Kumbağ Limanı mendireği dışında tekneyi boşa aldık soluklanıyoruz , tuvalet ihtiyacımızı bile giderememiştik, yorucuydu. Çok ilginç mendireğe yüz metre mesafedeyiz ve mendirek zor seçiliyor. Burada bir karar vermemiz lazım, Marmara Ereğli’sine devam edip sisin azalacağını ummak yada Kumbağ Limana girip orada sisin açılmasını beklemek. Bu sırada arkamızda dostumuz Ahmet Ilgaz ve Bülent Berksan var. Bir gün önceden irtibat halindeydik. Onlar Şarköy’de gece konaklamışlardı. Sabah onlarda yola çıkmışlar görüştük onlar görüşün bir milden fazla olduğunu söylediler. Ama bizde görüş yüz metre civarını geçmiyor. Rüzgar yada güneş çıksa bu sisi dağıtacak ama sabahın o saatinde ikisi de görünmüyor.Radikal bir karar verdik. Tekirdağ Körfezini kıyıdan dolaşalım bir yay çizelim diye düşündük ve ileri yol verdik. Bir müddet sonra kıyıda gözden kayboldu ama sanki görüş biraz daha açılır gibi oldu bizde döndük Marmara Ereğlisi Rotasına .Azıcık yol aldıktan sonra sis açılacağına iyice çöktü. Bu sırada sisten yolunu kaybeden bir kuş Kumbağ’da tekneye katıldı ve Ataköy’e kadar bizimle geldi. Zaman zaman dizimde, yanımda oturdu, serpinti körüğünün altında saatlerce durdu, yol boyu geldi bizimle. İlginçtir, benim zaman zaman olur böyle yoldaşlarım, artık her kimse. Bizi bırakmadı sizin anlayacağınız.
Sisin ürkütücü halinde Marine traficten bir baktık Tekirdağ Liman yanaşma hattında güncel bir sürü gemi var. Hele bir tanesi ismini hala unutamıyorum “Sheldong spirit” dev bir mega tanker ve biz yolundayız. Onun hızı 2,2 mil ve aramızdaki mesafe 1 mil. Arada bir sis için düdüğünü öttürdüğünde ürpermemek elde değil. Sıkıntı şu bizi görüyorlar mı, zaten duymadıkları kesin. Çünkü ana telsizimiz çalışmıyor , el telsizimizde çıkış gücü yetmiyor ve seslenmeme rağmen duymuyorlar. Biraz endişelendim. Bende telefonla Tekirdağ Limanı aradım ve kendilerine bilgi verdim. Bana liman operasyon müdürünün cebini verdiler. Onu aradım o driftteki gemilere tek tek bilgi verdi ve bana kaptanların ceplerini verdi. Bende en yakınımdaki geminin süvarisini cebinden aradım. Durumumuzu, hızımızı ve rotamızı söyledim. Kendisi bizi radarında gördüğünü körfezde sadece 3 zayıf sinyal olduğunu ve bizim kendisinden neta olduğumuzu söyledi. Biraz rahatladık , sonrasında körfez geçişi boyunca başaka çapariz gemi yoktu. Marmara Ereğli’sine yaklaşığımızda karşımızdan bir Türk Konteyner gemisi geliyordu marine traficten görmüştüm. Telsiz mesafesine gelince kendisine anons ettik. Bizi duydular bizim için on derece sancak yaptılar bizde on derece sancak yaptık. Karşılıklı güvenle geçiştik. Kendisini görmedik ama bir müddet sonra dalgaları geldi.Sonrasında Ahmet Ilgaz ile bir daha görüştük, sis onların bulunduğu yeride kaplamış, onlarda bizim gibi zor durumdalarmış. Neyse biz Marmara Ereğlisine bu şekilde vardık ve orada kalmaktan vazgeçtik çünkü görüş 250 metrelere çıkar gibi oldu. Bu arada karadan lojistik fevkalade. Sevgili Burak, Mustafa Abi, Mücahit , Bülent,Melih herkes arıyor bilgi veriyor ama çok uzun konuşamıyoruz dikkatimiz dağılıyor çünkü. Burak’tan sürekli sis haritaları geliyor. Bize sisin Silivri’ye doğru açıldığını söylüyor, hakikatende biraz açılma olmuştu. Bizde cesaretlendik devam ettik. Fakat sisin yayıma hızı neredeyse bizle aynı hızdaydı ve akşama doğru bizi de geçecekti. Nitekim biz pür dikkat Baba burnu rotasına girdik. Yolumuzda hiç çapariz olacak gemi v.s yoktu Ambarlı’ya kadar rahat olmalıydık. Fakat içimi de bir şey kurcalıyordu. Bu arada boşlukta yemek ve salata da yapmıştık. Teyakkuz halinde olmaktan onları da yiyemeyecektik. Hatta Kemal Abimede bir ara farkında olmadan kızmışım çabuk yukarı gel içeride oyalanma diye. Nitekim eş zamanlı aklımıza gelen başımıza geldi. 100 metre kadar iskele baş omuzlukta ve göremediğimiz bir korsan trol teknesi çıkıverdi karşımıza. Sisten istifade kaçak trol çekiyor. 10 metre civarı ahşap bir tekne . 2 mil civarı bir hızla trol çekiyor biz arkasından yedi mille geliyoruz. Büyük tehlike. Tamam ekmek parası falanda insanın gözü bu kadar mı kara olur. Ağ üzerindeyken gemi ezse gemidekiler duymaz bile ezdiğini. Çatır çutur ezer geçer.Kimsenin haberi olmaz inanın . Belki sonradan yüzen tahtalarını gören olur. Zaten reisiyle göz göze geldim. Aklı çıkmıştı. Trol ağı çekiyor manevra kabiliyeti yok , kesemezde ağı. İki kişi ne cesaret. Kendilerini düşünmüyorlar bari bizim durumumuzda olanları düşünün be arkadaş. Neyse bu bize dikkatimizi toplamamıza bir vesile oldu. Akşam olurken arkamızdan güneş vurdu. Wim açıklarındayken görüş biraz açıldı sanırım dört beşyüz metrelere çıktı. Bu sırada Mücahit aradı Wim e girin risk almayın dedi. Biz ise havanın o anki durumundan cesaret bulduk. Bulunduğumuz yerden Wime bir saatte girebiliyorsak, Ataköy’de iki saat sürecekti . Birde ambarlı liman trafiği de bizi tedirgin ettiği için ataköye devam kararı aldık. Hatanın en büyüğüdür. Bunu yazıyorum özellikle belirtmeliyim. Benim siste seyir tecrübem balıkçı teknelerinde o kadar fazla ki anlatamam. Bizim orada Nisan ayı boyunca sis olur ve biz hergün denize çıkardık. Ama o zaman böyle bir trafik yok, denizdeki tekneler belli. Tek endişemiz denizdeki ağımızın şamandırasını bulabilmekti. Bir saat ve pusulayla 15-20 mil açıktaki koca denizde küçücük bir şamandırayı bulabilmek üzerine kurulu bir mücadeleydi. Gemi yolu belli birde dönemin gemilerinin hepsinin sesi çok uzaklardan duyulurdu. Ama iskandil seyir tecrübemiz akıntı seyir tecrübemiz, pusula olmasa bile dalga yönüyle dönüşümüzü organize edebilecek sis navigasyon bilgimiz küçük yaştan beri vardı. Fakat burada durum başka, dünyanın en hareketli su yollarından birinin yaklaşma hattı, drift ve demir sahasının arasından geçecektik. Bu arada marine traffic sinyal verileri İstanbul için güncele yakındı. Bu konuda sevgili Özgür Ökten’in uyarıları hep kulağımdadır. Yeri gelmişken paylaşayım. Bu amatör bir uygulama ve buna güvenerek seyir yapılmaz sadece bilgi amaçlı yanlışta olabileceğini bilerek başvurmak gerekecektir.
Dediğim gibi burada durum başkaydı, nitekim Ambarlı açığında marine trafic verisinde demirde olan iki gemi ile test edelim ne kadar mesafeden görüyoruz diye başladık bakmaya. Birinci gemi için Kemal Abi ikiyüz metre iskelemizde görünmesi gerekiyor diyordu. Nitekim yanına geldiğimizde gördük yaklaşık 80-100 metre boylarında bir gemi, demirde ve yönü batıya doğru. Demek ki dedik böyle görnüyormuş siste gemi diye düşünüyoruz. Bu arada ben dümendeyim Kemal Abi navigasyonda. Bu durumda ne düşünürsünüz demirdeki ikinci geminin de yönü diğeri ile aynı şekilde diye düşünürsünüz. Ama öyle değilmiş. Gemi arkasa ait bir konteyner gemisi ve bizim yaklaşık 200 metre civarı iskele baş omuzluğumuzda olması gerekiyor. Biz gemiyi orada ararken birden duvar gibi önümüze çıktı, bordasında kocaman arkas yazısını görmemle sancak alabanda yapmam bir oldu. Evet gemi demirde görünüyor ama demirde değil, driftte ve bu yüzden diğeri ile aynı şekilde durmuyor. Ayrıca geminin boyu zaten 200 metre civarı ve geminin tam ortasında olduğumuz için ne baş ne kıç ışıkları görünmüyor. Korku filmi gibi önümüzde duvar var resmen. Neyse geminin kıçına doğru ilerledik. Vardiyadaki zabitiyle telsizden görüştük. Ona radarlarında görünüp görünmediğimizi sorduk. O da bakıp birkaç dakika sonra her iki radarında da göründüğümüzü söyleyince rahatladık. Ta Montenegro’ya kadar yanımızda taşıdığımız oralarda direk tepesine monte ettiğimiz reflektör işe yaramıştı. Biz önceleri geminin yeri değişmiş akıntıyla kaymış diye düşünmüştük. Sonra eve gelince oğlum geminin vericisinin miyarda kamara üstünde olduğunu ve geminin boyunun zaten 200 metreden fazla olduğunu söyleyince konuyu uyandım . Aslında sinyal doğru yerdeydi. Bunu çokta güvenilmemesi anlamında not düşüyorum. Bu tarz etkenler de olabiliyor işte. Bu heyecan bizi biraz daha dikkatli olmaya sevk etti. Sonra döndük Yeşilköy bankı rotasına tabiî ki hızımızı düşürdük. Bu arada dostumuz Eren i aradım durumumuzdan haberdar ettim. Kendisi de eş zamanlı vardiyadaymış. Oda deniz trafiğinin durdurulduğunu söyledi. Bize kalan küçük tekneler , acente botları ve balıkçılara dikkat etmek olacaktı. Nitekim Yeşilköy’e inerken bir balıkçı ile iskele iskele ye geçiştik. Bu geçişme beni azıcık daha cesaretlendirdi. Seyir fenerleri seçildikten sonra manevra yapabilecek zaman kalıyordu. Artık akşam olmasıyla birlikte sisi iyice çöktü ve hiçbir şey görülemez oldu. Tam o sırada yüksek bir güçlü motor sesi duyduk ve eş zamanlı seyir fenerlerini gördük . Az önce yazdığım manevra zamanı kalıyor düşüncemi geri aldım çünkü gelen deniz polisiydi ve tam yol gidiyordu. 50 metre önümüzden geçti. Niye öyle yaptı anlamadık. Muhtemelen bizi görüyordu radar ekranlarında ama yaptığı şey uygunsuzdu. Bu arada motor rölantide egsozun su sesini bile belli belirsiz duyuyoruz. Ben havalı korna çalıyorum , Kemal abi düdükle ara ara ses çıkarıyor. Elbette bizim durmumuzdaki herkes aynısını yapıyor. İyice kıyıya inince baktık ki herkes bizim yaptığımızı yapmış. Herkes demirdeki tankerlerden neta olmak için kıyıya kadar inmiş. Ama kıyı falan görünmüyor elbette. Ezan sesini duymasam Yeşilköy’den gelen kıyının orada olduğunu bilemiycem. Neyse kıyıyı derinlik çizgisinden elleye elleye Ataköy’ün büyük mendireği bulduk . Bu arada bizi takip edenlerde var peşpeşe gidiyoruz konvoy olduk. Büyük mendireği bulunca bir rahatladık. Bu arada marinayı da anons ettik. Geldiğimizi haber verdik, hiçbir şeyin görünmediğini bizi karşılamalarını istedik. Ataköy Marinanın mendireğindeki bırakın feneri, restaurantın ışıklarını bile 20 metre yakınına gelince gördük. El yordamıyala feneri döndük, içeri girdik. Yakıt iskelesini geçiyor olmamız lazım ama görünmüyordu. Sonunda çekek rıhtımından bize ışık tuttular ve geçici olarak oraya aborda ettiler. Halatı koç boynuzuna volta ettiğimizde kolumuzu kaldıracak halimiz yoktu . Ne seyirdi be diyeceğim ama öyle değil. Kumbağa girilmeliydi. Seyrin bu bölümü yapılmamalıydı. Radar ais ve gelişmiş cihazlarınız yoksa bu seyirler riskli. Onlar varsa risk yok mu , yine var. Aynı bizim önümüze çıkan korsan trolcü gibi. Ne radarda görünür ne aitse, adam zaten korsan. Tekne görülmesin diye donatılmış. Teknesinin özelliği bu.
Efendim sonunda Nasip teknesini yerine getirdik. Bizimle gelen kuşta karayı bulunca uçtu gitti. Kendime kızgınlığım hala geçmedi. Bu son iki saat şimdiye kadar yaptığım seyirlerdeki zorluk derecesinde ilk üçte yerini aldı..
Sevgili Kemal Tesbihci’ye teknesi Nasip tekrar hayırlı olsun, hiçbirimizin teknesinin altından bir kadem su eksik olmasın, hepimizin yolu açık, her şey kolayına ve selametle olsun.
Sise dair burada küçük bir videomuz var, Tekirdağ Körfezinin bir yerlerindeyiz sanırım.