Bozukkale'den yaklaşık 50 mil yol yaparak Fethiye Gemiler adasına geliyorum. Fethiye, Kaş, Demre koyları ile ilgili Özgür Ökten 'den müthiş bilgiler gelmişti. Gemiler adasına gelmeden iskele de kalan Karacaören adasındaki restoranın bot ile teknelere servis yaptığını öğrenmiştim. Tayo Mar ile Burgaz ada tonoz günleri aklıma geldi. Tam bir nostalji. Tek fark , buradaki denizin Marmara ile ilgisi yok.
Karacaören doğal bir marina sanki. Tonozlara bağlanıyorsunuz ve isterseniz teknenize isterseniz restoranda servis var. Restorana gitmek isterseniz botla gelip alıyorlar. Ben her iki servisi de kullandım. Restoranında ise Yedi Burunlarda tutulmuş kocaman bir Fangri yedim afiyetle.
Bu restoranda Fangiriyi taş fırında odun ateşinde pişiriyorlar üstelik. Bozukkale Loryma restoranda yediğim Lahos , şimdi de bu fangri. Muhteşemdi.
O gece Karacaören koyunda tonozda uyudum. Tek sorun çok solugan alıyor olması. Sallanti uykumun bölünmesine neden oldu ara ara. Sabah Gemiler adasını görmeden gitmek istemedim.
Bu tür uzun seyirlerde havayı yakalamışken hemen gitmek istiyor insan. Bu duyguyu mümkün olduğunca bastırıp, görmem gereken yerlere de uğramaya çalışıyorum. Nitekim hem Bozukkale 'de hem de Gemiler adasında bir gün fazladan kaldım. Her iki antik limanda da iki gün geçirdim.
Özgür 'ün anlattığına göre ada ile kara arasında kalan koyda bir keresinde 80 tekne saymış. Oysa Mayıs ayının başiında üstelik salgından dolayı nerede ise bomboş.
Burası Haçlı seferleri sırasında da tarih boyunca uğranılan bir hac yeri olmuş Hristiyanlar için hala da ziyaret ediliyor. Hristiyan olsa idim hacı olacaktım yani.
Tertemiz ve boş görünce dayanamadım ve o günkü seyri iptal edip kıçtan kara bağlandım Gemiler adasına. Tek başıma koltuk halatı almak çok basit değil aslında ama ben farklı yöntemler geliştirdim ve hızlıca yapabiliyorum bu işi.
Tayo Mar 'ın ırgat kumandaları baş tarafta. Bunları bir ara arkaya da getirecektim ama açıkçası zinciri görmem gerektiğinden bunu yapmadım. Meşhur admiralti çapamı suya bırakıyorum önce . Bir miktar koloma verip, hızlıca kıç tarafa gidip hafif rolantye alıyorum motoru. Tekne geri geri giderken ben de ırgattan salıyorum zinciri. İstediğim koltuk halatı mesafesine ulaşana kadar kıyıya yanaşıyor Tayo. Sonra hızlıca tekrar havuzluğa dönüp , makineyi boşa alıyorum. Ben geri gidene kadar da zincirin boşu alınmış oluyor.
sonra sıra koltuk halatını almaya geliyor. Crocks ya da benzeri terlikler bu işte şart . Çoğu yer kayalık ve deniz kestaneleri var. Ben koltuk halatını sadece iskele tarafından ancak çift halat ile alıyorum. Böylesi daha güvenli geliyor bana. Funda demir sırasında bolca terlediğimden koltuk halatı alma işi daha bir keyifli hale geliyor. Serin suda omzumda koltuk halatı kıyıya yüzüp halatı bağlıyorum. Sonra aynı halat ile tekrar tekneye yüzüyorum. Bitti gitti. Bağırma çağırma yok, gürültü yok. Ne yalan söyleyeyim çok seri hallediyorum bu işi artık.
Bu işleri yaparken yan teknedeki Amerikalı 'nın beni izlediğini farkettim. İş bitince selamlaştık. Tekne sahibinin takdir eden bakışlarını yakalamak hoşuma gitti açıkçası.
Yarım saat sonra yanıma başka bir tekne geldi. Ben teknemi bağlamış keyifle kahvemi içiyordum. Gelen 40 feet civarında bir fiber tekne. Karı koca seyre çıkmışlar . Sonradan öğreneceğim üzere Onlar da Kaş 'a gidiyorlar. Aslında planlarında Gemiler adası yokmuş ancak o gün meğerse top atışları varmış o bölgede. Hiç bir tekneyi salmıyorlarmış Yedi Burunlara. Şansa bak. Ben de gitsem geri dönecekmişim yani. İyi ki gitmemişim.
Klasik manzara. Adam dümende ve karısı ırgatın başında. Demir atmaya çalışıyorlar. Çalışıyorlar diyorum çünkü kaptanın ne yaptığına anlamak mümkün değil. Bir gidip bir geliyor. Genelde adamın karısına bağırıyor olması lazım. Türk amatör denizcisi olağan tarzı bu malum.
Ancak bu sefer durum farklı. Kadın adama bağırıp çağırıyor. adamcağızın ne geri zekalılığı kaldı ne de salaklığı. Öyle çok gürültü ettiler ki bu sakin koyda anlatamam. Sonuçta bu gürültüden rahatsız olan ilerideki teknenin yabancı kaptanı bot ile gelip yardım etti de koltuk halatını filan bağlayabildiler. Yoksa bu tantanayı daha da çekecektik.
Kendimi tekrar takdir edip kahvemi yudumlamaya devam ettim. Elbette bu süreçte ben de yardım teklifinde bulundum. Ancak öylesine bir ruh halindeydiler ki beni duymadılar bile.
Seesizlik demişken bunu size göstermek istiyorum. Böyle bir gece yaşadım işte. Yıldızlar ziyafeti başladı sonra.
Sabah yol uzun. Yedi Burunlar dönülecek. Zaten Tiryaki 'den dolayı gerginim. Tam hazılandım koltuk halatını alacağım oda ne ? Motor çalışmıyor! Tayo Mar 'ın motorunun çalışmaması olasılık dahilinde değildir. Ancak salgın sırasında öyle çok yalnız kaldı ki garibim bunu da doğal karşılamak gerek.
Ancak ne yaptıysam olmadı. Çalışmıyor işte. Tık yok! Yan tekne koltuk halatını almak için kıyıya çıkmış. Benimkini de çözsün mü soruyor. Biliyor benim de hazırlandığımı. Yok diyorum çözme. Benim motor çalışmadı.
Denziciliğe yakışmayan bir tavır ile karşılaşıyorum ender olarak. Adam hiç bir şey demeden yarım ağız bir ne oldu diye sormadan basıp gidiyor iyi mi? Neyse birbirine böylesine saygısızca bağırıp çağıran bir çiftten de başka bir şey beklenmezdi zaten.
Saat sabahın körü. Önce marş dinamosunu kontrol ediyorum. Kısa devre yaptırıyorum çalışıyor. Bu sefer marş motrundan şüpheleniyorum onu da kısa devre yaptıryorum . Vınnnnn! o da sağlam. Ah be Tayo neyin var yavrum senin?
Aküler! akülere bakmıştım aslında. Can hocanın hediye ettiği bir ölçüm cihazı var. Onunla kontrol ediyorum aküleri. Her ikisi de 13.1 gösteriyor. Yok . Çalışmıyor makine.
Yapılacak bir şey yok. İşin iyi tarafı Gemiler adasına karadan , Fethiye 'den ulaşım var. Bir usta getirteceğiz artık. en yakın arayabileceğim kişi Özgür Ökten. Fethiye de olduğundan yardım edebilir diye düşünüyorum. Yok koydu şuydu buydu derken şimdi de motor arızası. Bıkacak adam benden.
Saat 8.30 oluyor. Uyanmıştır belki diye arıyorum. açılmıyor telefon. Mesaj atıyorum bu sefer ama cevap gelmiyor. Sonradan öğrendim ki bir gün Önce Özgür 'ü gözünden arı sokmuş. Face de resmi vardı.
Arayabileceğim ve o saatte ayakta olabilecek ve bana yardımcı olacağına inandığım en yakın kişi Burak. Burak Doneray. O 'da Göcek de yaşıyor.
Arıyorum. Telefon bir kaç kez çalıp açılıyor. Burak. Muhtemel daha uyumamış. Bir an tanıdık bir ses ile konuşmak beni rahatlatıyor.
Durumu anlatıyorum.
- Bence sorun akülerde.
- Ölçtüm akülerin durumu iyi
-Yine de sorun olabilir.
-İyi de motora elektirik geliyor. Marş motoru da çalışıyor.
-Bence aküler. Güç yetersiz.
Konuşma artık tartışmaya dönüyor. En sonunda Burak son noktayı koyuyor.
- Ersin Tartışma. Dediğimi yap. Servis aküsünü sök. Marş aküsünü kullan sadece.
Öyle otoriter bir ses tonu ile söylüyor ki benim gibi elektrik bilgisi zayıf olana susmak ve dediğini yapmak kalıyor.
Hava da iyice sıcakladı. Kan ter içinde servis aküsünü söküyorum. Marş aküsünü servis aküsünün yerine bağlıyorum. Bunları yaparken de sanki Burak yanımdaymış gibi ters ters konuşuyorum.
- Al bakalım Burak efendi bu servis aküsü ! söktüm.
-Tut bakalım Burak efendi bu da marş aküsü!
- Ne çok biliyorsun ha . Sana aküler sağlam diyorum.
-Yok tarışma dediğimi yap filan. Gıcık.
İşlem bitiyor. Kendimden emin kontak anahtarını çeviriyorum. Çalışmayacak! İki saattir kaçıncı deneyişim. Öyle eminim ki.
Ve saatlerdir duymayı beklediğim o muhteşem ses. Ana ! Çalıştı ! ÇALIŞTIIII Yok artık..
Hemen Burak aranıyor. Şu insanoğlu ne garip. Daha beş dakika önce söylenip duruyordum adama. Burak efendi bir anda Burakçım 'a terfi ediveriyor.
Kendi kendime vicdan yapıyorum. Bir paserella istedi üç yılda yapıp yolladım adama. O da her telefonda sormasa "ne oldu benim paserella" diye yapacağım da yok ya. Neyse. Yapıp bitidim kargolamam bile bir buçuk ay sürdü.
Benzer durumu meğerse Burak da yaşamış. O yüzden bu kadar ısrar ediyormuş. Nitekim Kaş 'ta durum açıklığa kavuştu zaten. Kaş da servis ise ayrı bir macera. Onu da Kaş bölümünde anlatırım artık.
Yola çıktıktan sonra Özgür arıyor. Hiç rahatsızlığından bahsetmeden bir de telefonu açamadığı için özür diliyor iyi mi. Nasıl adamlar bunlar ya! Ne diyeyim iyi ki varsınız.
Bu seyirde en çok hoşuma giden ise her limanda arayabileceğim arkadaşlarımın olduğunu görmem oldu. Gerçekten güzel insanlar biriktirmişim. Hepsine teşekkür ederim.