Tayfun Timuçin in yazısını görmemiştim teşekkürler Kaan. Bu arada Vigor amca burada da hizmetinizde.. Adam ansiklopedi mi yazmış? Bunu da bulundurmalı.
Ancak Akdeniz için bence Hem Tiryakinin hem de Bülentin yorumlarını es geçmemek gerekir. Alanya da Kırılan dalga yüksekliği üstelik dört metreyi buluyor.
Bir de bu arkaya bakamama hali çok iyiymiş. Aynısını Kara incir den çıktığımda yaşamıştım. Gökova körfezinin ağzında dalga boyu ciddi yükseldi. Ben de Orak adasına kaçmıştım. Keza , Çökertmenin önünde de çok ciddi dalgaya denk gelmiştim. Ne hikmetse sadece orası dalga yapıyor. O bölgeyi geçince dalga kalmamıştı.
Birde ilginç bir gözlem, Ayvalıktan Babakale ye doğru , yol alırken karşılaşılan ilginç bir hava yapısı var. Hani şu meşhur saat öğleden sonra üçte denizde olma kuralı var ya Ege de..
Hah.. Ben tam o saatlerde Müsellim geçidine vardım. Havanın kökü poyraz. ( bu tabiri de Ahmetten öğrendim, şu Bülentten kaptığım bahri mil gibi..
)
ancak hava müsellim geçidine batılı gibi giriyor. iskele kontra dar apaz baba kaleye doğru seyir halindeyim. Molivos açıkarı, Midilliye daha yakın seyir ediyorum. Dalga rahatsız edici ama rüzgar ile aynı yönde. Sonra bir ara dalga istikrarı kayboldu. Deniz çamaşır makinesi gibi ama rüzgar yönü değişmedi.
Babakale üstünde çok yüksekte bulut tüycükleri poyraz yönünde.. Bu tüycüklerden hava okumayı da Ahmet ten öğrendim. Deniz de çamaşır makinası gibi olunca , Aha dedim, rüzgar Babakale de sert poyraza dönmüş, dönüyor.
Eh , papaz iki kere pilav yemez, gelirken bu Babakale yi dönerken yediğim ve civarna sandığım oysa ki civarna olmayan rüzgar aklıma geldi. Demek aynısı esiyor..
Hemen , apaz seyri ile , iskele kontra Türkiye ye yaklaştım. İyice kıyıya yanaştım. 40 -45 dakika sonra rüzgar poyrazdan bindirdi. Sancak seyir fenerinin arkasına asılı olan çan susmadan çalıyor. Bu çan , 20 knot sonrası çalmaya başlar. Rüzgar , şimdiye kadar gördüğüm en sert rüzgar. Ancak kıyıya yakınım, dalga boyu taş çatlasa 25 cm. Rüzgar öyle esiyor ki, deniz yüzeyinden toz halinde damlacıklar uçuşuyor. Mavi Egenin rengi resmen rüzgar yüzünden gri oldu.
Bocurumu kapatmıştım. Çünkü mizana direğininin o havaya dayanması imkansızdı . Zaten civadrayı elime almışım bir de mizana direği faciası yaşamak istemedim. (Yenisi bu havalara uygun şekilde yapılmaya başlandı .. )
Sadece trinket ve, bocurum kapalı olduğundan onu dengelemek için çeyrek yol motor çalışıyor. Trinket yelkeni en çok o gün sevdim.
Şimdi , böyle havalarda küçük bir ahşap tekne ile tek başına ve etrafta bir tek bile yelkenli ya da hayat belirtisi olmadığı bir denzde yaşananların insanda oluşturduğu etkiyi anlatayım.
Önce felaket bir korku hali.. Ne işim var lan burada ? sızlanmaları. Ancak o çabuk geçiyor. Geçmesi için iki yudum sert malt viski , buzsuz ve susuz. Sonra korkunç bir zeka netliği. Hemen yapmanız gerekenleri tasarlıyor , olabilecekleri önceden yaşıyorsunuz kafanızda. O an denizcilik ile ilgili öğrendiğiniz her şey emrinize amade oluveriyor zihninizde. Her şeyi tek bir kriter ışığında değerlendiriyorsunuz. Düşme.. Sakın denize düşme..
Şu yaşanmışlıkta olduğu gibi hazırlıklı iseniz ise böyle sert havada bile manyak bir yelken keyfi yaşanabiliyor işte.
Hayatımda hiç bu kadar sert havada yelken yapmamıştım. Lafı uzattım yine .. Sözün özü , rüzgar değil de dalga bitiriyor adamı..