Heyamola Hey
Havuzluk => Seyir Anıları => Konuyu başlatan: Ersin Böke - 10 Ocak 2018, 09:17:21
-
Herşeyden önce şunu söylemek isterim. Şimdiye kadar birçok seyir yaptım ve başka tekneler ile seyirlere katıldım. hiçbirinde böyle eğlendiğimi hatırlamıyorum.
Gerçekten çok eğlenceli , öğretici bir etkinlik oldu. Her şeyden önemlisi dostluklarımız pekişti. Sanal alemden tanıdığımız dostlar ile gerçekten tanışma fırsatımız oldu. Üstelik hep beraber seyir yaptık.
Ancak önce Suat kaptan dan bahsetmeliyim. Şöyle .. Maksimum bilgi ve tecrübe.. ama yanında maksimum mütevazilik. Yok böyle birşey. Biz daha ilk gün , işi oldu bittiye getirdik. Nasıl yelkenciler olduğumuzu kanıtladık. Bülent'in ofisinde oturup çay içiyorken ben Kendisine şu hava tahminleri ve izobarlar üzerinden cephe sistemlerinin nasıl yorumladığını sordum. Suat kaptan bir dost muhabbeti yapıyormuşçasına anlatmaya başladı. BU karmaşık konuyu öyle basit ve anlaşılır bir şekilde anlatmaya başladı ki , Bülent bir anda yerinden fırlayıp, odanın kuytusundaki tahtayı çıkarıverdi. Böyle daha rahat anlatırsın diye kalemi de eline tutuşturuverdik. Bir anda kendisini eğitim veriyor pozisyonunda bulan Suat kaptan neredeyse bir saat boyunca bizlere eğitim verdi.
daha kendisi de bilmiyor ama Özgür Ökten desteği ile sanırım yakında hepimiz birer radyo sahibi olup, radyo üzerinden hava haritalarına ulaşabileceğiz. Bir radyo ve basit bir telefon aplikasyonu ile dünyanın neresinde olursanız olunuz bu hava haritalarını radyo sayesinde alabiliyorsunuz. sanırım Hasan abi de yardımcı olacaktır. Yazın bana bundan bahsetmiş ve göstermişti ancak çok önemsememiştim. Daha doğrusu anlamamıştım. Bir de Hasan abinin her durumda ne salaksın anlamıyorsun tarzı üslubu insanı daha baştan konudan soğutuyor zaten :)
Bir diğer teşekkür de elbette ki tekne sahiplerine.. Bülent , Erman ve Erol kaptanlar bu guruba gösterdikleri misafirperverlik ve sabır için ne kadar teşekkür etsek az sanırım. Hele Erman , bu seyir de muhtemelen daha hiç yaşamayacağı türden tecrübeler edindi. :)
Erol kaptan, (namı diğer Cemal kaptan nedense adama bir gün boyunca Cemal dedim.. ) Erol kaptan dan da az biraz bahsedelim. Daha çok konusu geçecek , o yüzden tanımakta fayda var. Müthiş yelkenciliği filan zaten ayrıca konuşulur. Ancak bana göre en önemli özelliği içtenliği ve samimiyeti. Daha ilk tanışmanızda yıllardır görmediğiniz ve çok sevdiğiniz bir dostunuzu görmüş gibi oluyorsunuz.
Erman ise mazoşist derecede duyarlı ve duygusal bir kaptan.. Hani dünya niye böyle yoksa benim yüzümden mi kıvamında.. o derece yani..
Bülent ten çok bahsetmiyorum.. Ancak huysuzluğu bu sefer çok işe yaradı.. Bu tarzı ile tüm Adana restoranlarını sindirmiş. Aman adam laf etmesin diye gelen yemekler inanılmaz ve fiyatlar komik. Adana da son yemek yediğimiz yerde hesap geldi. İstanbul standartlarında böyle miktar et yemek zaten mümkün değil o ayrı. Gelen hesabı da yüksek diye geri gönderdi. Ben artık nasıl bir bakış attıysam .. İlk hesaba denkleşecek kadar da bahşiş bırakarak olayı çözdük.. :)
Gelelim Kıprıs ekibine.. Karpaz marinaya yaklaşmadan önce zaten durumu bildirmiştik.. Deniz Akaltan bizlere endişe etmemeiz gerektiğini , Kiri Kiri'yi kendisinin yedekleyeceğini bildirmişti. Biz de doğal olarak marina çıkışından bir tekne bekliyoruz. Koca Kiri Kiri yedeklenecek öyle ya.. Öyle olmadı.. Bir Hugo Boss klasiği kıvamında bir olay yaşadık.
Marinadan bir zodyak çıktı. Üzerinde kravat hariç resmi giysiler içerisinde Deniz Akaltan.. Gözünde siyah gözlükler.. Tecrübe böyle birşey demek ki. deniz Akaltan Dümen kontrolü olmayan Kiri Kiri yi yedekledi ve çalkantılı denizde marinaya soktu demiyeceğim.. Bildiğiniz pantona götürüp yanaştırdı. Yok böyle bir şey.. Yanarım yanarım videosunu çekmediğime yanarım.
Bu arada Deniz Akaltan şokta idi.. Ben bildim bileli herkesi davet eder.. eh bugüne kadar da davete pek icap edememiştik. Son dakikaya kadar üç yelkenlinin geldiğine inanamadı sanırım. :)
Ağırlama ve organizasyon inanılmazdı. Kıbrıs gibi bir yerde her şeyin anında olabildiği tek yer BU marina ..
Ve tabi Aydın reis.. o olmasaydı Kiri Kiri ile dönmemiz mümkün olmayacaktı sanırım. Yarım günde Kiri Kiri 'nin dümen arızasını giderdi ki bu Kıbrıs şartlarında ışık hızı gibi birşey..
seyre katılamayan Köstekçi ise son dakika bizleri uğurladı ve karşıladı.
Bir diğer teşekkürü de Oktay reis hakkediyor.. Serdar reisin yaptığı çok hoş tasarımı bire bir hayta geçirmiş. İnanılır gibi değil. Açıkçası ben biraz şüpheliydim ancak başarmış. Bu arada Serdar reis ile çok ciddi çalışıp emek harcamışlar tekrar teşekkürler..
geliyor efendim.. tekmili birden.. müthiş maceraları , bol atraksiyonu ile meşhur Kıprıs seferii..
-
...daha kendisi de bilmiyor ama Özgür Ökten desteği ile sanırım yakında hepimiz birer radyo sahibi olup, radyo üzerinden hava haritalarına ulaşabileceğiz.
aa ne hoş! :D
Siz SSB özelliği olan kısa dalga radyoları bulun gerisi kolay! :)
(https://www.universal-radio.com/catalog/portable/2600.jpg)
-
...daha kendisi de bilmiyor ama Özgür Ökten desteği ile sanırım yakında hepimiz birer radyo sahibi olup, radyo üzerinden hava haritalarına ulaşabileceğiz.
aa ne hoş! :D
Siz SSB özelliği olan kısa dalga radyoları bulun gerisi kolay! :)
(https://www.universal-radio.com/catalog/portable/2600.jpg)
İşte aranan radyo :)
-
Öncelikle, hoş geldiniz hepiniz.
Selametle gidip geldiniz.
Gelemeyenler olarak yeterince çatladık ;D
Bir de şu yazıları Brezilya dizisi gibi 3000 bölüme bölmeyiniz. Bekliyoruz heyecanla.
Hepiniz ayrı ayrı kendi gözlemlerinizi yazınız lütfen.
Radyo konusu şuradan devam edebilir.
http://heyamolahey.com/haberlesme/usb-band-kisa-dalga-radyo-laptop-ve-jv-comm-programi-ile-navtex-mesaji-alimi/msg3881/#msg3881
-
Hoş geldiniz de rakı bardağının kırılması ne alaka ??
-
Hoş geldiniz de rakı bardağının kırılması ne alaka ??
Bekle ve gör:)
SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Vakıa özeti;
Motorda belirgin yağ kaçağı;
Dümen iflası (maalesef ve hakimiyet sözcükleri )
yine mi batıyorum?
Halatı biz verdik,
"aranızdan geçeceğim" ve "nasıl yani" diyalektiği
27 mil yedekleme,
pervaneye "bir şeyin" dolanması
rakı var mı?
-
Ha bir de çocuk bezi var ki, lazımmış.
-
Vakıa özeti;
Motorda belirgin yağ kaçağı;
Dümen iflası (maalesef ve hakimiyet sözcükleri )
yine mi batıyorum?
Halatı biz verdik,
"aranızdan geçeceğim" ve "nasıl yani" diyalektiği
27 mil yedekleme,
pervaneye "bir şeyin" dolanması
rakı var mı?
Tiryaki de sizleydi değil miydi? 0/_/
-
Sende mi Matay???
SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
yazacak o kadar çok şey var ki.. O yüzden ayrı ayrı konu başlığı olarak yazmayı düşünmüştüm.. Ana konuda da devam ederim..
Bir şekilde teknelere vardık. herkes teknelere dağıldı ve tekneler kendi kumanyalarını tedarik ettiler. Çıkış işlemleri ile birlikte saat öğleden sonra iki sularında avara olduk. Önce Kiri Kiri yani bizler ayrıldık. arkamızdan Avara ve sonrasında Masal.
Rüzgarsız ve sakin bir denizde motor seyri ile devam ettik.. Önce ayrıldığımızdan ve motor gücü nedeni ile biraz ara açıldı. Tam bu sırada Avara da yağ sorunu başgösterdi. Masal da fazla yağ varmış, onlar yağ vermek için Avara ya yöneldiler. O sırada da müthiş muhabbetler dönmüş. Anlatırlar artık. :) Bize komodordan göz mesafesini kaybetmememiz ve beklememiz talimatı geldi.
Oturduk bekliyoruz. Bu arada mazot ödemelerinin ortak olduğunu öğrenen Öcal abi tutturdu da gidelim diye. Amaç birinci gelip Flamayı kapmak. (Öcal abinin Kayserili olduğunu bilmem söylemeye gerek var mı ? ) Şaka bir yana iyi ki de gitmemişiz.
BU seyirde Masal resmen yardım teknesi gibi idi. Bir süre sonra Avara problemini çözdü yola devam ettik. Bizler sıra ile dümen tutuyoruz , muhabbet ediyoruz. İlk şikayet Serkan dan geldi dümen ile ilgili. Hemen susturduk bi dümen tutamıyorsun diye.. :) Benzer sorunları ben de yaşıyorum ancak, iyice açık denize çıkınca dalgalar ve akıntılar nedeni ile dümen kaçırıyormuş sanıyorum kendimi.
Erman da şaşkın.. Daha yağını yeni değiştirmiş hidroliğin. Bir ara Öcal abi dümendeydi ve kendi tabiri ile ' dümen respond etmiyor ' gibi bir tabir kullandı. Sonrasında ne zaman yelken açmaya kalksak dümen hakimiyetini kaybediyoruk. Tekne Türkiye yönüne aykırılıyordu.
sabah saat 2 sularında motor sesinin kesilmesi ile uyandım. Serkan ve Erman yelkenler açıyorlar ve dümende Öcal abi var. Öcal abi bir süredir , hidrolikte hava olduğunu ve o yüzden teknenin dümeninde sorun olduğunu söylüyordu zaten. Benim ise hiç bir bilgim yok bu konu ile ilgili. Ancak yelkenleri açınca dümen hakimiyetini tamamen kaybediyoruz onu biliyorum.
Öcal abi , nispeten geniş olan motor kabinini açıp, hidrolik havasını almamızı öneriyordu bir zamandır. Bizler ise çalkantılı denizde yetersiz ışık altında stop edilse bile bu dar alanda üstelik motor sıcak iken müdahale etmenin bir kaza ile sonuçlanmasından korkuyoruz .
zaten 22 mil civarında bir yolumuz var ve dümeni zorlamadan yol almak daha mantıklı duruyor. Gündüz gözü ile rahat rahat Karpaz da problemi çözeriz diye düşünüyoruz.
Ben uyurken Erman , daha stabil olur diye yelkenleri açmaya karar vermiş. Yelkenleri açınca benim başıma gelen aynı problem ortaya çıktı ve tekne hem bayıldı hem de Türkiye istikametine dönüp sürüklenmeye başladı. Bu sırada dümen hakimiyeti tamamen kayboldu. Ben yelkenleri biran önce toplayıp, dümen hakimiyetini kazanmaya çalışmamızı önerdim. Öcal abi ise yelkenlerin faça flok durumunda olduğunu , böyle daha stabil kalacağımızı ve tamiri gerçekleştirmemizi önerdi. Ancak stabil kalamadık. Sonuçta yelkenleri topladık . Tekne doğruldu ancak yolda olmadığından ciddi yalpa yapmaya başladı. Biz bu sırada yelkenleri kapatınca dümen kontrolümüzü sağlayacağımızı düşünüyorduk.
Düşündüğümüzle kaldık. Bir iki denemede sanki düzeliyormuş gibi oldu ancak tekneyi tekrar Kıbrıs istikametine döndürmek mümkün olmadı. Kıbrıs Karpaz 'a 22 mil açıkta , sabah saat 2.20 sularında fırtına artığı soluganlı bir denizde dümensiz kaldık.
Artık yapacak başka bir şey kalmadığından ben önce telsiz ile diğer tekneleri haberdar ettim. Kullandığım dilin sonradan epey geyik konusu olacağını bilmeden dümen kontrolünü kaybettiğimizi , yoldan düştüğümüzü, dümen kontrolunu kendi imkanlarımız ile sağlamaya çalışacağımızı , sonuçlarını bildireceğimi bildirdim. Diğer tekneler de bu anons üzerine eğlenmeye başladılar.
Motor kapağı açıldı ve saatlerdir arıza olduğunu söyleyen Öcal abi makine dairesi kapağından zar zor içeri girdi. Tam ulaşamasa bile o sakin ve kahredici ses tonu ile şöyle söyledi. Beyler durum sandığımızdan da kötü. Piston bağlı olduğu yerden kopmuş, tutan ahşaplar kırılmış ve sintineye doğru kaymış...
Öcal abi çıkınca hemen Erman deliğin içinde kayboldu. Ancak pistonu yerine kaldıramadı. Başta da yazdığım gibi Erman gerçekten çok duygusal. Bunun kendi hatası olduğunu düşünüp, bu kadar kişiyi de yolundan ettim diye üzülüyor. Tam o sırada Serkan deliğe girmeye karar verdi. Serkan her ne kadar pistonu yerinden kaldırmayı başardı ise de tekrar monte etmenin imkansız olduğunu , pistonu taşıyan ahşabın darmadağın olduğunu bildirdi. Ancak bu sırada hayati önemde bir iş başardı ve dümen palasını düzeltti . Böylece artık düz bir seyir yapabilme imkanı doğdu.
Bundan önce Öcal abi, piston yağının boşaltılmasını söylemişti. Erman pistondaki yağı boşalttı ancak yine de yeke serbest hareket edecek duruma gelmedi.
Serkan , dümneni düzletmiş ancak kolları yara bere içinde kalmıştı. İşte o müthiş cümle orada edildi. Serkanın teknesi daha önce bu forumda okumuşsunuzdur ustanın eksoz delik yerini açık bırakması nedeni ile batmıştı.
Serkan yağa bulanmış , kan ter içerisinde kapaktan çıktı. Bana döndü ve aramızda şu monolog yaşandı.
- Abi aşağıda piston kolunun dışarı çıktığı delik kocaman.
-eee???
-oradan tekne su alıyor abi dalga geldikçe
-Nasıl yani ??
-evet abi su alıyor oradan tekne.. ben aynı şeyi yaşadım.. oradan su almaya devam eder ve tekne bu deliğin hizasına kadar batarsa ne olduğunu anlamadan batarız abi..
-yok canım daha ne neler.. (ancak bir ürperiyorum açıkçası sonuçta tecrübe konuşuyor. )
Serkan'ın yüzü bembeyaz kesilmiş, muhtemel eski anıları gözünün önüne geliyor ..
- Abi yoksa ben yine mi batıcam..???
Erman rahatlatıyor bizi.. Abi 35 yıldır bu tekne böyle yürüyor..
Erman' a güveniyoruz..
Ve benim meşhur telsiz anonsunu yapıyorum.
- Heyamola Hey Kıbrıs flotilla tekneleri Kiri Kiri konuşuyor.
- Masal ve Avara dan dinlemedeyiz anonsu geliyor.
- Kendi olanaklarımızla dümeni tamir etmeye çalıştık ancak başarılı olamadık
-Tüm dümen kontrolümüzü kaybettik.
söylenene göre bunu son derece acıklı bir sesle abilerim ablalarım modunda yapmışım.
BU andan itibaren Avara ve Masal kendi aralarında konuşmaya başlıyorlar. Bir tarafta Mustafa abi, Ahmet, Burak ve Bülent, diğer tarafta Suat ve Erol kaptanlar.. Bir ara çekilecek halata Kiri Kiri nin zincirinin bağlanması gündeme geliyor. Bize birşeyler soruyorlar ancak biz söylenen yöntemi hiç bilmediğimizden doyurucu yanıtlar veremiyoruz. Bu teknik detay ayrıca yazılmalı mesela.
BU konuda da bir yardımımız olamayınca diğer iki tekne kendi aralarında konuşarak bizi tamamen konu dışı bırakıyorlar.:)
Yöntem şu.. Masal Bizi 22 Deniz mili Kıbrıs 'a kadar çekecek. ! yok daha neler.. 22 koca mil, hem gece, hem soluganlı denizde
Masal sanırım kendinden daha ağır bir yelkenliyi çekecek. !
ortasında usturmaça olan halat daha doğrusu sapan hazırlanıyor. Resmen şiir gibi çalışıyor masalcılar. rüzgarın Türkiye yönünden esmesi büyük avantaj oluyor.
Bizler bu arada yapacak birşeyimiz olmadığından ve çokta umursanmadığımızdan kendi aramızda yaşananları tartışıyoruz. Öcal abi eski ve bilgili yelkenci olduğundan gurur meselesi yapıyor biraz. Tam da bu arada Masal gelip, bizim babalara sapanı bağlıyor. Öcal abi hepten delleniyor.
- Yahu adamlar sapanı bile bize sormadan bağlayıp gittiler. ! yuh olsun bize.. !
Yol boyunca dümen arızasını Öcal abinin dediği gibi acaba onarabilirmiydik ? Öcal abi hidrolikte hava olduğunu , bu havayı almadığımız için dümenin zorlandığını ve pistonun yerinden çıktığını düşünüyor.
Bense daha farklı düşünüyorum. Erman , dümen hidroliğini iki hata önce kontrol ettiğini ve değiştirdiğini söylüyor. Değiştirdiği günden beri de bir sorun yaşamamış. Benim görüşüm, pistonda bir problem olmadığı, ancak yelken seyri ile birlikte zorlanan pala ve pistonu tutan çürümüş ahşap takozların kendini bıraktığı yönünde.
Her hangisi ise önceden müdahale edilip çözülebilirmiydi ? Belkide.. Ancak mecbur kalıp özellikle Serkan'ın kolundaki çizikleri düşününce zor şartlara arıza tamiri yaparken ciddi şekilde sakatlanmaların yaşanabileceği benim gözönünde tuttuğum birincil öncelikti. Daha ne olduğunu anlamaya çalışırken Serkan 'ın kolu derin çizikler ile kaplanmıştı.
Sonuçta yalnız değildik ve son derece tecrübeli kaptanlar ile beraberdik. Riske girmenin anlamı yoktu. Nitekim şiir gibi bir çekme operasyonu yapıldı. 22 mil boyunca kimi zaman yelken , kimi zaman motor yelken Masal Kirikiri yi çekti.
Serkan ve Teknenin sahibi ve kaptanı Erman da benim görüşümü uygun gördükten sonra ben meşhur anonsumu yaptım.
Yani gurur meselesi yapacak durumda değildik.. hepimizin sağlığı çok daha önemliydi. Doğru bir karar verdiğimizi düşünüyorum.
-
Harika bir seyir ve "no panic" kıvamında doğru çözüm ve müdaleler... Az sonraaaaa
di mi Böke reisim 
SM-N910C cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Efendim,
Öncelikle hikâyeye bir gece öncesinden başlamak gerek. Malum forumda aktif değiliz. E, öncesinde Hakan Tiryaki dışında da kimseyle yüz yüze tanışıklığımız yok. Kış günü Kıbrıs seyri lafını duyunca atladık da, “şimdi orada tanımadığım bir dünya kişinin arasında ne yapacağım ben” ile başladı Cuma akşamı. Bir yandan çanta hazırlanacak ki en sevmediğim şeydir, bir yandan Hanım’ ın “ne olur gitmeeee” yakarışları diğer yandan yabancı bir ortama girecek olmanın verdiği sıkıntı. Acaba Hanım biraz daha duygu sömürüsü yapsa da ben de “tamam gitmiyorum” desem ne güzel olur, hem çanta hazırlamam da gerekmez düşünceleri arasında çantaya bir şeyler tıkıştırmaca. Hanım 27 -28 kezden fazla ısrar etmedi. Hain kadın! Çanta bir şekilde hazırlandı ve saat sabah 4:00’ e kurulup “keşke biraz daha denizcilik tecrübem, bilgim olsaydı” kuruntuları ile yatıldı. Saat 3:20’ de kalkılıp alarm çalmadan kapatıldı ki Hanım uyanmasın. Ver elini havaalanı ve derken Adana. Mart kafede bir duble çay içerken Mustafa, Kemal, Ahmet ve Mustafa Reislerle buluşma. İlk hoşbeşten sonra araç geldi ve ekibin geri kalanı gürültülü bir sevinçle birbirine sarıldı. Aklımdan ilk geçen şey “Bu adamlar amca, dayı çocukları herhalde, çocukluktan beri birlikteler sanırım” oldu. Yoldaki muhabbeti, kahkahaları atlayıp doğrudan Mersin Marina’ya geleyim.
Ersin Reis’ in pamuk eller cebe çığırışları arasında arabadan indik ve teknelere doğru yollandık. Avara teknesinde Erol Kaptan bir yandan bize hoş geldiniz diyor bir yandan da oradan oraya koşturup bir şeyleri derliyor topluyor. Bir şey lazım mı, biz ne yapabiliriz diyoruz, yok yok bir şey yok, siz geçip oturun ben hallediyorum diyor. Zor bela işin en ucundan tutmamıza izin veriyor da kendimizi biraz işe yaramış hissediyoruz. Ekip marinadaki bir tekneyi gezmeye gitmiş. Hadi ben de gideyim diyorum. Teknenin başına geldiğimde ilk dikkatimi çeken şey tek noktadan güverteye bağlanmış pasarella. Tekne de dalgayla sağa sola, ileri geri hareket ediyor ve her hareketinde pasarella yer değiştiriyor. Bu tip pasarellalar tehlikelidir, dikkat etmek lazım diyorum kendi kendime. Allahtan Kemal Reis teknede halatı tutuyor. Bir de kış günü burada suya düşmek var derken uygun anı kollayıp atıyorum adımımı. Atmamla birlikte pasarella ayağımın altından sola, bendeniz de sağa doğru savruluyorum. Mataforayı sol elle yakaladım ama tutunamayacağım. Aşağısı müsait mi acaba? Evet oğlum Melih, hiç Ocak ayında denize girmemiştin. Şimdi tam sırası. Derken Melih suda. Kemal Reis bağırıyor, “denize adam düştü”. Bütün marinaya ilan etmeyeydi iyiydi. Bir anda teknenin içinden etraftan bir dünya insan toplanıyor ve beni tekneye alıyorlar. Her yanımdan sular damlıyor. Herkes iyi olup olmadığımı soruyor. Kimisi kendisinin kaç kez pasarelladan düştüğünü anlatıyor. Öcal Reis bir kaburgasının hala kaynamadığını, halen kırık olduğunu söylüyor. Galiba kimse gülmeyecek, dalga geçmeyecek derken aklımdan su gayet güzeldi düşüncesi geçiyor. Hazır girmişken biraz daha kalsaydım keşke derken asıl sorun baş gösteriyor. Aynı pasarelladan geçip kıyıya çıkmak gerek. Öcal Reis arkadan sesleniyor: “Önden Melih geçsin, o nasılsa ıslandı”. Avara’ ya dönüp üstümdekileri çıkarıyorum ve kuruları giyiyorum. Ben daha dışarı çıkamadan bütün giysiler vardevela tellerinde mandallanmış vaziyette asılı. Gelen geçen bir şey lazım mı diye soruyor. Ya bu adamlar neden bu kadar iyi? Birinin başına bir şey geldiğinde gülüp dalga geçmek yerine ne yapabilirim diye deli divane oluyorlar. Hep mi böyleler acaba? Bunun cevabını yol boyunca fazlasıyla aldım.
Lafın kısası bir dünya kuruntu ile başladığım bu gezide, karşılık beklemeden birbirinin yardımına koşan, bilgisini en zarif şekilde karşısındaki ile paylaşan, bunu yaparken büyüklük taslamayan, yardım ederken dahi bunu karşısındakini incitmeden, zorlamadan yapmanın en zarif yollarını içten gelen bir doğallıkla bulan bir ekiple karşılaştım. Çok güldüm, çok eğlendim, çok şey öğrendim. Öğrendikçe bilmediklerimin ne kadar fazla olduğunu fark ettim. İyi ve güzel insanların arasında olmanın ne kadar huzur verici ve özlediğim bir şey olduğunu fark ettim.
Herkese çok, çok teşekkür ederim. Bilmeden kalbini kırdığım, üzdüğüm kimse varsa özür dilerim, kusura bakmasın.
Benden “MOB” kısmı. Gerisi diğer Reislere havale…
Sevgiler,
-
Söz konusu çağrı şu şekildeydi:
"Tüm çabalarımıza rağmen maalesef ki dümen hakimiyetimizi tamamen kaybettik."
Aşağı yukarı böyle bir şeydi. Adam acil durum çağrısını bildiğin TRT anonsu tadında yaptı ki ses tonu cidden dramatik ve metin takdire şayandı:)
SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Herşeyden önce şunu söylemek isterim. Şimdiye kadar birçok seyir yaptım ve başka tekneler ile seyirlere katıldım. hiçbirinde böyle eğlendiğimi hatırlamıyorum.
Gerçekten çok eğlenceli , öğretici bir etkinlik oldu. Her şeyden önemlisi dostluklarımız pekişti. Sanal alemden tanıdığımız dostlar ile gerçekten tanışma fırsatımız oldu. Üstelik hep beraber seyir yaptık.
Ancak önce Suat kaptan dan bahsetmeliyim. Şöyle .. Maksimum bilgi ve tecrübe.. ama yanında maksimum mütevazilik. Yok böyle birşey. Biz daha ilk gün , işi oldu bittiye getirdik. Nasıl yelkenciler olduğumuzu kanıtladık. Bülent'in ofisinde oturup çay içiyorken ben Kendisine şu hava tahminleri ve izobarlar üzerinden cephe sistemlerinin nasıl yorumladığını sordum. Suat kaptan bir dost muhabbeti yapıyormuşçasına anlatmaya başladı. BU karmaşık konuyu öyle basit ve anlaşılır bir şekilde anlatmaya başladı ki , Bülent bir anda yerinden fırlayıp, odanın kuytusundaki tahtayı çıkarıverdi. Böyle daha rahat anlatırsın diye kalemi de eline tutuşturuverdik. Bir anda kendisini eğitim veriyor pozisyonunda bulan Suat kaptan neredeyse bir saat boyunca bizlere eğitim verdi.
daha kendisi de bilmiyor ama Özgür Ökten desteği ile sanırım yakında hepimiz birer radyo sahibi olup, radyo üzerinden hava haritalarına ulaşabileceğiz. Bir radyo ve basit bir telefon aplikasyonu ile dünyanın neresinde olursanız olunuz bu hava haritalarını radyo sayesinde alabiliyorsunuz. sanırım Hasan abi de yardımcı olacaktır. Yazın bana bundan bahsetmiş ve göstermişti ancak çok önemsememiştim. Daha doğrusu anlamamıştım. Bir de Hasan abinin her durumda ne salaksın anlamıyorsun tarzı üslubu insanı daha baştan konudan soğutuyor zaten :)
.........................
geliyor efendim.. tekmili birden.. müthiş maceraları , bol atraksiyonu ile meşhur Kıprıs seferii..
Efenim ben Böke, Serkan, Erman, Burak, Ahmet reisin oğlu Mustafa, Aydın, Erol, Kemal, Melih, Oğuzhan reisler ile ilk kez bir araya geldim ve sanal hayat dışında ilk kez aynı havayı soludum. Diyebilirim ki; kişilerin hayatlarında olması gereken ender dostların arasında/tadında bir dostluk kazanmış oldum.
Gelelim Böke'nin bahsettiği meterolojide izobar/cephe ve kendi tahminlerimizi yapabilme konusuna. Uzun süredir mecbur kalmadıkça internet üzerindeki met raporlarına bakmıyorum çünkü hepsi birer tahmin. Ehhh benimki de tahmin olunca ne gereği olur tahmin üzeri tahminlere bakmaya...
Şaka bir yana teknemde kurduğum basit bir radyo sistemi üzerinden sinoptik yayınları dinleyip (anten gelişimi için konu başlığında çözüm arayacağız ki; Özgür reis tüm ihtiyaç duyulan teknik yardımı verecek sanırım) faxa dökerek aldığım sinoptik haritaları yorumluyorum. Bunun en güzel yanı hiç bir suretle internet'e ihtiyacınız olmamamınızdır. Aynı zamanda ilgi düzenekte yazılı yayın olan Navtex yayınlarını da alabilmektesiniz. Yani kısaca "no internet, yes meteroloji"...
Ben Tecsun PL660 radyo, Istralya İp Anten ve FlDigi programını kullanıyorum (fax dönüştürücü olarak).
Efenim en kısa zamanda başlıyorum. Son derece net, basit ve anlaşılır bir dille... 
Sextant ve Temel Navigasyon'a da devam...
Selametle.
SM-N910C cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Başlık, 'fışkiyeyi kim kırdı?' gibi olmuş. :) Sanırım adı geçen rakı bardağı ile ilerleyen sayfalarda tanışacağız.
Kıbrıs tarafından bakınca rallinin hikayesi aşağı, yukarı şöyle gelişti;
Cumartesi öğleden sonra teknelerin selamet ve suhulet ile Mersin Marina'dan ayrıldığını haber aldık (Biz = Aydın Reis ve ben). Gerek ilgili gemi takip aplikasyonundan, gerekse de whatsapp aplikasyonundan seyri takip etmeye başladık. Sonrasında Kri-Kri'nin dümeninin arıza yaptığını, dümeni çalıştıran hidrolik kol dümen palasından sökülemediği için de teknenin kontrol edilemediğini, bu yüzden de Masall teknesinin yedeğinde herhangi bir sorun olmadan marinaya doğru geldiğini öğrendik.
Sabah, karga kahvaltısını yapmadan Aydın Reis ve kahve termosu evin kapısında belirdiler ve beraber marinaya yola koyulduk. Biz marinaya ulaştığımızda halen teknelerin 4-5 dm yolu vardı ve Avara teknesinden Erol Reis telsizden mesajları ile ortamı germeye ve beni taciz etmeye başlamıştı bile. :)
Teknelerin gelmesini bekleyemeden Aydın Reis, Serdar Reis’I havaalanında karşılamak ve marinaya getirmek üzere Lefkoşa yollarına koyuldu, ben de artık beklemekten sıkılıp botla marina girişine yöneldim, maksat az da olsa deniz havası almak. Genel durum şu vaziyette: Masal cenoası açık ve yedeğinde Kri Kri olduğu halde marinaya geliyor, Avara ise avare avare yelken yapıyor.
Aradan geçen dakikalar ile teknelerle mesafe azaldı ve artık simalar seçilir hale geldi. Teknelere tek tek uğrayıp hoşgeldiniz dedikten sonra, liman ağzında Kri Kri teknesini Masal’dan alıp, yedekleyerek, konforlu bir yere yanaştırdım. Mürettebatın uyumu mükemmeldi. Tam bir işbirliği içindelerdi.
Daha sonra diğer iki tekne de güvenle bağlandılar. Gelen herkesle kucaklaştık ki Bülent Reis, Erol Reis, Mustafa Reis ve Öcal Reis dışındaki herkesle ilk kez karşılaşıyoruz ama akraba gibiyiz. Burak Reis ile de yıllar önce tanışmışız ama sonradan fark ettik durumu.
Sonrası ise tamamen gırgır şamata, eğlence, kahkaha...
Velhasıl çok keyifli iki gün geçirdik, çok güldük, çok eğlendik, hobim işim olduğu için bir kez daha şükrettim. Görmeden sevdiğim, güvendiğim, dostum dediğim adamların ellerini sıkmak, beraber kadeh kaldırmak, forumda okuduklarımızı birinci ağızdan dinlemek çok güzeldi. Eminim hepimiz her zaman gülümseyerek hatırlayacağız. En kısa zamanda daha çok katılımla tekrarlamalıyız.
Nazik hediyeleri için Serkan ve Bülent Reisler'e ayrıca olmak kaydıyla tüm reislere çok çok teşekkür ederim. Hanım bardak altlıklarını çok beğendi, çok zevklisiniz. İncir kolonyasına bayıldım. Şalgam ise tek kelime ile enfesss. Çok mahçup ettiniz.
-
Efendim,
Öncelikle hikâyeye bir gece öncesinden başlamak gerek. Malum forumda aktif değiliz. E, öncesinde Hakan Tiryaki dışında da kimseyle yüz yüze tanışıklığımız yok. Kış günü Kıbrıs seyri lafını duyunca atladık da, “şimdi orada tanımadığım bir dünya kişinin arasında ne yapacağım ben” ile başladı Cuma akşamı. Bir yandan çanta hazırlanacak ki en sevmediğim şeydir, bir yandan Hanım’ ın “ne olur gitmeeee” yakarışları diğer yandan yabancı bir ortama girecek olmanın verdiği sıkıntı. Acaba Hanım biraz daha duygu sömürüsü yapsa da ben de “tamam gitmiyorum” desem ne güzel olur, hem çanta hazırlamam da gerekmez düşünceleri arasında çantaya bir şeyler tıkıştırmaca. Hanım 27 -28 kezden fazla ısrar etmedi. Hain kadın! Çanta bir şekilde hazırlandı ve saat sabah 4:00’ e kurulup “keşke biraz daha denizcilik tecrübem, bilgim olsaydı” kuruntuları ile yatıldı. Saat 3:20’ de kalkılıp alarm çalmadan kapatıldı ki Hanım uyanmasın. Ver elini havaalanı ve derken Adana. Mart kafede bir duble çay içerken Mustafa, Kemal, Ahmet ve Mustafa Reislerle buluşma. İlk hoşbeşten sonra araç geldi ve ekibin geri kalanı gürültülü bir sevinçle birbirine sarıldı. Aklımdan ilk geçen şey “Bu adamlar amca, dayı çocukları herhalde, çocukluktan beri birlikteler sanırım” oldu. Yoldaki muhabbeti, kahkahaları atlayıp doğrudan Mersin Marina’ya geleyim.
Ersin Reis’ in pamuk eller cebe çığırışları arasında arabadan indik ve teknelere doğru yollandık. Avara teknesinde Erol Kaptan bir yandan bize hoş geldiniz diyor bir yandan da oradan oraya koşturup bir şeyleri derliyor topluyor. Bir şey lazım mı, biz ne yapabiliriz diyoruz, yok yok bir şey yok, siz geçip oturun ben hallediyorum diyor. Zor bela işin en ucundan tutmamıza izin veriyor da kendimizi biraz işe yaramış hissediyoruz. Ekip marinadaki bir tekneyi gezmeye gitmiş. Hadi ben de gideyim diyorum. Teknenin başına geldiğimde ilk dikkatimi çeken şey tek noktadan güverteye bağlanmış pasarella. Tekne de dalgayla sağa sola, ileri geri hareket ediyor ve her hareketinde pasarella yer değiştiriyor. Bu tip pasarellalar tehlikelidir, dikkat etmek lazım diyorum kendi kendime. Allahtan Kemal Reis teknede halatı tutuyor. Bir de kış günü burada suya düşmek var derken uygun anı kollayıp atıyorum adımımı. Atmamla birlikte pasarella ayağımın altından sola, bendeniz de sağa doğru savruluyorum. Mataforayı sol elle yakaladım ama tutunamayacağım. Aşağısı müsait mi acaba? Evet oğlum Melih, hiç Ocak ayında denize girmemiştin. Şimdi tam sırası. Derken Melih suda. Kemal Reis bağırıyor, “denize adam düştü”. Bütün marinaya ilan etmeyeydi iyiydi. Bir anda teknenin içinden etraftan bir dünya insan toplanıyor ve beni tekneye alıyorlar. Her yanımdan sular damlıyor. Herkes iyi olup olmadığımı soruyor. Kimisi kendisinin kaç kez pasarelladan düştüğünü anlatıyor. Öcal Reis bir kaburgasının hala kaynamadığını, halen kırık olduğunu söylüyor. Galiba kimse gülmeyecek, dalga geçmeyecek derken aklımdan su gayet güzeldi düşüncesi geçiyor. Hazır girmişken biraz daha kalsaydım keşke derken asıl sorun baş gösteriyor. Aynı pasarelladan geçip kıyıya çıkmak gerek. Öcal Reis arkadan sesleniyor: “Önden Melih geçsin, o nasılsa ıslandı”. Avara’ ya dönüp üstümdekileri çıkarıyorum ve kuruları giyiyorum. Ben daha dışarı çıkamadan bütün giysiler vardevela tellerinde mandallanmış vaziyette asılı. Gelen geçen bir şey lazım mı diye soruyor. Ya bu adamlar neden bu kadar iyi? Birinin başına bir şey geldiğinde gülüp dalga geçmek yerine ne yapabilirim diye deli divane oluyorlar. Hep mi böyleler acaba? Bunun cevabını yol boyunca fazlasıyla aldım.
Lafın kısası bir dünya kuruntu ile başladığım bu gezide, karşılık beklemeden birbirinin yardımına koşan, bilgisini en zarif şekilde karşısındaki ile paylaşan, bunu yaparken büyüklük taslamayan, yardım ederken dahi bunu karşısındakini incitmeden, zorlamadan yapmanın en zarif yollarını içten gelen bir doğallıkla bulan bir ekiple karşılaştım. Çok güldüm, çok eğlendim, çok şey öğrendim. Öğrendikçe bilmediklerimin ne kadar fazla olduğunu fark ettim. İyi ve güzel insanların arasında olmanın ne kadar huzur verici ve özlediğim bir şey olduğunu fark ettim.
Herkese çok, çok teşekkür ederim. Bilmeden kalbini kırdığım, üzdüğüm kimse varsa özür dilerim, kusura bakmasın.
Benden “MOB” kısmı. Gerisi diğer Reislere havale…
Sevgiler,
O zaman o MoB değil MoP olsun Melih reisim :) ben de tanıştığıma çok memnun oldum :)
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Aksiyonunu yüksek bir seyir,en sevdiğim seyir tarzı :) deniz dümdüzdü,hiç bir sorun çıkmadı,gittik geldik,böyle seyirmi olur kardeşim:) seyir dediğin böyle olur :)
bu geziye katılamadığıma bir kez daha üzüldüm.
-
......
daha kendisi de bilmiyor ama Özgür Ökten desteği ile sanırım yakında hepimiz birer radyo sahibi olup, radyo üzerinden hava haritalarına ulaşabileceğiz. Bir radyo ve basit bir telefon aplikasyonu ile dünyanın neresinde olursanız olunuz bu hava haritalarını radyo sayesinde alabiliyorsunuz. sanırım Hasan abi de yardımcı olacaktır. Yazın bana bundan bahsetmiş ve göstermişti ancak çok önemsememiştim. Daha doğrusu anlamamıştım. Bir de Hasan abinin her durumda ne salaksın anlamıyorsun tarzı üslubu insanı daha baştan konudan soğutuyor zaten :)
..............
"Super Star'lar ile röportaj yapmadan önce çalışmak gerektiği gibi, bana yeterli alt yapı ile gelinmezse anlattıklarım anlaşılamaz.." diye kendimi savunmaya kalksam da hiç kimsenin anlamaması nedeni ile sanırım sorun benim ifade noksanlığımda..
Bu arada Navtex yayınlarını da alabiliyoruz bu radyolarla. Bendeki bu ;
https://urun.n11.com/portatif-radyo/tecsun-pl680-pll-fm-stereo-mw-lw-sw-ssb-air-band-radio-radyo-P175623641 (https://urun.n11.com/portatif-radyo/tecsun-pl680-pll-fm-stereo-mw-lw-sw-ssb-air-band-radio-radyo-P175623641)
Ancak hızımı alamayıp HackRf aldım. Onunla da bu radyonun yaptıklarına ilave tepemde izinsiz uçurulan Drone'ları da suya düşürebiliyorum :)
Neyse güzelim konuyu çok dağıtmayalım.
Sevgiler..
-
Yazılacak o kadar çok şey var ki , yalnız tekrar batmadigim için mutluyum 😂😂.
SM-N910C cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Sende mi Matay???
SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
r
Valla senden ötürü...
Yazarken ben de düşündüm.
İki kere salmayı vurmuşum, bir kere direği kafaya yemişim, 2 kere pervane düşürmüşüm, 3 kere Volvo motorun elektronik beynini yakmışım, bir kere yıldırım yemişim...
Ama valla yine de sana yapıştı.
-
şimdi gelelim meşhur rakı bardağına.. O gece , yani dümen kabiliyetini kaybetmeden :) hemen önce mutfaktan bir şangırtı geldi. Öyle bir dalga yedik ki lavabo içinde duran rakı bardağı fırlayıp , yere düştü ve darmadağın oldu. Dikkatlice temizledik. Bir iki dakika sonra tam yerleştirilmemiş portuç kapağı üzerine oturan Öcal abi portuça düştü :) Öcal abinin görüntüsü gerçekten görülmeye değerdi. Üzerinde bir yelken montu ve kafasında Rus kalpağı ile Öcal abi kutuplara yolculuk eder gibi idi. Bundan bir ya da bir buçuk saat sonra da zaten dümen problemini yaşadık..
-
He..hee.. Öcal abiyle şapkaları değiştik..Rus kalpak artık benim..Benim şapkada onda..yalnız son dönüş resminde Öcal abinin kafasında benim şapka vardı ama kulakları biraz mor gibiydi..:)
-
Öcal abi o şapkayı teknede kaybetti ve bulunması sırasında yaşadıklarımız teknede yaşanan en büyük problemdi :)
-
O şapka ömür boyu kayıp olmaz anca kayboldu denilipte emniyete alınır:)
-
Şimdi memleketim kayserideyim telefondan yazmak zor oluyor hemde ermeni üsulu fırında kelle, mantı , fırın ağazı kebap antirikot pastırma sucuk ve rakı işleriyle meşgulum ilk müsait zamanda bende gezi anılarımı yazacağım herkese sevgi ve selamlar :)
-
şimdi gelelim meşhur rakı bardağına.. O gece , yani dümen kabiliyetini kaybetmeden :) hemen önce mutfaktan bir şangırtı geldi. Öyle bir dalga yedik ki lavabo içinde duran rakı bardağı fırlayıp , yere düştü ve darmadağın oldu. Dikkatlice temizledik. Bir iki dakika sonra tam yerleştirilmemiş portuç kapağı üzerine oturan Öcal abi portuça düştü :) Öcal abinin görüntüsü gerçekten görülmeye değerdi. Üzerinde bir yelken montu ve kafasında Rus kalpağı ile Öcal abi kutuplara yolculuk eder gibi idi. Bundan bir ya da bir buçuk saat sonra da zaten dümen problemini yaşadık..
Sizin teknedeki bardak kırılması olayı çok tutunca bizim teknede devam filmini çektik 8)
-
En başından başlamam kendi adıma daha doğru olacak sanırım. Kamber olarak kendimi listeye dahil ettikten sonra organize eden reislerin tekne paylaşımlarını görünce şaşırmış ve biraz burulmuştum açıkçası. Yüzyüze tanıdığım ve çokça zaman geçirdiğim Ersin, Ahmet, Burak, Öcal ve Serkan reisler ve telefonda uzun sohbetler edip tanışamadığım için eksik hissettiğim Erman reis farklı teknelerde seyir yapacaklardı. Bense hiç tanımadığım Erol, Suat, Hakan, Melih reislerle ve birkaç kez sohbet edebildiğim ama ısındım diyebileceğim Kemal reisin olduğu teknedeydim. Elbette çok emek verilen bu organizasyona sırt çevirecek değildim. Bu arada Ersin reis de telefonla görüştüğümüzde beni motive etmek için kumarhaneye gideriz diyordu. Ne kumarhanesi birader Ocak ayında Hakan Tiryaki’nin olduğu tekneyle Mersin’den Kıbrıs’a gideceğim ben. Daha büyük ne kumar olabilir ki! :)
5 Ocak Cuma günü, bir gün öncesinden Burak reisle konuştuğumuz üzere, öğlen saatlerinde Hakan ve Burak ile havaalanında buluşup Adana’ya uçacaktık. Cuma sabahı noterdeki işimi tamamlayıp 11 gibi Kadıköy'e geldiğimde Maltepe’deki noter eksik evrak olduğunu ve 1-2 imza daha istediğini söyleyince “ 4:30 uçağına yetişemeyeceğim” dedim kendi kendime. Hem yetişemezsem ne fark ederdi ki? Kaçıracağım uçak Ocak ayında Adana’ya gidecek ve ben oradan Kıbrıs’a seyir yapıp dönecektim. Aklımı mı kaçırdım ben? Diye sormadan edemedim kendime :) Sonra Erman reis İstanbul’a lütfedip gelemeyeceğini beni harcayarak söylediğinden, ben gidip Erman reisle tanışacaktım. Evet gideceğim!. Hem aklımı kaçırdıysam da sorun değil. Ne de olsa benim gibi 14 kişi daha vardı bu organizasyonda. . Kimseye söylemezdik olur biterdi. :)
Adana’da tadı damağımda kalan, hatta dönüş uçağını bilerek kaçırmama değecek lezzette yemekler için Bülent reise ve ev sahipliğine teşekkür ederim. Sabah eğlenceli bir yolculuğun ardından teknemizle tanıştık. Avara teknesi belki de ayrı bir başlığı hakkediyor. Ancak çok güzel dizaynı olan harika denizci bir tekne. Avara teknesi "keel step mast" yani direğin salmaya kadar indiği bir tekne. Ev gibi tekne. Dümeni çok söz dinleyen, rüzgar dostu Avaraya kocaman teşekkürler…
Tüm mürettebat havuzlukta. Bir yandan Erol ve Suat reisleri kesiyorum. Ne de olsa birisi tekne sahibi diğeri de o güne kadar duyduğum kadarıyla çok tecrübeli, 7 kere pasifik geçmiş bir kaptan. Somurturlar mı? Asabi olurlar mı? Umursamazlar mı? Diye kendi kendime sorduğum sorulara cevaplar arıyordum. Erol reis yelken tecrübemizi sordu. Melih reis çok mütevazi bir şekilde “0” dedi. Ben de “ne sıfırı tecrübelisin” dedim hiç düşünmeden. Sonra seyir boyunca öğrendiklerimi farkedince “ulan ne tecrübesi sen “0” altındaymışsın hıyar Kamber” demeden edemedim kendime :) . Kendimi batıracağım bir de Melih’i gazlıyormuşum resmen. Bari Serkan olsaydı. Hiç değilse tecrübeli bu konuda 8) !O__
Neyse ki Hakan sağolsun çok geçmeden motordaki alarmı farkederek Suat ve Erol kaptanlarla ilgili aklımdaki sorularıma cevapları bulmamı hızlandırdı. Hakan ve alarm yan yana olunca “aha” dedim 0/_/ . Erol reis motor bölmesinin kapağını açınca atladım yanına. Bir miktar yağ manuel yağ pompasının pistonunun yukarı pozisyonda kalması sebebiyle dışarı atılmıştı. Biraz yağ ekleyip kapağı kapattık. Ama gördüğümüzden fazlasını eklememize rağmen yağ çubuğunda çizgi en dipte. Yola devam ettik. 15 dakika sonra tekrar yağ kaçırdığını gözlemleyince yine motor stop edildi. Pistonun yukarıda kalmasını sebep olarak sanmıştık ancak sonuçmuş. Yüksek basınç tahliye hortumu 90 derece kırık olduğundan basıncı atamayınca motor yağ tahliye pompasını açıyormuş Erol abi farkedince rahatladı ve gülümseyerek herkese yağımızın bittiğini haber verdi C:-) Masall teknesini anons ettik. Asli görevi olması sebebiyle! (Birileri “Allahsız” diye kulaklarımı çınlatıyor ama neyse…) bize bir bidon yağ getirdiler. Dümende Ahmet abinin oğlu aslan Mustafa (Mustafa Ertör reisle isimleri karışmasın diye, yine Mustafa Ertör reisin tanımıyla ve hakettiği şekilde kendisine Aslan Mustafa diyeceğim ki Mustafalar karışmasın.). Solugan olduğundan direkler çarpışmasın diye uzaktan alacağız yağı. Kakıç hazırladım. Suat kaptan gerek yok ben tutarım dedi. Erol, Suat ve Kemal reisler güvertede. Melih reisin MoP sonrası elbiseleri yarı kuru olarak sancak vardavela tellerine asılı duruyordu. Elbiseleri kenara aldık. Bidon suya düşerse ki ben %99 ihtimal veriyordum, Melih reis talimli olduğundan bidonu almak için onu atarız diye düşündüm :) 3 metre mesafeden 5 kiloluk bidonu o soluganlı denizde havadan gelirken sapından tutup hızını yavaşlatmak için arkasına doğru döndüren Suat kaptanı izlerken ağzım açık kaldı. Matrix filmindeki kurşundan eğilerek kaçış sahnesi gibiydi hiç abartısız. Masall teknesi mürettebatından bazıları bir bidon yağ için 150 euro fiyat biçip ödeme isteyince biz de Avara mürettebatı olarak kol saatlerimize bakmaya başladık. ::) Ekibin o anda kaynaştığını düşünüyorum. Yağımızı doldurduk ve yola devam ettik. Tabi yol boyunca tik gibi oldu motor yağına bakmak bizde. Sonrasında keyifli güverte sohbetleriyle devam eden seyrimiz Ersin reisin telsizden ödevini yapmayıp öğretmenine cevap vermek zorunda kalan öğrenci edası ve ses tonuyla “tüm çabalarımıza rağmen maalesef dümen hakimiyetimizi kaybettik” anonsu ile bölündü :D . Masall teknesi bizdeki yağ sorununun detayını bilmediğinden bize güvenmeyerek Kri- Kri teknesini yedekleme görevini üstlendi. Masall halat hazırlığındayken Kri-Kri teknesinde Öcal reisin Ersin reise "sen baskın karaktersin" haykırışları bize gelmiyordu ama sonrasında öğrendik. Öcal reis niye bunu dert etti hala anlamadım. Ersin Böke 1.80 boyunda 140 kilo ağırlığında. Bu durumda ben baskın olamam tabi ki Ersin olur . Şaka bir yana yedekleme ders niteliğindeydi. Detayını usta kaptanlar anlatır. Telsiz konuşmalarında gerginlik farkedilmeyecek gibi değildi. Kri-Kri ve Masall gece karanlığında pruvaları etrafında kafa kafaya dans ediyorlardı. Suat kaptan yaklaşıp arkadalarından geçip durumu uzaktan izleyip öncü tekne olacağımızı söyledi. Erol reis telsizi kapıp “Masall ve Kri-Kri size doğru geliyoruz aranızdan geçeceğiz” anonsunu yapınca bizde kahkaha tufanı koptu. Ancak diğer tekneler deniz müsaade etse neredeyse dansa ara verecekleri kadar derin bir sessizlik oldu telsizlerde. Sonra herkes rahatladı. Yola çıkalı birkaç saat olmuştu ki denizde kriz nasıl yönetilir sorusuna farklı farklı cevaplar alınan ders notları cebimdeydi Çok uzun yazdım ama yaşadıklarımın çeyreği bile değil.
Tekrar benzer organizasyon olursa ben bu teknede ve bu ekiple olmak isterim. Herşey için çok teşekkürler. Detaylı düşünülüp, doğru insanları doğru yerde buluşturan müthiş bir ralliydi. Görünmez kahramanlara, uzun uzun planlayan reislere çok teşekkürler.
-
Şu bir gerçek ki bu seyirde Kamber kendini aştı. Yaptığı espiriler ve hazırcevaplığı yüzünden kasıklarıma ağrılar girdi. Şu yazıyı okurken dahi gülüyorum. Tekne dağılımları konusunda ciddi çalışmıştık. Herkesin keyif alabileceği , tecrübe edineceği bir seyir olsun istedik. Örneğin ben tirhandil ile sefer yapma hedefim olmasa kesinlikle Suat kaptan ile seyir yapmak isterdim.
Masal da Bülent ilk defa teknesinin yönetimini bırakıp uyumuş. :) Aslında fırsat bulup balon açabilselerdi Bülentin en çok seveceği yelken balon yelken olurdu.
Bu arada bu balon yelken işini herkes sevdi. Bir seyir programı da balon yelken için mi yapsak. ? Bu arada bu ekip Ekim ayında Göcek Rodos seyri yapmayı planlıyor.. kaçırmayın derim..
-
Sakın, kendi aranızda yazılanları okuyup anılarınızı tazeleyip, gülümsediğinizi sanmayın..
Tüm yazılanları, denizde yaşadıklarınızı ben de yanınızdaymışım gibi canlandırıp okuyor, kah öğreniyor, kah gülüyorum...
Böylesi güzel pekişen dostluklar hiç bozulmasın, yeni seyirlerde bizlerin katılımıyla daha da çoğalsın..
Not: Göcek-Rodos seyri düşüncesini okudum, seyir anılarınız ile birleştirdiğimde bu ekibin bu kısa rotayı yüzerek bile gidebileceğine eminim, bu yüzden Göcek- Girit şeklinde revize edilmesini öneririm.. :)
-
Ciddiye alırım valla :)
Siteia marina Rodos ve Karpathos'a uğramadan direkt geçiş Göcekten 177 deniz mili kadar. 5 knot ortalama ile non-stop 35 saat civarı bir seyir. tabi Rodos ve Karpathos'u kullanırsak seyir süreleri makul hale gelirken bolca gezme şansımız da olur. Fakat görünen o ki mesafe ve kanalın sürpriz havalarını da hesaba katınca en az 5-6 günlük bir program yapmak lazım gibi. Ne dersiniz?
-
Çok keyifli olur bence. Destinasyonu kararlaştırdığımızda rota öngörülerimi ayrıca belirteceğim. Bu ekibe "zor" diye birşey olmaz, "imkansız" ise azıcık efor sarfettirir...



SM-N910C cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Sizlerle her yere giderim, kesinlikle girit rotası keyifli olur .
SM-N910C cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Girit rotasını hararetle öneririm.Amma tadına varabilmek için ciddi zaman ayrılmalı.Biz Girit ı 25 günde gezmiştik.Denizden 4 liman ve 1 alarga,karadan ise 900 km yol yapmıştık.
Girit bana göre bambaşka bir yer.
-
Girit rotasını hararetle öneririm.Amma tadına varabilmek için ciddi zaman ayrılmalı.Biz Girit ı 25 günde gezmiştik.Denizden 4 liman ve 1 alarga,karadan ise 900 km yol yapmıştık.
Girit bana göre bambaşka bir yer.
Gelceniz mi ?
-
Girit rotasını hararetle öneririm.Amma tadına varabilmek için ciddi zaman ayrılmalı.Biz Girit ı 25 günde gezmiştik.Denizden 4 liman ve 1 alarga,karadan ise 900 km yol yapmıştık.
Girit bana göre bambaşka bir yer.
Biz varıp dönüyoruz gezmek yok karada burası Kıbrıs dediler ertesi gün döndük Didime götürüp burası Kıbrıs deseler yerdim yani o derece.
-
Girit rotasını hararetle öneririm.Amma tadına varabilmek için ciddi zaman ayrılmalı.Biz Girit ı 25 günde gezmiştik.Denizden 4 liman ve 1 alarga,karadan ise 900 km yol yapmıştık.
Girit bana göre bambaşka bir yer.
Biz varıp dönüyoruz gezmek yok karada burası Kıbrıs dediler ertesi gün döndük Didime götürüp burası Kıbrıs deseler yerdim yani o derece.
He valla :) :) :) Eşek bile görmedik 8)
-
Girit rotasını hararetle öneririm.Amma tadına varabilmek için ciddi zaman ayrılmalı.Biz Girit ı 25 günde gezmiştik.Denizden 4 liman ve 1 alarga,karadan ise 900 km yol yapmıştık.
Girit bana göre bambaşka bir yer.
Biz varıp dönüyoruz gezmek yok karada burası Kıbrıs dediler ertesi gün döndük Didime götürüp burası Kıbrıs deseler yerdim yani o derece.
He valla :) :) :) Eşek bile görmedik 8)
Biz yanlış yere gitmişiz bizim gittiğimiz KıPrıs'mış.
-
Deniz reise sordum görecekmiyiz diye bana bakmasını bilene diye cevap verdi.😀
-
5 gün yeter bize bu gezi için Eşşek görmeyeceğiz ama 😀
(https://i.hizliresim.com/Z91QWo.png) (https://hizliresim.com/Z91QWo)
-
Deniz reise sordum görecekmiyiz diye bana bakmasını bilene diye cevap verdi.
Söyleyişi hala kulaklarımda aklıma geldikçe gülüyorum.. 

SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Eşekler meşhur muymuş? Ben bu muhabbeti kaçırmışım.
-
Kıbrıs ın ucuna Aydın abiyle giderken yolda arkadaşıma rastladım..:)
-
Bu da yol keseni..:)
-
Girit rotasını hararetle öneririm.Amma tadına varabilmek için ciddi zaman ayrılmalı.Biz Girit ı 25 günde gezmiştik.Denizden 4 liman ve 1 alarga,karadan ise 900 km yol yapmıştık.
Girit bana göre bambaşka bir yer.
Gelceniz mi ?
Ya biz o yolu yaptık.Ama istersen önden broşürleri vb veririz. !O__
-
Masal Kri-Kri’yi yedeklemeden daha önce hatta sorun olduğunu itiraf etmelerinden önce biz Kri-Kri’nin rotasındaki sapmaları gözlemledik. Bunun üzerine Masal ile telsiz iletişimine geçip hedef koordinatlarını telaffuz ederek mutabık kaldık. Ardından telsiz anonsu ile Kri-Kri’ye hedef koordinatlarını ilettiğimizde yine Ersin reis “ koordinatlarda mutabıkız ancak bizim canımız sıkıldı rotayı biraz değiştirdik” cevabını verdi. Muhtemelen o sırada dümen sorunları baş göstermiş ancak mürettebat bunu belli etmeyip kendi çözümlerini getirme kararı almıştı. Bu da saygı duyulacak ve kriz yönetimi başlığında irdelenmesi gereken bir karar diye düşünüyorum. Sonuçta o tekne yüzen bir ev ve mürettebatta ailesi. Kendi sorunlarına buldukları çözüme saygı duymak düşerdi bize. Sonrasında Ersin reis ve kendisiyle ters orantılı ses tonuyla yaptığı yardım çağrısı malumunuz. Buradan devam ediyorum…
Yedekleme işlemi tamamlanırken Suat reis Kri-Kri yi Masal’a bağlayan halatın soluganlar yüzünden koç boynuzlarına yük bindirmesini önlemek için Kri-Kri’nin demir zincirine bağlanması fikrini telsiz anonsu ile paylaştı. O anki durumu okuyanların aklında canlandırmak zor olabilir ki videosu yüklenince daha anlaşılır olacaktır. Açık denizdeyiz. Sığınabileceğimiz en yakın liman zaten hedefimizdeki Karpaz marina. 28 mil ötemizde. Zaten anonsumuza gelen cevaplardan sonra o şartlar altında uygulanabilir bir çözüm olmadığı konusunda Suat reis dahil hem fikir olunuyor. Burada ayrı bir parantez açmak gerekiyor sanırım. Bizim ülkemiz insanında bilgi sahibi olmak egoyu yanında getiriyor. Ben biliyorum! Ben ne dersem uyacaksınız! Gibi cümleler özellikle deniz camiasında duymaya alışık olduğumuz monologlar. Ancak 7 kere Pasifik geçmiş Suat kaptan, ortak kararın kendi teklifini uygulamak yerine o şartlar altında daha pratik bir çözüme gidilmesine gökyüzüne bir kez bakıp "tamam" dedi.
Mustafa Ertör: Suat kaptanım dediğiniz doğru ancak şu anda bunu gerçekleştirmek Kri-Kri açısından zor olabilir.
Suat Zeybek : Anlaşıldı! Sizi izliyoruz.
diye telsizden cevap vermesi beni yine şaşırttı. Zaten evime gelip yaşadıklarımı gözden geçirdikten sonra imza satırımdaki “this is captain speaking” yazısını silme kararımı aldım. Suat, Erol, Mustafa reislere kaptan dediğimiz yerde bende ağırlık yapar anam almayayım ben :)
Kri-Kri yedeklendi. Hepimizin üzerindeki stres biraz azaldı ancak durumun stabil olmasını beklemekteyiz. Suat, Erol, Hakan, Melih, Kemal reisler ve ben güleryüzlü ancak tetikte beklemedeyiz. Belki de Suat kaptan bu kalıntı gerginliği farkederek bize yeni çözümler anlatmaya başladı. Bir B planı oluşturdu ve bizimle paylaştı.
Suat Kaptan: Kri-Kri sancak vincine bir halatın başını sarıp, ortasına deniz demirini geçirip diğer ucunu iskele vince sarabilir. Hangi vinci çalıştırırsa deniz demiri o yöne kayıp tekneyi aynı yöne yönlendirebilir.
Dedim ya seyir sonrasında ben “0” ın altındaymışım tecrübe konusunda. Sağolsun yüzüme tokat gibi çarptı.
Kri-Kri yedeklenmeye başlayıp durum stabil hale geldikten sonra Masal ile aramızdaki mesafeyi koruma adına ön yelkenimiz açtık. Motor seyrinde mesafeyi koruyan motor devrini bulmak oldukça zordu çünkü biz düz bir rota izlerken Masal ise halatın gerginliğini stabil tutmak için sancak – iskele salınarak geliyorlardı(Dans tangodan lambadaya döndü :) ). Ayarımızı oturttuğumuzda herkesin üzerindeki stress bir nebze daha azaldı. Çaylar hazırlandı. Bu arada Avara teknesinde biz en başta görev dağılımı ve vardiya konusunu ortaya attığımızda Erol ve Suat reisler buna gerek olmadığını, en az 2 kişi vardiyada olduğu sürece sorun olmayacağını söyledi. Hiç sorun olmadı. Ne bulaşık evyede bekledi ne karnımız aç kaldı. Herkes bir ucundan tuttu bir şekilde. Herkes birbirine biraz daha ısındı 2. Yardım anonsundan sonra :) . Bizim teknede Erol reisle bota atlayıp Kri-Kri’ye gidip rakı masası kurup (bu arada gidiş ve dönüş seyirlerimizde tek yudum alkol alınmadı Avara’da) telsizle Bülent reise “Biz kafaları çekiyoruz! Sen de bizi çek!” demek fikri doğmuştu ancak Allah’la aramıza girer diye vazgeçtik :) . Gece boyunca seyir stabil bir şekilde devam etti. Bu arada kaybettiğimiz zamanların bize negatif geri dönüşü olacaktı elbet. Mersin marinadan avara olduktan 20 mil sonra telefon çekmediğinden Marine Traffic’te gözükmez olduk. Ben de eşime bizi oradan takip edebileceğini söylemiştim. Deniz kafaya takıp hiç uyumamış gece boyunca. Sabah 5:30 gibi irtibat kurabildim. İyi olduğumuzu merak etmemesini söyledim. Mücahit reisim de sağolsun hep yanımızdaymış gibi mesajlarını aldım. Hep takipteymiş bizi. Radardan kaybolunca o da mesaj atmış… Forumun şiarı herhalde… Burada birileri bizi gözetlemiyor! Bizleri sevdiği için evinde nöbet tutuyor. Eksik olmasın :)
Bir sonraki yazıda Karpaz marinaya giriş öncesi Deniz reisin Trenchkot ve güneş gözlüğü ile RIB üzerinde gelip Kri-Kri’yi yedeklemesini yazmaya kalemim el verdiğince çalışacağım. Şimdilik idare edin reisler. Yazın! Yazın diyorsunuz da yazarak anlattıklarım yaşadıklarıma ne kadar yaklaşıyor bilemiyorum. Keşke sizler de gelseydiniz :)
-
Bir o başlığı, bir bu başlığı okuyorum. Herkesin gözünden, kendi kaleminden okumak müthiş bir keyif. Hepinizin eline yüreğine sağlık.
Orada sizlerle birlikte olmayı ne kadar isterdim, tahmin bile edemezsiniz. Okurken bile büyük kocaman bir gülümseme oluyor yüzümde.
İyi ki böyle bir etkinlik yapılmış, iyi ki bu kadar insan bir araya gelmiş, iyi ki bu forum kurulmuş ve bu güzel insanları bir araya getirmiş.
Yahu, resmen oturduğum yerden acayip mutlu oldum. ;D
Hepinize teşekkürler.
-
Helal olsun Ersin reis, güzel bir gelenek başlattın. İnşallah nice seneler tekrar eder



Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Oğuzhan reis ,
Ersin reis ben dümen deyken öyle söylemişti beni mahcup etmemek adına. Çünkü ben ne zaman dümene geçsem kri kri rotadan sapiyordu. Bana da bir dümen tutamıyorsun diye söyleniyorlardi 😂😂 . Ben de inatla dümende sıkıntı var diyordum . Kissadan hisseye daha arıza ortaya tam çıkmamıştı.
SM-N910C cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Oğuzhan reis ,
Ersin reis ben dümen deyken öyle söylemişti beni mahcup etmemek adına. Çünkü ben ne zaman dümene geçsem kri kri rotadan sapiyordu. Bana da bir dümen tutamıyorsun diye söyleniyorlardi 
. Ben de inatla dümende sıkıntı var diyordum . Kissadan hisseye daha arıza ortaya tam çıkmamıştı.
SM-N910C cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
Serkan reisi dümenden kaldırıp kendim geçtim..
Bir ara Lazkiye'ye gidiyoruz sandım ama Serkan'ın bir günahı yokmuş tabii durduk yere günahını aldık...
SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
yok beee dümeni tutamadı o.. :) Şansına dümen arızası oldu da öyle kurtardı. Yoksa dalga geçip duracaktık dümen tutamıyorsun diye..
Sevgili Kaan inşallah seninle de seyir yapma imkanımız olur bir gün.. Nuri reisim ben bir şey yapmadım.. her ne yaptı isem kendim için yaptım.. :)
Bu arada ne hikmetse para toplama işi bana kaldı. Daha doğrusu ben buna mecbur kaldım. Aksi taktirde Bülent başta Adana restoranları ve servis aracı olmak üzere hesap ödemeye yeltenecekti. Zaten bir gün önce gelmişiz, ofise çökmüşüz Birde hesap ödetmek olmazdı.
Öyle olunca iş benim üstüme kaldı. Ben de her harcama sonrası gayet fütursuzca para topladım. Ancak her seferinde bir şeyler ters gitti. Mühendisliğimden utandım resmen. Hak geçmesin diye küsüratlı miktarlar bildirdim ancak toplarken yuvarlayarak topladım. Atıyorum 83 TL ise 85 topladım. Hatta bir ara Suat kaptan Mersin de dört beş defa para toplayınca dayanamayıp küsüratları sordu. Bu küsüratlara rağmen her para toplama aktivitesinde birilerinin parası eksik ya da fazla olduğundan hesap hep karıştı. Dip toplamda bu beceriksizliğim bana patladı.. Hani şu dolmuş şöförleri yok mu ? başka parasını veremeyen diye sorarlar.. Ben artık o kadarını yapamadım. Aradan birsi bana kitledi ama kim? :) gerçi şüphelendiğim birisi var.. :)
Bir dahakine tüm masraflar hesap edilip, ödemeyi baştan isteyeceğim.. Yelkenci takımından da para toplamak ne zormuş yahu :)
Bir ara arka arkaya dört beş defa para toplayınca millet bu Tahiti Ketch parası toplamaya başladı galiba diye homurdanmaya da başladı :)
Ancak bu Kayserililerden korkulur. Köstekçi reis sağolsun bizi hem yolcu etti hem karşıladı. Polis beklerken Erman bizlere Tantuni söyledi. Adam başı iki tane .. toplam otuz tantuni.. Ancak kaşla göz arasında birileri dörder beşer höpürdetti herhalde ki birçoğumuz ikinciyi hatta birinciyi bile yiyemedi. Bu arada sevgili Ahmet , hiç yiyemeyenler için kendi tantunisini vermek üzere seslendi. Cevap bizim Köstekçi'den geldi. Ben ikinciyi yemedim :)
Köstekçi Mersin de yaşıyor oysa.. Önde ben üzerine yürüdük adamcağızın.. Sen buralı değilmisin kardeşim sen hergün yersin niye zaten birinciyi yedin diye.. :) :)
anlat anlat bitmiyor yaşananlar ..
-
Ah kafam!
Ben de seviniyordum havada uçuşan taşları görünce gidemediğim için bana değmez diye. Yine de kurtulamadım. ?0-?
Ne bileyim; Ahmet reis'i duyunca hani kayıtlara geçsin 3-5 yiyen belli olsun diyeydi :-X arada böyle saflığım tutuyor işte. Bir daha denk gelirse söz tantuiler benden… :)
-
Takılıyorum Köstekçi .. afiyet şeker olsun.. :)
-
yok beee dümeni tutamadı o.. :) Şansına dümen arızası oldu da öyle kurtardı. Yoksa dalga geçip duracaktık dümen tutamıyorsun diye..
Sevgili Kaan inşallah seninle de seyir yapma imkanımız olur bir gün.. Nuri reisim ben bir şey yapmadım.. her ne yaptı isem kendim için yaptım.. :)
Bu arada ne hikmetse para toplama işi bana kaldı. Daha doğrusu ben buna mecbur kaldım. Aksi taktirde Bülent başta Adana restoranları ve servis aracı olmak üzere hesap ödemeye yeltenecekti. Zaten bir gün önce gelmişiz, ofise çökmüşüz Birde hesap ödetmek olmazdı.
Öyle olunca iş benim üstüme kaldı. Ben de her harcama sonrası gayet fütursuzca para topladım. Ancak her seferinde bir şeyler ters gitti. Mühendisliğimden utandım resmen. Hak geçmesin diye küsüratlı miktarlar bildirdim ancak toplarken yuvarlayarak topladım. Atıyorum 83 TL ise 85 topladım. Hatta bir ara Suat kaptan Mersin de dört beş defa para toplayınca dayanamayıp küsüratları sordu. Bu küsüratlara rağmen her para toplama aktivitesinde birilerinin parası eksik ya da fazla olduğundan hesap hep karıştı. Dip toplamda bu beceriksizliğim bana patladı.. Hani şu dolmuş şöförleri yok mu ? başka parasını veremeyen diye sorarlar.. Ben artık o kadarını yapamadım. Aradan birsi bana kitledi ama kim? :) gerçi şüphelendiğim birisi var.. :)
Bir dahakine tüm masraflar hesap edilip, ödemeyi baştan isteyeceğim.. Yelkenci takımından da para toplamak ne zormuş yahu :)
Bir ara arka arkaya dört beş defa para toplayınca millet bu Tahiti Ketch parası toplamaya başladı galiba diye homurdanmaya da başladı :)
Ancak bu Kayserililerden korkulur. Köstekçi reis sağolsun bizi hem yolcu etti hem karşıladı. Polis beklerken Erman bizlere Tantuni söyledi. Adam başı iki tane .. toplam otuz tantuni.. Ancak kaşla göz arasında birileri dörder beşer höpürdetti herhalde ki birçoğumuz ikinciyi hatta birinciyi bile yiyemedi. Bu arada sevgili Ahmet , hiç yiyemeyenler için kendi tantunisini vermek üzere seslendi. Cevap bizim Köstekçi'den geldi. Ben ikinciyi yemedim :)
Köstekçi Mersin de yaşıyor oysa.. Önde ben üzerine yürüdük adamcağızın.. Sen buralı değilmisin kardeşim sen hergün yersin niye zaten birinciyi yedin diye.. :) :)
anlat anlat bitmiyor yaşananlar ..

Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi