Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Arif Dirlik, Postkolonyal Aura, John Leather, The Gaff Rig Handbook,

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
Bütün bu bilgi aktarımı, paylaşımı ve yorumlardan sonra bir kaç sorum olacak.
Sorularımın dayanağı da " yararlı ancak ticari değeri olmayan bilgi görmezden gelinir, yok edilir yada küçümsenir. " önermesi olacak.

ÜRETİM neredeyse hizmet sektörü de dahil her alanda ve tabii esasen de sanayi ürünlerinde devasa boyutlara ulaştı. Yelkenli iş teknelerinin  makina ile tanışması ve yoğun olarak kullanılmaya başlayıp da yelken tekneleri "zenginlerin hobisi" kategorisine yükseldikten neredeyse bir yüzyıl sonra "Mr. Ford" mantığı ile üreticiler hemen herkesi tekne sahibi etme misyonunu üstlendiler. Mass production girdilerini azaltıp maliyetleri aşağı çekti. Falan filan. Sonuçta bir tekne sahibi olmak "ulaşılmaz hedef" olmaktan çıktı. Tabii bunu gelir eşitsizliği içinde yuvarlanan ülkeler için söylemiyoruz.

Yukarıdaki önermenin ilk bölümünde "yararlı ancak ticari değeri olmayan bilgi görmezden gelinir" deniyor ki el Hak doğru.  Kartelleşmiş tekne üreticileri hem ürettiklerinde  hem de yandan yandan destekledikleri "yelken eğitim programlarında" olabilecek en komprime/hap  yelkenciliği köpürtüyorlar. Konuya yeni yeni ısınanlar, araştırma tembelleri de onların "piyasaya sürdükleri" ve köpürttükleri yelkenciliği yeterli belliyorlar. Üstelik bu minvalde yürümek de kolaylarına geliyor.

Önermenin devamında ise ( yararlı ancak ticari değeri olmayan bilgi ) yok edilir ya da küçümsenir.
Bu aşamada, önermenin er veya geç duvara toslayacağına inanıyorum.
Post koloniyal, emperyalist, "globalleşmeci" adını ne koyarsanız koyun söylendiği gibi yararlı ancak ticari olmayan bilgiye her zaman ihtiyaç duyacak, hatta ondan esinlenecek, faydalanacak, kullanacak ama "bilginin" yayılmasını, kullanılmasını tekelinde tutmaya çaba gösterecek yaygınlaşmasını önlemeye çabalayacaktır.

Hemen bütün ülkelerde - Nordikler hariç- rekasyonel yelkencilik pazar payı düşük bir "niş"tir. Ama bu "niş" geçmişten geleceğe köprüyü de kurandır. Akdeniz çanağında, Avrupa Atlantiğinde, Nordik ülkelerde ekonomik krizlerle başa çıkmaya çabalayan devletlerin bütün kısıtlamalarına rağmen, geleneksel sürdürülmeye, korunmaya, koruma altına alınmaya, gelecek nesillere unutulmadan aktarılmaya çalışılıyor.
Bizlerin "dış dünya"dan yeterli haberimiz olmasa da küçümsenerek yok edilmeye, unutturulmaya  çalışılan "ŞEYLERİN" tamamı inatla ve hayranlık uyandıracak şekilde SAVUNULUYOR.

Sorularıma gelince:
- Bir şekilde Türk amatör denizcileri arasında yer alıp da deneyim ve bilgisi ticari bir değer taşımadığı için kâle alınmamalı, dinlenmemeli, köşeye atılmalı, nükte konusu mu olmalıdır?

- Ulusal bayrağın taşınacağı yer ile usturmaça kullanım ve istiflemesi konuları yine ticari bir değer taşımadığından  ciddiye alınmamalı mıdır?

- Amatör denizcilere elektronik navigasyon mu yoksa fiziki harita üzerinden navigasyon mu önerilmelidir?

- Endüstriyel ahşabın, jüt lifinin, kiril ve karides kabuklarının yarının tekne yapım teknolojisinin ana kaynakları olacağı muştulanmışken bunlara burun kıvırıp, hiç merak duymadan, hâlâ petrol türevi ürünlerde ısrar etmek ne kadar çağdaşlıktır?

- Bir ülkenin denizcilik geçmişi ile ilgili neden çok az veya hiç  denizde dolaşan örneklere  rastlanmaz?



  • IP logged
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4253
İnsanlığı, uygarlığımızı  "yararlı ancak ticari olmayan bilginin" kurtaracağına ve başka çaremizin olmadığına  inanan biri olarak  armadaki zorunlu evrime büyük bir şerh düşerek şunu söyleyebilirim ki;

a) petrol türevi ürünlerde ısrar eden ben değilim, ben bütçesi, kullanma şekli ve süresi belli sıradan bir denizseverim. Ahşap ve isteklerimi karşılayan bir tekneyi yaptıramıyorum, bütçem bulduklarıma yetmiyor, olsa alır mıydım bilmiyorum. Petrol türevi teknelerin düşman olarak algılanmasına ve bunun denizciliğe zarar verdiği veya petrol türevi tekneyi tercih edenlerin kötü insanlar oldukları ne kadar garipse, gelenekseli yaşatmaya çalışanlara tepeden bakmacı tavrın garip olduğunu da düşünüyorum. Ortada ciddi bir bilgi birikimi var ve bu bilgi birikimi hiç bir şekilde modern zamanların tekneleriyle üretilemez. Ama modern zamanların teknelerine aktarılan bu bilgi birikimi, Ersin'in öngörüsü gibi veya başka şekilde muhakkak bir şekliyle seleflere aktarılır. O nedenle özel olarak kıymetlidirler. Fakat, gelenekselcilerin ısrarla atladıkları şey şudur ki, tarihte olan üretim aynı şekliyle devam etmez.

Benzetme yerinde olacaksa, Aristotelesin düşünceleri şimdiki çağı hiç bir şekilde açıklayamaz. Ama bu günü açıklayanlar, ondan ve öncesinden de başlayan ve gittikçe üstüne konan bilgilerle bu çağların sorularına yanıt vermeye çalışırlar.

Geçmiç bilgi ve tecrübesi elde olmadan yeni bilgi üretilemez yeni şeyler yaratılamaz. Nordiklerin ya da benzer ulusların
yaptığı, tıpkı felsefe tarihini öğretmek ve elde tutmak gibi bir şeydir. Bugünün bilgisi dünden devşirilmiştir.

Eğer benzetmeyi aynı şey üzerinden yapacak olursak, şöyle diyelim;
Bütün felsefe tarihi grek felsefesine düşülmüş bir dipnottur derler. Ama o dipnotlar, Haldun-Kant-Hegel-Marx- Fuko örneklerinde olduğu gibi çağlarını daha iyi anlatır ve daha büyük düşünsel çığır açarlar. Bu çığır açma muhakkak kendini de aşmak üzere olur.

Bana kalırsa geleneksel tekneleri de aynı şekilde düşünebiliriz. Modern denizcilik tarihi, geleneksel denizciliğe düşülmüş bir dipnottur. Ama çağa yeni yanıt verir ve ana gövdeyi aşar(aşabilir). Yine bu aşma, yeninin daha yeniye-pek çok etken ve koşulun dayatmasıyla evrilmesine de zemin hazırlayacaktır, kanısındayım.

Bir nedenden dolayı ara vermek zorundayım. Ama bu değerli yazıları ve tartışmayı okumaya ara vermeye niyetim yok.

Sevgilerimle.


  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
"Petrol türevi teknelerin düşman olarak algılanmasına ve bunun denizciliğe zarar verdiği veya petrol türevi tekneyi tercih edenlerin kötü insanlar oldukları ne kadar garipse, gelenekseli yaşatmaya çalışanlara tepeden bakmacı tavrın garip olduğunu da düşünüyorum."

Sevgili Bülent, meramımı tam ifade edememiş olabilirim veya kullandığım dil buna yol açmış olabilir.
Ama ben veya benim gibi düşünenler petrol türevi tekneleri tercih edenlerin kötü insanlar olduklarını düşünmüyor. Düşünmediklerine inanmak istiyorum.  Çünkü bir anlam karşılığı yok.
Senin de ifade ettiğin gibi pek çok haklı ve geçerli dış faktör fiber tekneyi tercih nedeni yapabilir.

Petrol türevi tekneler  düşman olarak algılanmıyor. Sadece ahşap gibi "noble" bir malzemenin yanında ucuzluğu (çok su kaldırır bir tartışma konusu) ve kullanım kolaylıkları ( neredn baktığınla orantılı tartışılır)  ile geleneksele zarar verdikleri düşünülüyor.
Öte yandan yıllardan beri ahşap tekneler yapmış ve hasbelkader ayakta kalabilmiş artizanal üretimin rekabet şansını yok ettiğini ve onu haksızca boğduğunu, devletin de bunu görmezden gelip yol verdiğini düşünüyoruz.

Evet haklı olduğun taraf da gelenekselcilerin defosu. Yani tepeden bakmacı tavır. De ki, bu da azınlıkların savunma mekanizması..  ;)
  • IP logged
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4253
Abi estagfurtullah. Sizi veya Böke'yi kastetmedim. Ali abiyi bile kastedmedim:)  Sizleri doğru anladığımı düşünüyorum. Ben yalnuzca geleneksel tekne savunucuları ile yeni tekne tipi savunucularının tartışmada bir hata yaptıklarını yerlerini yanlış yerde berkitmeye çalıştıklarını düşünüyorum.

Bu nedenle Ersinin bu yazısını birileri baştan aşağı yanlış olarak görse bile hatta laf olsun diye öteye geçelim, baştan aşağı yanlış olsa bile  gelecege yonelik degerli bir tartışma açması acısından sahici ve önemli buluyorum.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 25 Kasım 2017, 22:58:39 Gönderen: Bülent Büyükdağ »
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • İleti: 3573
Ben de derdimi tam anlatamadım .. Ben geleneksel yelkenli teknelere geri dönüş olacak demedim. 120 yıl önceki yelken öğretisinden esinlenilecek demeye çalıştım. Gerçek bir örneğini en son fuardan örnek vereyim.

HAnse nin bildiğim tüm modellerinde cenova yerine flok ve tramola arabası var.Tecrübeli bir satıcı , ciddi alıcı olduğuna inandığı müşterisine bu sistemi , üstelik İngilizce terimini kullanarak şöyle diyordu.

Floğumuz ' self tacking '  sistemini kullanır. Bu sistemi HAnse mühendisleri buldu

gibi birşeydi. Oysa tüm İş teknelerinde trinketin tramola arabası vardır ve siz tramola attığınızda bu yelken kendisi kontra değiştirir. En azindan 200 yıldır kullanılıyor yani.

Hanse , benim gördüğüm bu tür teknelerdeki en doğru armaya sahip yelkenli teknedir. Yelken konforu gerçekten çok başarılı. Kullandım oradan biliyorum.

Peltier teknolojisi ile çok yakında tekneyi ısıtmak mümkün olabilecek, buz dolapları çok daha az enerji çekecekler ve daha büyük hacimli olacaklar. Kaan'ın yazdığı gibi büyük oranda güneş enerjisi ile şarj olabilen aküler ve elektrikli motorlar ile çok daha uzun seyirler yapmak mümkün olabilecek.

Daha kullanışlı armalar ile rüzgardan daha fazla ve basitçe yararlanılacak. Arma kısmında belki ben yanılırım o ayrı bir konu.

saç teknelerde muhtemelen arabalarda kullanılan daldırma galvaniz tekniği kullanılacak. Bunlar benim düşündüklerim.

Ancak sonuçta , benim dediğim gibi ya da değil, yeni bir derin su yelkenli modeli ya da sınıfı ortaya çıkacak, çünkü çok fazla insan , çok daha düşük maliyetler ile dünyada geziyor olacaklar.

Örnek, kış geldiğinde tekneni Kıbrıs ta tutacaksın üç ay mesela. Ya da deniz kıyısında marina siteler ortaya çıkacaklar. Balıkçı barınaklarındaki kulübelerin konforlusunu düşün.

Yine kendi kendine yetebilen küçük bir konteyner evin var, küçük marinanda . Arkasında basit tarım yapabileceğin , belkide küçük bir serası olan bahçende kendi domates biberini yetiştireceksin. Teknen de hemen modrn kulübeciğinin önünde bağlı olacak. İstemezmiydin.. ? İskelenin hemen yanında bir çekek rampan da var ve tekneni baitçe karaya alabiliyorsun.. Ne bileyim işte daha böyle bir sürü keyifli hayaller..

BUnlar için ucuz ve temiz enerji ve basitliği bir felsefe haline getirmek gerekiyor. Güvenle uzun yol yapabileceğin, kışı göçmen kuşlar gibi güney denizlerinde geçirebileceğin, konforlu ve uzaktan çocuklarının eğitimi dahil her türlü iletişim imkanı olan bir tekne..

Doğa ile daha uyumlu ve faydacı bir yaşam şekli , hem daha ucuz hem daha konforlu ve zevkli. İşte bunların olabilmesi için ucuz ve temiz enerjiye ihtiyaç var.

Dünyanın şu halinin tek nedeni enerji savaşları. Avro Amerikan güçler , halihazırdaki enerji kaynağı olan fosil yakıtların çıkarıldığı bölgeleri kendi kontrollerinde tutmak istiyorlar. Başka türlü Almanya, Japonya, Çin ve Kore ile mücadele etmeleri mümkün değil.

Silah gücü ile aslında hiç bir değeri olmayan paralarını tüm dünyada kullanır tutuyorlar. Karşı tarafın tek kurtuluşu ve avunması işte bu ucuz enerji ve az enerji ile çok iş yapabilme üzerine evrilmek.

Led teknolojisini neden İngilizler bulmadı? Az yakan ancak çok yol yapan dizel motorları kim buldu ? İp ucu vereyim Amerikalılar değil..:)

Fazla değil 20 yıl sonra petrol savaşları bitecek. BU savaşlara dayalı ekonomiler de büyük krizler yaşayacaklar , yaşıyorlar zaten.

Bence inanılmaz bir çağ başladı. Dünyada hiç bir dönemde böyle değişiklikler bu hızda yaşanmamıştı. O açıdan kendimizi şanslı da görebiliriz. 500 yılda oabilecek değişimler 20 30 yıl içinde gerçekleşti. Bizler ise bunları gözleme şansını yakaladık.

  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4253
....
Bence inanılmaz bir çağ başladı. Dünyada hiç bir dönemde böyle değişiklikler bu hızda yaşanmamıştı. O açıdan kendimizi şanslı da görebiliriz. 500 yılda oabilecek değişimler 20 30 yıl içinde gerçekleşti. Bizler ise bunları gözleme şansını yakaladık.

Yemişim o şansı. 1992 başında mesleğe başladım, Irak krizi etkisi sürüyor...tam kafayı kaldıracağım 94 krizi... a ha geçti geçiyor derken 97... nan ne oluyoruz demeye kalmadan 2001... sonra Irak bir daha... sonra dur şunu alıp şuraya koyalım, 2008... teğet geçti oradan geçti buradan geçti... Tamam oldu oluyor, derken yaş oldu 49!

1500'lerde arastada bir köşkerin oğlu olaydık iyiydi. Hayat stabil. Oh mis. Zaten 49 oldun mu çok yaşadındı.

  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

 
Yukarı git