Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: GÜNLÜKLERİM

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4254
Ynt: GÜNLÜKLERİM
#75: 02 Ekim 2019, 12:28:22
Kötü bir haberim var abicim ; günlük bir edebiyat türü ve burada biz en güzellerinden birini okuyoruz.
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • İleti: 5811
    • Son Denk Kayıkçısı
Ynt: GÜNLÜKLERİM
#76: 02 Ekim 2019, 12:34:28
Kötü bir haberim var abicim ; günlük bir edebiyat türü ve burada biz en güzellerinden birini okuyoruz.

Benim şimdiye kadar okuduklarım arasında en güzeli.
  • IP logged
S/Y Bidarka / Fatih / İstanbul


"Son Denk Kayıkçısının Hatırasına"


https://sondenkkayikcisi.blogspot.com/

  • *
  • İleti: 1649
    • instagram
Ynt: GÜNLÜKLERİM
#77: 02 Ekim 2019, 14:26:52
Müptelası olduk hep beraber. İçtenlikle söylüyorum doyumsuz bir keyifle okuyorum..

  • IP logged
Akdenizli, Balıkçı

  • *
  • İleti: 92
Ynt: GÜNLÜKLERİM
#78: 03 Ekim 2019, 09:30:58
Guatemala;

Son zamanlarda kahveye olan tutkum çayın önüne geçti..  Bu değişimde günün
yükselen trendlerinin bir etkisi de olabilir mi?

Belki.......... olabilir. ..

Dolaşırken gittiğim yerlerde çay yerine kahve mekanlarını tercih ediyorum.. Evde
ve teknede de öyle..

Geçen gün İstanbul'da Kadıköy'e gitmiştim.  Ara sokaklardan birinde 3. Nesil diye
adlandırılan kahve mekanlarından birinin önünden geçiyordum.

İçeri girip bir kahve içmek istedim.

Baristaya ” Bir filtre kahve lütfen” dedim.

“ Hangi kahveyi tercih edersiniz ?”Diye sordu.

Kafede çeşit çeşit kahve varmış. Kolombiya, Bolivya, Afrika, Guatemala  vs... vs.. vs..

“Fark etmez.” Dedim.

Karşımdaki masada şişman, şık giyimli biri oturuyor..  Boynunda fular var..  O da
kahve içiyor..

Hemen söze karıştı..

“ “Fark etmez” olmaz, efendim.. Çok şey fark eder .” deyip anlatmaya başladı.

Sesi son derece gevrek ve kibar çıkıyor..

Kahvenin içinde bulunan aromalar, yetiştiği ülkenin aldığı yağış miktarı, kahvenin
günlük ne kadar güneş aldığı, kahvenin kavrulmasının önemi...............................vs...vs.

Uzun bir açıklama dinledim.

Garson biraz oyalandıktan sonra tekrar geldi;

 “Evet. Neye karar verdiniz ?” Diye sordu.

Ben şimdi ne diyeyim..?   Bir isim söylesem, yandım. Neden onu seçtiğimi nasıl izah
ederim?

Çayda böyle bir şey yok.. Nerede yetişmiş, nasıl kavrulmuş..  Kimse dikkat etmez.. En
fazla iyi demlenmiş mi ona dikkat eder..

Kahve işi git gide bilimsel bir hal almaya başladı.. Bu durumda,  kahve  içmeye başlamadan
önce kursuna gitmek gerekebilir.

Beyefendi'nin anlattığı detayları ben nereden bilebilirim ki.?

İçmeden kalkıp gitsem olmaz. İsmi daha egzotik geldiği için yavaşça;

“Eee... şey..... Guatemala olsun..” dedim. 

Kahvem geldikten sonra beyefendi;

“Neyi tercih ettiniz?” diye sordu..  Çaresiz;

“Guatemala” dedim..

Ve kahvem bitene kadar da Guatemala kahvesinin özelliklerini dinledim.

Herhalde bazı insanlarda bilgi sıkışması oluyor.. Basınç tüplerindeki sıkışma gibi.. Bir
konuda edinilen fazla bilgi böyle bir sonuç getiriyor...  Bu bilgi bir şekilde dışarı verilmeli..

 Beyefendi de olan da bu sanırım..

Dışarı çıktığımda kahve mi içtim, eğitim mi aldım anlamadım..   Kafam karıştı..

Benim niyetim sadece bir kahve içmekti..

Hepsi bu..
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1631
Ynt: GÜNLÜKLERİM
#79: 03 Ekim 2019, 10:14:15
Cemalettin reisim, ayrıca marka kahve mekanlarına gittiğinizde sırada beklerken bilinçli müşterilerin siparişlerini dinlemek bile zulüm olabiliyor bazen. Ben bana sorulduğunda sade olsun deyip geçiyorum artık keyifle okuyorum günlüklerinizi çok teşekkürler


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • İleti: 92
Ynt: GÜNLÜKLERİM
#80: 04 Ekim 2019, 09:18:32
İçimdeki Ses;

Tekneye bir led ampul ile uzatma kablosu lazım oldu. Motoru tamir ederken ışık
lazım. Kasabanın girişindeki marketin yanında bir elektrikçi var. Oraya gittim..

Küçük bir dükkan... İçeride masada bir genç oturuyor...  Bilgisayarda oyun oynuyor.

12 voltluk led ampül istedim. Çıkardı.. Fiyatını sordum..

-Bir dakika bekleyin, babamı çağırayım.. dedi..

Babası dışarıda yan komşuyla oturmuş sohbet ediyor.. Sohbet tatlı gelmiş olmalı ki
biraz gecikti..

Babası gelmeden biraz konuştuk;
 
-Babanla mı çalışıyorsun ?

-Geçici olarak. Şimdilik..

-Ne kadar zamandır buradasın?

-Yedi sekiz ay oldu..

-Daha önce neredeydin?

-Üniversitedeydim. İşletme okudum.Mezun olduğum bölüme uygun bir iş
araştırıyorum.   Dedi

Sessizce oturup bekledim..   İçimden çığlıklar yükseliyor.. Delikanlıya haykırıyor.

“İşte iş burası..! Daha ne işi bakıyorsun..!  Az önce bilgisayarda kağıt oyunu
oynuyordun. Bırak bunları..!

Hem muhasebeyi, hem stokları görebileceğin bir yazılım programı yükle
bilgisayara.. Şu dükkandaki bütün envanteri kaydet..

Daha bir led ampülün fiyatını bilmiyorsun.

İnernette bir site aç.. Google'a adres kaydını gir.. Konum belirt.. İnstagram'da
her gün sayfanı yenile.. İnternetteki satış sitelerine kaydını yaptır, internet
üzerinde  satış yap..

Elektrikçilikle ilgili yurt içi ve yurt dışı internet sitelerini, yayınlarını takip et. Yenilikleri 
bir şekilde buraya getirmeye çalış..

Bak yandaki dükkan boş.. Onu da kirala. Yık ortadaki duvarı..  Dükkanları birleştir..

Alt katta harabe gibi boş bir daire var.. Orayı da temizle, depo yap..

İnşaat ta , bahçe aydınlatma da, tabela aydınlatmalarda .... falan.. falan.. kullanılan
elektrik malzemelerini de getir.  Dükkan bom boş.. Doldur buraları..

Küçük bir servis aracı al..Çevredeki mütahitlerle,  elektrikçi ustalarıyla tanış..
“Telefon edin, ben malzemeyi getiririm,” de.

Servislere gönderebileceğin bir usta bul..

Elektrik sektörünün  düzenlediği yurt içi ve yurt dışı fuarları gez,  incele ... Yeni
ürünleri üreten firmalarla tanış..

Çin'de bu konuda büyük fırsatlar var.. Oraya git. Ürün kalitelerini incele,
 fiyatlarını gör..

  Patlat burayı!”


İçimdeki hırslı, rekabetçi, savaşçı, girişimci ses susmak bilmiyordu..

İçimdeki ses söyleyeceklerini bitirmeden babası geldi.. Ampul ve kablonun
fiyatını söyledi..

 Parasını ödeyip malzemeleri aldım ve çıktım.. İçimdeki ses içimde kaldı..

Delikanlı bilgisayardaki oyununa,  babası da komşudaki sohbete geri döndü..
  • IP logged

  • *
  • İleti: 92
Ynt: GÜNLÜKLERİM
#81: 05 Ekim 2019, 11:51:32
2017 Kasım - Ayvalık'ta bir akşam / Kemancı;


Turizm mevsimi değil..  Kasaba garip, ıssız..Akşam çöktü..

Ben bu boş sokaklarda sürtüyorum..  Bu gece canım tekneye dönmek istemiyor..

Çarşının kuytu bir yerinde bir kahve var.. Kahvesi de çayı da güzel... Bu önümdeki
üçüncü fincan..

Kahvenin bahçesindeki en kuytu masaya çalgıcı bir gurup geldi.. Darbuka, cümbüş ve
keman.. Darbuka ve cümbüş çalan genç.. Kemancı yaşlı..

Yazın para için buradaki içkili mekanlarda çalıyor olmalılar.. Fakat şimdi böyle bir
şey yok.. Sadece kendileri için çalıyorlar..

Bahçenin bu kuytusunda onları dinleyen tek ben varım..

Bir süre sonra çalmaktan  bıktılar, bıraktılar.. Darbukacıyla cümbüş çalan gitti..

Yaşlı kemancı tek kaldı.. Başında eski bir fotör  şapka var..

  Keman da çok eski.. Parmak bastığı yerler beyazlamış.. Çenesinin  değdiği yerlerde
kemanın rengi atmış..   

Kendi başına çalmaya başladı.. Keman vücudunun bir parçası olmuş..

"Çaresiz derdimin ilacı belli... Dermanı yaramda arama doktor.."

Bir şarkı bu kadar mı derinden çalınır... Kederli biri değilim ama içim kanadı.. Ya da
o an bana öyle dokundu..

Bu, gülüp yılışarak içki masalarından bahşiş toplayacak bir adam değil..

Sonra durdu... Bir süre sessizlik oldu.. Yanına gittim...  Bakıştık..

"İçin acıyor di mi ?" dedim.. “Yoksa böyle çalamazdın.”

"Çok.." dedi.. Sesi hışırtılı çıkıyor. 

"Sebep ?"

"Sebebi dünya.. Yaşamak ağır yük.. Çekmesi zor. .. Yoruldum.." dedi..

Bu duygulara yabancı değilim.   Bir sigara çıkardı, yaktı..

“Bunu kendine mi çaldın?”
-Hem kendime, hem sana..

“Beni nasıl farkettin?”
-Ben dinleyeni, hem iyi dinleyeni fark ederim.”  Dedi.

Baktığı yeri görmüyormuş gibi bakıyor.. Bira ısmarladım..  Konuştuk....
 
 Hayatı benim tanımadığım farklı tarafından görmüş..  Benim anlamakta zorlandığım
konular hakkında ne düşündüğünü merak ediyorum...  Bir çoğuna, derin derin
düşünerek cevap bulmaya çalıştı..

Geç saate tekneye döndüm.. Gecenin soğuğunda  ay ışığında  oturdum..

Hayat gereğinden uzun .. Sıkıcı tekrarlar.. Umut yalanının peşine takılmış bir
sefaleti yaşıyoruz..

Bazen  kendi kendime düşündüğüm oluyor;

Çekeyim diyorum tekneyi Bodrum'da  bir bakım atölyesine.. Ne var ne yok her
şeyini yaptırıp atayım denize.. Sonra uçsuz bucaksız okyanuslara açılayım.. Kimsenin
gitmediği rotalara....

Haftalarca hiç bir gemiyle karşılaşmayayım..Saçım sakalım uzasın. Teknede su
kalmasın.. Yağmur yağdığında yelkenlerden akan suyla depomu doldurayım.

Uyuduğum bir gün teknem okyanustaki kum adacıklarından birine saplansın.. Günlerce
kurtarmak için uğraşayım.. . Güneş, rüzgar ve tuzdan giysilerim parçalansın..

Sonra da dünyanın bilinmeyen bu denizlerinde kaybolayım..

Kemancı'yla ne mi konuştuk..?   Bunlar sır... Benden söylememi beklemeyin.....
  • IP logged

  • *
  • İleti: 92
Ynt: GÜNLÜKLERİM
#82: 06 Ekim 2019, 10:22:06
 ( Bu yazıyı kendime yazdım. Kimse alınmasın..)

Yaşlılık; 

Birkaç senedir okuma gözlüğü kullanıyorum..  1,5 numara... Son zamanlarda
yetmemeye başladı.. Gözlükçüye gittim, 1,75 numara istedim.. Vermedi..

“Bir göz doktoruna görün, reçete yazdır, öyle verelim.” dedi..

Kalktım hastaneye gittim.. Göz doktorunda sıra var, bekliyorum..

Koridorlar hasta dolu... Çoğu da yaşlı.. Hele bir kaç tane gördüm ki durumları
içler acısı..

Sıramı beklerken kafamda yaşlılık nasıl bir şey diye düşünüyorum..

Baştan söyleyeyim, yaşlılık kötü bir şey...

Süreç hayatın akışının artık sana yorucu gelmesiyle başlıyor.   Günün popüler
gündemine yetişemiyorsun.. Gigobaytlar, rem kapasiteleri, blogerlar, youtuberlar,
snap atmalar, Instagram,  Whats App  derken nefesin kesiliyor.. 

 Sonra, geçmişte yaptıklarını anlatarak prim yapmaya çalışıyorsun..

“Daha ölmedim,  ben de varım” çabaları çok göze batıyor..

Ama boşuna..

Artık kaybettiğin iktidarın arkasından, kolay ağlayan, gözü yaşlı bir ihtiyara
dönüşüyorsun..

Yaşamak için başkalarının yardımına muhtaçsın .. Market alışverişin, yemeğin,
günlük temizliğin ve bir sürü şey..

Bir zaman sonra çocuk muamelesi görmeye başlıyorsun..
“Hadi seni biraz gezdirelim.” Nereye gitmek istersin?” Gibi.. 

Sonra da çocukların tarafından azarlanmalar başlıyor..
“Doktor ilaç verdi ama içmiyor ki.. Zorla içireceksin.! Laf dinlemiyor !”
 
Çirkinleşiyorsun..    Kulaklarının içinde kıllar çıkmaya başlıyor.. Git gide tiksinilen
biri oluyorsun..   Gençler senin bardağından su içmek istemiyor..
 Belli de etmiyorlar.. 

Onlarla birlikte yememen için yemeğini odana getirmeye başlıyorlar..

İçten içe ölmeni istiyorlar... Ama kimse dile getirmiyor.. Herkes iyileri oynuyor.
Çünkü onların yaz tatiline, bazen günlük hayatına engelsin..

Karşımda, tekerlekli sandalyede oturan yaşlı amcaya bakıyorum..  Tamamen bitik...

Onu getiren (sanırım çocukları) kişilerde yaşlı.. Em-Ar dan tahlile, tahlilden röntgene
koşturup duruyorlar..

  Onlarla uğraşan yakınlarına yazık.. Onları yaşatmak için uğraşan doktorlara yazık..
Yaşadıkları şeye hayat diyerek yaşamaya çalışan, o yaşlılara yazık..

Çözüm ne derseniz;  Orada ben yokum..  Zaten sıram da geldi...
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1343
Ynt: GÜNLÜKLERİM
#83: 06 Ekim 2019, 11:50:59
Bu son yazınızın içinde ben de varım. Tekne,deniz,yelken idare ediyorum şimdilik ama sıra bana da geldi.
  • IP logged
BABA TUNCA /YEŞİLKÖY

  • *
  • İleti: 92
Ynt: GÜNLÜKLERİM
#84: 07 Ekim 2019, 09:30:05
Sakat Genç;                                                                         2018 Mayıs/Ayvalık

Bu tekerlekli sandalyedeki çocuğu her çarşıdan geçişimde görüyorum.. Uzun
zamandır buralarda.. Buranın yerlisi olmalı..

Tekerlekli sandalyesi elektrikli.. Bir kolunda kumanda paneli var.. Onunla
yönlendiriyor.

Bir çeşit bilet satıyor.. Piyango mu, iddaa mı pek anlamıyorum..

Otuzlu yaşlarda var.. Sadece ayakları değil, kolları da  felçli gibi.. Konuşmakta da 
oldukça güçlük çekiyor..

Birkaç kere yanından geçerken  bilet almadan para bıraktığım oldu.. İtiraz etmedi..

Dün onu yine meydanın bir köşesinde gördüm.. Kendi halinde dalgın, duruyordu.. Önünden
kızlı erkekli bir gurup geçti.. İçlerinde güzel olan bir kıza gözleri takıldı..

Kız çok güzel..  Sakat genç, ağzı yarım açık öylece ona bakıyor..

Uzaktan onu izliyorum..  O kıza ağzı açık bakarken başka biri elinden bir bilet aldı, parasını
kucağına bıraktı.. Hiç farkında değil.  Gözleri hala o kızda.. 

Kızın da içlerinde olduğu gurup karşıdaki dondurmacıdan dondurma aldılar.. Sonra
gülüp şakalaşarak uzaklaştılar..

Tekerlekli sandalyede ki sakat hala normal durumuna dönmedi.. Bilet alırken bırakılan
para kucağında duruyor..

Onu kalabalıklar içinde çok kere gördüm.. Bu haline hiç rastlamadım.

Şu an rüyalar aleminde yaşıyor.. İçinden şu sorular geçiyordur, ya da benzerleri;

 “Sakat olmasaydım, o kız da beni beğenseydi, hayat nasıl olurdu?”

“Elini tutsam elim yanar mı?”

“O dondurmacıdan  dondurmayı ona ben alsaydım, birlikte yeseydik, dondurmanın tadı
yine aynı mı olurdu..?”

“ Akşam  sahilde yürürken bana   “Babam razı oldu. Sizinkiler beni bu hafta istemeye
gelsinler.” dese, o an ölür müydüm ? “

Rüzgar aniden parayı kucağından uçurdu.. Orada bulunan biri parayı yakaladı. Ona
getirip geri verdi..

Parayı eline alınca fırlattı, attı..  Parayı getiren adam ve etrafta olanlar şaşırdılar, bir
anlam veremediler..

Ama, onu uzaktan izleyen ben, nedenini tahmin edebiliyordum..
  • IP logged

  • *
  • İleti: 92
Ynt: GÜNLÜKLERİM
#85: 08 Ekim 2019, 10:17:37
Kasabanın sahibi olan adam;


  Bugün kasabanın pazarı var.. Pazara gittim..
 
Sonbahar geldi ama  havalar hala sıcak.. Bunda kasabanın  biraz kuytuda kalmasının
etkisi de var..

 Zamanım bol..  Pazardan önce biraz keşfe çıktım..

Kasaba biraz dağınık yerleşmiş... Bir ucu orada, bir ucu burada.. Dolaşması
zor..

Ama ben boş gezen haylazın biriyim.. Kasabanın kuytu bir çukuruna yerleşmiş
semtine doğru gittim..   

Burası çoğunlukla Roman vatandaşların yaşadığı küçük bir mahalle.. Sokak taşları
gelişi güzel döşenmiş.. Evler kireç badanalı veya sıvasız..

Bir evin kapısının önünde, sandalyede  bir ihtiyar oturuyor.. Saçı, bıyığı simsiyah.. Benim
bu yaşta siyah saçım kalmadı, onunki nasıl böyle kalmış.. Tuhaf..

İki çocuk kapı önüne oturmuş , darbuka çalmaya uğraşıyorlar..

Esmer olduğu halde saçlarını sarıya boyatmış genç bir Roman kızı hızlı adımlarla
sokaktan geçiyor..  Ayakları çıplak..
( Bu kız bana Firdes'i hatırlattı. Sonraki hikayede onu anlatırım.)

   Kahveye girdim, biraz oturdum..  Böyle kahveleri çok sevmem ama, hava sıcak..
Dışarısı pek sevilmiyor.. Burası serin..

Berbat bir kahve, berbat masa örtüleri, berbat bir çay... Ve ben bu berbat çayı
içiyorum.. Bende de ne mide varmış..

Karşımda ki masada üç kişi oturmuş derin derin konuşuyorlar.. Yüzlerindeki
ciddiyet, el kol hareketleri bana sanki dünyaya yeniden şekil veriyorlarmış
gibi geldi..

Sonra zayıf ve daha yaşlı olanı ayağa kalktı, elindeki tespihi sıkıp alt çenesini uzatarak;

- Ulan, satarım bu kasabayı, parasını karıyla  kızla yerim be...!  Dedi ..

Ve öfkeyle gitti..

Masada kalan iki kişi arkasından endişeyle baktılar..  Bir süre hiç bir şey
konuşmadan oturdular..

Ben "Demek ki kasabanın sahibi bu adammış.." Dedim..

" Satarım" dediğine göre.

Ne yani?  Yalan mı...?
  • IP logged

  • *
  • İleti: 92
Ynt: GÜNLÜKLERİM
#86: 09 Ekim 2019, 09:57:47
Firdes;

İş yerimde  birkaç Roman ile uzun yıllar çalıştım.. Hemde Roman'ların ana vatanı
olan Sulukule'den idiler.. Eğlence mekanı..

Birkaç kere beni de Sulukule alemlerine götürmek istediler,  gitmedim.. O ortamların
 insanı değilim..

Hayatlarını, aile durumlarını, duygularını, düşüncelerini az çok biliyorum..

Kenan içlerinde olabilecek en efendi, en makul çocuktu..  Zaten en uzun süre de o
benimle çalıştı..

Ona bir ev aldırmak için çok uğraştım.
“Usta biz mahallemizden dışarı çıkamayız.. Bizi kimse kabul etmez.” demişti.

Bir gün iş yerine bir kızla geldi. Hiç alışık olmadığım bir durumdu..

“Usta, dedi, ben evlenmeye karar verdim.. Evleneceğim kızı seninle tanıştırmak
istedim. Hem fikrini alayım dedim.” dedi.. 

Kızın  adı “Firdes” miş.

Firdes bu durumu hiç yadırgamıyor.. Olaya normal bir prosedür gözüyle bakıyor..

Kız  saçları sarıya boyalı olan Roman'lardan. Sarı saçın bu kadar yapmacık durduğu
başka kimse görmedim. Kız aslında güzel sayılabilir ama aşırı süs ve sarı saçlar
onu berbat etmiş..

Kenan normal, şivesiz bir Türkçe ile konuşur. Fakat Firdes tam bir Çingene şivesi ile
konuşuyor.. Konuşurken ara sıra ayağa kalkıp elini beline koyuyor,  el kol hareketleri 
yapıyor..  Lafını hiç esirgemiyor.. Son derece rahat bir tavrı var..

Ayakta şov yaparak anlatıyor;

“Aslında adımı Firdevs koymuşlar ama nüfus memuru yanlışlıkla Firdes yazmış..
 Adım öyle kalmış..

 Olsun Amca ben adımı seviyorum. Hem söylemesi daha kolay. Firdevs demek çok
zor be..  ”V” nin orada işi ne? Allah razı olsun o nüfus memurundan...” diyor..

Kenan arada bir “Firdes otur yerine” deyip onu oturtuyor..

Bu kız valinin makamına çıksa, zerre kadar umursamayacağına kalıbımı basarım...

Evlilik, kadın erkek meseleleri en cahil olduğum konulardandır..  Aslında bu konuda
danışılacak en son kişiyimdir. Fakat Kenan her nedense  böyle bir şeye gerek görmüş..

Oturdular, çay içtiler, sonra Kenan kızı mahlallesine  götürdü.. Geri geldi;

“Usta ne diyorsun ?” dedi..

Ben şaşkınım.. Çevremde bu kadar hafif meşrep bir kız hiç olmadı.. . Kenan'a içimden
geçenleri söyledim..

Kenan evlenmekten vazgeçti.

Aradan kaç yıl geçti hatırlamıyorum, Mahmut Paşa'dan aşağı  Eminönü'ne doğru
iniyordum.. Kalabalığın içinden biri bana “ Amca!  Bey Amca !” diye seslendi..

Dönüp baktım. Yolun kenarında kıvır zıvır süs eşyaları koymuş satan bir kadın bana
sesleniyor..

“Evet ?” dedim.
“Beni tanıdın mı?” 
Biraz dikkatli bakınca hemen tanıdım.. Bu o kızdı.. Firdes.  Saçları yine sarı boyalı..
Biraz kilo almış..

Aslında bir çok insanı unuturum da, bu öyle renkli bir kişilik ki unutmaya imkan yok..

“Evet, tanıdım.” dedim.
“Ben de seni o soğuk suratından tanıdım.” dedi.

Yine tam bir çingene şivesi ile konuşuyor . Hiç değişmemiş..

“Gelinin olacaktım.. Beni beğenmedin” dedi
“Nasıl ? Gelinim mi? Ne alaka? “  Afalladım..Yine aynı, lafını hiç esirgemeden söylüyor..

“Gelinin” lafına takılmadım ama “Beni beğenmedin” demesi içimi burktu.

Bir insanı istememek, küçük görmek, aşağı görmek, hor görmek  gibi.

Kendimi affettirmek için “bir şeyler alayım,  para kazansın” gibi düşündüm. Para
çıkarıp ne alabilirim diye yerdeki şeylere baktım. Niyetimi  anladı..

Yine o eli belinde, kendine has tavrıyla;

“ İstemez Amca.. Parana ihtiyacım yok.. Sen yeter ki bir gül... Ne o surat öyle ?
Mahkeme duvarı gibi..” dedi..

Biraz gülümsemeye çalıştım..

“Hah şöyle be Amca'cığım.. Gül biraz.”

İçime bir yakınlık, bir sıcaklık geldi... Ayak üstü hayatından, kocasından bir
şeyler anlattı..

“Kenan'la evlenmediğinize üzüldüm.” dedim

“Boş ver be Amca, üzülme dedi. Erkeklerin hepsi aynı bok. Ben kimseye
muhtaç değilim. Helalinden kendi paramı kazanırım.”

 Sonra tezgahına  bir iki müşteri geldi.. Onlara baktı..

Ayrılırken;

 “Ah be Firdes dedim, sağlam kızmışsın da ben anlayamamışım.”
  • IP logged

  • *
  • İleti: 92
Ynt: GÜNLÜKLERİM
#87: 09 Ekim 2019, 10:19:46
Arkadaşlar;

Diğer başlık altında yazdığım konudan sonra “Günlüklerim” ede ara vermek
istiyorum..

Bu konuya ara vermekte geçerli bir mazeretim yok..  Biraz medyadan uzak
kalma isteğinden olabilir..  Ya da sıkılıyorum.. Her neyse..

Yine  tembel tembel kitap okuyup etrafta dolaşacağım.  Hayatı gelişi güzel
yaşarken  yine günlük yazacağım..

Bu başlık altında yazdıklarım  için bana teşekkür etmenize gerek yok.. Çünkü
“Günlüklerim”i sizin için yazmıyorum, kendim için yazıyorum. Sonra bazılarını
sizinle paylaşmak, size anlatmak istiyorum..  Bu beni mutlu ediyor..

Bu bir lafı dolandırma ya da bir laf cambazlığı değil.. İşin doğrusu bu..

Bu nedenle, okuduğunuz için ben size teşekkür ediyorum.. Siz etmeyin...lütfen.....

Tekrar görüşmek dileğiyle, şimdilik hoşça kalın.

Cemalettin Özen / Ekim 2019
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1240
  • Selamlar
Ynt: GÜNLÜKLERİM
#88: 09 Ekim 2019, 20:25:56
Biz teşekkür ederiz


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1165
Ynt: GÜNLÜKLERİM
#89: 13 Ekim 2019, 08:34:35
Her bir bölümü ayrı lezzetliydi. Ellerinize sağlık. Kendimizi tutamayıp edebiyatınız çok kuvvetli desek size karşı ayıp mı etmiş oluruz?  :)
  • IP logged

 
Yukarı git