Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Eski Tekne-Yeni tekne / İyi ve daha iyi mi ? İyi ve daha az iyi mi ?

T
  • *
  • İleti: 2171
Daha iyi mi ? Daha sağlam mı ?

Neye göre? Kime göre?

Aklım bana bu konuda objektij olamayacağımı söylüyor çünkü "eski" tekneler benim için "yeni" teknelere göre daha iyi.
Sebep ?
Söylemek zor çünkü tam anlamıyla bir türlü açıklığa kavuşmamış ve kavuşamayacak olan, kişiye özel cevapları bulunan "denizci tekne" tanımı gibi bir şey herhalde.

Tekne tasarımları, iç mekan ve kullanılan malzemeler, yaklaşık olarak 1980-1999 yılları arasında üretimlerin, sanki, teknelerin gerçek amacı olan, uzun yolda ve güvenle denizde gitmek, giderken bir ruhla beraber eşlik etmesi gibi biraz ölçülebilir, biraz insana dokunur olmasına daha çok hizmet ediyormuş hissi sanırım benim için daha iyinin cevabı olabilir.

Evet biliyorum, şimdiki teknoloji ve malzeme bilgisiyle, yeni üretim şekilleri ile hiçte küçümsenmeyecek işler başarılıyor lakin ben bunu bilinç altının güven hissi ile bağdaştırıyorum. Hani bir an yukarılarda boşluğa düşersinizde bir yere tutununca kendinizi daha güvende hissedersiniz ya, aslında size hiç bir faydası yoktur bu tutunmanın, bu da öyle bir şey sanırım.
Yeni teknelere güvenmiyorum. Güven vermiyor. Bu da yine benim ölçülemeyen ama "daha sağlam" kısmının cevabı.

Aslında, "yeni" dediğimiz ve çok sıklıkla gördüğümüz, bir çoğumuzun sahip olduğu ve yine alsa, yine aynı tarz tekneleri alacağı neredeyse kesin olan tekneler, onlarca kez konuştuğumuz tekne tercihleri konusu aslında. Yani çıkmaz sokak.

Bu konuda, kendimi ikna etmemim bir yolu olduğunu düşünüyorum ama malzeme bilgim yada tecrübem buna elvermiyor.
Şöyle ki ;
Ben bir "eski" tekne tutkunu olarak, örneğin HC 38T beni çok ama çok mutlu edebilecek, neredeyse dünyanın her bir köşesine, hiç tedirgin almadan gidebileceğim teknelerden biridir. Kendini kanıtlamış, gerek "iyi" gerek "sağlam" olması açısından sanıyorum en az tartışılabilecek teknelerden biridir.

Şimdi, HC 38T, günümüzün koşullarında örneğin infüzyon yöntemiyle yapılsa ve (Prepreg yöntemini şimdilik karıştırmıyorum) diğer tüm malzemeleri iç mekan dahil günümüzün "yeni" ürünleri kullanılsa, acaba yine bu kadar güvende hisseder miyim ? hissetmeli miyim ?   
Sanıyorum ki bu sorunun cevabı, aynı zamanda "iyi tekne" ve "sağlam tekne" ayrımına da cevap olabilecek nitelikte.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 562
    • Yat Tekne Sörveyi, ekspertizi, ozmoz muayenesi
Zaman içinde beğenilerimizi değiştiriyorlar, bunun adı da modadır. Bu sene dar paçalı pantalon giymeye mecbur kalıyorsunuz seneye paçaları ispanyol paça denilen çok genişe çeviriyorlar. Siz dar paça ile gezmeye kalkarsanız  en azından modaya uymamış olarak görülüyorsunuz, biraz daha ileri gidersek eski kafalı oluyorsunuz. Aynı şey tekneler için de geçerli, insanoğlu çok ilerledğini sansa da aslında fazla bir ilerleme yok, yine benzer tencerelerde yapılan yemekleri, benzer çatal, bıçak ver kaşıkla, şekilleri fazla değişmemiş olan tabaklardan yiyoruz. Yemek yapmak için kullandığımız ısı artık elektrik kaynaklı olsa da, yemek olarak sıvı nitrojen içine atılmış gıdaları yemiyoruz, böyler bir şeiy denemiyoruz bile.

Teknelerde de değişim teknolojiye bağlı olarak değişse de aslında genelinde baktığınızda  ciddi bir değişim yok. Fiberglasın ne kadar sağlam olduğunu gördükçe, malzemeyi azaltıp, fiyatları arttırıp, karlarını arttırdılar ve bunu da moda diye kabul ettik. Eski teknelerin sağlam olduğuna inanıyorum ama gerekli mi? Bu tartışılabilir. Örneğin ben çok sağlam diye modern bir otomobil yerine bir askeri tanka binmeyi istemem.  Günümüz tekneleri belirli amaçlar için yapılıyor ve amaçlarına uygun malzeme ile ve yeterli sağlamlıkta üretiliyor. Örneğin dünya dolaşan yarış tekneleri Güney Kutbunun etrafında dolaşırken hızlı olabilsinler diye mümknü olduğu kadar hafif yapılıyorlar ve bu teknelere biçilen ömür bir dünya turu veya bir yıl. Bu sürenin bitiminde teknede o kadar çok değişiklik yapmanız gerekiyor ki kaldırıp atıp veya meraklısına satıp yenisini almak daha ekonomik oluyor, ama çok hızlı gidiyorlar.

Bir çoğumuzun aklında tekne ile dünya turu olduğunu biliyorum. Bunu Türkiye'de gerçekleştiren sanırım iki elin parmaklarını geçmez. Bu kadar az kişi başarabilmişken dünya turuna uygun tekne inşa edip satmaya çalışmak çok da ekonomik olmaz. Hemen tüm dünya denizcilerinin gezip görmek istediği yerler Karayipler ile Akdenizdir. Bu iki yer için de Karayip denizini zaman zaman etkileyen tayfunları saymazsak çok güçlü teknelere ihtiyaç yok. Bu tür güçlü fırtınalar da zaten sağlam çürük bakmaksızın yollarındaki tüm tekneleri harabediyorlar. Bildiğimiz markalar da bu amaca uygun tekne üretip satma yolunda ilerliyorlar. Ege'de dolaşmak için açık deniz teknesine ihtiyacımız yok, 7-8 metreden başlayan kamarası da olan bir tekne ile kolaylıkla dolaşabilirsiniz. Bu teknenin okyanus şartlarına dayanması da gerekmez, okyanus geçecek kadar gıda, su, teçhizat alması da gerekmez, en fazla yarım günlük yol yapıp tüm ihtiyaçlarınızı giderebileceğiniz bir limana ulaşırsınız.

Bri otomobil seçerken hız, konfor gibi bazı faktöreleri dikkate alırken kamyon altında kalırsam ne olur sorusunu genelde dikkate almıyorsak teknelerde de fırtınaya yakalanırsam ne olur veya salmasını kayaya çarparsam ne olur sorusunu da  fazla dikkate almamalıyız. Denizlerimiz, Pasifik Okyanusu gibi düzgün haritalnamamış denizler değil ve fırtına da gerçekten çok nadir oluyor ve çok öncesinden biligileniyoruz. Üzerine çıkacak resif sayısı Pasifikle kıyaslandığında yok denebilen sularda sorunsuz dolaşmak için çok sağlam bir tekne yerine azıcık dikkatli bir kaptan daha iyidir. Eski olsun yeni olsun, teknelerin bir çoğu, bakımları doğru yapıldığında, biraz dikkatle sularımızda emniyetle kullanılabilir. Karada zırhlı personel taşıyıcıya nasıl özlem duymuyorsak, sağlam tekne olarak vasıflandıracağımız tekneye de ihtiyacımız pek olmaz.  İyi tekne yeniyse standartlara uyularak üretilmiş teknedir, eskiyse bakımları düzenli yapılmış teknedir. 
  • IP logged

O

Oktay Eryılmaz

Bu konu üzerinde uzlaşılması en zor konulardan biridir herhalde.....

Ancak burada yazılanlar , ve yazılacak olanların hepsi 

"Bence " , "Benim için " ile başlamak kaydı ile doğrudur.

Herkesin en iyisi,en sağlamı farklıdır.
Sağlam ??
 8 Knot Süratle kayaların üzerine çıktığınızda parçalanmayan tekne midir ?
Varmıdır böyle bir malzeme ile imal edilen tekne ?
Var ise 10 Knot ile çıkarsa ve kırılırsa kötü müdür ???

İyi tekne kötü tekne yoktur bence....
Ulaşılabilen tekne vardır ......
Ve o herkesin kendisi için en iyidir.....
Ondan daha iyisi belki bir büyüğü olur :) :) :)
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4253
Bu iyi bir konu.
Kimi zaman kişisel "haz" ile "gerekli olan"ı kavramsal olarak karıştırabiliyoruz. Bu karışıklık da birdenbire  "iyi olan", "iyi olmayan" tartışmasına dönüşüveriyor.
Bitip tükenmeyen tartışma ve taşlamalar da bundan.
Ahmet reis'in yazdıklarına katılıyorum.
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

T
  • *
  • İleti: 2171

Var ise 10 Knot ile çıkarsa ve kırılırsa kötü müdür ???

İyi tekne kötü tekne yoktur bence....


Tam da bu yüzden "daha az iyi" demeyi tercih ettim.

Ve elbette, bu konuda bir çok şey "bence" olmak zorunda lakin, en azından fikirlerimizi hatta belki ön yargılarımızı değiştirecek fikir ve bilgilere ulaşma şansımızda olabilir.

Evet, mesela ben kelim ve "maden olan yerde, ot bitmez" derim. Çünkü bu işime geliyor. Haliyle, ulaşabildiğim tekne iyi olacak buna itiraz yok ama tanımları doğru yapsak, malzeme bilgilerinin gerçek değerlerini ortaya koyabilsek mesela ve tasarımlarında en az malzeme kadar önem arz ettiğinin yada nereye kadar etkili olduklarını da konuşabilsek.

Yani, benim ilk yazıda yazdığım gibi hissi değilde, mantık çerçevesinde gerçeklere bir göz gezdirebilsek, hepimize daha fazla faydası olur diye düşünüyorum.

Ahmet reisin yazdığı bazı noktalara bende katılıyorum ama mesela Ege'de yada Akdeniz'de dolaşırken teknemde skeg olsa, içim daha rahat etmez mi ? Derin salma yerine belki omurga değil ama yarı uzun salmam olsa mesela, teknem geniş değilde, "denizci" oranlarına daha fazla sahip olsa. Üstelik bir çok uzun yolcu söylediği gibi, Ege ve Akdenizde ki fırtınalar bir çok denizde yaşanmıyor. Hiç te öyle dünya seyahatine çıkmayacağım ki konusu ile kısıtlanmamalı diye düşünüyorum
  • IP logged
« Son Düzenleme: 30 Mart 2018, 15:37:42 Gönderen: Tan Kaan Özkan »

  • *
  • İleti: 1631
Catalina 27 ve 270 ( yeni üretim) kıyaslanınca yenilerin daha hafif olduğu belli oluyor . Kendi teknemin gövde kalınlığını araştırırken Türkçesi şöyle olan bir yazıya denk geldim
...”fiber tekne üretimine yeni başlandığı 80 li yıllarda hem vakumlama teknolojisinin henüz gelişmediğinden hem de fiber malzemenin dayanımı ve ömrü bilinmediğinden kabuklar oldukça kalın dökülüyordu. Ömrü rüştünü ispat edince daha hafif tekneler daha hızlı bir şekilde piyasaya sürüldü”




Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 629
Daha iyi mi ? Daha sağlam mı ?

Neye göre? Kime göre?

Aklım bana bu konuda objektij olamayacağımı söylüyor çünkü "eski" tekneler benim için "yeni" teknelere göre daha iyi.
Sebep ?
Söylemek zor çünkü tam anlamıyla bir türlü açıklığa kavuşmamış ve kavuşamayacak olan, kişiye özel cevapları bulunan "denizci tekne" tanımı gibi bir şey herhalde.

Tekne tasarımları, iç mekan ve kullanılan malzemeler, yaklaşık olarak 1980-1999 yılları arasında üretimlerin, sanki, teknelerin gerçek amacı olan, uzun yolda ve güvenle denizde gitmek, giderken bir ruhla beraber eşlik etmesi gibi biraz ölçülebilir, biraz insana dokunur olmasına daha çok hizmet ediyormuş hissi sanırım benim için daha iyinin cevabı olabilir.



Ülkenin mutlu günlerinde cümbür cemaat Fenerbahçe F13 iskelesinde 20-25 dost bir arada yaşarken iki arkadaşımızın belki 70lerin sonundan 80lerin başından birer Jeanneau'ları vardı. 38 ve 40 feettiler diye hatırlıyorum ; ya da ikisi de 38 idi, aralarında yaş farkı ve bu nedenle kimi tasarim farklilikları vardı sadece...
2005- 2010 arası aşağı yukarı herkes teknesini yeniledi ve büyüttü. Yani bu iki tekneyle mukayese edilecek eş büyüklükte yeni tekneler pontonda çok arttı.
Bu iki tekneyle ne zaman birlikte denize çıksak ; herkesin ortak kanaati bu iki yaşlı teknenin iyi yelken yaptığı, daha denizci ve güvenli " hissettirdiği " idi.
Teknelerden birini arkadaşımız imkanı olmasına rağmen geçen seneye kadar yenilemedi, ancak geçen sene yeni ve epey büyük bir tekne aldı. O kadar memnundu ki teknede çeşitli tadilatlar ve güzelleştirmeler yaparak 10 seneden fazla kullandı.
Diğer tekne daha yıpranmış bir tekneydi, eğitimlerde falan da kullanılmıştı. Fakat bir kaç arkadaş ne zaman birlikte yelken yapsak yol boyu ve dönünce marinada " teknenin içinin dışının A'dan Z'ye kaça yenilenebileceği ve teknenin harcanacak paraya her türlü değeceği " muhabbeti dönerdi ( ki harcanacak para az buz değil, herhalde 30-35.000 dolar tutacaktı ).

Ben de niye o iki teknede böyle hissettiğimizi açıklayamıyorum, ama hem aramızda aynı düşünen gerçekten çok tecrübeli dostlar vardı, hem de daha büyük ve çok daha yeni tekne sahipleri...Demek ki bu iki yaşlı Jeanneau'da gerçekten bir hikmet vardı ?

Ben bu güvenilirlik hissini biraz da optik nedenlere bağlıyorum bir açıklama ararken. Bunlar yeni teknelere göre sıngın, bordaları alçak, azami genişliği orta kemere hizasında olan, kiçları nispeten dar
, havuzluklari derin ve bumbaları modern teknelere göre çok daha aşağıda olan teknelerdi ( kısacası klasik ,yelkenli denilince gözümüzde canlandırdığımız teknelere çok benzer ) ; belki tüm bu özellikler teknenin suya iyi oturmuş, ağırlık merkezi alçakta olduğu hissini yaratıp güven duygusu yaratiyordu ?
 
Ama iki teknenin de gerçekten çok iyi yelken yaptıklarını tekrarlamak istiyorum...

İçleri dönemin tarzını yansıtıyordu tabii ; muhtemelen bugün kimse o iç tasarım ve yerleşimi istemez. Ama mesela salonda, oturma grubunun arka üstünde yer alan dar yatakların ( bugün onları orda kimse istemez, ben de istemem ) aslen ne kadar denizciliğe ve uzun yola uygun olduklarını da başka iki yeni tekneyle yaptığımız uzunca transfer seyahatlerinde anladım. Kafadan gelen havada ( mesela tüm gece vardiya tuttuktan sonra ) baş kabinde bir uyumayı deneyin hele...Olmadı, boş bir kıç kabin var ; oraya mı geçtiniz ? Eh, motor da çalışıyorsa kıç kabinde size iyi kestirmeler...!  :-[

Herhalde bir daha bir tekne transferine gitmem. Uzun yol da gidecek olsam ( Atlantiği geçecek halim yok, ancak Ege ve Akdenizde ) en fazla bir veya iki kere gece gündüz yol giderim, onun dışında muhtemelen her gece bir yere bağlanırım ; bu durumda " gerçekten denizci " bir iç yerleşime de gereksinimim yok. Bu durumda da maalesef limanda veya demirde duran tekneden beklenen konfor denizde yürüyen tekneden beklenen konforun önüne geçiyor.
Belki de yanlış değil ?

Yazdıklarım daha çok sorunun " iyi tekne " kısmıyla ilgili oldu. Ahmet bey zaten " sağlam tekne " tarafını mükemmel anlatmış.


 
  • IP logged

T
  • *
  • İleti: 2171
Catalina 27 ve 270 ( yeni üretim) kıyaslanınca yenilerin daha hafif olduğu belli oluyor . Kendi teknemin gövde kalınlığını araştırırken Türkçesi şöyle olan bir yazıya denk geldim
...”fiber tekne üretimine yeni başlandığı 80 li yıllarda hem vakumlama teknolojisinin henüz gelişmediğinden hem de fiber malzemenin dayanımı ve ömrü bilinmediğinden kabuklar oldukça kalın dökülüyordu. Ömrü rüştünü ispat edince daha hafif tekneler daha hızlı bir şekilde piyasaya sürüldü”

Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi

Mesela, bu konu önemli.
Evet eski fiberler kalın dökülüyordu ve yeni imalatlar yöntem değişikliği ile aynı dayanıma sahip ve hafif olduğu söyleniyor.
Peki bu durumda, tekne tercih edilirken daha hafif tekne mi tercih edersiniz yoksa daha ağır mı ?

Örneğin, Jeanneau, Beneteau tekneleri karşılaştırırken biri diğerinden daha hafiftir. Birbirine çok benzeyen özellikteki iki tekneden hafif olanını mı tercih edersiniz ?
Bir tekne de ağırlık konu olduğunda, sırf yelken mi göz önüne alınmalıdır yoksa daha oturaklı olması mı daha tercih edilesidir?

Ve elbet daha çok cruiser tarzı için soruyorum bu soruları. 
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1631
Catalina 27 ve 270 ( yeni üretim) kıyaslanınca yenilerin daha hafif olduğu belli oluyor . Kendi teknemin gövde kalınlığını araştırırken Türkçesi şöyle olan bir yazıya denk geldim
...”fiber tekne üretimine yeni başlandığı 80 li yıllarda hem vakumlama teknolojisinin henüz gelişmediğinden hem de fiber malzemenin dayanımı ve ömrü bilinmediğinden kabuklar oldukça kalın dökülüyordu. Ömrü rüştünü ispat edince daha hafif tekneler daha hızlı bir şekilde piyasaya sürüldü”

Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi

Mesela, bu konu önemli.
Evet eski fiberler kalın dökülüyordu ve yeni imalatlar yöntem değişikliği ile aynı dayanıma sahip ve hafif olduğu söyleniyor.
Peki bu durumda, tekne tercih edilirken daha hafif tekne mi tercih edersiniz yoksa daha ağır mı ?

Örneğin, Jeanneau, Beneteau tekneleri karşılaştırırken biri diğerinden daha hafiftir. Birbirine çok benzeyen özellikteki iki tekneden hafif olanını mı tercih edersiniz ?
Bir tekne de ağırlık konu olduğunda, sırf yelken mi göz önüne alınmalıdır yoksa daha oturaklı olması mı daha tercih edilesidir?

Ve elbet daha çok cruiser tarzı için soruyorum bu soruları.
Tekne seçimi konusunda yachting world deki bir makale aslında bu seçimlerin sonuçlarını net bir şekilde ortaya koyuyordu. Daha ağır olan tekne suya daha fazla oturur. Yalpalı denizde hafif olan teknede kabindeki herşeyi sağlama almanız gerekirken ağır teknede açık denizde 30 knot Rüzgarda havuzlukta 2 bebeği ile çay içerek seyir yaptığını yazmıştı . Bu seçimin kusuru ağır teknenin hafif havada yelkenle zor yürümesiydi. Teknesini ağır seçenler için yelken dolabında performans yelkenleri olması gerektiğini (simetrik, asimetrik balon , code 0)  , teknesini hafif seçenlerin de ağır hava şartlarında yelken küçültmelerini önermişti .

Bu arada o makaleden anladığım , tekne ağır olup yelken alanı büyükse o zaman hafif tekneye yakın yelken performansı verebilir .

Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

T
  • *
  • İleti: 2171

Herhalde bir daha bir tekne transferine gitmem. Uzun yol da gidecek olsam ( Atlantiği geçecek halim yok, ancak Ege ve Akdenizde ) en fazla bir veya iki kere gece gündüz yol giderim, onun dışında muhtemelen her gece bir yere bağlanırım ; bu durumda " gerçekten denizci " bir iç yerleşime de gereksinimim yok. Bu durumda da maalesef limanda veya demirde duran tekneden beklenen konfor denizde yürüyen tekneden beklenen konforun önüne geçiyor.
Belki de yanlış değil ?


Sanıyorum ki üreticiler de bu düşünceleri çokça araştırmış olacak ki, denizde konforla yürümesine çokta gerek olmayan tekneler üretiyorlar.
Ve yine sanıyorum ki, amiyane tabirle, deniz ve tekneleri seven bizler, yine tanımını yapamadığımız "deniz kültüründen" şikayet eden bizler, güven ve iyiyi arayan bizler, kendi ayağımıza sıkıyoruz ve esas sorumlusu biziz anlamına geliyor.
Elbet, bundan şikayeti olanlar için.   
  • IP logged

O

Oktay Eryılmaz

Ben Başlayayım Benim İçin 10 maddede iyi tekne

1- Alırken beni Zorlamayan
2- İçinde rahatça ailem ile birlikte kalabileceğim
3- İçerisinde kaldığım süre içerisinde beni asgari konforumdan yoksun bırakmayacak ( Yakıt-Elektrik-Kullanma suyu-Soğuk bira-Erzak) (minumum 7 gün)
4-Seyir esnasında motoru ve yelkenleri ile kolay kullanabileceğim.
5-Sert hava koşullarında içerisinde batacak mı batmayacak mı diye düşünmediğim hatta kendi kendime "Batmaz bu hayatta " diyebileceğim,
6-Kolayca yanaşıp kolayca ayrılabileceğim.
7-En az iki üç sene arıza çıkartmayacak (ben kendim yapmayı öğrenene kadar)
8-Bakımına yetişebileceğim
9-Satarken zarar etmeyeceğim (olursa birazcık kar fena olmaz)
10- Satıyorum dediğimde satabileceğim

Tekne benim için iyi teknedir.
Ama ben Acemilerin piriyim belki zaman içerisinde Malta'ya Malaga'ya Karaiblere gitme cesaretini kendimde bulursam bu 10 madde değişir.
Şimdi Marina,Koy ,İskele denizcisi olduğumdan durum bu  :) :)

belki herkes bir 10 madde yazarsa o bazı maddeler öne çıkar asgari müşterek oluşabilir......


  • IP logged

  • *
  • İleti: 1631
Yine kendi teknemi seçerken dikkat ettiğim veya farkettiğim konu , kuzey Avrupa ülkelerinin üretimleri olan tekneler coğrafyaları gereği deplasmanlı teknelerdi . Norveç , İsveç gibi ülkelerde zaten bebekler 40 knot rüzgara karşı doğuyor :) bu da dizaynı etkiliyor elbette. Yine Amerikan ve İngiliz üretimi tekneler de kuzey Avrupa tekneleri kadar olmasa da yine okyanus kıyısı oldukları için (sanırım) deplasmanlı teknelerdi. Jeanneu, bavaria gibi tekneler Akdeniz üretimi tekneler olduğundan ( 42 feet altı ) daha hafifler (90 öncesi üretimler hariç ) . Elbette bu teknelerin Türkiye satış fiyatlarına nakliye binince piyasada bolca bulunan markalar fiyat bakımından avantajlı hale geldiler ve piyasa biraz kontrollerine girdi diye düşünüyorum .


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 562
    • Yat Tekne Sörveyi, ekspertizi, ozmoz muayenesi
Herşey aynı kalmak sadece ağorlık değişmek kaydıyla ben ağır tekneyi tercih ederim. Her ne kadar açık denizde geçireceğim süreleri kısıtlamaya çalışsam da bir süre açık denizde dalga ile uğraşmamak mümkün değil ama limanda da ağır tekne daha rahat oluyor, salınımı çok daha az, rüzgarda bile alargada yavaş hareket ediyor, çevreden geçen bir teknenin dalgasını hemen hiç hissetmiyoesunuz. Gezi amaçlı bir teknede, yumuşak havada beki biraz daha yavaş gidersiniz ama keyifli gidersiniz, aşağı iner kolaylıkla çayınızı demlersiniz, havuzlukta otururken, ayaklarınızı dayayacak yer aramazsınız. Değınık biri iseniz aşağıda bıraktıklarınız hafif tekneye göre çok daha az dökülür saçılır. Hafif teknede kazanacağınız da hava yumuşak olursa belki bir günlük seyirde yarım saati geçmez. Yeteri kadar rüzgar varsa zaman kaybetmezsiniz.

Kuzey ülkelerindeki tekneler daha deplasmanlı teknelerdir. Kuzey denizinde petrol platformlarına yük taşıyan bir romörk kaptanı ile konuşmuştum. Nasıl ve hangi havada çalıştığını şöyle anlatmıştı: "If above ten, we don't deliver" Eğer onun üzerinde ise teslimat yapmayız.
  • IP logged

T
  • *
  • İleti: 2171
E = Eski
Y = Yeni
G= Görece


Ben Başlayayım Benim İçin 10 maddede iyi tekne

1- Alırken beni Zorlamayan
G
2- İçinde rahatça ailem ile birlikte kalabileceğim
E - örneğin 42 ft Tayana Vancouver, 1980'ler
3- İçerisinde kaldığım süre içerisinde beni asgari konforumdan yoksun bırakmayacak ( Yakıt-Elektrik-Kullanma suyu-Soğuk bira-Erzak) (minumum 7 gün)
E - Yeni teknelere göre çok daha fazla depolama alanı
4-Seyir esnasında motoru ve yelkenleri ile kolay kullanabileceğim.
E- Y- G
5-Sert hava koşullarında içerisinde batacak mı batmayacak mı diye düşünmediğim hatta kendi kendime "Batmaz bu hayatta " diyebileceğim,
Kesinlikle E :)
6-Kolayca yanaşıp kolayca ayrılabileceğim.
G - Y
7-En az iki üç sene arıza çıkartmayacak (ben kendim yapmayı öğrenene kadar)
G
8-Bakımına yetişebileceğim
E- ( Özellikle elektrnik ve elektrikli malzeme bazında)
9-Satarken zarar etmeyeceğim (olursa birazcık kar fena olmaz)
G-Y
10- Satıyorum dediğimde satabileceğim
Kesinlikle Y


Sizin kriterlenize, şahsi cevaplarım.  ;D
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
Bu konu çook su kaldırır.
Ahmet'in benzetmesine katılıyorum. Moda... Veya zamanın ruhu ile uyumlu olmak. Veya zamanın ruhuna direnmemek, kabullenmek.
Giyim kuşam, otomobil, ev, yeme içme, haberleşme konularında "piyasa"nın dayattıklarına çok fazla direnemiyoruz çünkü "sistem" önce bilinç altımızda direç noktalarımızı kırıyor. Teknoloji ileri yol aldıkça ürünler hayatı kolaylaştırıyor. Satın aldığımızda da bağımlısı oluyoruz. Buna en güzel örnek elektronikler. Meraklıları dışında kimse sekstanla rasat yapmıyor. Ya? Cep telefonlarında neredeyse standart hale gelen GPS ile konumunu biliyor, yine telefonlara yüklenen haritalarla yolunu izini buluyorsun.

Eski tekneler daha mı iyi? Daha mı sağlam? sorularına kendi adıma verdiğim cevaplar var.
Öncelikle eskinin, ruhu olduğuna inanıyorum. Dolayısı ile romantizm işin içine giriyor. Eski teknelerin denize daha çok yakıştıklarını düşünüyorum. Onlar bana kendimi rahat hissettiriyor.
"Yeni" ortasına düşüp de neyi nasıl yapacağını bilemeyen şaşkın, acemi hissi vermiyorlar.
Çocukluğumun, ilk gençliğimin kısacası geçmişimin kaybolmaya yüz tutmuş anılarını canlı tutuyorlar. Oldum olası polyester sandallarda da kürek çekmekten haz etmedim.
Popüler müzik dinlesem de etnik veya klasik müzikten aldığım hazzı alamıyorum. Az daha ileri gideyim. En sıcak günde bile birayı şişeden içmeyi tercih etmem. Fast food dükkanlarında mecbur olmadıkça yemek yemem. Masada oturup, çatal bıçakla, mümkün ise kumaş peçete ile sakin sakin, tadını çıkara çıkara yemek yemeği severim.
Polyester bile olsa, teknenin içi zaten olmalı ama dışında da orada burada ahşap dokunuşları görmek, kullanmak, hissetmek isterim.
Kül olup gidene veya toprak altında çürüyene kadar ahşap ölmez, çalışır. O nedenle de ahşap tekneler sağlıklıdır.

Eski tekneleri sevmemin, tutkun olmamın bir başka nedeni de deniz / denizcilik kültürü dediğimiz "şey"in aslında bir disiplin olması. Dili kadar, neyin nasıl, nerede, ne zaman yapılacağının devasa bir ortak tarih birikimi, jargonu ile belirlenmiş olması.

Dünyanın neresine giderseniz gidin balıkçılık, tekne yapımı, yelkencilik alanında hiç yabancılık çekmezsiniz. Ortak dil ve disiplin aradaki bütün "yabancılık"ları siler süpürür.

Daha mı sağlamlar? sorusuna ise cevabım daha net. Teknoljinin ve inovasyonun her yeni adımı tekneleri eskiye oranla muhakkak daha hafif ama daha sağlam yapıyor. Bu biraz da "eski ahşap evler/ konaklar mı daha sağlamdır yoksa modern binalar mı? "sorusu kadar abes. Ama bir püf noktası var: sağlıklı olma, çevreye ve doğaya uyum.  Kentlerdeki yeni nesil binaların sağlıklı, çevreye ve doğaya uyumlu olduklarını kim söyleyebilir?
21 yüzyıl tekneleri sağlamlıkları konusunda şüphe götürmezler.

Bilgi, birikim, deneyim yanısıra deniz biraz da romantizm ister.

  • IP logged
« Son Düzenleme: 30 Mart 2018, 16:29:52 Gönderen: Cem Gür »
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

 
Yukarı git