Mazhar Alanson'u daha iyi anlıyorum artık. "Nasıl anlatsam, nerden başlasam? ... Bodrum Bodrum". Gerçekten nasıl anlatacağımı bilemeden, Mücahit reis gibi, Ersin reis gibi hislerimi cümlelere tam dökemeyecek olsam da maceramı anlatmaya çalışacağım değerli reisler...
Boşuna "herşeyden önce totem" demedik.Gümrükleme işlemleri 21 Nisan Cuma gü itibariyle tamamlandı. Aynı gün marina süresi de dolduğundan önceden nasıl olsa yetişir diye düşündüğüm karadan transfer için kamyon ve vinç ayarladım. Karadan transfer etme kararımdaki sebeplerim :
1- Teknenin Bodrum'da karaya alınıp bakımı yapılması lazımdı. Bodrum bana uzaktı ve uzaktan kumandayla o bakım işi çok farklı şekilde gelişirdi. Sadece maliyet açısından bakmadım olaya. Hem tekneye elim değsin, hem sağını solunu öğreneyim istiyordum. Ailemden uzak kalmak haricinde zaten orada konaklama, işten alacağım izin gibi konuları alt alta koyunca Bodrum'da karaya almak yanlış tercih gibiydi.
2- Transferde teknenin hırpalanacağını ve İstanbul'da tekrar karaya çıkması gerektiğini düşününce bu işi tek seferde İstanbul'da yapmak daha doğruydu.
3- Bilmediğim bir tekneyle ve olmayan tecrübemle o yol büyük sorunlar doğuracaktı. Birçok tecrübeli reisimizin transferde bana eşlik etme teklifi de makul gibi görünse de bilmediğimiz bir tekne ile yolda yaşayacağımız sorunlar kolay çözülemeyebilirdi.
4- Birazdan okuyacağınız satırlarda farkedeceğiniz üzere bendeki şansla Ege denizinde ilk tufana yakalanan ekip olacaktık.
Bu sebepleri alt alta koyunca karadan getirme fikri daha cazip geldi. Burak reise, Ersin reise ve Ahmet reise teşekkür ederim. Hem teklifleri için hem de verdikleri fikirler için.
Transferin başlayacağı 21 Nisan Cuma gününe iptal edemediğim bir toplantım çıkınca işyerinden tamil tahliyeci arkadaştan rica ettim Bodrum'a gidip yükleme sırasında başında durmasını. İşte siz böyle yapmayın. Arkadaş sağolsun işi bilip ilgilenmiş olsa da armacı vatandaş direği tam vince almadan baş kıç ıstralyalarını gevşetmiş. Bizimki hiç tekne işinden anlamamasına rağmen ustayı uyarınca "sen bilmezsin bu işleri" cevabı üzerine sorumluluk alamamış ve ustayı dinlemiş. Sancak ıstralyanın pimi çıkması sonucu direk devrildi. Furling borusunda biraz eğilme haricinde bir sorunu olmaması sevindirici. Armacı arkadaşı telefonda sorumsuzluğu yüzünden biraz fırçaladım çünkü sadece direkte oluşan hasar değildi söz konusu, sevdiğim bir palamarcı arkadaş denize atlamıştı kendini kurtarmak için. Arkasından kendisine telefonda ön yelkeni çıkarıp katlamasını ve arabanın içine koymasını rica ettim. Bana da "sen bilmezsin..." gibilerinden konuşmaya başlayınca kendi bildiklerini ve sonucunu kısaca hatırlattım. Parasını almadan gitmiş efendi! neyse... Nazarlık dedik... Toteme devam tabi.

Bu tatsız olayı geride bırakıp vinci kamyonun üzerine indirip sağlamladı arkadaşlar.



Buraya kadar nazarlıkla birlikte herşey yolunda gitmişti. Cuma akşamı saat 4 te tekne kamyona yüklenmiş, arkadaşım İstanbul'a geri dönüş yoluna geçmişti. Ben de ertesi güne marinadan randevumu almıştım. Ancak ufak bir sorun vardı. Nakliyeciye ulaşamıyordum. Ta ki gece 11:30 a kadar. Mesajla bana kamyon şöförünün numarasını verdi. Onu aramamı ve onun hemen yola çıkmasını söylememi söyledi

. Sinirimden burnumdan soluyordum ama Bodrum biraz böyle bir yer. İş anlayışları oldukça farklı. İstanbul'da zor tutunurlar hayata bu kafayla. Şöförün telefon kapalıydı. Cuma yola çıkmayacaklarını anlamış, nakliyeciye de mesajla "yarına vinç ayarladım, hiç değilse telefonla bile kafana göre değiştirdiğin programı bana söyleseydin" dedim. Ertesi sabah saat 7 de arayınca girdik birbirimize zaten

İşi alırken bana "Oğuzhan beyciğim, siz merak etmeyin, endişeleriniz var farkındayım ancak biz bu işi devamlı yapıyoruz" cümlelerinden aniden "kardeşim pişman ettin iş yaptığıma, adamın eşi hasta, cenazesini mi kaldırsın?" tavrına döndük. Karşı tarafın ısrarı üzerine kapattım telefonu yüzüne. Sonra şöför açtı telefonu. Geç çıkma sebebi olarak yorgun olduğunu ve yükün hassas olduğunu söyledi ve ben de anlayışla karşıladım. Tek istediğim buydu. Makul sebebi söylerlerse ben de elbet çözüm bulacaktım. Neyse... Cumartesi öğleden sonra kamyon yola çıktı.
Ama bir sorun daha vardı... Pazar 23 Nisan' dı ve marina çalışmıyordu. Yoğurdu artık buzdolabında dondurduktan sonra yediğimden olsa gerek şöföre söylemedim. Burada çözecektim o sorunu.
Sorunlar bitmiyordu... Pazar sabahı şöförü aradığımda kamyondaki haciz yüzünden Yalova topçular iskelesinde çevirmede bağlandığını söyleyince dünyamız karardı. Nakliyeciyi bana bulan iş yerimdeki arkadaş araya girince bugüne başka bir kamyon ve vinç ayarladık. Öğleden sonra işten izin alıp Yalova'ya gittim memleketime

Düzgün bir şekilde tekneyi yeni kamyona yükledik ve iskeleye doğru yola çıktık. Yükleme sırasında Bodrum'daki yüklemede yapılan hataları fotoğraflarda görebilir, üzerine ilaveleriniz varsa altına ekleyebilirsiniz. Bence lütfen yapın ki ileride bu satırları okuyan denizcilerimiz aynı hatalara düşmesinler.


Rüzgar tutan bütün donanımlar kamyonun müsait farklı bir noktasına konmalıydı. Mesela güneşlik, ön yelken.
Bu sefer artık şeytanın bacağını kırmıştık... Derken totemler bana kendini hatırlattı. İskele ve sancak bordalar ile kamyon kapakları arasına koyduğumuz tekerler kamyonun çukura girmesiyle düşmüştü. Tekne sancağa doğru hafif yatıp kamyon kasasına yaslandı. E-5 ortasında yapacak hiçbirşey yoktu. GPS ten 4 km yolumuz olduğu görünüyordu ve ben de saatte maksimum 10 km hızla yola devam etme kararı aldım. Ne olacaksa olsundu. Marinadan Egemen beyin paydos saatlerini 10 dakika geçmemize rağmen yardımseverliği sayesinde Dorko 15 karadaki yerini aldı. Forumun ilk alınan teknesi bakım için karada yerini aldı. Ve sanırım ben de şanssızlıkta Hakan reisin tahtını devraldım

İyi dilekler için herkese çok teşekkür ederim.


