Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Son romantiklerin sonu..

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
Ynt: Son romantiklerin sonu..
#45: 20 Eylül 2017, 00:09:01
Bugün, gelenekselin korunması ile paralel günün teknolojisini kullanmak konusunda bir arkadaşla benzer konuları tartışıyorduk. Konu Bordum'da yapılıp başarı sağlayamayan "kompozit tırandil" idi.  Neden biz gelenekseli elimizin tersi ile itiyoruz? Veya neden geleneksele yüz vermiyoruz? Veya neden gelenekseli güncele uydurmaya çabalarken hiçbir temel bilgiyi kullanmayıp, "ben yaptım oldu" mantığına, sorusuna cevap ararken beni çok etkileyen bir cevap verdi. “Onlar her şeyi layığı ile, olması gerektiği gibi yapıyorlar. Teknolojiyi gerektiği gibi kullanıp gelenekseli de gerektiği gibi korumaya gayret ediyorlar” dedi.  Bir başka anlatımla “miş-mış” gibi bir yaşamın yalancı ve riyakâr fasit dairesi içinde debelenmiyorlar.
Hem geleneklerini koruyan hem de teknoloji üretip kullanan ülkelere bakıldığında çok da yanlış bir saptama değil. Japonya- Nordikler- İngiltere adaları – Fransa- Hatta Amerika vs…

Özetle gelenekseli kaybetmemek, araştırmak ve öğrenip sonraki kuşaklara aktarmak   için ille de "son romantik" tanımlamasına gerek yok. Tam tersi hem çok çağdaş hem de gelenekselci olunabilir.

Komşu son bir yıldır geleneksel teknelerinden biri olan "sokoleva"yı yeniden inşa ediyor.
Amaç gelenekseli anlamak, öğrenmek, hayata geçirmek, denize koymak ve gelecek kuşaklara aktarabilmek.

https://www.facebook.com/nikolas.hellenarc/media_set?set=a.10213120235023652&type=3&pnref=story

Evet projeyi hayata geçiren, çalışan ve emek verenler temel de "romantik" diye sıfatlanabilir. Ama günümüz hız, bilim ve teknoloji dünyasında ellerinin tersi ile itip, kakıp böyle bir çabayı gereksiz görmüyorlar.

Biz, doğu toplumları, dünyaya bakarken biraz fazla "duygusalız".
  • IP logged
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Son romantiklerin sonu..
#46: 20 Eylül 2017, 21:43:04
Efendim konu ile ilgisi yok ancak bu Amerikalı mühendis muhabbeti olunca , bu konu ile ilgili önemli bir anım aklıma geldi.

Maksat muhabbet.. Denizcilkle filan da ilgili değil bu arada. Sıkılırsanız okumayınız. Darılıp gücenmem.

Şimdi efendim , 1990 lı yılların son çeyreği, önemli bir Amerikan proje firmasının Türkiye ofisinde çalışıyorum. Şirket faal, proje de önemli idi isim vermeyeceğim. Amerikanın doğu yakasındaki en öenmli beş şehrinden birisinin sayısal haritalarını yapıyoruz. O zamanlar bu sayısal harita işi çok yeni.. Tüm klasik haritalar yeniden yapılıyor.

Koca şehrin sayısal haritalarını da biz yapacağız. Efendim mesleğe harita deparmanında başladığımdan, konuya az bira vakıfım. Proje bana verildi. Harita genel komutanlığından emekli fotogonometri operatörlerinden bir ekip oluşturduk. Başlarında da dehşet bir adam, Semih binbaşı var. Semih binbaşı harita mühendisi.

Bu harita nasıl yapılır bilirmisiniz? Hani hep konuştuğumuz, Navionics te kullandığımız haritalar? sonuçta bir resim ama mesela o kontur yani derinlik çizgileri nasıl çizilir? Her noktayı da ölçmüyor ya bu adamlar canım? Kotlar , koordinatlar nasıl doğru çıkar?

Her bi halttan anlayan reisiniz elbette bu konuda da profesyonel olarak çalışmıştır gördüğünüz üzere.

Biraz hafif teknik bilgi vereyim. Meraklıların hoşuna gidecek sanırım.

Efendim, haritalar fotogonometri ile yapılır. Yani hava fotoğrafları geometrisi yöntemi desek sanırım daha anlaşılır olacak.

Haritası yapılacak olan bölgenin hava fotoğrafları özel bir kamera ile çekilir. Bu kameranın özelliği iki objektifi olmasıdır. Sanırım sonrasında kısa aralıklar ile aynı bölgeyi tek bir objektif ile çekince de benzer fotoğraflar elde edilmeye başlandi. Bugün de yöntem değişmemiştir.

Hava fotoğrafları çekilmeden önce , haritası yapılacak olan bölgenin yerde nirengi ağı oluşturulur. Bu nirengi noktaları çok önemlidir. GPS de bu nirengi noktalarını kullanır.

Bunlar dünya üzerinde , kot ve koordinatları çok hassas olarak ölçülmüş ve dengelenmiş bildiğiniz kalem ucu gibi noktalardır. Büyük , ağır beton kalıplar üzerine yerleştirilmişlerdir.

İşte haritası yapılacak olan bölgeye , bu çok hassas koordinatlardan ölçülerek alınan yeni noktalar atılır. Bunların her birine poligon denir. Bu poligonlar arazinin özelliklerini yansıtırlar ve hakim noktalarda olurlar. Yüzlerce poligon araziye döşenir. Sonra bunlar  sanki inka işaretleriymiş gibi kireçle kocaman kocaman işaretlenir. Ki hava fotoğrafı çekildiğinde görünsünler.

Bu poligonlar teodolit adı verilen dürbünlü , mesafe ve açı ölçerler ile ölçülürler.

Sonra poligon hesabı yapılır. Daha önceden yazmıştık ya bryerlerde matamatik bir modeldir diye. Yaptığınız hiç bir ölçüm doğru olmadığından ve hata payı içerdiğinden, birbirinden hareketle ölçülen bu poligonlar bir ağ şeklinde kapatılır. Kapatma kabul edilebilir hata payı içermelidir. Yani siz bir nirengi noktasından çıkıp, yüz poligon atıp, sonra tekrar aynı nirengi noktasına geri geldiğinizde 10 cm lik bir hata kabul edilebilir bir hata olur. Ama eğer bu hata bir metre olursa sizi işten atarlar. !

Sonra bu hata , ölçümü yapılan o yüz noktaya dağıtılır. Buna mühendislikte dengeleme ,topoğraflar arasında ise sabunlama denir.

Binlerce hava fotoğrafı çekilir. Bunların hepsi aynı kamera açısında ve çifter çifterdir. Bunlar çok özel fotoğraflardır, kamaera açısı, uçak yüksekliği hep bilinemk zorundadır.

Niye fotoğraflar çifter çifter çekilir.? Anlatalım efendim. Fotogonometri makinesini kullanan operatör üç boyutlu görebilsin diye. Efendim imsan gözünün üç boyutlu görebilmesi için iki göz gerekiyor.

Eşer siz , bir objeyi ayrı ayrı kısa saliseler içerisinde sıra ile gözlere gösterebilirseniz üç boyutlu görürsünüz. İşte bu fotogonometri makinesi de operatöre fotoğrafları ayrı ayrı gösteren basit bir cihaz aslında. Böylece operatör fotoğrafları üç boyurlu görür ve haritayı çizer.

Çizer çizmesine de , operatörün çizdiği sadece bir resimdir. Onu o karasal çalışma ile yani polgionlar ile dünya yüzeyine yapıştıran bir hesap yöntemi vardır. İşte poligonlar bunun için kullanılır.

Özetle efendim , harita böyle yapılır. Umarım çok sıkmadım.

Şimdi hikayeye dönebiliriz. Amerikadan bize hava fotoğrafları geliyor, biz de bunları harita olarak çizip, bize Amerikadan gönderilen poligon ağına göre sayısal harita haline getiriyoruz.

İş bu. Binlerce harita yapılıyor. Bir gün Salim binbaşı yanıma geldi . Adam felaket tedirgin. Gözleri kan çanağı. Belli bütün gece uyumamış. Çok sigara içen bir adamdı. Sigara üstüne sigara içmiş belli.

- Ersin bey..
-Salim binbaşı..
- abi bir konu var.
-eee

Salim binbaşı askerlikten kalma alışkanlık felaket rahatsız. Söyleyecek söyleyemiyor bir türlü. Kıvranıp duruyor.

- söylesene be adam ne var.. ?
- abi ben şu poligonları kontrol ediyordum da bir..
- hangi poligonları?
-şu Amerikalıların sabunlayıp gönderdikleri..
- EEEE.. Noolmuş onlara..
- yanlış dengelemişler abi..
-Salim ne diyon olum sen.. ? O kadar haritacı var orada.. Nasıl yanlış dengelerler. ?
- abi iki gecedir uyumadım. Hep kontrol ettim. Yanlış valla.
- ne kadar yanlış.. ?
- Deniz seviyesinde bir metre 12 cm abi..
ÇÜÜÜŞ .. Manyakmısın Salim..
- abi o yüzden iki gecedir uyumuyom ya.. Hep bir daha yaptım hesabı..
- sen şimdi eve git. Dinlen.. Yarın gel salim kafa bir daha hesapla. Sonra bir formül buluruz artık.

Lafı çok uzatmayalım. Salim binbaşının heabı doğru idi. Amerikalı mühendisler yanlış hesaplamış, idare de hatayı görmemiş ve poligonlara onay vermişti ve haritayapımı başlamıştı, kimsenin göremediği hatayı dünyanın öbür ucunda bizim salim binbaşı buldu iyi mi..

Biz durumu Amerikalılara rapor ettik. Amerikalılar hesapları konteol ettiklerini söyleyip , yanlış olmadığını ve projeye gönderilen poligonlara göre devam etmemizi so derece küstah bir yazı ile ilettiler.

Adamlar bizi adam yerine koymuyorlardı iyi mi? Biz önce bu durumu raporladık. Tutanak ile kayır altına aldık. Salim binbaşının düzeltme hesaplarını da ekledik ve doğru poligon değerlerini Amerika ya  gönderdik.

Bizim rapor sümenaltı edildi. Kimse bizi dinlemedi. Biz de iki yıl boyunca her gönderdiğimiz partinin başına şerh düştük. Poligon hesabı hatalıdır diye.

İki yıl sonra birgün, Amerikalı Genel Müdür hışımla odaya girdi .. Ağladı ağlayacak, Biz Almanya ya bağlıyız. Almanya bölge müdürü bunu haşlamış belli .. Çok büyük kriz var demekki bizim " managing director " neredeyse yolcu..

- Ersin sizin yaptığınız haritaları ... Diye böğürüyor..

İdare ile geçici kabuke çıkılmış , limanda 1.12 m hata çıkmış. Tam da iki yıl önce Salim binbaşının hesapladığı gibi.  :)

Adam böğürüp duruyor , ben omuz silktim, dur bakalım dedim neymiş bir araştıralım. Amerika da tüm şirket ayağa kalkmış acil bizden rapor bekliyorlar.. Biz daha bakarken talimat geldi , ilk uçak ile Amerikaya gelsin proje müdürü diye.. Amerika ofiste herkes boku bize atıyormuş Türkler hata yaptı diye..

Bizim managing directör , bir bahane bulup Amerika ya gelmedi. Ben tek başıma gitmek zorunda kaldım. Yolda giderken , kendime mükemmel bir Amerika tatil planı hazırladım.

Kocaman bir salonda , genel müdür, genel müdür yardımcıları , tüm harita depatmanı kim varsa koca şirkette beni bekliyorlar. Odaya girdim. Gün benim günüm.

Ağır ve yavaş hareketler ile gösterilen yere oturdum. Koca toplantı odasında çıt yok. Genel müdür son derece sakin bir ses ile haritaların yanlış olduğunu, idare ile yapılan geçici kabulde tüm haritaların reddedildiğini, hakedişlerin durduğunu, ama hepsinden kötüsü idareye rezil olduklarını söyledi. Merkez harita departmanı hatanın bizim tarafımızdan  yapıldığını belirten bir rapor hazırlamış.

Harita müdürü, bu iddasını kanıtlayacak karmaşık, kimsenin anlamadığı bir konuşma yaptı. Bitirdiğinde , yine bir sessizlik oldu ve 79 yaşındaki genel müdür , koca eliylebana buyrun dercesine işaret etti. Kimse konuşmuyor.

Ben , iki yıl önce hasıraltı ettikleri raporu  çoğaltmıştım ve önce genel müdür olmak üzere tüm ilgililere verdim. Sonra her harita balyası üzerinde yazan şerh yazımızdan örnekleri önlerine koydum. Tam bir klasör evrak. Hepsinde şerhimiz var Türkiye ofsi olarak. Arazide çıkan hata ile bizim iki yıl önce öngördüğümüz hata aynı. Tamı tamına bir metre on iki santim.!

Sonrasında da harita müdürünün bu rapor karşılığında yazdığı küstah devam edin talimatını herkese dağıttım.

İtiraf edeyim, çok keyif aldım. Genel Müdür dödü ve tek bir cümle söyledi. Demek hatayı Türkler yapmamış..

Sonrasında görüntü şöyleydi, her kafadan bir ses çıkıyor, harita deparmanı bbirine girmiş kavga ediyordu. Kıyamet kopmuştu sizin anlayacağınız.

Genel müdür herkesi susturdu. Bana dönüp, madem hatayı bulmuşsunuz.. Düzeltmek için bir Türkiye ofisinin bir önerisi olacak mı  ? diye sordu.

Bu fakir mühendis reisiniz, zaten tüm haritaları iki kez yaptırmıştı. Hatalı olanlar gönderilmiş, doğru olanlar arşivlenmişti.

Masanın altından yanımda getirdiğim iki top harita çıkardım. Birisi geçici kabulde red edilen yanlış harita , diğeri de doğru olanı.

Doğru haritaları görünce zavallı genel müdür çocuk gibi çığlık attı. Benden pek hoşlanmayan yardımcısı bile el çırptı.

Ben, haritaların tamamının doğru olarak Türkiye de arşivlendiğini, personelin yaptığı işe inandığını ve biz Türklerin şerefine düşkün iyi mühendisler olduğumuzu bu yüzden tüm personelin fazla mesai almadan aynı haritaları bu kez de doğru olarak ürettiğini, harcanan fazla mesai hesaplarını da ayrı bir dosya olarak sundum.

Genel müdürün biz Türkiye ofisinin bu özverili çalışmasını ödüllendireceğinden emin olduğumu da söyleyip, fazla mesai dosyasını yardımcısının önüne doğru ittirdim.

Genel müdür, önce bu özverili hareketi öve öve bitiremedi ve bu fazla maesailerin de Amerikadaki harita değartmanından kesilerek tarafımıza ödenmesi talimatı verdi.

Biz , Türkiye ofisi olarak o yıl 16 yurt dışı ofis içinde en karlı ve dolayısı ile en başarılı ofis seçildik. Genel Müdür imzalı teşekkür  mektubu  uzun süre diplomamın yanında asılı durduydu. Terfi edip , Amerika ofisine tayin ettilerdi beni..

Hey gidi günler.. Yani demem o ki , Amerikalı var , Amerikalı var..

Dede sen Amerikalı mühendisten iyi mi bilicen diyince yazmadan edemedim..

Bir de son not,. Bazen forumlarda okuyorum. Tekneler ile ilgili mühendislik hesapları yapılmış tekne filan derler.. Her mühendislik hesabı her zaman doğru olmayabiliyor dostlar..  :)
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1631
Ynt: Son romantiklerin sonu..
#47: 20 Eylül 2017, 21:59:10
Efendim konu ile ilgisi yok ancak bu Amerikalı mühendis muhabbeti olunca , bu konu ile ilgili önemli bir anım aklıma geldi.

Maksat muhabbet.. Denizcilkle filan da ilgili değil bu arada. Sıkılırsanız okumayınız. Darılıp gücenmem.

Şimdi efendim , 1990 lı yılların son çeyreği, önemli bir Amerikan proje firmasının Türkiye ofisinde çalışıyorum. Şirket faal, proje de önemli idi isim vermeyeceğim. Amerikanın doğu yakasındaki en öenmli beş şehrinden birisinin sayısal haritalarını yapıyoruz. O zamanlar bu sayısal harita işi çok yeni.. Tüm klasik haritalar yeniden yapılıyor.

Koca şehrin sayısal haritalarını da biz yapacağız. Efendim mesleğe harita deparmanında başladığımdan, konuya az bira vakıfım. Proje bana verildi. Harita genel komutanlığından emekli fotogonometri operatörlerinden bir ekip oluşturduk. Başlarında da dehşet bir adam, Semih binbaşı var. Semih binbaşı harita mühendisi.

Bu harita nasıl yapılır bilirmisiniz? Hani hep konuştuğumuz, Navionics te kullandığımız haritalar? sonuçta bir resim ama mesela o kontur yani derinlik çizgileri nasıl çizilir? Her noktayı da ölçmüyor ya bu adamlar canım? Kotlar , koordinatlar nasıl doğru çıkar?

Her bi halttan anlayan reisiniz elbette bu konuda da profesyonel olarak çalışmıştır gördüğünüz üzere.

Biraz hafif teknik bilgi vereyim. Meraklıların hoşuna gidecek sanırım.

Efendim, haritalar fotogonometri ile yapılır. Yani hava fotoğrafları geometrisi yöntemi desek sanırım daha anlaşılır olacak.

Haritası yapılacak olan bölgenin hava fotoğrafları özel bir kamera ile çekilir. Bu kameranın özelliği iki objektifi olmasıdır. Sanırım sonrasında kısa aralıklar ile aynı bölgeyi tek bir objektif ile çekince de benzer fotoğraflar elde edilmeye başlandi. Bugün de yöntem değişmemiştir.

Hava fotoğrafları çekilmeden önce , haritası yapılacak olan bölgenin yerde nirengi ağı oluşturulur. Bu nirengi noktaları çok önemlidir. GPS de bu nirengi noktalarını kullanır.

Bunlar dünya üzerinde , kot ve koordinatları çok hassas olarak ölçülmüş ve dengelenmiş bildiğiniz kalem ucu gibi noktalardır. Büyük , ağır beton kalıplar üzerine yerleştirilmişlerdir.

İşte haritası yapılacak olan bölgeye , bu çok hassas koordinatlardan ölçülerek alınan yeni noktalar atılır. Bunların her birine poligon denir. Bu poligonlar arazinin özelliklerini yansıtırlar ve hakim noktalarda olurlar. Yüzlerce poligon araziye döşenir. Sonra bunlar  sanki inka işaretleriymiş gibi kireçle kocaman kocaman işaretlenir. Ki hava fotoğrafı çekildiğinde görünsünler.

Bu poligonlar teodolit adı verilen dürbünlü , mesafe ve açı ölçerler ile ölçülürler.

Sonra poligon hesabı yapılır. Daha önceden yazmıştık ya bryerlerde matamatik bir modeldir diye. Yaptığınız hiç bir ölçüm doğru olmadığından ve hata payı içerdiğinden, birbirinden hareketle ölçülen bu poligonlar bir ağ şeklinde kapatılır. Kapatma kabul edilebilir hata payı içermelidir. Yani siz bir nirengi noktasından çıkıp, yüz poligon atıp, sonra tekrar aynı nirengi noktasına geri geldiğinizde 10 cm lik bir hata kabul edilebilir bir hata olur. Ama eğer bu hata bir metre olursa sizi işten atarlar. !

Sonra bu hata , ölçümü yapılan o yüz noktaya dağıtılır. Buna mühendislikte dengeleme ,topoğraflar arasında ise sabunlama denir.

Binlerce hava fotoğrafı çekilir. Bunların hepsi aynı kamera açısında ve çifter çifterdir. Bunlar çok özel fotoğraflardır, kamaera açısı, uçak yüksekliği hep bilinemk zorundadır.

Niye fotoğraflar çifter çifter çekilir.? Anlatalım efendim. Fotogonometri makinesini kullanan operatör üç boyutlu görebilsin diye. Efendim imsan gözünün üç boyutlu görebilmesi için iki göz gerekiyor.

Eşer siz , bir objeyi ayrı ayrı kısa saliseler içerisinde sıra ile gözlere gösterebilirseniz üç boyutlu görürsünüz. İşte bu fotogonometri makinesi de operatöre fotoğrafları ayrı ayrı gösteren basit bir cihaz aslında. Böylece operatör fotoğrafları üç boyurlu görür ve haritayı çizer.

Çizer çizmesine de , operatörün çizdiği sadece bir resimdir. Onu o karasal çalışma ile yani polgionlar ile dünya yüzeyine yapıştıran bir hesap yöntemi vardır. İşte poligonlar bunun için kullanılır.

Özetle efendim , harita böyle yapılır. Umarım çok sıkmadım.

Şimdi hikayeye dönebiliriz. Amerikadan bize hava fotoğrafları geliyor, biz de bunları harita olarak çizip, bize Amerikadan gönderilen poligon ağına göre sayısal harita haline getiriyoruz.

İş bu. Binlerce harita yapılıyor. Bir gün Salim binbaşı yanıma geldi . Adam felaket tedirgin. Gözleri kan çanağı. Belli bütün gece uyumamış. Çok sigara içen bir adamdı. Sigara üstüne sigara içmiş belli.

- Ersin bey..
-Salim binbaşı..
- abi bir konu var.
-eee

Salim binbaşı askerlikten kalma alışkanlık felaket rahatsız. Söyleyecek söyleyemiyor bir türlü. Kıvranıp duruyor.

- söylesene be adam ne var.. ?
- abi ben şu poligonları kontrol ediyordum da bir..
- hangi poligonları?
-şu Amerikalıların sabunlayıp gönderdikleri..
- EEEE.. Noolmuş onlara..
- yanlış dengelemişler abi..
-Salim ne diyon olum sen.. ? O kadar haritacı var orada.. Nasıl yanlış dengelerler. ?
- abi iki gecedir uyumadım. Hep kontrol ettim. Yanlış valla.
- ne kadar yanlış.. ?
- Deniz seviyesinde bir metre 12 cm abi..
ÇÜÜÜŞ .. Manyakmısın Salim..
- abi o yüzden iki gecedir uyumuyom ya.. Hep bir daha yaptım hesabı..
- sen şimdi eve git. Dinlen.. Yarın gel salim kafa bir daha hesapla. Sonra bir formül buluruz artık.

Lafı çok uzatmayalım. Salim binbaşının heabı doğru idi. Amerikalı mühendisler yanlış hesaplamış, idare de hatayı görmemiş ve poligonlara onay vermişti ve haritayapımı başlamıştı, kimsenin göremediği hatayı dünyanın öbür ucunda bizim salim binbaşı buldu iyi mi..

Biz durumu Amerikalılara rapor ettik. Amerikalılar hesapları konteol ettiklerini söyleyip , yanlış olmadığını ve projeye gönderilen poligonlara göre devam etmemizi so derece küstah bir yazı ile ilettiler.

Adamlar bizi adam yerine koymuyorlardı iyi mi? Biz önce bu durumu raporladık. Tutanak ile kayır altına aldık. Salim binbaşının düzeltme hesaplarını da ekledik ve doğru poligon değerlerini Amerika ya  gönderdik.

Bizim rapor sümenaltı edildi. Kimse bizi dinlemedi. Biz de iki yıl boyunca her gönderdiğimiz partinin başına şerh düştük. Poligon hesabı hatalıdır diye.

İki yıl sonra birgün, Amerikalı Genel Müdür hışımla odaya girdi .. Ağladı ağlayacak, Biz Almanya ya bağlıyız. Almanya bölge müdürü bunu haşlamış belli .. Çok büyük kriz var demekki bizim " managing director " neredeyse yolcu..

- Ersin sizin yaptığınız haritaları ... Diye böğürüyor..

İdare ile geçici kabuke çıkılmış , limanda 1.12 m hata çıkmış. Tam da iki yıl önce Salim binbaşının hesapladığı gibi.  :)

Adam böğürüp duruyor , ben omuz silktim, dur bakalım dedim neymiş bir araştıralım. Amerika da tüm şirket ayağa kalkmış acil bizden rapor bekliyorlar.. Biz daha bakarken talimat geldi , ilk uçak ile Amerikaya gelsin proje müdürü diye.. Amerika ofiste herkes boku bize atıyormuş Türkler hata yaptı diye..

Bizim managing directör , bir bahane bulup Amerika ya gelmedi. Ben tek başıma gitmek zorunda kaldım. Yolda giderken , kendime mükemmel bir Amerika tatil planı hazırladım.

Kocaman bir salonda , genel müdür, genel müdür yardımcıları , tüm harita depatmanı kim varsa koca şirkette beni bekliyorlar. Odaya girdim. Gün benim günüm.

Ağır ve yavaş hareketler ile gösterilen yere oturdum. Koca toplantı odasında çıt yok. Genel müdür son derece sakin bir ses ile haritaların yanlış olduğunu, idare ile yapılan geçici kabulde tüm haritaların reddedildiğini, hakedişlerin durduğunu, ama hepsinden kötüsü idareye rezil olduklarını söyledi. Merkez harita departmanı hatanın bizim tarafımızdan  yapıldığını belirten bir rapor hazırlamış.

Harita müdürü, bu iddasını kanıtlayacak karmaşık, kimsenin anlamadığı bir konuşma yaptı. Bitirdiğinde , yine bir sessizlik oldu ve 79 yaşındaki genel müdür , koca eliylebana buyrun dercesine işaret etti. Kimse konuşmuyor.

Ben , iki yıl önce hasıraltı ettikleri raporu  çoğaltmıştım ve önce genel müdür olmak üzere tüm ilgililere verdim. Sonra her harita balyası üzerinde yazan şerh yazımızdan örnekleri önlerine koydum. Tam bir klasör evrak. Hepsinde şerhimiz var Türkiye ofsi olarak. Arazide çıkan hata ile bizim iki yıl önce öngördüğümüz hata aynı. Tamı tamına bir metre on iki santim.!

Sonrasında da harita müdürünün bu rapor karşılığında yazdığı küstah devam edin talimatını herkese dağıttım.

İtiraf edeyim, çok keyif aldım. Genel Müdür dödü ve tek bir cümle söyledi. Demek hatayı Türkler yapmamış..

Sonrasında görüntü şöyleydi, her kafadan bir ses çıkıyor, harita deparmanı bbirine girmiş kavga ediyordu. Kıyamet kopmuştu sizin anlayacağınız.

Genel müdür herkesi susturdu. Bana dönüp, madem hatayı bulmuşsunuz.. Düzeltmek için bir Türkiye ofisinin bir önerisi olacak mı  ? diye sordu.

Bu fakir mühendis reisiniz, zaten tüm haritaları iki kez yaptırmıştı. Hatalı olanlar gönderilmiş, doğru olanlar arşivlenmişti.

Masanın altından yanımda getirdiğim iki top harita çıkardım. Birisi geçici kabulde red edilen yanlış harita , diğeri de doğru olanı.

Doğru haritaları görünce zavallı genel müdür çocuk gibi çığlık attı. Benden pek hoşlanmayan yardımcısı bile el çırptı.

Ben, haritaların tamamının doğru olarak Türkiye de arşivlendiğini, personelin yaptığı işe inandığını ve biz Türklerin şerefine düşkün iyi mühendisler olduğumuzu bu yüzden tüm personelin fazla mesai almadan aynı haritaları bu kez de doğru olarak ürettiğini, harcanan fazla mesai hesaplarını da ayrı bir dosya olarak sundum.

Genel müdürün biz Türkiye ofisinin bu özverili çalışmasını ödüllendireceğinden emin olduğumu da söyleyip, fazla mesai dosyasını yardımcısının önüne doğru ittirdim.

Genel müdür, önce bu özverili hareketi öve öve bitiremedi ve bu fazla maesailerin de Amerikadaki harita değartmanından kesilerek tarafımıza ödenmesi talimatı verdi.

Biz , Türkiye ofisi olarak o yıl 16 yurt dışı ofis içinde en karlı ve dolayısı ile en başarılı ofis seçildik. Genel Müdür imzalı teşekkür  mektubu  uzun süre diplomamın yanında asılı durduydu. Terfi edip , Amerika ofisine tayin ettilerdi beni..

Hey gidi günler.. Yani demem o ki , Amerikalı var , Amerikalı var..

Dede sen Amerikalı mühendisten iyi mi bilicen diyince yazmadan edemedim..

Bir de son not,. Bazen forumlarda okuyorum. Tekneler ile ilgili mühendislik hesapları yapılmış tekne filan derler.. Her mühendislik hesabı her zaman doğru olmayabiliyor dostlar..  :)
Yarın nirengi noktaları , poligonlar, fotogrametri cihazı fotğraflarını bu mesajın altına koyayım ki görsel olarak bilgi verip konuya uzak reislerimize aktaralım. Hala çift objektifle çekiliyor bu arada :) biz 1800 km uzunluğunda 5 km genişliğinde koridoru  boru hattı için Türkiye'yi havadan fotoğrafladık. :)



Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

T
  • *
  • İleti: 2171
Ynt: Son romantiklerin sonu..
#48: 20 Eylül 2017, 22:12:44
 ;D ;D ;D

Helal sana
  • IP logged

  • *
  • İleti: 32
Ynt: Son romantiklerin sonu..
#49: 20 Eylül 2017, 22:43:17
:)  :)

İyi yapmışsın Ersin Reis
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
Ynt: Son romantiklerin sonu..
#50: 21 Eylül 2017, 01:51:36
General Motors da İzmir Torbalıdaki fabrikasında yönetici olarak çalışıyordum.

Türkiye deki fabrika Almanya daki bir fabrikanın atelyesi kadar büyüklükte.
Genelde CKD (Complately Knock Down) parça gelip monte oluyor. dişe değer yatırım boyahanesi , öyle bir yer.

Tasarruf önerileri kutusu diye bir kutu var öneriyi yapıyorsun , kabul edilirse ikramiye alıyorsun öyle bir sistem vardı.

Bizim montaj hattındaki işçilerden birisi araçlarda şöför tarafı kapı üstü el tutamağının  gereksiz olduğunu , şöförün onu hiç bir zaman kullanamayacağını , arabaya konulmamasını söyleyerek tasarruf önerisinde bulundu .

Bu tutamağın değeri 2 mark idi ama firmanın dünya üzerindeki üretimi yıllık 6 milyon araç olunca tasarruf rakamı anormal bir miktara ulaşıyordu.

Öneri bir ay sonra kabul edildi ve diğer ay sonrasından itibaren bu elcek sadece A segmenti (üretimin % 10 u) lüks ve sakat arabalarına konuldu , işçiye de iki maaş mı üç maaş mı bir ikramiye verildi , sevinmişti garibim.

Amerikalı deyince aklıma geldi .   8)



  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Son romantiklerin sonu..
#51: 21 Eylül 2017, 08:41:06
Bu arada sorulmuştu demek gözden kaçabiliyor..

Forumun hukuki sahipliği Bülent üzerinde . Üç yıllığına. Bu o zaman üye olan 150 kadar üyenin seçimi ile belirlendi.üç yıl sonra seçim yapılacak ve bir başka reis bu sahipliği üstlenecek. Kural böyle.

Moderatörlük işlerini yürüten koca reis ise beş kişiden oluşuyor. Hukuki sahip , zaten seçimle geldiğinden yeniden seçime girmiyor ve doğal üye. Diğer dört kişi seçiliyorlar. İki yıllığına .. İki yıl sonra bir önceki seçimde en çok ve en az oy alan kişiler koca reis ten yani korsan dili ile söylersek moderasyondan ayrılıyor.

Bu ve bunun gibi kurallar da üyelerin kararı ile oylanarak belirlendi.

Keza forum giderlerinin nasıl karşılanacağının yöntemi de üyelerce belirlendi.

Böylece Heyamola Hey, hiçkimsenin sahibi olmadığı ama herkesin sahibi olduğu bir forum olmuş oluyor..

Bir de meşhur kural var tabi.. Hani şu incitme ile başlayan :)
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
Ynt: Son romantiklerin sonu..
#52: 21 Eylül 2017, 08:56:00
Ersincim, adamlar betondan tekne yapmışlar - ki ilk duyduğumda çok şaşırmıştım-, sactan tekne yapmışlar, alüminyumdan tekne yapmışlar..
Bunların hiçbiri tek başına yüzmez..

M.Ö. 287-M.Ö. 212 yılları arasında Siracusa Sicilya’da yaşayan bir adam "suyun kaldırma kuvvetini" bulmuş. Yaklaşık 2300 yıl önce..

Ne demek istediğini anladığımı sanıyorum ama gidiş yolun doğru değil sanki.. :)

 :)
  • IP logged

  • *
  • İleti: 2553
Ynt: Son romantiklerin sonu..
#53: 21 Eylül 2017, 09:53:39
Ersin bu yazını görmamiştim , aklımın erdiği kadarıyla cevap vermem lazım , forumu okuyan dışardan birisi yanlış yönlenebilir. Hem son paragrafın boşta kalır , üzülmeni istemem . :)

Eh ben de zaten romantik dönem derken kelime anlamını biraz çarpıtarak kullandım.  :)

Şimdi bakınız geçenlerde yine yabancı kaynakları okurken bir şey dikkatimi çekti.

1940 lı yıllarda fiberglas tekne imal edilmeye başlandığında , ilkyapılan formlar, ahşap teknelerin formları.

Doğal olan bu. Suda yelkenle gidebilecek fiziksel form belli ,  yelkenli tekneyi en iyi rüzgar ve ona karşı  kuvvet olan suyun  salmaya yaptığı direnç  götürür ,o yüzden apaz seyir en hızlısıdır. Hani baş ve işaret parmaklarının arasında sıkıştırdığın karpuz çekirdeğinin fırlaması gibi .

Omurga salma , skeg pala v.s. Sonra ve zamanla bu form , yani salma yapısı değişiyor. Malumunuz şimdi kullanılan torpil salma yaygınlaşıyor. Tekneler genişliyor. Neden?

Torpil salma ahşap tekneye yapılamaz da ondan. Riskli olur :) , Salmayı derinleştirdikçe daha az kilo kullanabilirsin doğrultma momenti için bu da sürat isteyenler için ağırlık tasarrufu. Yine gövde kıça doğru genişledikçe teknenin su üzerinde sörf yaparak süratlenme etkisi artıyor. Pupa seyirde dalgayı alışı veya sert havada salınımı rahatsızlaşıyor ama kimisi sürat seviyor işte. :)

Ahşap tekne formu, fiberglas için uygun değil de ondan. ( bir iki çok iyi tasarlanmış fiber tekneyi hariç tutuyorum, onlar da efsane oluyorlar zaten) Ahşap yüzüyor . Ama fiber yüzmüyor.

Fiber tekne için daha geniş yüzeylere ihtiyaç var. Hem fiberglass bir sektör haline gelmiş. 

Bknz. Yukarıda cevabı var Eyüp hocam vermiş..

Ahşap tekne kötüleniyor hemen. İlk teken alacak adama neden fiber diye sorun, cevabı ahşap ile uğraşamam olacaktır. Sonra görürsünüz ki fiber tekne de en az ahşap kadar bakım istiyor. Ahşap bakımdan sonra sıfır gibi olurken, fiber de asla sıfır görüntüyü yakalayamazsınız üstelik.

Bakarsan bağ olur, bakmazsan dağ olur. :), benim teknemi gördün, 26 yaşında , nasıl görünüyordu ?

Bir de hemen yeşil , ve çevreci söylem ortaya konuyor. Ya bu fiber tekneler yerine ahşap kullanılsaydı. ? Ağaç kalmazdı değil mi.. ? Allah korusun.. İyi ki fiber var.

Oysa ve bence öyle değil işte , fiber değil de hala ahşap kullanılıyor olsaydı, o zaman endüstriyel ormancılık çok ciddi gelişim kaydedecekti. Belki de yeni ağaçlar üretilecekti. Tik kadar dayanıklı , ladin kadar esnek, tekne yapımı için melezlenmiş bir kereste.. Neden olmasın ?

Doğru değil, Bülent reis yanıtlamış yukarıda.


Onun yerine finer teknolojisi geliştirildi. Neden? Çok karlı..

İşçilik kolay ve fabrikasyon üretim yapılabiliyor. Çok karlı olduğunu zannetmiyorum ama bu sayede tekne sayısı ve denize çıkanlar çoğaldı.

Marinalarda en çok şu ayrılmış çöp tenekelerine gülerim. Hani kağıt , cam filan ayrılıyor ya.. Bunlar zaten çöp tesislerinde ayrılıyor o ayrı konu. Ama 50 feet fiber teknesinden çıkıp, çöpleri ayrıştırmış teken sahipleri çok güldürür beni.

Ahşap tekne sahipleri çöp çıkarmıyorlarmı ? Sürdüğün zehirli ,vernik, tutkal ne olacak ? Hem Karadeniz de kestane , Birmanya da Teak in kökü kurumak üzere biliyormusun ?

Fiberglass geri dönüşümü olmayan bir malzeme. biliyormuydunuz. ?

Bülent reis yanıtlamış yukarıda.

Fiberglass yüzmüyor. O yüzden de panel şeklinde üretilip, arasında daha hafif malzemeler ile dolgu yapılıyor.

Eyüp hocam cevaplamış yukarıda , ayrıca kim dedi bu dolgu işini sana. ? :)


Kedisi yüzmeyen bir malzemeden yapılan bir " modern " teknenin formu da o yüzden binlerce yılın tecrübesinden apayrı bir formda üretiliyor.

Cevap yukarıda.

Geri dönüşümü olmayan malzemeden yapılan, geleneksel formlar ile ilgisi bile olmayan bu tekneleri de toplumların çevreye duyarlı en elit kesimi kullanıyor  iyi mi?

Oysa tekneler ağaçtan yapılıyor olsa , endüstriyel ormancılık çok daha gelişecek, ormanlar, ağaçlar saha bir önemli olacaklar insan için.

Hiç ormanda dolaşmamış, ormana sadece piknik yapmak için giden kişiler gerçekten bir orman gördüklerinde şaşkınlıklarını gizliyemiyor. Endüstriyel ormancılık sadece ağaçları kesmiyor. Buduyor. Ağaçları daha da gelişsin diye seyrekleştiriyor, bir ormandan kereste olarak öyle çok yan ürün çıkıyor ki..

Hem , fiber endüstrisine göre , daha çok insan istihdam ediyor edüstriyel orman.

Eğer tekneler ağaçtan olsaydı , bilinenin aksine daha çok ormanımız, daha temiz denizlerimiz ve daha çok orman ile ilgili iş yapan insanımız olurdu. Daha temiz hava solurduk. Ormanlar daha kıymetli olurdu bizler için hem.

Endüstriyel amaçlar ile yetiştirilmiş bir ormanı sıkıysa yakınız bakalım neler olurdu o zaman?

Bülent reis cevaplamış yukarıda ,


Doğru dürüst teknelere binerdik. Spor salonlarında hiçbiryere gitmeden koşacağımıza, biraz zımpara ile aynı kaloriyi harcardık işte..

Ağaç tekne demek , daha çok orman , daha temiz hava, daha temiz deniz, daha çok iş ve daha adil gelir paylaşımı , daha uygun fiyat demek olurdu.

Yanlış , daha çok işçilik daha pahalı demek.


İyi ki fiber var ağaçlara yazık olmasın.. Şeytani bir akıl..

Doğru. :)


E peki bu kadar ağırlaşmış , yüzebilen bir yüzey sağlanmış ama gidemeyen bir fiber tekne nasık yol alacak..? Gelsin koca koca yelkenler , büyük beygir motorlar..

Yanlış , ahşap tekne daha ağır. Fiber daha hızlıdır , daha az da yelken ister.

Kadınlara oyna , bu kadar tost gibi basılmış tekenyi, konfora bula, ekipmanla doldur, lüks ve gereksiz ne varsa monte et, sonra binlerce Euroya sat.

Ahşap tekne layığı ile yapıldığında daha pahalıya malolur.
Kadınlara oynama da göreyim , zehir ederler hayatı adama , erken ölürsün. :)


Şeytani dehadan başka bir şey değil bu dostlar.

Doğru.

Sonra bunları yazana da bu yazdıklarına dair hiç bir fikir öne sürme, ve böyle olduğu halde de sabit fikirli de..

Dedim işte, ne oldu ?  :D

Yakışır..

Sağol. :)

  • IP logged
« Son Düzenleme: 21 Eylül 2017, 09:57:29 Gönderen: Öcal Turan »

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4253
Ynt: Son romantiklerin sonu..
#54: 21 Eylül 2017, 10:25:29
Evet, Sahici bir laylon tahta tartışması başlıyor.
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • İleti: 2553
Ynt: Son romantiklerin sonu..
#55: 21 Eylül 2017, 10:35:38
Evet, Sahici bir laylon tahta tartışması başlıyor.

Ahşabın romantikliğine ,nostaljiye filan girmiyorki . ::)
Bence tartışma bitti. :)
  • IP logged

n

nuri_kongur

Ynt: Son romantiklerin sonu..
#56: 21 Eylül 2017, 11:44:10
Helal olsun Ersin reis. Şahsen kişisel tarihi severim. Zevkle okudum, Amerika maceranı


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1631
Ynt: Son romantiklerin sonu..
#57: 21 Eylül 2017, 12:20:15
Efendim konu ile ilgisi yok ancak bu Amerikalı mühendis muhabbeti olunca , bu konu ile ilgili önemli bir anım aklıma geldi.

Maksat muhabbet.. Denizcilkle filan da ilgili değil bu arada. Sıkılırsanız okumayınız. Darılıp gücenmem.

Şimdi efendim , 1990 lı yılların son çeyreği, önemli bir Amerikan proje firmasının Türkiye ofisinde çalışıyorum. Şirket faal, proje de önemli idi isim vermeyeceğim. Amerikanın doğu yakasındaki en öenmli beş şehrinden birisinin sayısal haritalarını yapıyoruz. O zamanlar bu sayısal harita işi çok yeni.. Tüm klasik haritalar yeniden yapılıyor.

Koca şehrin sayısal haritalarını da biz yapacağız. Efendim mesleğe harita deparmanında başladığımdan, konuya az bira vakıfım. Proje bana verildi. Harita genel komutanlığından emekli fotogonometri operatörlerinden bir ekip oluşturduk. Başlarında da dehşet bir adam, Semih binbaşı var. Semih binbaşı harita mühendisi.

Bu harita nasıl yapılır bilirmisiniz? Hani hep konuştuğumuz, Navionics te kullandığımız haritalar? sonuçta bir resim ama mesela o kontur yani derinlik çizgileri nasıl çizilir? Her noktayı da ölçmüyor ya bu adamlar canım? Kotlar , koordinatlar nasıl doğru çıkar?

Her bi halttan anlayan reisiniz elbette bu konuda da profesyonel olarak çalışmıştır gördüğünüz üzere.

Biraz hafif teknik bilgi vereyim. Meraklıların hoşuna gidecek sanırım.

Efendim, haritalar fotogonometri ile yapılır. Yani hava fotoğrafları geometrisi yöntemi desek sanırım daha anlaşılır olacak.

Haritası yapılacak olan bölgenin hava fotoğrafları özel bir kamera ile çekilir. Bu kameranın özelliği iki objektifi olmasıdır. Sanırım sonrasında kısa aralıklar ile aynı bölgeyi tek bir objektif ile çekince de benzer fotoğraflar elde edilmeye başlandi. Bugün de yöntem değişmemiştir.



Hava fotoğrafları çekilmeden önce , haritası yapılacak olan bölgenin yerde nirengi ağı oluşturulur. Bu nirengi noktaları çok önemlidir. GPS de bu nirengi noktalarını kullanır.

Bunlar dünya üzerinde , kot ve koordinatları çok hassas olarak ölçülmüş ve dengelenmiş bildiğiniz kalem ucu gibi noktalardır. Büyük , ağır beton kalıplar üzerine yerleştirilmişlerdir.

İşte haritası yapılacak olan bölgeye , bu çok hassas koordinatlardan ölçülerek alınan yeni noktalar atılır. Bunların her birine poligon denir. Bu poligonlar arazinin özelliklerini yansıtırlar ve hakim noktalarda olurlar. Yüzlerce poligon araziye döşenir. Sonra bunlar  sanki inka işaretleriymiş gibi kireçle kocaman kocaman işaretlenir. Ki hava fotoğrafı çekildiğinde görünsünler.



Bu poligonlar teodolit adı verilen dürbünlü , mesafe ve açı ölçerler ile ölçülürler.

Sonra poligon hesabı yapılır. Daha önceden yazmıştık ya bryerlerde matamatik bir modeldir diye. Yaptığınız hiç bir ölçüm doğru olmadığından ve hata payı içerdiğinden, birbirinden hareketle ölçülen bu poligonlar bir ağ şeklinde kapatılır. Kapatma kabul edilebilir hata payı içermelidir. Yani siz bir nirengi noktasından çıkıp, yüz poligon atıp, sonra tekrar aynı nirengi noktasına geri geldiğinizde 10 cm lik bir hata kabul edilebilir bir hata olur. Ama eğer bu hata bir metre olursa sizi işten atarlar. !




Sonra bu hata , ölçümü yapılan o yüz noktaya dağıtılır. Buna mühendislikte dengeleme ,topoğraflar arasında ise sabunlama denir.

Binlerce hava fotoğrafı çekilir. Bunların hepsi aynı kamera açısında ve çifter çifterdir. Bunlar çok özel fotoğraflardır, kamaera açısı, uçak yüksekliği hep bilinemk zorundadır.

Niye fotoğraflar çifter çifter çekilir.? Anlatalım efendim. Fotogonometri makinesini kullanan operatör üç boyutlu görebilsin diye. Efendim imsan gözünün üç boyutlu görebilmesi için iki göz gerekiyor.

Eşer siz , bir objeyi ayrı ayrı kısa saliseler içerisinde sıra ile gözlere gösterebilirseniz üç boyutlu görürsünüz. İşte bu fotogonometri makinesi de operatöre fotoğrafları ayrı ayrı gösteren basit bir cihaz aslında. Böylece operatör fotoğrafları üç boyurlu görür ve haritayı çizer.

Çizer çizmesine de , operatörün çizdiği sadece bir resimdir. Onu o karasal çalışma ile yani polgionlar ile dünya yüzeyine yapıştıran bir hesap yöntemi vardır. İşte poligonlar bunun için kullanılır.



Özetle efendim , harita böyle yapılır. Umarım çok sıkmadım.

Şimdi hikayeye dönebiliriz. Amerikadan bize hava fotoğrafları geliyor, biz de bunları harita olarak çizip, bize Amerikadan gönderilen poligon ağına göre sayısal harita haline getiriyoruz.

İş bu. Binlerce harita yapılıyor. Bir gün Salim binbaşı yanıma geldi . Adam felaket tedirgin. Gözleri kan çanağı. Belli bütün gece uyumamış. Çok sigara içen bir adamdı. Sigara üstüne sigara içmiş belli.

- Ersin bey..
-Salim binbaşı..
- abi bir konu var.
-eee

Salim binbaşı askerlikten kalma alışkanlık felaket rahatsız. Söyleyecek söyleyemiyor bir türlü. Kıvranıp duruyor.

- söylesene be adam ne var.. ?
- abi ben şu poligonları kontrol ediyordum da bir..
- hangi poligonları?
-şu Amerikalıların sabunlayıp gönderdikleri..
- EEEE.. Noolmuş onlara..
- yanlış dengelemişler abi..
-Salim ne diyon olum sen.. ? O kadar haritacı var orada.. Nasıl yanlış dengelerler. ?
- abi iki gecedir uyumadım. Hep kontrol ettim. Yanlış valla.
- ne kadar yanlış.. ?
- Deniz seviyesinde bir metre 12 cm abi..
ÇÜÜÜŞ .. Manyakmısın Salim..
- abi o yüzden iki gecedir uyumuyom ya.. Hep bir daha yaptım hesabı..
- sen şimdi eve git. Dinlen.. Yarın gel salim kafa bir daha hesapla. Sonra bir formül buluruz artık.

Lafı çok uzatmayalım. Salim binbaşının heabı doğru idi. Amerikalı mühendisler yanlış hesaplamış, idare de hatayı görmemiş ve poligonlara onay vermişti ve haritayapımı başlamıştı, kimsenin göremediği hatayı dünyanın öbür ucunda bizim salim binbaşı buldu iyi mi..

Biz durumu Amerikalılara rapor ettik. Amerikalılar hesapları konteol ettiklerini söyleyip , yanlış olmadığını ve projeye gönderilen poligonlara göre devam etmemizi so derece küstah bir yazı ile ilettiler.

Adamlar bizi adam yerine koymuyorlardı iyi mi? Biz önce bu durumu raporladık. Tutanak ile kayır altına aldık. Salim binbaşının düzeltme hesaplarını da ekledik ve doğru poligon değerlerini Amerika ya  gönderdik.

Bizim rapor sümenaltı edildi. Kimse bizi dinlemedi. Biz de iki yıl boyunca her gönderdiğimiz partinin başına şerh düştük. Poligon hesabı hatalıdır diye.

İki yıl sonra birgün, Amerikalı Genel Müdür hışımla odaya girdi .. Ağladı ağlayacak, Biz Almanya ya bağlıyız. Almanya bölge müdürü bunu haşlamış belli .. Çok büyük kriz var demekki bizim " managing director " neredeyse yolcu..

- Ersin sizin yaptığınız haritaları ... Diye böğürüyor..

İdare ile geçici kabuke çıkılmış , limanda 1.12 m hata çıkmış. Tam da iki yıl önce Salim binbaşının hesapladığı gibi.  :)

Adam böğürüp duruyor , ben omuz silktim, dur bakalım dedim neymiş bir araştıralım. Amerika da tüm şirket ayağa kalkmış acil bizden rapor bekliyorlar.. Biz daha bakarken talimat geldi , ilk uçak ile Amerikaya gelsin proje müdürü diye.. Amerika ofiste herkes boku bize atıyormuş Türkler hata yaptı diye..

Bizim managing directör , bir bahane bulup Amerika ya gelmedi. Ben tek başıma gitmek zorunda kaldım. Yolda giderken , kendime mükemmel bir Amerika tatil planı hazırladım.

Kocaman bir salonda , genel müdür, genel müdür yardımcıları , tüm harita depatmanı kim varsa koca şirkette beni bekliyorlar. Odaya girdim. Gün benim günüm.

Ağır ve yavaş hareketler ile gösterilen yere oturdum. Koca toplantı odasında çıt yok. Genel müdür son derece sakin bir ses ile haritaların yanlış olduğunu, idare ile yapılan geçici kabulde tüm haritaların reddedildiğini, hakedişlerin durduğunu, ama hepsinden kötüsü idareye rezil olduklarını söyledi. Merkez harita departmanı hatanın bizim tarafımızdan  yapıldığını belirten bir rapor hazırlamış.

Harita müdürü, bu iddasını kanıtlayacak karmaşık, kimsenin anlamadığı bir konuşma yaptı. Bitirdiğinde , yine bir sessizlik oldu ve 79 yaşındaki genel müdür , koca eliylebana buyrun dercesine işaret etti. Kimse konuşmuyor.

Ben , iki yıl önce hasıraltı ettikleri raporu  çoğaltmıştım ve önce genel müdür olmak üzere tüm ilgililere verdim. Sonra her harita balyası üzerinde yazan şerh yazımızdan örnekleri önlerine koydum. Tam bir klasör evrak. Hepsinde şerhimiz var Türkiye ofsi olarak. Arazide çıkan hata ile bizim iki yıl önce öngördüğümüz hata aynı. Tamı tamına bir metre on iki santim.!

Sonrasında da harita müdürünün bu rapor karşılığında yazdığı küstah devam edin talimatını herkese dağıttım.

İtiraf edeyim, çok keyif aldım. Genel Müdür dödü ve tek bir cümle söyledi. Demek hatayı Türkler yapmamış..

Sonrasında görüntü şöyleydi, her kafadan bir ses çıkıyor, harita deparmanı bbirine girmiş kavga ediyordu. Kıyamet kopmuştu sizin anlayacağınız.

Genel müdür herkesi susturdu. Bana dönüp, madem hatayı bulmuşsunuz.. Düzeltmek için bir Türkiye ofisinin bir önerisi olacak mı  ? diye sordu.

Bu fakir mühendis reisiniz, zaten tüm haritaları iki kez yaptırmıştı. Hatalı olanlar gönderilmiş, doğru olanlar arşivlenmişti.

Masanın altından yanımda getirdiğim iki top harita çıkardım. Birisi geçici kabulde red edilen yanlış harita , diğeri de doğru olanı.

Doğru haritaları görünce zavallı genel müdür çocuk gibi çığlık attı. Benden pek hoşlanmayan yardımcısı bile el çırptı.

Ben, haritaların tamamının doğru olarak Türkiye de arşivlendiğini, personelin yaptığı işe inandığını ve biz Türklerin şerefine düşkün iyi mühendisler olduğumuzu bu yüzden tüm personelin fazla mesai almadan aynı haritaları bu kez de doğru olarak ürettiğini, harcanan fazla mesai hesaplarını da ayrı bir dosya olarak sundum.

Genel müdürün biz Türkiye ofisinin bu özverili çalışmasını ödüllendireceğinden emin olduğumu da söyleyip, fazla mesai dosyasını yardımcısının önüne doğru ittirdim.

Genel müdür, önce bu özverili hareketi öve öve bitiremedi ve bu fazla maesailerin de Amerikadaki harita değartmanından kesilerek tarafımıza ödenmesi talimatı verdi.

Biz , Türkiye ofisi olarak o yıl 16 yurt dışı ofis içinde en karlı ve dolayısı ile en başarılı ofis seçildik. Genel Müdür imzalı teşekkür  mektubu  uzun süre diplomamın yanında asılı durduydu. Terfi edip , Amerika ofisine tayin ettilerdi beni..

Hey gidi günler.. Yani demem o ki , Amerikalı var , Amerikalı var..

Dede sen Amerikalı mühendisten iyi mi bilicen diyince yazmadan edemedim..

Bir de son not,. Bazen forumlarda okuyorum. Tekneler ile ilgili mühendislik hesapları yapılmış tekne filan derler.. Her mühendislik hesabı her zaman doğru olmayabiliyor dostlar..  :)
Yarın nirengi noktaları , poligonlar, fotogrametri cihazı fotğraflarını bu mesajın altına koyayım ki görsel olarak bilgi verip konuya uzak reislerimize aktaralım. Hala çift objektifle çekiliyor bu arada :) biz 1800 km uzunluğunda 5 km genişliğinde koridoru  boru hattı için Türkiye'yi havadan fotoğrafladık. :)

Bu da bonus :) pilot ve haritacımız hafif atlatmışlardı kazayı.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Son romantiklerin sonu..
#58: 21 Eylül 2017, 12:25:23
Oğuzhan çok teşekkürler. Daha anlaşılır oldu şimdi bu harita işi..
  • IP logged

T
  • *
  • İleti: 2171
Ynt: Son romantiklerin sonu..
#59: 21 Eylül 2017, 12:35:25
Harika olmuş böyle, eline sağlık...

Şu istikşafi kelimesini gördüm yine  ;D nefret ederim de

Meslek hayatıma yeni başlamıştım. Bir basın toplantısında Erdal İnönüye bir soru sordum, cevabını acilen merkeze bildirmem lazım. Bana gayet samimi bir şekilde "istikşafi çalışmalarımıza acilen başladık" dedi. Hayatım da ilk kez duydum bu kelimeyi.
Editörüm de bana sorumun cevabını soracak ki haberi girsinler. O kelimeyi anlamadığım için yazamamıştım tabii ki. Allahtan orada ki başka bir muhabirle sohbet ederken, sigara yakmak için notlarını masanın üzerine bırakınca gördüm de not aldım.  8)
  • IP logged
« Son Düzenleme: 21 Eylül 2017, 12:40:59 Gönderen: Tan Kaan Özkan »

 
Yukarı git