Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Ebabil'in Lodosu

  • *
  • İleti: 1343
Ynt: Ebabil'in Lodosu
#180: 14 Temmuz 2021, 22:02:38
Çok heyecanlı Enes. Devamını merakla bekliyorum.
 Dümen palası istediğin konumda değilse nasıldı? Yeke kolunu geçici bağlamak mümkün değil mi?
Rüzgar karadan esiyor olsaydı. Yelkeni küçücük açsan işin kolaylaşmaz mıydı?
Rüzgarlı ve dalgalı havada motorun yoksa yelken önemli bir güç kaynağı ve stabilite faktörü olmaz mıydı?
Zor şartları yaşayan sensin. Demir halatını çözmeden önce Ebabil'in pruvası rüzgara dönük olmalıydı.Kürek çekmeyi ilerleyebilmek için değil,tekneyi rüzgarı ve dalgayı en kolay alabileceği konuma getirebilmek için kullanman belki işini kolaylaştırırdı.
Ne dersin?
  • IP logged
BABA TUNCA /YEŞİLKÖY

  • *
  • İleti: 1062
Ynt: Ebabil'in Lodosu
#181: 14 Temmuz 2021, 23:31:12
Çok heyecanlı Enes. Devamını merakla bekliyorum.

Fırsat buldukça yazmayı sürdüreceğim Mustafa abi

 Dümen palası istediğin konumda değilse nasıldı?

Diğer yöne bakıyordu..

Yeke kolunu geçici bağlamak mümkün değil mi?

Evet. Bu söylediğiniz bir cem kilit mekanizması eklenip gerçekleştirilebilir.

Rüzgarın uzun süre neredeyse yön değiştirmediği yelkenle apaz seyirlerinde dümeni bir kere ayarladığım zaman neredeyse tutmama gerek kalmıyor. Çünkü palayı hareket ettiren halatlı vargel mekaninası sert olduğundan pek yerinden oynamaz. Ben de bu deneyimden hareket ettim. Ancak demiri tutan ikili halatı keser kesmez bir kulaç geriye gidip belki dümeni ele alabilirdim. Bunu planlamış olmalıydım.

Rüzgar karadan esiyor olsaydı. Yelkeni küçücük açsan işin kolaylaşmaz mıydı?

Mustafa ağabey. Buna fırtına şeklinde esen bir rüzgarda cesaret edebileceğimi sanmıyorum. Ama bir gün gözetim altında denemek isterim. Burası öyle bir yer ki bir kaç mil ileride kabul edilebilir derecede sert esen rüzgar burada hızını belirgin ölçüde arttırıyor.

Rüzgarlı ve dalgalı havada motorun yoksa yelken önemli bir güç kaynağı ve stabilite faktörü olmaz mıydı?

Katılıyorum. Zaten itirazım olamaz. Ancak yazdığınızı doğru anladıysam o dakikalarda Ebabil'le içinde bulunduğumuz durumda yelken açmak alabora olma olasılığını daha da arttırırdı. Çünkü Ebabil yollu değildi.

Zor şartları yaşayan sensin. Demir halatını çözmeden önce Ebabil'in pruvası rüzgara dönük olmalıydı.

Zaten pruva, yani baş taraf rüzgarın geldiği yöne bakıyordu.

Kürek çekmeyi ilerleyebilmek için değil,tekneyi rüzgarı ve dalgayı en kolay alabileceği konuma getirebilmek için kullanman belki işini kolaylaştırırdı.
Ne dersin?


Zaten onun için uğraştım. Ama anlatımım bunu ifade etmek için kafi olmamış olabilir.

Sizle ve dilerlerse diğer denizcilerimizle birlikte bu konuyu sağlıklı bir çözüme ulaştırmak bakımından yüz yüze konuşmayı çok isterim.

Aslında çözüm çok basitti ve bunu başından beri biliyordum. Ancak uygulama konusu aklıma geç gelince bu sorunlar yaşandı. Şöyle ki dümen palasını fırtına başlamadan önce kıçtan başa aktarmış olsaydım demir halatını kestiğim gibi kuru direk keyifli bir seyre başlardım. Ancak fırtınada buna yeltenmeye cesaret edemedim. Çünkü çalkantılı bir suda palayı yerine takmanin zorluğunu bilirim. Fırtına koşullarında bunu yapmaya çalışmak, beni hayati bakımdan riske sokacak şekilde ön görülemeyen durumlarla karşı karşıya bırakabilirdi.

  • IP logged
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

  • *
  • İleti: 1062
Ynt: Ebabil'in Lodosu
#182: 15 Temmuz 2021, 00:07:11
Ya da demirledin. Demirin halatını baştan kıça taşıyıp oraya bağla. Bunlar daha önce yaptığim şeyler.

Ama bunlar yaşanacak ya. Bu yüzden bu hatalar yapılmalıydı.
  • IP logged
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

  • *
  • İleti: 1062
Ebabil'in Lodosu
#183: 23 Eylül 2021, 17:37:58
Bugün Ebabil denizdeyken kekamoz v.b. temizliğini yapayım dedim. Ana gövde bordayi ve dengeleyiciyi tahta spatulayla kolayca temizledim. Bunun üzerine motivasyon kazandım ve daha kötü durumdaki ana gövde karinayla temizliğe devam ettim. Kazırken karinada yengeç yavrusuna denk geldim. Yani durum o kadar zorlu, yengeç yavrusu bile orada saklanıp hayatta kalaniliyor.

Bu calışma sirasında tahta spatula eridi gitti.
  • IP logged
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

  • *
  • İleti: 1062
Ebabil'in Lodosu
#184: 17 Ekim 2021, 20:37:24
Bugün benim gençlerim beni gezdirdiler. Gazhane'deki iCAF'a götürdüler. Orada ilk olarak FANZİN, ikinci olarak BİR ŞEYLERİ KAÇIRMA HİSSİyle ilgili bazı bilgiler edindim.

Pekiyi, Ebabil'in Lodosu'nun bununla  ne ilgisi var? Belki çok, belki az ilgisi var. Hic bir ilgisi olmayabilse de umurumda değil. Tadı damağımda kaldı.

Buna değinmeyi unutmamak için heyecanla  buraya bir yazı birakmak istedim.

Sürecek.
  • IP logged
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

  • *
  • İleti: 1062
Ebabil'in Lodosu
#185: 27 Ekim 2021, 15:27:33
RÜZGARIN ESTİĞİ YER

Bir kaç gündür İstanbul'dayım, Rüzgarın Estiği Yer'de... Benim gençlerimi ziyaretteyim.

Bugün birlikte dışarıda zaman geçireceğiz. Ama nerede? Acaba onlarla nereye gidersek hoş vakit geçiririz? Düşün, düşün... Aklıma bir şey gelmiyor. Acaba biraz performans kaygım mı var? Pandemi nedeniyle görüşmeyeli yaklaşık bir yıl olmuş. Ben Akçay'da, onlar İstanbul'da.

İyi vakit geçirmeliyiz! Ne yapsak?  Bir kaç fikrim var. Ama beni rahatlatmıyor. Aklıma İstanbullu bir arkadaşımın anlattıkları geliyor : Arkadaşım bir gün uçağa binip Antalya'ya gitmiş.  Uçaktan indikten sonra bir araç kiralamış ve araca akaryakıt almak için en yakın istasyona gitmiş. Aracını pompanın yanında stop ettirdikten sonra kendisine yaklaşan görevliye : "Doldur!" demiş. Görevli gülümseyerek :"İyi günler, hoş geldiniz." demiş. Bunun üzerine yaptığı kabalığın farkına varan arkadaşım çok utanmış.

Nazik bir insan olan arkadaşımın anlattığına inanamadım. İstanbul işte bizi bu hale getirmiş deyip devam etti. Hep bir koşuşturmaca...

Arkadaşımın bu anısı beni kendime getirdi. Akışa bırakmaya karar verdim, gerginliğim biraz azaldı. Tıpkı denizde seyir halindeyken olduğu gibi...

Evdeki oğluma bugün ne yapacağını sordum. Kardeşiyle Gazhane'de buluşup orada biraz vakit geçireceklermiş. Size katılabilir miyim diye sordum. Verdiği olumlu yanıt beni mutlu etti.

Zamanı geldiğinde dışarı çıktık. Metro istasyonuna varınca İstanbulkart'a dolum yapmak istedim. Ancak bir yılda nasıl yapıldığını unutmuşum. İçimden kendime gülerken oğlumdan yardım istedim. Dolum işini halledince gelen ilk trene binip Söğütlüçesme'nin yolunu tuttuk. İnişte diğer oğlum bizi karşıladı.

İkisinin öncülüğünde Gazhane'ye doğru yürümeye başladık. Daha yürürken içime bir ferahlık geldi. Bazen öncü olmamak iyi olabilirmiş.

Gazhane'ye varınca bana İCAF'ı ve ortamı anlattılar, tanıttılar. Ortamda çocuklarım gibi enerji yayan genç insanlar çoğunluktaydı. Keyfim son derece yerinde olsa da benimkiler nasıl hissediyorlar diye arada onları göz ucuyla incelemeden yapamadım. Onlar da keyifli görünüyorlardı.

Gezerken bankolardan bazıları daha çok dikkatimi çekti. Yanaşıp beni ne yaptıklarıyla ilgili bilgi vermelerini rica ettim. İlk bankodaki genç adam fotoğraf kolajı yapıyormuş. Aynı zamanda o gün aklında beliren bir düşünceyi yazı veya şiir haline getirip kağıda döküyormuş. Sonrasında bu kolaj ve yazıları bir araya getirip fotokopi şeklinde çoğaltıp dağıtıyormuş. Ederini sorduğumda ücretsiz olduğunu söyledi. Ben de emeğin degerinin olması gerektiğini söyleyip ısrar ettim. Fotokopi masraflarını karşılarsa kendisi icin yeterli olduğunu söyleyince gönlümden kopanı verdim. Hemen yandaki genç kadınlarsa hem kendilerinin hem de diğer ressam veya karikatüristlerin eserlerini bir araya getiriyorlarmış. Şöyle ki
her sayfada renkli baskı bir resim var. Bu resim bir şeyler anlatıyor. Artık ne anlaşılırsa. Ancak bu resmin bir yerine kartvizit büyüklüğünde farklı veya benzer bir başka resim daha fiziksel olarak yerleştirilmiş. O kartvizitn oradan çıkartıldığında büyük resim bir başka şey gibi algılanabiliyor. Tabii algılanmayabiliyor da... Kişinin bakış açısına kalmış. Beyin jimnastiği...

Beşeri etkinliklerimdeki farklılık nedeniyle çevremde bir çok insan çıldırdığımı düşünür. Onların dışında kalan azınlıktaki kısımsa devrimci olduğumu söyler. Yukarıda bahsettiğim gençlerse bana sadece biraz farklı bir insan olduğumu düşündürttüler ve yaşamla ilgili farkli bakış açılarının olabildiği, bunların da farklı tatlarının olabildiğini hatırlattılar.

Gençlerimize onların izin verdiği ölçüde ve yargıda bulunmadan katılmak bizde tazelenmeyi sağlayabiliyor.

O günkü gezimiz deniz maceralarıma farklı enstrümanlar ekleyebileceğimi göstermesi bakımından da son derece faydalı oldu.

Bu tür küçük meydan okumaları her fırsatta tekrarlamam lazım.
  • IP logged
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

  • *
  • İleti: 663
    • S/Y DUA-1 SEYİR DEFTERİ
Ebabil'in Lodosu
#186: 28 Ekim 2021, 00:19:35
Enes Reis, Haliç'deki Koç müzesini tavsiye ederdim. Ben kimbilir kaç kere gezdim ama yine gitmek istiyorum.
  • IP logged
S/Y DUA-1 Hayatta olabileceğiniz en güzel yer, bir DUA'nın içinde yer almaktır. Şems-i Tebrizi

  • *
  • İleti: 1062
Ebabil'in Lodosu
#187: 08 Kasım 2021, 16:48:26
Hulusi reis,

Teşekkür ederim. Konu müzeyi önceden ziyaret etmiştim.

Benim aradığım daha çok kafamı biraz dağıtacak etkinlikler. Çünkü bir konuya (Benim için denizcilik) fazla odaklanmak insanın beynini çok yorup işlevlerini azaltabiliyor. Yani belki bunu, en sevilen yemek de olsa arka arkaya 3-4 öğün yenilince ortaya çıkan bıkkınlığın yarattığı keyifsizliğe benzetebiliriz. Bu farklı etkinlik aynı zamanda bana bir şeyler katıp bakış açımı genişletip değiştirebilirse çok daha iyi olur.

Buradan hareketle son yazımda gençlerle birlikte zaman geçirmek bana bir çok bakımdan iyi geldiğini söyleyebilirim.

Konu baba-çocuk(Genç) ilişkisi olmadığından sadece  konuyla ilgili bulduğum kısmına değinmeye çalıştım.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 08 Kasım 2021, 16:50:37 Gönderen: Enes Save »
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

  • *
  • İleti: 1062
Ebabil'in Lodosu
#188: 21 Kasım 2021, 16:04:44
Günlerden pazar.  Birkaç gündür olduğu gibi yine saat dokuz buçuktan az önce uyandı. Sıcak yatak sunduğu konforla onu sımsıkı kavramış olsa da hemen kalktı. Çişini yapıp elini yüzünü yıkadıktan sonra giyindi, sırt çantasını sırtına taktı, olta kamışını eline aldı, ayakkaplarını giydi ve kendini sokağa attı. Fırına uğrayıp kefal için bir somun taze ekmek satın aldı ve iskeleye doğru hızlı adımlarla ilerledi. Hızlı yürümesi bunu yeğlediğinden değil, havanın soğuk olmasındandı. Bir yelkenlinin limandaki iskeleden ayrılıp açık denize çıkması için gerekli olan sürede iskeleye ulaştı. İskelenin girişinden denize bakıldığında yine sağ tarafı seçti. Çünkü şamandıralı oltasını denize doğru olabildiğince ileri gönderebilmesi için rüzgarı arkadan alması gerekiyordu.

Bir yandan iskeledeki ilk elektrik direğiyle ikinci direk arasında ilerliyor, diğer yandan bir gün önceden kalmış ekmeği parçalara ayırıp denize atıyordu. İki direk arasındaki bu yemleme işlemini iki kere yaptıktan sonra olta kamışını açtı, şamandırayı olta makinasından gelen misinaya bağladı, şamandıranın diğer tarafındaki misinanın ucundaki minik tek iğneye taze somundan kopardığı bir çimdik büyüklüğündeki ekmek parçasını taktı.

İskele,  beton kazıklar üzerine oturtulmuş beton bloklardan oluşuyordu. İskelenin denize bakan kenarlarında eşit aralarla  5-6 kalastan oluşan ahşap  bloklar bulunmaktaydı. Zamanın ve iskeleye bağlanan teknelerin darbelerinin etkisiyle bu blokların bazılarında olta kamışının gireceği yuvalar oluşmuştu.  Hazır olan olta kamışını bunlardan birine yerleştirdikten sonra montunun cebinden çıkardığı kulaklıkların jakını telefonuna , kulaklıklarıysa kulaklarına  taktı. Cep telefonundaki sanal tuşları kullanarak müziği istediği parçaya getirdi ve çalmaya, dinlemeye başladı.

Grubun adı U2, Parçanın adı "New Year's Day" idi. Bu eserin tınılarını beğendiği için niçin ortaya konulduğunu, yani anlamını merak etmiş ve yaptığı araştırmada bu şarkının 80'li yıllarda Polonya'daki direnişin lideri Lech Walesa'nın yılbaşından sonra sıkı yönetimi kaldırılacağını açıklamasına  ithaf edildiğini öğrenmişti.

Pandemi ayları da bir çeşit sıkı yönetim değil miydi? O da pandeminin yarattığı bu üzücü ve sıkıcı durumun bitmesini kutlamak için  zaman zaman bu şarkıyı dinlerdi.
  • IP logged
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

  • *
  • İleti: 1062
Ebabil'in Lodosu
#189: 21 Kasım 2021, 19:51:22
#kefal
 Şarkıyı keyifle dinlerken olta kamışını eline alıp şamandırayı olabildiğince uzağa gönderecek şekilde savurdu. Şamandıra havada yarı yolu geçip yukarıdan aşağıya doğru inişe geçerken aklına havada süzülen kuşlar, kuşlar derken Ebabil geldi. Ebabil Akçay'dan bir kaç kilometre uzakta karadaydı. Rüzgarın Estiği Yer'e olan seyahatine devam etmek için bekliyordu. Ama ne zaman? Aslında Ebabil için yolculuğun kalan kısmını tamamlamak, kaptanının bakış açısıyla Çandarlı Körfezini destansı şekilde geçtiği zaman sorun olmaktan çıkmıştı.

O gün Ebabil'in kaptanı, şimdinin kefal avcısı okyanus aşırı seyir için hazır olduğunu gördü.  Hatta o gün çıkış almadan güneşin battığı yöne doğru yelken açabilirdi. Ama yapmadı, yapmamalıydı. Önce yolculuğu bitirmeli, kendini izleyenleri duruma biraz daha alıştırmalıydı. Ne de olsa  Ebabil'le motorsuz bir şekilde kah yelkenle, kah kürek çekerek, kah Ebabil'i kendisi çekerek yolu tamamlamış olacaktı. Üstelik açık güverte ve yaz kış demeden seyir yaparak...

Bunun için kalan yolu en az risk alarak tamamlamalı, bunun için de uygun zamanı beklemeliydi. Aslında yola koyulmuş olmalıydı. Mevsim ters rotada seyir için uygundu. Ama diğer şartlar henüz oluşmamıştı. Oluşması için beklemeliydi. Zaten o da öyle yapıyordu, yapmaya çalışıyordu. Bu amaçla zamanın önemli bir kısmını balık avına ayırıyordu. Hem temiz hava alıyor, hem de kendi yakaladığı menüye ekleyerek daha sağlıklı besleniyordu.

Şamandıra havadan inişteyken uygun anı bekledi. Uygun an, şamandıra havadayken ama aynı zamanda suya en yakın durumdayken makinadan sağılan misinayı durdurmak için makinayı kapatmaktı. Bu sayede şamandıra hem en uzak erimi yapmış olacak hem de şamandıranın devamındaki misina şamandırayı aşarak suya düzgün düşmüş  olacaktı. Avcının tüm odağı şamandıradayken uygun olduğunu hissettiği anda makineyi kapattı, şamandıra suyla buluştu.

Kısa bir süre bekleyip makinayı kolundan çevirmeye başlayınca şamandırayı harekete geçirdi. Kolu çok ağır bir hızda çevirmeye devam ederken yemin arkasında kefalın takibe başladığını umutla görmek istiyordu. Ama olmadı. Takip eden yoktu.

Oltayı çekip yemi yeniledi, aynı şeyleri tekrarladı. Yine takip almadı. Bu sırada kefali yemlemek için denize attığı parça ekmeklerde de kefalin varlığıyla ilgili bir işaret yoktu. Bu durum tuhaftı, balık kendini göstermiş olmalıydı. Balık bugün nazlıydı. Yoksa  avcının varlığını, yani tehlikeyi fark etmiş miydi? Ne de olsa kefali yakalaması zordu çünkü akıllı bir canlıydı. Sofraların olmasa da avcılığın prestij balıklarındandı. En azından avcı için öyleydi.
  • IP logged
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

  • *
  • İleti: 1062
Ebabil'in Lodosu
#190: 22 Kasım 2021, 20:00:00
HALUK ERSAL'ın Vefatı Hakkında

Bir büyüğümden aldığım habere göre eneklilik yaşantısını Kıyıkışlacık'taki yelkenli teknesinde sürdürmekte olan Haluk Ersal vefat etmiştir.

Üzgünüm, nur içinde yatsın.

Onu burada anmamın sebebi Ebabil'e yardım edenlerden birisi olmasıdır.

Ayrıca kişiliği yaşamımda olumlu etkiler birakmıştır.
  • IP logged
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

  • *
  • İleti: 1062
Ebabil'in Lodosu
#191: 23 Kasım 2021, 12:56:26
Balık avına çıktığı zamanlarda avla ilgili yorumlarda bulunmak, senaryolar üretmek, bu düşüncelerine kendini kaptırıp başka bir dünyaya geçmek hoşuna giderdi.

Acaba kendisi gelmeden önce denize ekmekler atılıp balıklar doyurulmuş muydu? Yok yok, bu olamazdı. Deneyimleri bu balıkların istahının kolay kolay azalmadığını gösteriyordu. O zaman çevrede avcı balık dolaşıyor olmalıydı.

Bunları düşünürken bir kuş gördü. Bu, bir karabatak değildi. Daha çok bir ördeğe benziyordu. Ama sanki ondan biraz farklıydı. Bu kuş, sahilden denize girdi. Kısa bir süre sonra daldı. Neredeyse göz açıp kapatana kadar daldığı yerden epey uzakta su yüzüne çıktı. Havadaki kadar olmasa bile suyun içinde de hızlıydı. Kuş bir dalıyor bir çıkıyordu. Ama avda başarılı olup olmadığı pek belli değildi.

Kuşun işini bitirmesini ummaktan başka bir çare yoktu.

Adam, avına devam etti. İğneye sabitlerken çok sıkmadığı için ekmek,  genellikle bir kaç dakika sonra suda kendiliğinden iğneden kurtuluyordu. Bunun iyi yanı, düşen yemi kolay gören kefalin zamanla yeme sarhoşluğuna kapılıp tedbiri elden bırakabilmesiydi.

Daha sıkı taktığındaysa kefalin yeme ilgisi daha az oluyordu.

Yani vermeden almak pek mümkün değildi.

Bir süre böyle devam edince avcı, taktik değiştirmeye karar verdi. Bu sefer ekmeğin kabuğundan tavla pulu büyüklüğünde bir parça kopardı. İğneyi bunun içinden geçirip dışarı çıkardı. Sonrasında çimdikten daha küçük bir parçayı ekmeğin iç kısmından çıkardı ve iğneye takıp şamandırayla birlikte denize gönderdi.

Çok beklemeden kefaller yaklaşıp kabuğa kuyruk atmaya başladılar. Aralarındaki rekabet artınca kefallerden biri iğneye takılı olan yemi agzına alıp ilerledi.Bunun üzerine şamandıra hareket etti. Zaten tetikte olan avcı, iğneyi balığın ağzına takmak için kamışı aniden geri çekti...
  • IP logged
« Son Düzenleme: 23 Kasım 2021, 13:00:42 Gönderen: Enes Save »
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

  • *
  • İleti: 1062
Ebabil'in Lodosu
#192: 19 Ocak 2022, 19:33:11
Moitessier'nin kitabından tek satır okumuş olmasa da onu çok iyi anladı.

Tek istediği okyanusa yelken açmaktı.

SON
  • IP logged
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER

K
  • *
  • Koca Reis
  • İleti: 62
Ynt: Ebabil'in Lodosu
#193: 20 Ocak 2022, 11:51:15
Enes Reis'in isteği üzerine konu sonlanmıştır.
Paylaşımları için kendisine teşekkür ederiz.
  • IP logged

 
Yukarı git