Heyamola Hey

Havuzluk => Seyir Anıları => Konuyu başlatan: Enes Save - 31 Ağustos 2019, 16:43:51

Başlık: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 31 Ağustos 2019, 16:43:51
Ebabil'in Lodosu

Ebabil kah kürekle kah yelkenle Gökova'ya ulaştı. Güllük Körfezine kıyasla Gökova Körfezinde bizi daha çok zorlayan dalgalarla yüzleştik, sonunda dalgalara uyum sağlayıp su olduk, akıp gittik.Bir lodos fırtınasına girmeye hak kazandık. Bunu yaşamak için Gökova'yı seçtik.

Sonucu bu şekilde bildirdikten sonra sıra Güllük Körfezi-Gökova Körfezi seyrinin öyküsüne geldi.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 31 Ağustos 2019, 19:50:25
Bir sabah plan doğrultusunda Cemil, beni ve Sabri'yi  arabasıyla aldı, Güllük Egesu Marinanın serbest olan (Bu bölge sığ olduğundan salması sabit  veya karinası derin olan tekneler giremiyor) kıyı tarafına götürdü. Havanın uygun olduğunu görünce hazırlandık ve avara olduk. Marinanın dışına çıkınca yelken açıp  rüzgarı arkamıza aldık. Bir süre keyifle seyretsek de Karaburun-Yılan adası hizasını geçince rüzgar önce kesildi, sonra yeniden başladı, saat yönünde dönüp batılı devam etti. Ebabil henüz orsaya giremediğinden iskele yapıp Yılan Adasına gitmeye karar verdi.

Oysa bir önceki gün rüzgar tüm gün ve gece boyunca körfezin dışına doğru ne de güzel esmişti. O rüzgarla Yalıkavak'a hatta Akyarlar'a bile varılabilirdi. Amaç seyir ise her zaman hazır olunmalıydı, her zaman! Bu fırsatı nasıl da kaçırdım. İçim içimi yese de durumu hazmetmeli, kendimi bağışlamalıydım. Deniz nasılsa bir gün güdük kalan bu özelliğimi de geliştirecekti. Tıpkı beni fiziksel ve zihinsel olarak daha güçlü ve dirençli hale getirdiği gibi...

Yılan adasına varınca korunaklı gürünen tarafa demirledik. Denizdeki kayalara dikkat edip kıçtan kara bağlandık. Toparlanıp adaya çıkıp keşfe koyulduk.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Hulusi Gülen - 31 Ağustos 2019, 22:58:15
Enes Reis, yaşadığın tecrübeler doğrultusunda seyehatlerinin oransal olarak ne kadarı  kürek çekme ile geçiyor? Bir de siz kanoyu çifte kürek ile donatmıştınız sanıyorum; boyna tipi kürek kullansanız daha mı az yorucu olurdu acaba? Selametle.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 01 Eylül 2019, 11:20:09
Enes Reis, yaşadığın tecrübeler doğrultusunda seyehatlerinin oransal olarak ne kadarı  kürek çekme ile geçiyor? Bir de siz kanoyu çifte kürek ile donatmıştınız sanıyorum; boyna tipi kürek kullansanız daha mı az yorucu olurdu acaba? Selametle.

Hulusi Reis,

Ne kadar kürek çekeceğim seçtiğim rotaya ve mevsime(Rüzgara) bağlı olarak değişiyor. Örneğin Mayıs ayında Güllük-Gökova rotasını yapmak için hiç kürek çekmem gerekmeyebilir.

Yol almak için küreği geçici olarak kullanıyorum. Boyna kürek seçeneklerden daha iyi olanı olabilir.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 01 Eylül 2019, 11:48:26
Devamla ?
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 01 Eylül 2019, 12:41:12
Adada çevredeki bir balık çiftliğinin yem,bakım, güvenlik v.b. gereksinimini sağlamak üzere bir kulübe ve iskele bulunmakta. Bu kulübede iki kişi devamlı bulunuyorlar. Dik olmayan bir yokuşu çıkarken bu çalışanların baktığı horoz ve tavuklar göze çarpıyor. Serbestçe geziyorlar. Acaba bu zenginliklerinin farkındalar mı?

Bizi  yüksek olmayan tepeye doğru götüren yolu izlemeyi sürdürüyoruz. Sol tarafımızdaki birkaç eski polyester tekne onarım bekliyor gibi.

Yokuşu tırmandıkça batıdan esen rüzgarın şiddeti artıp yüzümüze vuruyor.

Birkaç maki dışında adada pek bir bitki örtüsü yok.

Tepede küme küme birkaç maki olduğunu görüyoruz. Batı tarafındakilerin sağladığı gölgeye sığınıyor, püfür püfür esen rüzgarın denizden getirdiği serinliğin keyfine varıyoruz. Türkbükü, hatta Gündoğan'a doğru uzanan dalgalı denizin görüntüsü şahane.

Etrafımıza bakındığımızda izni alınamamış bir kaç kalıntıyı görünce makilerin altında bu keyfi daha kaç yıl rahatsız edilmeden yaşayacağımızı merak ediyoruz.

Bu soluklanmadan sonra adanın güneyine doğru yürümeyi sürdürüyoruz. Bu patika son zamanlarda pek kullanılmamış olsa gerek. Yolu yer yer zorlaştıran çalılardan bu sonucu çıkarıyoruz. Yürürken tenimiz çizilmesin diye daha dikkatli davranıyoruz. Aklıma on sene önce Ayvalık Alibey adasındaki ıssız bir yerde küçük bir patika inişi sırasında ayağımı kırmayı nasıl başardığım ve sonrasındaki gelişmeler geliyor. Belki de hayatımı, ailemin hayatını sonsuza dek değiştiren gelişmeler...
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 01 Eylül 2019, 23:53:50
Takipteyiz, ara sıra resim de isteriz.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 02 Eylül 2019, 10:22:55
Bu nedenle daha dikkatli ilerliyorum. Bedenimi yengeç  gibi hafif yan tutarak yürüyorum. Ayağım kayıp düşecek olursam sadece bir kol kırığıyla kurtulabilirim.  Durduğumuzda adayla anakara arasındaki denizi görüp yüzesim gelse de kısa sürede dönüşe geçiyoruz.

Dönüşte kamp yeri olarak makilerin altını belirleyerek kanoya yollanıyoruz. Cemil çadırını, ben üç metreye iki metre kalın Amerikan bezini alıp dönüyoruz. Sabri diğer makilerin bulunduğu yerdeki kanepeye uzanmış keyif sürüyor.

Cemil'le bezi yere seriyoruz. Yardım teklif etsem de Cemil çadırı tek başına kurmayı yeğliyor. Bu öğle vaktinde herkes kendi köşesine çekilmiş dinlenmeye başlıyor.

Bir süre uzansam da uyku tutmuyor. Bu arada rüzgarın şiddeti insanı serseme çevirecek düzeye gelince kalkıp kanoya gitmeye karar veriyorum. Kanonun bulunduğu yerde rüzgar görece daha az. Daha rahat ederim.

Kanoya gidip uzansam da kısa süre sonra çıpa taramaya başlıyor. Çözüm bulamazsam iskeleye  bağlı olan tekneye bindirebilirim. Görevliye seslenip durumu açıklamaya çalışıyorum. Teknesiyle iskeleden avara olup kanoyu önce yedekliyor. Sonra yakındaki tonoza götürüp bağlıyor. Bayram reisle bu şekilde tanışıyoruz. Ben teknesine binince iskeleye yollanıyoruz.  İskeleye bağlanınca beni kulübenin önündeki gölgelikte oturmaya davet ediyor.

Sohbete başlayınca Orta Anadolulu olduğunu öğreniyorum. Merakım artıyor. Buraya nasıl gelmiş?
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 02 Eylül 2019, 10:35:40
Takipteyiz, ara sıra resim de isteriz.

Resim olan yerlerde yayınlamayı not aldım.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 02 Eylül 2019, 13:04:13
Oralara iş aramaya gelen bir memkeketlisi memleketine döndüğünde balık çiftliklerinde iş olduğunu anoatmış. Bayram reis ve birlikte çalıştığı Yasin reis Güllük'e bu şekilde gelmişler. Her iki-üç ayda bir izinli olarak memlekete ailelerini görmeye gidiyorlarmış. 

Biz Bayram reisle sohbet ederken önce Yasin reis, sonra Cemil ve Sabri gelip ortama katıldılar.

Sohbet devam ederken Yasin reis çay ikram etti. Aç olana sıcak bir çorba, seferi olana bir bardak çaydan daha iyi ne gelebilirdi ki? İçilen çay adeta sohbetin koyuluğunu arttırdı. Artık uzun süreden bu yana ilk defa görüşen dostlar gibiyiz.

Yasin reis yüzmeyi nasıl öğrendiğini anlatıyor. Bir arkadaşı onu memleketlerinde boyu geçen bir tatlı su  birikintisine itmiş. O da can havliyle bir şekilde suyun üstünde kalmış. Bu, en sık duyduğum yüzmeyi öğrenme hikayelerinden biri olsa da her dinleyişimde dehşete düşerim. Kanımca insanımızı denizci yapmak için uyacağımız ilk kural onu sudan korkutacak bir etkide bulunmamaktır. Gerisi kendiliğinden gelir. Tıp hekimlerinin arasında söylenegeldiği gibi : "Ne yapacağını bilmiyorsan bir şey yapma. Zarar verebilirsin!"

Saatler ilerliyor. Yasin reis Halil İbrahim sofrası hazırlıyor. Bayram reis sonra yiyeceğini söyleyerek tekneye binip gece nöbeti tutmak üzere balık çiftliğinin yolunu tutuyor.

Günler sonra bu husus kafamı kurcalamaya başlayınca :"Acaba bizle ellerindeki son erzağı mı paylaşmışlardı. O yüzden mi Bayram reis bir şey yemeden kalkıp nöbete gitti?" diye kendime sordum.

Bunu hatırladıkça içim burkulur.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 03 Eylül 2019, 19:11:35
Çok iyiymiş
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 03 Eylül 2019, 20:18:36
Bayram reisi uğurladıktan sonra sohbete kaldığımız yerden devam ediyoruz. Bir kaç saat sonra saati soruyorum, gece yarısına bir saat var.  Bayram reisin söylediği gibi gece bize yardım edecek rüzgar tam zamanında esmeye başlıyor.

Sabri'yle birlikte Yasin reisin kullandığı tekneye binip Ebabil'in tonoz yerine gidiyoruz. Önce Sabri sonra ben Ebabil'e geçiyoruz. Neyse ki hava iyi. Hava kötüyken su seviyesinden oldukça yüksek olan böyle bir tekneden Ebabil'e geçmeye çalışmak rus  ruleti oynamaya benzeyebilir.

Önce pille çalışan gece seyir alametlerini yerleştiriyoruz.

Sonra dümen palasını takmaya çalışıyorum. Pala iğneciklerini yuvalarına takma dolayısıyla palayı yerleştirme işi bir güreş mücadelesine dönüşüyor. Gözlerimle takma işini yönlendiremeyince ellerimin hissine başvuruyorum. İğneciğin ikisini birden yuvalarına oturtmam on beş yirmi dakika mı alsa da bana saatler geçmiş gibi geliyor.

Tonozdan ayrılıp Cemil'i almak için iskeleye geri dönüyoruz. Cemil'i sonradan almamızın nedeni kamp eşyalarıyla birlikte tekneden Ebabil'e geçişini daha riskli görmemiz... "Denizin şahidi yok" derler. Olan kötü bir olayı kimse görmez. Ebabil'e geçiş gibi riskli bir iş akşam karanlığında yapmaya çalışılırsa denizin şahidi hiç olmaz.

Mürettebat sağ salim ve tam bir şekilde Yasin reisle helalleşip iskeleden avara oluyoruz. Ben dümende, Cemil ortada, Sabri pruvaya doğru gözcü.

İlerlerken Sabri'nin görsel uyarılarını doğru anladığımı belrtmek için yüksek sesle tekrar ediyorum.

Adadan yeterince uzaklaşınca yelkeni basıyorum. Yürüme hızından daha yavaş olsa da ilerliyoruz. Kürek çekmekten iyidir.

İlk bildirimim : "Denize düşmek yasak! 🤕 "

Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 04 Eylül 2019, 15:18:38
Gece ve deniz, ikisi birleştiğinde beni bu dünyadan alıp yine o düşler okyanusuna götürdü. Okyanusun ortasında,  pusula olmadan nerede olduğunu bilmediğimiz kara parçasına doğru yol alıyoruz. Hafif esen rüzgar dışında mutlak bir sessizlik tarafından kucaklanmışız. Dün diye kasdettiğimiz şu andan bir önceki gün mü? Yoksa karada bıraktığımız yaşam şekli mi?

Sabri'nin sesiyle kendime geliyorum : "Pruvada balık çiftliği!". Duyduğumu bildiriyorum :
- "Pruvada balık çiftliği görüldü!"

Balık çiftliğini geride bırakınca rahatlıyorum. Bir süre sonra rüzgar kesiliyor. Kürek çekmeye başlıyoruz. Günün ışımasına daha çok var. Ama kimin umurunda.

Şu kürek çekme meselesi. Neden kürek çekilir? Üstelik saatte sadece yaklaşık bir mil yol alınırken... Deli işi mi bilmiyorum. Sanırım biraz teslimiyet gerektiriyor. Yani şartları kabullenip durumdan keyif çıkartmak... Yoksa bir çoğumuzun sohbetlerinde belirttiği gibi hırslı olmayla  bir ilgisi yok. Tabii kritik anlarda biraz hırslı olmak iyi olabilir. Yol alalım yeter. Yol almak için de zamana ve evden izin almaya ihtiyaç var. Biraz da uygar dünyadaki bazı kavramları buraya taşımamak gerekiyor. Örneğin fayda analizi yapmamak lazım. Yapılırsa insan sadece evde oturup belgesel izlerken içeceğini yudumlar. O da güzel. Ama dozu önemli. Ailemi ziyarete İstanbul'a gittiğimde zorunluluklar dışında evimden çıkmam.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 04 Eylül 2019, 17:24:35
Kürek çekiyorduk.Bir süre sonra ikinci duyuruyu yapıyorum : "Yorulan söyleyip kürek çekmeye ara verebilir. Acelemiz yok. "

Saatler saatleri kovalıyor.  Şafak sökmeye başlıyor. Türkbükü'nün bulunduğu anakaraya paralel  şekilde kürekle ilerlemeyi sürdürüyoruz. Anakaradan yaklaşık üç mil açıktayız. Rota Türkbükü ama pruvanın yönü Türkbükü'yle Gündoğan arasında kalan büyük adanın önündeki balık çiftliği. Balık çiftliğine varınca iskele yapıp Türkbükü'ne doğru kürek çekmeye başlayacağız veya hakim batılı  rüzgar başlarsa rüzgarı apazdan alıp kürek çekmekten kurtulacağız.

Birkaç on dakika sonra hedeflediğim balık çiftliğinin pruvamda değil de iskele baş omuzluk tarafında kaldığını görüyorum. Yani akıntı var. Bizi körfezin ortasına sürüklüyor.

Bundan sonra kürek çekerken gözle aldığım kerterizler ilerlemediğimizi gösteriyor. Belki yanılıyorum belki ilerliyoruz diye düşünerek gözümü balık çiftliğine dikip pruvayı hep ona ona doğru tutacak şekilde dümen tutuyorum. 15-20 dakika böyle gittikten sonra balık çiftliğinin görüntüsünün büyümediğini görünce ilerleyemediğimiz kesinleşiyor.

Pruvayı Türkbükü'ne döndürüyorum. Artık var gücümüzle kürek çekiyoruz. Olumsuz düşünceler kafama girmeye çalışıyor. Onları itiyorum. Olumsuz düşünce her akĺıma geldiğinde kendi kendime : "Düşünmeyi bırak! Kürek çek, kürek. Pruvayı Türkbükü'nden saptırma!" diyorum.

Çabalar sonuç veriyor. Ağır ağır önce balık çiftliğini sancak bordamızda sonra gerimizde bırakıyor, Bir sonraki aşamada anakarayla büyük ada arasındaki boğazı bordamıza alıyoruz. Akıntıdan kurtulduk mu acaba?

Olta teknelerinin sabah avı yaptığı bölgeye vardığımızda hafif bir rüzgar başlayıp bizi Türkbükü'nün girişine kadar götürüyor. Kalan kısmı nasıl katettik, hatırlamıyorum.

Halk plajının yanındaki dereye girip seyri sonlandırıyoruz.

Bir süre sonra Sabri Güllük'e karayoluyla dönmek üzere ayrılıyor.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 04 Eylül 2019, 18:09:46
(https://i.hizliresim.com/an8Bl7.jpg) (https://hizliresim.com/an8Bl7)
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Mücahit Karabaş - 04 Eylül 2019, 18:23:23
Seyir anılarının içinde denizle kesişmiş insan hikayeleri... Arka planda zaman zaman huzurun zaman zaman telaşın ritimleriyle kürek sesleri... Cem Abinin sık kullandığı gibi; dadından yinmez bir yazı dizisi oluyor.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Cem Gür - 04 Eylül 2019, 21:46:07
Her türlü seyir anılarını seviyorum. Her şeyden önce seyir anıları, içten, duygu yüklü, insanı, denizdedi insanı, denizle ilişkisini duru, dupduru anlatıyor. Onun için de gerçekten dadından yinmez oluyorlar.  :)xx :)xx :)xx
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 05 Eylül 2019, 14:12:59
Günü nasıl geçireceğimiz konusunda kısa bir süre sohbet ettikten sonra Cemil plaja yerleşip şemsiyenin altında kestirmeye başlıyor. Bense bitkin olmama rağmen uyuyamıyorum. Bunun üzerine Türkbükü'nü biraz gezeyim diyorum.

Aslında buna gezmek demek ne kadar doğru bilemiyorum. Marketlere uğrayıp ufak tefek yolluk alacağım.

Tam yürümeye başlamışken plajın çıkışındaki belediye "çabuk gıda ve içecek" tesislerindeki dondurmacı gözüme çarpıyor. Dondurmayı öyle aman aman arayan biri değilim. Buna rağmen canım çekiyor. Sipariş veriyorum. Biraz yedikten sonra kendimi daha iyi hissediyorum. Bravo! Mideye düzgün bir şey sokmadan dondurmaya giriştim!

Düşünüyorum : Gerçekten dondurmayı ben mi istedim? Yoksa bu bana kapitalist sistemin bir dayatması mı?

Tam kahkahayı basacakken kendimi zor tutuyorum. Günlük yaşantımızın neredeyse tamamı bu sistemin eseri. Boş versene düşünmeyi. Türkbükü gibi bir yerdesin. Derin düşüncelere her zaman dalabilirsin. Ama burası yeri değil.

Dondurmayı afiyetle bitirdikten sonra kapitalin diğer güzellikleriyle sevişmek  üzere kalkıp yürümeye başlıyorum.

"İyi günler. En yakın market nerede acaba?" Bu sorumu özellikle gerçek bir insana soruyorum, sanal uygulamaya değil... Hani şu gözle görülüp elle tutulabilenlerden...
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Eyüp Oğan - 05 Eylül 2019, 14:29:28

Tam yürümeye başlamışken plajın çıkışındaki belediye "çabuk gıda ve içecek" tesislerindeki dondurmacı gözüme çarpıyor. Dondurmayı öyle aman aman arayan biri değilim. Buna rağmen canım çekiyor. Sipariş veriyorum. Biraz yedikten sonra kendimi daha iyi hissediyorum. Bravo! Mideye düzgün bir şey sokmadan dondurmaya giriştim!

Düşünüyorum : Gerçekten dondurmayı ben mi istedim? Yoksa bu bana kapitalist sistemin bir dayatması mı?


Enes hocam, bir sakınca yok, Dondurma bence oldukça sağlıklı bir gıdadır..
Elbette yapım ve saklama aşamalarında kontamine olma risklerine karşı uygun davranıldıysa..
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 05 Eylül 2019, 15:37:25
Aldığım yol tarifi üzerine dondurmacıyı sağımda bırakıp elli metre kadar yürüdükten sonra sağımda  taksi durağını bırakıyor, hemen sonraki köprüyü geçince sağa dönüp yürüdükten biraz sonra ilk soldaki yola sapıp köşedeki marketi buluyorum. Zaten orada solda ikinci bir yol yok.

Gerekli ürün ve fiyat kontrollerini yaptıktan sonra ikinci markete gitmek üzere dışarı çıkıp sola dönüyorum. Yaklaşık yüz metre yürüyüp sola dik dönen yolu izliyorum. Kıvrılarak giden yolu takip edince iki yüz elli - üç yüz metre ileride sonra sağdaki markete giriyorum.

Gerekli kontrolleri yine yaptıktan sonra alışverişe başlıyorum. O marketteki işim bittikten sonra ilkine geri dönüp alışverişi tamamlıyorum.

Yaptığım alışverişin toplam tutarı yirmi lirayı  evet -.Yalnızyirmitürklirası.- geçmiyor.

Peki bu kadar tantana yirmi lira için miydi? Evet. Karşılığı ne oldu? Annemi yad etmiş oldum. Genel anlayışa göre hayatta değil ama benim bakış açıma göre bıraktığı yaşam şeklinin bir kısmı bizle birlikte devam ettiğinden o hala yaşıyor. Rahmetliyle ben daha okula başlamamışken her çarşamba Akçay'dan Edremit'e gider, pazarı baştan aşağı gezerdik. Tabii o zamanlar benim için bu bir gezi değil, ızdıraptı. Akşam alacakaranlığı geldiğinde annem beğendiği sebze meyveyi seçerek alır, alırken bir de pazarlık yapardı. O zamanlar ızdırap olarak görünen bir şey zaman için de ne kadar da güzel bir anıya dönüşebiliyormuş.

İkinci olarak yaptığım yürüyüşü biraz uzatıp egzersiz yapmış oldum.  Ayrıca akan hayatın içine girmiş ve bir kaç kuruş da tasarruf etmiş oldum.

Biraz  uğraşırsam alışverişin yararları üzerine bir kitapçık bile ortaya çıkabilir.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 05 Eylül 2019, 21:05:20
Aldıklarımı Ebabil'e bıraktıktan sonra on metre ileride  Cemil'in yanına gidip oturdum. Cemil hala uyuyordu. Etrafı seyre koyuldum. Dere yatağındaki bağlanma yerine giren bir jetskinin dalgaları Ebabil'i yerinden oynatıp kıyıdaki kayalara vurdu. Gidip önce hasar var mı diye baktım. Gözle görülür olan sadece oluşan çiziklerdi. Amerikan bezini alıp o kayaya sardım. Böylece Ebabil daha fazla çizilmedi. Ayrıca yerinden oynamaması için çıpayı güçlendirdim. Baştan kıçtan omuzluklardan aldığım ek halatları irili ufaklı kayalara bağlayıp Ebabil'i sabitlemeye çalıştım. Tabii bu söylediklerim dört beş ayrı zamanda yapıldı.

Cemil uyanınca belediye tesisinden yiyecek ve içeceğimizi aldık, keyfini sürdük. Harcama biraz yüksek gelse de Türkbükü'nde olduğumuzu hatırladık. Olmadığından değil, dışarıda harcanan paranın ziyan olduğunu düşündüğümden pek harcama yapmamaya çalışırım. Harcadığımı satın aldığımın değil de mekanda bulunmanın bedeli olduğunu düşünürüm. Yoksa bana göre en kötü ev yemeği dışarıda yenen en iyi yemekten daha faydalıdır.

Karın doyurma işi bitince çay aldık. Çay taze ve lezzetliydi. Cemil : "Türkbükü'nün denizini beğenmedim, kirlilik var." 

Topa girmemeye çalışıyorum. Girersem yapacağım konuşmanın  uzunluğundan dolayı ben bile usanacağım.

Çicekler, böcekler derken akşam oluyor. Cemil'le birlikte sahil yolunda balıkçı barınağına doğru yürümeye başlıyoruz. Kadınlar, erkekler yavaş yavaş sahildeki restoranlara yöneliyorlar.

Bazı karşılayıcılar  (Ne diyeceğimi bilemedim. Host mu deseydim?) bizi selamlıyor ve içeriye girmemizi ümit ediyor gibiler. Tabii selamı alıp oralı olmuyoruz.

Akşam vakti yaptığımız kadınlı erkekli lokantalı bu hoş göz banyosundan sonra plaja geri dönüyoruz. Cemil çadırını kuruyor, ben Ebabil'e geçip yatıyorum. Her zaman olduğu gibi kısa sürede uykuya dalıyorum. Bir ara seslere uyanıyorum. Gece hayatı başlamış olmalı. Sonra uyumayı sürdürüyorum.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 06 Eylül 2019, 17:17:39
Sabah şafak vakti olmasa da erken uyanıyorum. Cemil kalkmış bile. Günaydın deyip toparlanıyoruz. Uzun seyirlerde yaşanan onca yorgunluğun üstüne Orsa 1'de veya Ebabil'de her sabah yenilenmiş olarak kalkmak bana mucizevi bir lütuf olarak görünmeye devam ediyor. Çünkü deniz hayatının  tersine kara hayatına geçince yüz seksen derecelik bir performans düşüklüğü yaşıyorum. Daha az enerjili, daha yorgun, daha edilgen, özellikle İstanbul'dayken...

Deniz hayatı derken seyir anılarımı yeni okumaya başlayanlarımız için biraz açıklamak gerekebilir. Kapalı bir mekanı olmayan bir yüzer nesnenin üzerinde yol alıp onun üstünde uyumak... Tabii ki güneş ve yağmura karşı korunmak için bir tente lazım. 

Toparlandıktan sonra belediye tesislerinde servisin açılmasını beklerken telefonlarımızı şarj ediyoruz. Zamanı gelince taze çayımızü içip seyre koyuluyoruz.

Kürekle yarım gomina kadar açıldıktan sonra rüzgar olmasa da mizana yelkeni ve ön direk ön yelkenini basıyorum.

Türkbükü koyunda biri diğerinden büyük iki tane ada var. Koyu ortalayıp çıkarken önce küçük sonra büyük olan ada olmak üzere  ikisi de Ebabil'in iskele tarafında kalıyor.

Küçük adayla aynı hizaya gelince rüzgar karşıdan esmeye başlıyor. Bir önceki günden bir saat önce...Bu da yan koya kürekle geçme planını alt üst ediyor. Geçen sene bu yelken kombinasyonuyla, üstelik dümen olmadan hafif bir havada orsa gitmenin verdiği ümitle hafif sancak yapıp yelkenlerin rüzgarla dolmasını sağlamaya çalışıyorum. Ana ııh, olmuyor. Orsaya girmiyor.

Kürekle iskeleye manevra yapıyorum yine olmuyor. Ben de rüzgarı apazdan alıp küçük adaya yaklaşıyorum. Adalar civarında rüzgar yok gibi. Hiç olmazsa rüzgar direnci olmadan kürek çekerek ilerleriz. Her iki adayı da geçip koydan çıkıncaya kadar bu ümit hayat buluyor.

Sonrasında iskele tarafından yaklaşan motorla seyir halindeki guleti görüyoruz. Görünüşe göre rotalarımız çakışıyor. Yani çatışma riski var. Çok dikkatli bir şekilde onu takibe alıyorum. Yol hakkı bizde olmasına rağmen küçük olan biz olduğumuz için daha çok risk altında olan biziz.

Buradaki temel sorunlardan biri guletin kurallara uyup uymayacağı. Ama hangisini yapacak bilmiyorum. Bilsem ona göre  davranacağım. Günhan reisin hediye ettiği düdüğe var nefesimle üfleyip düdük sesiyle beni farketmelerini umuyorum. Olmuyor!

Risk büyüyor. Son anda gulette o sırada gözcülük yapan birinin olmayabileceği, hatta guletin otopilotla yol alıyir olabileceği aklıma geliyor. Cemil'e haykırıyorum : "Kürek çekmeyi bırak!"
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Mücahit Karabaş - 06 Eylül 2019, 18:25:58
Biliyorum kayıkta en küçük hacim bile çok değerli ama en azından bizim sahillerde gezerken şöyle bir korna bulundursan nasıl olur?
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: O.Utku Uçkan - 07 Eylül 2019, 09:22:52
Enes biladerim arkası yarın bizi izlemeye devam edin demesen de öyle bir yerde kesiyorsun ki. ;D
Guletin adını versen bir arayayım bakalım ne oldu diyesim var. :)xx :)xx :)xx
Bu arada dümen neden yok. İğnecik falan takarken zorlandığını hatırlıyorum. ?0-?
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 07 Eylül 2019, 11:23:56
Biliyorum kayıkta en küçük hacim bile çok değerli ama en azından bizim sahillerde gezerken şöyle bir korna bulundursan nasıl olur?

Onu bir kaç sene önce denedim sevgili Mücahit. Havası çabuk bitiyor. Hem düdüğün sesi daha keskin ve dikkat çekici. İleriki günlerde düdüğün performansını daha iyi göreceğiz.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 07 Eylül 2019, 11:28:48
Enes biladerim arkası yarın bizi izlemeye devam edin demesen de öyle bir yerde kesiyorsun ki. ;D
Guletin adını versen bir arayayım bakalım ne oldu diyesim var. :)xx :)xx :)xx
Bu arada dümen neden yok. İğnecik falan takarken zorlandığını hatırlıyorum. ?0-?

:)

Utku dede dümen takılı.

Öykü bazen öyle denk geliyor.  Yazmayı sürdüremiyorum. Anlayış gösterdiğin için teşekkür ederim.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 07 Eylül 2019, 13:07:17
Gulet yaklaşıyor ve pruvamızdan geçiyor. Köprüde üç kişi var. Ayaktalar. Ayrıca  havuzlukta  dört beş kişi... Köprüdekiler kendi dünyalarında gibiler.

Gulet geçtikten sonra biraz daha ilerliyor, sonrasında Gündoğan yönüne doğru dümen tutup kürek çekmeyi sürdürüyoruz.

Yan koydan önceki burna ulaştık, geçmeye çalışıyoruz. Rüzgar galip geliyor. İlerleyemiyoruz. Aklıma gelen fikri hemen uyguluyorum. Pruvadaki halatı alıp suya atlıyor ve kıyıya, kayalıklara doğru yüzüyorum. Boya geldiğim noktada kanoyu yürüyerek çekecek, burnu o şekilde aşacağım. Bu arada Cemil kürek çekmeyi sürdürüyor.


Arasam da boya geldiğim bir yer bulamıyorum. Başarısızlık...Bunun üzerine  kanoya çıkııyorum. Geri dönüp burunda kuytu bir yer buluyoruz. Kanoyu baştan kara yapıyorum. Ben kayalıkların üstünde Cemil kanonun üstünde bir süre dinleniyoruz.


İkinci kez girişiyoruz. Kanoyu bu sefer karadan çekerek sevk edeceğim.  Cemil dümen tutacak. Yavaş yavaş ilerliyoruz. Bu arada deniz trafiği başlıyor. Oradan geçen fiber tabanlı şişme bir bot yardım teklif ediyor. Nazikçe geri çeviriyorum. Bir süre sonra oradan geçen büyük bir motor yatın dalgasıyla kontrolü kaybediyoruz. Dalga kanoyu alıp kayanın üstüne oturtuyor.

Kano başka bir malzemeden imal edilmiş olsa paniğe kapılabilinirdi. En fazla kayanın sivri uçları kanonun tabanını delmiştir diye düşunüyorum. Tamamen su dolsa da batmaz. Denesem de kanoyu kayanın üstünden alamıyorum.

Bunun üzerine bir dalganın gelmesini bekliyorum. Dalga kanoyu kaldırdığı zaman kanoyu ileri itip kurtaracağım. Ama kano bana doğru gelip yıkabilir veya kano inerken ayaklarım kanoyla kaya arasında kalıp ezilebilir. Bundan başka bir kötü durum senaryosu aklıma gelmiyor. Uygun dalga gelince kanoyu kurtarıyorum. Sanki bu tür bir kurtarmayı defalarca yapmışım. Ama bugünkü başarısızlığa bir ikincisi eklenmiş oluyor.

Bugün bu burnu geçeceğim! Nihai başarısızlık bir seçenek değil!

"Hep denedin, hep yenildin. Olsun. Yine dene, yine yenil, daha iyi yenil."
Samuel Beckett.

Samuel seni bir bulursam...

Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Hulusi Gülen - 09 Eylül 2019, 08:07:01
Biliyorum kayıkta en küçük hacim bile çok değerli ama en azından bizim sahillerde gezerken şöyle bir korna bulundursan nasıl olur?

Onu bir kaç sene önce denedim sevgili Mücahit. Havası çabuk bitiyor. Hem düdüğün sesi daha keskin ve dikkat çekici. İleriki günlerde düdüğün performansını daha iyi göreceğiz.
Enes Reis;  o kornaların pompalı olanları var; çok kullanışlı. Ben de dümene asılı olarak bir tane bulunduyorum.
(https://uploads.tapatalk-cdn.com/20190909/ff5cd30eddc7794daec4d1f302b9b18c.jpg)
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 09 Eylül 2019, 16:18:04
Cemil'e anlatıyorum, o uyguluyor. Pruvadaki halatı çözüp iskele tarafında pruvaya en yakın olan   tutamağa bağlıyor. Böylece çekeceğim halat Ebabil'le açı oluşturacağından ben halatı, dolayısıyla Ebabil'i çektikçe Ebabil'in salmaları denizin suyuyla iş birliği yapıp  bu çekişe direnip karaya paralel şekilde ilerleyecek. Cemil'in dümenle düzeltme yapmasına da gerek kalmayacak.

Tekrar deniyoruz. Her şey iyi ilerliyor. Ta ki bir başka büyük motoryat dalgası Ebabil'in kıyıya paralel konumunu bozana kadar...

Üçüncü başarısızlık... Günlük yaşantımda her ne kadar rahat kıyafetler giysem de takım elbise giymek çok hoşuma gider, kendimi daha havalı ve iyi hissederim.


(https://i.hizliresim.com/5NX8RD.jpg) (https://hizliresim.com/5NX8RD)
Sevgili arkadaşım ve mentörüm Gülümser'le bir konferans sonrası resmimiz.

Bankacılıkta buna lacileri çekmek denirdi.  Bu sefer giyeceğim elbise farklı, başarısızlık elbisesi. Üzerime cuk oturdu ve Türkbükü'nü geçene kadar üstümde duracak.

Elbise her tarafımı sarıyor. Tüm benliğimle hissediyorum. Tenimin gözenekleri açılıp onu içeri alıyor. Değişik bir duygu. Hiç sevmediğim bir yemeği, örneğin baklaýı yemek gibi. Olsun bunu hissetmeli, tadını çıkarmalıyım.

Burnun korunaklı bölgesinde baştan kara, kıçtan çıpa bağlanarak akşamı bekliyoruz. Oraya yakın demirleyen motoryatın kaptanının yardım etme teklifini geri çevirmeyip dingisinin yedeğinde Türkbükü'ne geri dönüyoruz.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 09 Eylül 2019, 16:27:56
Olsun , zaman zaman başarısızlık ve yenilmekte var. Ayrıca çocukken bizim evde çok bakla pişerdi, kendi bahçemizde yetişirdi zaten. Hiç sevmezdim, ağzımı buruştururdu. Ama şimdi özel olarak arayıp buluyorum ne hikmetse.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 09 Eylül 2019, 21:52:28
Akşam olduğu için Ebabil'le halk plajının denize girme alanının içine girip demir atıyorum. Karaya  çorba içelim diyoruz. İkinci markete giden yolun sağındaki lokantada aradığımızı buluyoruz. Çorba çeşidi olarak sadece mercimek çorbası var. Çorbanın gelmesi uzun sürse de buna değiyor. Çorba nefis.

Sonrasında belediye tesislerine gidip çay içiyoruz. Çay yine taze ve lezzetli. Demek bu standardı tutturmuşlar.

Sohbet sonrası yine ben Ebabil'e, Cemil çadıra...

Edinilen deneyimler akılda tutularak  bir sonraki gün şafakla birlikte kalkıp kürek tahrikiyle seyre koyuluyoruz. Önce burnu sonra komşu koyu geçiyoruz. Sonra bir burun daha. İkinci koy küçük ve koyun iki burnunun arasındaki sanal hat ile sahil şeridi arasindaki uzaklık kısa olduğundan ister istemez yazlıklara bakıyoruz. Ülkemiz insanının her konuda fikri var. Biz de onlardan olduğumuzdan yazlıklarla ilgili  yorum yapmakta gecikmiyoruz :

- Beyaz olanları beğenmiyorum. Çevrenin yapısına uymuyor. Elbiseni  üstündeki lekeler gibi görünüyor.

- Evet haklısın. Taş olanlar harika. Hem göze patlamıyor hem daha güzel görünüyor.

Bodrum evleriyle ilgili bu sıradaşı (!) yorumu yapmanın verdiği  tatmininle koyun uzaktaki burnunu aşıp Gündoğan koyuna giriyoruz.

Hedef Gündoğan limanının yanındaki sığlık. Ancak zamansız başlayabilecek hakim rüzgarı düşünerek rotayı uzatıyorum. Koyun ilerideki burnunun birkaç gomina soluna doğru kürek çekiyoruz. Oraya varınca tek nefesle derin su dalış antrenmanı yapan bir ekip görüyoruz. Ekibi geçer geçmez iskele yapıp pruvayı limana çeviriyoruz.

Sonrasında kah rüzgarla kah kürekle limana yaklaşıyor,d emir atmayı planladığım alanda teknelerin kıçtan kara bağlı olduğunu görünce çözümsüz kalıyorum. Limanın bize göre sağının  halk plajı olduğunu, Ebabil'i kıyıya çekemeyeceğimizi anlıyoruz. Plajın deniz alanının dışına yaklaşık on altı metreye demir atıp halatla doksan metre kadar kaloma veriyorum. Dip deniz çayırıyla kaplı görünüyor. Yani çıpanın dibe tutunması daha zor. Buna verilen kalomanın yetersizliği eklenince çıpanın tutmama olasığı artıyor. Fakat uygun bir "b"planım yok. Zinciri İstanbul'a götürdüğüm  için kendime bir kez daha kızıyorum. Zincir olsaydı demir tarama gibi sorunum olmayacaktı.

Cemil uzanıyor. Bir süre sonra uyuyor. Ben de öyle. Uyandığımda rüzgarın sertleştiğini fark ediyorum. Bir süre sonra Cemil uyanıp karaya çıkıyor. Ben karaya akşam çıkacağım. Demir tararsa diye Ebabil'in başında kalmam şart.

Etrafı seyre koyuluyorum. Koya girerken gördüğüm Hobie katamaranda küçük öğrencilere uygulamalı yelken eğitimi veriliyor. Yakın tarafta minik bir kız çocuğu yine kendisi gibi minik bir rüzgar sörfüyle bir süre gidiyor, sonra düşüyor. Kimi zaman eğitmeni botla yanına gidip onu ve rüzgar sörfü takımını alıp yeniden başlaması için başlangıç noktasına geri götürüyor. Bu sürekli böyle oluyor. Samuel aklıma geliyor. Bazen kızsam da onun haklı olduğu gerçeği değişmiyor : "Daha iyi yenil." veya bir başka deyişle : "Citius, fortius, altius."

 Bir bebek yürümeye başlamadan önce kaç kere düşer?

Çevreyi izlerken akşam oluyor. Demir alıp Ebabil'le kıyıya gidiyorum. Cemil bana bir şezlong getiriyor. Biraz sohbetten sonra kalkıp bir marketten sarı leblebi alıyorum. Ben gelene kadar Cemil şarap şişesini açmış, boş küçük pet şişeyi ortadan kesip iki bardak haline getirmiş. Sohbetle birlikte şarabımızı yudumluyoruz. Cemil ertesi gün dönecek. Ebabil ve ben baş başa kalacağız.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 09 Eylül 2019, 22:18:46
(https://i.hizliresim.com/VQN6Xn.jpg) (https://hizliresim.com/VQN6Xn)

Gündoğan ve Ebabil
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 10 Eylül 2019, 16:27:10
Şafakla birlikte kalkıyorum. Bakıyorum, Cemil hala uyuyor. Uyandırmamaya özen göstererek toparlanıp seyre koyuluyorum. Tabii yine kürekle...

Rota Tilkicik limanı. Ağır ağır koyun dışına çıkıp iskele tarafına dönüyorum.

Pruvayı Yalıkavak yarımadasının açığındaki fenere doğru tutmaya özen gösteriyorum. Fenere varırsam Yalıkavak'a geçip bir gün kazanabilirim. Tabii olmuyor. Rüzgar başlayınca apaz seyriyle Tilkicik limanının Yalıkavak yarımadası tarafındaki küçük bir koyuna geçiyorum.  Umduğumdan az planladığımdan daha iyi bir noktaya vardım.

Önce demir atıyorum. Zemin kayalık olduğu için halat dipte kayalara sürtünerek kopabilir. Bu yüzden baştan ve kıçtan kıyıdaki  kayalara doğru yaklaşık on ikişer kulaç halat çekip iyice geriyor,  tabiri caizse Ebabil'i  hamak gibi asıyorum. Çıpa dipte sigorta olarak duruyor.

Sonra kıyıya çıkıp dinlenmeye çekiliyorum. Kıyıdaki çam ve okaliptüs ağaçları gölge yapıyor. Keyfim yerinde.

Bir süre sonra arabayla bir aile geliyor. Bir baba, iki kızı ve damattan oluşan bir aile. Küçük olan kız henüz ilkokul çağında değil ve öksüz. Yalıkavak'ta yaşıyorlar. Bunları onlarla yaptığımız sohbet sırasında öğreniyorum.

Baba küçük kızını kısa bir süre Ebabil'le gezdirip gezdiremeyeceğimi soruyor. Hava şartlarının olumsuzluğunu açıklarken kendimi kötü hissedince babanın telefon nunarasını istiyorum. Yalıkavak yarımadasını dönüp baba kızı sabahın rüzgarsız bir saatinde gezdireceğim.

Ertesi gün Yalıkavak tersane önünde demirleyip babayı telefonla arıyor, bir sonraki gün sabah onları beklediğimi söylüyorum. Baba gelemeyeceklerini, önemli olanın niyet olduğunu söyleyip teşekkür ediyor.

Bir süre sonra demirlediğim yerde tonozda duran yelkenlinin sahibi geliyor, selamlaşıyoruz. Kısa bir sohbetten sonra kendisinin ayrılacağını sadece bu gece için orada bulunacağımdan tonozuna bağlanabileceğimi söylüyor. Sevinçle kabul edip teşekkür ediyorum. Yelkenlinin adı Viola. Tonoz şamandırasının üstünde de aynı isim yazılı.

Akşam olunca yatıyorum. Şafakla büyük güne başlayacağım.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 10 Eylül 2019, 16:29:09
(https://i.hizliresim.com/qApEQB.jpg) (https://hizliresim.com/qApEQB)

Tilkicik limanında bir koy
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 11 Eylül 2019, 04:37:05

Güzel ve sessiz geçen geceden sonra şafakla birlikte tonoz yerinden avara olduk. Rota Yalıkavak'tan çıkarken solda kalan yakın ada, sonra onun batısındaki en yakın ada, son olarak da Gümüşlük.

İkinci adayı sancak baş omuzlukta bıraktığımızda uzakta Akyarlar tarafından gelen biri gulet olmak üzere iki teknenin yaklaştığını gördüm.

Bir yandan kürek çekiyorum diğer yandan pür dikkat bu iki tekneyi ve çevremi gözlüyorum.

Önce gulet geliyor. Çatışma kaçınılmaz görünüyor. Çünkü kürekle guletin önünden çekilmek olanaksız. Düdüğü ağzıma götürüp çalıyorum. Ayrıca küreğimi sallıyorum. Yelkenim de açık  Gözle görünür olmama rağmen guletin yönünde bir değişiklik yok. Acaba benle dalga mı geçiyor? Çarpışmanın son anına kadar bekleyip ona göre denize atlayacağım. Neyse guletin manevra yaparak kaçması olanaksız hale gelmeden biri  farkedip köprüye giderek dümendekini uyarıyor. Gulet dümeni kırıp  geçiyor. Biraz  daha hayattayım. On dakika sonra aynı durum diğer tekneyle yinelense de özel yelkenli teknedeki  kaptan daha önce farkettiğinden selam verip geçiyor.

Sonrasında rüzgar başlıyor, yelkenimi dolduruyor. Ben günün başında Gümüşlük'e kadar gitmeye razıyken geniş apaz gelen rüzgar Gökova'ya girme hayali kurmamı sağlıyor.

Turgutreis'in karşısında ince uzun bir ada var. Rotamı değiştirip adanın batı tarafından dolaşıp yolu uzatsam mı? Yoldan biraz kaybetsem de sonrasında karlı çıkarım. Çünkü ada rüzgarımı kesemeyecek.

Rotayı değiştirmiyorum . Bunu da adayı gectikten bir süre sonra yavaşlayan rüzgarla yavaşlayıp ödüyorum.


Rüzgar bir süre sonra yeniden hızlanıyor. Akyarlar'a girmeyi düşünsem de vazgeçiyorum. Akyarlar'dan hemen sonra iskele yapıp dönüyorum. Bodrum'a giden rotada hemen soldaki koya gireceğim. Ama olmuyor. Demirdeki gezi tekneleri geçişimi engellediğinden yelkeni indirip demir atmak zorunda kalıyorum.

Bulunduğum nokta rüzgarın bir oradan bir buradan dönüp vurduğu son derece rahatsız edici bir yer. Demir alıyorum. Yeniden hareket ediyorum. Rüzgar sertleştiği için yelkeni tam basmıyorum.

Tekrat hareket ettikten yaklaşık beş dakika sonra  uzaktan TCSGK botu beliriyor. Düşündüğüm gibi bana geliyor. Çok hızlı ve yakın. Aniden yavaşlayıp yanımda duruyor. Bu arada botun dik dalgaları gelip Ebabil'i havalandırıyor. Ebabil şaha kalkmış at gibi yükselip güm güm suya vuruyor. Bottaki asker :

- "İyi günler efendim. Yardıma ihtiyacınız var mı?"

-"İyi günler. Varsa su rica edeyim."

Bu, neredeyse bu gibi durumlarda benim repliğim oldu. Su hayattır. Suyum olsa bile bu yüzden isterim.
Kepçenin içine kapalı su bardaklarından koyup uzatıyorlar. Teşekkür ediyorum. Selamlaşıp ayrılıyoruz. Selam olsun 3 numaralı TCSGK botuna.

Yoluma devam ettikçe dalgalar büyüyor. Aralıklarla  üçer üçer gelen dalgalar başlıyor. Bunlar Güllük Körfezindeki dalgalardan daha büyük. Zaman zaman dümen tutmakta zorlansam da Ebabil"in durumu iyi. Rüzgarın biraz azalması  ve Ebabil'e olan güvenimin artması üzerine yelkeni tam basıyorum . Ebabil hızlanıyor. Dümen tutmak artık çok kolay. Ebabil dalgalarla sevişiyor. Sonunda Ebabil'le ikimiz su oluyoruz. Deniz oluyoruz. Keyfimize diyecek yok.

Kara Adaya iyice yaklaştık. Adaya paralel seyrederken girip geceleyeceğimiz bir yer bakınıyorum. Bir ara başımı kıçtan gelen denizlere çevirince dev dalgaların bize doğru gelişini görüyorum. Ama Ebabil bunları umursamıyor. Artık bir lodos fırtınasında sınavdan geçmeyi hak etti.

Kara Adanın güneyinde bir koya sapıyorum. Düdüğümü öttürüp orada demirde olan teknelerden yardım istiyorum. Bir dingi gelip beni kıyıya kadar çekiyor. Çeken denizcinin adı Boris. Dünya turunda mısınız, hangi ülkedensiniz diye soruyor. Hayır, ama hazırlanıyorum. Túrkiye. Ben ona teşekkür ederken bir şeye ihtiyacım olursa teknelerine olduklarını söylüyor.

Sonraki gün Çökertmeye varıyorum. Samarkand Bodrum guletinin kaptanı Erol beyin yardımıyla lokantaların olduğu yerin denizden bakınca solundaki koya demirliyorum. Bir sonraki gün de o koyun yanındaki Mandıra Filozofu koyuna...

Yardımları için TCSGK 3 numaralı botuna, Gülümser Özharar'a, Hakan Erim'e, Sailing Kalamari Yacht Club'a ve sayısız denizciye teşekkürler. Kuşlar birbirlerinin kanatları ardında uçarlar.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: O.Utku Uçkan - 11 Eylül 2019, 10:42:06
Yolun açık, rüzgarın ve dalgaların kolayına her şey gönlünce olsun. :)xx :)xx :)xx
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 12 Eylül 2019, 07:23:29
Teşekkürler  Utku dede.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 12 Eylül 2019, 13:41:57
Çökertme

(https://i.hizliresim.com/9YA32r.jpg) (https://hizliresim.com/9YA32r)
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 16 Eylül 2019, 13:49:30
Güncellemek için bildireyim dedim. İstanbul'a gidip ailemle bir hafta kadar geçirdikten sonra Gökova'ya  dönüşte yanımda demir atarken kullanacağım zinciri de götürdüm. Ebabil zincirine ben huzura kavuştuk.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Deniz Akaltan - 16 Eylül 2019, 17:16:00
Ebabil ve Reis'i yanıbaşımızdan geçip gitmiş. Keyifli, güvenli ve huzurlu seyirler dilerim Enes Reis.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 16 Eylül 2019, 17:22:12
Deniz reis teşekkür ederim.

Ne zaman nereye varacağım belli olmadığından rahatsız etmek istemedim. Umarım bir sonrakinde ziyaret etme olanağı bulurum.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Deniz Akaltan - 16 Eylül 2019, 17:25:51
Deniz reis teşekkür ederim.

Ne zaman nereye varacağım belli olmadığından rahatsız etmek istemedim. Umarım bir sonrakinde ziyaret etme olanağı bulurum.

Rahatsız etmezsin Enes Reis, her zaman beklerim, rüzgar nedeniyle aykırı kalırsak da ben gelirim.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 16 Eylül 2019, 20:11:59
Erken bir soru olsa da planlama yapmak için sormam gerekiyor. Daha çok güneyli rüzgarlarla İstanbul'a varmayı umuyorum. Bu durumda rota önerisi alabilir miyim?

Alternatif rota önerilerine de açığım.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 17 Eylül 2019, 00:17:24
Erken bir soru olsa da planlama yapmak için sormam gerekiyor. Daha çok güneyli rüzgarlarla İstanbul'a varmayı umuyorum. Bu durumda rota önerisi alabilir miyim?

Alternatif rota önerilerine de açığım.

Nasıl ayaklardan oluşan bir rota düşünüyorsun? Ayaklar arası mesafe ne olmalı? Ne bileyim standart bir hız tahmin etmeyince bunu planlamak ve tavsiyede bulunmak zor.

Bence ayaklar arası mesafe ve tedarik ayaklarını belkide sadece hava durumu tek başına en büyük etkenlerden biri. Yola çıkınca havanın akışı durumu etkileyecek gibi görünüyor.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 17 Eylül 2019, 01:03:54
Bir örnekle ifade etmeye çalışayım sevgili Ahmet.

Lodos başladı. Apaz seyriyle kıyıdan uzaklaştım. Lodod sertleşti. Geniş apaza veya pupaya geçip devam ediyorum. Ta ki rüzgar ilerlememi engelleyecek  şekilde yön değiştirene kadar böyle. Rüzgar gitmemi engelleyince en olası sığınma yerine kaçış.

Başka bir seyir şekli de karadan denize esen ama kolayına olan rüzgarları kullanmak. Yani zaman zaman Güllük'te kolayına rüzgarları yakaladığımda yaptığım gibi.

Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 17 Eylül 2019, 01:06:14
Dediğim gibi serbest düşünelim. Örneğin Ebabil'i Ege'nin ortasından geçirmek de isteyebiliriz.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Öcal Turan - 17 Eylül 2019, 02:06:43
Zor soru Enes .
Kendi teknem olsa huyunu bildigim icin kolay da ,  Ebabil için sen biliyorsun.
Ama tavsiyem Samos boğazından geç , boğaz a girişte tavşan adası arkasında ufak Nero koyu var orada dinle ve boğazı geçince Türk sularını takip et.
Yunan sularından sakın.  Hem Yunan yeni vergileri , hem olacak bir aksaklıklar da cezalar ,  hem de Ebabil in şeklinden dolayı belki de mülteci sanıp sıkıntı çıkarmamalar için. :)
Yolu sen biliyorsun zaten.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 17 Eylül 2019, 09:07:21
Bir örnekle ifade etmeye çalışayım sevgili Ahmet.

Lodos başladı. Apaz seyriyle kıyıdan uzaklaştım. Lodod sertleşti. Geniş apaza veya pupaya geçip devam ediyorum. Ta ki rüzgar ilerlememi engelleyecek  şekilde yön değiştirene kadar böyle. Rüzgar gitmemi engelleyince en olası sığınma yerine kaçış.

Başka bir seyir şekli de karadan denize esen ama kolayına olan rüzgarları kullanmak. Yani zaman zaman Güllük'te kolayına rüzgarları yakaladığımda yaptığım gibi.

Benim lodoslu günler ile izlenimim şu şekilde kışı hesaba katmazsak mevsim geçişlerinde yani baharlarda istikrarlı lodos  3 gün civarı sürüyor. Bunun iki günü genelde fırtına düzeyinde oluyor. Sonrasında büyük yağmur ve elektrikli hava gelip bir kaç gün daha devam ediyor ve etkilediği bölgenin en kuzey ucunda yeterli soğuma gerçekleşince , bir anda dönüveriyor kuzeye. Bazen arada ölü iki üç gün olduğu oluyor. Bu yüzden ege tırmanışı açık denizden kanoyla nasıl yapılır bilemem. Bu bir hazırlık ve lodosla olan hesaplaşma olacaksa tabi ki  gidilir.  Ama yine de Ege'nin ortasını yani Midilli Batısını falan kesinlikle düşünmezdim. İşin içinde rüzgarsız kalmak olunca sıkıntılı bir durum. Çünkü olayı okyanus gibi düşünme , egenin ortası otoban gibi bir trafiğe sahip. Gece o trafiğin yakınında yada ortasında, üzerinde güç olmayan bir tekneyle kalmak sıkıntılı olabilir.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 17 Eylül 2019, 14:26:08
Sevgili Ahmet,

Yorumların için teşekkür ederim.

Düşüncelerini yazıya dökme şeklin yanıtına ayrı bir lezzet katmış.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 17 Eylül 2019, 14:27:44
Zor soru Enes .
Kendi teknem olsa huyunu bildigim icin kolay da ,  Ebabil için sen biliyorsun.
Ama tavsiyem Samos boğazından geç , boğaz a girişte tavşan adası arkasında ufak Nero koyu var orada dinle ve boğazı geçince Türk sularını takip et.
Yunan sularından sakın.  Hem Yunan yeni vergileri , hem olacak bir aksaklıklar da cezalar ,  hem de Ebabil in şeklinden dolayı belki de mülteci sanıp sıkıntı çıkarmamalar için. :)
Yolu sen biliyorsun zaten.

Öcal abi,

Yorumların için teşekkür ederim. Görüşmek dileğiyle.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 28 Eylül 2019, 17:50:54
Çökertme,

Geleli bir ay oldu. Sana ne kadar da çabuk alışmışım. Sanki bir ömürdür buradayım. Fakat seni terk etmem gerekiyor. Çünkü gitmem gereken bir yol, edinmem gereken deneyimler var.

Sessizliğini, sakinliğini özleyeceğim. En çok da otostop çekmeyi...

Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 06 Ekim 2019, 20:20:42
İyi akşamlar,

Ebabil bir süredir seyirde. Anılarımı aktarmak isterdim. Ancak yazmaya fırsat bulamıyorum. Anılarımı yazmaya başlayana kadar size özellikle seyir  sonrası konakladığım yerlerle ilgili resimler göndereceğim. Umarım beğenirsiniz.

KİSE BÜKÜ

(https://i.postimg.cc/9Dtc7jYK/20191002-130632.jpg) (https://postimg.cc/9Dtc7jYK)
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 06 Ekim 2019, 22:34:41
 Selametle....
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 09 Ekim 2019, 05:58:58
Orak Adası
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Öcal Turan - 09 Ekim 2019, 06:49:47
Orak Adası

Selametle , Enes.
Yaparsın sen. ://
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: O.Utku Uçkan - 09 Ekim 2019, 12:13:56
Kolay gelsin.Fotoğrafı incelerken aklıma geldi, senin Ebabil'in malzemesi yosun tutmuyor  değil mi?
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 09 Ekim 2019, 20:44:37
Yosun tutuyor Utku dede. Zemin alanı küçük olduğu için temizlemesi zor değil.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 10 Ekim 2019, 14:53:16
(https://i.postimg.cc/CRC9b920/20191010-144544.jpg) (https://postimg.cc/CRC9b920)
Nereden başlayacağımı bir türlü bilemedim. Yeniden yazı yazmaya nasıl başlayabilirdim? En iyisi sonan başlayıp yazının gidişatını görmek.

Bugün Bodrum Turgutreis’te dördüncü günüm. Deniz daha doğrusu rüzgar geçit vermiyor. Bu nedenle en uzun konaklamalardan birisini burada yapıyorum. Şu anda Ebabil’in bulunduğu nokta D-Marin Turgutreisin girişinde halka açık batılı rüzgarlara ise kapalı bir alan. Ebabil burada demirli. Üstündeki çadırla birlikte rıhtımda yürüyüş yapanların epey ilgisini çekiyor. Buraya Gülümser Korsanın önerisi ile demirledim. İyi ki öyle yapmışım.

Buraya güneyli rüzgarların desteğiyle kuş uçuşu yaklaşık yiri deniz mili seyirden sonra vardık. Bir parantez açmak istiyorum. Enerji kaynağı eksikliği yüzünden yazılarımı bir sure için elektronik ortamda değil, deftere kaydetme kararı aldım.

Nerede kaldık? Turgurtreise varışımız… demirlediğimin ilk gecesi biraz zor geçti. Ilk saatlerinde içeri doğru girmeyen dalgalar içeri girmeye başladı. Buna rüzgarın zaman zaman içinde yattığım çadırın parçalanacağına dair korkunun artmasını ekleyelim. Soluğu pruvada aldım. Daha fazla zincir döşedim. Böylece demirin tarama olasışığı azalacak, Ebabil kıyıya uzanmayacaktı.

Bu şekilde sabahı bulduk. Sabah az da olsa yağan yağmur, rüzgarı dindirdi, havayı rahatlattı. Iyi geçmeyen ir gecenin ardından kendime bir konaklama izni verdim. Iyi mi yaptım yoksa kötümü bilmiyorum. Çünkü seyir yaparak değerlendirmediğim 3 günü bugünlerde Turgutreise çakılarak ödüyordum. Bir yandan da kişisel depomda o gün enerji kalmadığı için ilerlemeyi sürdürmek riskli olabilirdi. Anlaşılan o ki, direncimi artırmak için ek çalışmalar yapmalıyım.

 

Zaten iletişim halinde olduğumuz Deniz Akaltan’a mesaj gönderdim. Bir sonraki gün için sözleştik.

Bundan sonra kıyıya çıkıp biraz erzak tedarik etmeliydim. Bunun için hazırlanmaya başladım. Küçük sırt çantamı, büyük sırt çantamı, içinde değerli eşyalarımın olduğu plastic kavanozu, ayakkabılarımı ve şu anda hatıtlayamadığım bir kaç eşyamı su geçirmez çantaya sığdırdım. Çantayı suya bıraktım, yüzüyor. Öyleyse sorun yok. Ayaklarımda deniz botlarım suya atladım.
Çantayı sol koltukaltımla kavrayıp ayaklarımın ve sağ elimin yardımıyla yüzerek kıyıya çıktım. Yüzerken denizin dip yapısının kumluk olduğunu fark ettim.  Keza daha kıyı da öyle.  Demek Ebabil kıyıya savrulsaymış bir zarar görmeyecekmiş. Sevindim.

Kıyıya çıkınca bir soyunma kabinin olduğunu görünce hiç zaman kaybetmedim. Su geçirmez çantayı boşalttıktan sonra bütün eşyalarımı büyük sırt çantasının içine yerleştirip sırtıma çektim.  Artık bir kara adamı daha doğrusu bir kara gezgini sayılabilirdim.

Rıhtıma çıktığımda gözüme ilk çarpan...  oldu.
Rıhtımın bitiminde başlayan...  Tsrtan zeminli bu yaya yürüyüş yolu onun yanında bisiklet yolu, bu yolu motorlu taşıt yolundan ayıran bitki ve ağaçlar, nihayet gidiş gelişli motorlu araç yolu. Güzel bir düzenleme...

Rıhtımda Akyarlar yönüne doğru yüz metre kadar yürüdükten sonra Bulvarıın karşısına geçip erzak temini için süpermarkete girdim. Dört adet bel litrelik içme suyu çeşitli bisküvitlerden ikişer üçer adet satın aldıktan sonra sahile götürdüm. Yüzerek kanoya çıktım. Kanoyu sahile getirdim. Eşyaları ve erzakları yükleyip alargaya çekildim. Bir süre uyuduktan sonra çadırın içindeki sıcaklıktan dolayı uyandım. Çadırdan çıkıp şöyle bir etrafıma bakındım.

Alt yapısı benim açımdan oldukça iyi bir yer Turgutreis. Emniyetli bir demirleme yeri. Hemen orada bir süpermarket...

Kısa bir süre sonra çevreyi tanımak için karaya çıktım. Bulvardan geçen bir minibüse Yalıkavağa nasıl gidebileceğimi sorup marina yönüne doğru yürümeye başladım. Bel dakikalık bir yürüyüşten sonra alt tarafta bir tuvalet keşfedip içeri girdim. Temiz ve kullanışlı...

Oradan çıkıp yürümeyi sürdürdüm. Beş dakika sonra bir esnafa otogarın yerini sordum. On dakikalık bir yürüyüş daha yapıp otogara ulaştım.  Dolmuşlar akşam saat dokuza kadar saatte bir saat başlarında hareket ediyormuş.

... Ulaşım turumuzu da tamamamladım derken gözüme duş alabikeceğim bir yer çarpıyor. Dışarıdan pek davetkar görünmüyor. Aynı gün iöinde kanoya gidip geldikten sonra orada banyo yaptım.  Temiz bir banyo değil ama yapacak birşey yok.  Yıkanmam lazım.

Denizci olmak için bir çok niteliğe sahip olmak gerekli. Bu nitelikletden belki de biri " uyumlu olmak,  çözüm üretmek "...

Banyomu yapıp sakal tıraşımı da olduktan sonra aynada kendime bakıyorum.  Kendi kendime " Biraz insana benzedin " deyip keyifleniyorum.

Banyodan çıkınca hemen orada bir esb lokantası bulup sıcak yemek ihtiyacımı da gideriyorum. Yemekten sonra kendimi bir arkadaşımın deyişiyle " mükemmelden biraz daha iyi " hissediyorum.

Temizim, lokum gibiyim. 

İlk günü çevreyi ihtiyacım kadar tanıyacak şekilde geçirdikten sonra Ebabile dönüp günü sonlandırdım.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 11 Ekim 2019, 13:36:38
(https://i.postimg.cc/DSB8cr1t/20191011-132051.jpg) (https://postimg.cc/DSB8cr1t)


(https://i.postimg.cc/475fJZwj/20191011-132137.jpg) (https://postimg.cc/475fJZwj)


(https://i.postimg.cc/625sfZL1/20191011-132213.jpg) (https://postimg.cc/625sfZL1)


(https://i.postimg.cc/HVTScmzB/20191011-132240.jpg) (https://postimg.cc/HVTScmzB)
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 12 Ekim 2019, 10:48:50

(https://i.postimg.cc/MMBgznKN/20191012-104213.jpg) (https://postimg.cc/MMBgznKN)


(https://i.postimg.cc/xXbZvkLC/20191012-104232.jpg) (https://postimg.cc/xXbZvkLC)

Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 14 Ekim 2019, 11:41:33
İyi günler,

Aşağıdaki bağlantıda Turgutreis'te tanıştığım Ömür reisin tavada balık tarifini izleyebilirsiniz.

Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 14 Ekim 2019, 15:12:00
İyi günler,

Aşağıdaki bağlantıda Turgutreis'te tanıştığım Ömür reisin tavada balık tarifini izleyebilirsiniz.



İzmarit ve diğer kalın derili balıklar da  bu şekilde güzel olur. Bizim oralardaki adı "b.klu kebap" diye söylenir. Ama bizde bu balıktan yok.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Öcal Turan - 14 Ekim 2019, 15:59:30
Egede de adı aynı bu kebabın..  Sanırım Enes reis e kibarlık yapmışlar.  :D
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 14 Ekim 2019, 16:35:48
Egede de adı aynı bu kebabın..  Sanırım Enes reis e kibarlık yapmışlar.  :D

Öcal Abi, bazı tatlı su balıklarının derileri çok kalın oluyor. Onları şişe takıp, yada bir çubuğa direkt ateşte yapıyorlar bunu. Aynı şekilde sırt tarafını yiyip karın tarafına dokunmadan yeniyor.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 14 Ekim 2019, 23:43:59

(https://i.postimg.cc/MMBgznKN/20191012-104213.jpg) (https://postimg.cc/MMBgznKN)


(https://i.postimg.cc/xXbZvkLC/20191012-104232.jpg) (https://postimg.cc/xXbZvkLC)

Söylemeden geçemiycem, Abi el yazın çok güzelmiş.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 15 Ekim 2019, 10:46:43
İyi günler,

Alman koyu - Turgutreis Seyriyle ilgili kısa videolar aşağıdaki oynatma listesinden izlenebilir.

https://www.youtube.com/playlist?list=PL-1k5g8CBibvfUvnX5qXEJW5geY_Gzppf
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 15 Ekim 2019, 13:10:33
Mücahit Reisten sürpriz var . Günlüğün ilk sayfasını bilgisayar ortamına taşımış, eline sağlık  Mücahit Reis.




(https://i.postimg.cc/CRC9b920/20191010-144544.jpg) (https://postimg.cc/CRC9b920)
Nereden başlayacağımı bir türlü bilemedim. Yeniden yazı yazmaya nasıl başlayabilirdim? En iyisi sondan başlayıp yazının gidişatını görmek.

Bugün Bodrum Turgutreis’te dördüncü günüm. Deniz daha doğrusu rüzgar geçit vermiyor. Bu nedenle en uzun konaklamalardan birisini burada yapıyorum. Şu anda Ebabil’in bulunduğu nokta D-Marin Turgutreisin girişinde halka açık batılı rüzgarlara ise kapalı bir alan. Ebabil burada demirli. Üstündeki çadırla birlikte rıhtımda yürüyüş yapanların epey ilgisini çekiyor. Buraya Gülümser Korsanın önerisi ile demirledim. İyi ki öyle yapmışım.

Buraya güneyli rüzgarların desteğiyle kuş uçuşu yaklaşık yirmi deniz mili seyirden sonra vardık. Bir parantez açmak istiyorum. Enerji kaynağı eksikliği yüzünden yazılarımı bir sure için elektronik ortamda değil, deftere kaydetme kararı aldım.

Nerede kaldık? Turgurtreise varışımız… demirlediğimin ilk gecesi biraz zor geçti. Ilk saatlerinde içeri doğru girmeyen dalgalar içeri girmeye başladı. Buna rüzgarın zaman zaman içinde yattığım çadırın parçalanacağına dair korkunun artmasını ekleyelim. Soluğu pruvada aldım. Daha fazla zincir döşedim. Böylece demirin tarama olasılığı azalacak, Ebabil kıyıya uzanmayacaktı.

Bu şekilde sabahı bulduk. Sabah az da olsa yağan yağmur, rüzgarı dindirdi, havayı rahatlattı. Iyi geçmeyen bir gecenin ardından kendime bir konaklama izni verdim. Iyi mi yaptım yoksa kötümü bilmiyorum. Çünkü seyir yaparak değerlendirmediğim 3 günü bugünlerde Turgutreise çakılarak ödüyordum. Bir yandan da kişisel depomda o gün enerji kalmadığı için ilerlemeyi sürdürmek riskli olabilirdi. Anlaşılan o ki, direncimi artırmak için ek çalışmalar yapmalıyım.

 

Zaten iletişim halinde olduğumuz Deniz Akaltan’a mesaj gönderdim. Bir sonraki gün için sözleştik.

Bundan sonra kıyıya çıkıp biraz erzak tedarik etmeliydim. Bunun için hazırlanmaya başladım. Küçük sırt çantamı, büyük sırt çantamı, içinde değerli eşyalarımın olduğu plastic kavanozu, ayakkabılarımı ve şu anda hatıtlayamadığım bir kaç eşyamı su geçirmez çantaya sığdırdım. Çantayı suya bıraktım, yüzüyor. Öyleyse sorun yok. Ayaklarımda deniz botlarım suya atladım.
Çantayı sol koltukaltımla kavrayıp ayaklarımın ve sağ elimin yardımıyla yüzerek kıyıya çıktım. Yüzerken denizin dip yapısının kumluk olduğunu fark ettim.  Keza daha kıyı da öyle.  Demek Ebabil kıyıya savrulsaymış bir zarar görmeyecekmiş. Sevindim.

Kıyıya çıkınca bir soyunma kabinin olduğunu görünce hiç zaman kaybetmedim. Su geçirmez çantayı boşalttıktan sonra bütün eşyalarımı büyük sırt çantasının içine yerleştirip sırtıma çektim.  Artık bir kara adamı daha doğrusu bir kara gezgini sayılabilirdim.

Rıhtıma çıktığımda gözüme ilk çarpan...  oldu.
Rıhtımın bitiminde başlayan...  Taştan zeminli bu yaya yürüyüş yolu onun yanında bisiklet yolu, bu yolu motorlu taşıt yolundan ayıran bitki ve ağaçlar, nihayet gidiş gelişli motorlu araç yolu. Güzel bir düzenleme...

Rıhtımda Akyarlar yönüne doğru yüz metre kadar yürüdükten sonra Bulvarın karşısına geçip erzak temini için süpermarkete girdim. Dört adet beş litrelik içme suyu çeşitli bisküvitlerden ikişer üçer adet satın aldıktan sonra sahile götürdüm. Yüzerek kanoya çıktım. Kanoyu sahile getirdim. Eşyaları ve erzakları yükleyip alargaya çekildim. Bir süre uyuduktan sonra çadırın içindeki sıcaklıktan dolayı uyandım. Çadırdan çıkıp şöyle bir etrafıma bakındım.

Alt yapısı benim açımdan oldukça iyi bir yer Turgutreis. Emniyetli bir demirleme yeri. Hemen orada bir süpermarket...

Kısa bir süre sonra çevreyi tanımak için karaya çıktım. Bulvardan geçen bir minibüse Yalıkavağa nasıl gidebileceğimi sorup marina yönüne doğru yürümeye başladım. Beş dakikalık bir yürüyüşten sonra alt tarafta bir tuvalet keşfedip içeri girdim. Temiz ve kullanışlı...

Oradan çıkıp yürümeyi sürdürdüm. Beş dakika sonra bir esnafa otogarın yerini sordum. On dakikalık bir yürüyüş daha yapıp otogara ulaştım.  Dolmuşlar akşam saat dokuza kadar saatte bir saat başlarında hareket ediyormuş.

... Ulaşım turumuzu da tamamamladım derken gözüme duş alabileceğim bir yer çarpıyor. Dışarıdan pek davetkar görünmüyor. Aynı gün içinde kanoya gidip geldikten sonra orada banyo yaptım.  Temiz bir banyo değil ama yapacak birşey yok.  Yıkanmam lazım.

Denizci olmak için bir çok niteliğe sahip olmak gerekli. Bu nitelikletden belki de biri " uyumlu olmak,  çözüm üretmek "...

Banyomu yapıp sakal tıraşımı da olduktan sonra aynada kendime bakıyorum.  Kendi kendime " Biraz insana benzedin " deyip keyifleniyorum.

Banyodan çıkınca hemen orada bir esnaf lokantası bulup sıcak yemek ihtiyacımı da gideriyorum. Yemekten sonra kendimi bir arkadaşımın deyişiyle " mükemmelden biraz daha iyi " hissediyorum.

Temizim, lokum gibiyim. 

İlk günü çevreyi ihtiyacım kadar tanıyacak şekilde geçirdikten sonra Ebabile dönüp günü sonlandırdım.

İkinci gün öğlenden sonra sözleştiğimiz gibi Yalıkavağa gidip Deniz Akaltan'ı ziyaret ettim. Nazik sohbeti, keyifli içten arkadaşımızla gerçek hayatta da tanışmaktan onur duydum.  Ebabili bir rüzgar atarsa görüşmek dileğiyle vedalaştık.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Mücahit Karabaş - 15 Ekim 2019, 13:56:59
(https://i.postimg.cc/DSB8cr1t/20191011-132051.jpg) (https://postimg.cc/DSB8cr1t)


(https://i.postimg.cc/475fJZwj/20191011-132137.jpg) (https://postimg.cc/475fJZwj)


Bir sonraki gün yine Ebabilde uyanınca kıyıya çıkmak istediğimde artık yüzmeden ıslanmadan çıkmaya karar verdim.  Bu amaçla çocuk botunu üfleyerek şişirdim. Şişirirken nefes alıp verme esnasında bayılacak hale gelmemiş olmak beni sevindirdi.  Demek ki bu alandaki kapasite ve direncim artmış.


Çocuk botuyla sahile çıkıp kuru bir şekilde karaya çıkmak günün başarılı noktasıydı. Durup biraz düşürünce kendimi motive etmek için küçük başarıları günlük yaşantımın içinde ne kadar önemsediğimi, birçok şey için başarı hikayesi yaratmaya çalıştığımı ve bunun bana iyi geldiğini fark ettim.

Teknik anlamda pek benzemese de zihinsel anlamda küçük bir dünya turu yapıyorum diye düşünüyorum. Bu iyi geliyor.  Hiç prova yapmamaktansa bu şekilde bir ilerleyiş pek küçümsenmemeli diye düşünüyorum.

Ah pardon! Üçüncü günle ilgili önemli bir noktayı atlamışım. Hatıralarım birbirine karışmaya başladı.  Dökümantasyonu biran önce bitirmem gerekiyor. Yoksa anılarım uçup gidecek. 

Üçüncü gün aslında Ebabil'le yol kat etmek maksadıyla demir alarak başladı.  kürekle önce marina mendireğini geçtim. Sonra bir o kadar daha yol kat ettim. Fakat tersten esen bir rüzgar başladı. Kıyıya yönelip yeni bir yerde demir atsam diye düşünsem de eski demir yerine dönmek daha mantıklı geldi.  Ne de olsa aşina olduğum bir yer.  Eski demir yerimde günü sonlandırırken telefon şarj durumunun kritik seviyeye yaklaştığını fark ettim.  O gün nedense çekingenliğim üstümdeydi. Karada kaynak aramaya çalışmadım. Her zaman başını ağrıttığım sevgili Gülümser'i de aramak istemedim. Aklıma ROTA 660 Hakan Hilmi Kavaklıoğlu geldi. Ona telefon edip durumu açıkladım. Bir süre sonra sevgili Hakan'ın telefon ettiği grup başkanı Halil de telefon edip beni arkadaşı Uysal Abiye yönlendirdi. Uysal Abi de akşam karanlığında gelip boş olan seyahat şarj bataryamı alıp gitti.

Dördüncü gün Uysal Abi, başkan Halil akşam üzeri geldiler. Akşam bir vakitte Uysal Abinin arkadaşı İsmail de aramıza katıldı.  Kurdukları güzel bir sofrada yenildi içildi sohbet edildi.

Buradan Hakan, Halil, Uysal Abi ve İsmail nezdinde Rota 660 camiasına selam olsun.


Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 15 Ekim 2019, 14:02:22
Harika!

Çok teşekkür ederim sevgili Mücahit.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Mücahit Karabaş - 15 Ekim 2019, 14:06:11
Harika!

Çok teşekkür ederim sevgili Mücahit.

Rica ederim kalanı da yarına kadar bitirmeye çalışırım. Kalemine sağlık. Zevkle okuyorum. Deşifre ediyorum. Ebabil'in de hastasıyız.  :) Selametle.
Hakan Hilmi Kavaklıoğlu Abi harika birisi. Biz de yukarı çıkarken hatırımızı sordu. Yardımlık bir şey olursa bir saatte size ulaşırım dedi. Sağolsun.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Kenan Biçen - 15 Ekim 2019, 15:21:31

 Enes öncelikle paylaşımın için çok teşekkürler.
Oralarda güzel günler geçirdin,iyi pratikler yaptın,en azından tekneni daha iyi tanımaya başlayıp eksiklerini belirledin.Bize de marintraficden ve buradan takip etmek düştü.
 Ancaak...Güzel el yazına söyleyecek hiçbir şeyim yok,Ahmet'in dediği gibi harika bir yazın var.
Kısacası problem benim , okuyamamak.ilerlemiş gözlerim 4 numara yakın gözlüğüne rağmen ilk bölümü zor tamamladım.Resimleri büyütmeme rağmen zor görüşten dolayı heceliye heceliye ,okuduğumdan da bir şey anlamadım.Tabiki seni üzmemek için bir şey yazmadım, sanırım problem benden kaynaklı, kimse şikayet etmediğine göre.

Ve Hızır Mücahit reis her zamanki gibi yetişti, çözüm buldu.Bu arada Mücahit'in senin doktor olmadığına şükrettiğini varsayıyorum  :)
Mücahit emeklerine sağlık kardeşim, teşekkürler.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Mücahit Karabaş - 15 Ekim 2019, 18:41:04
Enes Save'nin Bodrum  Günlüğü Devamı...

Bugün beşinci gün 11 Ekim 2019. Sabah aniden tuvalet ihtiyacı ile uyandım.  Alelacele karaya çıkıp marina girişinin yüz- yüz elli metre ilerisindeki tuvalete zor yetiştim. Ama kapı kilitli! Ne yapsam diye düşünürken gözüme karşıdaki başka bir süpermarketin yanındaki kafe ilişti.  Hemen gidip durumu açıkladım. Neyse ki tuvaletleri varmış.  Tuvalet çıkışında ıspanaklı börek ve çay siparişi verip kendimi ödüllendirildim. İyi başlamayan günü düzeltmem gerekiyordu. Kahvaltıdan sonra keyfim iyice yerine gelmiş olmalı ki yaşadıklarımı anılarımı kaleme almaya başladım.

Bir süre böyle devam etti.  İkinci çayı içtikten sonra kalkıp kanoya gideyim diye düşündüm.  Sahile vardığımda bir akşam önce selamlaştığımız Ömür beni  sahilde balıklı kahvaltıya davet etti. Kanoya uğrayıp bir kaç parça eşya aldıktan sonra geri döndüğümde balıklı kahvaltı hazırdı bile.  Ömür balığın usulünü şöyle tarif etti. Yiyeceğimiz balık ıskarta balık yani ticari değeri olmayan ağlardan çıkan lapin benzeri pullu bir balık. Balık hiç ayıklanmıyor. (boklu kalıyor)  Isınan tavaya biraz tuz serpilip balığın kendi yağıyla pişmesi sağlanıyor.  Piştikten sonra balığın önce üst dikenleri sonrasında pullu derisi alınıp eti ortaya çıkarılıyor.  Etin üstüne zeytinyağı limon ve tuzdan oluşan bir karışım serpiştirilip afiyetle yeniliyor.  Elinize sağlık Ömür arkadaşım.

Günümüz devam ediyor.  Turgutreise nasıl geldik onun anılarını yazayım. Pabuç Koyunun yanındaki koyda bir gece geçirdim.  Koyun adının Alman Koyu olduğunu şimdilerde "Sea Garden" olarak anıldığını sonradan Rota 660 başkanı Halilden öğrendim.

Demirlediğim yer Pabuç Koyundan Alman Koyuna geçerken Alman Koyu girişindeydi. Burnun yaklaşık on kulaç iç tarafı.  Çıpayı attığım dip yapısı kayalık. Emniyet halatı ile kanoyu kıçtan karaya bağlayıp ikinci emniyet almak için kullandım. Önce dümen palasını yerine takarak güne başlıyorum.  Sonrasında emniyet halatını toplayıp kıç tarafta kanoya yaklaşıp çıkıyorum.  Bu prosedürü izlerken herhangi bir dalganın çıkmamış olması bir şans. Çıksaydı kano kıçtan kayaların üstüne oturabilirdi. Kanoda bağlı emniyet halatını çözdükten sonra kanoya selametle geçip bu sefer mizana yelkenimi fora ediyorum. Ardindan demir alıyorum.  Demir alırken iki zinciri birleştiren halatın dipteki kaya yapısı tarafından hırpalanmadığını görmek sevindirici. Demir aldıktan sonra kıça geçip gerekli manevrayı yani sancağa doğru yaklaşık yüz seksen derece dönüşü gerçekleştirmek üzere küreği ve dümeni kullanıyorum.  Sonrasında yelken sancak kontrada seyre koyuluyorum. O günkü rota Bodrum Merkez. Hava tahmini doğru çıkarsa iyi ve rahat bir seyir bizi bekliyor. 

Pabuç Koyunun burnuna gelince rüzgar kesilse de o kısa bölümü kürek çekerek atlayıp yine yelken seyrine geçiyorum.  Rüzgar kesilince kürek seyri başlıyor.

Bu esnada kıçtan 3-4 teknelik bir Rota Neta filotillası yaklaşıp geçiyor. Balık avındalar sırtı çekiyorlar. İçlerinden biri selam veriyor.  Karşılık veriyorum.  Meğer filotillada Halil Başkan da varmış. Kara Adayı iskele bordaya yakın bir hizada gördüğümde rüzgarın hızı azıcık daha artıyor. Kara Adanın güneyine yönelip doğrudan Akyarlara mı rota tutsam?  Rüzgar istediğim şekilde devam etmezse diye düşünerek bu düşünceden sıyrılıyorum. Anakaradan ayrılma!

Anın tadını arttırmalı. El kamerasını çıkarıp video kaydı yapmaya koyuluyorum.
 
Usul usul devam eden rüzgar cesaretimi arttırıyor. Bodruma uğramadan Ortakente geçmeye çalışayım diyorum.  Kara Adanın kuzey ucuna dümen tutmaya başlıyorum.

Adanın kuzey ucuna ulaşınca o günkü tatminsiz ruh halim beni rahat bırakmıyor.  Pruvayı Akyarlara çeviriyorum. Tabi bunu niye adanın güneyindeyken yapmadığım, yolu uzattığım konusunda kendimi sorgulamadan geçemiyorum. Adanın ucunda azalan rüzgarla kürek yelken seyrine geçiyorum. Adadan neta olunca rüzgar artıyor Ebabil hızlanıyor. Her ne kadar Ebabilin koşullarında alabora olma tehlikesi olmasa da trapeze çıkıyorum.  Tehlike yok. Çünkü küçük gövde rüzgar altında ve rüzgar büyük olan gövdeyi kaldırabilecek derecede kuvvetli esmiyor.

Trapez derken kastettiğim kelimenin tam anlamıyla değil. Ayağa kalkıp mizana direğine gittikten sonra ayakta mizanaya tutunup bedenimin ağırlığını büyük gövdenin iskele tarafının dışına yani rüzgarın geldiği yöne doğru veriyorum. Bir taraftan da kıç tarafta suda yüzen emniyet halatını gözlüyorum.  Suya düşersem ona tutunmalıyım.

Dümen mi? Dümen tutmuyorum. Çünkü Ebabil nereye doğru gitmesi gerektiğini biliyor.  Benden daha kararlı.

Trapez keyfi uzun sürmüyor. Rüzgar hafifliyor. Öyle ki, kürek yelken seyre devam ediyorum.

İte kaka birkaç saat sonra Akyarların çıkışına ulaşıyorum. Tam pruvada  TCSGK SAGET-27 bot var.

Ona yaklaşırken çapariz vermemek için emniyet halatımı sudan toplayıp roda ediyorum.  Sonrasında gidip bayrağı gönderin yarısına kadar indirip botu selamlıyorum. Yaklaşıp rotamı belirtmemi istiyorlar. Bilgilendirmenin sonuna doğru asıl rotanın İstanbul olduğunu o günkü rotanın Gümüşlük olduğunu söyleyince hafiften şaşırsalar da selamet dileyip ayrılıyorlar.
Sahil güvenlik botundan ayrıldıktan sonra rüzgar artıyor. Ebabil uçmaya başlıyor. 

Turgutreise yaklaşırken rotayı gözden geçiriyorum. Gün batmadan Gümüşlükte olabilirim ama daha fazla zorlamıyorum. Turgutreis marinanın dışına doğru batılı rüzgara kapalı bölgeye varıp o günkü keyfi tadında bırakıyorum.

Demirledikten bir süre sonra aslında çok yorulduğumu fark ediyorum.

...
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Mücahit Karabaş - 15 Ekim 2019, 21:30:31

(https://i.postimg.cc/MMBgznKN/20191012-104213.jpg) (https://postimg.cc/MMBgznKN)


(https://i.postimg.cc/xXbZvkLC/20191012-104232.jpg) (https://postimg.cc/xXbZvkLC)

ORAK ADASI - ALMAN KOYU

Orak Adasına sert hava nedeniyle sığınmış olan ticari gulet ve tirhandiller sabah birer birer halatlarını çözüp ayrıldılar. Bu öylece koltuk halatlarının arasına sıkışıp kalmış olan Ebabil özgürlüğüne kavuştu. Bunun üzerine çocuk botuna binip karaya çıktım. Önce kayaların üstünde ilerleyip sancak baş omuzluk yönüne doğru giden baş halatını çözüp kayalara takılıp kalmaması için Ebabile doğru fırlattım. Sonra çocuk botunu bıraktığım yere kıçtan karaya bağladığım halatı çözüp halatın ucu elimde çocuk botuna binerek kanoya doğru gittim. Ebabile çıktıktan sonra çocuk botunu ve halatları güverteye aldım. Ve artık özgürüz!

Kürek çekerek koyun dışına doğru ilerlerken sabah yüzmek için kalkmış olan Ecco Navigo guletinin misafirleri ile günaydınlaştık.

Guleti geçtikten sonra pruvayı iskele baş omuzluk tarafına çevirip koy çıkışındaki buruna doğru ilerledim. Oraya vardığımda dışarıdaki rüzgarın Ebabilin gidiş yönüne ters estiğini görünce Orak Adasından ayrılma planım suya düştü. Koyun içine geri dönüp demirlemek istemedim. Bir sonraki gün koydan çıkmak için aynı yolu gitmek zorunda olma fikri hiç de cazip değildi.

Bazen sıradışı durumlar sıradışı çözümler gerektirir. Ebabili uygun şekilde konumlandırıp çıpayı karaya, kayaların arasına doğru fırlattım. Durumun sabit olduğu kanısına varınca çapanın zincirine bosa kancasını takıp Ebabili pruva tarafından sabitlemiş oldum. Sonrasında kıç tarafa gidip emniyet halatını elime aldım, karaya çıktım, bir kayaya bağladım. Böylece kıç taraf da sabitlendi. Ebabile geri dönüp bir bölümü hafif hafif kayaya uzanan iskele bordasına can yeleğini yerleştirip kaya ile borda arasında tampon olmasını sağladım. Dışarda koydan uzakta olan seyir halindeki teknelerin dalgaları bizim tarafa pek ulaşmadığından Ebabilin bu nedenle kayalara doğru savrulup vurma olasılığı bana pek azmış gibi göründü. Kanoya çıktım, burnun diğer tarafına doğru yürümeye başladım. Diğer tarafta internet bağlantısının yeterince güçlü olduğunu görüp hava tahmin raporlarına baktım. Bu sırada rüzgar kesildi. Bunun üzerine acele etmeden hızlı bir şekilde (!) Ebabile geri dönüp hemen avara oldum.

Kürekle burnu geçince yelkeni açtım. Bir süre sonra cılız bir rüzgar tersten esmeye başladı. Denedim baktim bu rüzgar düzeyinde Ebabil kürekle -yelken orsa gidiyor. Devam!

Bu şekilde Pabuç Koyunun sancak tarafındaki burna ulaştım. Tramola atıp ilerlemeyi sürdürdüm. Ancak bir süre sonra artan rüzgar orsa seyrini bozdu. Bunun üzerine dönüp yandaki Alman Koyunun girişindeki burunda demirlemeye karar verdim.
Kısa bir süre yelkenle seyir yaptıktan sonra burna yaklaşınca yelkeni mayna edip toparladım. Çünkü gereğinden yüksek bir süratle gidip burnu kaçırmak istemiyordum.
Kano yavaş yavaş burna doğru sürükleniyordu. Ebabilin kıç tarafı kıyıya yakın olduğu için emniyet halatını kullanarak öncelikle kıç taraftan kanoya sabitlenecek daha sonra baş taraftan da demir atacaktım.

Ebabili kürekle yönlendirmeye çalışsam bile burnu kaçıracağımı fark ettim. Çünkü kapalı bile olsa yelken ve çadırın tuttuğu güç benim kürek gücüne baskın geliyordu. bedenimi pruvaya doğru çevirip normal seyahat formunu aldım. Dümen palasını iskeleye çevirdim. Sonra var gücümle sancak tarafından başladım kürek çekmeye.  Pruvayı burna doğru çevirip dümeni ayarladım ve devam ettim.

Burundan olabildiğince içeri girmeliydim
 Bas küreği BAS!! İçeri girince pruvaya geçtim. Demir attım. Sonra terlemeye başladım. ÇIPA KAYALIK ZEMİNE TUTUNDU :)

Tabii şimdilik. Hemen uca yöneldim. Kıçtan emniyet halatını alıp denize atladım. İtina ile karaya çıkacağım düzgün bir yer aradım. Kıyıdaki sivri kayalarda yaralanmamalıydım. Son bir gayret ve kayaların üstünde diz çökmüş oturuyorum.

O an çözülmüşüm. Başladım ağlamaya. Bu satırı yazarken yine gözlerim yaşardı. Kısa süren bu krizden sonra bir kayaya bağlayıp Ebabile geri dönüp dinlenmeye çekildim.

Akşamüstü yakındaki Galatasaray flamalı SANA ketch arma yatından gemicisiyle bana getirilen erzak fiziksel ve ruhsal olarak yenilenmeme yardım etti. Sağolsunlar.



Şimdilik Enes Reisin yazdıkları bu kadar. Okuyamadığım bir kaç yeri kendimce bağladım. Umarım kendisi bana kızmaz. Bir hatam olmuşsa affola. Çok içten ve duygusal bir yazı olmuş. Devamını  bekliyoruz.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 16 Ekim 2019, 10:33:00

(https://i.postimg.cc/HJDJrCqj/20191015-103324.jpg) (https://postimg.cc/HJDJrCqj)


(https://i.postimg.cc/KRVPZwQs/20191015-103353.jpg) (https://postimg.cc/KRVPZwQs)


(https://i.postimg.cc/G4FHZ5fD/20191015-103426.jpg) (https://postimg.cc/G4FHZ5fD)


(https://i.postimg.cc/QFJd6WBk/20191015-103539.jpg) (https://postimg.cc/QFJd6WBk)



Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 16 Ekim 2019, 11:27:30

(https://i.postimg.cc/gXX4ph61/20191016-104102.jpg) (https://postimg.cc/gXX4ph61)



(https://i.postimg.cc/zVzbRgJh/20191016-104140.jpg) (https://postimg.cc/zVzbRgJh)
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Mücahit Karabaş - 16 Ekim 2019, 13:55:49

(https://i.postimg.cc/HJDJrCqj/20191015-103324.jpg) (https://postimg.cc/HJDJrCqj)


(https://i.postimg.cc/QFJd6WBk/20191015-103539.jpg) (https://postimg.cc/QFJd6WBk)

KİSSE KOYU - ORAK ADASI

Kisse Koyunda sert güneyli rüzgarların geçmesini beklerken Hüseyin Kaptan bu koyun korunaklı olmadığını Orak Adasına gidersem daha rahat edebileceğimi söyledi. Bunun üzerine hava durumu tahminlerine yeniden baktım. Bir sonraki gün için Orak Adasına kolayına rüzgar veriyordu. Ne yapsam diye düşünürken toparlanmaya başlamıştım bile. Hava tahmini tutar mıydı? Ya tutmazsa?

Akşam olup da hava karardıktan sonra demir alıp yelkenimi açtım kolayına esen hafif rüzgarla birlikte seyre koyuldum. Orak Adası kuş uçuşu kabaca üç deniz mili uzakta.

Burnu dönüp pruvayı sancağa doğru yaklaşık doksan derece çevirdikten sonra rüzgar kesildi.  Ben de küreğe asılarak seyrimi sürdürdüm. Anakaraya yakın bir şekilde seyrederken geçtiğim vadiler de zaman zaman zorlansam da vadilere  bağlı olarak yaptığım bu küçük koy geçişlerinin koyun içine doğru girip sonrasında çıkınca yapıldığında yani yolu uzattığımda genelde daha rahat yol aldığımı gözlemledim.  Koya girerken var olan tersine hafif rüzgarı kürek yelken birlikte orsa seyri için kendi lehime kullanmayı pek ala becerebiliyorum. Koydan çıkarken ise rüzgar kolayına estiğinden pek bir sorun kalmıyordu.  bu şekilde küçük bir kaç koy geçtikten sonra rüzgar hep kolayına esmeye başladı.  Bu da Ebabilin Orak Adasına rahatça geçmesini sağladı. 

Demiri yanlışlıkla epey derine atsam da tuttu. Yelkeni mayna edip rahatça sardım.  Çadırımın içine geçip uykuya daldım.

Sabah olduğu zaman kalktım. Kendime daha iyi bir demir yeri bulmak için demir aldım.  Koyun kıyıya yakın kısmında filikadan bozma bir tekne,  onun önünde de büyükçe bir gezi teknesi kıçtan kara bağlanıp demir atmışlar.  Nedense alargada kalacakmışım gibi garip garip dolanmaya başladım. 

Koyun ortaya yakın kısmında kıyıya yakın bir şekilde duran balıkçı teknesinin reisi ile selamlaştık. Halimi hemen kavrayan reis, bana kıçtan kara olup durmam gerektiğini, gün içinde gezi teknelerinin geleceğini ve ona göre konumlanmam gerektiğini nazikçe ifade edip yer gösterdi. Ben de ona uydum.

Önce Mustafa Reis, Tayfun isimli teknesi ile geldi. Selamlaştık. Ebabilin daha sağlam durması için dipteki çıpayı alıp yine dipten daha uzak bir derinliğe götürdü. Yani demirin kaloması daha çok, daha uygun hale geldi.

Sonrasında Bilgin Kaptan Temel Reis 3'üyle Tayfunun yanına geldi.  Onu da flaş 5, Erol Amca ve bir kaç tekne daha geldi.



Gün içinde alargaya eski bir dost geldi.  2017 yılındaki seyahatimde tanıştığım sevgili Mesut Tezel Xantos ııı adlı teknesiyle alargada demirledi. Beni fark edince sevinçle selamlaştık.  Bir yardıma ihtiyacım olup olmadığını sorduktan sonraki bir başka konuşmamızda Bilgin Kaptanla konuştuğunu, kendisi ayrıldıktan sonra Bilgin Kaptanın benimle ilgileneceğini söyledi.

Orada kaldığımız üç gün boyunca Tayfun, Temel Reis3 ve Erol Amca teknelerinin kaptanları bize (Ebabil ve Bana) çok yardım ettiler. Belki dikkat çekmiştir, seyir anılarımda etkileşime geçtiğim denizcileri atlamadan yazmaya çalışıyorum. Çünkü onlar bu anılarda önemli bir yere sahipler. Onlar olmasa denizde geçen günler yavan olurdu.

Kötü havayı beklerken çadırın üstüne tentesini kurup hava sonrası yağacak yağmura karşı önlem almış oldum. Çadırı bu yılın ilkbaharında Güllük Körfezinde deniz kayağımla gezerken yağmurlu ortamlarda da kullanıp su sızdırmazlığını görmek, içimin rahat olmasını sağladı.

Bu arada bulunduğum yerdeki hava durumunu gözlemleme olanağı buldum.  İki gün boyunca rüzgar neredeyse sürekli bir şekilde Bodrum'a doğru esti. "Ahh! Gece seyriyle buraya gelmeyip de sabahı beklesem şimdi Bodrumda belki de Turgutreis civarında pekala olabilirdim. Hem hava tahmini de öyle gösteriyordu."  diye kendi kendime hayıflansam da aynı hava biraz erken gelseydi Kisse Koyunda dalgalara karşı dayak yiyerek çok zorlu zamanlar geçirebilirdim diye kendimi teselli ederken Mustafa Kaptanın rüzgarın Bodrum'a gitmek için uygun olduğunu söylemesi omuzlarımın bir süre düşük kalmasına neden oldu.

Üçüncü gece hava kötüledi. Sanki başıma geleceğinden haberdarmışım gibi kıç tarafa yakın tutamaklardan birine ek halat hazırlamıştım. Kıçtaki halat...  kaldığı takdirde onu kullanacaktım. Üstelik bununla kalmamış deniz botlarım ayaklarımda olduğu halde uzanmıştım.

Gecenin bir yarısında kıç halatındaki esnek halat çözülmüş. Zaten uyanık olduğum için hemen kafa lambamı yaktım. Üstümdeki tişörtü çıkarıp denize girdim.  Önce alesta tuttuğum halatı karaya götürüp bağladım. Sonra kıçta kullandığım asıl halatı karadaki yerinden çözüp bir ucunu kanonun kıçına diğer ucunu az önce bağladığım halatın karadaki yerine bağlayıp kıçtaki halat adedini ikiye çıkardım.  İlerleyen saatlerde başka bir sorun yaşanmadı.

MAZI - KİSSE KOYU

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte kalktım.  Kıç tarafta bağlı olan ve denizin dibindeki kayanın çevresinden dolaşıp geri gelen yüzen halatın bir bağını çözdüm. Pruvaya gidip demiri aldım. Kıç tarafa geri gelince çözmüş olduğum yüzer halatın kayadan kurtulmuş olduğunu görmek güne iyi bir başlangıç oldu. Böylece kıçtaki bu halatı dipteki kayalardan kurtarmak için uğraşmama gerek kalmadı. 

Kürek çekerek ilerlemeye başladım.  Bu yaklaşık bir buçuk saat böyle sürdü.  Sonrasında başlayan hafif ve kolayına rüzgar,  beni Kisse Koyunun önüne kadar götürdü.  Yelkeni mayna edip halatla sardım. Seyrin son kısmını kürekle yaptım. Koya ağır ağır yaklaşırken demirleyeceğim yeri kestirmek için dikkatle denizi incelemeye koyuldum. Koyun iskele tarafından yaklaşırken SEA GARDEN kaptanının beni izlediğini fark ettim. Uzaktan bakınca koyun iskele tarafında bir sığlık gözüme çarptı.  Bunun üzerine bu sığlık ile Sea Garden guletinin arasına demirlemeye karar verdim.  Pruvaya geçip demir atmak için doğru zamanı kollamaya başladım. Kaptan seslenerek yardıma ihtiyacım olup olmadığını sordu.  Nazikçe gerekmediğini ifade ettim. Ama içimden bir ses kibirli davrandığımı, yardım istemem gerektiğini söyledi. Aldırmadan devam ettim.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Mücahit Karabaş - 16 Ekim 2019, 21:51:22

(https://i.postimg.cc/gXX4ph61/20191016-104102.jpg) (https://postimg.cc/gXX4ph61)



(https://i.postimg.cc/zVzbRgJh/20191016-104140.jpg) (https://postimg.cc/zVzbRgJh)

Bu arada ters bir rüzgarın çıkıp guletle çarpıştırmamasını umdum. Gerçi rüzgar arttığı anda fırtına demirini suya koy verip Ebabili pekala yavaşlatabilirdim.

Kötü bir şey olmadı. Çıpayı denize saldım. Zincirin gergin olmasına dikkat ederek yavaş yavaş bıraktım.  Çıpa doğru zamanda doğru yere takıldı.  Ebabilin kıçı dönmeye başladı. Manevra tamamlandığı anda bu defa demirin zincirini Ebabile sabitleyip kıça geçtim. Emniyet halatını alıp suya atladım.  Yüzerek kıyıya çıktım.  Ebabilin kıçının gulete çarpmasına çok az bir zaman kala halatı gerip kıyıdaki bir kayaya bağladım. Artık herkes emniyette. YAŞASIN!

Kaptanın başka bir ihtiyacımla ilgili sorusuna su isteyerek yanıt verdim. Sağolsun Sea Garden Arkadyanın kaptanı beni kırmadı. Bana hikayemi sordu. Sonrasında bana selamet dileyerek demir aldı ve koydan ayrıldı. 

İkinci seyir günü de bitmişti.  Bu denizcilik zor bir şey.  Hiçbir zaman hiçbir şey kusursuz ve eksiksiz olmuyor.  Küçücük Ebabil'de (Bana göre malikane) bile her an ilgilenecek, düzeltecek, düzenleyecek bir şey bulmak çok kolay. Ben de sıcağın ve dinçliğin elverdiği ölçüde bir takım işler beceriyorum.  Çocuk botunu şişirip çadır, uyku tulumu, kamp malzemelerini kıyıya götürüp çadırı kurdum sonra yine bota binip kayda bir şey geçireyim dedim. Denizin içinde yüzen bir halat fark ettim. Biraz çekiştirince bu kasalı halatın sağlam olduğunu anladım.  Gezi tekneleri kıçtan karaya halat çekip bağlıyor olmalıydılar. Ben de kanoya çıkıp emniyet halatını bağlı olduğu kayadan çözüp bu halata bağlandım. Kürek yerine kullandığım ellerimle botu sevk ve idare ederek yine kıyıya çıktım.  Çıkarken yine biraz zorlandım. Çocuk botu çok kaypak bir şey.  Dengeyi sağlamak zor.  Binerken neyse zorlamıyorum ama inerken ıslanma işine çözüm bulmak gerekli. Ne yapmalı ne etmeli?

Bottan sahile çıkmak üzere inerken hangi hareketleri yaptığımı, hangi aşamada sorunla karşılaşıp ıslandığımı anlamaya çalıştım. Düşündüm düşündüm. Sonunda  bir çözüm buldum.  Denedim ve başarılı oldu.  Denizcilikte al sana bir artı daha Enes! Sol elimde botta taşıdığım eşyayı kavrarken ayaklarımı sancak bordadan suya indiriyor,  aynı anda beden ağırlığımı hafifçe sağ kalçama verirken sağ elimi yumruk yapıp botun pruvaya yakın tarafına koyarak kolumdan güç almak suretiyle hafif doğrulup ayaklarım da sağlam bastığını hisdedince bottan iniyorum, ıslanmıyorum. Bu betimlemeyi daha anlaşılır yapmak için üzerinde biraz daha çalışmam lazım!

Bir süre kanoda dinlendikten sonra yine bota bindim.  Bende merak uyandıran koydaki küçük adaya ve onun üstüne dikilen anıta bakacağım.

Adaya doğru taraftan yaklaşınca Bodrum Belediyesi tarafından bir sanatçıya yaptırıldığını, anıtın büyük denizci Sadun BORO anısına dikildiğini okuyup anlıyorum.  Sonrasında önde ada ve anıt, arka planda Ebabilin fotoğrafı nasıl olurdu diye merak edip adadan uzaklaşarak uygun bir açıdan gözlemliyorum. Süper! Ama sonraki günlerde bu şekilde fotoğraf çekmeyi ihmal ediyorum.  Günün kalan kısmında sahilde dinleniyorum.

Akşam olduğunda kendimi bir garip hissediyorum.  Yani rahat değilim.  Çadırın içine giriyorum.  Rahatsızlığım artıyor. Sanki uygarlıktan binlerce mil uzaktaki yabani bir adanın sahilinde kamp yapıyorum.  Rahstsızlığımın nedeni işte bu,  korkuyorum.  Çadırdan dışarı kendimi zor atıyorum.  Şişme bota atlayıp doğru Ebabile, can yoldaşıma...o beni her şeyden korur.

Uyku tulumunu çadırda unutmuşum. Sorun değil. Yedeğini Ebabilin depo yerinden çıkarıp içine giriyorum. Artık konforlu ve huzurluyum. Uykuya dalıyorum.

Ertesi gün sabah kalkıp toparlandıktan sonra hava tahmin raporlarını almak üzere cep telefonumdan internete giriyorum. Birkaç gün sonra lodos bekleniyor. Bu güzel bir haber! Nedense bir süre düşündükten sonra haritadan lodosa karşı koyun güvenli olup olmadığına da bakıp birkaç günü Lodos geçene kadar bu koyda geçirmeye karar veriyorum.




Bu karardan dolayı içme suyu stoklarımı gözden geçiriyorum altı litre suyum var yani üç günlük... Kritik seviyeye git gide yaklaşıyorum içme suyu bulmam şart. Koyun yani adanın diğer tarafındaki Büyük Britanya Bayraklı India Song gözüme ilişiyor. Gidip onlardan su istemeliyim ama üstümde bir çekingenlik... Onlarca defa buna benzer durumlarla karşılaşıp kendime göre deneyimli olmama rağmen çekingenlik tam olarak iyileştiremediğim bir özellik. İçimdeki hayatta kalma dürtüsü bir süre sonra devreye giriyor. Bana "eblek! su istemediğin için geberecek misin? Onca badireler atlatan sen böyle sünepe sünepe oturacak mısın? Kalk git suyu al gel. Suyu isteme al!" diye söylenen iç sesimi dinleyip kalkanımı kılıcımı kuşanıp bota bindikten sonra Büyük Britanya ganimet kalyonuna saldırıp suyumu almak üzere ilerliyorum!

Reklam Arası.."IMPOSSIBLE IS NOTHING"

 Gerekli notayı kalyona verdikten sonra hakkım olan dört litrelik suyu alıp Kaptan-ı  Derya gemisi Ebabile geri dönüyorum.  Sonraki günlerde Özlem  bareboat ve Sherm yatından toplam altı litre içme suyu temin edip su sorununu bir sonrakine kadar gidermiş oluyorum.

Dışarıdan bakılıp yazdıklarım okunduğunda belki hiç öyle görünmüyor ama bu seyahatlerde bıçak sırtı bir hayat sürdüğümü hissediyorum. Bütün bunlara ne gerek var?

Daha toy bir delikanlı iken zaman zaman tutulduğum gibi bir şey. Sanki mıknatısın metali çekmesi gibi bu seyahatler beni kendine çekiyor. Kaderime doğru yol alıyorum. Kader kelimesini pek sevmem Fakat bunun yerine kullanabileceğim bir başka kelime veya anlatım şekli bulamadım.

 Kisse Koyunda son günüm. Tabii ben bugün bunu bilmiyorum India Song yatı ayrıldıktan birkaç saat sonra bir başka büyük yelkenli yat onun boşalttığı yere demir atıp kıçtan kara oluyor. Gidip onlardan da bir parça ganimet edinmeliyim!  Yarım saat kadar sonra botla yata yaklaşırken bir de ne göreyim?  bu SHERM! Kaptan Hüseyin'in teknesi.  Sherm, donatanı Pakistanlı, Hüseyin ise kaptanı. 2017 yılında "Karaya çıkmadan bin deniz mili"  kapsamında ORSA1  şişme botu ile yol alırken bu tekne ile Mersincik Koyunda karşılaşıp tanışmıştık.

Donatanına selam verip kısa bir sohbetten sonra Hüseyin Kaptan ile de konuşmuştuk. Sonrasında bana içme suyu verdi ve oradan ayrıldım.

Öğleden sonra donatanın gönderdiği erzağı ve yemeği aşçıları Tuncay Şef getirdi. İçinde bir de sıcak çorba var. SICAK ÇORBA!  Teşekkür ettikten hemen sonra çorbayı sıcak sıcak mideye indiriyorum. Şimdi daha da mutlu bir insanım :)

 Akşamüstü Hüseyin Kaptan uğruyor konuşma sırasında bu koyun lodosa açık olduğunu, Orak Adası'na gidersem güvenli olacağımı söyleyince durumlar değişiyor.

ÇÖKERTME - MAZI KOYU (ILGIN KOYU)

Çökertmede geçirdiğim güzel günlerden sonra ayrılma vakti geldi çattı. Gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra seyre koyulduk.

O günkü rota neresi bilmiyorum.  Belki Eba biliyordur.  Ama genelde ketumdur. Yönümüz Bodrum'a doğru. Bir kaç saatlik kolayına rüzgarla tapılan seyirden sonra Mazıyı geçmek üzereyken rüzgar kesilince sonradan adının Ilgın olduğunu öğrendiğim koya girmek üzere kürek çekmeye koyuluyorum.

Koyun girişinde çıpayı kontrollü şekilde denizin dibine bırakıyorum. Denize dalıp kıç taraftan emniyet halatını alıyorum emniyet halatı batan değil yüzen tip halat. Kıyıya şöyle bir bakıyorum . Emniyet halatını bağlayabileceğim bir kaya bulamıyorum. Bunun üzerine denizde biraz gezinip denizin dibini araştırıyorum. Belki dipte bağlayabileceğim bir kaya vardır. Uzun olmayan bir süre sonra o kayayı buluyor ve kayaya geçirmek üzere halatın boştaki ucuna izbarço bağı atıp bir kasa yapıyorum.

Kısa bir süre dinleniyorum . Nabzımın yavaşladığını hissedince nefes alıp tuttuktan sonra halatla birlikte bir kaç metrelik dibe dalıyorum. Kasayı dipteki kayadan geçirip halatı gergin tutmaya özen göstererek deniz yüzeyine çıkıyorum. Ama halatı istemeden bir an boşlayınca halatın dipteki kasası kayadan kurtulup yüzeye çıkıyor. Bir kere daha doluyorum ama halatı kayaya geçiremiyorum. Bunun üzerine bağı çözüp yine dibe dalıyorum. Halatı dipteki kayadan dolaştırıp baştaki ucunu Ebabilin kıçına götürüp bağlıyorum. Bunları yaparken halatı gergin tutmanın daha kolay olduğunu saptıyorum.

 Bir süre Ebabilde dinlendikten sonra yüzerek önce kıyıya çıkıyorum , sonra kıyıdan yürüyerek sahilin Ebabile doğru olan tarafındaki kayalara çıkıp inerek ilerliyorum Bir taraftan da deniz kestanelerinin üstüne basmamaya özen gösteriyorum.

Koya giriş yaptığım burundaki en yüksek kayanın tepesine ulaştığımda manzaranın keyfine varıyorum.

"EDRİYIIIN!" diye haykırmak istesem de kendimi tutuyorum.

Kayanın üstünde bir süre dinlendikten sonra denize girip Ebabile geri dönüyorum. Günlük bacak kaslarımı çalıştırma işlemi de bu şekilde son bulmuş oluyor.

Akşam olunca yine yıldızların altında uykuya geçiyorum.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 17 Ekim 2019, 12:31:39

 Enes öncelikle paylaşımın için çok teşekkürler.
Oralarda güzel günler geçirdin,iyi pratikler yaptın,en azından tekneni daha iyi tanımaya başlayıp eksiklerini belirledin.Bize de marintraficden ve buradan takip etmek düştü.
 Ancaak...Güzel el yazına söyleyecek hiçbir şeyim yok,Ahmet'in dediği gibi harika bir yazın var.
Kısacası problem benim , okuyamamak.ilerlemiş gözlerim 4 numara yakın gözlüğüne rağmen ilk bölümü zor tamamladım.Resimleri büyütmeme rağmen zor görüşten dolayı heceliye heceliye ,okuduğumdan da bir şey anlamadım.Tabiki seni üzmemek için bir şey yazmadım, sanırım problem benden kaynaklı, kimse şikayet etmediğine göre.

Ve Hızır Mücahit reis her zamanki gibi yetişti, çözüm buldu.Bu arada Mücahit'in senin doktor olmadığına şükrettiğini varsayıyorum  :)
Mücahit emeklerine sağlık kardeşim, teşekkürler.

Kenan Abi,

Anlayış gösterdiğin için teşekkür ederim.

Mücahit sağ olsun, Hızır'dan daha hızlı. Zoru kolaylaştırıyor.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 17 Ekim 2019, 19:44:12
İyi akşamlar,

Ebabil olarak ikinci bir kayıt yaptırdım. Bundan sonra marinetraffic.com adresinde hangisiyle seyir halindeysem onun ismi görünecek. Lütfen not ediniz
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 18 Ekim 2019, 11:09:56
İyi akşamlar,

Ebabil olarak ikinci bir kayıt yaptırdım. Bundan sonra marinetraffic.com adresinde hangisiyle seyir halindeysem onun ismi görünecek. Lütfen not ediniz

Kayda alındı bile.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 19 Ekim 2019, 15:14:48
.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 20 Ekim 2019, 20:06:53
Ebabil ve Turgutreis'ten kesit

Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 22 Ekim 2019, 14:35:19
(https://i.postimg.cc/CRRxQHh6/20191022-140501.jpg) (https://postimg.cc/CRRxQHh6)
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 22 Ekim 2019, 14:37:04
(https://i.postimg.cc/hzSc89fj/20191022-140537.jpg) (https://postimg.cc/hzSc89fj)
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 22 Ekim 2019, 14:38:18
(https://i.postimg.cc/dL9R4FHV/20191022-140615.jpg) (https://postimg.cc/dL9R4FHV)
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 22 Ekim 2019, 14:39:13
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Mücahit Karabaş - 22 Ekim 2019, 23:20:43
(https://i.postimg.cc/dL9R4FHV/20191022-140615.jpg) (https://postimg.cc/dL9R4FHV)

TURGUTREİS MARİNA ÖNÜ-  LA BLANCHE RESORT MENDİREĞİ ÖNÜ

Deniz ve rüzgar sonunda izin verdi. Şafak Vakti demir alıp yelkeni bastım. Kürek gücüyle yelkene ilave olarak marina mendireğini geçtim. Marina dalgakıranı boyunca Gümüşlük yönünde ilerlemektense hafif esen rüzgara uyudum. Bir kaç mil ilerideki Çatal Adası ile Gümüşlük arasında bir rota tutturmaya çalıştım. İlerlemeyi sürdürdükçe bu kararımın doğru olduğunu gözlemledim. Marina dalgakırananının hemen önünde rüzgarsız ve görece daha dalgalı bir seyir yapmaktansa yolu uzatma pahasına dalgakırana göre çapraz ilerlemek iyi bir fikirmiş.  Marina hizasını geçtikten bir süre sonra rüzgar kesildi. Bu sefer sadece kürek gücüyle sahil şeridine yöneldim.

Sahile yaklaştıkça denizin dibi görünmeye başladı. Tabii bunda denizin dalgalı olması da bir faktördü. Kah sahil şeridine kah denizin dibine bakıyordum. Göz kararı üç metre derinliklere gelince iyice rahatladım. Çünkü marina dışındaki demirleme yerinden bu seyahatte ...  kadar kurtulmuştum. Hoş oradaki günlerim hep güzel geçmişti ya... Üç metre derinliğe rahatlıkla demirleyebilirdim. Tabi ilerleyemezsem...

Denizin dibine arada baka baka kürek çekerken yerimde saymadağımdan ilerlediğimden emin olabiliyordum. Bu, o günkü seyir için olumlu olan havayı daha da arttıyordu.

Önceki gün Turgutreisten Kadıkalesi yönüne doğru sahil boyunca yürüyüş yapmış,  nereye demirleyebileceğimi, gerekirse Ebabili nerede sahile çekebileceğimi saptamıştım. İşte kat ettiğim nerdeyse her bir gominada bir gün önce gördüğüm dalgakıranı geçiyor olmak sanki gücümü daha da arttıyordu.

Ağır ağır ilerlerken La Blanche Resort mendireğine gelmiştim. Derken tersten esen bir rüzgar başladı. İlkin rüzgara rağmen mendireği geçsem de daha çok ilerleyemedim. Bunun üzerine yelkeni indirip topladım. Mendireğin hakim olan batı rüzgarına kapalı olan dışına girdim.

Mendirek kayalıklarının üstüne bir kaç tabela dikilmiş.
"Mendirek kayalarına bağlanmak yasak"
"Halk plajına motorlu deniz aracıyla girmek yasak."

Ebabil motorlu değil.  Öyleyse girebilirim. Kayalara bağlanmaktansa hemen kaya dibine demir de atabilirim. Zaten halk plajına dün gelen giden yoktu. Kimse olmayacağından kimse rahatsız olmaz benden.

Diz hizasında kayaların önüne demir atıp dinlenmeye çekildim.  Yarım saat kadar sonra Ebabilin boşta olan baş tarafı dönerek kumluk olan karaya oturdu. Doğrusu Ebabil ne yapılması gerektiğini benden daha iyi biliyor. Ebabilin başlattığını ben tamamladım. Onu çekebildiğim kadar kumsala çektim.  Baş tarafındaki bumbayı yatış şeklini de güneşin açısını düşünerek ayarladım. Bumbanın gölgesinde güverteye uzandım.

Ne kadar uyuduğumu hatırlamıyorum.  İnsan sesleri duymaya başladım. Sonra insan sesleri çeşitlenmeye ve artmaya devam etti. Bu nedenle ister istemez gözlerimi açıp bakmış, bir de ne göreyim. Arka tarafım da dahil olmak uzere plaj dolmuş! E dün hava güzel olmasına rağmen bir iki kişi dışında kimsecikler yoktu.

Ebabile baktım. Plajdakilere dönüp bir daha baktım. Yazılı hiç bir kuralı çiğnememiş olsam da biraz utandım. Neyse ki gün boyunca kimse sesini çıkarmadı.

Saatler ilerlerken yaşı benden büyük bir beyle tanışıp sohbet etmeye başladık. Hüseyin Yılmaz Türkiyenin diplomalı ilk şasi ustasıymış. Uzun yıllar boyunca Bostancı sanayideki kiralık yerinde çalışıp sonrasında emekli olup, dükkanı kapatmış. Fırsat buldukça eşiyle geliyormuş.  Dere tepe, dağ taş gezmeyi severmiş.  Yeni yerler görmek yeni şeyler deneyimlemek ve öğrenmek ona keyif veriyormuş.

Onu soyadıyla tanırlarmış müşterileri... Bu sebeple ona Yılmaz diye hitap etmemi istedi. Hikayemi dinledikten sonra Yılmaz Bey beni kutladı. Ve beni fikren desteklediğini söyledi. Yaptığımın çok kıymetli olduğunu,  beni antik zamanlarda Akdenizden çıkıp Karadenize ticaret için yol alan teknelere benzettiğini ifade etti.  Zamanla,  yani Avrupada reformların başladığı tarihlere gelindiğinde heykel yapan sanatçılar da artmış.  Bunun üstüne Karadenizde heykel yapımına uygun kayaların bulunması da  eklenince Karadenizden Akdenize bu kayalar deniz yoluyla taşınmaya başlamış.

Tabii yükü taşıyan gemi sahibi tüccar boş durmamışlar. Heykeltıraşlara yapacakları eserlerin kabaca hatlatını sormuşlar.  Öğrendikten sonra Karadenizde kayaları bu kaba hatlara getirecek şekilde ustalar oluşmuş. Taşımayı yapanların bundan kazançları gemiye daha çok kaya yükleyebilmek olmuş.

Yılmaz Beyle sohbet ederken neredeyse akşam oldu.  Vedalaştık. 

Plajdan el ayak çekilince Ebabille alargaya çıkıp demirledik.

Sonraki gün seyre devam etmedim. Çocuk botuna binip karaya çıktım.  Börekçide Milas otlu böreğinden yedim. Alışveriş yapıp Ebabile geri döndüm.

LA BLANCHE RESORT MENDİREĞİ ÖNÜ -KADIKALESİ
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 15 Kasım 2019, 19:02:35
Özel zamanlar. Bazı eylemler kendini aştı. Eylem derken Ebabil'le yapmakta olduğum seyirlerden söz ediyorum.

Dilek Geçidini aştık. Benim için önemli olan ve hayati  bir seyir. Denizcilikte bir adım daha ileri gidildi (Sanırım). Sonrasında beni tanımayan, benim de tanımadığım ama beni yolumdan çevirip karşılayan denizciler. Sağ olsunlar.

Bundan daha hoş bir karşılamayı bir daha az bulurum.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 15 Kasım 2019, 22:09:17
Özel zamanlar. Bazı eylemler kendini aştı. Eylem derken Ebabil'le yapmakta olduğum seyirlerden söz ediyorum.

Dilek Geçidini aştık. Benim için önemli olan ve hayati  bir seyir. Denizcilikte bir adım daha ileri gidildi (Sanırım). Sonrasında beni tanımayan, benim de tanımadığım ama beni yolumdan çevirip karşılayan denizciler. Sağ olsunlar.

Bundan daha hoş bir karşılamayı bir daha az bulurum.

 :)xx :)xx :)xx
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 16 Kasım 2019, 08:24:30
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 16 Kasım 2019, 12:42:15
Helal Olsun Enes.Kararlarını uygulama konusundaki iradene hayranlık duyuyorum.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Mücahit Karabaş - 17 Kasım 2019, 21:17:09
Enes Reis tebrikler. Çok önemli bir etabı geçtin. Seyir anılarını heyecanla bekliyoruz.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 19 Kasım 2019, 09:26:28
2017'deki seyahatimden bu yana kullanmadığım kamp ocağı bu sabah yeniden devreye girdi. Üç yumurta haşladım, kokladım ve sade şekilde yedim. Sonrasında bir kaç lokma ekmeği de aynı şekilde...

Yakında soğuk ısırmaya başlar. Bünyeyi sağlam tutmak lazım.

Bir de şu koklama konusuna kısaca değinmek istiyorum. Yediklerimin, içtiklerimin tadını ayrı ayrı almak daha iyi gelmeye başlayınca şunu bir de koklayıp yapayım dedim. İyi geldi.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 20 Kasım 2019, 18:31:22
Kuşadası'na vardım. Dilek Boğazı geçişini tamamlayıp demir attıktan sonra TCSGK Kuşadası Karakolu botu teftişe gelip gerekli kontrolleri yapıp ayrıldı. Ebabil birkaç gün sonra Kuşadası'na varınca iadei ziyaret oldu. Sıcak bir karşılamadan sonra ellerinden gelen her türlü yardımı yaptılar.

Cihan komutan ve İsa komutan nezdinde TCSGK'na teşekkür ederim. İyi ki varsınız.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 20 Kasım 2019, 22:07:23
 :)xx :)xx :)xx
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: O.Utku Uçkan - 21 Kasım 2019, 10:05:25
Seni yürekten kutluyorum.  :)xx :)xx :)xx
Kimse '' ne olacak ki 20 yaşında delikanlı '' diye küçümsemesin. ;)
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 25 Kasım 2019, 10:45:29
Bu lodosu kullanmayan çalışmıyorsundur umarım.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 25 Kasım 2019, 13:46:44
Pamucak Kuşadası'nda güvenli bir yerdeyim. İlgin için çok teşekkür ederim.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 25 Kasım 2019, 13:52:14
Pamucak Kuşadası'nda güvenli bir yerdeyim. İlgin için çok teşekkür ederim.

Takipteyiz, Selametle.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Kemal Gündüz - 25 Kasım 2019, 18:43:29
Selametle


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 25 Kasım 2019, 21:51:15
İyi akşamlar,

Artık kuzeye doğru seyre devam etmeyeceğim. Devam etseydim canımı bilerek tehlikeye atmış olacaktım.

Ebabil kara yoluyla İstanbul'a nakil olacak. Nakliyeyle ilgili gerekli araştırmaları önümüzdeki günlerde yapacağım.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 25 Kasım 2019, 22:45:03
Hadi Hayırlısı.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 17 Mart 2020, 11:04:49
Ebabil yavaş yavaş sindire sindire kuzeye tırmanıyor. Neredeyse adım adım kıyıları arşınlıyor.  Uzun zamandır Enes'ten ses çıkmadığını düşünenler için paylaşayım istedim. Kışı ciddi anlamda antremanla, eksiklerini tamamlamakla ve Ebabil'i tanımakla geçirdi.Sevgili dostumuz şimdilerde Alaçatı yakınlarında bir koyda havanın yumuşamasını bekliyor. Kendisine Selamet diliyorum.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 30 Mart 2020, 17:32:29
İyi bir hafta geçirmeniz dileğiyle merhaba,

Boat Builder Türkiye dergisi teveccüh gösterip Nisan 2020 sayısında bir yazıma yer verdi. Müteşekkirim.

Yazıyı aşağıdaki bağlantıya tıklayıp okuyabilirsiniz.

http://www.boatbuilderturkiye.com/edergi/22/74/26/index.html
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 30 Mart 2020, 20:09:49
 :)xx :)xx :)xx
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Zafer Dedeoğlu - 31 Mart 2020, 10:34:13
 :)xx :)xx :)xx :)xx Helal sana Enes
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Mücahit Karabaş - 11 Nisan 2020, 11:59:16
 Birçoğumuzun yakından tanıdığı iki sene önce "Karaya çıkmadan botla 1000 deniz mili"  projesini gerçekleştirmiş denizci dostumuz Enes Save bugün saat 13:00- 14:00 arasında Açık Radyoda " Açık Deniz" programında  Beysun Gökçin'in konuğu olacak. Kendisinin tasarladığı 7 metrelik Trimaran teknesi Ebabil'i ve  Dünya Turu Projesini anlatacak.
Aşağıdaki Haber linkinden ön bilgi alabilir, en alttaki linkten saat 13:00'te  Açık Radyoyu dinleyebilirsiniz.

https://mobil.anterhaber.com/haber/7-metrelik-motorsuz-tekne-ile-dunya-turu-yapacak/3722/

https://acikradyo.com.tr/

Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Kenan Biçen - 11 Nisan 2020, 13:51:33

Enes'in açık radyodaki programı 45 dakika gecikmeli biraz önce başladı.
Diğer konuklar Gökhan Abur ve Bahadır Eği.

Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Kenan Biçen - 11 Nisan 2020, 13:59:13

Özür.Ben yanılmışım program vaktinde başlamış.
Bitiriyorlar artık,kaçırdıklarımı varsa banddtan dinlerim artık. :(
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 11 Nisan 2020, 18:37:28
Tebrikler çok başarılıydı, baştan sona dinledim.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: O.Utku Uçkan - 12 Haziran 2020, 09:54:00

   Uzun bir sakinlik sonrası bayağı hareketli bir hafta geçiriyorum. Arabamı vize için İzmir'e götürdüm ve biriken ihtiyaçlar falan alınıp yazlığa dönüş yaptık. Telefonu çalıyor ve Enes biraderimin merhaba Utku dede diyen sesi. Sağ olsun arada arar ve konuşuruz. Alaçatı'dayım abi diyor, havalar güneyli ve Karaburun'u dönüp Manal'a gelesim var diye devam ediyor. Çok seviniyorum ve bir yardımım olabilir mi sorusunu soruyorum.

   Pandemi günlerinin gariplikleri sırasında Ebabili İstanbula götürme işlemi esnasında acil bir durum olur da İstanbul'a dönmem gerekirse diye ilginç bir yöntem bulmuş. Araba karadan kendisini takip ediyor. Ama arabası otonom araba olmadığı için geri dönüp arabayı alması veya sonraki durağa bırakıp tekneye dönmesi gerekiyor. Bu arada otonom arabayı yeni öğrendiğim için cümlede kullanıyorum. ;D

   Abi benim arabayı senin oraya bırakabileceğim güvenli bir yer var mı diyor. Yarın al arabanı gel benim evin önüne koyabilirsin deyince küçük de olsa bir yardımımız olacak diye seviniyorum. Ertesi gün 10 gibi geliyor biraz muhabbet falan benim araba ile Ebabil'e doğru yola çıkıyoruz. 2004 yılı gitmiştim Alaçatı'ya en son. Port alaçatının karşısından doğru epey bir gidiyoruz ve karşımızda Ebabilin Lodosu. Öğlenden sonra aylardır görüşemediğimiz ağabeyim de bize gelecek olduğu için fazla oyalanamıyorum ve bir kaç fotoğraf çekip ayrılıyoruz.

   Enes Manal'da biraz oyalanacağım demişti artık muhabbetin devamını o zamana bırakıyoruz. Sevgili Ahmet Davranın evin oralara bir yerlere demirler herhalde diye konuşuyoruz. Orada başka bir yelkenci dostu daha varmış zaten.

   Manal muhabiriniz dede bildirdi ;) 

   
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 12 Haziran 2020, 11:24:58
Ebabil'in rüzgarı kolayına olsun. Manal'da güzel görüntüleri olacağına eminim.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 14 Haziran 2020, 13:17:59
Ebabil Çeşme yi de geçti . Bodrumdan buraya kadar güzel geldi maşallah. Sanırım Enes günümüz şartları İçin bir ilki yapıyor. Çeşme Boğazı geçişi Ebabil'e bir level daha atlattı.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: O.Utku Uçkan - 14 Haziran 2020, 14:28:22

   Ben de ne yaptı, nerelerde acaba diyordum. :)

   
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 14 Haziran 2020, 16:59:38

   Ben de ne yaptı, nerelerde acaba diyordum. :)

 

Dede şimdilerde geceyi geçirmek için mola vermiş.Epey yol yaptı bu gün.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: O.Utku Uçkan - 14 Haziran 2020, 22:02:58

   Ahmet'ciğim, Enes ile yüz yüze tanışmadan önce bayağı bir telefonlaşmıştık. Yüz yüze gelmemiz ilginç oldu bayağı. Bizde maskeler, onda maske ve ve önce uzaktan konuşmaya başladık. Aslında evimize kızım dahil o güne kadar  kimse girmemişti. Ama misafirimizi ağırlamamız lazımdı ve sosyal mesafeyi koruyarak  ağırlayabildiğimizi düşünüyorum. Bu koronanın bize yaptıklarını daha önceden duysa idik hadi ya derdik diye düşünmeden edemiyorum. Uzaktan karşılıklı maskeler çıkarılarak gül cemallerimiz tamaşaa edildi ve tekrar maskelendik. Traji komik durumlar yaşıyoruz maalesef. neyse uzun uzun muhabbet ettik ve bir birimiz daha yakndan tanıdık. Hatta bir çok konuda çok da benziyoruz ama bir ara arkama baktım ve ben de onda ki g pardon yürek hiç olmadı. ;D

   Kendisine olan saygı ve sevgim in daha da arttığını söylemem abartı olmayacak. :)xx :)xx :)xx
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 17 Haziran 2020, 13:46:11
Utku dede size çok teşekkür ederim. Ailenizle tanışmaktan şeref duydum. Sizin gibi denizci büyüklerim ve arkadaşlarım hep yükümü hafiflettiniz, direncimi arttırdınız. Birçok kere bana sadece o günkü rotayı tamamlamak kaldı.

Ebabil, Alaçatı 'da sizden sonra hep güzel havalar ve denizler görüp beni bugün itibarıyle Karaburun Yeni limana ulaştırdı.

Sizle yeniden buluşmamıza daha az deniz kaldı.

Herkese selamlar ve sevgiler.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: O.Utku Uçkan - 18 Haziran 2020, 08:40:33

   Enes biraderim yolunu gözlüyoruz. ;)
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 18 Haziran 2020, 18:37:59

   Enes biraderim yolunu gözlüyoruz. ;)

Geliyor Utku Dede , muhtemelen akşam sizde.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 18 Haziran 2020, 20:10:03

   Enes biraderim yolunu gözlüyoruz. ;)

Geliyor Utku Dede , muhtemelen akşam sizde.

Küçük bir düzeltme , yarına sizde diyelim. az önce çok yakın bir noktada konaklama kararı aldı.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: O.Utku Uçkan - 19 Haziran 2020, 07:08:43

   Enes biraderim yolunu gözlüyoruz. ;)

Geliyor Utku Dede , muhtemelen akşam sizde.

Küçük bir düzeltme , yarına sizde diyelim. az önce çok yakın bir noktada konaklama kararı aldı.

   Bir küçük düzeltme de ben yapayım. Bu korana koşullarında Enes biraderime Manal'da sadece lojistik destek sağlayabileceğim . Evde ağırlamam  zatürre geçirmiş, kronik hastalıkları olan bir dede için çok riskli görünüyor. :'(
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 20 Haziran 2020, 19:47:52
Bugün Ebabil'i karaya çektik. Birkaç gün içinde yaklaşık on gün için karadan İstanbul'a geçmek için hareket edeceğim. Bu süre sonunda yine Ebabil'in yanına dönüp gerekli hazırlıkları yapınca denize inmeyi umuyorum.

Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 24 Haziran 2020, 12:49:16
Ebabil'in Güney-Kuzey Yönünde Çeşme Geçişinden minik bir video oynatma listesi :

https://www.youtube.com/playlist?list=PL-1k5g8CBibu9385lH_sNyXpgMzFYgtXX
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 28 Haziran 2020, 14:11:46
Kayanın üstünde bir çökertme evi.

Denizden yapılan bir seyrin sonunda bende ilk anda uyandırdığı düşünce ve duygulardan : Zor bir etabın daha bittiğini işaret eden bir anıt, rahatlama hissi.


Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 03 Temmuz 2020, 13:47:07
Çetin Kent, dün Ahmet Davran'a geldi. Gelirken Ebabil için balon yelkeni de getirmiş. Kargoya güvenemediği için geldiğini (🤗)söyledi. Çetin'e tekrar teşekkür ederim.

Doğal olarak Davran'la tanışıklıkları eskilere dayanıyormuş. Onlar sohbet ederken ben de keyifli şekilde dinledim.

İşte deniz böyle bir şey. Karadan bile olsa insanları bir araya getirebiliyor.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 05 Temmuz 2020, 16:42:32
Daha önce bahsettiysem aşağıda yazacaklarım bunun tekrarı olsun.

Ebabil'le kuzeye yükselirken aldığım en zor kararlardan biri uygun havayı yakadığım halde seyre çıkmamak olmuştur. Yine bu havalardan biri meteoroloji tahmin raporlarında yer alıyor. Yarın akşam başlayacak olan güneyli rüzgarlar bir sonraki gün sabah saat 10.00'a kadar sürecek. Yani yaklaşık on üç saat sürecek bir kolayına rüzgardan bahsediyoruz. Bu rüzgarla elli milin üstünde gidilebilir, Manal koyundan Ayvalık Sarımsaklı plajına varılabilir.

Yine içim içimi yiyor fakat Ebabil'i henüz istediğim düzeyde hazırlayamadım. Geçmişte almış olduğum bu türden kararları hatırlayıp kendi kendimi avutmaya çalışıyor, doğru kararı uyguladığımı mırıldanıyorum.

Umarım basiretim bağlanmaz.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Burak Doneray - 05 Temmuz 2020, 22:58:04
Enes Selam mevsim artık yukarı çıkma mevsimi değil.Seni aşağılara bekliyoruz . Tekne nasıl dümen sistemi  nasıl ? Pala yetiyormu yelkenler fazla gelmeye başladığında dümen dinliyormu Ebabil ? Hadi  Ebabil sana neler anlatıyor onlardan bahset bize . Zamanın olursa Göcek'e gel  Amiga ile çıkarız bir kaç trick paylaşabilirim seninle . Sevgiler.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 07 Temmuz 2020, 21:17:31
İyi akşamlar sevgili Burak,

Öncelikle davetin için teşekkür ederim. Gelmeyi çok isterdim. Ancak şu sıralar pek olası görünmüyor.

Ebabil'i zorlamadığım için sorun yaşamadım. Gayet iyi dümen dinliyor (Oda yüksekliğindeki dalgalarda). Apaz seyrinde GPS'e göre 7.3 knot hıza ulaştığım oldu.

Henüz orsaya giremiyoruz. Önümüzdeki günlerde o konuyla ilgileneceğim.

Armayı tamamen çıkarıp söktüm. Bütün donanımı tek tek elden geçirmeye başladım. Kolayına rüzgarda Ebabil Manal koyu - Bademli etabını yelkensiz de gidebilirdi. Ancak hem denize karşı saygı ve korkumdan dolayı hem de disiplinli hareket etmeyi unutmamak için dünkü-bugünkü güneyli rüzgarlarda seyre çıkmadım. İzmir körfezi, Çandarlı körfezi ayrıca büyük tonajlı gemilerin geçtiği yerler olduğundan daha da özen gerektiren yerler.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Burak Doneray - 07 Temmuz 2020, 22:43:28
Selametle Enes .Ebabil'den memnunsun anladığım kadarıyla dümen dinlemesini hızını beğenmen bunu gösteriyor Peki güveniyorsan neden korku duyuyorsun ? Sanırım armadan ve yelkenlerden emin değilsin ..Yapabileceğim bir şey olursa haber ver. Sevgiler.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 08 Temmuz 2020, 11:17:11
Denize yönelik olan korkum karaya göre çok daha fazla bilinmeyen içermesinden ileri geliyor. Denizle ilgili bir şeyler öğrendikçe bilgisizliğimin daha çok farkına varıyor ve daha fazlasını öğrenmek için didiniyorum.

Ebabil'de ıstralyalar, çarmıhlar ve bumba-direk bağlantı halatları direklere (Borulara) krom bileziklerle takılı durumda. Özellikle bilezik çevresindeki bu halatlar daha çabuk aşınıyor. Buna bir de amatör malzeme ve dikimle yapılmış yelkenleri ekleyebiliriz.

Tam da İzmir körfezindeki gemi yolunu geçerken halatlardan biri koparsa direk kırılıp çapariz yaratabilir. Bunu halletmeye çalışırken uzaklardan bir geminin rotası üstünde bulunuluyor olabilir. Zaten Ebabil'de motor yok. Çaparizi halletsem bile motor olmadığından geminin önünden zamanında çekilemeyebilirim.

Bu durumda ilk yapacağım sektöre telefon ederek durumum ve konumunla ilgili bilgi vermek olacaktır. Ancak bu sorunun oluşmaması için azami özen gösteriyorum. Bu nedenle konu geçişi iki kere yapabilecekken yapmadım. Hakkımi iki kere kullanmamanın  maliyetiyse şu anda Ayvalık'a ulaşmış olabilecekken kendimi Manal'a kilitlemiş olmaktır. Sorun değil.  Ben ve Ebabil hala tek parçayız. Uygun koşullar nasılsa yine oluşur.

Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 09 Temmuz 2020, 12:07:09
#NationalGeographic April 1969 Vol.135 No. 4 Page 456 :
...
I'd found that one way to stay awake was to keep busy repairing things. I had nothing to repair-yet-so I made a pudding.
...

Masa başı çalışmalarımdan.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Burak Doneray - 09 Temmuz 2020, 12:17:23
Uyanık kalmanın bir yolunun tamirle meşgul olmak olduğunu bulmuştum.  Tamir edecek bir şeyim yoktu, bu yüzden bir puding yaptım.

Darısı başına .
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 05 Ağustos 2020, 20:58:02
Manal koyundan Bademli'ye geçiş için 3 günlük harika bir rüzgar tahmini var. Ne yazık ki bir süre daha İstanbul'dayım.

Source : www.windguru.com
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 05 Ağustos 2020, 22:47:07
Ben beğenmedin Abi havayı, üzülmene gerek yok, saçmalamaya müsait bir hava. Uygun güneyli havalar için biraz daha vaktin var. Ara da küçük müsaitlikler olsa da. Bence kısa pasajlar için uygun.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 05 Ağustos 2020, 23:15:00
Ben beğenmedin Abi havayı, üzülmene gerek yok, saçmalamaya müsait bir hava. Uygun güneyli havalar için biraz daha vaktin var. Ara da küçük müsaitlikler olsa da. Bence kısa pasajlar için uygun.

Ahmetciğim,

Bir çok konuda olduğu gibi hava durumu tahmini konusundaki bilgine ve sağ duyuna her zaman ihtiyacım var. Sağ ol.

Ayrıca üzülmek,  beynimdeki tozlu rafların arasındaki yerini alanlar kelimelerden. Beni denizcilik hususunda çok az şey üzebilir. Deniz orada durduğu ve benim kalıcı bir engelim olmadığı sürece onunla bir buluşur bir ayrılırız. Belki böylesi daha tatlı oluyordur.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 05 Ağustos 2020, 23:32:12
Üzülmüyorum. Ama umursuyorum. Bu, Foça veya daha ötesine geçiş için üçüncü olanaktı. Sayıyorum. Gün gelir lazım olur belki. Haziran ortasıyla Ağustos ortası arası Karaburun - Foça veya Manl koyu -Foça kolayına rüzgarla geçiş için toplamda üç fırsat oldu.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 16 Eylül 2020, 18:36:14
Açıklama yapma gereği duydum :

Yaşam, benim bakış açımla yapılan tercihlerle şans faktörünün sentezidir. Yani yaşam bir başka anlatımla karşımıza beklendik veya beklenmedik şekilde çıkan olanaklara ve zorluklara verdiğimiz yanıttır. Verdiğimiz yanıt yani tercihimiz yol ayrımında hangi yönü belirlediğimizi gösterir.

Sevgili babam yaşlandı. Sağlık sorunlarına bir yenisi daha eklendi. Şükrediyorum, hala kendi işini görebiliyor. Birlikte geçireceğimiz ne kadar zamanımız kaldığını bilmiyorum. Ancak bildiğim, onun yanında olmak istediğim. Bu nedenle Ebabil'le olan çalışmalarıma ara veriyorum.

Bu, yapılan bir fedakarlık olarak düşünülmesin, üzülürüm. Bu kavuşma,  ruhumun derinliklerinde bir daha asla dindiremeyeceğim bir muhabbet özlemini birazcık olsun gidermeyi olanaklı kıldı.

Denizler mi? Onlar beni biraz daha bekleyecek. Bu süre içinde kendi sağlığımı korumayı ümit ediyorum.

Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Alp Çolakoğlu - 20 Eylül 2020, 17:58:28
Çok iyi bir tercih,babanıza sağlıklar,size sağlık ve kolaylıklar diliyorum.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Oğuzhan Oğuz - 20 Eylül 2020, 18:14:06
Enes çok geçmiş olsun. Babana sağlık ve şifa diliyorum.


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 21 Eylül 2020, 10:27:08

Sevgili babam yaşlandı. Sağlık sorunlarına bir yenisi daha eklendi. Şükrediyorum, hala kendi işini görebiliyor. Birlikte geçireceğimiz ne kadar zamanımız kaldığını bilmiyorum. Ancak bildiğim, onun yanında olmak istediğim. Bu nedenle Ebabil'le olan çalışmalarıma ara veriyorum.


Aynı durumdayız , seni çok iyi anlayabiliyorum. En doğrusunu yapıyorsun. Deniz mi Deniz orda duruyor zaten. Canın denize çıkmak isterse atla gel, kısa da olsa bir dolanır geliriz.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Mustafa Ertör - 21 Eylül 2020, 11:09:58
Zor dönemler yaşıyoruz.Keşke dememek,iyi ki yi seçmek ne güzel.Allah babana sağlık ve uzun ömür versin.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Kenan Biçen - 21 Eylül 2020, 14:30:54

Çok doğru bir karar vermişsin Enes.
Aynı durum bir çoğumuzda mevcut.
Denize her zaman ulaşılır,yanımızda sonuçta.
Önemli olan yaşlanan aile üyelerimizin yanında olabilmek, onlarla daha fazla vakit geçirebilmek.
Babana uzun ömürler ve sağlıklar diliyorum.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Kemal Gündüz - 21 Eylül 2020, 15:55:11
Enes Bey
Babanıza sağlıklı uzun ömür dilerim. Birlikte vakit geçirmek önemli, sonra çok koyuyor


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 20 Mayıs 2021, 18:22:20
Bir forum konusuna yazdığım yanıtta kısa bir seyrin iyi geleceğini yazmıştım. Ebabil Foça'ya ulaştı. Artık resmi olarak Kuzey Egede.

Asla vazgeçme!
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 20 Mayıs 2021, 22:50:23
Tebrikler.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Mücahit Karabaş - 20 Mayıs 2021, 23:45:10
Ebabil'in maceralarını çok özledik. Selametle devam etsin yoluna.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 23 Mayıs 2021, 12:25:10
Teşekkür ederim.

Uzun zamandır kendimde gözlemlediğim bir hususu aktarmak istiyorum. Kara yaşantısında gözlerim bozuluyor, buna karşılık olarak deniz yaşantısına geçtikten bir hafta on gün sonra gözlerimdeki yaşıma uygun keskinlik geri gelmeye başlıyor. Denizdeki yaşantımı çok sevdiğim için uzun zaman boyunca bunun bende bir plasebo etkisi yarattığını düşündüm. Ancak bu sefer gözlerim beş günlük daha kısa bir zaman aralığında toparlandı. Hal böyle olunca denizin iyileştirici etkisine iyice inanmaya başladım.

Hava tahminlerine bakınca on yedi günlük kapanmanın (?) ardından Ebabil'i aylar sonra biraz olsun ilerletmek için hafta sonuna kadar biri salı diğeri perşembe günü olmak üzere elime iki fırsat geçtiğini gördüm ve bunu değerlendirmeye karar verdim.

Plan pazartesi sabah saat beşte arabaya binip Manal koyunun yanındaki Saklıkoy'a, Ebabilin bulunduğu yere geçmekti. Öyle de oldu. Ancak marifetmiş gibi hiç uyumadan yola çıktım.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 23 Mayıs 2021, 16:18:18
Karadayken şehirler arası araba sürerken süratim saatte seksen-seksen beş kilometre aralığındadır. Hatta trafiğe engel olmayacaksam yetmiş kilometre hızla seyir ettiğim olur. Yani seyrediyorum, araba kullanmıyorum.  Bu nedenle zorunlu durumlar dışında otobanı yeğlemem. Oysa durum bu sefer değişikti. Hız limitlerinin izin verdiği ölçüde hızlı gitmem gerekiyordu. Böylece Saklıkoy'a erken varıp Ebabil'i aynı gün seyre hazırlayacak, salı günkü güneyli rüzgarlarla en azından Foça'ya ulaşabilecektim.

Yasak sona erince hareket edip aracımı yedek deposu dahil olmak üzere yakıtla doyurup Akçay'dan yola koyuldum.  Ne kadar kaçınmaya çalışsam da İzmir'in sabah trafiğine yakalanıp biraz zaman kaybettim. Dört saate yakın bir yolculuktan sonra Saklıkoy'a vardım. İnip üzerimde sadece deniz şortu kalana kadar soyundum. Plajlara kar yağdı!

Stabilize rıhtımdan dikkatli bir şekilde denize adım atıp balçığa saplanmamaya dikkat ederek bir kaç adım ilerledim ve kıçtan kara Ebabil'in üstüne çıktım. Ön incelemeden sonra bıraktığim gibi kaldığını görünce sevindim. Sadece gövdelerin çevresine siyah midyeler oluşmuştu. Artık o kadar olacaktı.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 23 Mayıs 2021, 17:42:43
   Sonrasında yeniden karaya, aracıma geçip beş dakika uzaklıktaki Manal koyuna, Ahmet N. Davran'a (Ahmet abi) geçtim. Okyanuslar aşan büyüğümü özlemişim. Ahmet abiyle arkadaşlığımız sanal alemde 2015 yılına, belki daha da eskiye dayanır. Gerçek hayatta ise 2017 yılında tanıştık. O sırada denizci büyüğüm okyanus aşırı yolculuklarını tamamlamış evine, Manal koyuna dönüyor, bense Karaya Çıkmadan 1000 Deniz Mili maceramı yaşıyordum. O sırada Kaş-Kekova yönünde seyrediyordum. Denizler buluşturdu. Tabii uzun uzadıya konuşamadan o yoluna ben yoluma...

Ahmet abi çay ikram etti. Kahvaltı et dediyse de hiç bir şey yemeden, bir bardak çay içimlik süre kadar sohbet edip Ebabil'e geri döndüm. Artık üstümde nasıl bir motivasyon varsa aç karnına işe koyuldum. Aç karınla çalışmak nadir yaşadığım bir durum. Ebabil! Bebeğim benim. Seni nasıl da terk edip gittim. Ama beni tanırsın, ben böyleyim. Sen hem denizlerle mücadele et hem de benim gibi bir hayırsızı üstünde barındır.

Balıkadam elbisemi giydim, tahta spatulayı, kürekleri ve diğer gerekli eşyaları Ebabil'e götürdüm, kıç halatı çözdüm, Ebabil'e bindim, demir aldım ve kürek çekmeye başladım. Amacım Ebabil'i dip yapısı balçık olmayan bir yere götürüp spatulayla onu midyelerinden arındırmaktı. Bir süre kürek çektikte  sonra Saklıkoyun karşı kıyısına ulaştım. Dip yapısını uygun görünce kürek çekmeyi bırakıp denize girdim ve Ebabil'i çekmeye başladım. Baktım her şey yolunda koyun burnuna kadar böyle devam ettim. Ebabil'i de orada temizledim.

Batıl inançları pek olan biri değilimdir. Ancak denizle ilgili yaşantımda zaman içinde bunlardan bir tane edinmiştim : "Ruhunu katarak çabalarsan deniz seni ödüllendirir."

Nitekim
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 28 Mayıs 2021, 18:55:13
Ebabil'in midye temizliğini neredeyse bitirmiştim ki rüzgar çıktı. Bir süre eseceği yöne karar veremedi. Sonrasında beni rotaya oturtacak şekilde batıdan-güneybatıdan esmeye başladı. Hemen toparlandım, mizana yelkeni fora, demir alındı, bir kaç kürek darbesiyle Ebabil'in pruvası çevrilip seyir başladı. Ebabil henüz uzun bir seyre hazır değildi. Ancak bu kadar davetkar olan rüzgarı reddetmek olmazdı. Çünkü bir sonraki gün koydan çıkmak için uygun esintiyi umma sorunu ortadan kalkıyordu.

Bu rüzgarla Kum burnuna rahatlıkla erişebilecek olsam da rüzgarı apazdan alıp sancak kontra seyretmeye başladım. Böylece rüzgar lodos yerine kıbleden esse bile burnu aşabilirdim. Ama Ebabil'e kürekle yön vermekte zorlanıyordum. Zira kürekle rahat dümen tutabilmek için ön direk ana yelkeninin de çalışıyor olması gerekiyordu  Kısa bir süre bu böyle devam etti. Sonra rüzgar bir azaldı, durdu, yeniden başladı. Burnu dönebilecek miydim?

Bunları düşünürken uygun rüzgar yeniden başladı ve seyir sonuna kadar sürdü. Henüz dümen sistemini kurmamış olsam da dümen palası yerine takılıydı. Palayı üstünden bir elimle tutup Ebabil'e yön vermeyi deneyeyim dedim. Şaşırtıcı şekilde başarılı oldum! Çünkü palanın üstüne fazla yük binmiyormuş. Gidiyoruuuuz!

Rotayı istediğim gibi oturttuktan sonra pruvayı Kum burnuna doğru çevirip rüzgarı pupadan almaya başladım. Doğrusu keyfime diyecek yoktu. O gün Mordoğan'a varabilir, hazırlıkları tamamlayıp bir sonraki gün  Foça'ya, belki Bademli'ye varabilirdim.

Biz hesap yapıp duralım, birileri gülmeye başladı.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 28 Mayıs 2021, 20:07:35
Yazmaya ara verdiğimde kendime bir Nescafé hazırladım. Son sekiz aylık pandemi süresince yeni bir huy edindim. Hazırladığım kafenin suyunu neredeyse bardağın ağzına kadar dolduruyorum. İçerken dökülmesin diye seviye uygun yere inene kadar tatlı kaşığıyla yudumluyorum. İçimin özellikle bu kısmı çok keyif veriyor.

Deep Purple'ın Burn adlı parçası arka planda çalmaya devam ederken kaldığım yerden yazmaya devam...

Evet planıma gülmeye başlanıldı. Birden bire yelkenin şekli bozuldu. Bakınca ne göreyim, mandar köşesindeki kasa kopmuş mandar ve yelken serbest hale gelmiş. Neyse ki pupa seyrindeyim. Hızım biraz azaldı ama olsun, ne gam... Kuru direk olsaydı bile Kum burnuna ulaşırdım diye kendimi avutuyorum.

Rüzgar Kumburnundan önceki burunda biraz yön değiştirse de Ebabil'i engelleyemedi. Derinlik adam boyundan daha sığ hale gelir gelmez suya atlayıp Ebabil'i bodoslanasının üst kısmından tutup çekmeye başladım. Bir kaç saat boyunca ben önde Ebabil arkada kıyı boyunca denizde yol aldık. Yol boyunca ara ara kümeleşmis deniz kestanelerine basmamaya özen gösterdim.

Rüzgarın kararlı sekilde pupadan estiğini görünce yine Ebabil'e binip yelken yapmaya (?) başladım. Bir ara rüzgar oradaki vadilerden birinden terse dönünce yine suya indim ve bir kaç adım sonra kaçınılmaz olan gercekleşti. Bir deniz kestesinin dikeni deniz botumu delip ayağımın tabanına battı!

Neyse ki orada insan vardı. Kıyıya çıkıp Ebabil'in çıpasını karaya yerlestirdim, botumu çıkarıp ayağımın tabanını inceledim. Nasıl olduysa diken içeride kırılmamış (Ya da ben goremiyorum. Yardıma gelenlerden birinda kargaburun varmış. İşe yaradı.

Tabii yola, seyre ara verince yorgunluğumu hissettim. Kolay değil, uykusuz yola çık, arabayı sür, varınca doğru dürüst dinlenmeksizin ac karrnına Ebabil'in yanına git çalış.... Kendimi sırt üstü yatar halde buldum. Eforumun sonuna gelmişim.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 28 Mayıs 2021, 20:56:28
Yaklaşık on dakika sonra biraz kendime gelince telefondan Mordoğan'a olan uzaklığın bir buçuk milden biraz fazla olduğunu gördüm. Yola devam!

Ama yarım gomina kadar gittim, gitmedim, Mordoğan bana çok uzak göründü. Dümen palasını  çıkardım, büyük gövde karaya paralel gelecek, yardımcı gövde denizde duracak şekilde Ebabil'i kara kıyı yaptım, çıpayı alıp oradaki küçük iskelenin denizdeki kayalarına demirleyip zinciri bir diğer kayaya doladım ve bodoslama tarafında boşluğunu aldım. Sonrasında içimden her zamanki dileği tuttum : "Hayırlısı olsun."

Bu hatalı işlemle ilgili bir çok paragraf yazılabilir. Ama umurumda değil! Bittim, anlıyor musun bittim!  "HAYIRLISI OLSUN!"


İntur sitesi sakinlerinden Kadir bey soluklanmam için su getirdi.

Şimdi nasıl taksi bulacağımı düşünme zamanı.

Mordoğan'ın yerlilerinden Cem Liman'a telefon ettim. Sağ olsun bana hemen bir taksinin telefon numarasını gönderdi. Cem'e karşı ayrı mahçubum. Görüşemeden Mordoğan'dan ayrıldım.

Kısa bir pazarlıktan sonra taksi geldi. Beni arabamı bıraktığım yere götürdü. Ben de Ahmet abiye geri döndüm.

Ahmet abiyle akşam yemeğinden sonra otururken nefea almakta biraz zorlandığımı hissettim. Sanırım ciğerlerim çok açılmış. Ahmet abiden izin isteyerek uyumaya gittim.
Sabah uyandığımda  neredeyse her yerimde et kesiği vardı. Ama deliksiz bir uykudan sonra iyice dinlenmiş halde kalktım.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 28 Mayıs 2021, 22:02:12
heyecan yaptım , e devamını beliyoruz.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 29 Mayıs 2021, 10:48:44
İlk gün yaptıklarımın ve yapmadıklarımın sonuçlarını ikinci gün ve ondan sonraki günlerde yaşadım. İlk gün Kum burnunu geçmek için Ebabil'i seyre hazırlamadım.  Bunun karşılığında ikinci gün Foça/Bademli tarafına geçişi feda etmiş olabilirim. Ama ikinci gün Kum burnunu geçmemi  sağlayacak rüzgar dogru açıdan esmeyebilirdi. Yani ilk gün eldeki kuş dedim.

Kendini bilerek İzmir Körfezi dehlizinin içine atan birini alın; buna onun Ebabil'den bütün bir sonbahar, kış ve ilkbahar uzak kalmasını ekleyin; bu sırada pandemi nedeniyle olanları bunlarla karıştırın; bir de bunların üstüne ancak bir gün bu maceraları yayınlayacağı bir kitabı çıkarsa ancak orada bahsedebileceği yaşanmışlıkları serpiştirin; işte size kusursuz berbatlıkta bir yemek!

Motoru olmayan, orsa seyir yapamayan bir teknenin/kaptanın dışarıdan görüntüsü belki biraz şapşik yavru kediler gibi görünüyordur. Kimin umurunda!

Belki de geçmişi geçmişte, ölüleri huzur içinde bırakmak daha iyidir.

Neyse biz ikinci güne başlayalım.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 29 Mayıs 2021, 11:34:28
Sabah Ahmet abiye gidip kahvaltı yaptım. Sonrasında Mordoğan'a gidip alış-veriş yapıp geri döndük. O günü (Salı) gözden çıkardığım için perşembe günü esmesi beklenen kolayına rüzgara kadar rahattım. Ahmet abiyi Manal'a bıraktıktan sonra İntur sitesine, Ebabil'in olduğu yere geri döndüm. Ebabil'i uygun şekilde biraz daha karaya yaslanmış şekilde bulmak beni memnun etti.  Gerekli malzemeleri çıkarıp Ebabil'in yanına götürdüm. İlkin direklerden birini indirip çarmıh, arka ıstralya, karanfil, mandar v.b.'nin bağlantı yerlerini ve halatları her hangi bir zayıflamaya karşı kontrol edecektim. Sonrasında ayni işlemi ikinci direğe de yapacaktım.

Direkler hafif, ortalama kuvvette yetişkin bir erkeğin indirebileceği ağırlıkta. Ancak indirmeden önce, indirirken ve yerine yeniden yerleştirirken dikkat ettiğim  hususlar var. Birincisi bu işi tek başıma yapmalı, yani bir başkasına risk oluşturmayacak şekilde çalışmalıyım. Bu nedenle zorunlu durumlar dışında yardım almıyorum. Bir diğer husus bulunduğum noktadan direği çıkarırken en az direğin uzunluğu (Altı metre) kadar yarı çapı olan alanda canlı veya değerli eşya bulunmaması. Iskaçadan çıkardıktan sonra her hangi bir şekilde direğin kontrolünü kaybedersem kırılmayacak şekilde serbest düşeceği yeri belirlemek hayati önemi haiz. Direk ağır değil. Ama dengede tutma konusu hassas. Her hangi ters bir harekette omurgama zarar gelebilir. Hem emniyet hem de kolaylık bakımından direklerle ilgili menteşe sistemine geçmeyi planlıyorum. Ama kapsamlı olduğu için şu sıralarda o konu gündemde değil.

Gerekli hazırlıkları yaptıktan sonra yüzümü rüzgar altına çevirdim, iki elimle direği kavradım. Yukarı kaldırmak için rüzgarın uygun hıza düşmesini beklemeye başladım. Uygun anı yakalayınca kaldırıp çıkardım ve tabanını kum zemine oturtup Ebabil'in ana gövdesine hafifçe dayayıp dengede tuttum. Durumu kontrol ettikten sonra tabanını havalanmamasına dikkat  ederek direği yavaş yavaş kumsala yatırdım. Yaşasın!

Dışarıdan basit gibi görülebilen bu işlemi betimlemeye çalışırken bile yine gerildim. Bir içecek molası verdikten sonra yazmaya devam...
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 29 Mayıs 2021, 13:03:15
Direkteki halatları bağlantı yerine kadar kontrol ederken sitenin bir sakini geldi, sohbete başladık. Evinde çorba ikram etmeyi teklif edince kabul ettim.

Yöredeki sakinlerle iletişime geçmek benim için önemli. İnsanlar ben onların yaşamına yabancı olarak ve garip gördükleri bir şekilde girince belki merak ediyorlar, belki tedirgin oluyorlar, belki süpheleniyorlar... Ebabil'le olan seyirlerim sırasında bir çok yerde karada veya denizde kolluk kuvvetleri beni tanımak için kısa sürede doğrudan temasa geçerler. Belki de ülkemizin kolluk kuvvetler tarafından en çok sorgulanankaran biriyimdir, kim bilir.

Çorbamı içerken evin hanımı neden çorbayı yavaş ictiğimi söyledi,  beğenip beğenmediğimi sordu. Yanıt olarak cok beğendiğimi, müteşekkir olduğumu, maceralarım sırasında  sıcak ev yemeği yeme şansimın az olması nedeniyle bulduğumda yemeği görsel, kokusal ve damak tadı bakımindan idraka tabi tuttuğumu, keyfimin uzaması için de yavaş yediğimi söyledim.

Yemeği bitirdikten sonra bir süre daha sohbet ettik. İzin isteyip işime geri döndüm.

Halat kontrolleri bitince halatın direğe krom hortum kelepçesiyle sabitlendiği yerleri inceledim.

Mandar sorununu sonsuz halatla çözdüm. Yelkeni bastıktan sonra halatı sabitlemek için uygun yerine yaklaşık bir metre uzunluğunda başka bir halat ekledim. Eklerken bir kaç tur kazikbağı kullandım. Artık bu sayede seviyesini ileri-geri yeniden ayarlayabilirdim.

İlk direğin isini bitirince yerine yerlestirdim. Aynısını ikinciye de yapıp armayla işimi bitirip mola verdim.

Dinlenirken gözüm uzaklara, Foça tarafına doğru kaydı. Ne kadar da uzak, hatta göz korkutucu. Sonra kendi kendime güldüm. Bundan dört beş kat daha uzun parkurları, bazıları gece olmak üzere defalarca kat etmedin mi? Eeee? Nedir bu çekingenlik? Sonra yeniden güldüm. Bir süre seyre ara verince hep bu endişe seni buluyor, hala keskin misin diye kendinden şüphe ediyorsun.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Burak Doneray - 02 Haziran 2021, 00:10:47
Enes çok güzel yazmışsın Aşağıda bir belgesel paylaşıyorum senin yapmak istediğinle örtüşüyormu bilemem ama anlaşılman için çok güzel bir örnek ben soluksuz izledim ..Başarılar diliyorum.Sevgiler.

https://youtu.be/Ev2LdnA1cC0
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 10 Haziran 2021, 11:24:10
Sıra dümen düzeneğini güncelleştirmeye geldi. Varolanda dümen palasının üst tarafında yani yeke dümenlerde yekenin takılı olduğu seviyede yekenin yuvası bilindiklerdeki gibi puva-pruva değil, iskele sancak hattında. Bu yuvanın içinden  iki karıştan biraz uzun bir sonsuz civata geçiyor. Civata palaya pullar ve somunlarla sabitleniyor. Civatanın (Yani yekenin) her iki tarafına birer adet somun geçiyor. Devamında halkalı somun ve yine normal somun. Bu somun-halkalı somun-somun üçlüleri yekenin uçlarında duruyor. Somunların sıkılması suretiyle halkalı somunler sabitleniyor.

Düzeneğin diğer kısmı iki direk arasında pupa-pruva hattına dik şekilde ön direğe yakın yerleşmiş durumda. Burada  uzunluğu yekeninki kadar olan bir kerestenin üstünde iskele ve sancak tarafında birer yönlendirme makarası bulunuyor.

Yekedeki halka somunun birine bağlı  olan halat, duzeneğin ilerisindeki yönlendirme makaralarının içinddm geçip diğer halka somuna bağlanıp son buluyor. Halata çekilmesi veya itilmesi süretiyle palaya yön verilip Ebabil idare ediliyor.

Baş bodoslamaya yaklaşık otuz pus uzaklıktaki küpeştelerin her birine yuva açıp yönlendirme makaralarını buraya taktım. Yekeden gelen halatı bunların içinden geçirip yekeye geri döndürünce yeni düzenek oluşmuş oldu. Bu sayede neredeyse tüm pupa-pruva hattı boyunca dümen tutabileceğim.

O günkü çalışmam bittiği için Ahmet abinin evine geri döndüm.

Ertesi gün yelkenleri kontrol edip onardım ve marketlerden erzak alışverişi yaptım.

Seyir günü olan perşembe gelince aracımla Ebabil'e gittim. Son hazırlıkları tamamladım, balık insan elbisemi gitdim ve şapkamı taktım ve demir aldım. Kürekle yeterince açılınca mizana yelkenini bastım.  Yeterli seyir hızında gittiğimi gözleyince ön direk ana yelkenini açmanaya karar verdim. Rüzgar pupadan, yelken kısa bir süre iskele kontra seyrettim. İlk seyir planında varış noktası Bademli olsa da ilerleyen zamandaki hava tahmininde Çandarlı körfezinin ortasında rüzgarın bir kaç saatliğine kesileceğinin ön görülmesi varış yerini Foça olarak değiştirmeme neden oldu.

Ohh! Nihayet yine rüzgarın saçlarını dalgalandırdığı mavi dilberin üstündeki seyre başladım.  Her hangi bir tehlikeye karşı etrafı ve Ebabil'i gözetim altında tutarken ara sıra dilberin savurduğü saçından bir parça hissetmek için yüzümün bir yanının ona doğru iyice eğiyorum.

Zaman  zaman hırçın, huyuna gidince şefkatli, aşk dolu yüzünü gösteren mavi dilber. Ben sana çocukluğundan beri tutkunum.


Bir hatıramı anımsıyorum. Dört, hadi bilemedin beş yaşındayım. Bacaktan daha kısa bir boyum var. O zamanlar Akçay'dayız. Akçay o zamanlar bir sahil mahallesi  Kışın nüfusu beş yüz kadar.

Annem bana bir çift ayakkabı almıştı. Onu ilk ya da ikinci kez giyişim. Doğan motelin önündeki kumsalda denizin hemen kenarındayım. Ufka bakıyorum. İçimde bir sıkışma var. Yok yok, tuvalet sıkışıklıği değil, zihinsel bir sıkışma. Sıkışıklığın nedeni yeni ayakkabılar. Sevemedim onları. Sıkışıklık artıyor. Onlardan kurtulmalıyım. Ayakkabımın tekini çıkarıyorum. Yüzüm denize dönük, enseme vuran rüzgarı hissediyorum. Ayakkabıyı usulca denizin üstüne bırakıp bekliyorum. Bana uzun gelen bir süre sonra ayakkabı sahilden uzaklaşmaya başlıyor. Uzaklaştıkça hızı daha da artıyor. Göremeyeceğim kadar uzaklaşınca annemle yüzleşmek  için bir ayağımda ayakkabı, diğeri çıplak yavaş yavaş evin yolunu tutuyorum. Ama rahatladım. Nefret ayakkabı!

Sanırım yelkencilikle ilgili bireysel ilk deneyimim bu oldu.

Yüzümde o günlere dair bir gülümsemeyleFoça'ya doğru seyre devam ediyorum. Canım annem.



Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 11 Haziran 2021, 15:05:41
Aklımda tutmaya çalışıyorum. Seyir başlangıç saati sabah 06:21. Hemen akabinde kontra değistirmem gerektiğini hatırlıyorum, nazik bir  kavança ve seyrin sonuna kadar yelken sancak kontrada kalıyor.

İlk seyir planında İzmir Köfezi çıkışına kadar pupa seyrinde sancak kontra seyredecek, sonrasında iskele kontra seyre geçecek ve  Bademli'ye kadar bu şekilde devam edecektim  . Böylece yelkenle dengeleyici gövde, dalgaların gidiş yönünde kalacağından daha konforlu ve dengeli bir yolculuk olacaktı. Ama deniz bu. Sen plan yaparsın, o sana güler.

Gözüm her yerde. Ancak ufuktan gelme olasılığı olan yük gemilerine karşı daha dikkatliyim. Eğer ufukta beliren gemi RORO gemisiyse önünden çekilmek için yaklaşık on beş,  yük gemisiyse yarım saatim olacak.

Uzunada'yı geçince bu sefer ikinci bir tehlike olarak İzmir Limanından kalkan gemilere dikkat etmek gerekiyor. Yani şimdi olası çifte bela!

Buna karşın her sey yolunda. Rüzgar benzer yön ve kuvvetinde esmeye devam ediyor, Mavi dilberin savrulan saçlarında  Ebabil'in keyfi yerinde. Arada bordaya vuran ters dalgalar olsa da Ebabil bunu umursamıyor.

Bunu yapmamak için onlarca mantıklı neden var ve yapmak için bir tek mantıklı neden yokken yola çıkıp devam etmek milyarlarca insanın arasında kendimi müstesna olarak görmeme neden oluyor. Ancak mesele küçük bir zümreye dahil olmak değil. Mesele, kendimi biraz daha özgür hissetmekte. Ancak bunun bedeli de ona göre olabiliyor. Aklıma geldikçe bu durumu sorgularım.

Buna değer mi? Evet değer.

Çocukluğunu her sabah babası işe gider gitmez dışarı çıkıp denizin, bataklığın, hendeklerin, serbest yetişmiş ağaçların, sayısız türde börtü böceğin bulunduğu bir ortamda akşam "Baban gelecek hadi eve gel Enes! çağrılarına kadar düşe kalka dizlerini parçalayarak zaman geçirmeyenlere bunu anlatabilmem zor. Zaten bugüne kadar bu konuda pek başarılı olduğum söylenemez.

Bir arkadaşımın beni tanımlarken dediği gibi  : "Özgür ruh"
Başlık: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 11 Haziran 2021, 15:06:25
Bu benim bakış açımla önce yiyip bir kaç gün sonrasında unutulan nefis bir yemek değil. Bu bitmeyecek bir yolculuk.

Ebabil'in amacı okyanus aşırı seyirler yapmak. Bunu henüz Heyamolahey forumuna yeni katılması nedeniyle ne yaptığımı, ne yapmaya çalıştığımı belirtmek için tekrar yazdım. Ülkemiz kara sularındaki seyirleriyse buna hazırlığın safhalarından biri.

Peki neden seyirlerimi yazıyorum? Nedenlerinden biri yaptığım hatalar, sorunlara bulduğum çözümler, ruh halim v.b. konular bilinsin. Kayıt altına alınsın. Bir gün belki birine denizcilikle hiç ilgisi olmayan bir konuda bakış açısı kazandırır. Biraz da dimağınızda hoş bir tat bırakabiliyorsam ne ala.
Başlık: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 12 Haziran 2021, 09:52:56
.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 12 Haziran 2021, 11:01:06

Ebabil, Gemi trafik hattının  ortasında bir yerde. Mucize eseri gelen giden yok!

Dur bakalım, daha bitmedi. Daha savaş gemilerinden neta olmak gerek. Foça tarafında çıplak gözle zor seçebildiğim bir savaş gemisi var. Sabit duruyor gibi.

Ayrıca askeri bölgeye giriş yasağı hattını belirleyen dubaları saptamaya çalışıyorum. Hattı geçip ordumuzu gereksiz yere meşgul etmemek lazım.

Sanki onu saptadığımı farketmiş gibi gemi üssüne geri dönüyor. Daha o girmeden çıkartma gemisine benzettim bir diğer savaş gemisi üsten çıkıyor. Her ikisi de neta. Mahallede bir çılgının bulunduğunun farkındalar mı ne?

Foça'ya biraz daha yaklaşınca o dubalardan ilk sıradakini farkediyor ve olası akıntının beni Foça'dan uzağa sürüklememesi için dubaya teğet geçmek için elimden gelen çabayı gösteriyorum. Kendimi Formula1 yarışında aracını virajdan sonra yarış çizgisinde tutturmaya çalışan bir pilot gibi hissediyorum. Biraz yavaşız ama olsun.

Kulağım  nöbetçinin düdük sesinde. Henüz yanlış giden bir şey yok ki düdük ötmüyor. Koyu renkli deniz sığlaştıkça rengi açılıp turkuaza dönüyor. Az sonra Foça liman sahasına gireceğim. Bildiğim kadarıyla liman sahalarında motorsuz seyir yasak. Ancak beni karşılayıp yedeğe alacak bir tekne olmadığından kuralları biraz esneteceğiz. Umarım sınavda herkes kopya çekerken yakalanan o tek öğrenci ben olmam.

Liman sınırından içeri girerken  dubalara yakın seyretmeye özen göstermeye devam ediyorum. Sonunda beklediğim o düdük sesi geliyor. İçimden denizi geçip derede boğuluyorum deyip Ebabil'i duba hattından biraz açıyor ve devam ediyorum. Düdük sesi kesiliyor.

Yelkeni apaz seyrine uygun trim ediyorum. Ebabil henüz orsaya giremediğinden yelkeni açıp yerel halkın komando diye tabir ettiği, Küçük Denize girmeden önce iskele tarafında kalan plaja doğru yöneliyorum. Yaklaşınca yelkenin bumbayla birleştiği köşe olan iskota köşesindeki kancayı çıkarıp yelkeni rahatlatıyorum. Hemen akabinde çıpayı kontrollü şekilde bırakıp devamındaki zinciri seriyorum. 12 kulaç zincir bitince halatla devam ediyorum. Plaj yüzme sınırının belirlendiği şamandıra hattından içeri girmeden demir tutuyor ve olası bir tehlike engellenmiş oluyor.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 13 Haziran 2021, 11:54:59
 Yelkeni mayna ettim. Kısa bir süre soluklandıktan sonra şapkamı çıkarıp usulca denize girdim. Bu balık insan elbisesi büyük bir buluş. Hem denizin soğuğuna karşı önemli derecede koruma sağlıyor hem de yüzme yardımcısı görevi görüyor. Kendime gelince denizden  çıkıp Ebabil'in üstüne uzandım, enerji kazanmak için bir kaç lokum yedim.

Murat'a telefon edip gece konaklayacak yer, Ebabil'e yer bulma konularında bilgi ve isimler aldım. Murat ordudan emekli, Foça'da yıllarca yaşadığı için çevreyi iyi bilen bir arkadaşım. Onunla 2017 yılındaki maceramda bir arkadaşım aracılığıyla tanışmıştım.

Sonrasında toparlandım. Değerli eşyalarımı ve içi boş sırt çantalarımı iki adet büyük ve su geçirmez çantanın içine yerleştirdim. İçindeki yükten dolayı batmadıklarından emin olmak için suyun üstüne bırakıp tekrar yukarı çekip güverteye koydum.

Suya girdim. Çantaları alıp sarıldım. İki çantayla dengede kalabildiğimi tespit ettim ve kıyıya doğru ilerledim. Karaya ulaşınca eşyaları çıkarıp sırt çantalarının içine yerleştirdim, elbisemi ve deniz botlarımı çıkarıp su geçirmez çantalardan birinin içine yerleştirdim,bir süre üstümün kuruması için bekleyip ordudaki deyişle çarşı kıyafetlerimi girdim. Sırtıma büyük  sırt çantasını gövdemin ön tarafına orta boy sırt çantasını, bir elime su geçirmez sırt çantasını, diğer elime küçük sırt çantasını alıp Küçük Deniz Pansiyonuna kadar beş dakika kadar yürüdüm.

Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 13 Haziran 2021, 12:58:29
Resepsiyondaki Erol bey güler yüzüyle karşıladı :

- İyi günler. Bir gece için bir kişilik yeriniz var mı?

- Rezervasyon yaptırmış mıydınız?

Kısa bir süre duraksayıp içimden : "Ne rezervasyonu? Denizden gelene rezervasyon mu sorulur? İlginç işler." desem de bu ego santrik düşünceden çabuk sıyrılıp :

- Hayır yok. Denizden geliyorum. Arayıp sormak aklıma gelmedi.

- Anlıyorum. Size Rıhtım isimli odayı verelim.

- Yalnız benim yarın Mordoğan'a gidip aracımı almam lazım. Eşyalarımı yarın için emanet alır mısınız?

- Hay hay.

- Teşekkür ederim.

Gerekli işlemler yapıldıktan sonra odaya çıkardılar. Küçük, temiz, biraz eski görünümlü, klimalı, tuvaletli, sıcak duşlu, iki kişilik yataklı, Wi-fi'ye erişimi olan  bir oda. Yeterli.

Odaya eşyalarimi bırakıp çıktım. Büyük Denizde yatların bulunduğu yere beş dakikalık bir yürüyüşten sonra varıp Foça Su Ürünleri Kooperatifi Başkanı Ceyhan beyi sordum. Birinden hemen oradaki Liman Başkanlığında bir işi olduğunu öğrendim. Ceyhan başkan çıkınca yanına gidip Murat'ı referans vererek kendimi ve durumumu kısaca açıklayıp Ebabil için yardım istedim.

Başkan, Necati Reise telefon edip çağırdı. Necati Reis gelince onun balıkçı teknesine binip Ebabil'in yanına gittik.

İşini iyi yapan insanları çalışırken izlemek bana keyif verir. Evren 35'le (Teknesinin adı) Ebabil'i birbıne değdirmeksizin Ebabil'in demirini aldı. Kendi halatıyla bu iki tekneyi birbirine bağladı. Sonra Evren 35'e yol verip Ebabil'i çekmeye başladı.

Ebabil'in  yedekte düz bir hat üzerinde çekmek zordur. Çünkü hep dengeleyici gövde tarafına doğru çekme eğilimdedir. Bu nedenle durumu yardım etmek için Ebabil'in üstünde dümen tutmak gerekebilir.

Aradaki halat bir an bile gevşeyip gerilmeksizin Ebabil'i gayet mahir bir şekilde yarı yola kadar çekti. Sonra halatı çözüp Ebabil'in baş tarafına bağladı. Büyük Denizdeki Balıkçı Barınağına varınca Ebabil'in şeklinden dolayı iskeleye bordalamaya uygun olmadığını gördük. Bunu üzerine Necati Reis tonoza bağlamaýı önerdi. Ben kabul edince Ebabil'i az ilerideki Foça Yelken İhtısas Klübünün bulunduğu yerin önündeki tonozlardan birine bağlayıp iskeleye geri döndü. Beni alıp Ebabil'in yerini gösterdi ve Küçük Denize beni geri götürdü.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 14 Haziran 2021, 11:31:47
Necati Reisle telefon numaralarımızı birbirimize verdikten sonra ayrılıyoruz.

Bir kaç dakikalık bir yürüyüşten sonra gözüme yerel tanrılardan birini kestirip İzmir'e toplu taşımayla nasıl gidildiğini soruyorum. Bana İzmir'e giden minibüslerin kalktığı yeri tarif ediyor. Meğer o yerel taksi tanrısıymış.

Tanrı Google meşgul edilmemeli. Yerel tanrılar bazen eğlenme mahiyetinde yanlış yol gösterseler de bu seferki onlardan değil. Yeri çabucak buluyorum. Minibüs tanrısına yolculuk bedelinin nasıl ödendiğiyle, İzmir yönüne ilk minibüsün saat kaçta kalktığıyla ilgili sorular sorup bilgi ediniyorum.

İşim bitince pansiyona dönüp duş alıp dinlenmeye çekiliyorum. Dinlenme kestirmeye, kestirme uykuya dönüşüyor. Neyse ki saat alarmını baştan kurmuşum. Sabah saat altıda alarmın sesiyle uyanıyorum. Eşyalarımı resepsiyona bırakıp minibüsün yolunu tutuyorum. Bindiğim minibüs saat altı buçukta hareket ediyor.

- Minibüs tanrısı, Mordoğan'a nasıl giderim?

Tanrı, yolda Foça-Çanakkale İzmir şehirler arasındaki yol hattında trafik hız denetiminin sıkılığından bahsediyor.

Öyle böyle derken yol bitiyor ve tanrı, beni İzmir'de metro durağına yakın bir yerde bırakıyor.

Kısa bir yürüyüşten sonra metro durağına ulaşıyorum. Makineden üç yolculuk yapabileceğim bir kart satın alıyorum.

Kartı okutup gelen ilk trene biniyorum. Sonrasında Fahrettin Altay'da in, Karaburun minibüsüne bin, Mordoğan merkezde in, taksiye bin, aracını al, Ahmet abiye git, onda kalan bir kaç eşyanı alıp vedalaştıktan sonra Foça'ya geri dön.

Bu Ebabil'le seyir yap-karadan  aracına dön-Ebabil'in olduğu yere intikal et, Ebabil'in  kuzeye yükselişi sırasında zaman zaman uyguladığım bir yöntem. Sekiz ay kadar önce boşanınca aracı satmaya ikimizin de gönlü razı olmadı. Şimdilerde araç benim kullanımımda. Bakalım evliliği yürütememiş ikili olarak araç ortaklığımız nereye kadar sürecek. Yoksa bu ortaklık göründüğünün ardında başka bir şey mi, bunu zaman gösterecek.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 18 Haziran 2021, 21:21:08
Ebabil, Çandarlı Körfezini geçip Bademli'ye demirleyerek "kuzeye yükselişini" sürdürdü.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 19 Haziran 2021, 18:27:13
 (https://i.ibb.co/cbH13qY/IMG-20210619-WA0008.jpg) (https://ibb.co/cbH13qY)
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Hulusi Gülen - 20 Haziran 2021, 00:04:07


... Bakalım evliliği yürütememiş ikili olarak araç ortaklığımız nereye kadar sürecek. Yoksa bu ortaklık göründüğünün ardında başka bir şey mi, bunu zaman gösterecek.

Enes Reis; araç ortaklığı eski güzel günlere dönüşünüze bir vesile olur, mutlu olursunuz İnşaallah.

Yolunuz açık, kolayına rüzgarlar dilerim.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 23 Haziran 2021, 14:38:50
Hayatın kendi akışı var Hulusi reisim. Buna karşı durmak zaman kaybıdır.

Kabuk değiştirmeye devam ediyorum.

Sonuçta herşeyin hayırlısı olsun.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 23 Haziran 2021, 14:43:28
Bazen zorlarken zorlamamak gerektiğini yani zorlamanın dozajını ayarlamak gerektiğini düşünürüm. Bununla ilgili işaretler olduğuna inanırım.

Bu sabah Salihleraltı'dan Altınova'ya geçtim. Altınova'da dalgakıranlarin başladığı yere henüz girmişken bir bey buyur etti. Davetine icabet ettim. Bir süre sonra ayrıldım. Bir başkası hemen akabinde tonoz yerine bağlanabileceğimi söyledi.

Bağlandım. Aracımı almak için Salihleraltı'na geri dönmem gerekiyordu. Bir başkası aracıyla otogara bıraktı.

Durum böyle olunca ilerlemeyeyim dedim.

Bundan daha iyisi denizci bir sevgili olurdu. Teknenin denizcisi olur da kadının olmaz mı?
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 24 Haziran 2021, 13:14:10
Bugün imkansız bir rüzgarla Sarımsaklı Grand Temizel Otelin yanındaki dere ağzının önüne varıp demirledim. İnanamıyorum!

Dün olanlar demek ki boşa değilmiş.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Hulusi Gülen - 25 Haziran 2021, 01:04:00


... Bundan daha iyisi denizci bir sevgili olurdu. Teknenin denizcisi olur da kadının olmaz mı?

Olur. Denizci üstadlardan biri; "Denizde, tuzlu suya dayanıklı, paslanmaz malzeme esastır; eşlerin de paslanmazı makbuldür" diyordu. Malum demir karabina 10tl, NiCr olanı 30tl. Bu hesaptan, krom eş de o kıyasta kıymetlidir herhalde. :)
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 25 Haziran 2021, 18:48:41
Amatör denizcilerimizden Recep Ertürk, Ebabil'i yedeğine alarak liman trafiğine girdi. Böylece kural ihlali etmemi önledi. Ayvalık'a vardık. Teşekkür ederim.

Bundan sonrası düz İsranbul yolu.

Yok canım, şaka şaka. Ama bir ferahlık gelmedi değil.

Ebabil, belki kasıma kadar Edremit Körfezinde. Ondan sonrasına o zaman bakarız.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 30 Haziran 2021, 15:52:14

Altınova'dan Sarımsaklı'ya hava tahminlerinde görünmeyen bir rüzgar sayesinde, benim deyişimle imkansız bir rüzgarla geçmiştik. Sonraki günlerde Ayvalık'taki iç denize kadar ilerledik. Kasım ayında başlayacak güneyli rüzgarlarla kuzeye yükselişi sürdürmeyi umuyorduk.

Hal böyle olsa da her gün en az on kere hava tahmin raporlarına göz atmadan edemedim. Dünkü tahminlerde uygun görünmeyen hava, bugün baktığımda #ebabilkano ya Bozcaada'ya kadar ilerleyebilmesi için yeterli zaman aralığını sağlayacak gibi görünüyor.

Şöyle ki Ebabil, tahmin edilen rüzgarları izleyerek bu perşembe akşamı gün batımıyla birlikte hareket ederse Maden adasına erişebiliyor. Cuma günü öğleden sonra esecek batılı rüzgarlarla Küçükkuyu civarına geçiyor. Cumayı cumartesiye bağlayan gece esecek rüzgarlarla batıya doğru devam ediyor ve pazartesiye kadar Babakale'ye ulaşıyor.

Pazartesi ve salı esecek batılı ve güneyli rüzgarlarla birlikte Bozcaada'ya intikal ediyor.

Hatırlatmak gerekirse Ebabil orsaya (henüz) giremiyor, üzerinde herhangi bir motor yok, kaptanı açık güverte seyir yapıyor ve İstanbul'a gitmek istiyor. Seyrine Güllük Körfezinden başlayıp Gökova Çökertme'ye giden, oradan da Ayvalık'a kadar gelen Ebabil okyanus aşırı seyir yapmayı arzuluyor.

Ebabil'le hedefimiz, eğer İstanbul'a varırsak bu seyir için gerekli donanımları sağlamak için sponsorluk görüşmelerini yapmak. Hoş, bu donanımlar edinilmese de ufuklar bizi bekliyor.

Sizden ricamız yukarıda belirttiğim Ayvalık- Bozcaada rotasını nasıl gerçekleştirebileceğimizle ve nelere dikkat etmemiz gerektiğiyle ilgili görüşlerinizi bildirmeniz.

 
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 06 Temmuz 2021, 11:06:49



Ebabil'le hedefimiz, eğer İstanbul'a varırsak bu seyir için gerekli donanımları sağlamak için sponsorluk görüşmelerini yapmak. Hoş, bu donanımlar edinilmese de ufuklar bizi bekliyor.


İstanbul'a vardığında iş bitmiş demektir. Ondan sonrası ver elini okyanus. Ama öyle bir hesaplama yapmalısın ki, Ayvalık Babakale arasını , gündoğusu  ve poyraz havalarıyla katedip, Babakale'de lodosu beklemelisin . Bu belki zaman alabilir. Çünkü Babakale -Çanakkale tırmanışını yapmak birazda buna bağlı. Gerçekten poyrazda zor bir bölge.
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 13 Temmuz 2021, 16:03:12
BİR ALARGA ANISI

Dört gün boyunca fırtına düzeyine varabilecek sert rüzgarların esebileceği öngörüldüğünden fırtına öncesi güzel bir havada kara yaşantımı sürdürdüğüm Akçay'dan Ayvalık'a geçtim. Ayvalık'ta alargada demirli #ebabilkanoya gerekli malzemeleri taşıdıktan sonra  üstüne çıkıp önce iki ıskarmozu yuvalarına vidalama suretiyle taktım. Kürekleri kaytanlarından ıskarmozlara yerleştirdim.

Sonrasında demirleme için gerekli ikinci çıpayı iki kulaçtan biraz uzun altılık zinciriyle birlikte pruva tarafına götürüp demir aldım. İkinci çıpayı ilkine zincirinden eklemek için mapa kullandım. Mapanın civatasının açılmayacağından emin olmak için penseyle iyice sıktım.

Artık demir hazırdı. Ne var ki bu sırada Ebabil rüzgarın etkisiyle sürüklenmişti. Hemen küreklere yönelip çekmeye başladım. İyii! Sonradan uydurduğum kürek düzeneği işe yaradı ve Ebabil ağır ağır ilerlemeye başladı. Normalde böyle esen bir rüzgar altında bırakın ilerlemeyi, kürek çekerek yerini koruması olanaksız olan Ebabil'i bu durumda görmek bende neşe patlamasına yol açtı. "Kürek düzeneği işe yaradı!" diye haykırmak üzereyken kendimi zor tuttum. Öyle ya denizde akıntı, havada rüzgar yokken en çok saatte yarım deniz milinden biraz fazla yol alabiliyorken son durum Ebabil'le ikimiz için bir devrimdi.

Demirlemek için kestirdiğim noktaya gelince kürek çekmeyi bırakıp pruvaya gittim ve demirin ilk çıpasını suya kontrollü şekilde koyverdim. Demirin devamında ikinci çıpa elime gelince onu da koyverdim  İkinci çıpa su yüzeyinin yaklaşık yarım kulaç altına indiğinde ilk çıpa zemine ulaştı. Dikkatli bir şekilde ikinci çıpayı da zeminle buluşturunca kalan zinciri düzgün bir şekilde serdim.

İlkin 14 mm
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 14 Temmuz 2021, 10:10:30
İlkin on dört mm çapında , iki kulaç uzunluğunda, uçları birbirine bağlı olan, dörde katlayarak yarım kulaç haline getirdiğim marin lastiğe bağlı kancayı zincirin deliğinden geçirip demirin ilk şok emici kısmını tamamlıyorum.

İkinci olarak on milimetre kalınlığında bir halatı ilki patlarsa diye takıyorum. Üçüncü olarak da on iki mm kalınlığında iki kat haline getirdiğim halatı...

Demirleme işi bitince biraz dinlendim. Bu arada aklıma geçen günkü kaçak hava geldi. O hava, iki kat lastiği patlatmış ve tüm yükü doğrudan zincirin bağlı olduğu bodoslamaya bindirmişti. Sonradan Ebabil'de yaptığım  incelemede bir hasar görmemiştim. Ama kaçak havalar kısa sürdüğünden bu, Ebabil'in demirdeyken dayanıklılığı için bir ölçüt olmamalıydı. Çünkü gelmesi beklenen sert hava dört gün sürebilirdi.

Düşüncelerimden sıyrılınca demirde kürek çekip bırakmaya başladım. Bir süre sonra kaytanın bollaştığını gözlemledim. Kaytanları yaparken kullandığım halatlara uyguladığım bağlar pek işe yarayacak gibi durmuyordu. Ben de kürek, ıskarmoz ve diğer malzemeleri toplayıp Akçay'ın yolunu tuttum.


Akçay'a dönünce Ahmet Kabaalioğlu"nu arayıp kaytanda hangi bağı kullannam gerektiğini sordum. Kör düğüm atmamı, her küreğin sapında yedek bir kaytan bulundurmam gerektiğini söyledi.

Beklenen hava gelince ilk yirmi dört saat nedense Ebabil'in yanına gitmek aklıma gelmedi. Sanırım buna hafif tabiriyle basiretsizlik deniyor. Ah basiret ah!

Neden sobra aklıma geldi. Fırtina'da limanda teknesinin başında nöbet tutan denizcilerin öyküleri. Toparlandım ve aksam vakti Ayvalık'a gittim. Aracımın içinde uzanırken Ebabil'i görecek şekiide düzenlemeler yaptım.

Aslında evde yatmakla, aracın içinde yatmak arasında bir fark yok gibi görünüyordu. Her ikisinde de olası olumsuz bir durumda Ebabil'e etkide bulunamayacaktım. Gerçekten ben niye nöbet tutuyordum?

Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 14 Temmuz 2021, 11:57:31
Zaman, sabaha kadar biraz uyku biraz nöbetle geçti. İliin bir lokantaya gidip bur tas çorba, bir bardak çayla kahvaltı yaptım. Sonrasında Ebabil'in olduğu yere geri döndum. Kürekleri ve diğer malzemeleri araçtan Ebabil 'e yine yüzerek taşıdım.

Zincire bağlı lastikleri ve halatları kontrol edince dört lastikten ikisinin ve ikinci sigorta olan halatın patladığıni gördüm. İyi ki daha fazla gecikmemişim!

Demir alıp Ebabil'i sakin bir yere götürmeye karar verdim. Demir aldıktan sonra yardımcı gövdeyi rüzgar altına almak , dolayısıyla Ebabil'i alaboraya karşı emniyete almak için dümen palasını iskele tarafına bakacak şekilde dümeni çevirdim.

Demir almak için dört lastikten kalan ikisini zincirden karabinayı çıkarmak suretiyle azat ettim. Zinciri tutan kalan son ikili halatı tutup demir almaya başladım. Zar zor bir kaç metre ilerlemiştim ki dalga üçlemeleri geldi. Ebabil bu dalgalarda bir çıkıp bam diye bir inerken aldığım kalomaları bırakmak zorunda kaldım.

Bir kaç defa daha denediysem de sonuç değişmedi. Gücüm kaloma almaya yetmiyordu. Böylece fırtına koşullarında kol kuvvetiyle demir alamayacağımı öğrenmiş oldum.

Ama Ebabil'i buradan götürmem şarttı!
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 14 Temmuz 2021, 12:40:56
Bunun ön görebildiğim tek yolu demiri denizde bırakmaktı. Bir halat aldım, bir ucunu demirin yerini belli etmesi için bir pet şişeye, diğer ucunu da zinciri tutan ikili halata bağladım.

Sıra ikili halatı çözüp Ebabil'i azat etmeye geldi. Ama ı-ıh! Ne yaptıysam halatı çözemedim. İzbarço bağı beni bir kere, daha doğrusu son kere yarı yolda bıraktı. Yük altında yeteri kadar kaldığında bu bağ asla çözülmez. Mecbur kalmadıkça izbarço bağı mı, asla!

Sinirim bozuk şekilde pruvadan pupa tarafına geçtim; su geçirmez çantadan yelken çaķısını çıkarıp çantayı emniyete aldım, pruvaya gidip izbarço bağını YOK ETTİM!

Ama ne? Ebabil, gergin yaydan serbest bırakılan ok örneği ileriye, daha doğrusu geriye doğru fırladı. Şaka olmalı, ikili halatın bu kadar büyük bir enerjiyi biriktirmesi mümkün mü?
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 14 Temmuz 2021, 13:24:42
Üstelik kıyıya verev şekilde ilerliyor. Ebabil niye dönmeye başlamadı?

Hemen küreğin tekini elime aldım, Ebabil'i yavaşlatmaya ve döndürmeye çalıştım. Yavaşlattım ama döndüremedim? Elimde küreklerle hızla pupa tarafina gittim. Bir de ne göreyim, dümen palası ayarladığım şekilde durmuyor. Ebabil bu yüzden dönmüyormuş.

İlk planı uygulamak neredeyse olanaksız durumu geldiğinden dengeleyici gövde rüzgar üstündeyken manevra yapman gerekli. Var gücümle küreğe asılıyorum, Ebabil'in kafasını biraz çevirir gibi oluyorum ama o beni dinlemiyor. Dalga üçlemesi geliyor, "Enes bunu iyi izle, hem de çok iyi. Ebabil'i nasıl parçaladığını en ince ayrıntısına kadar benliğinin içine çek."diyorum içimden.

Birinci dalga gelirken ben kendi bedenimin ağırlığını kullanarak ve kürek çekerek biraz olsun dengeye katkıda bulunmaya çalışsam da, dengeleyici sudan kesiliyor. Ama görevini yapıp suya düz düşüyor  BAM! Şimdi ikincisinde, yani en korktuğumda. Dengeleyici tekrar, bu sefer sudan daha  fazla yükseliyor. Kafamda anlık düşünceler belirip kayboluyor : Dengeleyicinin üstüne atla. Yok, yok atlama. Tekrar dümene geçene kadar Ebabil kıyıya vurur.

GÜM! Hala hayattayız!  Üçüncü de geçince çabalamaya devam. Ama boşuna. Bir üçlemeyi daha atlatıyoruz.

Enes, bırak dönmeye çalışmayı, Ebabil'e biraz olsun ileri doğru  hareket ver. İleri! İleri! İLERİ !!!#$@@#

Diğer üçleme o sırada gelmiyor. Belki mevcut dalgaların boyu ve rüzgarın hızi da kısa bir süre için azalıyor, bilmiyorum. Ebabil ağır ağır ilerlemeye başlıyor. Dümeni hafif iskeleye kırıp küreğe asılmaya devam ediyorum. Takatim kalmadı ama kollarım sanki başka bir varlık haline dönüştü.


Ebabil sonunda rotaya giriyor. O sırada olmayan bir şey şimdi olanları yazarken oluyor. Ağlamaya başlıyorum.

Sanırım Ebabil'le gidecek biraz daha yolumuz var. Bahşedilmiş, o gelmeyen üçleme sayesinde...
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Mustafa Ertör - 14 Temmuz 2021, 22:02:38
Çok heyecanlı Enes. Devamını merakla bekliyorum.
 Dümen palası istediğin konumda değilse nasıldı? Yeke kolunu geçici bağlamak mümkün değil mi?
Rüzgar karadan esiyor olsaydı. Yelkeni küçücük açsan işin kolaylaşmaz mıydı?
Rüzgarlı ve dalgalı havada motorun yoksa yelken önemli bir güç kaynağı ve stabilite faktörü olmaz mıydı?
Zor şartları yaşayan sensin. Demir halatını çözmeden önce Ebabil'in pruvası rüzgara dönük olmalıydı.Kürek çekmeyi ilerleyebilmek için değil,tekneyi rüzgarı ve dalgayı en kolay alabileceği konuma getirebilmek için kullanman belki işini kolaylaştırırdı.
Ne dersin?
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 14 Temmuz 2021, 23:31:12
Çok heyecanlı Enes. Devamını merakla bekliyorum.

Fırsat buldukça yazmayı sürdüreceğim Mustafa abi

 Dümen palası istediğin konumda değilse nasıldı?

Diğer yöne bakıyordu..

Yeke kolunu geçici bağlamak mümkün değil mi?

Evet. Bu söylediğiniz bir cem kilit mekanizması eklenip gerçekleştirilebilir.

Rüzgarın uzun süre neredeyse yön değiştirmediği yelkenle apaz seyirlerinde dümeni bir kere ayarladığım zaman neredeyse tutmama gerek kalmıyor. Çünkü palayı hareket ettiren halatlı vargel mekaninası sert olduğundan pek yerinden oynamaz. Ben de bu deneyimden hareket ettim. Ancak demiri tutan ikili halatı keser kesmez bir kulaç geriye gidip belki dümeni ele alabilirdim. Bunu planlamış olmalıydım.

Rüzgar karadan esiyor olsaydı. Yelkeni küçücük açsan işin kolaylaşmaz mıydı?

Mustafa ağabey. Buna fırtına şeklinde esen bir rüzgarda cesaret edebileceğimi sanmıyorum. Ama bir gün gözetim altında denemek isterim. Burası öyle bir yer ki bir kaç mil ileride kabul edilebilir derecede sert esen rüzgar burada hızını belirgin ölçüde arttırıyor.

Rüzgarlı ve dalgalı havada motorun yoksa yelken önemli bir güç kaynağı ve stabilite faktörü olmaz mıydı?

Katılıyorum. Zaten itirazım olamaz. Ancak yazdığınızı doğru anladıysam o dakikalarda Ebabil'le içinde bulunduğumuz durumda yelken açmak alabora olma olasılığını daha da arttırırdı. Çünkü Ebabil yollu değildi.

Zor şartları yaşayan sensin. Demir halatını çözmeden önce Ebabil'in pruvası rüzgara dönük olmalıydı.

Zaten pruva, yani baş taraf rüzgarın geldiği yöne bakıyordu.

Kürek çekmeyi ilerleyebilmek için değil,tekneyi rüzgarı ve dalgayı en kolay alabileceği konuma getirebilmek için kullanman belki işini kolaylaştırırdı.
Ne dersin?


Zaten onun için uğraştım. Ama anlatımım bunu ifade etmek için kafi olmamış olabilir.

Sizle ve dilerlerse diğer denizcilerimizle birlikte bu konuyu sağlıklı bir çözüme ulaştırmak bakımından yüz yüze konuşmayı çok isterim.

Aslında çözüm çok basitti ve bunu başından beri biliyordum. Ancak uygulama konusu aklıma geç gelince bu sorunlar yaşandı. Şöyle ki dümen palasını fırtına başlamadan önce kıçtan başa aktarmış olsaydım demir halatını kestiğim gibi kuru direk keyifli bir seyre başlardım. Ancak fırtınada buna yeltenmeye cesaret edemedim. Çünkü çalkantılı bir suda palayı yerine takmanin zorluğunu bilirim. Fırtına koşullarında bunu yapmaya çalışmak, beni hayati bakımdan riske sokacak şekilde ön görülemeyen durumlarla karşı karşıya bırakabilirdi.

Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 15 Temmuz 2021, 00:07:11
Ya da demirledin. Demirin halatını baştan kıça taşıyıp oraya bağla. Bunlar daha önce yaptığim şeyler.

Ama bunlar yaşanacak ya. Bu yüzden bu hatalar yapılmalıydı.
Başlık: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 23 Eylül 2021, 17:37:58
Bugün Ebabil denizdeyken kekamoz v.b. temizliğini yapayım dedim. Ana gövde bordayi ve dengeleyiciyi tahta spatulayla kolayca temizledim. Bunun üzerine motivasyon kazandım ve daha kötü durumdaki ana gövde karinayla temizliğe devam ettim. Kazırken karinada yengeç yavrusuna denk geldim. Yani durum o kadar zorlu, yengeç yavrusu bile orada saklanıp hayatta kalaniliyor.

Bu calışma sirasında tahta spatula eridi gitti.
Başlık: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 17 Ekim 2021, 20:37:24
Bugün benim gençlerim beni gezdirdiler. Gazhane'deki iCAF'a götürdüler. Orada ilk olarak FANZİN, ikinci olarak BİR ŞEYLERİ KAÇIRMA HİSSİyle ilgili bazı bilgiler edindim.

Pekiyi, Ebabil'in Lodosu'nun bununla  ne ilgisi var? Belki çok, belki az ilgisi var. Hic bir ilgisi olmayabilse de umurumda değil. Tadı damağımda kaldı.

Buna değinmeyi unutmamak için heyecanla  buraya bir yazı birakmak istedim.

Sürecek.
Başlık: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 27 Ekim 2021, 15:27:33
RÜZGARIN ESTİĞİ YER

Bir kaç gündür İstanbul'dayım, Rüzgarın Estiği Yer'de... Benim gençlerimi ziyaretteyim.

Bugün birlikte dışarıda zaman geçireceğiz. Ama nerede? Acaba onlarla nereye gidersek hoş vakit geçiririz? Düşün, düşün... Aklıma bir şey gelmiyor. Acaba biraz performans kaygım mı var? Pandemi nedeniyle görüşmeyeli yaklaşık bir yıl olmuş. Ben Akçay'da, onlar İstanbul'da.

İyi vakit geçirmeliyiz! Ne yapsak?  Bir kaç fikrim var. Ama beni rahatlatmıyor. Aklıma İstanbullu bir arkadaşımın anlattıkları geliyor : Arkadaşım bir gün uçağa binip Antalya'ya gitmiş.  Uçaktan indikten sonra bir araç kiralamış ve araca akaryakıt almak için en yakın istasyona gitmiş. Aracını pompanın yanında stop ettirdikten sonra kendisine yaklaşan görevliye : "Doldur!" demiş. Görevli gülümseyerek :"İyi günler, hoş geldiniz." demiş. Bunun üzerine yaptığı kabalığın farkına varan arkadaşım çok utanmış.

Nazik bir insan olan arkadaşımın anlattığına inanamadım. İstanbul işte bizi bu hale getirmiş deyip devam etti. Hep bir koşuşturmaca...

Arkadaşımın bu anısı beni kendime getirdi. Akışa bırakmaya karar verdim, gerginliğim biraz azaldı. Tıpkı denizde seyir halindeyken olduğu gibi...

Evdeki oğluma bugün ne yapacağını sordum. Kardeşiyle Gazhane'de buluşup orada biraz vakit geçireceklermiş. Size katılabilir miyim diye sordum. Verdiği olumlu yanıt beni mutlu etti.

Zamanı geldiğinde dışarı çıktık. Metro istasyonuna varınca İstanbulkart'a dolum yapmak istedim. Ancak bir yılda nasıl yapıldığını unutmuşum. İçimden kendime gülerken oğlumdan yardım istedim. Dolum işini halledince gelen ilk trene binip Söğütlüçesme'nin yolunu tuttuk. İnişte diğer oğlum bizi karşıladı.

İkisinin öncülüğünde Gazhane'ye doğru yürümeye başladık. Daha yürürken içime bir ferahlık geldi. Bazen öncü olmamak iyi olabilirmiş.

Gazhane'ye varınca bana İCAF'ı ve ortamı anlattılar, tanıttılar. Ortamda çocuklarım gibi enerji yayan genç insanlar çoğunluktaydı. Keyfim son derece yerinde olsa da benimkiler nasıl hissediyorlar diye arada onları göz ucuyla incelemeden yapamadım. Onlar da keyifli görünüyorlardı.

Gezerken bankolardan bazıları daha çok dikkatimi çekti. Yanaşıp beni ne yaptıklarıyla ilgili bilgi vermelerini rica ettim. İlk bankodaki genç adam fotoğraf kolajı yapıyormuş. Aynı zamanda o gün aklında beliren bir düşünceyi yazı veya şiir haline getirip kağıda döküyormuş. Sonrasında bu kolaj ve yazıları bir araya getirip fotokopi şeklinde çoğaltıp dağıtıyormuş. Ederini sorduğumda ücretsiz olduğunu söyledi. Ben de emeğin degerinin olması gerektiğini söyleyip ısrar ettim. Fotokopi masraflarını karşılarsa kendisi icin yeterli olduğunu söyleyince gönlümden kopanı verdim. Hemen yandaki genç kadınlarsa hem kendilerinin hem de diğer ressam veya karikatüristlerin eserlerini bir araya getiriyorlarmış. Şöyle ki
her sayfada renkli baskı bir resim var. Bu resim bir şeyler anlatıyor. Artık ne anlaşılırsa. Ancak bu resmin bir yerine kartvizit büyüklüğünde farklı veya benzer bir başka resim daha fiziksel olarak yerleştirilmiş. O kartvizitn oradan çıkartıldığında büyük resim bir başka şey gibi algılanabiliyor. Tabii algılanmayabiliyor da... Kişinin bakış açısına kalmış. Beyin jimnastiği...

Beşeri etkinliklerimdeki farklılık nedeniyle çevremde bir çok insan çıldırdığımı düşünür. Onların dışında kalan azınlıktaki kısımsa devrimci olduğumu söyler. Yukarıda bahsettiğim gençlerse bana sadece biraz farklı bir insan olduğumu düşündürttüler ve yaşamla ilgili farkli bakış açılarının olabildiği, bunların da farklı tatlarının olabildiğini hatırlattılar.

Gençlerimize onların izin verdiği ölçüde ve yargıda bulunmadan katılmak bizde tazelenmeyi sağlayabiliyor.

O günkü gezimiz deniz maceralarıma farklı enstrümanlar ekleyebileceğimi göstermesi bakımından da son derece faydalı oldu.

Bu tür küçük meydan okumaları her fırsatta tekrarlamam lazım.
Başlık: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Hulusi Gülen - 28 Ekim 2021, 00:19:35
Enes Reis, Haliç'deki Koç müzesini tavsiye ederdim. Ben kimbilir kaç kere gezdim ama yine gitmek istiyorum.
Başlık: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 08 Kasım 2021, 16:48:26
Hulusi reis,

Teşekkür ederim. Konu müzeyi önceden ziyaret etmiştim.

Benim aradığım daha çok kafamı biraz dağıtacak etkinlikler. Çünkü bir konuya (Benim için denizcilik) fazla odaklanmak insanın beynini çok yorup işlevlerini azaltabiliyor. Yani belki bunu, en sevilen yemek de olsa arka arkaya 3-4 öğün yenilince ortaya çıkan bıkkınlığın yarattığı keyifsizliğe benzetebiliriz. Bu farklı etkinlik aynı zamanda bana bir şeyler katıp bakış açımı genişletip değiştirebilirse çok daha iyi olur.

Buradan hareketle son yazımda gençlerle birlikte zaman geçirmek bana bir çok bakımdan iyi geldiğini söyleyebilirim.

Konu baba-çocuk(Genç) ilişkisi olmadığından sadece  konuyla ilgili bulduğum kısmına değinmeye çalıştım.
Başlık: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 21 Kasım 2021, 16:04:44
Günlerden pazar.  Birkaç gündür olduğu gibi yine saat dokuz buçuktan az önce uyandı. Sıcak yatak sunduğu konforla onu sımsıkı kavramış olsa da hemen kalktı. Çişini yapıp elini yüzünü yıkadıktan sonra giyindi, sırt çantasını sırtına taktı, olta kamışını eline aldı, ayakkaplarını giydi ve kendini sokağa attı. Fırına uğrayıp kefal için bir somun taze ekmek satın aldı ve iskeleye doğru hızlı adımlarla ilerledi. Hızlı yürümesi bunu yeğlediğinden değil, havanın soğuk olmasındandı. Bir yelkenlinin limandaki iskeleden ayrılıp açık denize çıkması için gerekli olan sürede iskeleye ulaştı. İskelenin girişinden denize bakıldığında yine sağ tarafı seçti. Çünkü şamandıralı oltasını denize doğru olabildiğince ileri gönderebilmesi için rüzgarı arkadan alması gerekiyordu.

Bir yandan iskeledeki ilk elektrik direğiyle ikinci direk arasında ilerliyor, diğer yandan bir gün önceden kalmış ekmeği parçalara ayırıp denize atıyordu. İki direk arasındaki bu yemleme işlemini iki kere yaptıktan sonra olta kamışını açtı, şamandırayı olta makinasından gelen misinaya bağladı, şamandıranın diğer tarafındaki misinanın ucundaki minik tek iğneye taze somundan kopardığı bir çimdik büyüklüğündeki ekmek parçasını taktı.

İskele,  beton kazıklar üzerine oturtulmuş beton bloklardan oluşuyordu. İskelenin denize bakan kenarlarında eşit aralarla  5-6 kalastan oluşan ahşap  bloklar bulunmaktaydı. Zamanın ve iskeleye bağlanan teknelerin darbelerinin etkisiyle bu blokların bazılarında olta kamışının gireceği yuvalar oluşmuştu.  Hazır olan olta kamışını bunlardan birine yerleştirdikten sonra montunun cebinden çıkardığı kulaklıkların jakını telefonuna , kulaklıklarıysa kulaklarına  taktı. Cep telefonundaki sanal tuşları kullanarak müziği istediği parçaya getirdi ve çalmaya, dinlemeye başladı.

Grubun adı U2, Parçanın adı "New Year's Day" idi. Bu eserin tınılarını beğendiği için niçin ortaya konulduğunu, yani anlamını merak etmiş ve yaptığı araştırmada bu şarkının 80'li yıllarda Polonya'daki direnişin lideri Lech Walesa'nın yılbaşından sonra sıkı yönetimi kaldırılacağını açıklamasına  ithaf edildiğini öğrenmişti.

Pandemi ayları da bir çeşit sıkı yönetim değil miydi? O da pandeminin yarattığı bu üzücü ve sıkıcı durumun bitmesini kutlamak için  zaman zaman bu şarkıyı dinlerdi.
Başlık: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 21 Kasım 2021, 19:51:22
#kefal
 Şarkıyı keyifle dinlerken olta kamışını eline alıp şamandırayı olabildiğince uzağa gönderecek şekilde savurdu. Şamandıra havada yarı yolu geçip yukarıdan aşağıya doğru inişe geçerken aklına havada süzülen kuşlar, kuşlar derken Ebabil geldi. Ebabil Akçay'dan bir kaç kilometre uzakta karadaydı. Rüzgarın Estiği Yer'e olan seyahatine devam etmek için bekliyordu. Ama ne zaman? Aslında Ebabil için yolculuğun kalan kısmını tamamlamak, kaptanının bakış açısıyla Çandarlı Körfezini destansı şekilde geçtiği zaman sorun olmaktan çıkmıştı.

O gün Ebabil'in kaptanı, şimdinin kefal avcısı okyanus aşırı seyir için hazır olduğunu gördü.  Hatta o gün çıkış almadan güneşin battığı yöne doğru yelken açabilirdi. Ama yapmadı, yapmamalıydı. Önce yolculuğu bitirmeli, kendini izleyenleri duruma biraz daha alıştırmalıydı. Ne de olsa  Ebabil'le motorsuz bir şekilde kah yelkenle, kah kürek çekerek, kah Ebabil'i kendisi çekerek yolu tamamlamış olacaktı. Üstelik açık güverte ve yaz kış demeden seyir yaparak...

Bunun için kalan yolu en az risk alarak tamamlamalı, bunun için de uygun zamanı beklemeliydi. Aslında yola koyulmuş olmalıydı. Mevsim ters rotada seyir için uygundu. Ama diğer şartlar henüz oluşmamıştı. Oluşması için beklemeliydi. Zaten o da öyle yapıyordu, yapmaya çalışıyordu. Bu amaçla zamanın önemli bir kısmını balık avına ayırıyordu. Hem temiz hava alıyor, hem de kendi yakaladığı menüye ekleyerek daha sağlıklı besleniyordu.

Şamandıra havadan inişteyken uygun anı bekledi. Uygun an, şamandıra havadayken ama aynı zamanda suya en yakın durumdayken makinadan sağılan misinayı durdurmak için makinayı kapatmaktı. Bu sayede şamandıra hem en uzak erimi yapmış olacak hem de şamandıranın devamındaki misina şamandırayı aşarak suya düzgün düşmüş  olacaktı. Avcının tüm odağı şamandıradayken uygun olduğunu hissettiği anda makineyi kapattı, şamandıra suyla buluştu.

Kısa bir süre bekleyip makinayı kolundan çevirmeye başlayınca şamandırayı harekete geçirdi. Kolu çok ağır bir hızda çevirmeye devam ederken yemin arkasında kefalın takibe başladığını umutla görmek istiyordu. Ama olmadı. Takip eden yoktu.

Oltayı çekip yemi yeniledi, aynı şeyleri tekrarladı. Yine takip almadı. Bu sırada kefali yemlemek için denize attığı parça ekmeklerde de kefalin varlığıyla ilgili bir işaret yoktu. Bu durum tuhaftı, balık kendini göstermiş olmalıydı. Balık bugün nazlıydı. Yoksa  avcının varlığını, yani tehlikeyi fark etmiş miydi? Ne de olsa kefali yakalaması zordu çünkü akıllı bir canlıydı. Sofraların olmasa da avcılığın prestij balıklarındandı. En azından avcı için öyleydi.
Başlık: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 22 Kasım 2021, 20:00:00
HALUK ERSAL'ın Vefatı Hakkında

Bir büyüğümden aldığım habere göre eneklilik yaşantısını Kıyıkışlacık'taki yelkenli teknesinde sürdürmekte olan Haluk Ersal vefat etmiştir.

Üzgünüm, nur içinde yatsın.

Onu burada anmamın sebebi Ebabil'e yardım edenlerden birisi olmasıdır.

Ayrıca kişiliği yaşamımda olumlu etkiler birakmıştır.
Başlık: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 23 Kasım 2021, 12:56:26
Balık avına çıktığı zamanlarda avla ilgili yorumlarda bulunmak, senaryolar üretmek, bu düşüncelerine kendini kaptırıp başka bir dünyaya geçmek hoşuna giderdi.

Acaba kendisi gelmeden önce denize ekmekler atılıp balıklar doyurulmuş muydu? Yok yok, bu olamazdı. Deneyimleri bu balıkların istahının kolay kolay azalmadığını gösteriyordu. O zaman çevrede avcı balık dolaşıyor olmalıydı.

Bunları düşünürken bir kuş gördü. Bu, bir karabatak değildi. Daha çok bir ördeğe benziyordu. Ama sanki ondan biraz farklıydı. Bu kuş, sahilden denize girdi. Kısa bir süre sonra daldı. Neredeyse göz açıp kapatana kadar daldığı yerden epey uzakta su yüzüne çıktı. Havadaki kadar olmasa bile suyun içinde de hızlıydı. Kuş bir dalıyor bir çıkıyordu. Ama avda başarılı olup olmadığı pek belli değildi.

Kuşun işini bitirmesini ummaktan başka bir çare yoktu.

Adam, avına devam etti. İğneye sabitlerken çok sıkmadığı için ekmek,  genellikle bir kaç dakika sonra suda kendiliğinden iğneden kurtuluyordu. Bunun iyi yanı, düşen yemi kolay gören kefalin zamanla yeme sarhoşluğuna kapılıp tedbiri elden bırakabilmesiydi.

Daha sıkı taktığındaysa kefalin yeme ilgisi daha az oluyordu.

Yani vermeden almak pek mümkün değildi.

Bir süre böyle devam edince avcı, taktik değiştirmeye karar verdi. Bu sefer ekmeğin kabuğundan tavla pulu büyüklüğünde bir parça kopardı. İğneyi bunun içinden geçirip dışarı çıkardı. Sonrasında çimdikten daha küçük bir parçayı ekmeğin iç kısmından çıkardı ve iğneye takıp şamandırayla birlikte denize gönderdi.

Çok beklemeden kefaller yaklaşıp kabuğa kuyruk atmaya başladılar. Aralarındaki rekabet artınca kefallerden biri iğneye takılı olan yemi agzına alıp ilerledi.Bunun üzerine şamandıra hareket etti. Zaten tetikte olan avcı, iğneyi balığın ağzına takmak için kamışı aniden geri çekti...
Başlık: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Enes Save - 19 Ocak 2022, 19:33:11
Moitessier'nin kitabından tek satır okumuş olmasa da onu çok iyi anladı.

Tek istediği okyanusa yelken açmaktı.

SON
Başlık: Ynt: Ebabil'in Lodosu
Gönderen: Koca Reis - 20 Ocak 2022, 11:51:15
Enes Reis'in isteği üzerine konu sonlanmıştır.
Paylaşımları için kendisine teşekkür ederiz.