Evet 18 Ekim 2021 Portonovi Marina yakıt iskelesi, saat 14:00 palamarları çözüyoruz. Bu sırada teknenin rahmetli sahibinin oğlu , kardeşi , kızı damadı falan bir sürat teknesiyle bizi selametlemeye gelmişler. Yakıt iskelesinde küçük vedalaşma merasimi , sonrasında Mustafa abi dümene , ben ve Kemal abi çıma başına, Vira Bismillah diyoruz.
Bu modern teknelerde manevra ile ilgili bir problem yok. Hatta bu tekne saildrive pervanesi etrafında 360 derece dönebiliyor. Omurga salma tekne kullanan ben ve Mustafa Abi için ilginç bir durum. Hadi ben öncesinde bir küçük bir Hunter kullandığım için bir nebze tahmin ediyordum ama çok uzun süredir omurga salma tekne kullanan Mustafa Abi için daha şaşırtıcı oldu. Ne güzel bir şey tekne ileri gittiği şekilde geri de gidebiliyor, dümeni çevirince dönüyor falan. Harika bir şey. Ama Mustafa abi manevralarını Baba Tunca’yı kullanır edasıyla yapıyor, yavaş, hesaplı ve sessizce.
Marinadan ayrıldıktan sonra iç denizi açık denize bağlayan kanala doğru yol verdik. Bu sırada teknenin eski sahipleri bir sürat teknesiyle bize eşlik ediyorlar. Duygulu anlar, etrafımızda dönüyorlar video çekiyorlar. Neredeyse çıkış boğazına kadar bizimle geldiler ve sonra etrafımızda bir tur daha atıp onlarda vedalaştılar. Teknesinin dümeninde Kemal Tesbihçi var, Mustafa abi içeri hazırlık yapmaya ve giyinmeye gitti bense güverteyi neta ediyorum , açık deniz hazırlığı diyelim. Adriyatiğe adım atar atmaz kafamı bir kaldırdım, şöyle sağıma soluma bir baktım. Evet epeydir süren yorucu hazırlık süreci bitmiş açık denize çıkmıştık. Cenovaya tutundum şöyle bir etrafa baktım , hafiften yüzüme rüzgar vurdu. Kafada kabak olunca rüzgarı tam hissettim. Zaten bu karayeli kokusundan tanırım. Ama burada arasında balıkta kokuyor demek ki balığın bol olduğu yerler. Şimdi balık kokarmıymış diyeceksiniz . Evet balık kokar , eğer benim gibi geleneksel balıkçılıktan yetişen biriyseniz bunu hissedersiniz. Bu şu şekilde olur; Palamut, torik ve benzeri orta su balıkları kendi canavarlarından kaçarken kusarlar, daha hızlı yüzebilmek için yedikleri yem balıkları çıkarırlar. Bu yarı sindirilmiş balık iğrenç kokar. Bunu çoğu kişi deniz kokusuyla karıştırır. Neyse konumuzla pek alakası olmasa da böyle bir koku aldım. Hava tahminimiz ve planımız tam tuttu. En azından Adriyatik için, eğer devamında da aksilik olmazsa 26 sı gibi İstanbul’dayız. Sonra sırasıyla üstümüzü giyindik ve rotamıza girip ana yelkeni bastık. Rotamız dosdoğru Arnavutluğu Korfu adasıyla ayıran kanalın ortası olacak. Bu rota bizi Arnavutluğa yakın düşürecek ama çok açık deniz seyri yapmak istemiyoruz. Tekneyi tanımıyoruz çünkü. Ama profesyonel bir transfer yapsaydım bu havada Direk ortadan Mora Yarımadasına rota tutardım. Ama biz kendi teknemiz sayılacak bir tekneyi getiriyoruz ve eksiklerini biliyoruz. Birde beni rahatsız eden bir durum vardı başlarda hiç kimseyle paylaşmadım ama Montenegro da bu sorunu çözemedim. Teknede servis botumuz yoktu, can salımızda yoktu. Montenegro da çok aradık uygun bir şey bulamadık. Sadece bu seyir için bile alacaktık ama olmadı. Bu beni hep tedirgin etmiştir. Seyrin sonlarına kadar kimseye söylemedim ama kendimce planımı yapmıştım. Plan neydi diyecekseniz zor bir durumda, Tekne de sekiz tane yassı bidon , beş tane usturmaça vardı ve bunların üstüne koyulabilecek 3 tane kapı ve bir tane pasarella vardı.Bunlar için çaktırmadan el inceleri hazırladım bildiğim köşelere monte ettim . Zaten acil durum çantamız hep hazırdı. Bunu şunun için düşündüm, öncelikle kendimi rahatlatmak için sonrasında bu tip gece gündüz süren seyirlerde yarı yüzer cisimlere çarpmak riski hep vardır ve bu tekneler çok yeni teknoloji falan olsalar da bu tip durumlarda ben karpuz gibi çatlayacaklarına inanıyorum. Bir çoğunuz yok canım olurmu öyle şey diyeceksiniz. Bence olur, olmama sebebi denk gelinmeyişindendir. Bartın selinden sonra kocaman market buzdolapları yüzerek ta İnebolu’ya gelmişlerdi ve yüzüyorlardı. Bunun illa gece olacağı yok. Bir çok kişi gündüz yaptığı açık deniz seyirlerinde de tekneyi oto pilota alıp serpinti körüğünün arkasında oturarak seyir yapıyor. Arada bir kafayı çıkartmakla 7 mil giden tekne de yarı yüzer bir cismi nereden görecek. Neyse konumuzla çok alakası yok ama daldık başka konulara. Ama ben bu tip uzun seyir yapacaklara en azından çanta tipi can sallarını şiddetle tavsiye ederim. Mutlaka alsınlar. Bu anlamda Montenegro yetersiz bir ülke yada biz satılan yerleri sağlıklı bulamadık. Bulduğumuz botlar bu teknenin güvertesine bile alınamayacak büyüklükteydi.
Neyse efendim bu keyifsiz tedirginlik veren konudan sonra gelelim seyre; seyir süratimiz fena, bu tekne çok hızlı, kopuk uçurtma gibi. Ana yelken full ve ana yelkene bir kavança önleyici düzenek yaptık. Flok önde kendinden tramolalı ve her dalga inişinde kontra değiştiriyor ama güzel çalışıyor. Fakat teknenin bu kadar hızlı olması bir sorunu beraberinde getiriyor. Dalgalar sancak kıç omuzluktan geliyor, rüzgar iğnecikten. Tekene dalgaya bindiğinde hızı sekizlere çıkıp bir aykırılıyor neredeyse dalgaya yan dönecek, sonra otopilot müdahalesi ile ters kontra ve tekne düzelmeye çalışıyor. Sonra aynısı tekrarlıyor. Tekne sizi çok yoruyor, kendisini de yoruyor. Manuel dümen tutsanız da durum aynı. Böyle bir aykırılama yok. Bu aykırılama terimini daha önce farklı konularda açıklamıştım. Neyse efendim iğnecik yerine rüzgarı geniş apaz alalım diyoruz rotayı çizmenin topuğuna çeviriyoruz. Bu sefer yandan gelen dalga bizi çok yoruyor. Demek ki bu iş böyle diyor ve rotamıza dönüyoruz.
Kurmuş olduğumuz preventer sistemi çok işe yarıyor. Bu düzeneği Mustafa Abi çok fazla kullanıyor. Mantığı şöyle ; Bumbadan aldığınız bir halatı , bumbanın yatık olduğu taraftan teknenin baş yada belindeki koç boynuzundan geçirerek kıça vince getiriyoruz. Ama bunu bağlamamak lazım, ve başında durmak lazım olası terslikte bir hareketle laçka edilecek şekilde olmalı. Bizim teknelerimizde bağlasakta bir sorun olmuyor çünkü bizim tekneler konforlu pupa gitmek üzere tasarlanmışlar ve aykırılamıyorlar, çünkü karpuz kıç tekneler. Ama bu modern geniş ayna kıçlı teknelerde bağlamamak lazım, olası terslikte boşlayabilmek lazım. Kaldı ki bu Hanseler rakiplerine göre daha balık şeklindeler, diğerleri tamamen ütü gibi. Hızlı olmanın getirdiği avantajın olumsuz yanı da bu. Bu deniz yapısında bana göre 45 feet üstü tekneler biraz daha konforlu olabilir. Ama o boy profinin altı modern teknelerin hiç birinin konforlu olacağına sanmıyorum. Bence üstündeki insanlar dayanıklı.
Bu şekilde tabiri caizse gerçekten uçurtma gibi gidiyoruz. Planladığımızın 1 mil üstünde seyir süratimiz var ve bu yolu neredeyse bir gün kısaltacak. Bu arada Mustafa Abi katil rapalayı suya atmış ve teknesinden getirdiği çıkrığı kurmuştu. Rapalaya katil diyoruz çünkü sudan hiç boş çıkmadı . Neyse ben ne tuttunuz falan diyerek kamışın başına gittim , bir yoklayayım dedim. Bir anda çıkrıktan garip sesler gelmeye başladı . Vıjjjjjjjj diye boşalıyor. Freni epeyce boşmuş, durdurmaya çalışıyoruz tam bu sırada rapalayı yutan vatandaşı gördük. Sudan belki yarım metre yükseldi , kocaman bir şey sanırım boyu bir metreye yakındı, ne balığı olduğunu sormayın bilmem buraların yabancısıyım. Bu sırada çıkrıktaki misina tamamen boşaldı ve sonlandırıcısından koptu gitti. Bizim vatandaş sudan bir daha yükseldi , çırpındı ve düştü. Biz Kemal Abiyle arkasından baka kaldık, belki Mustafa abi dışarıda olsaydı alırdı bu balığı. Tabiki çıkrıktan falan anlamayan ben beceremedik bu işi. İnebolu’da çıkrık vardı da biz mi öğrenmedik. Neyse zaten tutsaydık güverteye de alamazdık, ne kanca var ne bişey. Ancak suya atlayıp recep ivedik gibi boğazını sıkmak lazım. Bunları yazarken Suat Zeybek Abinin adam büyüklüğünde balıkları dinlenceye kuyruğundan vinçle astığı görüntüler geldi aklıma. Neyse bizim balık kaçtı ve katil rapalayı da aldı gitti. Mustafa Abi olta çantasını kucakladı çıktı havuzluğa başladı yeni takım donatmaya. Bu sırada Montenegro’nun en güney sınırında bulunan Bar şehrinin açıklarına doğru gidiyoruz. Sonrasında Arnavutluk sularına gireceğiz. Bu Arnavutluk suları için Başta Enes olmak üzere herkes 12 mil açık geç diyor ama biz risk alıyor yer yer 4 mile kadar yakın düştüğümüz oluyor. Akşam oluyor bir taraftan, güneş güzel batıyor , yarında aynı hava var ama akşamları sertliyor. Ay akşamdan doğuyor ay dolunaya 2 gün var. Planladığımız şekilde gece yolculuklarımız neredeyse tamamı dolunayda olacak . Bir taraftan güneş battı diğer taraftan ay doğdu. Gece tertibi aldık , elfenerleri kafa lambaları tabletler v.s. hepsi önce den belirlenen gece yerlerine. Bu arada çalkantıdan akşam yemeği hazırlayamadık. Bir çorba ve ekmek arası bir şeyler ile geçiştirdik. Zaten Kemal Abiyi deniz biraz bozdu. Onu baş kabine yatırdık. Benimde ayarım bozuldu, içeride çok durursam sıkıntı, dışarıda bir sorun yok. Bu yüzden benide deniz tutar endişesiyle ilk akşam yemek falan yapamadım. Allah’tan Mustafa Abi sağlam. Hava serinledi ve bizim hızımız hala çok iyi , seyir konforu yok ama hız süper.
Kavança önleyici düzeneğin videosu bu linkte, bir de fotoğrafını paylaşıyorum.
https://www.youtube.com/watch?v=qYaNylS6C7E