Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Ebabil'in Lodosu

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1165
Ynt: Ebabil'in Lodosu
#75: 16 Ekim 2019, 13:55:49






KİSSE KOYU - ORAK ADASI

Kisse Koyunda sert güneyli rüzgarların geçmesini beklerken Hüseyin Kaptan bu koyun korunaklı olmadığını Orak Adasına gidersem daha rahat edebileceğimi söyledi. Bunun üzerine hava durumu tahminlerine yeniden baktım. Bir sonraki gün için Orak Adasına kolayına rüzgar veriyordu. Ne yapsam diye düşünürken toparlanmaya başlamıştım bile. Hava tahmini tutar mıydı? Ya tutmazsa?

Akşam olup da hava karardıktan sonra demir alıp yelkenimi açtım kolayına esen hafif rüzgarla birlikte seyre koyuldum. Orak Adası kuş uçuşu kabaca üç deniz mili uzakta.

Burnu dönüp pruvayı sancağa doğru yaklaşık doksan derece çevirdikten sonra rüzgar kesildi.  Ben de küreğe asılarak seyrimi sürdürdüm. Anakaraya yakın bir şekilde seyrederken geçtiğim vadiler de zaman zaman zorlansam da vadilere  bağlı olarak yaptığım bu küçük koy geçişlerinin koyun içine doğru girip sonrasında çıkınca yapıldığında yani yolu uzattığımda genelde daha rahat yol aldığımı gözlemledim.  Koya girerken var olan tersine hafif rüzgarı kürek yelken birlikte orsa seyri için kendi lehime kullanmayı pek ala becerebiliyorum. Koydan çıkarken ise rüzgar kolayına estiğinden pek bir sorun kalmıyordu.  bu şekilde küçük bir kaç koy geçtikten sonra rüzgar hep kolayına esmeye başladı.  Bu da Ebabilin Orak Adasına rahatça geçmesini sağladı. 

Demiri yanlışlıkla epey derine atsam da tuttu. Yelkeni mayna edip rahatça sardım.  Çadırımın içine geçip uykuya daldım.

Sabah olduğu zaman kalktım. Kendime daha iyi bir demir yeri bulmak için demir aldım.  Koyun kıyıya yakın kısmında filikadan bozma bir tekne,  onun önünde de büyükçe bir gezi teknesi kıçtan kara bağlanıp demir atmışlar.  Nedense alargada kalacakmışım gibi garip garip dolanmaya başladım. 

Koyun ortaya yakın kısmında kıyıya yakın bir şekilde duran balıkçı teknesinin reisi ile selamlaştık. Halimi hemen kavrayan reis, bana kıçtan kara olup durmam gerektiğini, gün içinde gezi teknelerinin geleceğini ve ona göre konumlanmam gerektiğini nazikçe ifade edip yer gösterdi. Ben de ona uydum.

Önce Mustafa Reis, Tayfun isimli teknesi ile geldi. Selamlaştık. Ebabilin daha sağlam durması için dipteki çıpayı alıp yine dipten daha uzak bir derinliğe götürdü. Yani demirin kaloması daha çok, daha uygun hale geldi.

Sonrasında Bilgin Kaptan Temel Reis 3'üyle Tayfunun yanına geldi.  Onu da flaş 5, Erol Amca ve bir kaç tekne daha geldi.



Gün içinde alargaya eski bir dost geldi.  2017 yılındaki seyahatimde tanıştığım sevgili Mesut Tezel Xantos ııı adlı teknesiyle alargada demirledi. Beni fark edince sevinçle selamlaştık.  Bir yardıma ihtiyacım olup olmadığını sorduktan sonraki bir başka konuşmamızda Bilgin Kaptanla konuştuğunu, kendisi ayrıldıktan sonra Bilgin Kaptanın benimle ilgileneceğini söyledi.

Orada kaldığımız üç gün boyunca Tayfun, Temel Reis3 ve Erol Amca teknelerinin kaptanları bize (Ebabil ve Bana) çok yardım ettiler. Belki dikkat çekmiştir, seyir anılarımda etkileşime geçtiğim denizcileri atlamadan yazmaya çalışıyorum. Çünkü onlar bu anılarda önemli bir yere sahipler. Onlar olmasa denizde geçen günler yavan olurdu.

Kötü havayı beklerken çadırın üstüne tentesini kurup hava sonrası yağacak yağmura karşı önlem almış oldum. Çadırı bu yılın ilkbaharında Güllük Körfezinde deniz kayağımla gezerken yağmurlu ortamlarda da kullanıp su sızdırmazlığını görmek, içimin rahat olmasını sağladı.

Bu arada bulunduğum yerdeki hava durumunu gözlemleme olanağı buldum.  İki gün boyunca rüzgar neredeyse sürekli bir şekilde Bodrum'a doğru esti. "Ahh! Gece seyriyle buraya gelmeyip de sabahı beklesem şimdi Bodrumda belki de Turgutreis civarında pekala olabilirdim. Hem hava tahmini de öyle gösteriyordu."  diye kendi kendime hayıflansam da aynı hava biraz erken gelseydi Kisse Koyunda dalgalara karşı dayak yiyerek çok zorlu zamanlar geçirebilirdim diye kendimi teselli ederken Mustafa Kaptanın rüzgarın Bodrum'a gitmek için uygun olduğunu söylemesi omuzlarımın bir süre düşük kalmasına neden oldu.

Üçüncü gece hava kötüledi. Sanki başıma geleceğinden haberdarmışım gibi kıç tarafa yakın tutamaklardan birine ek halat hazırlamıştım. Kıçtaki halat...  kaldığı takdirde onu kullanacaktım. Üstelik bununla kalmamış deniz botlarım ayaklarımda olduğu halde uzanmıştım.

Gecenin bir yarısında kıç halatındaki esnek halat çözülmüş. Zaten uyanık olduğum için hemen kafa lambamı yaktım. Üstümdeki tişörtü çıkarıp denize girdim.  Önce alesta tuttuğum halatı karaya götürüp bağladım. Sonra kıçta kullandığım asıl halatı karadaki yerinden çözüp bir ucunu kanonun kıçına diğer ucunu az önce bağladığım halatın karadaki yerine bağlayıp kıçtaki halat adedini ikiye çıkardım.  İlerleyen saatlerde başka bir sorun yaşanmadı.

MAZI - KİSSE KOYU

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte kalktım.  Kıç tarafta bağlı olan ve denizin dibindeki kayanın çevresinden dolaşıp geri gelen yüzen halatın bir bağını çözdüm. Pruvaya gidip demiri aldım. Kıç tarafa geri gelince çözmüş olduğum yüzer halatın kayadan kurtulmuş olduğunu görmek güne iyi bir başlangıç oldu. Böylece kıçtaki bu halatı dipteki kayalardan kurtarmak için uğraşmama gerek kalmadı. 

Kürek çekerek ilerlemeye başladım.  Bu yaklaşık bir buçuk saat böyle sürdü.  Sonrasında başlayan hafif ve kolayına rüzgar,  beni Kisse Koyunun önüne kadar götürdü.  Yelkeni mayna edip halatla sardım. Seyrin son kısmını kürekle yaptım. Koya ağır ağır yaklaşırken demirleyeceğim yeri kestirmek için dikkatle denizi incelemeye koyuldum. Koyun iskele tarafından yaklaşırken SEA GARDEN kaptanının beni izlediğini fark ettim. Uzaktan bakınca koyun iskele tarafında bir sığlık gözüme çarptı.  Bunun üzerine bu sığlık ile Sea Garden guletinin arasına demirlemeye karar verdim.  Pruvaya geçip demir atmak için doğru zamanı kollamaya başladım. Kaptan seslenerek yardıma ihtiyacım olup olmadığını sordu.  Nazikçe gerekmediğini ifade ettim. Ama içimden bir ses kibirli davrandığımı, yardım istemem gerektiğini söyledi. Aldırmadan devam ettim.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 16 Ekim 2019, 16:23:24 Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu »

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1165
Ynt: Ebabil'in Lodosu
#76: 16 Ekim 2019, 21:51:22







Bu arada ters bir rüzgarın çıkıp guletle çarpıştırmamasını umdum. Gerçi rüzgar arttığı anda fırtına demirini suya koy verip Ebabili pekala yavaşlatabilirdim.

Kötü bir şey olmadı. Çıpayı denize saldım. Zincirin gergin olmasına dikkat ederek yavaş yavaş bıraktım.  Çıpa doğru zamanda doğru yere takıldı.  Ebabilin kıçı dönmeye başladı. Manevra tamamlandığı anda bu defa demirin zincirini Ebabile sabitleyip kıça geçtim. Emniyet halatını alıp suya atladım.  Yüzerek kıyıya çıktım.  Ebabilin kıçının gulete çarpmasına çok az bir zaman kala halatı gerip kıyıdaki bir kayaya bağladım. Artık herkes emniyette. YAŞASIN!

Kaptanın başka bir ihtiyacımla ilgili sorusuna su isteyerek yanıt verdim. Sağolsun Sea Garden Arkadyanın kaptanı beni kırmadı. Bana hikayemi sordu. Sonrasında bana selamet dileyerek demir aldı ve koydan ayrıldı. 

İkinci seyir günü de bitmişti.  Bu denizcilik zor bir şey.  Hiçbir zaman hiçbir şey kusursuz ve eksiksiz olmuyor.  Küçücük Ebabil'de (Bana göre malikane) bile her an ilgilenecek, düzeltecek, düzenleyecek bir şey bulmak çok kolay. Ben de sıcağın ve dinçliğin elverdiği ölçüde bir takım işler beceriyorum.  Çocuk botunu şişirip çadır, uyku tulumu, kamp malzemelerini kıyıya götürüp çadırı kurdum sonra yine bota binip kayda bir şey geçireyim dedim. Denizin içinde yüzen bir halat fark ettim. Biraz çekiştirince bu kasalı halatın sağlam olduğunu anladım.  Gezi tekneleri kıçtan karaya halat çekip bağlıyor olmalıydılar. Ben de kanoya çıkıp emniyet halatını bağlı olduğu kayadan çözüp bu halata bağlandım. Kürek yerine kullandığım ellerimle botu sevk ve idare ederek yine kıyıya çıktım.  Çıkarken yine biraz zorlandım. Çocuk botu çok kaypak bir şey.  Dengeyi sağlamak zor.  Binerken neyse zorlamıyorum ama inerken ıslanma işine çözüm bulmak gerekli. Ne yapmalı ne etmeli?

Bottan sahile çıkmak üzere inerken hangi hareketleri yaptığımı, hangi aşamada sorunla karşılaşıp ıslandığımı anlamaya çalıştım. Düşündüm düşündüm. Sonunda  bir çözüm buldum.  Denedim ve başarılı oldu.  Denizcilikte al sana bir artı daha Enes! Sol elimde botta taşıdığım eşyayı kavrarken ayaklarımı sancak bordadan suya indiriyor,  aynı anda beden ağırlığımı hafifçe sağ kalçama verirken sağ elimi yumruk yapıp botun pruvaya yakın tarafına koyarak kolumdan güç almak suretiyle hafif doğrulup ayaklarım da sağlam bastığını hisdedince bottan iniyorum, ıslanmıyorum. Bu betimlemeyi daha anlaşılır yapmak için üzerinde biraz daha çalışmam lazım!

Bir süre kanoda dinlendikten sonra yine bota bindim.  Bende merak uyandıran koydaki küçük adaya ve onun üstüne dikilen anıta bakacağım.

Adaya doğru taraftan yaklaşınca Bodrum Belediyesi tarafından bir sanatçıya yaptırıldığını, anıtın büyük denizci Sadun BORO anısına dikildiğini okuyup anlıyorum.  Sonrasında önde ada ve anıt, arka planda Ebabilin fotoğrafı nasıl olurdu diye merak edip adadan uzaklaşarak uygun bir açıdan gözlemliyorum. Süper! Ama sonraki günlerde bu şekilde fotoğraf çekmeyi ihmal ediyorum.  Günün kalan kısmında sahilde dinleniyorum.

Akşam olduğunda kendimi bir garip hissediyorum.  Yani rahat değilim.  Çadırın içine giriyorum.  Rahatsızlığım artıyor. Sanki uygarlıktan binlerce mil uzaktaki yabani bir adanın sahilinde kamp yapıyorum.  Rahstsızlığımın nedeni işte bu,  korkuyorum.  Çadırdan dışarı kendimi zor atıyorum.  Şişme bota atlayıp doğru Ebabile, can yoldaşıma...o beni her şeyden korur.

Uyku tulumunu çadırda unutmuşum. Sorun değil. Yedeğini Ebabilin depo yerinden çıkarıp içine giriyorum. Artık konforlu ve huzurluyum. Uykuya dalıyorum.

Ertesi gün sabah kalkıp toparlandıktan sonra hava tahmin raporlarını almak üzere cep telefonumdan internete giriyorum. Birkaç gün sonra lodos bekleniyor. Bu güzel bir haber! Nedense bir süre düşündükten sonra haritadan lodosa karşı koyun güvenli olup olmadığına da bakıp birkaç günü Lodos geçene kadar bu koyda geçirmeye karar veriyorum.




Bu karardan dolayı içme suyu stoklarımı gözden geçiriyorum altı litre suyum var yani üç günlük... Kritik seviyeye git gide yaklaşıyorum içme suyu bulmam şart. Koyun yani adanın diğer tarafındaki Büyük Britanya Bayraklı India Song gözüme ilişiyor. Gidip onlardan su istemeliyim ama üstümde bir çekingenlik... Onlarca defa buna benzer durumlarla karşılaşıp kendime göre deneyimli olmama rağmen çekingenlik tam olarak iyileştiremediğim bir özellik. İçimdeki hayatta kalma dürtüsü bir süre sonra devreye giriyor. Bana "eblek! su istemediğin için geberecek misin? Onca badireler atlatan sen böyle sünepe sünepe oturacak mısın? Kalk git suyu al gel. Suyu isteme al!" diye söylenen iç sesimi dinleyip kalkanımı kılıcımı kuşanıp bota bindikten sonra Büyük Britanya ganimet kalyonuna saldırıp suyumu almak üzere ilerliyorum!

Reklam Arası.."IMPOSSIBLE IS NOTHING"

 Gerekli notayı kalyona verdikten sonra hakkım olan dört litrelik suyu alıp Kaptan-ı  Derya gemisi Ebabile geri dönüyorum.  Sonraki günlerde Özlem  bareboat ve Sherm yatından toplam altı litre içme suyu temin edip su sorununu bir sonrakine kadar gidermiş oluyorum.

Dışarıdan bakılıp yazdıklarım okunduğunda belki hiç öyle görünmüyor ama bu seyahatlerde bıçak sırtı bir hayat sürdüğümü hissediyorum. Bütün bunlara ne gerek var?

Daha toy bir delikanlı iken zaman zaman tutulduğum gibi bir şey. Sanki mıknatısın metali çekmesi gibi bu seyahatler beni kendine çekiyor. Kaderime doğru yol alıyorum. Kader kelimesini pek sevmem Fakat bunun yerine kullanabileceğim bir başka kelime veya anlatım şekli bulamadım.

 Kisse Koyunda son günüm. Tabii ben bugün bunu bilmiyorum India Song yatı ayrıldıktan birkaç saat sonra bir başka büyük yelkenli yat onun boşalttığı yere demir atıp kıçtan kara oluyor. Gidip onlardan da bir parça ganimet edinmeliyim!  Yarım saat kadar sonra botla yata yaklaşırken bir de ne göreyim?  bu SHERM! Kaptan Hüseyin'in teknesi.  Sherm, donatanı Pakistanlı, Hüseyin ise kaptanı. 2017 yılında "Karaya çıkmadan bin deniz mili"  kapsamında ORSA1  şişme botu ile yol alırken bu tekne ile Mersincik Koyunda karşılaşıp tanışmıştık.

Donatanına selam verip kısa bir sohbetten sonra Hüseyin Kaptan ile de konuşmuştuk. Sonrasında bana içme suyu verdi ve oradan ayrıldım.

Öğleden sonra donatanın gönderdiği erzağı ve yemeği aşçıları Tuncay Şef getirdi. İçinde bir de sıcak çorba var. SICAK ÇORBA!  Teşekkür ettikten hemen sonra çorbayı sıcak sıcak mideye indiriyorum. Şimdi daha da mutlu bir insanım :)

 Akşamüstü Hüseyin Kaptan uğruyor konuşma sırasında bu koyun lodosa açık olduğunu, Orak Adası'na gidersem güvenli olacağımı söyleyince durumlar değişiyor.

ÇÖKERTME - MAZI KOYU (ILGIN KOYU)

Çökertmede geçirdiğim güzel günlerden sonra ayrılma vakti geldi çattı. Gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra seyre koyulduk.

O günkü rota neresi bilmiyorum.  Belki Eba biliyordur.  Ama genelde ketumdur. Yönümüz Bodrum'a doğru. Bir kaç saatlik kolayına rüzgarla tapılan seyirden sonra Mazıyı geçmek üzereyken rüzgar kesilince sonradan adının Ilgın olduğunu öğrendiğim koya girmek üzere kürek çekmeye koyuluyorum.

Koyun girişinde çıpayı kontrollü şekilde denizin dibine bırakıyorum. Denize dalıp kıç taraftan emniyet halatını alıyorum emniyet halatı batan değil yüzen tip halat. Kıyıya şöyle bir bakıyorum . Emniyet halatını bağlayabileceğim bir kaya bulamıyorum. Bunun üzerine denizde biraz gezinip denizin dibini araştırıyorum. Belki dipte bağlayabileceğim bir kaya vardır. Uzun olmayan bir süre sonra o kayayı buluyor ve kayaya geçirmek üzere halatın boştaki ucuna izbarço bağı atıp bir kasa yapıyorum.

Kısa bir süre dinleniyorum . Nabzımın yavaşladığını hissedince nefes alıp tuttuktan sonra halatla birlikte bir kaç metrelik dibe dalıyorum. Kasayı dipteki kayadan geçirip halatı gergin tutmaya özen göstererek deniz yüzeyine çıkıyorum. Ama halatı istemeden bir an boşlayınca halatın dipteki kasası kayadan kurtulup yüzeye çıkıyor. Bir kere daha doluyorum ama halatı kayaya geçiremiyorum. Bunun üzerine bağı çözüp yine dibe dalıyorum. Halatı dipteki kayadan dolaştırıp baştaki ucunu Ebabilin kıçına götürüp bağlıyorum. Bunları yaparken halatı gergin tutmanın daha kolay olduğunu saptıyorum.

 Bir süre Ebabilde dinlendikten sonra yüzerek önce kıyıya çıkıyorum , sonra kıyıdan yürüyerek sahilin Ebabile doğru olan tarafındaki kayalara çıkıp inerek ilerliyorum Bir taraftan da deniz kestanelerinin üstüne basmamaya özen gösteriyorum.

Koya giriş yaptığım burundaki en yüksek kayanın tepesine ulaştığımda manzaranın keyfine varıyorum.

"EDRİYIIIN!" diye haykırmak istesem de kendimi tutuyorum.

Kayanın üstünde bir süre dinlendikten sonra denize girip Ebabile geri dönüyorum. Günlük bacak kaslarımı çalıştırma işlemi de bu şekilde son bulmuş oluyor.

Akşam olunca yine yıldızların altında uykuya geçiyorum.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 16 Ekim 2019, 21:54:28 Gönderen: Mücahit Karabaş »

  • *
  • İleti: 1062
Ynt: Ebabil'in Lodosu
#77: 17 Ekim 2019, 12:31:39

 Enes öncelikle paylaşımın için çok teşekkürler.
Oralarda güzel günler geçirdin,iyi pratikler yaptın,en azından tekneni daha iyi tanımaya başlayıp eksiklerini belirledin.Bize de marintraficden ve buradan takip etmek düştü.
 Ancaak...Güzel el yazına söyleyecek hiçbir şeyim yok,Ahmet'in dediği gibi harika bir yazın var.
Kısacası problem benim , okuyamamak.ilerlemiş gözlerim 4 numara yakın gözlüğüne rağmen ilk bölümü zor tamamladım.Resimleri büyütmeme rağmen zor görüşten dolayı heceliye heceliye ,okuduğumdan da bir şey anlamadım.Tabiki seni üzmemek için bir şey yazmadım, sanırım problem benden kaynaklı, kimse şikayet etmediğine göre.

Ve Hızır Mücahit reis her zamanki gibi yetişti, çözüm buldu.Bu arada Mücahit'in senin doktor olmadığına şükrettiğini varsayıyorum  :)
Mücahit emeklerine sağlık kardeşim, teşekkürler.

Kenan Abi,

Anlayış gösterdiğin için teşekkür ederim.

Mücahit sağ olsun, Hızır'dan daha hızlı. Zoru kolaylaştırıyor.
  • IP logged
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

  • *
  • İleti: 1062
Ynt: Ebabil'in Lodosu
#78: 17 Ekim 2019, 19:44:12
İyi akşamlar,

Ebabil olarak ikinci bir kayıt yaptırdım. Bundan sonra marinetraffic.com adresinde hangisiyle seyir halindeysem onun ismi görünecek. Lütfen not ediniz
  • IP logged
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

  • *
  • İleti: 5813
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: Ebabil'in Lodosu
#79: 18 Ekim 2019, 11:09:56
İyi akşamlar,

Ebabil olarak ikinci bir kayıt yaptırdım. Bundan sonra marinetraffic.com adresinde hangisiyle seyir halindeysem onun ismi görünecek. Lütfen not ediniz

Kayda alındı bile.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 1062
Ynt: Ebabil'in Lodosu
#80: 19 Ekim 2019, 15:14:48
.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 19 Ekim 2019, 15:17:22 Gönderen: Enes Save »
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

  • *
  • İleti: 1062
Ynt: Ebabil'in Lodosu
#81: 20 Ekim 2019, 20:06:53
Ebabil ve Turgutreis'ten kesit

  • IP logged
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

  • *
  • İleti: 1062
Ynt: Ebabil'in Lodosu
#82: 22 Ekim 2019, 14:35:19
  • IP logged
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

  • *
  • İleti: 1062
Ynt: Ebabil'in Lodosu
#83: 22 Ekim 2019, 14:37:04
  • IP logged
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

  • *
  • İleti: 1062
Ynt: Ebabil'in Lodosu
#84: 22 Ekim 2019, 14:38:18
  • IP logged
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

  • *
  • İleti: 1062
Ynt: Ebabil'in Lodosu
#85: 22 Ekim 2019, 14:39:13
  • IP logged
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1165
Ynt: Ebabil'in Lodosu
#86: 22 Ekim 2019, 23:20:43


TURGUTREİS MARİNA ÖNÜ-  LA BLANCHE RESORT MENDİREĞİ ÖNÜ

Deniz ve rüzgar sonunda izin verdi. Şafak Vakti demir alıp yelkeni bastım. Kürek gücüyle yelkene ilave olarak marina mendireğini geçtim. Marina dalgakıranı boyunca Gümüşlük yönünde ilerlemektense hafif esen rüzgara uyudum. Bir kaç mil ilerideki Çatal Adası ile Gümüşlük arasında bir rota tutturmaya çalıştım. İlerlemeyi sürdürdükçe bu kararımın doğru olduğunu gözlemledim. Marina dalgakırananının hemen önünde rüzgarsız ve görece daha dalgalı bir seyir yapmaktansa yolu uzatma pahasına dalgakırana göre çapraz ilerlemek iyi bir fikirmiş.  Marina hizasını geçtikten bir süre sonra rüzgar kesildi. Bu sefer sadece kürek gücüyle sahil şeridine yöneldim.

Sahile yaklaştıkça denizin dibi görünmeye başladı. Tabii bunda denizin dalgalı olması da bir faktördü. Kah sahil şeridine kah denizin dibine bakıyordum. Göz kararı üç metre derinliklere gelince iyice rahatladım. Çünkü marina dışındaki demirleme yerinden bu seyahatte ...  kadar kurtulmuştum. Hoş oradaki günlerim hep güzel geçmişti ya... Üç metre derinliğe rahatlıkla demirleyebilirdim. Tabi ilerleyemezsem...

Denizin dibine arada baka baka kürek çekerken yerimde saymadağımdan ilerlediğimden emin olabiliyordum. Bu, o günkü seyir için olumlu olan havayı daha da arttıyordu.

Önceki gün Turgutreisten Kadıkalesi yönüne doğru sahil boyunca yürüyüş yapmış,  nereye demirleyebileceğimi, gerekirse Ebabili nerede sahile çekebileceğimi saptamıştım. İşte kat ettiğim nerdeyse her bir gominada bir gün önce gördüğüm dalgakıranı geçiyor olmak sanki gücümü daha da arttıyordu.

Ağır ağır ilerlerken La Blanche Resort mendireğine gelmiştim. Derken tersten esen bir rüzgar başladı. İlkin rüzgara rağmen mendireği geçsem de daha çok ilerleyemedim. Bunun üzerine yelkeni indirip topladım. Mendireğin hakim olan batı rüzgarına kapalı olan dışına girdim.

Mendirek kayalıklarının üstüne bir kaç tabela dikilmiş.
"Mendirek kayalarına bağlanmak yasak"
"Halk plajına motorlu deniz aracıyla girmek yasak."

Ebabil motorlu değil.  Öyleyse girebilirim. Kayalara bağlanmaktansa hemen kaya dibine demir de atabilirim. Zaten halk plajına dün gelen giden yoktu. Kimse olmayacağından kimse rahatsız olmaz benden.

Diz hizasında kayaların önüne demir atıp dinlenmeye çekildim.  Yarım saat kadar sonra Ebabilin boşta olan baş tarafı dönerek kumluk olan karaya oturdu. Doğrusu Ebabil ne yapılması gerektiğini benden daha iyi biliyor. Ebabilin başlattığını ben tamamladım. Onu çekebildiğim kadar kumsala çektim.  Baş tarafındaki bumbayı yatış şeklini de güneşin açısını düşünerek ayarladım. Bumbanın gölgesinde güverteye uzandım.

Ne kadar uyuduğumu hatırlamıyorum.  İnsan sesleri duymaya başladım. Sonra insan sesleri çeşitlenmeye ve artmaya devam etti. Bu nedenle ister istemez gözlerimi açıp bakmış, bir de ne göreyim. Arka tarafım da dahil olmak uzere plaj dolmuş! E dün hava güzel olmasına rağmen bir iki kişi dışında kimsecikler yoktu.

Ebabile baktım. Plajdakilere dönüp bir daha baktım. Yazılı hiç bir kuralı çiğnememiş olsam da biraz utandım. Neyse ki gün boyunca kimse sesini çıkarmadı.

Saatler ilerlerken yaşı benden büyük bir beyle tanışıp sohbet etmeye başladık. Hüseyin Yılmaz Türkiyenin diplomalı ilk şasi ustasıymış. Uzun yıllar boyunca Bostancı sanayideki kiralık yerinde çalışıp sonrasında emekli olup, dükkanı kapatmış. Fırsat buldukça eşiyle geliyormuş.  Dere tepe, dağ taş gezmeyi severmiş.  Yeni yerler görmek yeni şeyler deneyimlemek ve öğrenmek ona keyif veriyormuş.

Onu soyadıyla tanırlarmış müşterileri... Bu sebeple ona Yılmaz diye hitap etmemi istedi. Hikayemi dinledikten sonra Yılmaz Bey beni kutladı. Ve beni fikren desteklediğini söyledi. Yaptığımın çok kıymetli olduğunu,  beni antik zamanlarda Akdenizden çıkıp Karadenize ticaret için yol alan teknelere benzettiğini ifade etti.  Zamanla,  yani Avrupada reformların başladığı tarihlere gelindiğinde heykel yapan sanatçılar da artmış.  Bunun üstüne Karadenizde heykel yapımına uygun kayaların bulunması da  eklenince Karadenizden Akdenize bu kayalar deniz yoluyla taşınmaya başlamış.

Tabii yükü taşıyan gemi sahibi tüccar boş durmamışlar. Heykeltıraşlara yapacakları eserlerin kabaca hatlatını sormuşlar.  Öğrendikten sonra Karadenizde kayaları bu kaba hatlara getirecek şekilde ustalar oluşmuş. Taşımayı yapanların bundan kazançları gemiye daha çok kaya yükleyebilmek olmuş.

Yılmaz Beyle sohbet ederken neredeyse akşam oldu.  Vedalaştık. 

Plajdan el ayak çekilince Ebabille alargaya çıkıp demirledik.

Sonraki gün seyre devam etmedim. Çocuk botuna binip karaya çıktım.  Börekçide Milas otlu böreğinden yedim. Alışveriş yapıp Ebabile geri döndüm.

LA BLANCHE RESORT MENDİREĞİ ÖNÜ -KADIKALESİ
  • IP logged
« Son Düzenleme: 22 Ekim 2019, 23:22:46 Gönderen: Mücahit Karabaş »

  • *
  • İleti: 1062
Ynt: Ebabil'in Lodosu
#87: 15 Kasım 2019, 19:02:35
Özel zamanlar. Bazı eylemler kendini aştı. Eylem derken Ebabil'le yapmakta olduğum seyirlerden söz ediyorum.

Dilek Geçidini aştık. Benim için önemli olan ve hayati  bir seyir. Denizcilikte bir adım daha ileri gidildi (Sanırım). Sonrasında beni tanımayan, benim de tanımadığım ama beni yolumdan çevirip karşılayan denizciler. Sağ olsunlar.

Bundan daha hoş bir karşılamayı bir daha az bulurum.
  • IP logged
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

  • *
  • İleti: 5813
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: Ebabil'in Lodosu
#88: 15 Kasım 2019, 22:09:17
Özel zamanlar. Bazı eylemler kendini aştı. Eylem derken Ebabil'le yapmakta olduğum seyirlerden söz ediyorum.

Dilek Geçidini aştık. Benim için önemli olan ve hayati  bir seyir. Denizcilikte bir adım daha ileri gidildi (Sanırım). Sonrasında beni tanımayan, benim de tanımadığım ama beni yolumdan çevirip karşılayan denizciler. Sağ olsunlar.

Bundan daha hoş bir karşılamayı bir daha az bulurum.

 :)xx :)xx :)xx
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 1062
Ynt: Ebabil'in Lodosu
#89: 16 Kasım 2019, 08:24:30
  • IP logged
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

 
Yukarı git