Konuyu tam kapsamı ve evrensel olarak ele alıyoruz madem, bazı noktaları da belirleyip dahil olup olmadığına da karar vermek gerekebilir.
Bu durumda ortaya, tanımların içine ciddi bir düşünsel yapı çercevesinin çizilmesi gerektiği sonucu çıkıyor.
(....)
bu tanımlamaların içine katmamız gereken eksik bir şeyler olduğu (düşünsel yapının doğru çerçevelenmiş tanımı) ortaya çıkıyor gibime geliyor.
Hazza çağrı ve hap çağında yaşıyoruz der Baudrillard.
Yalnızca düşünüyorum, sesli, sizle beraber;
"Teknem olsun istiyorum".... diyorum mesela... Senin de sorduğunu varsayalım; Neden?...
" Denize açılmak istiyorum"..... : Neden?
" Şununla birlikte olmak istiyorum"......... Neden?
İşte bunlara vereceğimiz her bir yanıt, eğer "seviyorum ulen"i geçmiyorsa, hazlarımıza, teslim olmuşuz demektir.
Bir arkadaşım, tekne almak istediğini söyledi, boş ver dedim, senden denizci olmaz.
Neden dedi, seninki arzu dedim, hepsi bu, gelir, tatmin olursun ve tükenir.
Amatör denizcinin farkı budur, basit sıradan bir denizde olma
tutkusu değildir onunki. "Bana bak, gör beni, şöyle bir teknem var,"
değildir. Tam tersi, beni görme, ben kendi gösterimi kendime yapıyorum, izleyiciye ihtiyacım yok, bokun içinde kalabilirim, denizin ortasında da kalabilirim, yalnızca güdülerimle, son derece doğal-sıradan güdülerimle harekete ederim, mastürbasyon değildir benimkisi, benimkisi, bildiğin, sahici bir tutkudur, bu tutku öyledir ki, bununla kendimi dünyaya ait hissederim, bu tutku bendeyken Yıldız Pavyon'dan çıkıp, yılan balığı yeyip kendimi adam yerine koymam. Sabaha karşı,
herhangi birinden övgü/ödül beklemeksizin avara olup upuzun bir yol yapabilirim, sıkılırsam yapmam, erkenden bir yere gider bağlanırım, çayımı içerim, yapayalnız otururum, sevgilim yanımdaysa sanki yanımda değilmiş gibi davranabilirim, o bunu umursamaz, sonra birden çoğullaşabilirim...
Kaan haklı, katkı olmadan olmuyor.
Bitiriyorum. Sevgiler.
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.