“Bir tekne nasıl olmalı?” sorusu, bana eş ya da sevgili olarak doğru insanı arayan kişileri hatırlattı. Benim tekne için de karşı cins için de cevabım hemen hemen aynı. Doğru insanı bulmak için, doğru insan adayı olmaya çalışmak gerekiyor. Çoğu başarılı ilişkilerde sizin gibi bir doğru insan adayı bulursanız, birlikte iki doğru insan olmaya çalışıyorsunuz. Tekne nasıl olmalı konusuna binlerce cevap verebiliriz. Tekneler de kendi aralarında “Reis nasıl olmalı?” diye konuşuyorlardır akşamları. Kendilerini tonozlarından çözüp uzaklara , dalgalarla en güzel dansı edecekleri, en güzel rüzgarı alacakları açık denizlere kaçıracak reislerinden bahsediyorlardır. Her reis teknesiyle, her tekne reisiyle bütünleşen tek bir kişilik, tek bir ruh oluyor.
Yıllarca bir teknem bile olmadan takip ettim böyle forum başlıklarını. Okudukça hayal ettim. Almaya karar verince okuduklarımdan etkilenip bir sürü kriter uydurdum kafamda. Sonunda yıllar süren arayışın ardından, kafamızdakine hiç benzemeyen, bütçemize uygun bir tekne sahibi olduk. İlk sene denizden çok barınakta ıvır zıvır tamiratlarla uğraştık. Tekneyi olduğu gibi kabul etmek yerine orasını burasını elleyip durduk. Yine de hep aksilikler oldu. Hep moralimiz bozuldu. Ben defalarca satıp kurtulmayı düşündüm. Eşim benden daha deniz aşığı olmasa, her aksilikte gülümseyerek işlere dalmasaydı ve beni de gaza getirmeseydi belki de ayrılmıştık Ekim’den. İkinci yılın yazında neredeyse 2 haftalık bir tatil yapınca herşey değişti. Tekneyle birbirimizi daha iyi tanımaya başladık. Biz zaten acemi denizcilerdik. Ekim, bizi hoşgördü. O, denizlerde bizden daha kıdemli olduğu için Poseidon’la aramızı da buldu kerata! Denizi de havayı da lehimize çevirdi. Biz de onu tanıdık. Huyunu suyunu, güçlü yanlarını, zaaflarını daha iyi öğrendik. Her iki taraf birbirimizi iyi ve kötü yanlarımızla kabul ettik. Şu an için emektar Ekim, bize göre Dünya’nın en iyi teknesi. Teknesiz forum takip ettiğim günlerde benim için çok önemli olan kriterler şimdi o eski sayfalarda kaldılar. Belki biz de bir gün Ekim’den ayrılacağız. O başkalarına denizi öğretmeye devam ederken, biz de başka bir kayıkla deniz derslerimize devam edeceğiz. Belki günün birinde tüm yaşadıklarımızı ve hayallerimizi bir plana döküp, varımızı yoğumuzu ortaya koyarak kendi teknemizi imal edeceğiz. Böyle bir tekne bile beklentilerimizi hangi oranda karşılar, kim bilir!
Tekne nasıl olmalı sorusuna bir sürü yanıt verilebilir. Bu başlığı okuyunca, yıllardır aklımdan hiç çıkmayan bir sahne zihnimde yeniden canlandı. Halikarnas Balıkçısı’nın Bodrum’dan ayrılırken, satmak zorunda kaldığı kayığı Yatağan’a sahilde son kez rast gelmesi, Yatağan’ın pruvasına sarılıp öpmesi... Birlikte aştıkları milyonlarca dalgayı anımsayarak duygulanması… O zaman diyorum ki tekne, Yatağan gibi olmalı, Reisiyle tek yürek…