Efendim teşekkürler tekrar.
Tam da o anda telefon çalıyor. İşte telefonun çalması ile birlikte benimle beraber canlanmış olan, konuşan kim varsa tekrar eski sessizliklerine bürünüveriyorlar. Arayan Hasan Abi..
Efendim malum konular farklı olsa da Hasan abi de şantiyeci. Rahat rahat konuşuyoruz. Fırçayı basıyor hemen.
" nerede kaldın yahu.. Gene geç kalmışsın. Hadi kahvaltıya bekliyoruz. "
Hasan abi sağolsun depremin ertesi günü bizim kaza yaptığımızı duymuş, kalkıp Karaincir'e gelmişti. Zaten bir gün önce de Hasan abinin teknesinde mükellef bir kahvaltı yapmışım.
Kahvaltı kelimesi birden hareketlendiriyor beni.. Acıkmışım..
- Tamamdır abi Ören Marina önündeyim karşıya geliyorum.
Hasan abi , eşi ve kızı ile seyir yapıyor. İngiliz koyunda alarga. Bana konum yolluyor. Bir saat sonra Hasan abinin tekneye aborda oluyorum.
Evet tek başına seyir güzel ama gittiğin limanda bir tanıdık bulmak çok keyifli. Hele kahvaltı da hazırlanmışsa.

Kadans ın havuzluğuna geçiyorum. Susamışım. Hasan abinin eşinden bir bardak su istiyorum. Hasan abi atlıyor hemen. Sakın soğuk su verme buna. Bütün kış canımıza okudu buz dolabına ne gerek var diye.. Sıcak ver sıcak içsin.. Yok soğuk su buna..
Hasan abi , şantiyeci proje müdürü edasıyla konuşuyor.
" lan oğlum manyakmısın, bu sıcaklarda buralarda buzdolapsız olur mu.."
Koca bir bardak soğuk suyu bir dikişte içiyorum. Üstümde mayo var. Soğuk su bıyıklarımdan üstüme akıyor . Ohhhh dünya varmış. Kolumun tersi ile ağzımı siliyorum.
"Abi ne gerek var buzdolabına.. Sen varsın ya.. "
Gülüyoruz. Bu arada telefon ile çok sık konuştuk ama , Hasan abi ile ilk Karaincir koyunda tanışıyoruz.
Bir ara Hasan abi muhabbet sırasında dönüp,
" yahu Ersin , ben seni daha gıcık bi tip bekliyordum. Pek öyle değilmişsin.. "
Aynı yorumu Halil abiden de duymuştum. Tuzla'daki etkinlikte benden bahsederken ,
" ben bunu gıcık bi tip zannediyordum, tanıyınca baktım , şeker gibi çocukmuş.. "
Gıcık yazılar yazmanın bu faydası oluyor işte. Daha kolay ilişki kurmaya yardımcı oluyor
