KEFAL / Mugilidae / Flathead Mullet
Tüm denizlerimizde bulunurlar. Ne kadar denizde çel çöp varsa toplarlar. Çok lezzetli olmasa da , tava ,fırın,buğulama,pilaki gibi her şeyi yapılabilir.Zaman zaman tatlısulara da girebilirler. Zaten çoğunlukla dere ve çay ağızlarında yaşarlar. Göç etmezler. Voli ağı, Mantar yakası büzülen gırgır ağı ve çeşitli kıyı ağlarıyla tutulabildiği gibi, oltacılar tarafından da Kıbrıs Oltası, çarpma gibi metodlarla da avlanılabilir.
Ben iki değişik türünü biliyorum fakat yurdumuzda dört beş türü varmış. Ayrıca bir de “Rus Kefali” vardı. Sırası gelmişken yazayım bari. Bu Rus kefali geldiği yıllarda ben balıkçıydım. İşin gerçeğini çok sonra öğrendik ama ben o zamanda bir gariplik olduğunu anlamıştım. Bir tane bile yemedim de tutmadım da. Şimdi efendim bu Çernobil faciası olduğunda Karadeniz’e dökülen nehirler üzerindeki havuzlarda bu kefaller havyarı için yetiştirilirlermiş. Facia sonrası bu balıklar mutasyona uğramış, bünyelerindeki radyasyon sınırın çok üzerine çıkmış, bu yüzden açmışlar havuzların kapaklarını. Bu gariban balıklarda durgun suda havuzlarda büyüdükleri için , denizle buluşunca nerede bir durgun su bulsalar doluştular oraya. İşte bizim Karadeniz Limanlarına ocaklar halinde geldiler ve yataklandılar. Bunu gören gırgır ve voli Reisleri de hemen ağları mola etti. Tonlarca balık tutuldu. Çok kocaman olan bu balıklar yerli kefal gibi mantar yakadan atlıyamıyorlardı da kaçamıyorlardı da. Kepçe ile bile tutulduğunu görmüştüm. Bir metre büyüklüğünde olanları bile vardı. Neyse daha fazla karıştırmayayım ama netice itibari ile yurdum balıkçısı, zıpkıncısından tutunda gırgırcısına kadar azimle mücadele etti ve balığı bitirdi.
Ben yemedim ama yiyenler saman gibi diye tarif ederlerdi. Bir kere daldığımda kayanın kovuğunda karşılaşmış tırsmıştım bile.
Hadi Selametle.
Izgarası
fırında yapılışı