Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: SON DENK KAYIKÇISININ HATIRASINA

  • *
  • İleti: 2553
Ynt: SON DENK KAYIKÇISININ HATIRASINA
#60: 17 Kasım 2017, 01:41:33
Çok güzel bir hikaye. Bir kez daha zevkle okudum, eline sağlık.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 492
Ynt: SON DENK KAYIKÇISININ HATIRASINA
#61: 17 Kasım 2017, 01:52:25
Ahmet Reisim,
Sanırım evvelce de yazmıştım ama tekrarlayayım.
Bu anılar mutlaka kitap haline gelmeli.
Çakraz a gelince;
Eşimle ilk seyahatimizdir Amasra Çakraz a gidişimiz.
Önden eşimin Ankara'dan bize katılacak arkadaşları ile Çakraz da bir pansiyona rezervasyon yapmıştık.(1996 yılı) Çok keyifli bir yolculukla Çakraz a ulaştık ve pansiyona vardık.
Kibrit çaksam alev alacak bir pansiyon sahibi bizi karşıladı rezervasyon ,biz geldik vs derken bir oda kaybımız var!
Arkadaş odayı başkasına ayırmışmış. Nasıl oldu hatırlamıyorum koskocaman anahtarı duvardan kapıp resmen odayı kaptım.(Anahtar ciddi koskocaman bir şey)
Sonrasında hava yumuşadı falan, bize deniz içine bir masa kurdu ve bir koca sini içinde enfes kızarmış balıklar , salata ve malum sıvıdan getirdi.
Harika bir geceyi sohbetler , şarkılar eşliğinde bitirip odamıza çekildik.

Gecenin ilerleyen bir saati;
...............
Üzerimden bir şey geçmesi ile bir anda fırladım yataktan karanlıkta ve körlemesine birisinin yakasına yapıştım, itip yere yıktım üzerine oturdum ama karanlıkta epeyce de iri bir şey, yağ gibi elimden kayacak türden vıcık vıcık.
Eşim o panikle hem bağırıyor hem de ışığı yakıyor ki bir de ne görelim.
Bizim pansiyoncu, bu arada seslere bizim arkadaşlar da koşuyorlar adamı ayağa kaldırıp derdest ediyor ve soruyoruz.
-Ulen sen ırz düşmanı mısın, ne işin var bu odada.
Odaya adamın karısı ve kızı da yetişiyorlar.
Neyse konu sonunda açıklığa kavuşuyor ki bu arkadaş bir nedenle dışarı çıkmış,kafa bir duman kapı kapalı içeri giremeyince tek aralık cam, bizim odada görünce camdan içeri dalmış ve karanlıkta da bizim üzerimizden geçmeye kalkmış.
Bin bir türlü özürler eşinden ve kızından gelince ya sabırlar ile geceyi sabaha bağladık.
O gün sıkıntılı olan bu durum bugün aklımıza geldiğinde bizi hep güldürür.
Amasrayı ve Çakraz'ı çok sevdik ama ne zaman adı geçse hepte bu anı aklımıza ilk gelen anı olur.
Gençmişiz olayı da, pansiyonun nemli çarşafları ve yastıklarını da sineye çekmiştik.
  • IP logged
Saygı, Sevgi ve Selametle. Netsel Marina - Marmaris Dimple Y/Y

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: SON DENK KAYIKÇISININ HATIRASINA
#62: 17 Kasım 2017, 06:56:08
tekrar okudum , keyifle sindire sindire..

İşte bilenler bilir, Ahmet ile seyir bu yüzden inanılmazdır. Denizi havayı kitap gibi okur. Navtex gibi birşeydir yani  :)

Dikkat ederseniz bu denizcilerin tamamında can yeleği filan olmaz. Bildiğim kadarı ile yüzme bilmeyenler de çoğunlukta olur.

Bir kaç kere yazdım. Tekrar yazayım. Midilli Ayvalık arasında Tayo MArın dümenini tutarken can yeleklerini çıkaralım abi dediğinde sırtımdan soğuk terler aktıydı..

Zafer abi tercümeleri kitap yapacına önce bunu kitap yapsa ya.. Dadd ın ilk kitabı bu hikayeler olursa çok anlamlı olur diye düşünüyorum..
  • IP logged
« Son Düzenleme: 18 Kasım 2017, 13:59:14 Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu »

  • *
  • İleti: 989
Ynt: SON DENK KAYIKÇISININ HATIRASINA
#63: 17 Kasım 2017, 10:49:11
Ahmet kalemine sağlık başka ne diyim :)xx :)xx
  • IP logged
“Merhaba denizci, sen de senden sonrakilere anlat…”

  • *
  • İleti: 271
Ynt: SON DENK KAYIKÇISININ HATIRASINA
#64: 17 Kasım 2017, 10:52:50
Ahmet Reisim ne güzel yazmışsın sanki zaman makinesi ile sayehat edip, eskilere gidip geldik.
Babamın ufak balıkçı takasını hala Riva da ırgatla felekleri yağlar çeker ve besi ile destekler öyle bırakırız.
  • IP logged

R

Recep Ertürk

Ynt: SON DENK KAYIKÇISININ HATIRASINA
#65: 17 Kasım 2017, 13:22:14

Ahmet reis elinize sağlık..

İki şey söylemek istiyorum.

İlki edebi tadı olan çok keyifle okunan bir yazı. Kitaplaştırırken gerek denizcilik terimleri, gerekse yöresel denizcilik dilini konuyla yakınlığı olmayan insanlara da aşina kılacak açıklamalar çok güzel olur.

İkincisi bizdeki denizcilik tarihi kitapları genelde ya askeri denizcilik ya devlet-şirket denizciliğe ile ilgilidir. İlk kez toplumun denizciliği ve onun tarihi konusunda çok özel gözlemler ve bilgiler ihtiva eden bir metin. Bunu ayrıca yazmanızı eminim çok güzel olur.

Neredeyse hiçbir sahil köyünde-kasabasında barınağın, bağlanma yerinin olmadığı zamanlarda bu ülkede denizcilik de balıkçılık da yapılırdı. Pazara ancak tekne ile gidilebilen yerler unutulmuş değil. Yazı dizinize adını veren "denk kayıkçılığı" o zamanların mesleği.. Yokluğun verdiği yaratıcılığı anlatınızın her satırında hissetmemek elde değil.

Elbette satır arası değindiğiniz kürek sporculuğu konusunu da okumak hakkımızdır diye düşünüyorum.

Elinize sağlık, teşekkürler..

Önümüz kış, her hafta bir bölüm yazsanız yaza kadar yeni bir kitap hacmi olur..

Selametle
Uğurlar olsun..


  • IP logged

  • *
  • İleti: 5813
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: SON DENK KAYIKÇISININ HATIRASINA
#66: 02 Aralık 2017, 00:03:30
    Ahmet reisim, çok güzel hikayeler yazmışsın.  İlginçtir aynı şeyleri ben de yaşadım. Karadeniz ve Akdeniz birbirine bu kadar uzakken neredeyse aynı şeyleri üstelikte benzer terimlerle yapmaktalar. Irgat aynı, felek aynı, besi aynı. Çocukluğumda Antalya eski limanında çok ırgat çevirmişliğim vardır.

Erdal Abi , ne güzel benzeri şeyleri farklı coğrafyalarda yaşamış olmak.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 5813
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: SON DENK KAYIKÇISININ HATIRASINA
#67: 02 Aralık 2017, 00:22:56
Çok güzel bir hikaye. Bir kez daha zevkle okudum, eline sağlık.
Teşekkürler Abi,

Ahmet Reisim,
Sanırım evvelce de yazmıştım ama tekrarlayayım.
Bu anılar mutlaka kitap haline gelmeli.

Abi Çakraz Köy hatıranızı keyifle okudum. Tavsiyeniz için ve okuduğunuz için çok teşekkür ederim.Paylaştığım hatıraları aklıma geldikçe doğaçlama yazmıştım, yada bir şeyler tetikledikçe yazdım, kitap falan olurmu sanmam, olursa okuyucusu olurmu onu da bilemem, ama yazıp paylaştıktan sonra, ben tekrar tekrar okuyup duygulanıyorum. Bu kısmı çok hoşuma gidiyor işin açıkçası.

tekrar okudum , keyifle sindire sindire..

Bir kaç kere yazdım. Tekrar yazayım. Midilli Ayvalık arasında Tayo MArın dümenini tutarken can yeleklerini çıkaralım abi dediğinde sırtımdan soğuk terler aktıydı..
Abi teşekkürler  tekrar okuduğun için.
Can yeleği konusuna gelince, bizim uygulama gerçekte yanlış,  aslında canyeleği, güvenlik halatı gibi şeyler çok önem arzediyor. Zamanın da kullanılmalı, ama bizim alışkanlık niye böyle onuda bilmiyorum, ama söz artık bende can yeleğimi özellikle yalnızken sürekli kullanıcam.
Midilli'de can yeleği mutlaka takılacak hava geliyordu, o yüzden şeyettiydim yani. Nitekim sonrasında hava bindirince dümeni mümeni bırakıp can yeleği falan  takamazdık zaten.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 5813
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: SON DENK KAYIKÇISININ HATIRASINA
#68: 02 Aralık 2017, 00:49:32

Ahmet reis elinize sağlık..

İki şey söylemek istiyorum.

İlki edebi tadı olan çok keyifle okunan bir yazı. Kitaplaştırırken gerek denizcilik terimleri, gerekse yöresel denizcilik dilini konuyla yakınlığı olmayan insanlara da aşina kılacak açıklamalar çok güzel olur.

İkincisi bizdeki denizcilik tarihi kitapları genelde ya askeri denizcilik ya devlet-şirket denizciliğe ile ilgilidir. İlk kez toplumun denizciliği ve onun tarihi konusunda çok özel gözlemler ve bilgiler ihtiva eden bir metin. Bunu ayrıca yazmanızı eminim çok güzel olur.

Neredeyse hiçbir sahil köyünde-kasabasında barınağın, bağlanma yerinin olmadığı zamanlarda bu ülkede denizcilik de balıkçılık da yapılırdı. Pazara ancak tekne ile gidilebilen yerler unutulmuş değil. Yazı dizinize adını veren "denk kayıkçılığı" o zamanların mesleği.. Yokluğun verdiği yaratıcılığı anlatınızın her satırında hissetmemek elde değil.

Elbette satır arası değindiğiniz kürek sporculuğu konusunu da okumak hakkımızdır diye düşünüyorum.

Elinize sağlık, teşekkürler..

Önümüz kış, her hafta bir bölüm yazsanız yaza kadar yeni bir kitap hacmi olur..

Selametle
Uğurlar olsun..

Abi teşekkürler , elim değdikçe bir şeyler karalıyorum işte. Tavsiyeleriniz çok önemli , çok teşekkürler.
 Ayrıca şu paragraftaki tespitiniz çok yerinde
" Neredeyse hiçbir sahil köyünde-kasabasında barınağın, bağlanma yerinin olmadığı zamanlarda bu ülkede denizcilik de balıkçılık da yapılırdı. Pazara ancak tekne ile gidilebilen yerler unutulmuş değil. Yazı dizinize adını veren "denk kayıkçılığı" o zamanların mesleği.. Yokluğun verdiği yaratıcılığı anlatınızın her satırında hissetmemek elde değil. "

Posta kayıklarının, pazara gidilen kayıkların son günlerini hayal meyal yetiştim. Anneannem gelin alma merasimi teknelerle yapılmış; biz bu gelin alma törenine "Hak" deriz,yani yöremizde düğün konvoyuna verilen isimdir.Yani 25 mil batıda ki köyle karadan ulaşım yokmuş maalesef. Hatta yakın zaman kadar da bu sahil şeridi ulaşım anlamında sıkıntılıydı. Ayrıca liman ve barınak olmadığını da hatırlamak gerekir.

Yokluğun verdiği yaratıcılık ise ; o bambaşka bir şey, inanın bunlara şahit olmayanlar anlam veremez ve yok artık derler.

Küreği hiç sormayın , ciddi kürek çekmekle geçmiş bir çocukluk, vücut yapısını ve gelişimi etkileyecek boyutlarda, artık hiç sevmiyorum küreği müreği. Onuda fırsat buldukça yazarım, bu forumda bulunan ara sıra bizlere hava durumu tahminleri yapan çocukluk arkadaşım Akın ile birlikte sahil kasabalarının tüm deniz şenliklerinin iki çifte kürek birincisi açık ara biz olurduk. "Derya isimli efsane bir sandal vardı bir balıkçı abimize aitti. Genelde ödül para yada altın olurdu. Tekne sahibi ve biz paylaşırdık.  :) Çok sonra Ankara'ya Üniversiteye geldim. Bir gün anfinin kapısında Mogan Kürek Klübüne katılımla ilgili bir şeyler yazıyordu. Gittim organize edenleri buldum, lisans misans gibi bir şeyler çıkarttık, bir iki yarışa girdik, fena da gitmiyorduk, sonra takım destek göremedi dağıldı, sonradan tekrar toparlanmışlar ama ben bir daha gidemedim. Şimdilerde üniversitelerin bayağı iyi takımları var olduğunu görüyorum.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 663
    • S/Y DUA-1 SEYİR DEFTERİ
Ynt: SON DENK KAYIKÇISININ HATIRASINA
#69: 05 Aralık 2017, 21:13:08
Ahmet Reis; sayende Karadeniz'i tanıyoruz. Ne güzel anılar biriktirmişsin; ellerine sağlık.
  • IP logged
S/Y DUA-1 Hayatta olabileceğiniz en güzel yer, bir DUA'nın içinde yer almaktır. Şems-i Tebrizi

  • *
  • İleti: 989
Ynt: SON DENK KAYIKÇISININ HATIRASINA
#70: 05 Aralık 2017, 21:33:10
Ahmet kalemine sağlık..
  • IP logged
“Merhaba denizci, sen de senden sonrakilere anlat…”

  • *
  • İleti: 5813
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: SON DENK KAYIKÇISININ HATIRASINA
#71: 02 Şubat 2018, 23:03:04
Birde şöyle bir şey yazmışım bir zamanlar, buyrunuz efendim.

Son Denk Kayıkçısının Hatıratı - Yeni Tekne Alınışı
1983 yılı Haziran Ayının son günleri idi. Kalkan sezonu bitmiş tekneler kuruluğa bakıma çıkmıştı. Sezon verimli geçtiği için tüm tayfalar mutluydu. Sezon sonu gemiciler paylarını alıp, helalleşip tekrar sezon başı çağrılacakları güne kadar köylerine  gitmişlerdi. Eskiden  balıkçılık pay usülü yapılırdı , yani bir nevi çalışan herkes ortaktı.Yapılan hasılattan kumanya ve masraf toplamı düşülür.Kalan ikiye bölünürdü.Bunun yarısı mal sahibine diğer yarısı da tayfalara paylaştırılırdı.Reisler 1,5 veya iki pay alır , miçolar aşçılar falan yarı pay alırlardı.
Rahmetli dedem uzun süreden beri volicilikte ve kalkancılıkta kullanmak üzere yeni nesil bir alamotra düşünüyordu. Çünkü elimizde bulunan teknelerin hepsi karpuz kıç yada baş kıç bir teknelerdi, bir kısmını yeni teknoloji avcılık türlerine uyarlama imkanı yoktu. Sezon verimli geçince bu düşüncesini hayata geçirmeye kalkışmıştı. O zamanlar  Kurucaşile İnebolu arasında sağlıklı bir vasıta çalışan kara yolu yoktu, tarifeli vasıtada yoktu , şimdide olduğu söylenemez ya. Bu yüzden tekneyle gidilip gelinirdi. Neyse böyle bir gün sabah erkenden Rahmetli Son Denk Kayıkçısının sandalını evin önünden yüzdürdüler. Sandal dediğimiz 6 metre civarı bir çırnık. İçinde 10 hp Lombardini bulunan açık güverte  bir olta kayığı. Babam , dedem ve Son Denk Kayıkçısı , tekne bakmak üzere yola çıktılar. Sırasıyla Cide’den Bartın’a kadar batıdaki tekne imal edilen köyleri gezip, hoşlarına giden bir  tekne arayacaklar, bulamazlarsa da sipariş edeceklerdi. Neyse Selametledik gittiler, okul tatil olduğu halde bizi de çok istememize rağmen götürmediler. Her halde ayak altında çocuk istemediler, zaten kayık küçük , kamarada yok. Aslında yaz ayı her yerde uyunur ama götürmediler işte.
Bu kamarasız kayıklarda hep bir branda bulunurdu. Kürek ve gönderlerle iskelet yapıp çadır gibi güverteye örterlerdi.Böylelikle ambar kamara gibi olur, farş tahtalarının üzerine serdikleri başaltı dolabında saklanan keçin minderlerden yatak yapıp uyunurdu. Zaten genelde hava soğutmalı makinalar olduğu için yaydığı sıcaklık ortamı hamam gibi yapardı.
Zaten kendileri bu sahil köylerinde iyi tanınırlardı, birde akrabalık ilişkileri vardı Dedem Fakaz Köyünün Damadıydı, Babamın ve Son Denk Kayıkçısı Hasan Reisin Kuzenleri Cide ve Gideros taraflarında balıkçıydılar, v.s v.s. Neticede uğraya uğraya gidiyorlar.Zaten küçük kayıkla gitme sebebleri de bundan ötürüymüş.Hiç bir yerde barınak olmadığı için uğrayacakları yerlerde kayığı iki felek bastırıp kıyıya alıyorlarmış. Zaten bu büyüklükte kayık beş kişi ile rahatlıkla çekilirdi. Üç kişi kendileri zaten hazır vaziyetteler iki kişiden kıyıdan  köylerden geldilermiydi  kayığı karada bilin. Zaten felekler ve besiler kayığın içinde mobil vaziyette varlardı.  Bazen de derelere girmek gerekebiliyormuş. Şimdilerde her yerde barınak var ve bu dereler falan ıslah edilip  kontrollü debiden dolayı kayık giremez hale geldi bir çoğu özelliğini kaybettiler. Bırakın kayığı,baraj ve setlerden dolayı bazı balıklar bile yukarılara gidemez oldu.
Neyse araya taraya ikinci günün sabahı Tekkeönü, Kapısuyu derken Kurucaşile’ de bir iki kayık beğenmişler. Sonrasında gezinip dururken  bir iki atölyede 10 metre civarı alamotralar bulmuşlar fakat babam 13 metre civarı bir kayık beğeniyor, dedemle , Hasan Reis 10 metre civarı bir kayık beğeniyorlar. Tabi kriterler farklı babam kayık büyük olsun istiyor. Ama büyük kayığı limanda tutmak lazım gelir. Oysa ki biz o zamanlar kayıkları evimizin önüne çekiyoruz.Limana neredeyse gitmiyoruz bile. Malımız güvende gözümüzün önünde duruyor. Bu yüzden Dedemle Hasan Reis Şiddetle karşı çıkıyor büyük kayığa, bizim yeni ve çok amaçlı bir kayığa ihtiyacımız var diye hedef küçültüyorlar. Oralarda dolaşırken bir bakıyorlar dedem yok. Neyse arıyorlar, tarıyorlar limanda iskelede bağlı bir kayığın kıç üzerine bağdaş kurmuş oturuyor. Gidiyorlar yanına , oda diyor ki alalım bu kayığı.Bakıyorlar kayık çok güzel, kepçeli oturaklı geniş bir kayık. Fakat aradıklarından 1 metre küçük ,yaklaşık 9 metre boy 4 metre en civarında bir şey bu.Baş üzerinde bedenden küçük bir kamara üstünde ahşap bir kule, tabiri caizse suda tava gibi duran bir kayık. Dedem o kadar beğenmiş ki bu kayığı ne dedilerse vazgeçiremiyorlar. Doğru dürüst pazarlık bile edemeden alıyorlar kayığı.
O zamanlar hava durumu siteleri falan yok tabi. Havaya suya kurda kuşa bakıp hadi gidelim yarın hava esecek deyip çıkıyorlar yola. Tekneyi yapan ustadan üç şey istiyorlar. Tulumba, patlak ve tekneye uygun bir çift kürek. Oda getiriyor koca bir demir tulumba , koca bir dal bıçağı, kocaman bir çift kürek, beş altı tanede açılmış yağ tenekesi. Yeni kayıkta makine yok donam yok, dümen yok, kamarada pencere bile yok bomboş bir şey zaten. Usta hemen teknenin beline bir çift iskarmoz kütüğü çakıyor ve nasıl yedekleyeceksiniz bu kayıkla bunu diye sormadan da edemiyor. Çünkü oralarda tekne yedekleyip nakledenlerde var. Ama bizimkiler onlara teknemi emanet eder. Yedeklemişler çırnığa koca kayığı hava kararırken ayrılmışlar Kurucaşile’den.Yeni tekneden makine yok kafasının üzerine yığılmış dümen yok, aykırıladığında kürekle siya tutup doğrultuyorlar.Babam yedekte yeni kayıkta vardiyada dedemle Hasan Reis Çırnıktalar. Çekiyorlar usul usul. Ay ışığı gündüz gibi, Rüzgar kalmış, ölü denizler kırılmış girmişler yollarına , Lombardininin egsozu sağdadır, doğuya seyir yaptıkları için kıyıya bakar.Neredeyse tam yol da olduğu için çok zorlanırmış. Çay ağızlarında yaz aylarında karadan denize dışarı rüzgarı eser. Bazı çay ağızlarının vadileri çok dar olduğu içi buraların önlerinde rüzgar çok şiddetlenir. İşte buralarda rüzgar egsozun çıkışını bastırır egsoz kıpkırmızı kızarırmış. Sonraları bu duruma bir kaçkez de ben şahit olmuşumdur. Bir de bu hava soğutmalı makinaların açıkta duran egsozları motosiklet egsozu gibi hepimizin bir yerlerini yakmıştır.Hepimizde küçük anıları vardır. Sabaha doğru hava biraz değişmiş İnebolu’ya Yaklaştıklarında Batı Karayelden bindirmiş. Lehlerine bir durum fakat yeni kayıkta dümen olmadığı için dalga önüne düştüklerinde çok zorlanmışlar. Sabaha yakın gelip limana bağlanmışlar.Sabah fırtına iyice şiddetlenmeden gelip evin önüne çekilecek ve donam süreci başlayacak. Biz çocukların limana gitmesi yasak olduğu için bizde heyecanla denizin kıyısında olan caminin Avlusunun üstüne duvara tırmanıp  oturduk  Liman tarafına  bakıyoruz ve heyecanla yeni teknemizi bekliyoruz. Saat 9 a doğru tekneler göründü.Hemen koşup eve  de haber verdim. Neyse kıyıda hummalı bir telaş, sabahki esinti biraz deniz döktüğü için iş biraz sıkıntılı. Yeni teknede makine yok , omurgasında nal yok. Bu yüzden kıyıya yanaşmada , feleklerin üzerinde dengede tutmada sıkıntılı.Kıyıda herkes heyecanlı, aile efradı kenarda , mahalleli ve komşular herkes heyecanlı bir vaziyette. Yaz günleri olduğu için sahil  kalabalık zaten. Dedem sabahın erken saatlerinden beri donamı hazırlamış son kontrolü yapıyor bende bir yandan felekleri yağlıyorum. Çok geçmeden tekneler çekek yerimizin önüne geldiler. Son Denk Kayıkçısı  Hasan Reis, alargada tekneleri eylerken öyle bir donam hazırladı ki yedekteki tekneyi arkasında değilde neredeyse paralelinde çekiyor. Bunu yaparken yedek teknenin iskele omuzluğundan ve belinden açmaz alarak kendi sandalının belinden ve kıç omuzluğundan açmaz alarak aynı zamanda yeni teknenin kıç babasından kürekle dümen tutarak  sistemi kurmuştu. Sonrasında her taraf neta olunca açıktan tekneleri hızlandırdılar ve dalga önüne düşüp başladılar cığarak gelmeye, tam dalganın patlağına gelince yedekleyen sandaldan halatı koyverip geri döndüler.Bu esnada yeni kayık hızla dalgaya bindi ve kıyıya hızla dalga ve rüzgarüstüne yatık bir şekilde geldi. Yarıbeline kadar soyunmuş ilk feleği tutanlar hızla ilk feleği omurganın altına kaptırdılar. Eş zamanlı kıyıya çekmek içi hazır bekleyen gidibot halatlarını  birer kişi sancak ve iskele omuzluktaki kancalarına  taktılar. Bu esnada gelen ikinci dalgayla kayık doğruldu kıyıya dik bir konuma geldi ama felek ve halat tutan bu dört kişi dalganın şiddetiyle yuvarlanıp gittiler, sonrasında dalganın çeken akıntısında doğrulmaya çalışırken görmüştüm kendilerini. Aynı dalga kayığın kıç üzerinide suyla doldurmuştu.Dalga boyu patlağın ağzında 2 metre civarındaydı.Açıkta bu dalga yüksekliği çok risk içermez ama kıyıda patladığı yerde  iki adam boyu olur, koca koca taşları yere vurur, kaldırır tekrar vurur yerini değiştirir. Ama yüz metre  yukarıdaki ırgatı koşturarak çeviren çoluk çocuk onlarca kişi dakikalar içinde tekneyi yarı boy yukarı çektiler. Kalabalık çok fazla olduğu için tekne durmadan hızla ilerliyordu. Teknenin omurgasında nal olmadığı için devrilme riskinden dolayı bordalardan dörder beşer kişi tekneyi tutuyordu. Tekne ilerledikçe kıç taraftan boşa çıkan felekler koşturarak başa sürükleniyor ve yeniden omurganın altına yatırılıyordu. Çok geçmeden tekne çekek yerinde donatılacağı kuruluk kısma alındı.
Bundan sonra bir ay boyunca donatılacak ,makinası ,dümeni,ırgatı,elektriği yatağı yorganı ,boyası,kınası yapılacaktı. Bu süre çabuk geçti ve sezon başına tekne yetişti. Neyse  tekne evimizin önündeki çekek yerinden limana gidecek ve voli ağı istiflenecek üç aylık palamut sezonu sonuna kadar denizde çalışacaktı. Karıncaların denizden su içtiği bir havada tekneyi küçük bir merasimle yüzdürdük. Artık tekne beyaz üzeri siyah kuşaklı, kırmızı bıyıkları ve kırmızı zehirlisi olan bir güzellikti. Neyse tekne yüzdürülünce Abim ve meşhur bir uzakyol denizcisi olan Aykut Reis tekneye atladılar limana gidecekler.Aykut reisten biraz bahsedersek ; kendisi sekiz dilde konuşabilen 35 yıl yabancı ticari gemilerde Reislik yapmış bir denizci . Yedi Denizde ve üç okyanusta ömrü boyunca seyirler yapmış ve bunları bize devamlı anlatırdı.Bu yüzden ilkokul öğrencisiyken Panamanın yapılış öyküsünü havuzların çalışma sistemini öğrenmiştik. Kendisi emekli olmuş gelmiş memleketine dönmüş küçük çapta ayakkabı tamirciliği yapar sezonda da uzatma ve volicilikte bizim takımda denize çıkardı. Kendisi iyi bir serdümendi ve çok seri yanaşma manevrası yapardı, izlemek bile keyifti. Ama o gün ne olduysa  iskeleye yanaşırken tornistan yaptığı sırada tekne ileri geçiyor ve tamyol tornistan yapacağı yerde tamyol ileri veriyor. Ve olan oluyor.Tekne ömrü boyunca taşıyacağı bir ize sahip oluyor. Kepçeyi dönen küpeşte ve parampetler patlıyor. Allah’tan bodoslamada bir şey yok. Sonradan anlıyoruz ki Reis aslında tornistan yapıyor. Fakat şanzumanı ve kumanda kolunu donatan kişi içeride çapariz vermesin diye üstten alması gereken şanzuman kolunu, mesafe müsait diye ters çevirip alttan alıyor.Böylelikle uzatma borusu farş tahtalarının altından geçiyor hiç ortalıkta çapariz etmiyor. Ama kolu ileri dayanınca tornistan geri çekince ileri vites oluyormuş. Bahsettiğimiz şanzuman tabiî ki hidrolik ve telli spiralli sistem değil, kavramalı tip şanzumandır. Sonrasında hep birlikte Aykut Reis daha fazla üzülmesin diye “nazar değdiğine” dair bir kanıya varıldı. Rivayete göre tekneyi şimdilerde çoktan rahmetli olmuş camiamızda kem gözleriyle meşhur bir dostumuz, büyüğümüz görmüştü ve maşallah dememişti. Kendisinin bir bakışta giden gemileri durdurduğu rivayet edilirdi. Sonrasında bu olay şakayla karışık yıllarca böyle yad edilir olmuştu.
Selam ve Uğurlar Olsun Hepsine…
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 989
Ynt: SON DENK KAYIKÇISININ HATIRASINA
#72: 02 Şubat 2018, 23:17:00
Ahmet Üç Denizi bitireyim sıra sende,senin yazdıklarında okunmaz ki kardeşim :)

Ahmet elinde eski fotoğraflar varise aralara serpiştir :)
  • IP logged
« Son Düzenleme: 02 Şubat 2018, 23:18:46 Gönderen: Ali Ünalan »
“Merhaba denizci, sen de senden sonrakilere anlat…”

  • *
  • İleti: 1343
Ynt: SON DENK KAYIKÇISININ HATIRASINA
#73: 02 Şubat 2018, 23:54:50
Ahmet'cim yine sizin oralara gidip sizin gibi düşündük sizin gibi yaşadık.Çok güzel bir renksin kardeşim.
  • IP logged
BABA TUNCA /YEŞİLKÖY

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1165
Ynt: SON DENK KAYIKÇISININ HATIRASINA
#74: 02 Şubat 2018, 23:56:42
Ahmet'cim yine sizin oralara gidip sizin gibi düşündük sizin gibi yaşadık.Çok güzel bir renksin kardeşim.

Hem de en güzel renklerden birisi  :)xx
  • IP logged

 
Yukarı git