Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Eski Tekne-Yeni tekne / İyi ve daha iyi mi ? İyi ve daha az iyi mi ?

Z

Ziya Gunes

Triton'a kadar hep ahşap teknemiz oldu.
Libertas'ı hediye etme aşamasına gelmişken, çok cüzi bir fiyata sattım, çünkü ustalardan yılmıştım ve sintine faresi gibi yaşıyordum.
Denizden kopmamak için 4.5 metrelik bir kayık aldım ve küçük oğlumla balığa çıkmaya başladık.
Bir gün Triton'un (o zaman adını bilmiyorum tabii ki) satılacağını duydum 2.sahibinden.
3. sahibi 2. sahibinin arkadaşı bir almandı.
Önce Whatsap üzerinden yazıştık ama ilk mesajda alacağımızı biliyorduk.
Triton 1998 model Jeanneau 42.2 Sun Odyssey idi
Havuzlukta otururken (hiç içine girmeden) bir fiyat verdik, kabul edildi ve aldık.
Bu yıl, Güneş ailesi kıstaslarına göre çok yol yaptık, çok da kötü havalarda hem de. Deniz domuz gittik keyifle-korkmadan.
Yeni olsa vazgeçer miydik, sanmam. İçi komple masif değil de kaplama olurdu muhtemelen.
Biraz daha az albenili olurdu muhtemelen.
Ama bütçemiz belliydi ve şansımıza 1998 doğumlu bu kız (ya da oğlan mı demeliyim Triton olduğundan) düştü.
Bilenler çok iyi seçim diyorlar ama az bilenler 20 yaşındaymış diye mırıldanıyor.
Sözün özü tercihleri belirleyen biraz da ekonomik koşullar sanırım.
Bu konu tartışılacaksa İKA (İdeal Koşullar Altında) paranezine almakta fayda var, yoksa subjektif bir tartışma iyice subjektifleşecek.
  • IP logged

T
  • *
  • İleti: 2171
Sözün özü tercihleri belirleyen biraz da ekonomik koşullar sanırım.
Bu konu tartışılacaksa İKA (İdeal Koşullar Altında) paranezine almakta fayda var, yoksa subjektif bir tartışma iyice subjektifleşecek.

"Biraz da" evet, belki.
Lakin, konunun içinde "biraz da" eski tekne, Oğuzhan'ın Westerly örneğinde olduğu gibi, çok uygun fiyata ama eski ve iyi bir marka olmasına rağmen ülkemizde çok tanınmadığı için itirazların "eski" üzerinde toplanması.
Çünkü, gerçekten 80'li-90'lı yıllarda yapılmış ve kendini kanıtlamış uygun tekneler alıcı bulmakta zorlanırken, daha fazla fiyatlara çok daha az donanım ve belki yeterliliği olan tekneler alıcı buluyor. Üstekik sadece 5-10 yaş farkla. Bu düzeyde ki teknelerde ekonomik koşullar değil, önyargılarımız etkili oluyor diye düşünüyorum.

Ve elbette dediğiniz gibi ekonomik koşulların belirlediği düzeyde tekne alımları var ki, onlar için söylenebilecek bir şey yok. O mecburiyet kısmı.
Onu gözardı etmiyorum şahsen yazdıklarımda.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 989
1990.2000 model arası tekne bakınan birisi olarak bayıldım bu konu başlığına oku oku bitmiyor:)
Yazan çizenlerin kalemine sağlık,nerede kalmıştım ikici sayfada:)okumaya devam.
  • IP logged
“Merhaba denizci, sen de senden sonrakilere anlat…”

  • *
  • İleti: 629
Acaba neden denizciliğe, teknelere merakın ( üstelik sadece de Türkiyede değil, tüm dünyada ) demokratikleşmesi, bir anlamda " normal"leşmesi olabilir mi ?

Ben yetişirken orta üstü konumda bile bir ailenin tekne sahibi olması neredeyse hem mümkün değildi, hem de görüldük bir şey değildi ( en fazla Johnson veya Evinrude motorlu ahşap tekneler tek tük kimi ailelerde olurdu ; üstelik mesela bizim çevrede bunların çoğu azinlıklara aitti ).

Mesela o güzelim Istanbul Kotraları kitabını bir kurcalasak ; yat sahiplerinin hepsi ya patron , büyük zengin ya da çok anlı şanlı herkesin adını bildiği şirketlerin genel müdürleri vs...olduğunu görürüz. Zengin spor ve hobisi olduğu çok açık. Arada bir de tutkusunun büyüklüğünden ötürü hayatta başka her şeyi gözden çıkarabilmiş , tutkusunu saplantı haline dönüştürmüş kimi orta halliler de bir tekne alır veya yaptırırdı. Misal annemin banka müdürü olan kuzeni hayatı boyunca kira evinde oturdu, arabası hiç olmadı ama bir ufak " kotra" sahibi oldu hep.

Ulke zaten dışa kapalı bir ekonomi, tekne ithalatı diye bir şey bilinmez. Parası olan dışardan plan bulur, malzemeyi bulur teknesini yaptırır ; kimi de zaten az sayıda olan ve hepsi ismen bilinen eski teknelerin etrafında döner dolaşır ; bunlar el değiştirir , her yeni sahibin elinde makul veya kötü renovasyonlar geçirir, kullanılırdı.

Tekne sahiplerinin büyük çoğunluğu sahil çocuğu ( belki de tamamı ) bu virüs'ü çok küçük yaşta kapmış, o zor şartlarda ( paranız gani bile olsa malzeme yok, o yok bu yok...) burunları sürtüle sürtüle iyiyi kötüden ayırmayı, doğru seçim yapmayı yıllar içinde kendi deneyimleriyle öğrenmiş insanlardı. Yani bu insanların içinde yarım asırdan uzun zamanı tekneler üzerinde geçirmiş büyüklerimiz olduğunu hatırlayın...

 Sonra zaman değişti, mesela Özal döneminde belki daha önce denizle hiç ilgilenmemiş insanlar Tuzlada motoryatlar yaptırmaya başladılar. Ataköy ve Fenerbahçe marinaya çektiler.  Arkadan ithalat başladı ve motoryatları da marka yelkenliler takip etti.
Gelirin nısbı artışıyla da tekneler zamanla 30larinda 40larinin başlangicinda olup iyi kazanan orta sınıf mensupların görüş alanına girdi. Insanlar para kazaninca bir dönem bir kulübe üye olup tenis oynar veya birden bire kayak kaymayı keşfeder gibi ; denize ve teknelere de ilgi duydular.

Bu oluşan yeni denizci sınıfı eski denizciler gibi bu işe uzun senelerini vererek ve deneyim biriktirerek girmediler, yeni bir hobi edinmek istiyorlardı ; pazarda da yenisiyle ikinci eliyle seri üretim tekneler vardı artık. Bu tekneleri kullananlar vardı, dergilerde testleri yayınlanıyordu, marka isimleri biliniyordu. Fuarlarda bu tekneler vardı, ülkede büyüyen charter firmaları bu tekneleri kullanıyordu, isteyen gider kiralar, almayı düşündüğü tekneyi deneyebilirdi de...

Insanlar bir tekne alıp denize çıkmak istediler ; kimsenin de o eski zamanların bu işi bir derin tutku, hatta adını koyalım, hastalık haline getirmiş insanları gibi tekneler ve tasarımları , tarihçeleri vs vs gibi konularda ciltlerce kitap okuyacak, araştıracak ( veya deneye deneye öğrenecek ) soruşturacak zamanı ve niyeti yoktu. Dönem değişmişti, hızlanmıştı , insanlar pek çok şeye merak sarabiliyor ; bir dönem bunu kovaladıktan sonra da vazgeçip başka bir ilgi alanı bulabiliyorlardı.

Bunun yanlış veya eksik bir davranış biçimi de olduğunu sanmıyorum. Benim de, sizin de üzerinde pek o kadar da durmadığınız, yahu yapıyorum seviyorum ya...daha derinine girmeye ne gerek ? dediğimiz başka hobilerimiz vardır.

Hal böyle olunca da ( burada yerli seri imalat tekne yapımcısi eksiği, hatta dönem dönem hiç üretici olmaması ve kötü yapılmış, yapildiğindan da kötü bakılmış üstelik çoğu da 30 -40 senelik  olan ahşap teknelerin problemleri de eklenince ) ithal seri imalat tekneler yeni bir pazar ve yeni bir müşteri kitlesi buldular. Alırken keseye uygun, satarken de çok kaybettirmediği bilinen bu tekneler de tıpkı otomobil pazarında olduğu gibi, kendilerine gayet sağlam yer edindiler. Insanların da ihtiyaçlarını pekala ( hatta donanımına göre bazen de fazla fazla ) karşıladılar...Şimdi bu insanlar çok iyi teknedir diye niye bir Iskandinav teknesine ayni boydaki başka bir teknenin iki, üç misli fiyat ödesinler veya niye pazardaki hiç bir tekneyi beğenmeyip , ille kendi kafamdaki tekneyi yaptıracağım desinler ?

Böyle insanlar hep olacak ; ama " demokratikleşmiş, yaygın" bir kitle içinde azınlıkta olacaklar.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1240
  • Selamlar
Acaba neden denizciliğe, teknelere merakın ( üstelik sadece de Türkiyede değil, tüm dünyada ) demokratikleşmesi, bir anlamda " normal"leşmesi olabilir mi ?

Ben yetişirken orta üstü konumda bile bir ailenin tekne sahibi olması neredeyse hem mümkün değildi, hem de görüldük bir şey değildi ( en fazla Johnson veya Evinrude motorlu ahşap tekneler tek tük kimi ailelerde olurdu ; üstelik mesela bizim çevrede bunların çoğu azinlıklara aitti ).

Mesela o güzelim Istanbul Kotraları kitabını bir kurcalasak ; yat sahiplerinin hepsi ya patron , büyük zengin ya da çok anlı şanlı herkesin adını bildiği şirketlerin genel müdürleri vs...olduğunu görürüz. Zengin spor ve hobisi olduğu çok açık. Arada bir de tutkusunun büyüklüğünden ötürü hayatta başka her şeyi gözden çıkarabilmiş , tutkusunu saplantı haline dönüştürmüş kimi orta halliler de bir tekne alır veya yaptırırdı. Misal annemin banka müdürü olan kuzeni hayatı boyunca kira evinde oturdu, arabası hiç olmadı ama bir ufak " kotra" sahibi oldu hep.

Ulke zaten dışa kapalı bir ekonomi, tekne ithalatı diye bir şey bilinmez. Parası olan dışardan plan bulur, malzemeyi bulur teknesini yaptırır ; kimi de zaten az sayıda olan ve hepsi ismen bilinen eski teknelerin etrafında döner dolaşır ; bunlar el değiştirir , her yeni sahibin elinde makul veya kötü renovasyonlar geçirir, kullanılırdı.

Tekne sahiplerinin büyük çoğunluğu sahil çocuğu ( belki de tamamı ) bu virüs'ü çok küçük yaşta kapmış, o zor şartlarda ( paranız gani bile olsa malzeme yok, o yok bu yok...) burunları sürtüle sürtüle iyiyi kötüden ayırmayı, doğru seçim yapmayı yıllar içinde kendi deneyimleriyle öğrenmiş insanlardı. Yani bu insanların içinde yarım asırdan uzun zamanı tekneler üzerinde geçirmiş büyüklerimiz olduğunu hatırlayın...

 Sonra zaman değişti, mesela Özal döneminde belki daha önce denizle hiç ilgilenmemiş insanlar Tuzlada motoryatlar yaptırmaya başladılar. Ataköy ve Fenerbahçe marinaya çektiler.  Arkadan ithalat başladı ve motoryatları da marka yelkenliler takip etti.
Gelirin nısbı artışıyla da tekneler zamanla 30larinda 40larinin başlangicinda olup iyi kazanan orta sınıf mensupların görüş alanına girdi. Insanlar para kazaninca bir dönem bir kulübe üye olup tenis oynar veya birden bire kayak kaymayı keşfeder gibi ; denize ve teknelere de ilgi duydular.

Bu oluşan yeni denizci sınıfı eski denizciler gibi bu işe uzun senelerini vererek ve deneyim biriktirerek girmediler, yeni bir hobi edinmek istiyorlardı ; pazarda da yenisiyle ikinci eliyle seri üretim tekneler vardı artık. Bu tekneleri kullananlar vardı, dergilerde testleri yayınlanıyordu, marka isimleri biliniyordu. Fuarlarda bu tekneler vardı, ülkede büyüyen charter firmaları bu tekneleri kullanıyordu, isteyen gider kiralar, almayı düşündüğü tekneyi deneyebilirdi de...

Insanlar bir tekne alıp denize çıkmak istediler ; kimsenin de o eski zamanların bu işi bir derin tutku, hatta adını koyalım, hastalık haline getirmiş insanları gibi tekneler ve tasarımları , tarihçeleri vs vs gibi konularda ciltlerce kitap okuyacak, araştıracak ( veya deneye deneye öğrenecek ) soruşturacak zamanı ve niyeti yoktu. Dönem değişmişti, hızlanmıştı , insanlar pek çok şeye merak sarabiliyor ; bir dönem bunu kovaladıktan sonra da vazgeçip başka bir ilgi alanı bulabiliyorlardı.

Bunun yanlış veya eksik bir davranış biçimi de olduğunu sanmıyorum. Benim de, sizin de üzerinde pek o kadar da durmadığınız, yahu yapıyorum seviyorum ya...daha derinine girmeye ne gerek ? dediğimiz başka hobilerimiz vardır.

Hal böyle olunca da ( burada yerli seri imalat tekne yapımcısi eksiği, hatta dönem dönem hiç üretici olmaması ve kötü yapılmış, yapildiğindan da kötü bakılmış üstelik çoğu da 30 -40 senelik  olan ahşap teknelerin problemleri de eklenince ) ithal seri imalat tekneler yeni bir pazar ve yeni bir müşteri kitlesi buldular. Alırken keseye uygun, satarken de çok kaybettirmediği bilinen bu tekneler de tıpkı otomobil pazarında olduğu gibi, kendilerine gayet sağlam yer edindiler. Insanların da ihtiyaçlarını pekala ( hatta donanımına göre bazen de fazla fazla ) karşıladılar...Şimdi bu insanlar çok iyi teknedir diye niye bir Iskandinav teknesine ayni boydaki başka bir teknenin iki, üç misli fiyat ödesinler veya niye pazardaki hiç bir tekneyi beğenmeyip , ille kendi kafamdaki tekneyi yaptıracağım desinler ?

Böyle insanlar hep olacak ; ama " demokratikleşmiş, yaygın" bir kitle içinde azınlıkta olacaklar.

Çok doğru bir tespitte bulundunuz, ama eğilim bu yönde. Kazanan seri üretim tekneler olacak. Ben Bir arkadaşımın tanıması sayesinde Azure ve Sirena marka tekneler ile kısa deneme seyirlerine çıktım. Şahane tekneler(iç mekan design unlimited adında çok meşhur bir firma tarafından tasarlansa bile) ama çok pahalı. Bildiğim kadarı ile Türkiye içinde satışta ciddi dezavantajları var


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 394
Ali San hocam (AAli) konuyu özetlemiş.

Asıl Konu başılığı, eski-yeni tekne ama , konu dönüp dolaşıp günümüze, değişen ve artan kullanıcı ve onların ihtiyaçlarına geliyor.

Mesela ben Aali beyin tanımladığı yeni denizci sınıfına giriyorum. Denizde olmayı seviyorum. Ailemin de benimle beraber olmasını istiyorum. 1980 ... model en kral tekneyi almak istesem bile onları benimle beraber o teknede 2 gün bile tutamam.

Şu an ulaşabilmek te kolay, fiyat ta nisbi olarak iyi. 1990 ların parasıyla 100 000 dolarlık tekne almak çok büyük işti bence. 50 000 dolara güzel ev alınıyordu ,şimdi 300 - 400 000 dolar olan evler. Araba fiyatlarına hiç girmiyorum.

Biraz da istatistik ve matematik ilave edilmeli. Ben merak ettim mesela ;

Hem dünya , hem de Türkiye için, 1980-1990-2000-2010-2018 on yıl aralıklarında yelkenli tekne üretim miktarları.

Eski tekne güzeldir de , kaç eski , kaç yeni var kullanımda.

Tabii ki konunun asıl mecrası olan eski tekne - yeni tekne ayrımı, teknik, malzeme, denizci özellikleri ayrı.

Ama, eski denizci ile yeni denizcilerin ihtiyaçları da  farklı maalesef.







  • IP logged

  • *
  • İleti: 394
Hem dünya , hem de Türkiye için, 1980-1990-2000-2010-2018 on yıl aralıklarında yelkenli tekne üretim miktarları.

Üretimden ziyade , satış rakkamları (yanlış ifade etmişim) :-[
  • IP logged

  • *
  • İleti: 629

Eski tekne güzeldir de , kaç eski , kaç yeni var kullanımda.


Vallahi bu iyi soru ; bakılırsa ( omurgasına kadar değiştirebildiğine göre...) ahşap tekne hiç ölmez. Sac ( çelik ) tekne bugün paslanmaya başlasa çürüyüp delinmesi bir ömür sürer, aluminyumda bir yanlış yapılmazsa hiç bir şey olmaz, 1940larda yapılmış ilk fiber tekneler ortada olduğuna göre, onlara da hiç bir şey olmayacak...
Yani dünyayı bir istenmeyen tekne sorunu da bekliyor aslen, tekneler dayanacaklar ama insanlar onlardan bıkmış olacak, ne şekilde ortadan kaldırılacaklar bilemiyorum ?
Hollandada, Almanyada, Finlandiyada pek çok ( mütevazi, onlar Palmarina filan pek bilmiyorlar...) marinada 60'lardan, 70'lerden tekneler hala çoğunlukta gibi görünüyor. Bizdeki kadar yeni tekneyi yan yana görmedim doğrusu...
  • IP logged

T
  • *
  • İleti: 2171
Aali abi, tespitlerinize katılmamak mümkün değil.

Benim okuduğum, büyüklerimden dinlediğim kadarı ile ülkemizde tekne yapım ve kullanımı 3 dönemde ele alıyorlar.
1923 ve 1950'lerin başı arası, 1950 ve 1980'ler arası ve sonrası. Yanılmıyorsam Harun Ulman ile başlıyor herşey ve sonra gelişiyor.
Kartal-Tuzla ve Ayvansaray, ki Ayvansaray benim büyük bir şans olarak gördüğüm son dönemleri de olsa çocukluğumun geçtiği, kayıkhanelerini oyun parkına çevirdiğim yerler.

Yani zaten çokta ülke olarak eski bir geçmişimiz yok aslında "özel tekne" işlerinde.

Sanıyorum ki, sizinde dediğiniz gibi eskilerin tecrübeleri ile belli bir dönem geçirmiş kişiler, iflah olmaz azınlıkta kalacak kişiler. Bunu ilk elden biliyorum çünkü, benim ailem öyledir.
Babam, dedem, onun babası hep bir şekilde denizde ve tekne ile iç içe olmuşlar. Belki çok eskiden "kotra"ları yokmuş ama, bir şekilde yelken basmışlar, ilerleyen yıllarda tırandiler, guletler oldu.
Rahmetli babam, fiber bir tekneye kafasını çevirip bakmazdı bile. Annem'e göre tekne sadece gulettir. Geri kalanı yüzen tabuttur.
Fiber tekneye, lakin ancak eskilere tek şans veren, benim sülalemde.
Teknede yaşama işini konuştuğumuzda herkes kızar bana, fiber teknede yaşanmazmış, soğuk olurmuş, kanser olurmuşum içinde, bir fırtına sürüklenir gidermişim kimse beni bulamazmış vs. Ama kimse teknede yaşanır mıymış demiyor.

Demem o ki, aileden "hastalığı" kapmış kişiler için mantık konu tekne olduğunda devre dışı kalıyor. Tekne bir "ürün " değilde birbirimizi sahiplendiğimiz bir ruh haline geliyor ve daha en başta söylediğim gibi işi hissi düşünmekten alıkoyamaz hale geliyoruz ve tercihlerimiz tamamen orta yolla, uçuk kaçık arasında gidip geliyor.

İşte bu yüzden, eski fiber yada ahşap tekneler bizi mutlu eden aşklarımız oluyor.
Ve ben bu aşk'a aşığım.

İş teknik verilere, malzeme dayanımlarına, yeni teknolojiye geldiğinde, evet, öğrenmek istiyorum ama mutlu olmayı da mutlu ölmeyi de daha çok istiyorum.  :)
  • IP logged
« Son Düzenleme: 31 Mart 2018, 00:21:39 Gönderen: Tan Kaan Özkan »

  • *
  • İleti: 394
Sadece tekne konusunda mı böyle? Hayır.

Avrupa, iskandinav yollarında mı daha yeni model araba var Türkiye de mi?

Avrupa , İskandinav ülkelerinde mi evler, işyerleri daha yeni (yenilenmiş) , Türkiye de mi?

Avrupa, İskandinav evlerinde mi mobilya ve teçhizat yeni (yenilenmiş) ,Türk evlerinde mi ?

İlk aklıma gelenler , çalışsam 10 madde daha yazarım.

Haklısınız. Denizcilik gibi diğer kültür, yaşam tarzı, amaç ve araç konuları da güzel ülkemizle ayrışıyor.

  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Aali ne güzel yazmış yine.. Daha ne söylenebilir ki..Sadece bir iki not.. elbette benim görüşlerim.

Deniz ile ilgili yaşadıklarımızı bir tenis ya da belki kayağa benzetmek bile tuhaf geliyor bana. Öyle farklı bir tutku ki bu hiç bunlara benzemiyor..

Tekne bir yatırım aracı değil. İkinci eli para etsin hatta Oktayın dediği gibi biraz da kar ettirsin dedin mi çok şeyden vaz geçmişsin demektir.

Tekne uğruna para kazanılacak olandır. Şu anda yoğun çalışmamın tek nedeni tekne yaptırmak istiyor olmam.

Şantiyecilikte bir tabir vardır eskilerden çok severim.

" para nedir ki köpeğe atsan yemez " derlerdi. Paranın hayatın tek amacı olmadığını anlatmak için kullanılan bir tabirdi.

Para elbete lazım maalesef.. Ama hayatta hep hesaplı , mantıklı olmak zorundamısınız?  Hiç mi tutkularınız yok.. ?Tutkularınızın parasal karşılığı hep sıfır mı olacak ?

Büyük tekne sahibi olanlar hep ailelerini ön plana atıyorlar. Kızmasınlar ama  inanmıyorum. aileniz ile kaç gün tatil yaptınız. ? Ortalaması iki haftayı geçmez. en kralından son model bir tekne kiralarsınız olur biter. Hepi topu 6000 Euro verirsiniz. alacağınız teknenin dörtte bir fiyatına hayatınızın sonuna kadar hem de en yeni tekneye binersiniz.

Buradakiler ne olur alınmasınlar ama  o niyetle değildir belki ama bu tekneler genelde prestij için alınıyorlar. Kimse kusura bakmasın. aile filan hikaye..

Oysa ki prestij bilgi ile olur.. bilgili olduğun ölçüde mütevazi olunur. Öyle oldun mu da prestijin dibi olursun cebinde beş kuruş paran yoksa bile..

sadun Boro çok mu zengindi.? Hayatınızı ne için harcadığınız çok önemli.. Geride ne bırakabildiniz.? Konu budur.

İyi evlatlar yetiştirebiliyormusunuz ülkenin insanları için. Bildiklerinizi , öğrendiklerinizi paylaşabiliyormusunuz içtenlikle?

Ne bıraktınız geriye..?

Neler paylaşabildiniz ?

Bırakın artık bu kadar materyalist olmayı.. sistemin çarklar ağır . Mecburan parçasıyız işte. Yahu hiç mi bu sistemin parçası olduğunuz için pişman değilsiniz ? Denize bari bu sistemi taşımayın..

Varsın tekneniz küçük olsun, ahşap olsun.. eşiniz kızınız içeride uyurken size yer kalmasın ne gam?  Siz de havuzukta oturup oınları izleyin işte..

Sizlerin çocuk iken tableti , telefonu mu vardı.?  Mutlu değilmi idiniz. ? Bakın bir sürü çocuk daha bu yaşta psikolojik tedavi görüyor.. 

Teknede televizyon, tablet telefon.. Çocuklar onsuz yapamıyor muş.. Geçiniz efendim.. Siz ne alternatif ürettiniz bunlar yerine onu bir anlatın. ?

Balık tuttunuz mu mesela..?  Hazine aradınız mı , su altına daldınız mı beraber? Kumsala çıkıp, yeni ve gizli yerler keşfettiniz mi çocuğunuzla.. ?

eşiniz için ne yaptınız teknede.. ? O sabah yüzerken kahvsini yaptınız mı mesela..? Havlusunu hazır ettiniz mi..? Duş alasına yardım ettiniz mi.. ? son seyirde ne yaptınız eşiniz için onu mutlu edecek?

Her şeyi bırakın gülümsediniz mi bir.. ? seni seviyorum dediniz mi?  üzerine giydiği bir şeyi beğendiğinizi söyleseniz yetmez mi? Yaptınız mı..?

Yaptı iseniz yapabiliyor iseniz ne ala.. Hayat size güzel  o zaman..





  • IP logged
« Son Düzenleme: 31 Mart 2018, 00:55:45 Gönderen: Ersin Böke »

  • *
  • İleti: 1159
    • KUTUP YILDIZI
Bir kaç saattir  linkte ki tekneler bakınıyorum.

https://www.inautia.com/sailboats-for-sale-1/page-3/?precioMin=5000&precioMax=12000&antiguedadMin=1980&antiguedadMax=1985&fotos=1

İnanılmaz rakamlar. Neredeyse 27 HP yanmar motor fiyatına, oldukça diri bakımlı tekneler var.

Ya çok geç geldik bu dünyaya, ya da çok erken.

Aali beyin dediği gibi bu hızla gidilirse beş - on / yirmi - otuz sene sonra
kredi yurtlar kurumunun yüksek öğrenim öğrencilerine verdiği bir yıllık burs ederi parayla,
binilebilir tekne bulmak mümkün olacak ülkemizde.
Tabi deniz kalırsa.
  • IP logged
ВЛАДА / TEOS

  • *
  • İleti: 1159
    • KUTUP YILDIZI
Yukarıda yazdıklarım ayrı bir konu işin bir de ayrı bir boyutu var.

Çok iyi denizciler gördüm,
çok donanımlı yelken severler gördüm,
Çok aşık tekneciler gördüm,

Ama maalesef birçoğunda malzeme bilgisi, sıfır idi.
Denizci olmanın bence birinci şartı iyi bir malzeme bilgisinin olmasıdır.

Malzeme bilginiz iyi ise,
en basitinden kazıklanmazsınız teknenize bakım yaptırırken.

Yukarıda bir üye yazmış,
Bence de çok doğru tesbitler.
Amaç para kazanmaksa tosunlara yatırım yapmalısınız.
Baksanıza  bulaşıkçılıktan gelme bir yeni yetme 2 milyar toplamış bir iki senede.


Tekne bence evlenilecek kadın gibidir.
Aşık olmalı, sevmeli, kollamalı, sarıp sarmalamalısınız.
Aldığınız tekneyi satacağınızda kazanacağınız rakamlar gözünüzün önünden gitmiyorsa,
bence başka bir işe yatırım yapın.

Bu iş tutku meselesi.

Yüklemeyi becebilirsem 2000 li yıllara ait bir seri üretim tekne ye ait,
kaporta gövde birleşim detaylarına bir göz atın.

Böylelikle konu mecrasından sapmadan gidebilir.
  • IP logged
ВЛАДА / TEOS

  • *
  • İleti: 1159
    • KUTUP YILDIZI
Kaporta gövde birleşiminden




Resmi dün çektim. Burada hava uçmaktaydı ve gökyüzünde güneş te yoktu üstelik
  • IP logged
ВЛАДА / TEOS

  • *
  • İleti: 1159
    • KUTUP YILDIZI

Aynı bölgenin yan tarafı. Özensizliğe bakarmısınız.

  • IP logged
ВЛАДА / TEOS

 
Yukarı git