Acaba neden denizciliğe, teknelere merakın ( üstelik sadece de Türkiyede değil, tüm dünyada ) demokratikleşmesi, bir anlamda " normal"leşmesi olabilir mi ?
Ben yetişirken orta üstü konumda bile bir ailenin tekne sahibi olması neredeyse hem mümkün değildi, hem de görüldük bir şey değildi ( en fazla Johnson veya Evinrude motorlu ahşap tekneler tek tük kimi ailelerde olurdu ; üstelik mesela bizim çevrede bunların çoğu azinlıklara aitti ).
Mesela o güzelim Istanbul Kotraları kitabını bir kurcalasak ; yat sahiplerinin hepsi ya patron , büyük zengin ya da çok anlı şanlı herkesin adını bildiği şirketlerin genel müdürleri vs...olduğunu görürüz. Zengin spor ve hobisi olduğu çok açık. Arada bir de tutkusunun büyüklüğünden ötürü hayatta başka her şeyi gözden çıkarabilmiş , tutkusunu saplantı haline dönüştürmüş kimi orta halliler de bir tekne alır veya yaptırırdı. Misal annemin banka müdürü olan kuzeni hayatı boyunca kira evinde oturdu, arabası hiç olmadı ama bir ufak " kotra" sahibi oldu hep.
Ulke zaten dışa kapalı bir ekonomi, tekne ithalatı diye bir şey bilinmez. Parası olan dışardan plan bulur, malzemeyi bulur teknesini yaptırır ; kimi de zaten az sayıda olan ve hepsi ismen bilinen eski teknelerin etrafında döner dolaşır ; bunlar el değiştirir , her yeni sahibin elinde makul veya kötü renovasyonlar geçirir, kullanılırdı.
Tekne sahiplerinin büyük çoğunluğu sahil çocuğu ( belki de tamamı ) bu virüs'ü çok küçük yaşta kapmış, o zor şartlarda ( paranız gani bile olsa malzeme yok, o yok bu yok...) burunları sürtüle sürtüle iyiyi kötüden ayırmayı, doğru seçim yapmayı yıllar içinde kendi deneyimleriyle öğrenmiş insanlardı. Yani bu insanların içinde yarım asırdan uzun zamanı tekneler üzerinde geçirmiş büyüklerimiz olduğunu hatırlayın...
Sonra zaman değişti, mesela Özal döneminde belki daha önce denizle hiç ilgilenmemiş insanlar Tuzlada motoryatlar yaptırmaya başladılar. Ataköy ve Fenerbahçe marinaya çektiler. Arkadan ithalat başladı ve motoryatları da marka yelkenliler takip etti.
Gelirin nısbı artışıyla da tekneler zamanla 30larinda 40larinin başlangicinda olup iyi kazanan orta sınıf mensupların görüş alanına girdi. Insanlar para kazaninca bir dönem bir kulübe üye olup tenis oynar veya birden bire kayak kaymayı keşfeder gibi ; denize ve teknelere de ilgi duydular.
Bu oluşan yeni denizci sınıfı eski denizciler gibi bu işe uzun senelerini vererek ve deneyim biriktirerek girmediler, yeni bir hobi edinmek istiyorlardı ; pazarda da yenisiyle ikinci eliyle seri üretim tekneler vardı artık. Bu tekneleri kullananlar vardı, dergilerde testleri yayınlanıyordu, marka isimleri biliniyordu. Fuarlarda bu tekneler vardı, ülkede büyüyen charter firmaları bu tekneleri kullanıyordu, isteyen gider kiralar, almayı düşündüğü tekneyi deneyebilirdi de...
Insanlar bir tekne alıp denize çıkmak istediler ; kimsenin de o eski zamanların bu işi bir derin tutku, hatta adını koyalım, hastalık haline getirmiş insanları gibi tekneler ve tasarımları , tarihçeleri vs vs gibi konularda ciltlerce kitap okuyacak, araştıracak ( veya deneye deneye öğrenecek ) soruşturacak zamanı ve niyeti yoktu. Dönem değişmişti, hızlanmıştı , insanlar pek çok şeye merak sarabiliyor ; bir dönem bunu kovaladıktan sonra da vazgeçip başka bir ilgi alanı bulabiliyorlardı.
Bunun yanlış veya eksik bir davranış biçimi de olduğunu sanmıyorum. Benim de, sizin de üzerinde pek o kadar da durmadığınız, yahu yapıyorum seviyorum ya...daha derinine girmeye ne gerek ? dediğimiz başka hobilerimiz vardır.
Hal böyle olunca da ( burada yerli seri imalat tekne yapımcısi eksiği, hatta dönem dönem hiç üretici olmaması ve kötü yapılmış, yapildiğindan da kötü bakılmış üstelik çoğu da 30 -40 senelik olan ahşap teknelerin problemleri de eklenince ) ithal seri imalat tekneler yeni bir pazar ve yeni bir müşteri kitlesi buldular. Alırken keseye uygun, satarken de çok kaybettirmediği bilinen bu tekneler de tıpkı otomobil pazarında olduğu gibi, kendilerine gayet sağlam yer edindiler. Insanların da ihtiyaçlarını pekala ( hatta donanımına göre bazen de fazla fazla ) karşıladılar...Şimdi bu insanlar çok iyi teknedir diye niye bir Iskandinav teknesine ayni boydaki başka bir teknenin iki, üç misli fiyat ödesinler veya niye pazardaki hiç bir tekneyi beğenmeyip , ille kendi kafamdaki tekneyi yaptıracağım desinler ?
Böyle insanlar hep olacak ; ama " demokratikleşmiş, yaygın" bir kitle içinde azınlıkta olacaklar.