Hava açık, bulutsuz gökyüzü altında güzel bir rüzgar esiyordu.
Sahilden açığa doğru rüzgarı yandan alarak uzaklaşıyor, tramola dendiğini sonradan öğrendiğim bir manevra ile dönüyor ve tekrar sitenin iskelesine geri geliyordum.
Rüzgar artmaya, dalgalar büyümeye başlamıştı.
Gidiş gelişlerim hızlanmış, daha yüksek süratlere ulaşabildiğimi görmek daha çok hoşuma gidiyordu, baştan.
Fakat sonra her geri dönüşte, iskeleden daha da uzaklaştığımı farkettim.
Önceleri daha hızlı dönerek bunu telafi edeceğimi düşündüm.
Olmadı...
Denizde panik olmak, başa gelecek en kötü durumlardan birisidir.
Çaresizlik ise en büyük öğretmen!
Uzaktan kürek çekerek bana doğru gelen Albay Amca'yı gördüğümde sıkıntım dağıldı.
Kendisi eski bir denizaltı komutanıydı.
Deniz kültürü bilgisi ile harmanlanmış, bize o dönemde bildiğini en doğru şekilde aktaran figürlerden birisiydi.
Asıl ismi Süreyya idi...
Ama rütbesinden dolayı olsa gerek biz çocuklar, hepimiz O'na albay amca derdik.
Aslında o dönemde çok popüler olmayan Chris Craft bir teknesi, 50 HP bir başka Yamahası ve albin makinesi olan bir ahşap kayığı da vardı ama nedense benim olduğum yere kürek çekerek gelmişti.
Baştan anlamamıştım...
Yakınıma kadar gelerek "senin yardıma mı ihtiyacın var?" diye sordu.
Bunu duyunca ağlamamak için kendimi zor tuttuğumu çok iyi hatırlıyorum.
"Evet" dedim kısık bir sesle.
"Endişe etme , sana yardım edeceğim" dedi sakin bir tonda
"Sana kendi halatımı atacağım. Bunu teknenin başına izbarço ile bağlayacaksın, yelkenini indir, yekene hakim ol, seni yedekleyeceğim" dedi ve beni sahile doğru kürekle çekmeye başladı.
Dalgaların üstünde inip çıkan küçük ahşap kayığı, küreklerle gayet kolaylıkla kontrol ediyor, çok yavaş hareketlerle sanki neredeyse durmuş gibi hiç acele etmeden ama devamlı asılıyordu.
İlk yedeklenme tecrübem, teknede hemen hiçbir hasar yaratmadı.
Ama bendeki değişiklikler çok büyüktü...
_._