Hemen her tekne sahibi gibi, "teknem nasıl olmalı" diye ben de soruyorum kimi zaman, şu yanıtları veriyorum.
Bir kere tekne dediğinin kamara kapıları boyundan azıcık aşağıda olmalı, dalıp dalıp giriş çıkışlarda kafayı çarpasın ki tek başına olmadığını, kendisinin de bir kişiliği, biçimi olduğunu sana anımsatsın.
Arada garip yerlerden garip sesler çıkartmalı, kıvranıp durmalısın nereden geldiğini aramaktan, kuş uykusu uyuyamayasın ki, onu korumakla yükümlü olduğunu, onun da sorunları olabileceğini bilmeni sağlasın, baba evinde olduğun hissine az bir kusur gelsin.
İlla bir yerinden memnun olmamalısın. Mesela mutfağı bir dirhem küçük olmalı, bir kamarası az veya fazla olmalı mesela. Mesela bumbası fazla aşağıda filan olmalı ki, arada kızıp kavga edebilesin.
Çok güzel, pek bir şahane olmamalı. Arada dönüp başka kızları/oğlanları da şöyle göz ucuyla süzme hakkını elinden almamalı. Sonra denize çıktığında bir sert havada seni sırtlamalı, göz ucuyla bakıp süzdüğün kızı/oğlanı unutup, "Allah yokluğunu vermesin, ödeyemem borcumu" diyebilesin.
Tekne dediğin, öyle beni her yere götürür, benimle her yere gelir hissi vermemeli, buna gemi denir, tekne değil. Ondan azıcık korkmalısın. Ama zor zamanda, yapmaz, bu tekne gitmez, kaptanı terk eder, denilen işleri yapmalı ki, sağ olsun, yalnız bırakmaz beni diyebilmelisin.
Sonra tekne dediğin, sana iş çıkartmalı. Ama böyle fantezi işler değil. Volan kayışı arada gevşemeli, tuvalet bozulmalı, bir tarafından minicik su sızmalı, elinde tornavidan, çekomastiğin eksik olmamalı, bencillik etmene izin vermemeli.
Tekne dediğin, ne olursa olsun, çartır, ahşap, başı kıçı bir ayrı, her neyse, içine girdiğinde, onunla olduğunda bir ruhu olmalı. Ortaklaştığın şeyleri başkalarına da duyumsatabilecek bir ruhu olmalı. Öyle her tarafı cıncıkla dolu donmuş evler gibi olmamalı, içinde birilerinin yaşadığını söylemeli.
Tekne dediğin, uzun süre onu yalnız bırakıp geri döndüğünde, hazırım sana, demeli ki, orada, onun içinde korunaklı/muhkem olduğunu bilesin.
Tekne dediğin karakterli olmalı. Her şeye evet dememeli mesela. Hangi koşulda ne yapacağını, neye kızacağını, neyden mutlu olduğunu bilmelisin. Her şeyi isteyemeyeceğini de bilmelisin ondan.
Tekne dediğin, şöyle rüzgarı görüp açtığında üstünü başını bir güzel, büyülemeli seni, onu seyretmekten onunla oynaşmaktan haz almalısın.
Hasılı bunca dem, işte tekne dediğin, içinde yunabileceğin, yaşıyorum ben, diyebileceğin bir şey olmalı.
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.