Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: KAYIKEVİ

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4253
Ynt: KAYIKEVİ
#345: 16 Haziran 2018, 11:58:16
Evet Kaan ? Kayıkevi tatile mi girdi ?
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

T
  • *
  • İleti: 2171
Ynt: KAYIKEVİ
#346: 16 Haziran 2018, 13:30:03
Sadece 14 ay içinde, 73 gün 22 saat online kalmışım,
Normal mesajları ve konu içlerinde yazdıklarımı tamamen bir kenara bırakırsak ;
En az iki paragraftan uzun olmak ve tamamen bağımsız bir konuyu işlemek kaydıyla, 400'ün üzerinde derleme, alıntı ve özgün yazı yazmışım.

Sanıyorum ki, en az bu kadar zaman, bir kelime bile yazmasam yine de en çok yazanlar arasında olurum.


Gördüm ki, aidiyet, sahipsiz sahiplik ve elini taşın altına koyma tanımlarımız bir çok kişiyle bir hayli farklıymış.
Saygı duyuyorum, katılmıyorum ama vardır bir bildikleri diyorum.

Bugüne kadar fikirlerimi, düşündüklerimi ve öngörülerimi yazdım. Artık, farklı ama saygı duyduğum diğer düşüncelere sahip kişilerin yazdıklarını okumak istiyorum.

Çiçek, böcek, pembe gözlük, maalesef hayat böyle değil. Belli ki forum'u fazlaca takip edip, yine fazlaca ciddiye almışım, ki farklı pencerelerden bakıyormuşuz.
Göremediğim şey ise, bir kaç gün hatta bir kaç haftada bir foruma girip, olan biteni takip etmeyen bir üye ile aynı olaylar örgüsüne bakışımızın farklı olacağı idi.

İki kelime yazmam ama yazan olursa okurum yoksa başka mahalle var zaten diyen, ciddiye almayan, kasmayııın, booşveeerr, olduğu yere kadar, diyen, kendini yada başka bir oluşumu buradan daha değerli gören birisi ile burası bizim mahalle, biz de değerliyiz, bu mahalleyi her hâlükarda el ve emek üstünde tutuyoruz diyenlerin oranının değmeyecek miktarda olduğunu, mavi boncuk dağıtmanın marifet ve denizciliğe fayda sayıldığını üzülerek görüyorum.

Benim düşünce ve beklentilerime kesinlikle uymayan bu tür yaklaşımlara, <elbette ki, kimseye aksini yapmasını söyleyeme hadsizliğini yapacak değilim>, saygı duymakla beraber katılmıyorum ve bu durum yokmuş gibi davranıp onay vermek istemiyorum. Benim düşünceme göre, foruma/verilen emeğe yapılan saygısızlıkları görmezden gelip, kabullenemiyorum.

Bu yüzden,
Şu sıralar, foruma giriyorum, bakıyorum, okunacak bir şeyler aranıyorum, fikir tartışması var mı diye bakıyorum.
Kişiler, acaba, sosyal aylaklığa devam edip, nasılsa görmüyorlar mı diyorlar, hiçbir sorumluluk hissetmeden mahalle gezisine mi çıkmışlar, bunca zaman okudum, artık iki satır yazmak diyetimdir mi diyorlar, yoksa gerçekten umurlarında değil mi diye bakıyorum.
 
Yoksa çıkıyorum.

Diğer yandan KAYIKEVİ benim mülkiyetimde değil. Çok severek katkıda bulunduğum bir başlık sadece.
Çizgisi belli, herkese açık, dileyen dilediği zaman, gönlünce yazabilir.


Her daim okumaya/bakmaya devam ediyorum, yazılarda buluşmak ümidi ile,
Selamlar.




 

 



  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4253
Ynt: KAYIKEVİ
#347: 16 Haziran 2018, 14:17:52
Üstüme almam bisey. Sen yazmasam ben yazarım bu sayfaya, başın belaya girer.
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

e

ersinboke@icrs.com.tr

Ynt: KAYIKEVİ
#348: 16 Haziran 2018, 20:33:54
Bu bakış açısı konusu önemli. Geçenlerde whatsup Kıbrıs gurubuna bir mesaj atmıştım. Oğuzhan şaka ile karışık bunları foruma yazsana demiş. Malum ben biraz ayağı yere basmayan yazılar yazıyorum. Okunuyorlar da. Buna rağmen  bana dönüp böyle bir konuda yazı yazması bile takılma dahi olsa ağırıma gitti.

Farklı düşündüğümüz yer şu. Ben zaten bu yazıları çoğunlukla benim gibi potansiyel ve henüz poposuna tuzlu su kaçmamış olanlar için yazıyorum. Sen kimsin ? Diyenler olabilir. Varsın olsun. Dedim ya en son birilerine küstüğümde..

Her seyir yeni şeyler öğreniyor insan. Mesela bu seyir demirleme yerleri ile ilgili hiç bir yerde yazılmamış yaşanmışlıklar var. Demir ve zincirden çok daha önemli bir kriter var. Baktım Merem yazmış mı diye .. gördüğüm kadarı ile yok. 😀 iskandil gibi olmasın diye.. 😀

Keza çocuklar teknede nasıl sıkılmaz ile ilgili önerilerim var.

Diyeceğim sen gene yaz. Kızdıkların zaten tecrübeleri ile birlikte yitip gidecekler. Ama belki bir gün sen ben buralardan göçtükten sonra da bu yazılar duracak.. belki o zaman kıymetimiz anlaşılır..😀
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1343
Ynt: KAYIKEVİ
#349: 16 Haziran 2018, 20:39:11
Emeğe yapılan saygısızlık konusunda haklısın.Belki bireysel haksızlık ve saygısızlıkları ayıklar ve engelleyebiliriz.Ama fayda ve gurup ilkeleri amacıyla söylediğim denizci gurupların linklerinin paylaşılması ,diğer denizci guruplarda yönetici olanların burada da yönetici olabilmeleri fikrimin senin düşüncelerinle çatışması sonucu burada yazmama kararı almana sebep olursa üzülürüm.Yazılarını büyük bir keyifle okuyorum.Bir çok şey öğrenmenin dışında bildiğin mutlu oluyorum.Yazmanı ve bizi mahrum etmemeni dilerim.Sevgilerimle
  • IP logged
BABA TUNCA /YEŞİLKÖY

  • *
  • İleti: 5811
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: KAYIKEVİ
#350: 16 Haziran 2018, 22:06:49
Müdavimlerden biri de benim.Forumu her açışta kayıkevi ni arıyor gözlerim.
Bende öyle.
Uzun zamandır foruma gereken ilgiyi gösteremedim, geceler kısaldı, bilgisayar başında fazla vakit geçiremiyorum, bu yüzden kayıkevi ni merak ediyordum. Şimdi de Kaan mı bir şeye kırıldı diye düşünmedim değil. Görüşlerinin çoğuna katılmakla birlikte, burayı gerçekten çok çok önemsiyorum. Ama Kayıkevi ve senin yazıların sayesinde bir çok şeyi öğrenme fırsatı yakalıyorum, çoğu kişiyi bilmem ama benim için önemli. Yoksa Kurt Larsen'i kim hatırlatacaktı bize, yada Bay Van Veydeni.
Efenim Kayıkevi takipçilerine özel olarak tekrar iyi bayramlar.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
Ynt: KAYIKEVİ
#351: 17 Haziran 2018, 21:50:27
Yazdıkların, saygı, saygısızlık, emek ve diğerleri konusunda söylenecek o kadar çok şey var ki.
Ama işte, bir tek damla bir dolu bardak suyu taşırıveriyor. O kadar yakın hissediyorum kendimi sana ve paylaştıklarına.

Belki pek çok konuda da "ana akımın" tersine yüzmeye, fikir öne sürmeye ve hatta savunmaya çabalıyoruz.

Gittikçe yaşadığımımız çevrelere yabancılaşıyoruz.
Sıkma canını.
  • IP logged
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

T
  • *
  • İleti: 2171
Ynt: KAYIKEVİ
#352: 30 Eylül 2018, 15:35:10
Kayıkevi başlığı hem öksüz hem yetim kaldı gibi duruyor. Terkedilmiş durumda, kimse yüzüne bakmıyor. Tozlanmaya yüz tutmuş.
Yine de veritabanı tarihinde ki yerini koruyacak. Arada sırada bile olsa, kapağında ki tozları şöyle bir üflemekte fayda var.
Eh haliyle, yine sorumluluk hissi ağır bastı, bana ne oluyorsa, sanki forum sorumlusu benmişim gibi, şöyle bir tozunu alma zamanı geldi diye düşündüm.
Biraz da başlıkla ilgili hain planları olan bir iki kişi olduğunu öğrenince, büyük oyunu bozmalıydım  ;)




Ne zamandır takip ettiğim, belgelerle ilginç sonuçlara ulaşılmış, hakkında çok ciddi araştırma kurumlarının bile peşine düştüğü bir tarihi olay hakkında bir şeyler karalayayım dedim. En azından bu çalışmalardan benim anlayabildiğim kadarını sizlerle paylaşmak istedim.

Dilim döndüğünce, elimden geldiğince yazıya dökmeye çalışacağım. Baştan belirteyim tarihten hoşlanmıyorsanız, ucu açık akıl yürütme gerektiren olaylar zincirlerini takip etmek size göre değilse hiç başlamayın. Çünkü bu yazacaklarım, belgelerle desteklenmiş olsa bile,  bol miktarda yorum, akıl yürütme ve birazda kurgu içerir. J.R. Dossantos kitabının yorumlanması, tekrar anlatımı yada belgesel kıvamındadır. Ara ara ana konudan uzaklaşıp, farklı ilginç bilgilerde yine bu anlatıda olacaktır. Okuma parçası gözüyle bakılır. Bu yüzden edebi yönü yoktur. Bir tür beyin fırtınası, tarih, kurgu, kitap satırları ve yorumlama diyebiliriz.

Okuyacağınız satırlarda, tarih, kurgu, gerçek, belgelenmiş tarih, belgelenmiş ama sahte tarih, komplo teorileri, şüphe, birbirinin içine geçecektir.
Bu yolculukta bir de kahramanımız olacak. Adı Cessas. Kurgu kısmında yardımcı olacak.
 
Lütfen ayarlarınızla oynamayınız.


Uyarılarımı da yaptığıma göre, günah benden gitti;

Tarihin tozlu ama bir o kadar da gizemli sayfalarında ilginç bir gezintiye ne dersiniz ?
Hani bize, böyle oldu, böyle bilin, dedikleri tarihin esrarlı dünyasında, soru işaretleri ile dolu ama sorgulamadığımız bir sayfasına uzanalım.
Bakalım, herşeyin gayet net olduğunu düşünürken, acaba? soruları uçuşacak mı ?

Hadi başlayalım ;

İlkokul sıralarında öğrenmeye başladığımız ve neredeye herkesin tanıdığı, bildiği bir kişilik,

Kristof Kolomb.
Peki kimdir ?


Kristof Kolomb (Portekizce: Cristóvão Colombo, İtalyanca: Cristoforo Colombo, İspanyolca: Cristóbal Colón, Latince: Christopher Columbus)

Cenovalı kaşif, Gezgin.

Her ne kadar ne yaptıklarından bihaber, 11.yüzyılda vikingler ilk ulaşmış olsada, tarihe Amerika kıtasının kaşifi olarak geçmiştir. 

1451 Cenova doğumludur.

Yoksul bir dokumacanın oğludur.

Katolik Hristiyandır. Katolik kralların himayesinde idi.

İtalyanca (ceneviz), ispanyolca, Portekizce, Latince, Yunanca konuşuyordu.

Bir çok ülkenin desteğini istemiş olsada (Belli bir tarihten önce), İspanyollar adına Hindistanı bulmak için yola çıkmıştır.

Nasıl ? Zaten biliyorsunuz değil mi ?
Ansiklopedik bilgi bu yönde. Kitaplar, kim kimdir yazıları, Google, bu ve benzer bilgilerle doludur. Hepsi üç aşağı beş yukarı birbirini teyid eder.

Peki ya size deseydim ki ;

Kristof Kolomb 'isimli' bir kaşif hiç olmadı,

Diğer isimleri, ülkelere göre söylenişi değil yada gördüğümüz ama hiç sorgulamadığımız tamamen farklı tarih ve yerler ile bağlantılı takma isimlerdir, üstelik bazıları gönderme içerir,

Amerikayı (Vikingleri saymazsak) ilk keşfeden o değildi,

Cenovalı değildir,

Dokumacının oğlu değildir,

Hristiyan değildir,

Aslında İspanyollar ona kişiye şans eseri destek vermemişler, aksine bir komploya kurban gitmişlerdir.



Ne derdiniz ?





Konu Amerika ve Brezilya olunca aynen o ülkelerin dizileri gibi bende parça parça yazacağım  :P
Devam edecek...
  • IP logged
« Son Düzenleme: 30 Eylül 2018, 15:37:29 Gönderen: Tan Kaan Özkan »

  • *
  • İleti: 1649
    • instagram
Ynt: KAYIKEVİ
#353: 30 Eylül 2018, 16:37:12
Kayıkevi başlığı hem öksüz hem yetim kaldı gibi duruyor. Terkedilmiş durumda, kimse yüzüne bakmıyor. Tozlanmaya yüz tutmuş.
Yine de veritabanı tarihinde ki yerini koruyacak. Arada sırada bile olsa, kapağında ki tozları şöyle bir üflemekte fayda var.
Eh haliyle, yine sorumluluk hissi ağır bastı, bana ne oluyorsa, sanki forum sorumlusu benmişim gibi, şöyle bir tozunu alma zamanı geldi diye düşündüm.
Biraz da başlıkla ilgili hain planları olan bir iki kişi olduğunu öğrenince, büyük oyunu bozmalıydım  ;)




Ne zamandır takip ettiğim, belgelerle ilginç sonuçlara ulaşılmış, hakkında çok ciddi araştırma kurumlarının bile peşine düştüğü bir tarihi olay hakkında bir şeyler karalayayım dedim. En azından bu çalışmalardan benim anlayabildiğim kadarını sizlerle paylaşmak istedim.

Dilim döndüğünce, elimden geldiğince yazıya dökmeye çalışacağım. Baştan belirteyim tarihten hoşlanmıyorsanız, ucu açık akıl yürütme gerektiren olaylar zincirlerini takip etmek size göre değilse hiç başlamayın. Çünkü bu yazacaklarım, belgelerle desteklenmiş olsa bile,  bol miktarda yorum, akıl yürütme ve birazda kurgu içerir. J.R. Dossantos kitabının yorumlanması, tekrar anlatımı yada belgesel kıvamındadır. Ara ara ana konudan uzaklaşıp, farklı ilginç bilgilerde yine bu anlatıda olacaktır. Okuma parçası gözüyle bakılır. Bu yüzden edebi yönü yoktur. Bir tür beyin fırtınası, tarih, kurgu, kitap satırları ve yorumlama diyebiliriz.

Okuyacağınız satırlarda, tarih, kurgu, gerçek, belgelenmiş tarih, belgelenmiş ama sahte tarih, komplo teorileri, şüphe, birbirinin içine geçecektir.
Bu yolculukta bir de kahramanımız olacak. Adı Cessas. Kurgu kısmında yardımcı olacak.
 
Lütfen ayarlarınızla oynamayınız.


Uyarılarımı da yaptığıma göre, günah benden gitti;

Tarihin tozlu ama bir o kadar da gizemli sayfalarında ilginç bir gezintiye ne dersiniz ?
Hani bize, böyle oldu, böyle bilin, dedikleri tarihin esrarlı dünyasında, soru işaretleri ile dolu ama sorgulamadığımız bir sayfasına uzanalım.
Bakalım, herşeyin gayet net olduğunu düşünürken, acaba? soruları uçuşacak mı ?

Hadi başlayalım ;

İlkokul sıralarında öğrenmeye başladığımız ve neredeye herkesin tanıdığı, bildiği bir kişilik,

Kristof Kolomb.
Peki kimdir ?


Kristof Kolomb (Portekizce: Cristóvão Colombo, İtalyanca: Cristoforo Colombo, İspanyolca: Cristóbal Colón, Latince: Christopher Columbus)

Cenovalı kaşif, Gezgin.

Her ne kadar ne yaptıklarından bihaber, 11.yüzyılda vikingler ilk ulaşmış olsada, tarihe Amerika kıtasının kaşifi olarak geçmiştir. 

1451 Cenova doğumludur.

Yoksul bir dokumacanın oğludur.

Katolik Hristiyandır. Katolik kralların himayesinde idi.

İtalyanca (ceneviz), ispanyolca, Portekizce, Latince, Yunanca konuşuyordu.

Bir çok ülkenin desteğini istemiş olsada (Belli bir tarihten önce), İspanyollar adına Hindistanı bulmak için yola çıkmıştır.

Nasıl ? Zaten biliyorsunuz değil mi ?
Ansiklopedik bilgi bu yönde. Kitaplar, kim kimdir yazıları, Google, bu ve benzer bilgilerle doludur. Hepsi üç aşağı beş yukarı birbirini teyid eder.

Peki ya size deseydim ki ;

Kristof Kolomb 'isimli' bir kaşif hiç olmadı,

Diğer isimleri, ülkelere göre söylenişi değil yada gördüğümüz ama hiç sorgulamadığımız tamamen farklı tarih ve yerler ile bağlantılı takma isimlerdir, üstelik bazıları gönderme içerir,

Amerikayı (Vikingleri saymazsak) ilk keşfeden o değildi,

Cenovalı değildir,

Dokumacının oğlu değildir,

Hristiyan değildir,

Aslında İspanyollar ona kişiye şans eseri destek vermemişler, aksine bir komploya kurban gitmişlerdir.



Ne derdiniz ?





Konu Amerika ve Brezilya olunca aynen o ülkelerin dizileri gibi bende parça parça yazacağım 
Devam edecek...

Ohh be..

SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

  • IP logged
Akdenizli, Balıkçı

Ynt: KAYIKEVİ
#354: 30 Eylül 2018, 17:46:12
Çok heyecanlandım,çok teşekkürler. Umarım Americo Vespucci yalanlarına kadar uzanırsınız :)xx :)
  • IP logged

e

ersinboke@icrs.com.tr

Ynt: KAYIKEVİ
#355: 30 Eylül 2018, 18:14:25
Ola grand capitan   C:-)

Me alegro de que escribiste :)xx :)xx
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1343
Ynt: KAYIKEVİ
#356: 30 Eylül 2018, 18:16:07
Kayıkevine  misafir olabileğiz artık..Çok sevindim.
  • IP logged
BABA TUNCA /YEŞİLKÖY

T
  • *
  • İleti: 2171
Ynt: KAYIKEVİ
#357: 30 Eylül 2018, 19:32:01
Çok heyecanlandım,çok teşekkürler. Umarım Americo Vespucci yalanlarına kadar uzanırsınız :)xx :)
Umarım, hep beraber, tarihin bu yanıltıcı sayfalarının altından bir nebze gerçeklere ulaşırız.

Lütfen herkes, bilgisi dahilinde katkıda bulunsun. Yeni bir şeyler öğrenelim.



Ola grand capitan   C:-)

Me alegro de que escribiste :)xx :)xx
Mio caro amico, grazie

Kayıkevine  misafir olabileğiz artık..Çok sevindim.
Hepimiz hancıyız abi, ne misafirliği.
  • IP logged

T
  • *
  • İleti: 2171
Ynt: KAYIKEVİ
#358: 30 Eylül 2018, 19:44:32
Hepinizin malumudur. Amerika bir çok konuda eleştirilebilir ve hatta tartışılabilir olmasına rağmen, yaptığı araştırmalar, destek verdiği kurum ve enstitülerin <altından hep gizli bir ajanda çıksa bile> sayısı küçümsenmemesi gereken miktardadır. Bu araştırmalardan birisi Amerikanın keşfidir. Bir çok kuruluş bunu en ince ayrıntısına kadar araştırmış ve düzenli olarak da kutlamalarla unutturmazlar.

Bir tarih enstitüsü, aynı şekilde Brezilyanın keşfi üzerine bir çalışma başlatır. Çünkü, Portekizli kaşif Pedro Alvares Cabral, Brezilya'yı kazara mı buldu yoksa ne yaptığını biliyor muydu? emin değillerdir. Tarihçiler, Portekizlilerin Brezilya'nın varlığından haberdar olduğunu ve Cabral'ın sadece bir formaliteyi yerine getirdiğinden kuşkulanıyor.

Baştan kabul etmemiz gereken bir nokta var ki, Portekiz'in tarih sayfalarında geçtiğinden çok daha fazla bir yeri vardır, tarihin ve o günün getirdiği zorlukların akışını değiştiren  stratejik hamleler yaptığını ilerleyen zamanda göreceğiz. Günümüzde ortaya çıkan bir diğer gerçek ise çok iyi denizciler olan Portekizlilerin bir çok keşfi sır olarak saklamak gibi o zamanın şartlarına uygun bir politika izliyor olmasıdır.

Diğer ülkelere göre daha küçük ve daha sınırlı kaynaklara sahip bir ülke, diğerlerinin arasında yükselebilmesi ve yer edinebilmesi için bilginin dolaşıma girmemesi, Portekizin işine geliyordu. Kendileri için stratejik bir konum elde etmenin en önemli parçası olduğunu düşünüyorlardı.

Çünkü o sıralarda her bir ülke yaptıklarını titizlikle kayıt altına alıyor, okuyanlar yada kopyaları ile ve tabii ki halka açıklanan şekliyle, limanlardan sözlü olarak  çabuk bir şekilde yayılıyor bu sayede hak sahibi olduğu tüm dünyaya duyuruluyordu.

İşte tam da bu sebeplerden dolayı tarihciler biliyor ki, sır olarak saklanması gerekenler yüzünden hazırlanan yanıltıcı belgeler ve hak sahibi olmak için diğer ülkelerle yarışan krallıklar, bunu da ünvan, şöhret ve servet isteyen üst düzey görevli ve yetkilileri de ekleyince ortaya çok fazla sayıda yanıltıcı belge ve olaylar örgüsü olduğu günümüz teknolojisi, yaş testleri, kağıt testleri gibi laboratuar destekli bilgi ile o zamanlar binlerce mil uzakta olan ülkelerin tarihi kayıtlarını bilgisayar programları ile karşılaştırıp onlarca uzman bir araya gelince, tarihin hiçte yazıldığı yada anlatıldığı gibi olmayabileceği ortaya çıkıyor.

İşte bu gerçekler ışığında araştırmacılar, 20 yıl öncesinde başlayan lakin 10 yıl öncesinde hızlanan hatta gerçeği ortaya çıkarma yarışına dönen, kıta keşifi ve Brezilya hakkında araştırmalar içinde kaybolmuşken ortaya çıkan, birbirini tetikleyen olaylar hiç beklenmeyen noktalara götürdü araştırmacıları.

İşte bu araştırmalar sürerken bu konuda çalışan ve değerli bilgilere sahip lakin hakkın rahmetine kavuşmuş bir profesörün notları arasından bir kağıt bulunur. Kağıtta, Moloc Ninundia Omatoos yazıyordu. Ne olduğu anlaşılmayan, hangi dilde olduğu bile belli olmayan bir cümle idi bu. sonradan bunun şifrelenmiş bir mesaj olduğu düşünüldü. Ve üzerinde çalışıldı.

Örneğin, Moloc.
Moloc, antik dinlerde bir tanrının adı idi. Moloc, Moloch yada Molek olarak çeşitli kaynaklarda adı geçiyor. sami dillerinde kral demek, Yahudiler, ibrani Molek'i yaratmak için Melech kelimesini kullandılar. Portekizce de kullanımı Moloc olarak daha yaygındır.
Molek oldukça zalim bir tanrıydı. Moab, Kenan, sur ve Kartaca halklarının taptığı, ilk doğan çucukların yakılarak kurban verildiği bir tanrı. Örneğin, eski ahitte Tanri, Musa peygamber aracılığı ile bunu yasaklamış, ve İsrail halkına, aranızdan kim ki Molek'e çocuğunu kurban verir, ülke halkı tarafından taşlanarak öldürülecek der. Gerçi bu yasak defaatle delinmiştir, üstelik eski ahitin kendisinde bile.

Bu şifreye biraz bakalım, Brezilyanın keşfi ile ilgili Fracanzano da Montalboddo'nun 1507' de yazdığı Paesi novamente retrovati et nova mondo kitabı tarihte Brezilya ile ilgili yazılmış ilk kitaptır.  Waldseemüller'in Cosmographiae'sinde ise yine bilinen ilk haritaları mevcuttur, araştırmak isteyenler bu kitaplara bakabilirler diye araya bir de not ekleyeyim.




devam edecek.....

 

  • IP logged

T
  • *
  • İleti: 2171
Ynt: KAYIKEVİ
#359: 30 Eylül 2018, 21:27:00
Moloc Ninundia Omatoss

Ninundia ve Omatoss kelimeleri hakkında hiç kimsenin bir fikri yoktu. Profesörün notları arasında çıkan ilk bakışta hiç bir anlam ifade etmeyen üçer kelimeden oluşmuş, kelimeleri oluşturan harfler arasında birbirine giden oklar vardı.



Bunun bir anahtar olabileceğini düşünen kahramanımız Cessas, ( En sonunda sahneye teşrif etti) kelimeler üzerinde bu anahtarı kullanmaya başladı.
Ve voilaaa.

Moloc =  Colom oluyordu.
Ninundia Omatoss ise,

 

Nominasuntodioa

Kelimeye ilk baktığında anlamsız gözükse de, doğru yerleri boşluklar ile ayırınca karşına çıkan

Nomina sunt Odiosa

Yani Ovidius'dan bir alıntı idi. ( Ovidius, Roma imparatoru tarafında yaptıkları/yazdıkları yüzünden sürgüne gönderilen şairdir)

Biraz şifreye ara verelim ve elimizde ki bilgileri toparlayalım.

İlk keşifler çağında Portekiz’in gizlilik politikası yürüttüğünü biliyoruz. Elde edilen bilgiler, bir çok deniz seferini gizlilşk içinde yürüttüğünü ve kayıt altına almaktan imtina ettiği yönünde. Örneğin o zamanın Portekiz kayıtlarına bakıldığında, Bartolomeu Dias'ın Ümit Burnu'nu dolandığını ve Atlantik'ten Hint Okyanusu'na geçtiğini yazmaz. Dias döndüğü zaman Lizbon' da Kristof Kolomb'la karşılaşınca Kolomb onun bu başarı hikayesini dünyaya yaydı. Eğer Dias Portekiz'e vardığında Kolomb orada olmamış olsaydı Dias'ın keşifleri sonsuza kadar saklı kalabilirdi. Vasco da Gama'nın Ümit Burnu'nu dolaşan ilk kişi olduğunu sanabilirdik.

Bu bize,  Portekiz tarihi, gün ışığına çıkmamış, Kristof Kolomb'larla karşılaşacak kadar şanslı olmayan Bartolomeu Diaz'larla dolu olabileceğini gösterir işaretlerden sadece bir tanesidir.

Bunların hepsi bu gizlilik politikasının seçici bir şekilde uygulandığını gösteriyor. Devletin çıkarlarını korumak için Portekiz'in birçok önemli keşfi gizli tuttuğu u götürmez bir gerçek.

Bu da araştırmacıları, Brezilyanın keşfine getiriyor.

Resmi belgelere göre Brezilya 1500 yılının 22 Nisan'ında Pedro Alvares Cabral'in filosu tarafından Hindistan'a giderken keşfedilmişti. Fırtına yüzünden yollarından sapınca karşılarına büyük, yuvarlak bir dağ çıkmış, onlar da bu dağa Monte Pascoal adını vermişlerdi. Brezilya'nın kıyısına varmışlardı aslında. Filo orada on gün boyunca kaldı. Yeni keşfettikleri kara parçasına Ilha de Santa Cruz ismini vererek onun hakkında bilgi topladılar, erzaklarını tazeleyip yerlilerle temas kurdular. 2 Mayıs'ta filo Hindistan'a doğru yola çıktıysa da küçük erzak gemilerinden biri Gaspar de Lemos'un yönetiminde Lizbon'a geri döndü. Gemide keşif hakkında Kral Manuel'e bilgi veren yirmi kadar mektup vardı. Bu mektupların arasında geminin memuru Pero Vaz de Caminha tarafından yazılmış muhteşem bir rapor da bulunuyordu.

Yani ;

Keşfin kazara yapılmadığı gösteren belirtilerden ilki Cabral'ın filosunda küçük bir erzak gemisi olması. Bu gemi Lizbon' dan Hindistan'a kadar sürecek yolculuğa dayanamayacak kadar narindi.
Gemicilik hakkında en ufak bilgisi olan birisi bu geminin o kadar yol gidemeyeceğini bilirdi, özellikle de gemiciler tarafından Fırtına Burnu adı verilen Ümit Burnu'nun tehlikeli sularından geçemeyeceğini. Portekizliler dünya üzerindeki en iyi denizcilerdi. O zaman neden büyük gemilerden oluşan bir filoya böylesine küçük bir gemiyi katmışlardı?

Mantıklı tek bir açıklama var. Daha yolculuğa çıkmadan bu geminin bütün yolu gitmeyeceğini biliyorlardı. Lizbon'a tekrar geri dönmeden önce Hindistan'a kadar olan yolun üçte birini gidip geri dönerek yeni kara parçasının keşif haberini başkente götüreceğinden haberdarlardı. Bir başka deyişle, daha yola çıkmadan orada bir toprak parçası olduğunu biliyorlardı. O yüzden küçük gemiyi filoya katmışlardı.

Bir varsayım mıdır ? evet. Ama son derce mantıklıdır.

ilginç olan ise, gemi Lizbon'a vardıktan sonra gemiciler ve saray Brezilya'nın keşfini kimseye yaymadı, ta ki Cabral'ın bütün filosu dönene kadar. Bu bütün operasyonun önceden planlandığına işaret eden çok sıra dışı bir olay olduğu konunda sanırım herkes hem fikirdir.

Tam da burada başka bir bulgu devreye giriyor. Kimliği bilinmeyen Portekizli bir kartograf tarafından Alberto Cantino'nun, Ferrara Dük'ü Hercules d'Este için yaptırdığı bir metreye iki metre bir haritadan ortaya çıkıyor. Kartografın ismini kimse bilmediği için şu anda İtalya Modena' daki bir kütüphanede duran bu devasa harita Cantino'nun haritası olarak bilinir. 1502 yılının 19 Kasım'ında yazdığı bir mektupta Cantino, kartografının haritayı çizerken resmi haritaları gizlice kopyaladığı bilgisini veriyor. Bu haritanın önemi Brezilya kıyısının önemli bir kısmını detaylı olarak resmetmesi.
Şimdi hesaplamalara başlayalım



Devam edecek…
  • IP logged

 
Yukarı git