Bildiğimiz uygarlık kocaman bir içdeniz olan Akdeniz çevresinde yeşerdi. Oradan dünyaya yayıldı. Akdeniz çevresinde yeşeren uygarlıkların yaşamında denizcilik her zaman önemli olmuştur. İlk büyük ticaret girişimlerinin büyük oranda denizcilik sayesinde gerçekleştiğini biliyoruz. İbraniler’in Akdeniz çevresindeki seyrüseferlerinin izlerini Kitab-ı Mukaddes’e kadar sürmek mümkün. Eski Ahit’teki Yunus Bölümü buna dair flu izlenimler verir. Fakat Antikite’de, deniz savaşları ve sergüzeştleri çok daha bariz bir şekilde yer alır. Akhalılar’ın İllion seferinde koalisyon deniz yoluyla Troya kuşatmasına gider. İlyada her ne kadar bir kara savaşını anlatıyor olsa da denizci bir kavmin seferidir sözkonusu olan. O yüzden sefere çıkılırken yelkenlerin rüzgarla dolması bile, edebiyat tarihinde iz bırakan tragedyalar yazılmasına sebep olmuştur.
Bu anlamda Euripides’in İphigeneia Aulis’te’si insanlığın hafızasında silinemez izler bırakmıştır. Galiplerin Troya zaferi sonrası eve dönüşü ise denizcilik edebiyatının en büyük şaheserini armağan etmiştir insanlığa. Dönüş seferi sırasında açık denizlerde kaybolan ve evine ulaşması otuz yıl süren akil Akhalı Odysseus’un maceraları tüm klasik edebiyatın en önemli başyapıtlarından birinin ana konusunu oluşturur. Antikite’de deniz söylenceleri bu kadarla kalmaz, Argos Gemisi ile Theseus ve Herakles’in yapmış olduğu Altın Post peşindeki seyrüsefer, İthaki söylenceleri, Nimpha söylenceleri, deniz tanrısı Poseidon’a dair söylenceler ve daha niceleri… Antikite denizi çok sevmiş, onu imgeleri içinde ayrıcalıklı bir yere yerleştirmiştir.
Gerçek hayatta da Darius’un da Atina seferi sırasında İstanbul Boğazı’ndan ordusuyla geçmek zorunda kaldığını biliyoruz. Diğer Pers ve Peleponez savaşları da büyük oranda deniz üzerinden cereyan etmiştir.
İnsanlık, tarihi boyunca denizle haşır neşir olmuştur. Bu maceralarını hikaye etmekten de büyük zevk duymuştur. Denizlere hakim olamayanların dünyaya asla hakim olamayacağı hep söylenmiş durmuştur. Kimbilir belki sırf o yüzden, binlerce fersahlık uzak Asya bozkırlarından at üstünde gelip bir Cihan İmparatorluğu kuran Türkler bile denizi çok sevmiş, büyük başarılarını hep onun üzerine inşaa etmiş, bu sayede hükümranlığını sürdürebilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun zirvede olduğu dönemde, denizcilik adına, çarpıcı başarılara imza attığını görüyoruz. Fakat bazan fazla başarı da hayırlı olmayabilir. Nitekim tüm baharat yolunun Osmanlı egemenliğine geçmesi ve Akdeniz’de Osmanlı hakimiyeti kurulması sonucunda okyanuslara açılan denizci milletler, Rönesans’ın da verdiği itki ile büyük keşifleri başarmıştır. Böylece ticaret yolları tamamen değişmiş, İpek Yolu ehemmiyetini yitirmiş ve Osmanlı’nın da iniş dönemi başlamıştır. Buna rağmen Türk tarihinde silinmez imgeler bırakmış pekçok denizcilik başarısı, felaketi ya da fenomeni hala hafızalarda taptaze durmaktadır. Bilebildiğimiz ilk denizcimiz Çaka Bey, Preveze ve efsanevi Kaptan-ı Derya’sı Barbaros Hayreddin Paşa, büyük kaşif ve coğrafyacı Piri Reis, Uluç Reis, Turgut Reis, İnebahtı, Navarin mağlubiyetleri ve Sivastopol Bombardımanı ve hatta Osmanlı’nın tarih sahnesinden çekilmesine neden olan Goben ve Braslev’in (yani Yavuz ve Midilli) Rus limanlarını bombalaması olayı ve Nusret Mayın Gemisi’nin hikayesi…
Türkiyemiz’in kurulduğu yıllardaki yoksunlukları ve sıkıntıları biliyoruz. O yüzden Cumhuriyet döneminde denizden bir oranda kopma yaşanmıştır. Üç tarafı denizle kaplı olan genç Türkiye Cumhuriyeti denizlerine hep hazin bir yutkunma halinde bakadurmuştur. Yine de 40’lı yıllar aydınlanmacılığında Cevat Şakir Kabaağaçlı, Melih Cevdet Anday, Azra Erhat gibi önemli yazarların yarattığı Mavi Yolculuk, Klasisizm ve Antik coğrafya belagati üzerinde müthiş bir deniz sevgisi yükselmiştir. Fakat o devirden bu yana, Türk edebiyatının denizcilikle olan aşkı bir “Malihulya” halini alıp gözyaşartan bir yoksunluk hikayesine dönüşmüştür. Yakın zamana kadar bu durum böyle devam etmiştir. Bugün, Türkiye ekonomik olarak bazı eşikleri aşma çabasındayken denizle tekrar barışmak, tekrar yelken açmak sevdasındadır. Kıyılarımız marinalarla dolmuş, gelişkin, iyi yetişmiş ve kavrayışlı bir nesil tekneler edinerek denizlere yönelmiştir. Turizmin gelişmesiyle koşut olarak imkanlar çoğalmış, Türk toplumunun denize olan buruk kara sevdası bir vuslat haline dönüşmeye yüz tutmuştur. Bugün kaliteli marinalar, tam teşekküllü tersaneler, gözalıcı yelkenliler, navigasyon dergileri, yelken kulüpleri, kitap yayıncılığı ve aksesuar mağazacılığı alanlarında atağa kalkan denizciliğimiz birinci sınıf bir endüstri olma yolunda ilerlemektedir. Peki binyıllar ardından gelen bu vuslatın evlatları denizciliğin edebiyatını ne düzeyde biliyorlar?
Sağlıklı ve saygıdeğer bir denzicilik bilinci edinebilmek için okunması elzem olan önemli kitaplardan söz etmeye çalışacağız bu denememizde. Sayılamayacak çok kitaptan oluşan “Denizcilik Edebiyatı”nın okunmazsa olmazları vardır kuşkusuz. Bunlar arasında en önde gelen kuşkusuz en başta da söz ettiğimiz Antikite’nin Odysseus’udur. Bilindiği üzre Odysseus Troya üzerine sefere giden Akhalı yiğitlerin en önde gelenlerinden biridir. Denebilir ki Agamemnon ve Akhilleus’tan sonra Akhalı’ların en önemli figürüdür. Temsil ettiği karakter akılcılık, sebat, pragmatizm, esneklik, cesaret ve yaratıcıkta ifade bulur. Odysseus sadece cesaret ve kahramanlıkla hiçbir şey becerilemeyeceğini betimleyen ilk edebiyat kahramanı olarak tüm insanlığın hafızasında ayrıcalıklı bir yer edinmiştir. Troya kentine sokulan tahta atın içindeki Akhalı yiğitler arasında yer almıştır aynı zamanda. Fakat bu akil kişinin serüveni Troya menkıbelerinin çok ötesinde bir dünyada asıl ağırlığını bulur. Orası engin denizlerdir. Kendisini otuz yıl sadakatle bekleyen karısı Penelope’yle yarışırcasına Odysseus da otuz yıl boyunca krallığı İthaka’ya ulaşmak için mücadele etmiştir. Odysseus’un başına gelen binbir olay, insanlığa, karşılaştığı müşküller sırasında nasıl davranması gerektiğine dair ibret meselleri anlatır.
Batı klasisizminin denizciliğe dair bu eşsiz şaheserine karşılık doğunun hiç de hafife alınmayacak bir yanıtı vardır. Gemici Sinbad ve ve onun insanlıkta yarattığı imgeler… Binbirgece Masalları’nda yer alan Sinbad imgesi pekçok edebiyat kahramanından farklı olarak herkeste benzeri, türdeş duygular yaratır. Uzak denizlerde kaybolmuşluk, sonu gelmez mavi entrikalar, kılıçla efsunun ilk evliliği, mavi dünyaların egzotizmi ve iç dünyalardan taşan derin bir imajinasyon cümbüşü… Denebilir ki Sinbad’ın maceraları denizcilik edebiyatının en eski metinlerinden birini oluştururken günümüz denizcilik oryantalizminin de ana ögesi haline gelmiştir.
Türk kültürü ise, beklenenin ötesinde, muhteşem bileşenler vermiştir dünya denizcilik edebiyatına. Piri Reis’in Kitab-ı Bahriyesi, Yedi Deniz kitapları ve Kaptan-ı Derya Seydi Ali Reis’in Mirat-ül Memalik’i, Katip Çelebi’nin Deniz Savaşları Hakkında Büyüklere Armağan’ı (Tuhfet’ül Kibar) ve kimi değinileri dolayısıyla Evliya Çelebi’nin ünlü Seyahatname’si bu fasılda kaydedilmesi gereken eserlerdir.
Osmanlı İmparatorluğu’nun inkırazı ile beraber denizcilik alanında sesinin kısıldığını ve etkinliğin Batılılar’a geçtiğini görüyoruz. 17, 18 ve 19. Yüzyıl Batı edebiyatında denizciliğin rolü çok büyüktür. Büyük Keşifler için okyanuslara açılan denizcilerin başlarından geçenler dünya edebiyatının temel taşları olan yapıtların ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bunlar arasında en önemlileri Daniel Defoe’nin bugün bile hayranlıkla okunan eseri Robinson Crusoe, Jonathan Swift’in Gulliver’in Gezileri, Robert Louis Stevenson’un Define Adası gibi eserler en başta gelir. Keza büyük oyun yazarı Shakespeare’nin başta Othello ve Hamlet olmak üzere birçok oyunlarında deniz aşırı krallıklarla yaşanan problemler konu edinilir.
“Büyük Keşifler Çağı”nda yaşananları öğrenmek için ise birinci sınıf biyografi yazarlarını beklememiz gerekmiştir. Stephen Zweig’in Macellan ve Amerigo biyografileri bu alanın en başarılı kitaplarıdır. Beş parça gemiden oluşan filosuyla dünyanın çevresini dolaşıp, sürekli batıya giderek bulunulan yere ulaşılabileceğini, yani dünyanın yuvarlak olduğunu kanıtlayan Macellan bütün zamanların en büyük kaybedeni sayılabilir. Çünkü; şan, şöhret, servet ve satvet dahil olmak üzere tam her şeyi birden elde edecekken yerlilerle girdiği basit bir çarpışma sırasında öldürülür. Fakat minik donanmasından geriye kalan son gemi Victoria, hayatta kalmayı başarmış son bir-iki düzine gemici ile, muson rüzgarlarını arkasına alıp Ümit Burnu’nu dönerek Lizbon’a yöneldiğinde, olan biteni bize hikaye edecek genç bir tayfa vardır gemide. Genç miço Pigafetta, bunları günlüğüne yazmıştır ve olan biteni bize aktarmak da başarılı yazar Zweig’e düşmüştür. Benzer şekilde tarihsel bir yanlış anlama öyküsü olan Amerika’nın keşfi onurunun nasıl Kristof Kolomb’dan alınıp Amerigo Vespuci’ye maledildiğini mükemmel bir dram olarak anlatır bize Zweig.
19. Yüzyıl gemicilerinin romanları arasında bir tanesi vardır ki derin felsefi göndermeleriyle dikkat çeker. Sten Nadolny adlı Alman yazarın 20. Yüzyıl’da vücuda getirdiği eserinin ne yazık ki Türkçe baskısı tükenmiş durumda. Bence ilk fırsatta basılması gereken mükemmel bir romandır. Yavaşlığı dolayısıyla geri zekalı sanılan bir çocuğun, bu özelliği dolayısıyla dünyanın en başarılı açık deniz kaptanlarından biri olması anlatılır söz konusu romanda. Denizcilik edebiyatında, 19. Yüzyılda bizzat yaşamış ve yazmış bambaşka ve çok önemli bir trajik karakter ile karşılaşırız. Amerikan edebiyatının dehası Herman Melville’nin Moby Dick eserindeki duyguları bilmeden denizi anlamak mümkün müdür? Büyük bir balığın peşindeki serüvenin nasıl bir kişisel hesaplaşmaya dönüştüğünü bilmeden denizi anlamak mümkün müdür? Kendi maceralarla dolu hayatında çok defalar batmış, çıkmış, denizlere açılmış, korsanlarla bile çarpışmış Herman Melville’nin Güney denizlerindeki serüvenlerini anlattığı romanları da denizcilik edebiyatında çok değerli yer tutar. Benzer şekilde Mississipi’nin yazarı Mark Twain’in kısa öyküleri ve romanları, Irwing Stone’un Jack London’un yaşamını anlattığı Denizler Serüveni adlı kitabı, yine Jack London’un özyaşamsal romanı Martin Eden, Gabriel Garcia Marquez’in Bir Kayıp Denizci’si, Joseph Conrad’ın Ölüm Seferi adlı kitapları, Jules Verne’nin 80 Günde Devrialem ve Denizler Altında Yirmi Bin Fersah başta olmak üzere neredeyse bütün eserleri, Charles Dickens romanları, kendi payıma deniz edebiyatına ilgi duyan kişilerle öncelikle tavsiye edeceğim yapıtlardır.
Son yüzyıl Türk toplumunun ilk doksan senesi denizden oldukça kopuk geçse de Denizcilik Edebiyatımız inanılması güç bir zenginliği yansıtır. Bu zenginliğin temeli ise bir trajediye dayanır. Köklü bir ailenin iyi yetişmiş çocuğu olan Cevat Şakir Kabaağaçlı’nın başına gelenler yanında kadim Yunan tragedyaları bile hafif kalır. Fakat bir şerden bir hayır çıkmış, küçük bir Ege kasabası olan Bodrum’a sürgün giden Cevat Şakir Kabaağaçlı, Halikarnas Balıkçısı adını alarak kendini denize ve bu küçük kasabaya adamış, klasisizme dayalı benzersiz bir denizcilik sevdasını bütün topluma aşılayan eserler vermeye başlamıştır. Kendisinden çok önce gelen Ahmed Midhat Efendi’nin Sayyadane Bir Cevelan gibi eserlerinin çok ötesinde bir bilinci yansıtan bu eserler 40’lı yıllar aydınlanmacılığı ile birleştiğinde ortaya bugün bile gıpta ile bakılacak bir edebi duruş çıkmış; bu akımın peşinden giden Azra Erhat, Melih Cevdet Anday gibi yazarlar sayesinde Mavi Yolculuk Türk toplumunun imgelemine benzersiz bir karizma ile nakşedilmiştir. Ardı sıra gelen asi ruhlu Sokaktaki Adam’da Attila İlhan doklarda yatan kalkan bir kahramanın bohem öyküsü ile büyük bir dönüşüme neden olmuştur. 50’lerin naif öykücüsü Sait Faik ise Burgaz Ada’daki masalsı yaşamından yola çıkarak, balıkçılar ve denizcilerin öykülerini zarif bir iç dünyanın sesinden edebiyatımıza sunmuştur. Toplumcu gerçekçi dönemde Karadeniz kıyısındaki Cide kasabasında yaşayan Rıfat Ilgaz’ın eserleri denizin edebiyattaki vurgusunu sürdürmüştür. 70’ler inkırazı içinde kentli eserlerini vermeye başlayan Yaşar Kemal, Deniz Küstü ile apayrı bir çevre bilincini devreye sokmuştur. Aynı dönemde başlayan Selim İleri’nin Bodrum öyküsü de Halikarnas Balıkçısı’nın oluşturduğu kültüre katkılarda bulunmuş, farklı bir cazibe kazandırmıştır. Bu dönemin ustalıklı dil kullanımı ile insanı cezbeden bir başka yazarı Salah Birsel ise Boğaziçi Şıngır Mıngır gibi kitaplarıyla zarif bir vurgu yaratmıştır. Denize adanmış ayrıksı, çok ilginç ve maceralı bir yaşamın, gazeteci kökenli yazarı Yaman Koray’ın Büyük Orfoz’u ise bu alandaki vurucu eserlerden biri olarak anılır.
80’lere gelindiğinde ünlü yazar Orhan Pamuk’un bir Osmanlı soylusu ile Venedikli kölesi arasında geçenleri konu alan eseri Beyaz Kale çıkmış ve edebiyat muhitinde büyük bir beğeni toplamıştı. Fakat daha sonraları bu eserle, çok daha önceleri İspanyol bir yazar tarafından kaleme alınan roman arasında bazı benzerlikler ortaya çıktığında bu durum postmodernizmin bir gereği olarak değerlendirilmişti. Uzun yıllar denizlerde gezen Cumhur Orancı’nın aynı döneme denk gelen ve deneyimlerinden esinlenerek kaleme aldığı eseri Butterfly’ın İntihar Seferi başarılı bir denizcilik romanı olmasına rağmen fazla bir yansıma bulmamıştı.
90’lar ise denizcilik edebiyatının çıkış yılları olmuştur. Avangard tarzıyla ortaya çıkan başarılı yazar Aslı Erdoğan’ın ilk romanı Kabuk Adam, Karayip Adaları’nda bir genç kızın başından geçen çılgın serüvenleri tema ediniyordu. Bu serüvenlerin kahramanının yazara benzerliği de dikkat çekiciydi. Aynı dönemde ortaya çıkan Vecdi Çıracıoğlu ise Rumelihisarı yaşanmışlıklarından edindiği jargonla bize balıkçıların, denizcilerin ve Boğaz’ın öyküsünü anlatıyordu. “Deniza Dair Hikayat” olarak sunduğu Nehirler Denize Kavuştuğunda adlı öyküler toplamında denizcilik edebiyatımızın beğeni toplamış metinlerini yayınlamıştır Çıracıoğlu. Daha sonra 2000’li yıllarda çıkardığı Sarıkasnak adlı öyküsüyle de bir vurgun hikayesi anlatıp aynı başarıyı tekrarlamıştır.
Denizcilik edebiyatımızın Zeyyat Selimoğlu (Denizlerin İstanbul) gibi öykücü, Eser Tutel, (Seyr-i Sefain) gibi araştırmacı, Sadun Boro (Pupa Yelken), Osman Atasoy (Uzaklar) gibi çok başarılı serüvenci-gezginci yazarları olsa da kanımca zirvesini İhsan Oktay Anar teşkil eder. 2003 senesinde yayınladığı ve çok satanlar arasına giren Amat adlı romanında post-modernin zirvesinden uçuşa geçen Anar bambaşka bir zirveye konmayı başarmıştır. Muhteşem bir denizcilik gotiği yazan Anar, kendine ait lugatçesiyle türünün en iyisi olduğunu kanıtlamıştır. Vebanın ağına düşmüş bir donanmanın dehşet veren serüvenini çağın problematikleri içinde, merak ögesini her an ayakta tutarak, büyük bir ustalıkla vermeyi başarmıştı ünlü yazar. Amat’ın ardından, 2006’da piyasaya çıkan Osman Necmi Gürmen’e ait Mühtedi ise başarılı dil kullanımı, zengin Osmanlıca’sı, terminolojiye hakimiyeti ve verdiği denizcilik duygusu ile çok başarılı olmasına rağmen roman tekniği noktasında kifayetsiz kalmış; kurgu ve tema problematiğini sağlıklı bir mecraya devşiremeyip şaheser olma şansını yitirmiştir.
Sözün özü; denizciliği sevip de, bir yelkenlisi olup da bu güzelim eserleri okumamış olanlara üzülürüm. Denizciliğin inceliklerine ve gerçek derinliğine erişmek ancak ve ancak bu türden şaheserleri okumakla olur. Bu eserleri okumadan denize sevdalananların hikayesi ise bir balığınkinden pek az farklı olur.
Denizciler İçin Yüz Temel Eser
Derinlikli ve Bilinçli Bir Denizcilik İçin Olmazsa Olmaz 100 Temel Eser
Odysseus – Homeros
Gemici Sinbad – Anonim (Binbirgece Masalları)
Kitab-ı Bahriye – Piri Reis
Yedi Deniz – Piri Reis
İlyada-Homeros
Mirat-ül Memalik – Kaptan-ı Derya Seydi Ali Reis
Deniz Savaşları Hakkında Büyüklere Armağan – Katip Çelebi
Seyahatname – Evliya Çelebi
Macellan – Stephen Zweig
Amerigo – Stephen Zweig
Moby Dick – Herman Melville
Typee – Herman Melville
Omoo – Herman Melville
Yavaşlığın Keşfi – Sten Nadolny
Venedik Taciri – Shakespeare
Hamlet – Shakespeare
Othello – Shakespeare
Ölüm Seferi – Joseph Conrad
Martin Eden – Jack London
Gemi Batıyor Seyrediyorlar – Hans Blumenberg
Amat – İhsan Oktay Anar
Sayyadane Bir Cevelan – Ahmet Midhat Efendi
Denizci Hasan Mellah – Ahmet Midhat Efendi
Beş Şehir – Ahmet Hamdi Tanpınar
Üç İstanbul – Mithat Cemal Kuntay
İphigeneia Auliste – Euripides
Aganta Burina Burinata – Halikarnas Balıkçısı
Mavi Sürgün – Halikarnas Balıkçısı
Uluç Reis – Halikarnas Balıkçısı
Turgut Reis – Halikarnas Balıkçısı
Dalgıçlar – Halikarnas Balıkçısı
Darwin ve Beagle Serüveni – Alan Moorehead
Akdeniz – Panait İstrati
Hucklebery Finn’in Maceraları – Mark Twain
Tom Sawyer’ın Maceraları – Mark Twain
Büyük Orfoz – Yaman Koray
Denizler Serüveni – İrwing Stone
Güneş Ülkesi – Thomas Campanella
Mavi Yolculuk – Azra Erhat
Bir Kayıp Denizci – Gabriel Garcia Marquez
Define Adası – Robert Louis Stevenson
Ütopya – Thomas More
Antik Çağda Denizcilik ve Gemiler – Lionel Casson
Alis Harikalar Diyarında – L.Caroll
Karadeniz’in Kıyıcığında – Rıfat Ilgaz
Yıldız Karayel – Rıfat Ilgaz
Siddartha – Herman Hesse
Boğaziçi Şıngır Mıngır – Salah Birsel
Beyaz Kale – Orhan Pamuk
İstanbul, Hatıralar ve Şehir – Orhan Pamuk
Oliver Twist – Charles Dickens
Deniz Küstü – Yaşar Kemal
Arzın Merkezine Seyahat – Jules Verne
80 Günde Devrialem – Jules Verne
Denizler Altında Yirmi Bin Fersah – Jules Verne
Dünyanın Ucundaki Fener – Jules Verne
Denizler Tanrısı Poseidon – Robert Krugmann
Boğaziçi Mehtapları – Abdülhak Şinasi Hisar
Robinson Crusoe – Daniel Defoe
Mühtedi – Osman Necmi Gürmen
Kardeşim Rüzgar Kardeşim Deniz – Vasconcelos
2001 Uzay Macerası – Arthur C. Clarke
Dune- Frank Herbert
Sokaktaki Adam – Attila İlhan
Antik Çağda Deniz Gücü – Ghester Starr
Uzaklar – Osman Atasoy
Denizin Çağırışı – Kemal Bilbaşar
Göçebe Denizin Üstünde – Melih Cevdet Anday
Kolları Bağlı Odysseus – Melih Cevdet Anday
Çengelköy Defteri – Oruç Aruoba
İskenderiye Dörtlüsü – Lawrence Durrell
Venedikte Ölüm – Thomas Mann
Bütün Hikayeleri – Sait Faik
Her Gece Bodrum – Selim İleri
Denizlerin, İstanbul – Zeyyat Selimoğlu
Direğin Tepesinde Bir Adam – Zeyyat Selimoğlu
Koca Denizde İki Nokta – Zeyyat Selimoğlu
Gulliver’in Gezileri – Jonathan Swift
Pupa Yelken – Sadun Boro
Vira Demir- Sadun Boro
Bir Hayalin Peşinde – Sadun Boro
Yaşlı Adam ve Deniz – Ernest Hemingway
Korsanlar Arasında Yaşam – David Cordingly
Butterfly’ın İntihar Seferi – Cumhur Orancı
Kabuk Adam – Aslı Erdoğan
Sarıkasnak – Vecdi Çıracıoğlu
Nehirler Denize Kavuştuğunda – Vecdi Çıracıoğlu
Tarih Adaları – Marshall Sahlins
Denizde Günah – Klaus Hympendhal
Cristoforo Colombo’nun Maceraları- Paolo Emilio Taviani
Kolomb’un Son Deniz Yolculuğu – Martin Dugard
Port Soudan – Olivier Rolin
Deniz Üçlemesi – William Golding
İstanbul Vapurları – Ahmet Güleryüz
Kestane Karası – Engin Aktel
Korsan Ütopyaları – Peter Lamborn Wilson
Osmanlı Denizciliği – İdris Bostan
Piri Reis’in Hayatı ve Eserleri – Afet İnan
Seyr- i Sefain – Eser Tutel
Türk Denizcilik Tarihi – Erdinç Sancar
Cebelitarık Denizcisi – Marguerita Duras
Hikmet Temel Akarsu'ya ait, İstanbuldasanat.org da yayınlanmış bir Denizcilik Edebiyatı denemesidir.