Heyamola Hey
Havuzluk => Genel => Konuyu başlatan: Tan Kaan Özkan - 11 Kasım 2017, 11:46:21
-
Diye sık sık soruyoruz ya hani, sonrada hayat şartları, iş, çocuklar, marina ücretleri vs, diye çoğaltıyoruz.
Neyse, bir face grubunda sorulan basit bir soru. Ancak soru, bizde ki gibi "yaşayan var mı?" diye değil. Zaten çok var da, ne zamandır, hangi boy diye sorulması.
Cevaplar, özendirici ;
(https://i.hizliresim.com/rJNYm3.jpg) (https://hizliresim.com/rJNYm3)
(https://i.hizliresim.com/7y12VN.jpg) (https://hizliresim.com/7y12VN)
(https://i.hizliresim.com/POavYO.jpg) (https://hizliresim.com/POavYO)
(https://i.hizliresim.com/g9Yj4O.jpg) (https://hizliresim.com/g9Yj4O)
(https://i.hizliresim.com/9Drv9N.jpg) (https://hizliresim.com/9Drv9N)
(https://i.hizliresim.com/qJN9md.jpg) (https://hizliresim.com/qJN9md)
diye gidiyor.
Küçük teknelerin çokluğu dikkat çekici.
En önemlisi ise, ciddi bir oranda, emekliliği beklemeden, genç yaşta teknede yaşamı seçmiş olanların çokluğu.
Acaba biz de toplamda kaç kişi vardır, teknede 12 ay sürekli yaşayan ve hiç olmazsa 9 ay aralıksız teknesinde kalabilen.
-
Bu face gurubunda küçük teknede yaşayan gençler herhalde evde kalmaktan daha ekonomik buldukları için teknede kalmayı tercih ediyor olabilirler..tabii deniz sevgilerine ilave olarak....
-
Yalnız olsam teknemde yaşardım...Tabi bu "keşke"lik ya da kesinlikle istediğim veya hayalini kurduğum bir durum da değil ama buna neredeyse eminim; yalnız olsam teknemde yaşardım..
SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Tan Kaan Reisim çok güzel bir başlık açmışınız.
Teknesinde 12 ay yaşayan Haldun Sevel ağbi ile,Teknede Yaşamak üzerine bir proğram da sözleştik. Sorularımı hazırlıyorum,umarım burada yazan çizenlerden Haldun ağbiye sorulmak üzere bir kaç soru araklıya bilirim:)
-
Bende bekar olsam teknede yaşardım. Erman reis ile aynı mantığı güdüyoruz .

Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
-
Bu face gurubunda küçük teknede yaşayan gençler herhalde evde kalmaktan daha ekonomik buldukları için teknede kalmayı tercih ediyor olabilirler..tabii deniz sevgilerine ilave olarak....
Doğrudur.
Bazı ülkelerde karada yaşam çok pahalı olduğu için tekneyi tercih edenler var.
Bazı yerlerde giderler aynı hatta daha az olduğu için marinalarda yaşamlarını sürdürenler de var. Site de oturuyormuş gibi, marina mahalleleri var.
Liveabord gittikçe çoğalan bir yaşam stili halini almaya başlıyor.
Yine bir çok ülkede denize ilgisi olmayan ama doğa'da olmak isteyenler, offgrid life dedikleri, şehir ve sistem dışına kaçış başladı. O kadar çoğaldı ki, Amerikada bazı eyaletlerde problem çıkmaya başladı, kolluk kuvvetleri zorluk çıkartıyor.
Bir de bekarlık bahane değil aslında. Ufacık, birden fazla çocukla teknelerinde yaşayanlar, okul çağında ki çocuklarla dünya turuna çıkıp, uzaktan eğitim sistemini kullananlar, uzmanlar bu çocukların çok şanslı olduklarını düşünüyorlar. Ufak yaşta, bir çok ülke, değişik kültürler, 2 den fazla yabancı dil öğrenme şansı, özgüven, yeteneklerinin gelişmesi vs.
İş deseniz, çoğunluk deniz kenarında bir şehirde oturuyor.
Bence, bizler kendimize bahaneler uyduruyor ve bunlara inanıyoruz.
Ha diyorsanız ki, yengeler izin vermiyor, ona bir şey diyemem ;D
-
Bu face gurubunda küçük teknede yaşayan gençler herhalde evde kalmaktan daha ekonomik buldukları için teknede kalmayı tercih ediyor olabilirler..tabii deniz sevgilerine ilave olarak....
Doğrudur.
Bazı ülkelerde karada yaşam çok pahalı olduğu için tekneyi tercih edenler var.
Bazı yerlerde giderler aynı hatta daha az olduğu için marinalarda yaşamlarını sürdürenler de var. Site de oturuyormuş gibi, marina mahalleleri var.
Liveabord gittikçe çoğalan bir yaşam stili halini almaya başlıyor.
Yine bir çok ülkede denize ilgisi olmayan ama doğa'da olmak isteyenler, offgrid life dedikleri, şehir ve sistem dışına kaçış başladı. O kadar çoğaldı ki, Amerikada bazı eyaletlerde problem çıkmaya başladı, kolluk kuvvetleri zorluk çıkartıyor.
Bir de bekarlık bahane değil aslında. Ufacık, birden fazla çocukla teknelerinde yaşayanlar, okul çağında ki çocuklarla dünya turuna çıkıp, uzaktan eğitim sistemini kullananlar, uzmanlar bu çocukların çok şanslı olduklarını düşünüyorlar. Ufak yaşta, bir çok ülke, değişik kültürler, 2 den fazla yabancı dil öğrenme şansı, özgüven, yeteneklerinin gelişmesi vs.
İş deseniz, çoğunluk deniz kenarında bir şehirde oturuyor.
Bence, bizler kendimize bahaneler uyduruyor ve bunlara inanıyoruz.
Ha diyorsanız ki, yengeler izin vermiyor, ona bir şey diyemem ;D
İzin demeyelim de tercih etmiyorlar diyelim. Sonuçta beraber yaşıyoruz ;)
SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Doğru.
Zaten bende kel değil saç özürlüyüm. :P
-
Doğru.
Zaten bende kel değil saç özürlüyüm. 


SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Şehirli, iyi eğitim almış, beyaz yakalı bir Türk kadını 24 ile 28 derecede yaşar. :) Alt limitin altı onlar için kutup soğuğu, üstü de çöl sıcağıdır.
Akşam saatleri idi. Geçenlerde çok sosyalleşmeyen bir komşum baktım sitede yürüyor. Hayırdır diye kafeye çay içmeye çağırdım. Hava normal, bir tişört ve üzerine bir polar ya da hırka ile rahat rahat oturulabiliyor. Adamcağıza evde afaganlar basmış. Karısı çok soğuk diye kombiyi köklemiş. :)
Bana gelince.. Teknede yaşamazdım.. tekne benim için bir araç.. Evet çok sevdiğim bir araç. Çoğu kez yanlız seyir yaptığımdan sıkılmıyormusun diye sorarlar.
iki yanıtı var bu sorunun. Birincisi , Tayo Mar da 15 knot sonrası sıkılmak diye bir durum söz konusu olamaz. Adrenalin olur. :)
bir diğeri ise yalnız seyir zevkli ancak varılan noktada değişik insanlar ile tanışmanın , konuşmanın keyfi başka.
Tekne bağlıyken marinada oturmak, hele teknede yapacak iş yoksa bana çok sıkıcı geliyor..
Hem evimi seviyorum ben ya..niye teknede yaşıyayım ki..
-
Tan biladerim,
Benden küçük ve profil bilgilerini okuduktan sonra kendime yakın hissettiğim için Biraderim değil biladerim(kendimce daha da yakın ve sevgili kardeşim anlamında). ;)
Teknem Far Out'u almam ve onunla beraberliğime dair geko da epey yazmıştım,ama affınıza sığınarak bazı tekrarlar yapacağım.
Far out epeyce bir bakımsız idi aldığımda ve hala da yenilemelerim ve bakımlar devam eder durur.
Teknem de özellikle İlk torun öncesi,Martı marinada yılda nerede ise 11 aydan fazla zaman geçirirdik.Önceleri haftada 4 gece 3 gün kalırdık.Eşim emekli olduktan sonra özel bir tohum firmasında çalışıyordu ve cuma akşam üzeri işten alır İzmir'den Martı marinaya yola çıkardık.Pazartesi sabah erkenden İzmir'e dönerdik.Aldığı parayı nerede ise benzine verirdik.
Ne mi yapardık Marinada;huzurlu bir ortamda denize negatif evimizde şehrin hengamesinden uzak yaşardık.Önceleri sık sık tüp bittiği için tekneme 220 hat çektim ve elektrikli ocak ve elektrikli fırına geçtim.Yeme alışkınlığımız İngilizlere benzemediği için küçük bir tencere ebatındaki lavabo ve evye büyüdü,Buzdolabı üstten kapaklıya dönüştü.Tam marullar yeşillikler yıkanırken biten su nedeni ile tekneye şehir suyu tesisatı çekildi ve lavabo altındaki 3 yollu vana ile depoda su bitti derdi sonlandı.Kokpit kışın oturulabilir hale getirildi ve kışın güneşli havalarda çıplak oturulur hale getirildi.Bu denize negatif evde eşim 2.kez emekli olunca sürekli kalıyor ve sadece bayramlarda ve özel günlerde İzmir'e geliyordum.2 yıl böyle sürdü. :)
Yılbaşı nedeni ile İzmir'e geldiğimizde kızım torun geliyor deyince eşim geri tekneye dönmedi.
Yazın Torun olunca ben de uzun süre gelmedim ve denize negatif evin avantajını kullanarak evi(far out'u) Teos marinaya getirdim.Hafta sonları özellikle yazın uyumak için 10 numara bir yer.Ama kışın önce zatüre sonra her yıl uzun süren gripler bize 60 dan sonra saz çalınmayacağını
hatırlattı.
Cumartesi günü Far Out'a uğradım motoru bir müddet çalıştırdım ve temizlediğimiz teknemizde biraz oturduktan sonra,akşam üşümeyi göze alamadığımız için.Mordoğan'daki yazlığa geçtik.Manzara 10 numara ama kışlık gibi olmuyor.Klima sabaha kadar çalıştı ve ev sıcacıktı ama küçük toruşun ateşi varmış.Tadımız kaçtı. :'(
Tekne de yazlık da araç,amaç çocuklar ile birlikte olmak dedik ve İzmir'e döndük.
Dedenin de teknede ne kadar yaşanır hikayesi böyle. ???
Teknede yapılacak iş varsa koşarım ama çıkıp yelken yapmak tek başıma çaksalar uymaz. ;D
-
Teşekkür ederim Dedecim,
Bir çoğumuzun dileğini yaşamış, bir çokta anılar, dostluklar biriktirmişsiniz. Ne güzel bir şey.
Diğer yandan,
Bu bizim insanımızın hamurunda var sanırım. Çocuklar, torunlar denilince akan sular duruyor.
Aynı hayali paylaşmasa da orta yolu bulamayan eşler çoğunlukta, ki bu çok zor bir durum.
Belki biraz duygusuz geliyor bize ama herkes kendi hayatını/hayalini yaşamalı diye düşünürüm hep. Emin olmamakla birlikte sanırım hayata bir kere geliyoruz, onu da bir başkası uğruna feda etmeli mi? bilemiyorum.
-
Ersinim kadınlarla ne alıp veremediğin var bilemiyorum; öyle bir anlatıyorsun ki, bilmeyen, şehirli ve beyaz yakalı Türk erkeklerinin hafta sonları dağa bayıra çıktıklarını, yağmur soğuk demeden yelken açtıklarını, kar altında kamp ateşi başında arya söylemeden yapmadan duramadıklarını, ateşli içkiler içip karda yuvarlandıklarını, bunu yapamayanların üzerlerindeki kent baskısını atmak için kendilerini kaya tırmanışına vurduklarını, ama işte pek narin şehirli ve beyaz yakalı kadınların buna ayak uyduramadıklarını sanacak.
Benim bildiğim pek çok beyaz yakalı Türk erkekleri, Kanyon alışveriş merkezinde ortası kanlı bonfilesini yerken dünya ekonomisi, ortadoğu sorunları, avro- dolar dengesi, Fransız öpücüğü, futbol, alt kattaki sekreterin poposu üzerine bilimsel sohbetler yapıp ardından eve gider ve karılarını döver. Bakınız; Bakanlıklar dahil pek çok istatistikler. Senin örneklediğin gibi pek çok kadın var ama inan bana etrafımızda gördüğün saygıdeğer istisnalar dışında Türk erkeği dediğin işte bu öküz!
Bunca zamandır denizde gördüğüm pek çok kadın ise, senin tanımlamaların tamı tamına tersine aylarca denizde kalıp bir de teknede mantı, kısır yapıp üstüne torun bile bakıyorlar. Dede'nin anlattığı örnek yeterince kuvvetli.Onlar öznel nedenlerle toruna torbaya artık evde bakacağız demişler. Umuyorum ben de 60'ını geçip öyle bir durumla karşılaşıp bir tercih yapmak durumuna gelene kadar denizde uzun süre kalabilirim.
Bu arada İzmirliyim , kadına en çok değer verilen yerdenim deme, 2016 itibariyle Memleket genelinde kadın cinayetinde 2. sırada geliyor İzmir. Hemen peşinizden geliyoruz Adana olarak, geçeriz herhalde yakında. :)
-
Ersinim kadınlarla ne alıp veremediğin var bilemiyorum; öyle bir anlatıyorsun ki, bilmeyen, şehirli ve beyaz yakalı Türk erkeklerinin hafta sonları dağa bayıra çıktıklarını, yağmur soğuk demeden yelken açtıklarını, kar altında kamp ateşi başında arya söylemeden yapmadan duramadıklarını, ateşli içkiler içip karda yuvarlandıklarını, bunu yapamayanların üzerlerindeki kent baskısını atmak için kendilerini kaya tırmanışına vurduklarını, ama işte pek narin şehirli ve beyaz yakalı kadınların buna ayak uyduramadıklarını sanacak.
Benim bildiğim pek çok beyaz yakalı Türk erkekleri, Kanyon alışveriş merkezinde ortası kanlı bonfilesini yerken dünya ekonomisi, ortadoğu sorunları, avro- dolar dengesi, Fransız öpücüğü, futbol, alt kattaki sekreterin poposu üzerine bilimsel sohbetler yapıp ardından eve gider ve karılarını döver. Bakınız; Bakanlıklar dahil pek çok istatistikler. Senin örneklediğin gibi pek çok kadın var ama inan bana etrafımızda gördüğün saygıdeğer istisnalar dışında Türk erkeği dediğin işte bu öküz!
Bunca zamandır denizde gördüğüm pek çok kadın ise, senin tanımlamaların tamı tamına tersine aylarca denizde kalıp bir de teknede mantı, kısır yapıp üstüne torun bile bakıyorlar. Dede'nin anlattığı örnek yeterince kuvvetli.Onlar öznel nedenlerle toruna torbaya artık evde bakacağız demişler. Umuyorum ben de 60'ını geçip öyle bir durumla karşılaşıp bir tercih yapmak durumuna gelene kadar denizde uzun süre kalabilirim.
Bu arada İzmirliyim , kadına en çok değer verilen yerdenim deme, 2016 itibariyle Memleket genelinde kadın cinayetinde 2. sırada geliyor İzmir. Hemen peşinizden geliyoruz Adana olarak, geçeriz herhalde yakında. :)
:) :)xx
-
Güldüm gece yarısı.
Yakası ne renk bilmem ama.Yelkene çıkalım dediğim birçok arkadaşım açılmayalım mangal yapalım karşı teklifiyle geliyorlardı.Bu teklifile karşılaşmamak için kimseyi çağırmıyorum artık.
-
Bülent, ciddiyim çok tehlikelisin.. Şu yazdığım yazıdan nasıl da beni kadın düşmanı yapıverdin.. Bu tür tartışmalara çok güzel bir örnek.. madde madde üzerinden gideceğim..
Ancak önce bir düzeltme.. Ben Karşıyakalıyım..
Efendim daha lisede filanım her halde.. O zamanlar işte kibar olmaya çalışıyoruz. Bir kız arkadaşım ile sinemaya gidecektik. O zaman Bostanlı - Karşıyaka arası taksi dolmuşlar var. Neyse bir dolmuş durdu önümüzde.. Ben hemen hamle edip, jest olsun diye kız arkadaşıma arabanın kapısını açtım. Kız arkadaşımın fırlattığı o kötü bakışı hiç unutmam. ' benim elim yok mu ? ben açarım ! ' diye fırça attıydı.. O zamandan becerememişimdir bu kibar olma işlerini. Hep yüzüme gözüme bulaştırırdım.
İzmir de kadınlar böyledir.. Ya da böyleydi en azından..
Şİmdi bu ülkede ülkemiz kadınlarını eleştirmeyecekmiyiz? KAdın oldukları için onların eleştirilmeme hakları mı var? Bak beyaz yakalı erkekleri yerin dibine batırmışsın mesela?
Bana göre sırf kadın oldukları için eleştiri yapılmaması her halde kadınlara yapılan en büyük haksızlık bu ülkede.
Kadın cinayetleri konusuna gelince. Yine kimse kusura bakmasın.. Bu töre cinayetleri daha çok doğu kökenli..
Bu kadın cinayetlerini lanetliyorum bu arada. Sırf bu yüzden idam geri gelsin diye düşünebilirim mesela. NAmus yüzünden kadın öldüren , kadını kendi malı gören, namusu gören zihniyeti direk , sorgusuz sualsiz asmak lazım bu memlekette.
hani eskiden derlerdi ya sallandıracaksın şöyle onar onar bak bakalım bir daha yapıyorlarmı..
Bildiğim, namus cinayeti diye bir de indirim alıyorlar mahkemelerde..
Gelelim mükemmel çarpıtmalara.. Kocası ile yelken yapan, beraber denizden keyif alan kadınlar eleştirilmiyor ki benim yazımda. Tam tersine böyle olmayan kadınlar eleştiriliyor. Ama sen öyle güzel yazmışsın ki sanki ben onları eleştiriyorum gibi anlıyor sayende herkes. :)
Mükemmel çarpıtma asıl şurada. Bir görüşün yanlış olduğu, karşı sürülen görüş ile çürütülür. Ancak senin yazında benim yazdığım görüş üzerine tek bir yorum yok! Kadın düşmanı yaftasını yapıştırıveriyorsun hemen.
Çoğu Türk kadını dünya ortalamasının üzerinde üşüyor bana göre.. Her kadın böyle değil elbet.. O yüzden beyaz yakalı kadın dedim ki yanlış anlaşılmasın.
Bir diğer mükemmel çarpıtma örneği ise eleştirilen özneyi değiştirmek.. Ben beyaz yakalı, şehirli Türk kadını ile ilgili bir eleştiri getiriyorum ama sen bu eleştiriye yanıt verecek yerde beyaz yakalı erkeklerin öküzlüğünü anlatıp, özneyi değiştiriyorsun.
Aslında gizliden gizliye dediğimi kabullenmiş oluyorsun. Beyaz yakalı erkek daha kötüdür diyerek. Oysa kötü örnek örnek değildir. Di mi ama?
Özetleyeyim bir..
1 Eleştiri getirilen beyaz yakalı kadın , eşi ile denizde gezen kadın değil. Oysa sen sanki bu kadınları eleştiriyorum diye çarpıtıyorsun.
2 Eleştiri getirilen beyaz yakalı kadın, yani beyaz yakalı öküzler değil. O ayrı bir tartışma konusu . bu yazının konusu değil.
3 eleştiri getirilen fikir ile ilgili tek bir yorum yok. Beyaz yakalı kadın üşümez çünkü şundan şundan dolayı diye bir fikrin yok mesela.
4 Son paragrafta da ilk cümlenin üzerine iyice zımbalıyorsun Zaten İZmirde en çok kadın cinayeti işleniyor diye. Yani demek istiyorsun ki Sen de İzmirlisin demek sen de kadın düşmanısın..! bir de Günah çıkartır gibi Adana nın ikinci olduğunu söylüyorsun. Adana erkeğinin maçoluğu malum.. Yani demek istiyorsun ki biz Adanalılar bile siz izmirliler kadar değiliz!
dedim ya çok tehlikelisin.. :)
-
Zevkle yanıtlıyorum; - Hır çıkmazsa saymam-
1) Daha önce benzer yazına benzer yanıtı verdiğimde, ben İzmirliyim ona göre, demiştin. O nedenle ön alarak dedim ki, yok öyle İzmirli mizmirli, bu memleket meselesi.
2) Yalnızca şu yaklaşımın zaten aramızdaki farkı ortaya koyuyor; " ben kocasıyla birlikte yelken yapan...." Bu, sen ne niyetle söylersen söyle, doğrudan şunu getiriyor; birincil erkek, ikincil kadın. Hayır, öyle değil diyorum ben de. Yüzyılların mirasının(Tüm dünya için) olumsuz etkisini çek al bakalım, bu laf naasıl havada kalır. Ben, kocası yerinden tepremeyen ama "kak herif hele gidek" diyen bir sürü örneği biliyorum. Ama daha çok, bu işe birlikte gönül veren çift tanıyorum. Tetikleyici daha çok erkek midir? Evet bu mümkün.
3) Çoğu Türk kadının dünya ortalamasının üstünde üşüdüğünü ne biliyoruz? Benzer iklim koşullarında yaşamış toplumlarla mı karşılaştırdık? Eğer bu izlenim doğruysa, hiç kuşkun olmasın, Çoğu Türk erkeği de aynıdır, dünya ortalamasının üzerinde üşür. Ha dersin ki, Türk erkeği dünya ortalamasının üstünde kıllıdır, o nedenle az üşür, onu bilemem.
4) Bilgi olsun diye söyleyeyim; Töre cinayetleri sayısında belirgin bir azalma var. Ama kadına yönelik şiddet katlanarak artıyor.
5) Cinayetleri bir kenara koy, şiddet-dövme-cinsel taciz- hakaret gittikçe, katlanarak, önlenemez biçimde artıyor.Bu hızla gidersek Hindistan'ı geçeceğiz.
6) Benim senin yazılarında karşı çıktığım, büyük genellemelere girişmen.
7) Kadınlar yüzünden tekne kıçları büyüdü mü? Muhakkak ki önemli bir etken. Ama senin çoğu yerde doğru olarak tespit ettiğin gibi, eğer marinada bu kadar çok tekne olup, bu kadar azı denize çıkıyorsa ve bu teknelerde kadından çok erkekler tüneyip viski yudumluyorsa, tekne kıçının büyümesinde asıl etken, sermaye sahibi olan erkektir diye düşünüyorum.
Hem ben gıcığım. :)
4)
-
Zevkle yanıtlıyorum; - Hır çıkmazsa saymam-
3) Çoğu Türk kadının dünya ortalamasının üstünde üşüdüğünü ne biliyoruz? Benzer iklim koşullarında yaşamış toplumlarla mı karşılaştırdık? Eğer bu izlenim doğruysa, hiç kuşkun olmasın, Çoğu Türk erkeği de aynıdır, dünya ortalamasının üzerinde üşür. Ha dersin ki, Türk erkeği dünya ortalamasının üstünde kıllıdır, o nedenle az üşür, onu bilemem.
Ortalama bir Türk, ortalama bir dünyalıdan daha fazla üşür bence.
Ortalama bir Türk bebeği; "aman üşütmesin, aman ceryan yapar, aman terli iken soğuk su içilmez, aman buzlu su içme üşütürsün, aman kışın dondurma yenmez" gibi gayet milli(!) ritüellerle büyütüldüğü ve "zengin ile sıcaktan zarar gelmez" gibi veciz atasözleri olduğu içindir ki, ortalama bir dünyalıdan daha fazla üşür.
-
Zevkle yanıtlıyorum; - Hır çıkmazsa saymam-
1) Daha önce benzer yazına benzer yanıtı verdiğimde, ben İzmirliyim ona göre, demiştin. O nedenle ön alarak dedim ki, yok öyle İzmirli mizmirli, bu memleket meselesi.
Ben İzmir'li olmayı seçmiş bir Türkiye'liyim,yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyım.İzmir Türkiyenin aydınlık yüzü idi ama son zamanlarda maalesef İzmir de Türkiye'nin kötü gidişinden payını alıyor ve görünüm durağandan A- ye gidiyor.
2) Yalnızca şu yaklaşımın zaten aramızdaki farkı ortaya koyuyor; " ben kocasıyla birlikte yelken yapan...." Bu, sen ne niyetle söylersen söyle, doğrudan şunu getiriyor; birincil erkek, ikincil kadın. Hayır, öyle değil diyorum ben de. Yüzyılların mirasının(Tüm dünya için) olumsuz etkisini çek al bakalım, bu laf naasıl havada kalır. Ben, kocası yerinden tepremeyen ama "kak herif hele gidek" diyen bir sürü örneği biliyorum. Ama daha çok, bu işe birlikte gönül veren çift tanıyorum. Tetikleyici daha çok erkek midir? Evet bu mümkün.
Maalesef çok yazarken lokum yazacakken .okum yazılıyor bazen.Ne demek kocası ile yelken yapmak.Kadınlar neden doluşup teknelere denizlere çıkmıyor da sap sapa denize çıkmak bu kadar yaygın.Marina girişinde olduğum için sürekli gözlemlediğim bir durum.
3) Çoğu Türk kadının dünya ortalamasının üstünde üşüdüğünü ne biliyoruz? Benzer iklim koşullarında yaşamış toplumlarla mı karşılaştırdık? Eğer bu izlenim doğruysa, hiç kuşkun olmasın, Çoğu Türk erkeği de aynıdır, dünya ortalamasının üzerinde üşür. Ha dersin ki, Türk erkeği dünya ortalamasının üstünde kıllıdır, o nedenle az üşür, onu bilemem.
Ben oldum olası üşürüm Dr. bey acaba benim neyim var?
4) Bilgi olsun diye söyleyeyim; Töre cinayetleri sayısında belirgin bir azalma var. Ama kadına yönelik şiddet katlanarak artıyor.
Kadına kalkan eller kırılsın.
5) Cinayetleri bir kenara koy, şiddet-dövme-cinsel taciz- hakaret gittikçe, katlanarak, önlenemez biçimde artıyor.Bu hızla gidersek Hindistan'ı geçeceğiz.
Sadece kadına karşı değil ki,kindar bir gençlikten ne beklersin.Çocukken bademlenenler büyüdüklerinde kadın, erkek,çoluk çocuk,gazi,özürlü demiyor.Şerefsiz ve karaktersiz bir nesil yetiştiriliyor.
6) Benim senin yazılarında karşı çıktığım, büyük genellemelere girişmen.
Bu konudaki saptamana katılıyorum.Çokca da demogoji yapıyor tezleri doğru görüntüsü vermek için ve aralara serpiştiriyor ama yemiyenler çoğunlukta.
7) Kadınlar yüzünden tekne kıçları büyüdü mü? Muhakkak ki önemli bir etken. Ama senin çoğu yerde doğru olarak tespit ettiğin gibi, eğer marinada bu kadar çok tekne olup, bu kadar azı denize çıkıyorsa ve bu teknelerde kadından çok erkekler tüneyip viski yudumluyorsa, tekne kıçının büyümesinde asıl etken, sermaye sahibi olan erkektir diye düşünüyorum.
Vallahi benim teknemim göbeği geniş(sentral kokpit ve 10 metre tekne boyunde 3.5 metre göbek var)ama sermeyeyi karı koca birlikte çalışarak yaptık.
Hem ben gıcığım. :)
Ben se gıcığın ibadullahıyım.
Böke'den korktuğum için kanatlarının altından salvo atışı yapabildim. ;D
4)
-
.... bilmeyen, şehirli ve beyaz yakalı Türk erkeklerinin hafta sonları dağa bayıra çıktıklarını, yağmur soğuk demeden yelken açtıklarını, kar altında kamp ateşi başında arya söylemeden yapmadan duramadıklarını, ateşli içkiler içip karda yuvarlandıklarını, bunu yapamayanların üzerlerindeki kent baskısını atmak için kendilerini kaya tırmanışına vurduklarını,...
Bunlara bayıldım lakin bir yandan da "n'oluyo len" dedim. ;D çünkü, <arya kısmı hariç> tanıma, her biri için söyleyebilirim ki, uyuyorum gibi geldi 8)
Şimdi bu, iyi bir şey mi, yoksa kötü bir şey mi ? ;D
-
.... bilmeyen, şehirli ve beyaz yakalı Türk erkeklerinin hafta sonları dağa bayıra çıktıklarını, yağmur soğuk demeden yelken açtıklarını, kar altında kamp ateşi başında arya söylemeden yapmadan duramadıklarını, ateşli içkiler içip karda yuvarlandıklarını, bunu yapamayanların üzerlerindeki kent baskısını atmak için kendilerini kaya tırmanışına vurduklarını,...
Bunlara bayıldım lakin bir yandan da "n'oluyo len" dedim. ;D çünkü, <arya kısmı hariç> tanıma, her biri için söyleyebilirim ki, uyuyorum gibi geldi 8)
Şimdi bu, iyi bir şey mi, yoksa kötü bir şey mi ? ;D
Bütün bunlara ilaveten; arya söylemiyor, yada dağda bayırda kendi başına uzun uzun bağırmıyorsan olmaz abi.
-
.... bilmeyen, şehirli ve beyaz yakalı Türk erkeklerinin hafta sonları dağa bayıra çıktıklarını, yağmur soğuk demeden yelken açtıklarını, kar altında kamp ateşi başında arya söylemeden yapmadan duramadıklarını, ateşli içkiler içip karda yuvarlandıklarını, bunu yapamayanların üzerlerindeki kent baskısını atmak için kendilerini kaya tırmanışına vurduklarını,...
Bunlara bayıldım lakin bir yandan da "n'oluyo len" dedim. ;D çünkü, <arya kısmı hariç> tanıma, her biri için söyleyebilirim ki, uyuyorum gibi geldi 8)
Şimdi bu, iyi bir şey mi, yoksa kötü bir şey mi ? ;D
Bütün bunlara ilaveten; arya söylemiyor, yada dağda bayırda kendi başına uzun uzun bağırmıyorsan olmaz abi.
Arya söylemem (çünkü, bir kaç bilindik söz haricinde ezberimde hiç yok) ama yalnızsam eğer, nasılsa kimse duymuyor diye türkü söylerim, içimden geldiği gibi bağırırım, Tanrıyla monolog kurarım yüksek sesle.
İnsanı bunlardan daha fazla rahatlatan ne olabilir ki zaten.
-
Konu teknede yaşamak ya. Ben teknede yaşarım. Hatta ölmez, elimiz ayağımız tutar vaziyette kalırsak, bunu planladık bile. Çocukların kendini toparlayıp ayak altından çekilmesini takiben, Utku Dede de olduğu gibi tekrar hayatımıza girecekleri zamana kadar arada kalan sürede teknede yaşamayı planlıyoruz. Onun haricindeki tüm planlar hikaye.Yani öyle emeklilik beklemek falan değil dediğim. Zaten emeklilikten sonra bir çoğumuzda bu kayıkları sevk ve idare edebilecek enerji, güç kuvvet kalmayabilir. Bir kısmımız imamın kayığına binmiş yada hastalıklarla mücadele ediyor olabilir. Bu yüzden hayali bile güzel.
-
Nasipse, yaşarım ve yaşayacağım.
Yelkenli kayığım, imamın kayığı olana kadar da evim olmasını istiyorum. Gönlümden hep bir yere bağlı kalmaksızın, denizlerde dolaşmak ve yeni yerlere ulaşmak geçiyor. Düşüncesi bile içimi ısıtıp yüzümü gülümsetiyor.
Bir de ben palmiyeleri çok severim. Tek başıma seyahatlere çıkma yaşıma geldiğimde, eski Topkapı garı'na gider ve hangi otobüsün üzerinde palmiye resmi varsa ona bilet alırdım. Nereye gittiğinin hiç önemi olmazdı.
Bu yüzden, yaşadığım, tekne-evimi palmiyelerin altına bağlamayı çok istiyorum.
-
Tekne hayatını ve havuzluk keyiflerini çok sevdiğim halde,..teknede yaşayamam..düşünmüyorum.
-
Tek başıma seyahatlere çıkma yaşıma geldiğimde, eski Topkapı garı'na gider ve hangi otobüsün üzerinde palmiye resmi varsa ona bilet alırdım. Nereye gittiğinin hiç önemi olmazdı.
Bu yüzden, yaşadığım, tekne-evimi palmiyelerin altına bağlamayı çok istiyorum.
Şİmdi aramızdan göçüp gitmiş bir ağabeyim, bu dediğini eşiyle kavga ettiğinde yapardı. Havaaalına gider, ilk uçağa bilet alır, gittiği yerde birşeyler yer içer dönerdi.
Bir de hayli varlıklı fanatik fenerli bir ağabeyimiz, Galatasaray-Fenerbahçe maçlarında tam maç saatine denk gelecek şekilde yurt dışı dahil ne bulursa gidiş dönüş bilet alır, döndüğünde skora bakar.
-
Tek başıma seyahatlere çıkma yaşıma geldiğimde, eski Topkapı garı'na gider ve hangi otobüsün üzerinde palmiye resmi varsa ona bilet alırdım. Nereye gittiğinin hiç önemi olmazdı.
Bu yüzden, yaşadığım, tekne-evimi palmiyelerin altına bağlamayı çok istiyorum.
Şİmdi aramızdan göçüp gitmiş bir ağabeyim, bu dediğini eşiyle kavga ettiğinde yapardı. Havaaalına gider, ilk uçağa bilet alır, gittiği yerde birşeyler yer içer dönerdi.
Bir de hayli varlıklı fanatik fenerli bir ağabeyimiz, Galatasaray-Fenerbahçe maçlarında tam maç saatine denk gelecek şekilde yurt dışı dahil ne bulursa gidiş dönüş bilet alır, döndüğünde skora bakar.
Bana onlar kaçıyormuş gibi geldi. ;D
Palmiyeyi, daha çocukluğumda, özgürlük ve huzur olarak yerleştirmişim düşüncelerime. Gerçekten de bu hissi veriyor bana.
Palmiye, beyaz kumsal, İspanyol ezgileri, rom/sarı tekila ve bunları deniz üzerinde teknemde yaşamak. Bir araya geldiğinde kendi cennet versiyonlarımdan birini tarif ediyormuşum gibi geliyor.
-
"Kaçıyor" üzerine de konuşmak lazım.
-
"Kaçıyor" üzerine de konuşmak lazım.
Olaya göre anlamlandırılabilir.
Belki de biraz, kaçmak ve kaçınmayı bir tutuyoruzdur.
* Yüzleşmekten korkulan olayların, gerçekleşmesinden endişe edilmesi sonucu kaçmak
* Olayı soğutmak için kaçmak
* Olayın heyecanından kaçmak
* Sadece uzaklaşmak için kaçmak
* Doğrunun, kırıcı olacağı düşüncesiyle, söylemden kaçmak
* Kendinden kaçma(k)ya çalışmak
* Korkulan bir şeyden kaçmak
* Suç'tan kaçmak
* Suç'lu olduğu için yakalanmaktan kaçmak
* ......
Bir de çorap kaçması var ki konuyla alakasız ;D
-
Şehirde çorabı kaçmış halde dolaşamayacağınız için şehirden kaçmak isteyebilirsiniz. :)
-
Bir de Ersin'e çift dalmayı özlemişim :)
-
Şehirde çorabı kaçmış halde dolaşamayacağınız için şehirden kaçmak isteyebilirsiniz. :)
Bu çok güzeldi :) , 6 ay hiç eve girmeden işten tekneye tekneden iş gitmişliğim vardı. Pazartesi günü elbiseleri kuru temizlemeye verirdim akşam alıp tekneye geçerdim. Teknede bulaşık makinası ve televizyon hariç herşeyim vardı cidden çok keyifliyidi. Evime döndüğüm zaman garip bir duyguya büründüm duvarlar üstüme üstüme geldi içim daraldı tabi zamanla insan tekrar alışıyor, ileride tekrar şartlarım oluştuğunda muhakkak teknede yaşarım.
-
Safları dolduralım. :)
https://www.cruisingworld.com/how-to/living-aboard
-
Oooo burada çarşı karışmış.Dur biraz da ben karıştırayım.
Teknede yaşanır mı?
Bir erkek olarak , kadın yoldaşım benimle yaşarsa yaşarım , yoksa yaşamam.
O halde şöyle bir hayal kuralım izninizle.
50 feet bir tekne, 5 yıldızlı bir marinada bağlı.Yazın kliması kışın kaloriferi mırıl mırıl çalışıyor.Mutfağında mikrodalgadan derin dondurucuya kadar herşey full.
Tv,dvd,uydu alıcı her bi numara var ve çalışıyor.Marinamız mükemmel,duşlar ,tuvaletler, özel yat klübü,havuzu v.b. imkanlar sınırsız.
Çamaşırlar her hafta özel bir firma tarafından alınıp,yıkanıyor ve geliyor.Teknenin temizliğine her hafta bir görevli hanım gelip köşe bucak temizlik yapıyor.
Ayrıca tekne tuvaletleri elektrikli,vinçler elektrikli,baş pervane var,uzaktan kumandalı ırgat kontrolü ve zincir sayacı var,demir atarken kadının ve erkeğin kulaklarında walkie talkie bağlı ve hiç kavga çıkmıyor.
Mutfakta yemekleri genelde siz yapıyorsunuz,arabanız marina otoparkında ve karınız canı istediğinde gidip alışveriş yapıyor.
Seyir sırasında bağlandığınız yerlerde bu imkanlara yakın yerler seçiyorsunuz ve daha neleeer neler.........
Ve benim açımdan sonuç:Evim evim güzel evim.
Nooldu yüzünüz düştü bakıyorum sevgili aslan kaptanlar.
Teknede yaşarım demesi kolay hadi bakalım hodri meydan....
Heh heh ben çok kötümüyüm neyim.....
Not:Bu yazı Ersin ve Bülent kardeşlerimi iğnelemek için yazılmıştır.
Teknelerinde yoldaşları ile yaşayan yiğit kadın denizcilerimizin önünde saygı ile eğilirim.
-
Yarım asırlık hayatımın en keyifli kısmı teknede yaşadığım kısmıydı. Şimdi biraz uzağındayım ama dönüp dolaşıp gideceğim yer yine aynı olacak. İnatla alışamıyorum bir evde yaşama fikrine. Havuzluğumda karla uyandığım kış günleri, suya düşüp uyandığım yaz sabahları, bahçem deniz... daha ne ister ki insan!
Gerçeklere dönersek, her yağmurda yataklar sırılsıklam, kışı geçirmek çok zor. Bağlamaya bütçe yok, anlamı uykusuz geceler, su yok, elektrik yok. Bir aydır hayat alarga ve huzursuzluk had safhada. Teknede yaşama dönmek kısa vadede hayal. Tam da Kamil'in dediği gibi, hepsi olmasa da asgari konforu sağlamadıkça teknede eşle yaşam mümkün değil. Nitekim kimse istemediği bir hayatı yaşamaya mecbur değil.
Ama cidden çok özledim be!
SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
Ben yılın 365 günü yaşar mıyım? Gezmiyorsam, mümkün değil. O halde Esay'dan bunu niye isteyeyim?
İlk başlarda Esay da, en fazla 1 ay kalırım daha fazla olmaz derken önce 3 aya sonra 6 aya çıktı. Sonra, geçenlerde neden dünya seyahatine çıkmıyoruz ki biz demeye başladı.
Olur mu? Bakalım. Genciz. Yersu var daha. O da bir kurtulsun bizden.
-
... bahçem deniz...
Üç oda, bir salon, iki banyo, balkon ve teras..
360 derece deniz manzaralı.
-
Bir de Ersin'e çift dalmayı özlemişim :)
ben sana bi gün bi dalıcam.. :)
-
İyisi mi gelin sizi Göcek'e daldırayım ben.:)
SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
-
İyisi mi gelin sizi Göcek'e daldırayım ben.:)
SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
[/quote
pu ha ha ha... cuk oturmuş..
-
İyisi mi gelin sizi Göcek'e daldırayım ben.:)
SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
;D ;D ;D
-
Erkekler nedense teknede yaşamı hep kadınlara bağlıyor, ama mesele teknede yaşam değil aslında, bunu söyleyen erkek demek karada da kadınsız yaşayamıyor diye anlıyorum ben.
Benim tuzum kuru tabi, Cavidan 30-35ft teknolojisiz teknede alargada yaşamak istiyor! :D
öZgür (tapatalk)
-
Aynen katılıyorum :)xx
Emekli olduğumda arkadaşlar''abi altında araban,marinada teknen hayatını yaşarsın artık''dediklerinde'' hatun çalışıyor''cevabına millet bir garip bakıyordu.''oğlum ben sadece uyurken yalnız olabiliyorum''cevabına da acıyarak bakıyorlardı. :-\
Geçen hafta arası tekneye gittim.Bir kahve içtim kokpitte.Motora antifiriz koydum.Biraz daha takılayım dedim,yapacak iş yok,sıkıldım,döndüm geldim İzmir'e.
Allah kimseyi yalnız koymasın ?0-?
-
Sorunu "teknede yaşamak" diye değil de "denizde seyahat halinde yaşamak" şeklinde hayal etmişimdir hep.
Ama tabii bir de özel koşulum var. Tişört ve şortla yaşanabilir iklim koşullarında..
Yoksa kutuplara yakın yerlerde teknede olmayı hiç hayal etmedim.
Bu anlamda da Türkiye (ve Yunanistan) tam zamanlı denizde seyahat halinde yaşamaya çok uygun değil. 15 Ağustos'ta Saros'tan aşağı doğru inmeye başlayıp Eylül sonu Kıbrıs, Ekim'de de Kızıldeniz'e girmek gerekir. Mart başlarında da tekrar yukarı doğru..
Buna da bütçem elvermez. İkincisi birkaç tur sonrası sıkılır mı insan?