :)
-
Bana göre HR nin tarihinde yaptığı en kötü tasarımı beğenmişsin. :)
Ersin yaşlanıyorsun acilen gözlük edinmen lazım :)
-
Minik mücevher :)
-
Direği takılı değil, arması ne görünmüyor . Muhtemel yine cenova drive bir tekne. Vinçlerden ana yelken iskotasının dümene yakın olmadığı görülüyor. Video ev videosumu , yelkenli tekne videosu mu belli değil. Mobilyalarını beğendi isen evet rakip teknelerinden daha iyi ama eski bir modeli ile bile rekabet edemez.
-
Hatırladığıma göre %102 cenova var, istenirse ana yelken arabası konuyor, her durumda ana yelken iskotası oldukça el altında gibi duruyor...
Biraz ufak gibi ama kesinlikle iyi bir yelkenli bence, biraz kıvrak olduğu kesin...
-
Denizci ve tasarımcı kelimeleri aynı cümle içinde kullanıldığında aklıma gelen ilk isim Henri Amel oluyor. Yıllarca çok iyi düşünülmüş, emsallerinde çok farklı çözümler sunan, tekne sahibinin güvenliğini ve konforunu ön planda tutarken, olabildiğince denizci tasarımlara imza atmış bir adam.
Bir çok yanı ile yatçılık camiasında sıradışı ve özel bir yeri vardı rahmetlinin. Ancak, kendi yaptığı teknelerden, papazın kayığına terfi eder etmez Amel tekneler de piyasa şartlarına ayak uydurmak ve dizaynlarını modernleştirmek (!) zorunda kaldı.
-
Çekimi gopro ile yapmışlar (gölgesi var bir sahnede) Çekim ayarı "wide" olarak yapılmış. O yüzden çok geniş görünüyor. 3.10 eni olan teknenin videosu bu kadar geniş olamaz diye düşünüyorum.
Muhtemelen buna vereceğiniz aynı parayla ünlü fransız markalarının 40 feet teknesini de alabilirsiniz :)
-
Direği takılı değil, arması ne görünmüyor . Muhtemel yine cenova drive bir tekne. Vinçlerden ana yelken iskotasının dümene yakın olmadığı görülüyor. Video ev videosumu , yelkenli tekne videosu mu belli değil. Mobilyalarını beğendi isen evet rakip teknelerinden daha iyi ama eski bir modeli ile bile rekabet edemez.
Ersin bu direkli olanı :)
-
sevgili Ali , HR muhteşem bir tekne..
Ancak teknelerin denizciliğini belirleyen kimi kriterler var. Oğuzhan bununla ilgili çok iyi bir exel tablosu da yapmıştı ancak,
Kısaca özetlemek gerekir ise
displacement (taşırdığı su ağırlığı) / length (uzunluk)
Bu oran ne kadar yüksek ise tekneler ağır ve uzun yola uygun tekneler olarak tanımlanıyor. Bunlar ağır tekneler ve hafif havalarda öyle uçup gitmiyorlar. 200 300 gibi oranlar optimum değerler. Örnek Ahmetin Hunter 233
Baba Tunca 379 ! 380 sonrası ultra heavy yeni çok ağır sınıfına giriyor. Benim ilgilendiğim CT 35 ise 390 !
Şimdi sıkı dur. Tayo Mar 'ın oranı 449 !!
Şimdi bu değerlere göre Tayo Mar , hiç bir yere kıpırdayamıyor olmalı. Ama öyle değil işte.Neden değil ?
Çünkü bir de yelken alanı / taşan su ağırlığı oranı var. BU oran da teknenin performansını ortaya koyuyor kabaca.
Hunter de bu yaklaşık 17 . Baba Tunca da 15 (Gerçi mustafa abinin kimiyelkenler daha büyük ) CT 35 te 11 .78
Tayo MAr da ise 16 .38 üstelik top sail hariç . 10 ve altı ise Motor sailor oluyor. BU durumda CT 35 performansı en düşük yelkenli kıyasladıklarım arasında.
Bir de ballast /displacement oranı var ki bu da doğrulma momentini simgeliyor. Hunter 38 , Baba Tunca 40 , CT 35 32, Tayo MAr 29 .
İşte bu üç oran tekneler ile ilgili yorum yapmanda faydalı oluyor. Gördüğün üzere CT 35 bu anlamda performansı en düşük tekne. Tayo Mar ise 7 m olduğu halde nasıl okyanus teknesi özellikleri taşıyor çok rahat görülüyor.
ancak bu oranlar bana göre bir tkekne ile ilgili sadece bir ön fikir verebilir bana göre. Teknenin performansı için bakılacak çok başka özel kriterler de var bence. Formu en önemli kriterlerden biri.
Bir ara ciddi ilgilendiğim Tahiti Ketch 408. 30 feet tekne 8 tonun üzerinde, Aynı boyda doğrulma momenti %40 olan Baba Tunca 5670 kg. CT 35 , 5 feet daha uzun olduğu halde 7666 kg.
HR yi de sen bul :) sailboat data da vardır muhtemelen.
-
Ali sevmez öyle hesap kitap işlerini, gönlünü kaptırdıysa tamamdır! :D
Onun için ben buldum HR310'un datalarını, fena değilmiş, vurma o kadar! ;)
(https://i.hizliresim.com/NDjLqO.png)
-
eh işte .. :)
-
Sen HR'ye eh işte dedin ha, vaaay, kavgada söylenmez :D :D
En azından içine girilince ayakta durulabiliyor, yatak boyları da benden uzun :)
Vurma şu hayallerime bu kadar, fıstık gibi tekne işte, sadece fazla pahalı, başka kusuru yoktur..:)
-
Değerleri mükemmel. Muhtemel son derece seri oturaklı iyi tasarlanmış bir tekne.
Ancak bu değerler daha çok fiber tekneler için düşünülmüş değerler. Daha çok 30 feet ve üstü teknelerde daha doğru sonuçlar veriyor. Çünkü formüllerin çoğu ampirik. Bir kabule dayanıyor yani.
Bu açıdan mesela Tayo Mar çok ama çok ağır bir tekne olarak düşünülüyor. Oysa yine Cem Gür den öğrendiğim üzere Amerikan tekneleri daha " şişko " imal ediliyor. Ya da üçgen vücutlu diyelim. Böyle olunca daha çok deplasmana sahip oluyor. Deplasman çok olunca ağırlıkta boya göre çok çıkıyor.
Oysa bu şarap kadehi formunun en büyük özelliği salmanın suyu bıçak gibi keserken , gövdenin de su üstünde yüzmesi. O yüzden böyle ağır olduğu halde hızlı gidiyor. 7 m teknede 6,5 knot önemli bir değer.
Zaten CT 35 ile ilgilenmemin temel nedeni de bu . Omurga neredeyse Tayo Mar ile aynı.
Muhtemel kimse ilgilenmeyecek ancak yine de yazayım burada bir yerde bulunsun. Malum ilk başlarda Tahiti Ketch üzerinde ciddi çalışmıştım. Cem Gür projelerini getirdi. Antonio Dias ile yazıştık v.s.
Tablo şu . Tahiti Ketch kabuğuna ne arma koyarsan koy , ancak belli bir derece etkili olabiliyor. Yine bu konuda ciddi bir yazı okumuştum .
Şİmdi bu CT 35 in arması zayıf. Yelken alanı küçük. arma , Markoni. Oysa ana yelkeni markoniden randaya çevirebilirsen ortaya uskuna kadar hızlı bir tekne çıkabilir.
Çok daha manyak fikirlerim var ama tekne müsaitmi bilmiyorum. Çılgın proje şu. Mizana ile ön direğin yerlerini değiştirmek. Böylece CT 35 oluyor sana uskuna. Hesap kitap etmek lazım tabi. Öyle atıp tutmakla olmaz.
-
O değerler galiba HR 31 tipine ait, artık üretilmiyor, 310 için hesaplamak lazım...
Hiç kıyaslamadım, bilmiyorum ama Tayo-Mar ile aynı boy ve aynı ağırlıktaki bir yoğurt kabının yelken alanı herhalde daha azdır diye düşünüyorum, doğru mu ?
Eğer öyleyse Tayo-Mar'a o yelken alanını koysan herhalde performansı düşecektir, yoğurt kabına Tayo-Mar'dakine eşit yelken alanı koysan ne olur şimdi bilemedim :)
-
Bu tartışma doğru argümanlarla gitmiyor bence.
Çünkü kıyaslanan teknelerin kullanım alanları ve üretim amaçları arasında ciddi farklar var.
Mesela masaya bir Vandée Globe yoğurt kabı koysak kıyaslama için.
Buyrun bir örnek: tek başına kullanılabilen bir yoğurt kabı
https://m.youtube.com/watch?v=GLobesQDSAU
-
Thomas Gilmer Blue Moon 'u standart bir yelkenli olarak tasarlar . bu durumda yelken alanı sadece 26 m2 dir. ancak randa arma bir yol olarak ikinci bir arma daha tasarlar. Bu arma 36 m2 idi diyor kızı bir yazısında. sailboatdata da 38 m2 olarak verilmiş. Cem Gür'ün dökümanlarında , pik, valena ve kontra flok hariç diyor. Bunlardan ben pik yelkeni kullanıyorum. BU yelken de 3 m2 civarında. Bu durumda Kullandığım yelken alanı 43 m2 oluyor ki bu arma için Gilmer şöyle yorum yapıyor.
"inefficient, clumsy, complicated, confusing, requires tending many sheets and is, on the whole all fuss and bother".
Yani güvensiz , hantal, karmaşık , kafa karıştırıcı birçok parça yelkeni olan , rahatsız edici derecede kalabalık olarak yorumlamış.
BU armayı kullananları da ;She will, for the foolish one who rigs her thus, provide a thrilling sail.
Bu heyecan verici armayı kullananları da ahmak olarak tanımlamış. :)
43 m2 gerçekten de 7 m bir yelkenli için büyük bir alan. Tam arma seyir yaptığımda tam da tasarımcısının yazdığı gibi heyecanlanmamak mümkün değil.
Tam arma giderken hava yükselince " nasıl kapatıcam ben bu kadar yelkeni? mok mu var hepsini açıyorsun, ikisini de açsan gidiyor zaten salak " dediğim çok olmuştur. Gilmer de bunu kastediyor olmalı :)
-
;D ;D ;D
-
Tüm bu anlattıkların, esasen niye yelken kültürü olan ülkelerde, eski klasik teknelerin yelken eğitim teknesi olarak kullanıldığın en somut örneği.
-
Bu tartışma doğru argümanlarla gitmiyor bence.
Çünkü kıyaslanan teknelerin kullanım alanları ve üretim amaçları arasında ciddi farklar var.
Mesela masaya bir Vandée Globe yoğurt kabı koysak kıyaslama için.
Buyrun bir örnek: tek başına kullanılabilen bir yoğurt kabı
https://m.youtube.com/watch?v=GLobesQDSAU
Haklısınız, Ersin hızdan bahsedince ben de yelken alanının büyük olduğunu hatırladığım için - kendisi daha önce de yazmıştı galiba - değinmek istedim...
Gece ile gündüz kadar farklı tekneler...
-
Ali sevmez öyle hesap kitap işlerini, gönlünü kaptırdıysa tamamdır! :D
Onun için ben buldum HR310'un datalarını, fena değilmiş, vurma o kadar! ;)
(https://i.hizliresim.com/NDjLqO.png)
Özgür şuan için kısa vade sadece hayal :) uzun vade hedef diyelim :)
ikinci hayalim :) Sirius 310DS
Ersin buna da kusur bul göreyim :) Sirius 310DS
Büyük tekne sevmiyorum minimal tekneleri daha çok seviyorum..
-
Yok valla buna bulunacak kusur:))
-
Yok valla buna bulunacak kusur:))
Hah şöyle :)
-
Bayıldım... özellikle For2 modeli harika bence
SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Bu konuyu açtıktan sonra tanıdığım tasarımcıların eski ya da yeni, denizde yelken yaparken çekilmiş fotoğrafları var mı diye baktım. Hiç göremedim :)
-
https://www.sailingscuttlebutt.com/2014/06/26/photos-inaugural-frers-cup/
German Frers - başka teknelerin yanında Hallberg Rassy modellerini de dizayn ediyor ;)
-
Bu konuyu açtıktan sonra tanıdığım tasarımcıların eski ya da yeni, denizde yelken yaparken çekilmiş fotoğrafları var mı diye baktım. Hiç göremedim :)
Tanju Kalaycıoğlu'nu ilk tanıdığım yıllarda kendi dizayn ve inşa ettiği Yamaraz teknesi ile yarışıyordu. Sonrasında da denizde bir çok kez karşılaştık.
Diğer tasarımcıları bilemem.
-
Bu konuyu açtıktan sonra tanıdığım tasarımcıların eski ya da yeni, denizde yelken yaparken çekilmiş fotoğrafları var mı diye baktım. Hiç göremedim :)
Luke Powel - Working Sail
François Vivier
J. Claude Michaud
John Welsford
Iain Oughtred
Thomas Gilmer
İlk aklıma gelenler ;D
-
Olin Stephens
"Rod" Stephens
Dick Carter
Frans Maas da benim öyle hemen aklıma gelenler...
-
pu ha ha..
Bu da bana kapak olsun..
Dur ben bunları da çalışayım biraz.. :)
-
Ersinciğim bu da benim teknenin dizaynırı
Bu başlık altında dursun.(Denizde fotoları var.)
http://sailboatdata.com/view_designer.asp?designer_id=158
-
Ersinciğim bu da benim teknenin dizaynırı
Bu başlık altında dursun.(Denizde fotoları var.)
http://sailboatdata.com/view_designer.asp?designer_id=158
Of of of , adam popüler teknelerin yarısını tasarlamış neredeyse.
-
Frans Mass bu Aloa27'yi görse ne derdi acaba! :O
(https://i0.shbdn.com/photos/89/77/95/x16_609897795id0.jpg)
(https://i0.shbdn.com/photos/89/77/95/x16_609897795g5h.jpg)
-
Saçları diken diken olurdu :o
-
Imar affına sok hemen fırsat varken...derdi herhalde ?0-?
-
Dün fuarda değeri 200 bin euro üzeri olan, ama impeller değiştiremeyeceğiniz tekne gördüm.
Dün fuarda yine 200 bin euro üzeri, kıç platformu kapatmak için mekanizması olmayan, o nedenle iki büklüm olup,yandaki taşıyıcı halattan çekmeniz gördüm.
Dün fuarda değeri 200 bin euro üzeri olan ama kıç kabinde sadece tek bir hatchi olan tekne gördüm; o da sprayhood altında kaldığı için esmez.
Dün fuarda değeri 200 bin euro üzeri olan, baş kamara kapısının sabitlenemediği, açık durması halinde, tuvalet kapısına çarpacak olan iki tekne gördüm. Biri sahipliydi, lastik bağlamış.
Bu teknelerde biri Monaco’da yeni lanse edilen 50 feetlerde bir tekne.
Tüm bunların yanında, Bavaria C45’i beğendim. İç mekan da çok aydınlık ve ferah olmuş. Fiyat/kalite diğerlerine göre bana daha iyi geldi.
-
O gözler daha neler görecek.
-
Mehmet Bey
Burada marka bahsetmek sıkıntısı yok bildiğim kadarı. O nedenle belki modellerin adlarını söylemek potansiyel alıcılar için yararlı olur. Bahsettiğiniz lansman Hanse 508 olmalı. Zaten fiyatı saçma sapan. Ben ilk duyduğumda Malta’daki bayiine fiyat sordum. Elektronikleri bir büyük 548’den daha yüksek fiyatlı idi. Nasıl bir hesap yaptılarsa. Bende mesela o markanın sprayhoodu ile barışık değilim. Orta boylu olmama rağmen aşağı inerken alnı vurmamak mümkün değil
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
http://www.kmy.nl/yachts/yachttypes/112/ (http://www.kmy.nl/yachts/yachttypes/112/)
Disaynır,dycstra naval artitecht
Türkiye’de arkadaşım Murat Telgeren tarafından yapıldı.
Bestewind 50 onbeş tane yapıldı,o yıl Hollanda’da yılın teknesi seçildi,özellikle yelken performansı çok beğenildi.
Mükemmel bir işçilikle üretildi
Fabrikasyon değil,marka değil ama tam bir kuzey teknesi.
-
Çok güzel görünüyor Atilla.
-
Mehmet Bey
Burada marka bahsetmek sıkıntısı yok bildiğim kadarı. O nedenle belki modellerin adlarını söylemek potansiyel alıcılar için yararlı olur. Bahsettiğiniz lansman Hanse 508 olmalı. Zaten fiyatı saçma sapan. Ben ilk duyduğumda Malta’daki bayiine fiyat sordum. Elektronikleri bir büyük 548’den daha yüksek fiyatlı idi. Nasıl bir hesap yaptılarsa. Bende mesela o markanın sprayhoodu ile barışık değilim. Orta boylu olmama rağmen aşağı inerken alnı vurmamak mümkün değil
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Yok amacım marka saklama korkusu değil,
Al birini vur ötekine meselesi.
O nedenle birinin gönlü bir sebepten bir tekneye kayar, boşuna akıl karıştırmak istemem. Herkes bir şekilde tercih yapıyor.
Ama aklıma gelen bir hata daha söyleyeyim: teknelerden birinin salonunda, masanın bir tarafında, nasıl desem, bank benzeri bir oturma parçası var. İçi de depo.
Şimdi bu parça serbest. İtince masa altına gidiyor, yer açılıyor. Çekince de oturuluyor. Ama o derece serbest ki, hiç bir bağlantısı yok.
Bir dalgalı denize girsen, bir oraya bir buraya salonda gezip duracak.
İçine eşya koyup ağırlaştırsan, bu sefer ihtiyaç için her çektiğinde yeri çizecek.
Hiç anlamadım nasıl bir akıl bu çizmiş?
-
Tamamı el yatırması gövde ,nefis bir tekne.
-
Gerek Çağla, gerek bu tekne, gerek Sanela gibi tekneler aslında artık bu yola baş koyup uzun yıllar kullanılacak bir tekne için özel yapım alternatifini çok kuvvetlendiriyor.
-
http://www.kmy.nl/yachts/yachttypes/112/ (http://www.kmy.nl/yachts/yachttypes/112/)
Disaynır,dycstra naval artitecht
Türkiye’de arkadaşım Murat Telgeren tarafından yapıldı.
Bestewind 50 onbeş tane yapıldı,o yıl Hollanda’da yılın teknesi seçildi,özellikle yelken performansı çok beğenildi.
Mükemmel bir işçilikle üretildi
Fabrikasyon değil,marka değil ama tam bir kuzey teknesi.
Harika tekneler tasarlamışlar.
-
http://www.kmy.nl/yachts/yachttypes/112/ (http://www.kmy.nl/yachts/yachttypes/112/)
Disaynır,dycstra naval artitecht
Türkiye’de arkadaşım Murat Telgeren tarafından yapıldı.
Bestewind 50 onbeş tane yapıldı,o yıl Hollanda’da yılın teknesi seçildi,özellikle yelken performansı çok beğenildi.
Mükemmel bir işçilikle üretildi
Fabrikasyon değil,marka değil ama tam bir kuzey teknesi.
Çok hoş
-
Mehmet Bey
Burada marka bahsetmek sıkıntısı yok bildiğim kadarı. O nedenle belki modellerin adlarını söylemek potansiyel alıcılar için yararlı olur. Bahsettiğiniz lansman Hanse 508 olmalı. Zaten fiyatı saçma sapan. Ben ilk duyduğumda Malta’daki bayiine fiyat sordum. Elektronikleri bir büyük 548’den daha yüksek fiyatlı idi. Nasıl bir hesap yaptılarsa. Bende mesela o markanın sprayhoodu ile barışık değilim. Orta boylu olmama rağmen aşağı inerken alnı vurmamak mümkün değil
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Yok amacım marka saklama korkusu değil,
Al birini vur ötekine meselesi.
O nedenle birinin gönlü bir sebepten bir tekneye kayar, boşuna akıl karıştırmak istemem. Herkes bir şekilde tercih yapıyor.
Ama aklıma gelen bir hata daha söyleyeyim: teknelerden birinin salonunda, masanın bir tarafında, nasıl desem, bank benzeri bir oturma parçası var. İçi de depo.
Şimdi bu parça serbest. İtince masa altına gidiyor, yer açılıyor. Çekince de oturuluyor. Ama o derece serbest ki, hiç bir bağlantısı yok.
Bir dalgalı denize girsen, bir oraya bir buraya salonda gezip duracak.
İçine eşya koyup ağırlaştırsan, bu sefer ihtiyaç için her çektiğinde yeri çizecek.
Hiç anlamadım nasıl bir akıl bu çizmiş?
O serbest parçanın hediyesi de 2000 € gibi olur.
Ama sorgulamadan alınıyor maalesef ve bir süre sonrada müthiş zarar ederek elden çıkarılıyor
Yaz başı bir arkadaşıma neredeyse hiç kullanılmamış ( sörveyin deyimiyle sahibi tarafından öksüz bırakılmış) bir tekneyi ilk alım fiyatının neredeyse yarısına aldık
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Bestewind 50 nin tüm dökümleri ve planları en ince ayrıntısına kadar bende mevcut. ;D ?0-? .Ama enerji sıfır :)
-
Mehmet Bey
Burada marka bahsetmek sıkıntısı yok bildiğim kadarı. O nedenle belki modellerin adlarını söylemek potansiyel alıcılar için yararlı olur. Bahsettiğiniz lansman Hanse 508 olmalı. Zaten fiyatı saçma sapan. Ben ilk duyduğumda Malta’daki bayiine fiyat sordum. Elektronikleri bir büyük 548’den daha yüksek fiyatlı idi. Nasıl bir hesap yaptılarsa. Bende mesela o markanın sprayhoodu ile barışık değilim. Orta boylu olmama rağmen aşağı inerken alnı vurmamak mümkün değil
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Yok amacım marka saklama korkusu değil,
Al birini vur ötekine meselesi.
O nedenle birinin gönlü bir sebepten bir tekneye kayar, boşuna akıl karıştırmak istemem. Herkes bir şekilde tercih yapıyor.
Ama aklıma gelen bir hata daha söyleyeyim: teknelerden birinin salonunda, masanın bir tarafında, nasıl desem, bank benzeri bir oturma parçası var. İçi de depo.
Şimdi bu parça serbest. İtince masa altına gidiyor, yer açılıyor. Çekince de oturuluyor. Ama o derece serbest ki, hiç bir bağlantısı yok.
Bir dalgalı denize girsen, bir oraya bir buraya salonda gezip duracak.
İçine eşya koyup ağırlaştırsan, bu sefer ihtiyaç için her çektiğinde yeri çizecek.
Hiç anlamadım nasıl bir akıl bu çizmiş?
O serbest parçanın hediyesi de 2000 € gibi olur.
Ama sorgulamadan alınıyor maalesef ve bir süre sonrada müthiş zarar ederek elden çıkarılıyor
Yaz başı bir arkadaşıma neredeyse hiç kullanılmamış ( sörveyin deyimiyle sahibi tarafından öksüz bırakılmış) bir tekneyi ilk alım fiyatının neredeyse yarısına aldık
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Şimdi web sitesinden 360 derece görüntüleri izledim. Orada bir ray üzerine oturtmuşlar