Bugün tufan tadındaki yağmur nihayet durdu ve güneş yüzünü gösterdi. Haliyle mesai de başladı. Öncelikle teknenin komple boşalması gerekiyor. Başlı başına bela bir iş.
Bu arada küheylanı da yerinden çıkartmaya karar verince, hele ki tam da üstüne Rıza'da ne var, ne yok diye arayınca, bugün birlikte indik makine dairesine. Derdim malum, gevşeyen kaplinler ve seyir halinde devir arttıkça artan rezonans. Rıza neden motoru çıkartmak istiyorsun diye sorduğunda öncelikle yatakları görmek istiyorum demiştim. 5 sene önce motor koptuğunda sancak, arka pabucun denk geldiği yerde bir tamirat yapmıştım. Gerisinden de emin olmak istiyordum. Rıza kaplinlere, pervaneye, motor takozlarından sonra yatak bağlantılarını kontrol edince iki tarafında da, özellikle iskele tarafın, bayağı gevşek olduğunu farketti. Yine özellikle iskele yatak tahtasında bir deformasyon da gözümüze takıldı. Muhtemelen bu hafta küheylan yerinden çıkacak, façası düzeltilecek ve başta yataklar olmak üzere makine dairesinde de yenileme çalışmaları başlayacak. Bu arada daha dün Uğur ustaya teknenin bir takım yapı malzemelerini soruyordum, laf döndü dolaştı yataklara geldi. Kendi ifadesi mazot, yağ onları korur, kolay kolay bir şey olmaz oldu. Teknenin hemen her yerinde olduğu gibi yataklarda da çam kullanılmış. Ama eğriler ve yataklar gibi yerlerde Uğur ustanın "tarla çamı" tabir ettiği, reçineli ağaç kullanılmış.
Birazdan mesaiye toplama ve söküm işleri ile devam...
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be... Whom the sea has taken Never shall be free."