Deniz ...
Doğanın anası, kutsal kucak.
Sanki bir meslek tanımlaması gibi." Bişey’ci " olmak ,profesyonelliği çağrıştırdığından olsa gerek “Denizci”sözü bana hep itici gelmiştir.
Yaşam dediğimiz herşeyin denizde başladığı gerçeğinden yola çıkarsak tüm canlıların denizden bir parça taşıdığını kabul etmek durumundayız. İnsan denen canlının da genetik kodlamasında, bazı örneklerinin halen denizde yaşadığı erken dönem atalarıyla benzerlikler taşıdığı varsayılmalıdır. Tabii karaya vuran bu güzel yaratıkları doğa ana cezalandırırcasına maymun edince onlardan denizle ilgili o muhteşem yetenekleri, yüzgeçleri, suyun altında nefes alabilme,yön bulabilme gibi sayısız ayrıcalıkları geri alıvermiş
Bu yakın dönem akrabalardan insan’a evrilenler, ellerinde kalan fiziki güç ve yetenekleri de kaybedince çil yavrusu gibi güvenli gördükleri kara parçasının dörtbir yanına dağılıp bulundukları coğrafi şartlarda vahşice yaşam savaşı verirlerken, bir kısmı kendi doğurduğu toprakların etrafını saran suya yakın düşmüşler ve hücrelerindeki deniz genleri içerilerde kalanlara göre daha bir su yüzüne çıkmış. Kıyıda ya da içeride tüm insanlar geldikleri denize az veya çok özlem duymuşlar ve içlerinden" Deniz Yüzlüler" diyebileceğimiz çok küçük bir kısmı ait oldukları denize dönebilmiş.
İşte bu deniz yüzlüler doğal ortamları olarak gördükleri denizde yaşayabilmek için oluşturdukları yüzen nesneleri evleri ve denizi de bahçeleri olarak görürler. Teknelerini ayni zamanda yüzgeçleri gibi de hissettiklerinden ona isimler takıp,canlıymışcasına koruyup kollarlar ve ayrıldıklarında kolu koparılmışcasına acı hissederler.
Bunlar denizin perdahlayıcı etkisinden en çok istifade edenlerdir. Ortamlarındaki çakıl taşları gibi köşeli tarafları yontulmuştur. Engin hoşgörüleri , dinginlik ve bilgelikleri ön plandadır. Karakterleri gereği yaşamlarını, yazılı olmayan kuralları zerafetle uygulayarak güzelleştirirler ve Nirvana'ya ulaşırlar. Yüzücü, yelkenci, tekneci, tamirci gibi eğitimle sonradan kazanılabilecek vasıflarda rekabete girmezler. Üstün nitelik sıfatları umurlarında olmaz.
Her insan deniz yüzlü' ye dönüşebilir. Yeter ki önce yüzünü denize dönsün. Sonra yüreğinin kapılarını o ummana açıp tüm hücrelerindeki üzeri hırslarla katmanlaşmış ilk genlerini yıkayıp arındıracak deniz suyunun damarlarına dolmasına izin versin. Belki o zaman bu evren biraz daha yaşanabilir hale gelir.
Bulut mu olsam,
gemi mi yoksa?
Balık mı olsam,
yosun mu yoksa? ..
Ne o, ne o, ne o.
Deniz olunmalı, oğlum,
bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla...
İşte şairlik böyle birşey. Usta ,benim bir çektirme dolusu laf harcayarak söylemek istediğimi anlatmış ve noktayı koymuş.