Eksik olma Ahmet kaptanım. Tekrar severek okudum. Rahmetli olmuş değerli denizcileri saygı ile anmış olduk.
Sevgiler selamlar.
Bu arada ben alttaki İngilizce yazdığın yazıya takıldım.. Türkçe yazsana O 'nu , başkaca bir gerekçesi yok ise.. ;)Bende bilmiyorum , bu işler ve bu yazılarım yok iken kayığın kıç tarafına yazmıştım öylece kaldı. Hatta Kuzey Yıldızında hala yazıyor. Cengo'da kaldırmamış sağolsun. Ama seni mi kırıcaz değiştiririz evelallah
Ahmet abi yazılarını okurken sanki o an , orda olayın içindeymiş gibi hissettim. Gerçekten çok güzel anlatmışsın, tebrik ederim yazılarının devamı merakla bekliyorum..Çok sevindim Erdinç, çok teşekkür ederim.
saygılar..
Kitap haline gelecek .Torunlara keyifle okuyacağız ve onlara "Bunları yazan arkadaşım." diyeceğiz.Mustafa Abim benim, çok güzel sözler , teşekkürler.
Kitap haline gelecek .Torunlara keyifle okuyacağız ve onlara "Bunları yazan arkadaşım." diyeceğiz.
Ahmet, şu Erbain'i bir anlatıver sana zahmet. Nedir bu denizde ki "Erbain". Ne anlamda kullanılıyor ?
Bildiğim, 40 demek arapça,
21 Aralık 31 ocak arasında ki 40 güne Erbain deniyor,
Bazı tarikatlar 40 günlük ibadet ve oruc'a diyorlar,
Alevi dostların erbain-i âşûra'sı var erbain dedikleri,
Bir de eskilerin Ölüm zamanı dedikleri erbain var, kışın o 40 günü atlatanlar için erbaini atlattı derlermiş. "Bu sene de ölmedim artık seneye" lafının tek kelimelik anlatımı yani.
Peki denizlerde ?
Anladım. Ben şu ;
"Rahmetli Ördek Rasim “Karayelden Kar Havası” dedi Reise seslenerek.Reiste döndü bu başka dedi ağı kesin bu “erbain” dedi."
cümlesini okuyunca sanki o anda oluşan ve gelişecek batı kaçağı gibi bir şey diye düşünmüştüm. O havanın geleceğini hangi işaretlerden anlıyorsunuz diye soracaktım.
Anladım. Ben şu ;
"Rahmetli Ördek Rasim “Karayelden Kar Havası” dedi Reise seslenerek.Reiste döndü bu başka dedi ağı kesin bu “erbain” dedi."
cümlesini okuyunca sanki o anda oluşan ve gelişecek batı kaçağı gibi bir şey diye düşünmüştüm. O havanın geleceğini hangi işaretlerden anlıyorsunuz diye soracaktım.Evet bu diyalog geçmişti. Gündönümü civarı zamanlardı zaten diye hatırlıyorum. Batı Karadeniz de Batı Kaçağı pek olmuyor. Ege ve İstanbul'da olan Batı Kaçağı oralarda Karayelden yapıyor. Birde yazları kıbleden kaçık yapar. Poyrazdan hiç süpriz yapmaz mesela. O günkü yaşadığımız Karayelden gerçekleşen bir kaçıktı. Sonra biraz mutedil hal aldı yağışla birlikte gücünü yitirdi ama ardından daha kuzeye dönerek göstere göstere bindirmişti ve Reisin dediği gibi 40 gün de iyileşmedi hava. Kar yağmasa bile deniz stabil hiç olamadı. Malum bizi asıl ilgilendiren denizin çalışılabilir olması idi o zamanlar.
Kenarları Hasan Abinin standartlarında olsun derken acayip olmuş yazı, gönderdikten sonrada bakmamışım , sağol uyardığın için.Anladım. Ben şu ;
"Rahmetli Ördek Rasim “Karayelden Kar Havası” dedi Reise seslenerek.Reiste döndü bu başka dedi ağı kesin bu “erbain” dedi."
cümlesini okuyunca sanki o anda oluşan ve gelişecek batı kaçağı gibi bir şey diye düşünmüştüm. O havanın geleceğini hangi işaretlerden anlıyorsunuz diye soracaktım.Evet bu diyalog geçmişti. Gündönümü civarı zamanlardı zaten diye hatırlıyorum. Batı Karadeniz de Batı Kaçağı pek olmuyor. Ege ve İstanbul'da olan Batı Kaçağı oralarda Karayelden yapıyor. Birde yazları kıbleden kaçık yapar. Poyrazdan hiç süpriz yapmaz mesela. O günkü yaşadığımız Karayelden gerçekleşen bir kaçıktı. Sonra biraz mutedil hal aldı yağışla birlikte gücünü yitirdi ama ardından daha kuzeye dönerek göstere göstere bindirmişti ve Reisin dediği gibi 40 gün de iyileşmedi hava. Kar yağmasa bile deniz stabil hiç olamadı. Malum bizi asıl ilgilendiren denizin çalışılabilir olması idi o zamanlar.
Amanın, mesaj su altından mı geliyor ;D ;D ;D
Ahmet reis,
İşi güçü bıraktım okudum ,sabah sabah ne güzel geldi kalemine sağlık.
*Video kullanılamıyor diyor bu arada.
Özellikle İnebolu yu gördükten sonra bu hikayeler daha anlamlı geliyor..
Yine mükemmel bir yazı. Eline Sağlık Ahmet ..
Ahmet reisim, çok güzel hikayeler yazmışsın. İlginçtir aynı şeyleri ben de yaşadım. Karadeniz ve Akdeniz birbirine bu kadar uzakken neredeyse aynı şeyleri üstelikte benzer terimlerle yapmaktalar. Irgat aynı, felek aynı, besi aynı. Çocukluğumda Antalya eski limanında çok ırgat çevirmişliğim vardır.
Çok güzel bir hikaye. Bir kez daha zevkle okudum, eline sağlık.Teşekkürler Abi,
Ahmet Reisim,
Sanırım evvelce de yazmıştım ama tekrarlayayım.
Bu anılar mutlaka kitap haline gelmeli.
tekrar okudum , keyifle sindire sindire..Abi teşekkürler tekrar okuduğun için.
Bir kaç kere yazdım. Tekrar yazayım. Midilli Ayvalık arasında Tayo MArın dümenini tutarken can yeleklerini çıkaralım abi dediğinde sırtımdan soğuk terler aktıydı..
Ahmet reis elinize sağlık..
İki şey söylemek istiyorum.
İlki edebi tadı olan çok keyifle okunan bir yazı. Kitaplaştırırken gerek denizcilik terimleri, gerekse yöresel denizcilik dilini konuyla yakınlığı olmayan insanlara da aşina kılacak açıklamalar çok güzel olur.
İkincisi bizdeki denizcilik tarihi kitapları genelde ya askeri denizcilik ya devlet-şirket denizciliğe ile ilgilidir. İlk kez toplumun denizciliği ve onun tarihi konusunda çok özel gözlemler ve bilgiler ihtiva eden bir metin. Bunu ayrıca yazmanızı eminim çok güzel olur.
Neredeyse hiçbir sahil köyünde-kasabasında barınağın, bağlanma yerinin olmadığı zamanlarda bu ülkede denizcilik de balıkçılık da yapılırdı. Pazara ancak tekne ile gidilebilen yerler unutulmuş değil. Yazı dizinize adını veren "denk kayıkçılığı" o zamanların mesleği.. Yokluğun verdiği yaratıcılığı anlatınızın her satırında hissetmemek elde değil.
Elbette satır arası değindiğiniz kürek sporculuğu konusunu da okumak hakkımızdır diye düşünüyorum.
Elinize sağlık, teşekkürler..
Önümüz kış, her hafta bir bölüm yazsanız yaza kadar yeni bir kitap hacmi olur..
Selametle
Uğurlar olsun..
Ahmet'cim yine sizin oralara gidip sizin gibi düşündük sizin gibi yaşadık.Çok güzel bir renksin kardeşim.
Ahmet Reis; sayende Karadeniz'i tanıyoruz. Ne güzel anılar biriktirmişsin; ellerine sağlık.
Ahmet Üç Denizi bitireyim sıra sende,senin yazdıklarında okunmaz ki kardeşim :)
Ahmet elinde eski fotoğraflar varise aralara serpiştir :)
Ahmet'cim yine sizin oralara gidip sizin gibi düşündük sizin gibi yaşadık.Çok güzel bir renksin kardeşim.
Ahmet'cim yine sizin oralara gidip sizin gibi düşündük sizin gibi yaşadık.Çok güzel bir renksin kardeşim.
Hem de en güzel renklerden birisi :)xx
ne denebilir ki.. ellerine sağlık kardeşim.. Şu baban bir zello ya gelse ya...
Eline sağlık Ahmet abi. Bunu okumamıştım. Teşekkürler. Bu arada bazı Terimleri öğrenmek için küçük çaplı staj gerekiyor sanırım 😊
Nasıl iyi gitti gece gece var ya... var ol Ahmetcim.
Bu resim Cem Abi sizin için,
size bahsetmiş olduğum Çapar bu fotoğrafta üstte bordasında üç lastik olan teknedir.
Borda bordaya olanlardan taka olan "Ayhan Kardeşler", diğer karpuz kıç olan ise "Ömer Reis" Teknesidir. Kalkan Avı istiflemekteler, Taka da ayakta duran mantar istifleyen "Rahmetli Son Denk Kayıkçısı Hasan Reis'tir." Hatıralarımda anlattığım katlanır direk takada görülmektedir. Katlanır olmasının sebebi kayıklarda salma olmadığı için çalkantılı havada havale yapmasın diye imiş. Bu taka da Fişekli Slavia çift silindir makina vardı. Diğer karpuz kıç kayıkta ise kasabamızın tek modern motoru vardı. O zamanlar bizim için hayal gibi bir şey 36 hp üç silindir Volvo Penta.
Buyrunuz efendim.
(https://i.hizliresim.com/rO47b3.jpg) (https://hizliresim.com/rO47b3)
Yemişim şanlı donanma tarihini. Sivil, halkın denizciliğinde sözlü tarih yaşananların yaşayanlar tarafından anlatıldığı için değerlidir. Onun için dinle, sesli olarak kaydet ve yaz.
Birden aklıma geldi ; Heyamola Hey Yayıncılık fikrine ne dersiniz ?
Bir geniş ortaklık halinde maliyetler öyle korkulacak gibi değil ; etrafımızda da bu işleri bilen insanlar var...
Birden aklıma geldi ; Heyamola Hey Yayıncılık fikrine ne dersiniz ?
Bir geniş ortaklık halinde maliyetler öyle korkulacak gibi değil ; etrafımızda da bu işleri bilen insanlar var...
Bu hatırata epey ara vermişim. Şimdi Akın'da bu forumda aramızda yer aldığı için ortak hatıralarımızdan hatırladıklarımdan bir şeyler ekleyeyim. Yazılı hale dönüştürelim bakalım.
Deniz kenarında bir mahalle, denizin kıyıcığında geçen bir çocukluk ve hala devam eden arkadaşlık olunca yazmak lazım. Akın'la tanışıklığımız ve arkadaşlığımız artık 40 yılın üzerinde. Aynı yaştayız ve yaklaşık 5 yaşımızdan beri arkadaşız. Beraber yüzdük, beraber balığa gittik, beraber ava gittik ve bir sürü ortak anı. Şimdi bizlerin ortaokul ve lise yıllarımız boyunca hep sandallarımız oldu. Mahalledeki arkadaşlarımızın da vardı. Yaz geldimiydi onları güzelce boyar, sabah akşam balık tutar, gündüzleri de sahilde gezerdik. Arkadaşlar tekneye doluşur insanların denize girdiği sahil boyunca aşağı yukarı turlardık. Akın'ın amcasının yaptığı küçücük bir sandalı vardı, iki kişi anca binerdi. ama Amcası iyi bir tekne ustasıydı, küçücük kayık on numara dengeliydi. Enine göre boyu çok kısa olmasına rağmen çok iyi düşürmüştü kayığı. Benim de Eniştemin artan malzemelerden yaptığı 4,20 boyunda çift kürekli bir sandalım vardı. ama benim ki düşürülememiş bir kayıktı. Kürekte bir tarafa çekerdi. sargı tahtalarında da bariz gözle görülür bozukluklar vardı. Ayrıca hepimizin barbunya ağı vardı, akşam döker sabah çekerdik, bazende deniz soğukluğunda geceleri voli yapardık. Nadir de olsa limana gelen yelkenliler bizi meraklandırırdı. Bu yüzden hepimiz sandallara palamut sırığından direkler ve yelkenler yapmıştık.
Bir Haziran günü Akın'la sabah gün ışığında benim sandalı yüzdürdük. Dışarı rüzgarını aldık arkamıza, çift kürek asılıyoruz küreklere. Uça uça gidiyoruz kanala. Bizim orada mezgit suyuna kanal derler. Kıyıdan yaklaşık 7 dm açıkta. Dışarı rüzgarı sabah yedibuçuk sekize kadar devam eder. Karadan denize estiği için açılmak çok kolay olur. İşte bu kanalda hep mezgit tutan oltacılar olur, biz de onların arasına karıştık. Bizim orada akıntı hiç durmaz biz ona sular deriz. Sular poyrazsa doğudan batıya, karayelse batıdan doğuya akıntı oluşur. Aynı zamanda poyraz suları kıyıdan açar, yani kıyıdan uzaklaştırır, karayel suları ise kıyıya sıkar yani kıyıya yaklaştırır. Oltacılar da bu sularla meranın yani avlağın üzerinde akış yaparlar. Avlaktan uzaklaşınca makineyi çalıştırır geri aynı noktaya gelirler. İşte biz de makine olmadığı için hem çapari sallıyor hemde kürekle eyleniyoruz. Dalmışız balığa, 50 kulaç suda çalışınca , balıkta gelince kopmuş gitmişiz. Kayık balıktan hap oldu fakat kafayı bir kaldırdık. Ohooo biz karayel sularıyla doğuya akmış gitmişiz. Bırak mahalleyi limanı bile görmez olmuşuz. Saat on gibi birde rüzgar indirdi mi size. Etrafımızda bizi çekecek kimsede kalmamış, biz akışta farkında olmadan onlardan kopmuşuz. Onlarda çocuklar buradaydı nereye gittiler diye hiç düşünmemişler. Neyse efendim biz yisa kürek asılıyoruz ama denizlerde büyüdü bir yandan. Rüzgar, dere gibi sular, bir de dalgası sormayın gitsin. İki çift kürek deli gibi çekiyoruz ama , dalga tepesine çıkınca kürekler boşta dalga çukuruna düşünce kaytan kısmına kadar suda. Bir de kayığa serpinti giriyor. Akın bir yandan ara verip patlakla suyu boşaltıyor. Kayık denizlerle bir yükseliyor kürekler iskarmozdan çıkıyor o derece yani. Neyse öğleden sonra hava iyice arttı biz yaklaşık dört saat kürek çektikten sonra kıyıya yakın düştük, dalga çok olduğu için kumsal bir yere kayığı çekip dinlenip hava durulunca dönmek niyetindeyiz. Fakat dalgalarda çok büyüdü. Mezgitler sıcaktan koktu midemizi alt üst etti. Attık denize, zaten patlakla eğrilerin arasındaki suyu alırken her seferinde içine onlarca balık giriyordu. Bizim sandallarda livar olmadığı için farş tahtalarının altına ,sintineye atardık balıkları. sintine de de hep su olduğu için balıklar yüzer dururdu. Tabi mezgit yüzmez hemen ölür ve şişerdi. Akşam üzeri hava biraz yumuşadı ve bizler kürek çekmekten nasır tutmuş avuç içlerimizin bile patladığını görerek yisa kürek yisa kürek limana kadar gelebildik. Üstte kıyafet yok şort atlet evden yüzdürmüş kayığı çıkmışız denize. O zamanlar biz şortla çarşı içlerinden falan nasıl geçeriz. İşte sandalı bıraktık orada, utana sıkıla hava kararınca çıktık gittik mahalleye ve eve. Daha kötüsü de olduğu oldu. Şükürler olsun hepsinde bir şekilde eve ulaştık ve tekneleri de kırıp dökmedik.
Akın'a da sürpriz olsun okusun bakalım daha neleri hatırlayacak.
"Allah Sağlık Para Versin Amin."".
Ankara'da 3 yıl okuyan biri olarak ASPAVA'nın açılımını yapayım dedim
"Allah Sağlık Para Versin Amin."".
Ankara'da 3 yıl okuyan biri olarak ASPAVA'nın açılımını yapayım dedim
Bu resim Cem Abi sizin için,
size bahsetmiş olduğum Çapar bu fotoğrafta üstte bordasında üç lastik olan teknedir.
Borda bordaya olanlardan taka olan "Ayhan Kardeşler", diğer karpuz kıç olan ise "Ömer Reis" Teknesidir. Kalkan Avı istiflemekteler, Taka da ayakta duran mantar istifleyen "Rahmetli Son Denk Kayıkçısı Hasan Reis'tir." Hatıralarımda anlattığım katlanır direk takada görülmektedir. Katlanır olmasının sebebi kayıklarda salma olmadığı için çalkantılı havada havale yapmasın diye imiş. Bu taka da Fişekli Slavia çift silindir makina vardı. Diğer karpuz kıç kayıkta ise kasabamızın tek modern motoru vardı. O zamanlar bizim için hayal gibi bir şey 36 hp üç silindir Volvo Penta.
Buyrunuz efendim.
(https://i.hizliresim.com/rO47b3.jpg) (https://hizliresim.com/rO47b3)
Yeni alınan kayık, bundan sonra bir ay boyunca donatılacak ,makinası ,dümeni,ırgatı,elektriği yatağı yorganı ,boyası,kınası yapılacaktı. Bu süre çabuk geçti ve sezon başına tekne yetişti. Neyse tekne evimizin önündeki çekek yerinden limana gidecek ve voli ağı istiflenecek üç aylık palamut sezonu sonuna kadar denizde çalışacaktı. Karıncaların denizden su içtiği bir havada tekneyi küçük bir merasimle yüzdürdük. Artık tekne beyaz üzeri siyah kuşaklı, kırmızı bıyıkları ve kırmızı zehirlisi olan bir güzellikti. Neyse tekne yüzdürülünce Abim ve meşhur bir uzakyol denizcisi olan Aykut Reis tekneye atladılar limana gidecekler. Aykut reisten biraz bahsedersek ; kendisi sekiz dilde konuşabilen 35 yıl yabancı ticari gemilerde Reislik yapmış bir denizci . Yedi Denizde ve üç okyanusta ömrü boyunca seyirler yapmış ve bunları bize devamlı anlatırdı. Bu yüzden ilkokul öğrencisiyken Panamanın yapılış öyküsünü havuzların çalışma sistemini öğrenmiştik. Kendisi emekli olmuş gelmiş memleketine dönmüş küçük çapta ayakkabı tamirciliği yapar sezonda da uzatma ve volicilikte bizim takımda denize çıkardı. Kendisi iyi bir serdümendi ve çok seri yanaşma manevrası yapardı, izlemek bile keyifti. Ama o gün ne olduysa iskeleye yanaşırken tornistan yaptığı sırada tekne ileri geçiyor ve tamyol tornistan yapacağı yerde tamyol ileri veriyor. Ve olan oluyor. Tekne ömrü boyunca taşıyacağı bir ize sahip oluyor. Kepçeyi dönen küpeşte ve parampetler patlıyor. Allah’tan bodoslamada bir şey yok. Sonradan anlıyoruz ki Reis aslında tornistan yapıyor. Fakat şanzumanı ve kumanda kolunu donatan kişi içeride çapariz vermesin diye üstten alması gereken şanzuman kolunu, mesafe müsait diye ters çevirip alttan alıyor. Böylelikle uzatma borusu farş tahtalarının altından geçiyor hiç ortalıkta çapariz etmiyor. Ama kolu ileri dayanınca tornistan geri çekince ileri vites oluyormuş. Bahsettiğimiz şanzuman tabiî ki hidrolik ve telli spiralli sistem değil, kavramalı tip şanzumandır. Sonrasında hep birlikte Aykut Reis daha fazla üzülmesin diye “nazar değdiğine” dair bir kanıya varıldı. Rivayete göre tekneyi şimdilerde çoktan rahmetli olmuş camiamızda kem gözleriyle meşhur bir dostumuz, büyüğümüz görmüştü ve maşallah dememişti. Kendisinin bir bakışta giden gemileri durdurduğu rivayet edilirdi. Sonrasında bu olay şakayla karışık yıllarca böyle yad edilir olmuştu.
Selam ve Uğurlar Olsun Hepsine…
Ahmet kaptan. Bu yazı dizisinin bazı bölümlerini daha önce okumuştum. Ama tekrar okurken ilk kez okuyormuş gibi keyif aldım ve heyecanlandım. Devamı gelecek gibi görünüyor. Umarım bir gün kitap olarak elimizde tutabiliriz.Teşekkür ederim Mikail Hocam. Sorun şu ben programlı bir şey yapamıyorum. Bir şeyden etkilenip spontane bir şekilde o konuya dair anılarımı yazıyorum.
Kalemine sağlık Ahmetciğim. Devamını bekliyorum.
iŞTE BU !!!! :)xx :)xx :)xx
Eminim daha neler gelecek peşinden.
Dile kolay! Yirmi metre, hem de hamulesi, kumanyası, mürettebatı üstünde, neredeyse saniyeler içinde verilen mola emri ile 80 adamın koca gemiyi denize sürmesi. Üstelik kıçın kıçın inen teknenin yine inanılmaz bir seknronişzasyon ile kafasını denize çevirip selamete çıkması.
İnsanların demirden teknelerin ağaçtan olduğu yıllar.
Abi çok beğendim... Devamı ne zaman gelecek? Tadı damakta kaldı resmen. :)xx
Ahmet kaptanım paylaşımlarınız ve ayrıca yazım tarzınız da çok güzeller. Danışmanınızı ise zaten biliyoruz. :)xx
Bana çok yakınımdaki ve aynı zamanda meslektaşım da olan Fatma ablamı hatırlattı. Annesinden dinlediği babasının, Stalin dönemi yönetimden kaçarak Dağlık Karabağ'dan Türkiye'ye geliş, öyküsünü küçük bir kitap haline getirdi. Yaşına, sağlığına bakmadan torun bakmanın yanı sıra hala çalışıyor ve mesleğini yapıyor.Geçtiğimiz yıl bir de kalkıp oralara gitti ve ulaşılması çok güç olan baba köyünü bulup akrabalarına imzaladığı kitabını dağıttı.
Bunu burada yazmamın nedeni olayın çok benzeşmesi ve sizin de bu konuyu ciddi düşünmeniz içindi. ;)
Bu vesile ile kendimle ilgili bir açıklama yapma gereği de duydum. Bu tür başlıklar altındaki yazıların bütünselliğin bozmamak adına her bölümde ''ben de okudum '' benzeri bir şeyler yazmamaya çalışıyorum.
Bilgisayarım ''yeni gönderilen iletileri göster'' olarak açıyor forumu ve çok konu görünce heyecanla açıyorum başlığı ve esas konunun devamı değilse. :'(
Okuyanın heyecanı boşa gitmesin diye uzun yazdım. ;D
Merhaba;Hoşgeldiniz
Bir teknem yok, yakında olması da pek mümkün değil. Ancak forumun sadık bir takipçisiyim.
Hayat hikayelerini okumak ise özel merak alanım. Ahmet Kaptanım bu uslüb ve içerikteki anılar kitap olmazsa insanlara borçlu kalırsınız.
Bu borç, anılarını anlattığınız büyüklerin size yükledikleri borçtur.
Anlatmak ve tasvir etmek hususunda doğal bir yeteneğiniz var lütfen devam edin.
Abi özlemişim yazılarına ne iyi geldi ve gülümsetti ;D
Çok güzel bir anlatım yine, teşekkürler
Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Merhaba;
Bir teknem yok, yakında olması da pek mümkün değil. Ancak forumun sadık bir takipçisiyim.
Hayat hikayelerini okumak ise özel merak alanım. Ahmet Kaptanım bu uslüb ve içerikteki anılar kitap olmazsa insanlara borçlu kalırsınız.
Bu borç, anılarını anlattığınız büyüklerin size yükledikleri borçtur.
Anlatmak ve tasvir etmek hususunda doğal bir yeteneğiniz var lütfen devam edin.
Kitap zamanı yaklaştı demek. Heyecanla bekliyoruz. Kesinlikle baş köşe kitaplarımızdan biri olacak.