Özgür reis, burada kimse kimsenin abdestinden şüpheli değildir zaten. Onun kavgası daha önceden verildi
. Kaldı ki, seninle alış verişimiz oldu. Tiryaki ve Bülent reisler ile yemek yedik. Seninle yemek yiyemedik , vakit müsait değildi kısmetse o da olur.
Yukarıda haber kaynaklarımdan bahsederken pkk kaynaklarını takip ettiğimi yazmışsın. İşin aslı, pkk sitesini yurtgazetesinden öğrendim. haber7 tarzı bir siteden pkk kaynaklı olduğunu öğrenmiştim ama orada kaynak vermiyordu, google araştırmasıyla vardım yurtgazetesinin web sayfasına. Ben fox tarzı haber sitelerini hiç takip etmiyorum. Sebebi ideolojik falan değil usul meselesi. Şöyle açıklayayım, Papa Amerika'ya ziyarete gelmiş, uçaktan inince alanda karşılamaya gelen gazetecilerden birisi "Amerika'daki genelevler hakkında ne düşünüyorsunuz?" diye sormuş. Papa yanıt olarak, "Amerika'da genel evi mi var?" demiş. Bu elbette retorik bir soru , yani soru değil onaylamadığını kibarca belirten bir ifade. Ne var ki, ertesi gün bazı gatelerdeki manşet şu: Papa Amerikaya gelir gelmez genel evi olup olmadığını sordu. Yani "muhalefet" denen basın ne olursa olsun bu modda. Elbette, kısmen iktidar yanlısı gazeteler de bu durumda ama birisi yıkıcı iken diğeri yapıcı yolda. Açıkcası bu kadar yıkıcı yaklaşımı akıl sağlığım için emniyetli bulmuyorum. Bu hangi haber sitelerini kullandığım ile ilgiliydi.
Diğeri ise "ideoloji" kısmı. Ben olayın ideolojik olduğunu sanmıyorum. Kim iş yapar kim yapmaz olarak bakıyorum. İş yaparken elbette hata olur, iş yapmayanın bu şekilde bakınca hatası olmayacaktır . Ama hizmet beklenen bir görevde iş yapmamanın kendisi hatadır, tabi bu bir "gerçekliği" algı meselesi.
Öte yandan mutlaka her iki cenahta fanatik (ideolojik değil) bakanlar vardır. O konuda bir yoruma girmeye gerek görmüyorum. Gerçekler, rakamlar ortada.
Ben Türkiye'de herkesin değil ama karar verici çoğunluğun meseleye gerçekçi yaklaştığını düşünüyorum. Bu meseledeki gerçeklik "kim iş yapar?" sorusuna bağlı. Lafa kitabın ortasından gireyim, "biatçı kültür" "özgür karar" laflarını ağzına çok dolayanların pek iş yapabileceğini sanmıyorum. Kavramların içeriğine bakmaktansa uyandırdığı hislerle hareket eden, gerçeklikle temasını kısmen kesmiş kişilerin "biat" derken yüzünü ekşittiğini, "özgür" derken yüzlerinin güldüğünü görüyorum. Buradaki anlam bağlamımız "iş yapmak" . Şimdi bütün insan kaynakları yöneticilerinin ilk baktığı şey, başvuru sahibinin "takım oyununa" uyumlu olup olmadığına bakar. Takım oyunu denen şey bu "biat" denen şeydir. Takım oyununu beceremiyor denen tipler, genelde amirin söylediklerini yapmaktansa kendi başlarına buyruk davrananlardır. Özgürlük başına buyruk davranmak değildir. Bunu denizciler iyi bilir ve başına buyruk davranmağın bedelini öder. Amacım kimseyi eleştirmek değil, sadece bana atfettiğin "ideolojik bakış farkı" ve "lidere biat" imasına yanıt olarak yazdım.
Son söz, ara ara intihar eden japon mühendisten bahsedilir. Japonlar dindar bir millettir. İmparatorları tanrılarıdır da. Kendi dinlerinde liderini hayal kırıklığına uğratan tebanın bu dünyadaki kefareti için "harakiri" yapması yani intihar etmesi vardır. Japon mühendis, kendi inancına uygun davranmış. Liderini utandırdı bunun bedelini canıyla ödedi. Bizim inancımızda intihar en büyük günahlardan birisidir, çünkü haksız yere cana kıymak demektir ve cezası kuranda yazdığı şekilde cehennemdir. Yani Japon mühendisin dindarlığını takdir edenler , Türk'ten kendi inancına aykırı davranmayı, yani küfrü beklemektedir. Bu siz değilsiniz elbette, ama kamu oyunda böyle bir hava oldu ve bir çok klavyeşör bu şekilde eleştirdi. Bu sebeple açıklıyorum. Aynı şekilde suç konusu da bizim inancımızda batı medeniyetinden farklıdır. Suç şahsidir, yani baba oğulun günahını taşımadığı gibi oğul da babanın günahını taşımaz. Hal böyle iken amir de memurun günahını taşımaz aynen memurun amirin günahını taşımadığı gibi.
Sözün özü, bu işler Türkçe konuşmak meselesi gibi geliyor bana. Nasıl "vahşi" kelimesi yerine "wild" deyince İngilizce konuşmadığımız gibi kimi Türkçe kelimeleri de tarihinden ve bağlamından kopuk konuşmak da Türkçe konuşmak değildir.
Diğerlerine yanıt vermedim, benim için o iddialar papanın yanıtı niteliğinde. elbette içlerinde hakikat kırıntıları vardır ama, hakikatı ayıklayacağım derken akıl sağlımı kaybedemem. Benim gibi okuyucuyu niye kaybettiklerini de onlar düşünsün. İş yapalım, yapılmış işi bozmayalım. Yaptığımız iş memleketin menfaatine olsun, zararına değil. Gerisi boş laf.
Selamlar.