ORAK ADASI - ALMAN KOYU
Orak Adasına sert hava nedeniyle sığınmış olan ticari gulet ve tirhandiller sabah birer birer halatlarını çözüp ayrıldılar. Bu öylece koltuk halatlarının arasına sıkışıp kalmış olan Ebabil özgürlüğüne kavuştu. Bunun üzerine çocuk botuna binip karaya çıktım. Önce kayaların üstünde ilerleyip sancak baş omuzluk yönüne doğru giden baş halatını çözüp kayalara takılıp kalmaması için Ebabile doğru fırlattım. Sonra çocuk botunu bıraktığım yere kıçtan karaya bağladığım halatı çözüp halatın ucu elimde çocuk botuna binerek kanoya doğru gittim. Ebabile çıktıktan sonra çocuk botunu ve halatları güverteye aldım. Ve artık özgürüz!
Kürek çekerek koyun dışına doğru ilerlerken sabah yüzmek için kalkmış olan Ecco Navigo guletinin misafirleri ile günaydınlaştık.
Guleti geçtikten sonra pruvayı iskele baş omuzluk tarafına çevirip koy çıkışındaki buruna doğru ilerledim. Oraya vardığımda dışarıdaki rüzgarın Ebabilin gidiş yönüne ters estiğini görünce Orak Adasından ayrılma planım suya düştü. Koyun içine geri dönüp demirlemek istemedim. Bir sonraki gün koydan çıkmak için aynı yolu gitmek zorunda olma fikri hiç de cazip değildi.
Bazen sıradışı durumlar sıradışı çözümler gerektirir. Ebabili uygun şekilde konumlandırıp çıpayı karaya, kayaların arasına doğru fırlattım. Durumun sabit olduğu kanısına varınca çapanın zincirine bosa kancasını takıp Ebabili pruva tarafından sabitlemiş oldum. Sonrasında kıç tarafa gidip emniyet halatını elime aldım, karaya çıktım, bir kayaya bağladım. Böylece kıç taraf da sabitlendi. Ebabile geri dönüp bir bölümü hafif hafif kayaya uzanan iskele bordasına can yeleğini yerleştirip kaya ile borda arasında tampon olmasını sağladım. Dışarda koydan uzakta olan seyir halindeki teknelerin dalgaları bizim tarafa pek ulaşmadığından Ebabilin bu nedenle kayalara doğru savrulup vurma olasılığı bana pek azmış gibi göründü. Kanoya çıktım, burnun diğer tarafına doğru yürümeye başladım. Diğer tarafta internet bağlantısının yeterince güçlü olduğunu görüp hava tahmin raporlarına baktım. Bu sırada rüzgar kesildi. Bunun üzerine acele etmeden hızlı bir şekilde (!) Ebabile geri dönüp hemen avara oldum.
Kürekle burnu geçince yelkeni açtım. Bir süre sonra cılız bir rüzgar tersten esmeye başladı. Denedim baktim bu rüzgar düzeyinde Ebabil kürekle -yelken orsa gidiyor. Devam!
Bu şekilde Pabuç Koyunun sancak tarafındaki burna ulaştım. Tramola atıp ilerlemeyi sürdürdüm. Ancak bir süre sonra artan rüzgar orsa seyrini bozdu. Bunun üzerine dönüp yandaki Alman Koyunun girişindeki burunda demirlemeye karar verdim.
Kısa bir süre yelkenle seyir yaptıktan sonra burna yaklaşınca yelkeni mayna edip toparladım. Çünkü gereğinden yüksek bir süratle gidip burnu kaçırmak istemiyordum.
Kano yavaş yavaş burna doğru sürükleniyordu. Ebabilin kıç tarafı kıyıya yakın olduğu için emniyet halatını kullanarak öncelikle kıç taraftan kanoya sabitlenecek daha sonra baş taraftan da demir atacaktım.
Ebabili kürekle yönlendirmeye çalışsam bile burnu kaçıracağımı fark ettim. Çünkü kapalı bile olsa yelken ve çadırın tuttuğu güç benim kürek gücüne baskın geliyordu. bedenimi pruvaya doğru çevirip normal seyahat formunu aldım. Dümen palasını iskeleye çevirdim. Sonra var gücümle sancak tarafından başladım kürek çekmeye. Pruvayı burna doğru çevirip dümeni ayarladım ve devam ettim.
Burundan olabildiğince içeri girmeliydim
Bas küreği BAS!! İçeri girince pruvaya geçtim. Demir attım. Sonra terlemeye başladım. ÇIPA KAYALIK ZEMİNE TUTUNDU
Tabii şimdilik. Hemen uca yöneldim. Kıçtan emniyet halatını alıp denize atladım. İtina ile karaya çıkacağım düzgün bir yer aradım. Kıyıdaki sivri kayalarda yaralanmamalıydım. Son bir gayret ve kayaların üstünde diz çökmüş oturuyorum.
O an çözülmüşüm. Başladım ağlamaya. Bu satırı yazarken yine gözlerim yaşardı. Kısa süren bu krizden sonra bir kayaya bağlayıp Ebabile geri dönüp dinlenmeye çekildim.
Akşamüstü yakındaki Galatasaray flamalı SANA ketch arma yatından gemicisiyle bana getirilen erzak fiziksel ve ruhsal olarak yenilenmeme yardım etti. Sağolsunlar.
Şimdilik Enes Reisin yazdıkları bu kadar. Okuyamadığım bir kaç yeri kendimce bağladım. Umarım kendisi bana kızmaz. Bir hatam olmuşsa affola. Çok içten ve duygusal bir yazı olmuş. Devamını bekliyoruz.