Bugün büyük gündü. Dünden plan program yapıldı, son hazırlıklar tamamlandı, Fethiye'den branda alındı gelindi. Sabah son hazırlıkları yapıp, kalan bir kaç parça ahşabı çakacağım, saat 13:00'de vinç gelecek ve akşamüstü 18:00 gibi gelmesi beklenen yağmur gelmeden çadır bitecek. Neydi, Tanrıyı kendine güldürmek istiyorsan...
Öncelikle gelmesi gereken vinç gelmedi. Onu beklerken zaman kaybetmemek için merdivenle tırmanarak başladım makasları çakmaya. İki taneyi binbir küfür ve bol stresle çaktım çakmaya ama dikmeler çok oynak ve merdiven ve benim ağırlığımla gönyeden kaçıyor, makaslar geniş geliyor. 14:00 gibi pes edip vinçi aradım. İşi uzamış, yarım saate sepet gönderiyorum dedi. Duramadım, başlamışken devam edelim dedim. İki makas daha, derken yedi makasın beşini çaktık, bitirdik.
Sıra makasları birbirine bağlayacak tahtalara gelince hayat daha da eğlenceli bir hal aldı. Ama süreci daha da içinden çıkılmaz duruma getiren olay makaslardan birinin çatırdayarak koyvermesi oldu. Biraz fazla dönen ağaç tam çivilerden ağacın ucunu çatlatmış. Üstünkörü tamir ettik. Daha sonra hallederim diyordum ki bir çatırtı daha geldi! Dikkat etmemişim, budak varmış makasa çaktığım ağaçta. Budaktan kırıldı. La zaten kıçı başı bir oynuyor iskeletin. Ona da bir dikme koyduk. Bu arada vinç nihayet geldi.
Sonraki saatlerim sepet üzerinde çivi çakarak ve küfrederek geçti. Hasbel kader karkası çaktık bitirdik ama itiraf edeyim, kendim bile inanmıyorum brandayı tartacağına. Bildiğin lambır lumbur oynuyor şerefsiz. Bir kaç kayıt daha çakıp ayakları birbirine yüksekten de bağladım. Bu arada tabi ki 18:00 gibi beklediğimiz yağmur çoktan başladı.
Hasbel kader sıra brandaya gelince adrenalin zirve yaptı. Bildiğiniz kreşendo. 14*24 metre ölçülerinde tek parça brandayı iskeletin üzerinde atabilmek için neredeyse 45 dakikamız fikir yürüterek geçti Neyse ki vincin sahibi olan arkadaş seracıymış. Onu dinledik. Sanırım bir saat kadar da onunla uğraştık. Takıldı, yamuk oldu, sepet üzerinden çekerken parmaklarım uyuştu falan ama oldu. Valla da oldu. Kapattık lanet olası çatıyı.
Tabi bu arada hava kararmış ve henüz kahvaltı dahi etmemişim. Hızlıca yan çıtaları çakıp, akşam esmesi beklenen 20-25 knot kuzeyli havaya dayanacak kıvama getirdiğim gibi ardıma bakmadan kaçtım. Öyle ki alet edevatı bile çadırın altına attım resmen.
Gün sonunda görkemli bir hangarım var artık...
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be... Whom the sea has taken Never shall be free."