Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Eski Zaman Denizcileri

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#30: 24 Eylül 2020, 20:43:16
Şimdi size İsrail 'de bulunmuş bir balıkçı teknesinden bahsedeceğim. MS 40 yılına tarihlenmiş. 8,27 m. uzunluğunda ve 2.3 m genişliğinde.



Gelelim ne isim verildiğine. Sıkı durun tekneye verilen isim  Jesus Boat, Yani İsa'nın teknesi.

Bir tekneye İsa'nın teknesi denildiğinde bu teknenin Hz. İsa tarafından kullanıldığı ya da sahibi olduğu düşünülür değil mi? Hemen heyecanlanmayı efendim. Tekenin Hz. İsa ile hiç bir ilgisi yok.

Gelin neden böyle denildiğine bir bakalım.

 "Çünkü bu, birçoğu balıkçı olan İsa ve öğrencileri tarafından kullanılan türden bir tekneydi.  Bunun gibi tekneler, İsa'nın yaşamında ve hizmetinde büyük bir rol oynadı ve İncillerde 50 kez bahsediliyor , ancak Celile Denizi Kayığı'nın kendisini doğrudan İsa'ya veya öğrencilerine bağlayan hiçbir kanıt yok."

Nasıl? Adamlar HZ. İsa dönemdinde kullanıldığını düşündükleri bir tekneyi, sadece düşündükleri dikkatinizi çekerim İsa'nın Teknesi diye isimlendirebiliyor.

Nereye geleceğmi anladınız sanırım. Oysa Uluburun 'da bulunan Mısır Kraliyet gemisi Nefertiti 'nin mührünü taşıyordu. Biz de göğsümüsü gere gere bu teknenin Nefertiti 'ye ait olduğpunu hatta daha da ileri giderek belikide Nefertiti'nin bu teknede olduğunu idda edebiliriz. 

elin adamı küçücük ülkesinde bir balıkçı teknesi bulup, İstelik Uluburun'a göre çok yeni, Bunu İsa 'nın teknesi olarak adlandırıyor. Bunu tarihe ve Dine olan ilgiyi çekmek adına öyle güzel yapıyorlar ki.



  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#31: 24 Eylül 2020, 23:29:40




Ve işte doğru form. Nefertiti (Uluburun ) batığında çapaların pozisyonuna bakarak teknenin sancak tarafına 15 derece yatık olduğu öngörülüyor. Oysa çapalar teknenin kıçında bulunmaktaydı. Bu durumda tekne sancak tarafına değil iskele tarafına 15 derece yatık oluyor.

antik çağ iş teknelerinin kıçı daha geniş , pruvaya doğru ince bir hatta sahipti. Oysa duvar rsimlerine bakılıp tam tersi yönde düşünülüyor. Bu doğru değil. Nitekim doğru form işte bu Hz. İsa'nın Teknesi maketinde olduğu gibi.

İşte Nefertiti'nin formu da aynı bu şekildeydi.



Oysa tüm çalışmalarda yeteri kadar ahşap gövde kalıntısı bulunamadığından teknenin başı ve kıçı yanlış yorumlanıyor. Teknenin kıçı çapaların olduğu bölüm.

Bunun böyle olduğunun bir ispatı da daha önceden tartıştığımız aykırılama ile ilgili. Pupadan gelen denizlerde teknenin aykırılamaması için dalgaya gömülmesi gerekiyor. İşte bu yüzden geniş ve ağır olan bölüm teknenin kıçı olmak zorunda.

Kanıtı da İsa'nın Teknesi. Bu form binlerce yıl hiç değişmedi. Günümüzde dahi aynı. Ayna kıç tekneler dahi bu formda yapılıyor.



Gerçekten içim rahatladı. emindim ancak benzer şekilde başkalarınca da yorumlanmış olması heycanlandırıyor.

Teknenin yönü neden bu derece önemli?

Bu benim kaptanın tekneyi karaya oturtmaya çalışırken battığı tezimi kuvvetlendiriyor. Bu tezin doğruluğu teknenin pruvasının karaya doğru olmasını gerektiriyor çünkü.

Bir diğer kanıt ise teknenin battığı yerde bir topuğun olma olasılığının çok zayıf olması. Jeolojik yapı burada bir topuk olmadığını gösteriyor. Şİmdi iş topuğu bulmaya kaldı. 














  • IP logged

B

Burak Doneray

Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#32: 25 Eylül 2020, 03:39:38
Ersin Uluburun batığının ana yükü bakır ve kalay gerisi zeytinyağı ,cam, mor ve kırmızı renkte miktarı baya fazla olduğu zannedilen kumaş  bir miktar işlenmek için altın , hayvan kemik ve dişleri .Nefertiti ile ilgili bir bilgi ben görmedim .Tekneden çıkan bronz bir heykel teknenin koruyucusu ve mühürlerinde levanten tüccarların mühürleri olduğu hakkında bir bilgi var .

Geminin yükünden ana malzemenin 10/1 oranında olmasından  10 ton Kıbrıs bakırı ve 1 ton kalayın Tunç yapımı için bir sipariş olduğunu anlayabiliriz der kaynaklar.

Uluburun batığına  (Trt belgesel çekimi) izinli dalış yapmış birisi olarak (21 sene önce )battığı yerde bir sığlık yada kayalık olmadığını oldukça derin olduğunu söyleyebilirim.

Bu konuda benim okuduğum Kitaplarda  Nefertiti ile ilgili bir bilgiye rastlamadım . Bununla ilgili kaynağın nedir.

İlgiyle okuyorum teşekkürler.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 25 Eylül 2020, 03:49:42 Gönderen: Burak Doneray »

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#33: 25 Eylül 2020, 08:14:34


Burak, Uluburun batığını bu kadar önemli kılan en önemli neden kazılarda Nefertiti'nin mührünün bulunmuş olması. Bu bir kraliyet mührü. Önemi de şuradan geliyor. Nefertiti firavun Akenaton 'un karısıydı. Akenaton Mısır 'da ve tarihte ilk tek tanrılı dini ortaya koyan kişidir. Nitekim Mısır 'da yeni bir başkent kurdu ve eski çok tanrılı dini ortadan kaldırmak istedi. Ancak ölümünden sonra her şey eski haline döndü. Kurduğu başkent terk edildi. Akenaton ölümünden sonra tüm kaynaklardan duvar yazılarından silinmeye çalışılmış adı Mısır tarihinden çıkartılmaya çalışılmıştır.

Güzeller güzeli karısı Nefertiti 'nin akibeti ise hiç bilinmiyor. Mezarı da mumyası da bulunamadı. İşte bu mühür kocası Akenethon 'dan sonra Nefertiti 'nin firavun olduğunu kanıtlıyor.  Antik Mısır ile ilgilenen arkeologlar bulunan her kadın mumyaya önce acaba Nefertiti mi ? diye bakıyorlar.

Nefertiti'nin akıbeti arkeoloji dünyasının en çok merak ettiği konulardan biri. Uluburun batığında bulunan bu altın mühür ise bu konuda oluşturulmuş olan tezleri alt üt etti. O yüzden çok önemli bir arkeolojik bulgu.

Arkeologlar bir batıkta mühür bulduklarında mühür sahibinin teknede olduğuna hükmediyorlar. Bu mühürlere bakarak teknede yük sahiplerinin de  bulunduğunu düşünüyorlar. sonuçta Nefertiti belkide bu gemide idi. Kim bilebilir?

Kocası akenaton ile yeni bir şehir kurmuş bir fravun belkide yanında küçük bir orduya silah yapmaya yetecek kadar metal ile Anadolu'da bir koloni kurmak için yol alıyor olmasın?

Yukarıda örneğini gördüğün üzere başka uluslar buldukları bir balıkçı kayığı Hz. İsa dönemine tarihlendi diye muhtemel Hz. İsa'nın bu tür kayıklara bindiği varsayımından hareketle buldukları batığa İsa Teknesi adını veriyorlar.

Biz bulduğumuz batığın içinden Nefertiti'nin mührü çıkıyor ve hala Uluburun batığı diyoruz. O yüzden ısrarla Nefertiti batığı diye yazıyorum.

BU teknenin sade bir ticaret gemisi olmadığının kanıtı içerisinde dini törenlerde kullanıldığı sanılan kimi eşyaların bulunması. Ayrıca çeşitli mücevher ve değerli eşyaların  kılıç, mızrak ucu gibi çeşitli silahların da  bulunmuş olması bunun bir Mısır Kraliyet Gemisi olduğunu kanıtlıyor.

Elbette yine en önemli kanıt, Nefertiti 'nin mührü.

Gelelim yukarıda yazdıklarına. Orada dalış yapmış olman ve yaptığın tespit çok önemli . Orada deniz zemininin genel yapısına bakarak bir topuk olamayacağını düşünüyorum. Nitekim sen de dalış yapmış ve böyle bir yükselti görmemişsin.

Ama gel gör ki Piri Reis öyle demiyor.





Piri Reis 'in Kitab-ı Bahriyye portalanlarında tam da Nefertiti'nin battığı yerde Aspire Petre diye isimlendirdiği iki küçük kayalık gözüküyor. Bu resimlerini koyduğum Baltimore 'deki kopya. Diğer kopyalarda da bu kayalıklar hep işli.

O kadar emin olamadım kiDeniz Müzesinde bulunan 4 adet Kitab-ı Bahriyye kopyasını birbiri ile kıyaslayan bir çalışma yapan Nalan Yakarçelik  ile görüştüm. Rica ettim benim için yazılı Osmanlıcayı tercüme etti. Dediğim gibi kayalıkların isimi bile var.

Bu konuda geliştirdiğim iki tez var. Müsadenle bir kahve molası vereyim.


  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#34: 25 Eylül 2020, 09:51:26
İlk önceleri Piri Reis portolanlarında gözüken kayalıklara çarpıp battığını düşünmüştüm. Kayalıklar orada duruyor olsaydı sorun yoktu. Ama Burak Doneray'ın da dalıp gördüğü üzere orada öyle bir kayalık günümüzde yok.





Piri Reis'in ısrarla çizdiği isimini yazdığı kayalıklar nerede?

Mantıklı ve daha uçuk iki tezim var. Mantıklıdan başlayalım.  Önce Piri Reis portalanını doğrulamamız gerekiyor.

Piri reis'in bu haritaları çizmesinden çok sonraları Gerek Leonardo Da Vinci bir kitabında ama daha yakıntarihli olmak kaydı ile 17. yüzyılda Fransız Ticaret odası kayıtlarında Antalya 'da çok şiddetli bir deprem olduğu ve Antalya açıklarındaki Sıçan adasının hemen karşısında eş büyüklükte bir adanın bu depremde battığı yazılı.

İşte bu battığı söylenen ada Piri Reis haritalarında ayan beyan çizilmiş. Piri reis portalanları bu açıdan bakıldığında sualtı arkeolojisi için değerli bir kaynak olarak değerlendirilmeli.

Kimi çevirmenlere göre "esperpanda " olarak çevrilen bu kayalıklar da aynı Antalya karşısındaki ada gibi batmış olabilir mi?

Bu tezin de zayıf noktası şu; Kayalıkları ya da bir adayı  batıran depremin bu durumda batığı da etkilemesi gerekmezmiydi? Oysa eğimli bir deniz zemininde durduğu halde batık bu depremlerden pek de etkilenmiş gibi gözükmüyor.

Kayalıklar vardı ve battı ya da hiç yoktu. Bununla ilgili varsayımlarda bulunabiliriz ancak kesin bilgi şu. Nefertiti kendisini batıran yarayı battığı noktadan daha önce almıştı.

Bunu Gökova da tespit edilen bir batıkta , Gelidonya batığında da görmek mümkün. O dönemlerde yaralı tekneleri içindeki yükü de kurtarmak için karaya oturtmak tercih edilen bir yöntemdi. Hatta bunun kanunu bile vardı.




  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 830
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#35: 25 Eylül 2020, 17:30:18

Arkeologlar bir batıkta mühür bulduklarında mühür sahibinin teknede olduğuna hükmediyorlar. Bu mühürlere bakarak teknede yük sahiplerinin de  bulunduğunu düşünüyorlar. sonuçta Nefertiti belkide bu gemide idi. Kim bilebilir?


Güney sahillerimizde bir çok yerde "Kleopatra plajı", "Kleopatra hamamı", "Kleopatra adası" vb isimlerin verildiğini hepimiz biliyoruz.

Acaba bu aslında "Nefertiti" olmasın..
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#36: 25 Eylül 2020, 21:55:09
Kim bilir? Anadolu'nun Akdeniz kıyıları Antik Mısır imparatorluğunun hammade deposu gibiydi. Mısır 'ın Andadolu ile inanılmaz tarihi bağlar var. Ben Nefertiti'nin yerinde olsam Anadolu'ya kaçardım. Anadolu'da mısır eserleri ile ilgili bir tez okumuştum iki yıl önce. O zaman çok anlamlı gelmemişti.

Bu iş pazıl yapar gibi Eyüp abi. Hani işin başında değişik bir parça eline gelir ama nereye koyacağını bilemezsin. İlerledikçe  yeri ortaya çıkar ya. O hesap işte.

Kleopatra plajiarı ismi dahi Mısır ile olan ilişkiyi bir şekilde gösteriyor aslında.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 439
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#37: 25 Eylül 2020, 22:02:02
Uluburun batığı konu olunca anılarım canlandı birden.
Sanırım 1980 lerin ilk senelerinde bir sünger dalgıcı tarafından bulunup müzeye bildiriliyor,bunu basından okumuştum.
Yıl 1987 eşimle balayındayız,ayvalıktan girdik alanyadan çıkacağız dolaşa dolaşa.Kaşda bir aile dostumuz ve eşiyle buluştuk,Kekova ya tekneyle gideceğiz.Büyük tekne yerine 7 mt.lik bir balıkçı kayığıyla anlaştık.Kaş çıkışı birden aklıma uluburun geldi,yerini sordum, 1 saat içinde oradayız dedi.uluburunu dönünce resimdeki çıplak kayalık ortaya çıktı,çok da çıplak değil.Kıyıda bir tabela arkeoloji alanında yüzmek,dalmak,kıyıya çıkmak yasaktır diye.Burak da orada daldığına göre biliyordurkayaların üzerinde büyük bir akşap platform,bir kaç derme çatma kulübe, bir yığın alet,denize inen aydınlatma ve dalgıç hortumları,yine deniz üzerinde büyük bir ahşap sal,üzerinde nargileye hava sağlayan bir kompresör falan.Öğle saatleri idi sanırım kıyıda bir kaç kişi gördük ama dalan varmıydı, yoktu sanırım denizden kabarcıkta çıkmıyordu.Kazı alanının biraz açığında durduk,deniz çok sakin.Balıkçı aynayı çıkardı(dibi çıkarılıp cam yapıştırılan bir kova) baktık ama derinlikten başka bir şey göremedik,batık kıyıya daha yakındı,balıkçı 40-50mt.de gibi demişti sanırım.Fotoğraf makinama sarıldım , hiç olmazsa kıyıdaki objeleri çekmek için ama aklım başıma geldi,son resmi kaş limanında çekmiştim,yanımda da yedek film yoktu.( ah digital makinalar ahh  :) ) Buna hala yanarım. :(
Arkeoloji gerçekten sabır isteyen bir meslek,tabiri caiz ise ; ki caiz iğneyle kuyu kazmak.Birde deniz arkeolojisini düşünün,derinlik sorun,kalınacak dakika(deko)çevreyi temizleyip o nadir objeleri tekrar gün ışığına kavuşturma , bir dalgıç arkeolog günde kaç saat çalışabilirki,nasıl bir emek.İğneden vazgeçtim saçteli ile kuyu kazmak :)Tüm parçaların ne kadar zamanda toplandığını tam hatırlayamıyorum ama çok uzun bir zaman gerektirdiği malum.
Yıllar sonra çıkarılan  objelerini Bodrum sualtı arkeoloji müzesinde bir kaç kez görmek ayrı bir keyif oldu benim için.Yanlış hatırlamıyorsam Bodrum sualtı arkeoloji müzesi açıldığı yıl dünyada bir ilkti.
 Orada bulunan objeleri de fotoğrafladım hemen,hoş google da bu konuda çok fotoğraf var .Şimdi arşivleri taramak falan zor geldi  :)
 Nefertiti-uluburun bağlantısını ben de ilk defa duydum,daha doğrusu nefertitinin mührünün batıktan çıktığını.Tarihte herşey mümkün ; kimbilir belki bu da bir gün ispatlanır,tabi önce Nefertitinin lahti bulunmalı,kadının bütün akrabalarının mumyaları bulundu kendisi ortada yok.
 Eyüp hocamda güzel bir konuya değinmiş,bu da ihtimaller dahilinde Nefertiti-Kleopatra arasında neredeyse 1200 yıl olmasına rağmen.Yazılı kaynak olmadığı yıllarda tarihi olaylar nesilden nesile aktarılarak gelmiş.Anadoluda kıyıda yaşayanlar şu hikayeyi hep duymuşlardır,şu adada şu kumsalda eski bir mısır firavunu kadın arada burayı ziyaret edermiş.Yüzyıllar boyu bu nesilden nesile geçmiştir.Ama kim?
Son 100-150 sende en çok tanınan firavun kadın kim.Tabiki Kleopatra.Son firavun.Her şey açık.
Nefertiti dünyada ne zamandan beri tanınıyor, hele ülkemizde belki 40 belki 50 sene,geniş bir halk kitlesi tarafından bilinmesi(tarihçiler ve bu işe ilgisi olanlar hariç tabi) 10 sene bile değildir.
 Ersin konuyu Mısır uygarlığına getirdim ama en azından bağlantısı var,kusura bakma lütfen.
Mısır uygarlığına ilgini de biliyorum,bu konuyla ilgili son 1 aydır ve hala çok güzel belgeseller var, belgesel kanallarında bilgin olsun.
Yazmayı yine uzatmışım istemeden,rahatsızlık verdiysem affola.

  • IP logged
Her hata bir ders, ne hata biter ne de ders.(Mevlanadan denizcilere)

  • *
  • İleti: 1467
    • AÇIK DENİZ AKADEMİ
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#38: 25 Eylül 2020, 22:13:38
... yükü de kurtarmak için karaya oturtmak tercih edilen bir yöntemdi. Hatta bunun kanunu bile vardı.
Bu kanun halen var, "müşterek avarya" deniliyor.
Donatan, kiracı ve kaptan anlaşarak gemiyi oturtur, yükü denize atar vb.


öZgür (mobil)

  • IP logged
><(((º>

  • *
  • İleti: 1467
    • AÇIK DENİZ AKADEMİ
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#39: 25 Eylül 2020, 23:05:22
Bence Uluburun batığı Kekova tarafından Kaş tarafına doğru giderken, o zamanın teknolojisi ile Akar Boğazından geçilmediği için rüzgarın da etkisi ile İçada'nın güney kıyılarındaki sığlıklara düştüler, burada aldıkları hasar (muhtemelen dümen hasarı) nedeni ile karaya oturmak için çok daha uygun olan Aperlai (ki antik kent bölgesi, bilinen yer) 'ye gitmek yerine bodoslama gidip Uluburun'da kayalıklara girdiler.

Bölge oldukça sarp ve öyle karaya oturtmaya müsait bir yer değil, ben olsam problemli halde bu kıyılara hiç yakın olmak istemem.
Ama dümen kontrolünü kaybettilerse, ya da panikle herhangi bir diğer hasar ile uğraşırken, havanın da etkisi ile buraya gitmiş olabilirler.
Ya da belki az daha Kuzeyde olan İnönü koyuna gitmek istediler ama beceremediler.

Aşağıdaki sayfadaki videonun 10:30 dakikalarında bölge gayet net görünüyor.
https://tripinview.com/tr/presentation?id=970146&layer=video

Bu arada yeni öğrendim ki bu tip antik batıkların tam koordinatları yağmacılara karşı saklanıyor, raporlarda, yazılarda belirtilmiyormuş, ama Navionics'de biri batığın yerini işaretlemiş.. artık doğru mudur yanlış mıdır bilemem ama derinlik dışında mevki mantıklı bir yerde..

Bölgenin bulduğum güzel fotoları bunlar;

  • IP logged
><(((º>

  • *
  • İleti: 3573
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#40: 26 Eylül 2020, 04:47:46

Ne demek Kenan abi. Tam tersine böyle yorumlar gelince daha keyifle yazıyor insan. Üstelik yazdıklarınız son derece mantıklı. dediğim gibi en azından Mısır 'ın anadolu'ya olan ilgisini bir şekile ortaya koyuyor. Düşünün ki sizin kadar tarihe meraklı bir kişi bile Nefertiti'nin mührünün bulunduğunu bilmiyor. Tanıtım eksikliğimizin boyutları gerçekten düşündürücü. Şu belgeselleri bir izleyeyim ben.

Özgür yaptığın çıkarım çok mantıklı. Dümen kaybı. Bunu hiç düşünmemiştim. İskele kıç taraftan yara aldıysa belki dümeni de kaybetti. Olabilir.

Şimdi işin başka ilginç bir boyutuna gelelim. sorulmayan bir soruyu soralım. Bu kadar ticari gemi Akdeniz'de cirit atıyordu da hiç mi liman ile tekne arasında ya da malını taşıtan tüccar  ile gemi kaptanı arasında hiç sorun olmuyormuydu?

Oluyordu elbet. 3700 yıl önceki denizcilik kanunları ile günümüz arasındaki kimi benzerlikler sizi ciddi derecede şaşırtacak sanırım.

Ugarit dilinde yazılmış bir kil tablette Tyre Kralının Ugarit karalına göndermiş olduğu mektupta şöyle yazıyor.

Mısır'a gitmekte olan bir Ugarit gemisi yarı batmış bir halde bulunmuş. Kanun gereği kendi sınırları içerisinde olduğundan tüm gemi yüküne el konmuş. ancak gemi ve mürettebat iyi durumdaymış ve gtmekte özgürmüşler. ancak mallar artık Tyre kralının olmuş.

Buradan anlıyoruz ki  dönemdeki gemi kaptanları malı ve gemiyi kaybetmemek için teknelerinı kıyıya otutruyorlardı.

Şimdi başka bir kil tablette Hitit kralının annesinin yaptığı bir yargılamadan bahsetmek istiyorum. Ugaritli bir gemi sahibi ve Shukku adlı bir kaptan arasında geçen bir yargılama. İddaya göre Shukku liman içinde yüklü halde bulunan gemiyi kasten batırmakla suçlanıyor. Şahit ise liman müdürü. O da Shukku 'nun bunu kasten yaptığına yemin ediyor.

Açıkçası şu limanda bulunan batıkları hep merak ederdim neden batmışlar limanda diye. Alın size ilginç bir örnek. Yazılmamış olsa aklımıza bile gelmez. Geçmişte bir çok olayın insani nedenler yüzünden olduğunun ilginç bir kanıtı.

Bu tabletler bize zamanın denişzcilik kanunları hakkında bilgi verirken bir yandan da limanlarda sorumlu bir liman başkanının olduğunu , teknelerin mallarını ve gemiyi kurtarmak için kıyıy oturtmanın sıklıkla uygulanan bir yöntem olduğunu anlıyoruz.

Keza Hamburabi kanunlarında da eğer bir tacir bir tekneyi kiralar ve kaptanın ihmali nedeni ile mala zarar gelirse kaptanın zararı ödemesi gerektiğini yazıyor.

Bir ilginç kanun ise emanet ile ilgili. Gemiye binen yolcuların pahalı eşyalarını muhafaza için kaptana vermeleri gerektiği , aksi halde eğer yolcunun pahalı bir eşyası kaybolur ya da çalınırsa kaptanın bundan sorumlu olmayacağı yazılmış. 

Bu özetlediğim bilgiler Seagoing ships and seamanship in bronza age levant " kitabından. Bunu da belirtmiş olalım.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 26 Eylül 2020, 05:00:19 Gönderen: Ersin Böke »

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#41: 26 Eylül 2020, 13:32:15
Uzunca bir süredir hem yoğun çalışıyorum hem de geleceğe dair hiç bir program yapamamaktan kafası kesik tavuk Carpe Diem'i yaşıyorum.
Forumda yeniden aramıza katılman mulu etti beni.
Bu yılki seyir programı heybeni iyice doldurmuş.

Sakin kafa ile "Eski zaman denizcilerini" zevkle olkuyacağım.

Tekrar hoş geldin. :)xx :)xx
  • IP logged
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

  • *
  • İleti: 1240
  • Selamlar
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#42: 26 Eylül 2020, 19:38:25
Cem Ağabey, sizde hoşgeldiniz


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1165
Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#43: 27 Eylül 2020, 22:39:33
Su altı arkeolojisi beni en çok heyecanlandıran bilim dallarından birisi. Seksenlerin başında Uluburun batığının bulunması ve çıkarılması da bilim adına dev bir adım. Nefertitinin mührü olayı işin magazin kısmı ama bu durum gerek turizm, gerek yeni araştırmalara sponsor çekebilmek bakımından böyle  ballandırarak anlatılırsa çok faydalı olabilir.
Ersin Reisin bloğunu ben de takip etmeye çalışıyordum ama uzun zamandır ihmal ettiğimi farkettim.  Kendisini tekrar forumda gördüğüme memnun oldum. Daha fazla kaynakça paylaşırsa belki biz o kaynaklardan yararlanabilirsiniz. TINA arkeoloji dergisi ufkumuzu fazlasıyla genişletti. Çok teşekkürler. Viya böyle.
  • IP logged
« Son Düzenleme: 27 Eylül 2020, 22:41:07 Gönderen: Mücahit Karabaş »

B

Burak Doneray

Ynt: Eski Zaman Denizcileri
#44: 28 Eylül 2020, 00:52:05


Burak, Uluburun batığını bu kadar önemli kılan en önemli neden kazılarda Nefertiti'nin mührünün bulunmuş olması. Bu bir kraliyet mührü. Önemi de şuradan geliyor. Nefertiti firavun Akenaton 'un karısıydı. Akenaton Mısır 'da ve tarihte ilk tek tanrılı dini ortaya koyan kişidir. Nitekim Mısır 'da yeni bir başkent kurdu ve eski çok tanrılı dini ortadan kaldırmak istedi. Ancak ölümünden sonra her şey eski haline döndü. Kurduğu başkent terk edildi. Akenaton ölümünden sonra tüm kaynaklardan duvar yazılarından silinmeye çalışılmış adı Mısır tarihinden çıkartılmaya çalışılmıştır.

Güzeller güzeli karısı Nefertiti 'nin akibeti ise hiç bilinmiyor. Mezarı da mumyası da bulunamadı. İşte bu mühür kocası Akenethon 'dan sonra Nefertiti 'nin firavun olduğunu kanıtlıyor.  Antik Mısır ile ilgilenen arkeologlar bulunan her kadın mumyaya önce acaba Nefertiti mi ? diye bakıyorlar.

Nefertiti'nin akıbeti arkeoloji dünyasının en çok merak ettiği konulardan biri. Uluburun batığında bulunan bu altın mühür ise bu konuda oluşturulmuş olan tezleri alt üt etti. O yüzden çok önemli bir arkeolojik bulgu.

Arkeologlar bir batıkta mühür bulduklarında mühür sahibinin teknede olduğuna hükmediyorlar. Bu mühürlere bakarak teknede yük sahiplerinin de  bulunduğunu düşünüyorlar. sonuçta Nefertiti belkide bu gemide idi. Kim bilebilir?

Kocası akenaton ile yeni bir şehir kurmuş bir fravun belkide yanında küçük bir orduya silah yapmaya yetecek kadar metal ile Anadolu'da bir koloni kurmak için yol alıyor olmasın?

Yukarıda örneğini gördüğün üzere başka uluslar buldukları bir balıkçı kayığı Hz. İsa dönemine tarihlendi diye muhtemel Hz. İsa'nın bu tür kayıklara bindiği varsayımından hareketle buldukları batığa İsa Teknesi adını veriyorlar.

Biz bulduğumuz batığın içinden Nefertiti'nin mührü çıkıyor ve hala Uluburun batığı diyoruz. O yüzden ısrarla Nefertiti batığı diye yazıyorum.

BU teknenin sade bir ticaret gemisi olmadığının kanıtı içerisinde dini törenlerde kullanıldığı sanılan kimi eşyaların bulunması. Ayrıca çeşitli mücevher ve değerli eşyaların  kılıç, mızrak ucu gibi çeşitli silahların da  bulunmuş olması bunun bir Mısır Kraliyet Gemisi olduğunu kanıtlıyor.

Elbette yine en önemli kanıt, Nefertiti 'nin mührü.

Gelelim yukarıda yazdıklarına. Orada dalış yapmış olman ve yaptığın tespit çok önemli . Orada deniz zemininin genel yapısına bakarak bir topuk olamayacağını düşünüyorum. Nitekim sen de dalış yapmış ve böyle bir yükselti görmemişsin.

Ama gel gör ki Piri Reis öyle demiyor.





Piri Reis 'in Kitab-ı Bahriyye portalanlarında tam da Nefertiti'nin battığı yerde Aspire Petre diye isimlendirdiği iki küçük kayalık gözüküyor. Bu resimlerini koyduğum Baltimore 'deki kopya. Diğer kopyalarda da bu kayalıklar hep işli.

O kadar emin olamadım kiDeniz Müzesinde bulunan 4 adet Kitab-ı Bahriyye kopyasını birbiri ile kıyaslayan bir çalışma yapan Nalan Yakarçelik  ile görüştüm. Rica ettim benim için yazılı Osmanlıcayı tercüme etti. Dediğim gibi kayalıkların isimi bile var.

Bu konuda geliştirdiğim iki tez var. Müsadenle bir kahve molası vereyim.




Ersin burada bir hata yapıyorsunuz bence  Nefertiti'nin mührü demek başka bir şey Nefertiti mührü demek ayrı bir şey .Mühür dediğiniz nesne aslında eski Mısır dininde bir sembol .Bazılarının  cennet  tapusu dediği şeyin eski Mısır dininde sırat köprüsünden  geçiş bileti yada muskası yada geçmelerine yardımcı olacak bilgilerin yazıldığı bok böceğine Heart Scarap deniyor.

Nefertitinin o teknede olduğu anlamına gelmiyor bence .İnsanlar bu sembolü veya diğer 200 tanesini dini inanışları için yanlarında taşıyor olabilirler.Eski Mısır dinini bir incelemek lazım .

https://ancientegyptonline.co.uk/heartscarab/
  • IP logged
« Son Düzenleme: 28 Eylül 2020, 01:08:19 Gönderen: Burak Doneray »

 
Yukarı git