Ancak ülkemizde sanki fiber en iyi malzeme imiş,.......... gibi bir algı yaratılıyor
Cem abi ile senin idefix'iniz bu önerme. Bu satır dışındaki her yazdığına eyvallah, buna hayır.
Ersin'in yazdığı cümleyi tam yazalım "
Ancak ülkemizde sanki fiber en iyi malzeme imiş, bunun üzerine başka malzeme yokmuş, fiber teknenin hiç bakıma ihtiyacı yokmuş gibi bir algı oluşturuluyor. "
İnsan yaş aldıkça biriktirdikleri de o oranda çoğalıyor.
Bütün çocukluğum süresince hep ahşap tekne gördüm.
Ahşap sandalda kürek çektim, ahşap teknelerde yelken öğrendim.
1980 yılların başında, o dönemde yılda sadece bir kere düzenlenen deniz araçları fuarına gittiğimde şimdi tarih olan Polimarin firmasının sahibi Semih Dinler ile tanıştım ve ilk teknem olan Schorcher'ı da ondan satın aldım. Sonuçta ilk teknem polyester bir tekne oldu. Tank gibidir bu Schorcher'lar. El yatırması imalat.
Öte yandan merak, sevgi ne derseniz işte, dünyada yapılan seri imalat teknelerin de postayla tanıtım broşürlerini topluyorum. 1996 yılında firmamı kapattığımda bir dolap dolusu on küsur yıldır biriken tekne tanıtım broşürlerini ayıklamaya yeltendim. Bazılarını atmaya kıyamadım. Bütün o broşürlerin tamamı yine polyester imalattı. Daha o yıllarda Jeannau- Beneteau birleşmemiş Dehler gibi tekneler de daha revaçtaydılar.
Daha önce de başka bir başlık altında yazmıştım. Arkadaşlarım plan satın alıp yine polyesterden kendi teknelerini inşa ettiler. Yıllarca o teknelerde yarıştık, denize çıktık.
O tarihlerde bütün polyesterden inşa edilen tekler "el yatırması" yöntemi ile yapılıyordu. Kaliteyi göstermek için gövdede açılan gider deliklerinden çıkan parçalar elden ele dolaşırdı. Teknesine göre bu parçaların kalınlıkları hayret uyandırııcı olurdu.
Semih Dinler'in Polimarin markası aranan beğenilen tekneler inşa ederdi. 11.5 Pala peşinden 9 Pala ve nihayet Fransız tasarımı 8 Metre çok şıktı ...
1996 lara geldiğimizde iki Fransız firması Beneteau çatısı altında birleşti. Ben ve ortağım da hasbel kader Benetau'nun Türkiye bakım onarım birimi olarak çalışmaya başladık. Yanlış hatırlamıyorsam o tarihlerde hâlâ el yatırması imalat devam ediyordu.
Sonra zamandan ve malzemeden tasarruf amacı ile polyester tekneler vakumlama sistemi ile üretilmeye başlandı. El yatırmasında doğal olarak fazla harcanan polyester vakumlanarak hem bütün alanda aynı kalınlık elde edildi hem de tekneler hafifletildi.
Yıllar sonra bir arkadaşın yeni aldığı Bavaria'yı Çeşme'den İstanbul'a getirirken kıç kamarada uyandığımda tekne gövde cıradının dışında denizi gördüm. Teknolojinin nereden nereye geldiğini o şimşek hızı enstantane ile anladım.
Polyester ilk tekneler yanlış bilmiyorsam 1936-38 yılında İngiltere'de yapılmış. Teknoloji durmadan değişmiş. Seri imalat yılda daha çok tekne üretip satmak üzerine tasarlanmış.
Hiç bir üretici markasını tehlikeye atmaz. Muhakkak mühendislik hesapları kılı kırk yararak yapılıyor.
Yıllar içinde polyester teknelerin yaygınlaşması, daha erişilebilir olmaları, firmaların pazarı ele geçirmek amacı ile yaptıkları PR çalışmaları ile fiber'in sağlamlığı ve bakım istememesi algısı insanların beynine çakıldı. İnsanoğlu kolay olanı seçer. Tekne sahibi olmak isteyenlerin parası olanları gidip yeni tekne aldılar. Eskiler ikinci el piyasayı oluşturdu. Görüldü ki kullanılmış da olsa tekneler değerlerinden çok fazla kaybetmiyorlar. Dolayısı ile tekne aynı zamanda yatırım olarak da düşünülmeye başlandı.
Sonunda polyester ahşaba göre üstünlüğü ele geçirdi. Ahşap tekne gözden düştü. Dünyanın her yerinde olduğu gibi küçük ölçekli imalatçılar, zanaatkârlar yavaş yavaş iyice azaldı. Bazıları işi bıraktı, bazıları butik işlere yöneldi. Bazıları da her iki inşa tarzını birlikte yürütmeyi seçti.
Hem inşası hem de bakım onarım ve ayakta tutabilme konusunda emek yoğun ahşap yerini kolay erişilebilir polyestere bıraktı.
Polyester tekne konusunda idefixlerim yok. Ormanların her geçen gün yok olmaya dört nala gittiği dünyamızda yarın cam elyafı da petrol türevi reçineler de yerlerini daha çevreci başka ürünlere bırakacak. Kompozit imalat daha da gelişecek. Dolayısı ile polyester tekne yapımında "en iyi" malzeme olmaktan lig düşecek. Nitekim epoksi reçinesi polyesterin papucunu dama attı. Dış dünya çoktan jüt elyafı ve doğal reçineleri denemeye başladı bile.
Benim derdim şudur: Ahşap tekne ve teknecilik ile geleneksel armalar zamana yenik düşüp tarihin tozlu sayfalarında unutulmasın. Gelecek kuşaklar da onların var olduklarını bilsinler, hatta nasıl yapıldıklarını öğrensinler. Günün birinde tekne sahibi olmak istediklerinde seçme şansları olsun.
Akıntıya karşı yüzmeye inat etmenin anlamı olmadığı gibi başarı sansı da yok.
Ama şunu yazmadan bitirmek istemiyorum. Dünya polyester "yelken" teknesi pazarında at oynatan "harcı âlem" markalar bizatihi tekne ağırlıklarını azaltıp, iç hacimleri gerek borda yüksekliği, gerek kıç formları genişleterek büyüterek, armaları en az efor ile kullanılır hale getirip ve yapılan teknelere göre adapte ederek teknelerin denizcilik kalitelerinden ödün verdiler.
Öte yandan kalite ve tasarımdan ödün vermeyen markalar da var .... Ama kimse almayı düşünmüyor. Çünkü ederleri çok pahalı.
Meraklısına ....https://www.materialstoday.com/composite-applications/features/50-years-of-reinforced-plastic-boats/https://www.boatingmag.com/boats/boat-construction-comparison#page-7Böyle bir buket yapmışlar
https://www.cruisingworld.com/sailboats/40-best-sailboats#page-41