Güzel ve sessiz geçen geceden sonra şafakla birlikte tonoz yerinden avara olduk. Rota Yalıkavak'tan çıkarken solda kalan yakın ada, sonra onun batısındaki en yakın ada, son olarak da Gümüşlük.
İkinci adayı sancak baş omuzlukta bıraktığımızda uzakta Akyarlar tarafından gelen biri gulet olmak üzere iki teknenin yaklaştığını gördüm.
Bir yandan kürek çekiyorum diğer yandan pür dikkat bu iki tekneyi ve çevremi gözlüyorum.
Önce gulet geliyor. Çatışma kaçınılmaz görünüyor. Çünkü kürekle guletin önünden çekilmek olanaksız. Düdüğü ağzıma götürüp çalıyorum. Ayrıca küreğimi sallıyorum. Yelkenim de açık Gözle görünür olmama rağmen guletin yönünde bir değişiklik yok. Acaba benle dalga mı geçiyor? Çarpışmanın son anına kadar bekleyip ona göre denize atlayacağım. Neyse guletin manevra yaparak kaçması olanaksız hale gelmeden biri farkedip köprüye giderek dümendekini uyarıyor. Gulet dümeni kırıp geçiyor. Biraz daha hayattayım. On dakika sonra aynı durum diğer tekneyle yinelense de özel yelkenli teknedeki kaptan daha önce farkettiğinden selam verip geçiyor.
Sonrasında rüzgar başlıyor, yelkenimi dolduruyor. Ben günün başında Gümüşlük'e kadar gitmeye razıyken geniş apaz gelen rüzgar Gökova'ya girme hayali kurmamı sağlıyor.
Turgutreis'in karşısında ince uzun bir ada var. Rotamı değiştirip adanın batı tarafından dolaşıp yolu uzatsam mı? Yoldan biraz kaybetsem de sonrasında karlı çıkarım. Çünkü ada rüzgarımı kesemeyecek.
Rotayı değiştirmiyorum . Bunu da adayı gectikten bir süre sonra yavaşlayan rüzgarla yavaşlayıp ödüyorum.
Rüzgar bir süre sonra yeniden hızlanıyor. Akyarlar'a girmeyi düşünsem de vazgeçiyorum. Akyarlar'dan hemen sonra iskele yapıp dönüyorum. Bodrum'a giden rotada hemen soldaki koya gireceğim. Ama olmuyor. Demirdeki gezi tekneleri geçişimi engellediğinden yelkeni indirip demir atmak zorunda kalıyorum.
Bulunduğum nokta rüzgarın bir oradan bir buradan dönüp vurduğu son derece rahatsız edici bir yer. Demir alıyorum. Yeniden hareket ediyorum. Rüzgar sertleştiği için yelkeni tam basmıyorum.
Tekrat hareket ettikten yaklaşık beş dakika sonra uzaktan TCSGK botu beliriyor. Düşündüğüm gibi bana geliyor. Çok hızlı ve yakın. Aniden yavaşlayıp yanımda duruyor. Bu arada botun dik dalgaları gelip Ebabil'i havalandırıyor. Ebabil şaha kalkmış at gibi yükselip güm güm suya vuruyor. Bottaki asker :
- "İyi günler efendim. Yardıma ihtiyacınız var mı?"
-"İyi günler. Varsa su rica edeyim."
Bu, neredeyse bu gibi durumlarda benim repliğim oldu. Su hayattır. Suyum olsa bile bu yüzden isterim.
Kepçenin içine kapalı su bardaklarından koyup uzatıyorlar. Teşekkür ediyorum. Selamlaşıp ayrılıyoruz. Selam olsun 3 numaralı TCSGK botuna.
Yoluma devam ettikçe dalgalar büyüyor. Aralıklarla üçer üçer gelen dalgalar başlıyor. Bunlar Güllük Körfezindeki dalgalardan daha büyük. Zaman zaman dümen tutmakta zorlansam da Ebabil"in durumu iyi. Rüzgarın biraz azalması ve Ebabil'e olan güvenimin artması üzerine yelkeni tam basıyorum . Ebabil hızlanıyor. Dümen tutmak artık çok kolay. Ebabil dalgalarla sevişiyor. Sonunda Ebabil'le ikimiz su oluyoruz. Deniz oluyoruz. Keyfimize diyecek yok.
Kara Adaya iyice yaklaştık. Adaya paralel seyrederken girip geceleyeceğimiz bir yer bakınıyorum. Bir ara başımı kıçtan gelen denizlere çevirince dev dalgaların bize doğru gelişini görüyorum. Ama Ebabil bunları umursamıyor. Artık bir lodos fırtınasında sınavdan geçmeyi hak etti.
Kara Adanın güneyinde bir koya sapıyorum. Düdüğümü öttürüp orada demirde olan teknelerden yardım istiyorum. Bir dingi gelip beni kıyıya kadar çekiyor. Çeken denizcinin adı Boris. Dünya turunda mısınız, hangi ülkedensiniz diye soruyor. Hayır, ama hazırlanıyorum. Túrkiye. Ben ona teşekkür ederken bir şeye ihtiyacım olursa teknelerine olduklarını söylüyor.
Sonraki gün Çökertmeye varıyorum. Samarkand Bodrum guletinin kaptanı Erol beyin yardımıyla lokantaların olduğu yerin denizden bakınca solundaki koya demirliyorum. Bir sonraki gün de o koyun yanındaki Mandıra Filozofu koyuna...
Yardımları için TCSGK 3 numaralı botuna, Gülümser Özharar'a, Hakan Erim'e, Sailing Kalamari Yacht Club'a ve sayısız denizciye teşekkürler. Kuşlar birbirlerinin kanatları ardında uçarlar.
Güvenlik daha çok batıl bir inançtır. Doğada bulunmaz... Helen KELLER