Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Eski Zaman Denizcileri

  • *
  • İleti: 3573
Eski Zaman Denizcileri
OP: 17 Eylül 2020, 03:10:56
M.S. 396 yılının Aralık ayında  Cyrene piskoposu Synesius İskenderiye 'den Cyrene'ye (Libya da bir antik şehir ) ciddi badireler atlatılan bir deniz yolculuğu yapar. Tüm yaşadıklarını bir mektupla  Ptolemais'te yaşayan erkek kardeşi Eupoptius'a anlatır.

 Bu antik çağın en önemli belgelerinden olan meşhur  14. Mektuptur.   Aslında Synesius arkasında Roma imparatorluğunun zaman içinde nasıl Hristiyanlaştığını anlatan yazılar bırakmıştır. Ancak 14. mektup, dönemin denizciliği, mürettebat ve yolcular ile ilgili çok önemli bilgiler içerdiğinden ayrı bir önem taşır.

Mürettebatın çoğu Yahudi, yolcular ile birlikte teknede 50 kişidirler. Yolcular arasında çoğu güzel kadınlar, çocuklar ve askerler vardır. (kadınların güzel olduğu Synesius tarafından ayrıca vurgulanmış)

Tüm metni okuduğumuzda Synesius'un denizcilik bilgisinin zayıf olduğu görürüz. Buna rağmen Synesius, muhtemel pozisyonunun da verdiği özgüven ile Yahudi kaptan ile yol boyunca sürekli tartışır. Kararlarına itiraz eder ve neredeyse bir isyan başlatır.

Musa'nın dinine (metinde böyle geçmiş ) sıkı sıkıya bağlı kaptan Synesius'un anlattığına göre fırtınalı bir havada geminin sevk ve idaresini diğer Yahudi mürettebat ile birlikte terk eder. Tekne yelkeni açık olduğu halde batma tehlikesi geçirmektedir. Synesius'un sert ikna çabaları yeterli olmaz  ve bir askerin kaptanı öldürmekle tehdit etmesine rağmen kaptan idareyi ele almaya yanaşmaz.

BUnun nedenini anlatmadan önce şöyle bir varsayımda bulunalım. Yaşananın aksine bu fırtınada geminin battığını ve günümüzde bulunduğunu düşününüz. Tarihte ne Synesius, ne 14. Mektup olmayacaktı. Bizler ise bu teknenin neden battığı ile ilgili fikir yürütmekten öte asla bilemeyecektik. Hangi kaptan fırtınalı bir havada gemisini , mürettebatını , yolcuları düşünmeden durup dururken dümeni bırakır? Bir fikriniz var mı ?

Bakın ne olmuş;

Bir süre sonra Synesius kaptanın neden gemi yönetimini terk ettiğin anlar. Yahudilerin tatil günüdür ve tatil günlerinde çalışmak kesinlikle yasak olduğundan  kaptan ve Yahudi mürettebat gemiyi idare etmekten vazgeçmiştir. Sürekli Musa'ya yakarmaktadırlar. Bu arada Synesius'un piskopos olduğu halde Musa'nın dininden bir haber olduğunu da bu mektupta anlıyoruz.

Tekne her nasılsa batmaz ve kaptan ve mürettebat bir tam gün sonra tekrar gemiyi idare etmeye başlarlar.

Bu örnek bize tarihte kimi gizemli yaşanmışlıkları araştırırken günümüz mantığını kullanmamamız gerektiğini gösteriyor.

14. mektup olmasaydı ve bu gemi o fırtına da batmış olsaydı bir Allahın kulu teknenin bu sebeple battığını tahmin edemezdi.

Çok yeni bir bilim dalı olan sualtı arkeolojisi ile ilgili yerli yabancı bir çok okuma yaptım. Çoğu çalışma da denizcilik ve özellikle yelken ile ilgili bilgiler ya eksik kalmış ya da konusu gereği önemsenmemiş.

Oysa günümüzde de kullandığımız kimi denizcilik ile ilgili uygulamalar neredeyse binlerce yıldır günümüze kadar değişmeden gelmiş.

İşte bu kadim denizcilik bilgileri belki tarihteki denizcilik ile ilgili sırları çözmemize , en azından fikir yürütmemizi sağlayabilir.

Demirin henüz bulunmadığı yani zincirin olmadığı bir dönemde  eski denzciler de  demir atarken koloma bıraktıyorlardı. Üstelik çok daha basit ve ucuz yöntemleri vardı.

Binlerce yıl sonra Karadeniz 'de hala aynı şekilde demir atıldığını, Nefertiti (Uluburun )  batığında bulunan Abanoz kalasların belkide teknenin felekleri olabileceğini, Her durumda o dönem çapalarının ünlü demir markamız Ultura gibi deniz tabanında doğru pozisyonda durabildiğini söylesem?

Yeri gelmişken Uluburun batığına neden Nefertiti ismini taktığımdan da bahsedeyim. Nefertiti'nin ismini bilmeyeniniz yoktur. Kocası firavun IV. Amenhotep'in (sonradan Akhenaton) dan çok daha ünlü. Firavun Akhenaton dünya da ilk kez tek tanrılı dinin kurucusu. Hem de milattan önce 14. yüzyılda.

BU yüzden başına gelmedik kalmaz ve bir süre sonra hastalanıp ölür. Kendisinin , ikinci karısından oğlu Tutankhamon 'un mumyaları bulundu. Ancak Nefertiti 'nin nasıl öldüğü bilinmediği gibi Akhenaton'dan sonra firavun olup olmadığı bilinmiyordu. Mumyası da hiç bulunamadı. Öyle ki arkeoloji dünyası Mısır 'da buldukları her kadın mumyasını Nefertiti diye ilan ediyor.

İşte Nefertiti'nin kocasından sonra firavun olduğunun kanıtı Uluburun batığında bulundu. Nefertiti 'nin altından yapılmış firavun mührü. Açıldı ise Bodrum sualtı arkeoloji müzesinde görebilirsiniz.

Her kulağında iki delik bulunan kadın mumyasını ahanda  Nefetiti 'nin mumyasını bulduk diye ilan eden arkeologlar var. Hatta adamlar bunun belgeselini bile yapmışlar. Bulduğumuz Nefertiti sandığımız mumya O değilmiş belgeseli. Şaka gibi.

Oysa sualtı arkeologları Uluburun batığının bir kraliyet gemisi olduğunu , içerisinde bir orduya silah yapabilecek kadar bakır ve kalay bulunduğunu söylüyorlar.

Altın firavun mührü de bu batıkta bulunduğuna göre Bu batığın adı Uluburun yerine zaten en başından Nefertiti konulmalıydı bence. Ülkemizin tanıtımı açısından büyük bir yanlış daha. Uluburun batığını sonuçta bu konulara meraklı olanlar biliyor. Oysa Nefertiti ve Kleopatra dünyadaki sıradan insanların çoğunun bildiği isimler.

Kulağında iki delik var diye sadece bu yüzden Nefertiti ilan edilebiliyorsa ben de bu batığa rahat rahat Nefertiti diyebilirim o zaman. Sonuçta mühür ortada.

Synesius'tan girdik konu nerelere geldi. Synesius'un 14. mektubunda çok ilginç detayar var daha anlatılacak. Denizde boğulunca yok olacaklarına karada toprağa gömülürse ancak Hades 'in karanlık dünyasına gidebileceğine inanan yolcuları ayrıca anlatacağım. Bu yüzden boyunlarına değerli altınları asıyorlar. Cesetleri kıyıya vurduğunda onları bulanlar bu kıymetl eşyaları alıp vücutlarını gömsünler diye.

Nasıl da günümüzün kefen parası geleneği ile örtüşüyor değil mi?

Eh ilk yazıda madem bu kadar dağıttık gelin biraz Kitab- Bahriyye 'den de bahsedelim. Piri Reis 'den.

Nefertiti(Uluburun batığı ) teknesinin neden battığını bilmiyoruz. Ancak kıyıya öyle yakın bir yerde batmış ki.
Çok büyük olasılıkla sıra dışı bir neden yüzünden batmış. Fırtına ile filan ilgisi yok yani. Günümüzde orada kayalık filan da yok.

Ama Piri Reis öyle demiyor. Tam da Nefertiti'nin battığı yer Piri reis haritalarında işaretli. Buna ne buyrulur?
Hem de iki haritasında birden. Piri Reis ile ilgili de çok yazacaklarım var. Ancak şu kadarını söylemeliyim ki Piri Reis Kitab-ı Bahriyye de bulunan portalanları kendisi yerinde gidip çizmemiş. Elindeki eski haritalardan derlemiş ve kendi yaptığı seyirler ile bunları güncellemiş.

Bakınız bu Piri Reis'in sıfırdan bu haritaları çizmesinden çok daha kıymetli. Çünkü daha önceden çizilmiş haritaların da doğru bir şekilde günümüze ulaşmasını sağlamış böylece. Sonuçta o haritalar şu an elimizde yok. Ne gam! Piri reis güncellemiş ve kendi tecrübelerini eklemiş. Ne paha biçilmez bir eser.

Yani demem o ki tarih o kadar da sıkıcı değil aslında. En azından denizcilik tarihi bence çok daha ilginç.

Bu bilgiler ışığında Tayo Mar ile antik limanları geziyoruz tek tek. Knidos, Gemiler adası ve daha bir çokları.

BU bilgileri her ortamda paylaşmak gerektiğine inandığımdan dikkat çekmek adına bir süreliğine buradayız efendim. Bekleriz.
 
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1541
  • Bilen bilir
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#1: 17 Eylül 2020, 08:36:13

    Hoş geldin Böke.  ;)

    Dönüşün muhteşem olmuş,ellerine sağlık. :)xx
  • IP logged
DeDe

  • *
  • İleti: 1240
  • Selamlar
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#2: 17 Eylül 2020, 09:37:06
Süper
Hoş geldin arkadaşım


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#3: 17 Eylül 2020, 10:50:55
Bir kaç kere daha yazmıştım ancak denizcilik tarihi ile ilgilendikçe bu sözler daha bir anlamlı hale geldi benim için. Aşağıda alıntıladığım paragraf Tom Cunliffe 'nin önemli kitabı Hand, Reef and Steer kitabının önsözünden.

“ unutulmamalıdır ki günümüz yarış yelkenlileri ile karşılaştırıldığında klasik iş
tekneleri ilkel görünebilirler. Oysa ki bu tekneler çok eski zamanlardan (İsa’dan
beri ) gelen doğal bir gelişimin simgesidirler. Bu tekneleri yapanlar ya da
sahipleri asla denizi hafife almadılar. Tersine ölümüne ağırbaşlı idiler.
Bugünün yatçısı da bu kadim denizcilerin mirasının etkisini hissetmeliydi,
hissetmelidir. Kim ki alaycı bir gülümseme ile eski bir iş teknesini küçümser,
Büyük okyanus gezgini İrlandalı Connor O’brien ‘in sözlerini kulağına küpe
etmelidir.

Bunlar fakir deniz adamlarının fakir deniz adamları için yaptıkları teknelerdi. Bu
adamlar yüzyıllar boyunca kurbanı oldukları yokluk , sefalet , önyargı ve
cehalete rağmen yine de iyi tekneler yaptılar. Bu, doğanın-denizin temel ama
sofistike güçlerini anlamasalar dahi hissedebilen ve bir içgüdü geliştirmeyi
başarabilen denizcilerin büyük bir zaferi idi “


Bu adamlar yüzyıllar boyunca kurbanı oldukları yokluk , sefalet , önyargı ve cehalete rağmen yine de iyi tekneler yaptılar cümlesi Cyrene Piskoposu Synesius'un 14. mektubu ile nasıl da örtüşüyor.

Yani demem o ki tarihte yaşanmışlıklar ile ilgili yorumlar yaparken bu gerçeği gözardı etmemeli.

Aslında Synesius 'un 14. mektubunda çok ilgi çekici başka konular da var. O dönemde Hristiyanlığın günümüzden çok farklı algılandığını Homeros ve mitolojinin kutsal bir kitap gibi dikkate alındığını görmek mümkün.

Sonuçta Homeros sadece denizde boğulanlar için öldü kelimesini kullanıyor ve bu bir yokoluş olarak anlaşılıyor. Oysa diğer ölümler "hades'e gitti " şeklinde. Yani bir şekilde ölümü bir yolculuk , başka bir dünyaya yolculuk gibi görüldüğü çok açık. Deniz hariç. denizde ölürseniz yok oluyorsunuz.

İşte bu nedenle teknede ölüme hazırlananlar boyunlarına sahip oldukları pahalı eşyaları bağlayıp güverteye çıkıyorlar. Sonuçta bir batıktan gelen cesetlerin  Adrasteia kanunları gereği bulunduklarında boyunlarındaki değerli eşyalar karşılığı gömülüp böylece Hades'e gidebiliyorlar. İnanç bu. Üstelik bu gelenekselleşmiş bir inanç. Adrasteria mitolojide adaleti temis ediyor.

İşte tüm bu yaşananlar yelken yapptığımız ya da yapabildiğimiz bu denizlerde yaşanmış. Düşünsenize Synesius'un rotasını istersek biz de yapabiliriz bu gün.

Günümüz uygarlığının ortaya çıktığı denizlerde yelken basıyor olmak. İşte bu beni çok heyecanlanlandırıyor.

Ancak bir de sorumluluğumuz var. Bu antik limanların çoğu yerleşime açılmış durumda. Yani orman alanları kadar değerli yerlerden bahsediyorum.  Bir örnek vermek gerekir ise Kıbrıs 'ta en önemli antik liman bir ünüversitenin plaj tesisleri olarak kullanılıyor. Burasını sadece bir plaj sanarak denize giren insanlar aslında Kıbrıs'ın en önemli antik limanında denize girdiklerini bilmiyorlar bile.Limanın fenerinin olduğu yerdeki yapıyı da sadece bir kilise sanıyor insanlar.

Muhtemelen bu binaların birden fazla görevi bulunuyordu zamanında. Belki sonradan bir mabed olarak kullanıldı ama deniz feneri olarak kullanılmış olması da muhtemel.

Patara deniz feneri konumu gereği ile antik çağlarda deniz fenerlerinin yerleşimleri ile ilgili çok önemli detaylara sahip. Keza Alanya kalesi feneri de çok önemli bilgiler veriyor antik çağlarda fenerlerin nasıl yerleştirildiği ile ilgili.

Alanya kalesinde fenerinin nerede olduğunu nasıl mı biliyorum? Çok basit. Piri Reis portalanlarında özellikle belirtilmiş.

Günümüzden farklı olarak antik fenerler gündüz de çalışıyorlardı üstelik. Bugün nasıl her bir fenerin kendine özel bir sinyalizasyonu varsa o zaman da vardı. Üstelik bu sinyaller dost gemiler tarafından biliniyordu ve her teknede fenerlere önce işaret veriyordu. Doğru işaret gemiden gelmedikçe fener çalıştırılmıyordu.

Gündüz nasıl çalıştığını merak ediyorsanız hemen söyleyeyim. Zift yakıyorlardı efendim. Yeri gelmişken aynı zifti Efes'de meşhur Artemis tapınağını yakmak için de kullanıldığını söyleyelim hemen. Herostratus sadece meşhur olmak ve tarihe geçmek için dünyanın yedi harikasın yakan kişi. Yargılanma süreci de çok enterasan bu arkadaşın.

Bugünlük bu kadar tarih yeter . Daha fazla sıkmayalım şimdilik.

Sonrasında antik çağlarda Ultura gibi her atıldığında doğru pozisyonda duran çapaları anlatacağız, Teknelerde çapa sayısının neyi ifade ettiğini, nasıl çapa atıldığını.. Kadim denzicilik bilgileri bize tarihin gizemleri üzerinde fikir yürütmemize nasıl imkan veriyor göreceğiz hep beraber.

Unutmadan antik Akdeniz iş teknelerinde sobayı da anlatacağız daha. Hele bir kış gelsin. Bekleriz buradayız efendim. Ben ve bu denizlerde yelken basmış göçmüş denizciler,  hepimiz.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#4: 17 Eylül 2020, 10:52:43
Unutmadan. Şu meşhur antik deniz savaşlarında filodardaki triremeler birbirleri ile nasıl haberleşiyorlardı dersiniz?
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1631
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#5: 17 Eylül 2020, 12:07:04
Hoşgeldin. Çok sevindim yeniden burada yazmana.  :)
  • IP logged

e

erdal duran

Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#6: 17 Eylül 2020, 14:48:46
   Selamsız, sabahsız hoş geldin Ersin hocam ;D.
  • IP logged

B

Burak Doneray

Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#7: 17 Eylül 2020, 22:44:50
Yeni Türkiye denizcileri var artık Müzikle anlaşıyorlar koydan koya birbirleriyle müzik zevki uymazsa birbirlerini tarıyorlar silahla Kanal 16 Migros siparişi vermek için kullanılıyor artık sadece birde yavaş git hayvan diye birbirlerine çemkirmek için. .Arkalarından kokularını da bırakıyorlar ben buradaydım diyebilmek için herhalde  koylara bok tanklarınıda basıp çıkıyorlar  .Acayip bir sezon geçiyor. Nefertiti gelse döver gönderirler bulaşma bence .Hoşgeldin .
  • IP logged
« Son Düzenleme: 17 Eylül 2020, 22:51:36 Gönderen: Burak Doneray »

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1178
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#8: 18 Eylül 2020, 08:58:20
Hoş geldin abi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#9: 18 Eylül 2020, 09:14:02
Synesius ile kafanızı çok şişirmek istemiyorum aslında ama bu 14. mektup bu konular ile ilgileniyorsanız çok kıymetli.

Yine günümüzden farklı olarak kaptanın tehlike uyarısı ile birlikte yolcular dağıtılan kordonlara değerli eşyalarını bağlayıp boyunlarına asıyorlar. Askerler klıçları çekik vaziyette bekliyorlar. Tek istekleri cesetlerinin bulunması ve bulan kişinin cesedin üzerindeki değerli eşyalar karşılığı ölen kişiyi gömmesi. Böylece Hades'e gidebilecekler. Ama denzide kaybolmak demek yok olmak anlamına geliyor bu insanlar için.

Hrıstiyanlığın günümüz motiflerinin henüz hiçbirisinin olmadığı Homeros 'un anlatılarının kutsal kitap gibi algılandığı bir zaman dilimi. Düşünsenize Cyrene Piskoposu bile buna inanıyor.

Benim ilgimi çeken konu şu. Tekne eğer batarsa teknede bulunanların boğulmaması için gerekli hiç bir ekipman yok. Flika da yok. Bulunan batıkların hiç birinde insan bulunmadı. Ben ilk okumalara başladığımda flika kullanmış olabileceklerini o yüzden de batıklarda flika ya da düzeneğinin bulunmadığını düşünmüştüm.

14. Mektup açıkça gösteriyor ki 50 kişi taşıyabilen teknede flika yok. Oysa bu çağlarda yöresel çeşit çeşit kayıklar kullanılıyordu. Demek ki bulunan hiç bir batıkta da flika bulunmuyordu.

İşte bu örnek bile tarihte sır olarak kalmış konular ile ilgili yorum yaparken günümüz mantığı ile düşünmememiz gerektiğini gösteriyor.

Nefertiti, Kyrenia, Gelidonya batıklarında da hiç insan bulunamamış olması bu inanış ile ilgili olabilir.

Nefertiti (Uluburun ) batığında yapılan arkeolojik çalışma öylesine titizlikle yürütülmüş ki elde edilen bilgiler müthiş.

Nefertiti batığının başka çok önemli bir özelliği daha var. Bu batıkta tam 26 adet farklı boyut ve kilolarda taş çapa bulundu. Bunların Bir bölümü muhtemelen direk dibinde teknenin ortasında , bir kısmı da teknenin kıç bölümünde idi.

Neden bu kadar fazla taş çapa vardı? Diğer batıklarda bu kadar çok çapa bulunmadı. Tekne deniz zeminine iskele tarafında 15 derece yatık şekilde oturmuş olarak bulundu. Balast için teknenin her iki tarafına da dizilmiş olan çapalar iskele tarafında daha fazla ve daha ağırdı.

Bu taş çapalar yelken kontrasına göre birbirlerinin üstlerinden atlatılarak salması olmayan teknede yelken kontrasının karşı tarafında bir denge yaratılıyor olmalı. Çünkü çapalar üst üste bulundular. En ağır olanlar altta , hafifler yukarıda.

Teknenin deniz tabanındaki durumuna bakarak bir yelkenci olarak şu yorumları yapmak mümkün.

Nefertiti batmadan hemen önce iskele kontra yol almaktaydı.

sancak ve iskele tarafındaki taş çapa ağırlıklarının farkından rüzgarın gücünü tahmin etmek de mümkün. İskele tarafı yaklaşık 700 kg kadar daha ağır olduğuna göre Nefertiti batmadan hemen önce frışka rüzgar ile seyir yapmaktaydı. Yani fırtınalı bir havada kayalara filan çarpmadı.

Teknenin deniz tabanındaki yükünün dağılımına bakıldığında iskele kıç taraftaki yüklerin tamamen dağıldığını diğerlerinin olduğu gibi durduğunu görüyoruz. Bu bize iskele kıç omuzluğa yakın yerden teknenin yaralandığını ve yara aldığı bu kısmın deniz tabanına batış sırasında ilk çarpan kısım olduğunu ve yüklerin bu yüzden dağıldığını gösteriyor.

Nefertiti, muhtemelen Piri Reis'in dikkat edin dediği su üzerinde görünmeyen bir topuğa iskele kıç omuzluğuna yakın bir yerden çarptıktan sonra kıyıya yaklaşmaya çalışırken batmış olmalı.

Teknenin neden kıyıya bu kadar yakın battığının tek açıklaması bu. Kaptan içindeki çok kıymetli yükü kaybetmemek için tekneyi karaya oturtmaya çalışmış olmalı.

Kazanın aniden ve hiç beklenmeyen bir sırada olduğu yolcuların ve mürettebatın Nefertiti altın mührü dahil hiç bir özel eşyalarını alamadıklarından anlaşılıyor. Yoksa onlar da Synesius 'un 14. mektupta anlattığı gibi ölüme karşı haızlık yapıp bu eşyaları boyunlarına asmış olmalıydılar.

Peki tekne nereden gelip nereye gidiyordu? BUnu da taş çapaların sayısı ve konumları bize söyleyecek.

Hep yazdığım üzere Teknede çapa feda edilebilir olmalıdır. Ben bu yüzden galvaniz Admiralti kullanıyorum. Antik çağlarda da durum farklı değildi. 100-130 kg olan çapaları deniza atmak kolaydı ancak çekmek her zaman o kadar da kolay olmuyordu. Hele ucundaki ahşap tırnaklar takıldığında ağır çapayı kurtarmak neredeyse imkansızdı. O yüzden de kolaylıkla feda ediliebiliyorlardı. Akdeniz'in hemen hemen tüm müzelerinde bu kadar çok taş çepa örneğinin olması da bu yüzden zaten.

İşte 26 adet çapa bize bu Nefertiti 'nin bize uzun bir seyir yapmak için hazırlandığını gösteriyor. Aksi durumda zaten ağzına kadar yüklü olan teknede bu kadar çok taş çapa neden alınsın?

Bu kadar taş çapanın olması bize başka bir şeyi daha gösteriyor. O dönemde kıyı seyirleri yapıldığından tekneler çıktıkları limandan yüklü ve az balast ile yola çıkıyorlardı. Uğradıkları limanlarda yüklerini boşalttıkça eğer yeni yük yok ise bu limanlardan kaybediken ağırlık yerine taş çapa tedarik ederek yollarına devam ediyorlardı.

Yani hiç bir tekne bu kadar çok sayıda çapa ile yola çıkmıyordu. Buna gerek olmuyordu çünkü. Peki Nefertiti ağzına kadar yüklü iken neden bu kadar çok çapa taşıyordu?

Yukarıda verdiğim bilgiler ışığında Nefetiti 'de bu kadar çok çapa olmasının tek nedeni bu geminin bilinen hiç bir limana uğramadan uzun bir seyir planlıyor olmalıydı.

BU bize Nefertiti'nin bir ticaret gemisi olmadığını da gösteriyor. Limanlarda bırakacak bir yükü olmadığı gibi planlanan ve hiç bir bildik limana uğramaycağı için de bu kadar çok taş çapa taşıyordu.

Bu yazdıklarım doğru ise Nefertiti 'nin çözülen her bir sırrı bu teknenin gizemini daha da arttırıyor.


















  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#10: 18 Eylül 2020, 09:18:17
teşekkür ederim herkese
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1467
    • AÇIK DENİZ AKADEMİ
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#11: 18 Eylül 2020, 10:06:58

Hoşgeldin Ersin! :)


Yazılarda geçen iki konuya resim takviyesi yapayım hemen.. DEDİM, AMA YAPAMIYORUM! :(
Forum serverinda bir sorun var, aşağıdaki linkleri İMG tag'i içine koyduğum zaman HTTP500 hatası alıyorum..
Sayın ÇARKÇIBAŞI acaba bir bakabilir mi?


NEFERTİTİ'NİN MÜHRÜ
https://nauticalarch.org/wp-content/uploads/2015/05/KW-4052.jpg




PİRİ REİS ALANYA HARİTASI
https://nauticalarch.org/wp-content/uploads/2015/05/KW-4052.jpg
https://www.visitalanya.com/wp-content/uploads/2017/07/visit-Alanya-old-alanya-imges-piri-reis-alanya-haritas%C4%B1.jpg2_.jpg
  • IP logged
« Son Düzenleme: 18 Eylül 2020, 10:12:47 Gönderen: Özgür Ökten »
><(((º>

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#12: 18 Eylül 2020, 10:44:52
Teşekkürler Özgür. Uzun süre forumda yazmayınca bu resim koyma sıkıntısı yine baş gösterdi. Özellikle Uluburun ile ilgili elimde çok iyi animasyon resimler var ama bilgisayarda hepsi. Yine resimyükle gibi bir ara yüze mi yüklemek gerekiyor?
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1631
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#13: 18 Eylül 2020, 11:24:04

Hoşgeldin Ersin! :)


Yazılarda geçen iki konuya resim takviyesi yapayım hemen.. DEDİM, AMA YAPAMIYORUM! :(
Forum serverinda bir sorun var, aşağıdaki linkleri İMG tag'i içine koyduğum zaman HTTP500 hatası alıyorum..
Sayın ÇARKÇIBAŞI acaba bir bakabilir mi?


NEFERTİTİ'NİN MÜHRÜ
https://nauticalarch.org/wp-content/uploads/2015/05/KW-4052.jpg




PİRİ REİS ALANYA HARİTASI
https://nauticalarch.org/wp-content/uploads/2015/05/KW-4052.jpg
https://www.visitalanya.com/wp-content/uploads/2017/07/visit-Alanya-old-alanya-imges-piri-reis-alanya-haritas%C4%B1.jpg2_.jpg
Resimler de yüklenmemiş Özgür .


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#14: 18 Eylül 2020, 12:19:18
Geçtiğimiz Mayıs ayında Batı akdeniz antik limanlar seyrinde Uluburun'da tam da batığın üstüne durmuştum.


  • IP logged

 
Yukarı git