Herkesten, her şeyden kaçarak başlayan hayatın, soyutlanma teması ile anlamı koyulmuş uzaklaşmanın, yalınlıktan uzaklaştırdıkça yalnızlıkla kaplanacağı planlarım arasında yoktu.
Süresi belirsiz ve gereksiz bir zaman dilimi boyunca hiç tanımadığım bir Amerikalı’nın sahibi olduğu, yine hiç tanımadığım bir Fransız ile iki yıldır hiç bilmeyeceğim yerlere seyahat ettikleri yirmi metrelik yelkenli teknede yaşıyorum. Kendime ait odam, dolabım, yatağım bile var. Benim sıkıntım hayalimi yaşamak. Onların sıkıntısı ise yardımcı sahibi olmak. Ben bu hiç tanımadığım insanların hayatına dahil olup hiç bilmediğim yerlere gider oldum. Beni tanıyan hiçkimsenin olmadığı yerlere benim hiç tanımadığım kimselerle varır oldum.
Vardığım yerin ismi tanıdığım insanlara göre Cebelitarık, tanımadığım insanlara göre ise Gibraltar.
Cebelitarık’ta gezerken tanıdık yüzlere rastlama imkanım olmadığını bile bile her çehreyi sıkı sıkı kontrol eder buldum kendimi. Olur ya tanımadığım bu kadar surat arasında tanıdığım benzeri çıkar, çıkar da, çıksa ne yazar?
Sebebini çok kestiremediğim sebeple kaçtığım bu yolculuğu kendisinden kaçtığım herkese iletir oldum. Hepsini de tanıyorum, hepsinin beni tanıdığı gibi. Kaçmanın ironik biçimde 21.yy şekli bu. Nerede olduğumu bildikleri halde, nerede olduğumu nokta atışı bildirdiğim halde, nereye vardığımı bilemez oldu tanıdığım herkes. Mesafelerin bir önemi yok diye kıçımı yırttıkça önemi artmaya, iletişim ise ters orantılı olarak azalmaya, empatiler yerle bir olmaya ve sonuç olarak varmayı hedeflediğim YALNIZLIĞA varmama sebep oldu. Her gün yeni birileri ile sohbet edip isimlerini öğrendikçe tanımadığım insanlara bir yenisi daha eklenmekte. Bir sürü tanımadığım insanla çok keyifli sohbetler, paylaşımlarda bulundukça YALINLIK uzaklaşmakta, ironik hazların zevkine varmak adına olsa gerek tanıdığım insanlarla sohbetler adım adım mide bozucu, ruh kirletici olmakta, YALNIZLIK yakınlaşmakta.
Hiç tanımadığım insanlarla geldiğim hiç bilmediğim yerde hep birlikte yaşanan mutlu, keyifli anıları zihnime yazarken hep tanıdığım insanların olduğu, her santimini adım adım bildiğim yerdeki anılar zihnimde mutsuz ve keyifsiz çentikler kazıyor. Hiç bilmediğim bu yerdeki hiç tanımadığım insanlar tanışık olmaya çabaladıkça her yerini bildiğim o yerdeki hep tanıdığım insanlar yabancılaşmayı tercih ediyorlar.
Uzaklaştıkça, kendimden ve sizden, tanıdığım insanların olduğu bildiğim yerlerden, daha çok yaklaşıyorum tanımadığım insanların yaşadığı, bilmediğim yerlere.
Hiçbir zaman YALIN kalmadan her zaman YALNIZ olabilmek her akşam üzülerek uyurken çok keyifli rüyalar görmeme olanak sağlamakta, her sabah mutlu uyanarak tüm günü kendi zihnimdeki DÜNYA’DA yaşamama sebep olmakta. Bunu kabullenen ben olmasam da, reddeden de sizler olmadınız.
Derin bir nefes çekiliyor tanımadığım bu yerin havasından. Bir işe yaramayacağı besbelli olsa da o derin nefes çekiliyor. Tıpkı yalın kalmamı engellese de yalnızlığıma etkisi olmayacağını bile bile sana selam vermem gibi. Zaten ben sesimi hiç çıkarmasam, şu lanet klavyenin tuşlarına basmasam, sana hiçbirşey anlatmasam yapayalnız kalacağım ya, bunu ben biliyorum da sen nasıl anlamıyorsun! Beni böylesine yalnız bırakanın ta kendisi şu lanet klavyenin kablosunun kabus gibi uzadığı, ulaştığı, hep birlikteyken YALNIZ kalmayı mutluluk saydığımız, herbirimizin en büyük korkusu olan YALIN zihinlerimiz değil mi?
Güneş Akdoğan adlı bir gezgin'in kendine notu