Evet, en son Mart sonunda yazmışız buraya, biraz önce bir akşam yürüyüşüne çıkayım dedim, yürürken de New York Times'daki bir podcasti dinledim. Koronavirüs hakkındaki 4 yeni kavrayışımız konulu bir derleme. Dinlediklerimin çoğu bilimsel kaynaklardan da bu geçen zamanda duyduğumuz okuduğumuz şeyler olduğundan paylaşmakta bir sakınca görmüyorum:
1. Kovid-19 başta zannedildiğinin aksine SADECE bir solunum yolu enfeksiyonu değil. Kardiyovasküler bir karaktere sahip. Doktorlar ilk zamanlarda otopsileri yapmaya korkuyordu bulaş tehlikesinden dolayı ama zaman içinde otopsiler dikkatlice yapılmaya başlayınca ağır vakalarda vücudun hemen her yerinde kan pıhtıları tespit edildi. Kan damarlarını etkiliyor, bu da akciğerden böbreğe ve beyine kadar kılcal damarların yoğun olduğu hemen hemen bütün organlarda görülebilen farklı semptomları ve hasarları açıklayabiliyor. Bu önemli bir kavrayış zira hem tanıda hem tedavide daha etkin mücadele olanağı sağlıyor. Doktorlar bu sayede alakasız gibi görünen semptomlarla gelenlere bile Covid-19 testi yapabiliyor. Ayrıca insanları paldır küldür entübe etmeden basit kan sulandırıcıların bile işe yaradığını söylenen vakalar var. Tedavi açısından da önemli yani...
2. Mutasyon meselesi. Kovid-19 ortalamada 2 haftada bir yeni mutasyon ortaya çıkarıyor. Ama şu anda iki ana koldan söz etmek mümkün, birincisi orjinal Wuhan varyasyonu ikincisi de İtalyan varyasyonu. İtalyan varyasyonu 5 kat daha bulaşıcı deniyor. Şimdi burada genel bir kaideden söz etmek lazım ama bu söyleyeceğimi yanlış da anlamamak lazım. Böyle büyük ölçekte salgın yaratan her virüs eninde sonunda DAHA BULAŞICI ama DAHA AZ ÖLDÜRÜCÜ olacak şekilde evrimleşir. Bunun sebebini anlamak kolay, basit bir evrimsel prensip çünkü. Daha çok kopya üretenin soyu yürür, diğeri tükenir gider... 1918'deki korkunç İspanyol gribi 100 yıl sonra bugünkü basit grip olarak hayatını idame ettiriyor mesela... Kaplan kediye dönüşmüş bir nevi. Aynı şeyi Kovid - 19 için söylemek ÇOK ERKEN olmakla birlikte bu yönde bazı işaretler var. Ama birinci maddede dediğimiz gibi hastalığı daha iyi anlayıp tedavi ettiğimizden mi yoksa virüs yumuşadığından mı henüz çok da net değil ama ilk işaretleri var gibi deniyor... Tekrar etmek gerekirse Kovid-19 HALA çok BULAŞICI ve TEHLİKELİ olabilecek bir hastalık bunu bilmek lazım. Ne kadar zaman kazanırsak ve ne kadar geç yakalanırsak o kadar iyi, bunu herkes için söylemek lazım. Özellikle gençlerin artık sıkılıp bir araya geldiklerini, atlatır geçeriz düşüncesiyle sadece kendilerini düşünen sorumsuz hareketlerini sosyal medyadan maalesef görüyoruz. Bunun sadece kendilerini etkilemediği hususunda uyarmak lazım...
3. Açık alan - Kapalı alan meselesi. Çin'de yapılan 318 KÜME analizinde sadece 1 tane vakada açık alanda bulaş görülmüş, onda da iki komşu uzuuun bir sohbet etmişler. Japonya'daki bir diğer çalışmada kapalı alanda riskin 20 kat arttığı rapor edilmiş. Bu bilgi mücadele için şu andaki en büyük silahlarımızdan bir tanesi. Vaka sayısının çok yüksek olduğu ABD'de geçtiğimiz günlerde genelde açık alanlarda yapılan büyük gösteriler sonucunda vakalarda iyice büyük sıçramalar olacağından korkuldu ama beklendiği kadar bir etki olmadı deniyor ve buna bağlanıyor. Bar, restoran, kafe, düğün salonu, kuaför kesinlikle pas geçilebilecek etkinlikler kendimizi korumak adına. Bu elbette ki havalar soğumaya başladığında bizi tekrar sıkıntılı zamanların beklediğine de işaret ediyor. Açık alanda bile olsak aman mesafeye dikkat. Uzak oturmak, bundan dolayı birbirimize gücenmemek lazım...
4. Çocuklar meselesi. Normalde grip-nezle türü hastalıklarda çocuklar bir mikrop üreteci gibidir. Okuldan, kreşten alır gelir anayı babayı da hasta eder, çocuğu olan herkesin bildiği birşeydir bu. Ama Kovid-19'da enteresan şekilde olay değişik seyrediyor. Bir kere çocuklar açık ara çok daha az etklieniyor hastalıktan (aman öyle olsun zaten). Sebebi iyi anlaşılmış değil... Ayrıca çocuklarda görülen vakaların %90'ında anne babadan çocuğa bulaşma söz konusu. 1. maddede dediğimiz hususiyet ile ilgili biraz bu. Çocuklarda semptomlar aksırma tıksırma şeklinde değil deniyor genel olarak, vücudun çeşitli yerlerinde kendini gösteriyormuş bu da hem büyüklere hem birbirlerine bulaşmayı azaltan birşey. Yani çocuklar bu hastalığın büyük taşıyıcıları ve bulaştırıcıları değil gibi görünüyor... Hal böyle olunca okul meselesi gündeme geliyor elbette ki. Okulların açılabilmesi restoranlardan, sinemalardan, kafelerden filan çok daha önemli ekonomi açısından. Anne-babaların da elini kolunu bağlayan birşey çünkü esas onları etkiliyor çocukların psikolojisini ve gelişimini etkilediği kadar. Kontrollü şekilde küçük yaştaki çocukların okullarının açılmasının büyük bir risk teşkil etmeyeceği düşünülebilir bu bağlamda, dinlediğim podcastte böyle deniyordu. Elbette ki sıfır risk değil çünkü okul denince öğretmeninden, personeline, velisine kadar bir araya gelinen bir ortam sonuçta, iyi düşünülüp tartılması gereken bir mesele...
"...parce que je suis heureux en mer et peut-être pour sauver mon ame..." - Bernard Moitessier