USKUMRU / Scomber / Atlantic Mackerel
Kendileri beni en çok duygulandıran balıktır. Dedemden ve babamdan bana aktarılan bir hikayesi vardır. Dedemde babamda uskumruya “ Denizin Gelin Kızı” derlerdi.Dedem Babama gelecek nesiller bu balığı kitaplarda görecekler dermiş, babamda bana söylemişti. Artık Karadeniz de “Lipari” büyüklüğünde uskumru olmadığı için sağlığında haklı çıktı. Bu uskumru narin bir balık küçüğüne aynı palamutta olduğu gibi “vonoz” büyüğüne de “Lipari” deniyor. Aynı palamut gibi göçmen bir balıktır. Normalde tüm denizlerimiz de bulunması lazım fakat yıllardır, Marmara ve Karadeniz’e çıkamadan hatta bir kere bile yumurtlayamadan bitirilir. Bazen İstanbul’da tezgahlarda iri istavrit büyüklüğünde vonoz uskumrular görüyorum. Biraz bakıp yutkunup yoluma devam ediyorum. Hatta bir keresinde bakarken dalmışım öylesine, tezgahtaki doğru düzgün Türkçe bile konuşamayan tezgahtar bana “uskumru Karadeniz’den abi” dedi kendi lisanıyla. Şimdi adama ne desem dedim uzaklaştım sessizce. Adam hala arkamdan “yarım kilo et fiyatına abi “ diye bağırıyordu garibim. Pahalı buldum da almadım zannetti. Şimdi bu narin balığın düşmanı çoktur, tüm vahşi balıklar bunu yer bir kere. Ayrıca deniz soğukluğundan da etkilenir belli dönemlerde. Aynı palamut gibi hızlı yüzer ve sürüler halinde dolaşır. Orta su balığıdır bu balıkta. Bunlara “pelajik balıklar” diyorlar bu işlerle akademik uğraşı içinde olanlar.
Sonuçta çevresindeki herkes canavarı bu balığın. Her türlü avlanma şekliyle avlanılır eğer öncesinde hayata tutunup,canlı kalabilirse .Bu balığın bolluğunun en güzel örneği eskiden Karadeniz’de çapari ile kanca kancaya istavrit gibi tutulmasıdır.
Neyse güya balığı tanıtacaktık. Zaten şimdiye kadar yazmaya çalıştığım balıklarla ilgim alakam vardı geriye üç beş balık daha kaldı. Ondan sonrası biraz araştırarak ve bilenlerinden destek alarak olacak muhtemelen. Balığı tanıtacaz diye kendi hatıralarımızı yazıyoruz ya umarım okuyanlar sıkılmıyordur. Okuyan da oluyormudur onuda bilmiyorum ya.
Her şekilde avlanılabildiğini ve sonuçta tezgaha niçin gelemediğini öğrendik. Allah’tan Norveç diye bir yer var. Oradan koliye doldurup gönderiyorlar. Bazen bende alıyorum marketlerden donmuş olarak. Soğuk zincir bozulmadan almak önemlidir. Ama ızgarası harika oluyor. Biraz yağlı balık ya ondan olsa gerek ızgara da bu kadar güzel olan balık görmedim ben. Aynı kasaplık tavuklar gibi.Kasaplık tavuklarda hemencecik pişer ağızda dağılıverir, nolcak 36-45 gün aralığında kesim ağırlığına ulaşmış , piliç daha . Benim çocukluğumda bir misafir geldiğinde babaannem tavuklarımızdan keserdi hemencecik yolar ,temizler,yıkar, tencereye atardık. Akşama kadar mangalın üstünde kaynardı, su ekleye su ekleye bir hal olurduk. Yinede piştiğinde kayış gibi olurdu. Adaleli hayvan nolucak başka türlü yaşama şansı yokki, atmacadan kaç, köpekten kaç, sansardan kaç, afrikalı atletler gibi olurlardı. Şimdi bu tarz özenilir oldu, millet birbirini paralıyo gezen tavuk diye.Tavuk nereden aklıma geldiyse, mezgiti yazarken de unutmuşum bak o da aklıma geldi , bir yerler de mezgite “tavukbalığı”denildiğini duymuştum.
Uskumruya dönecek olursak,ızagara , tava, buğulama, pilaki yani aynı palamut gibi herşeyi olur. Yağlı olduğunda tavası ve pilakisi ağır olur. Küçüklerini yani vonozu tava yapılmalı, büyükleri ise ızgara yada pişirme kağıdında fırına atılmalı.
Uskumru için de bu kadar.Selametle…
ızgarası güzel olur