İyiliğin Gücü;
Bu gün yazdan kalma bir gün...
Motosikleti aldım ,çıktım yola... Plansız gezmek gibi bir huyum var. Ve uzun yol gidiyorum..
Çam ağaçları , dağlar, virajlı yollar beni götürüyor.. Birkaç yol ayrımına geldim, aklıma esene girdim...
Bir yol sapağında, kahve rengi tabela antik harabeleri gösteriyordu. İçimden oraya gitmek geldi.. Kendi halinde bir harabelik göreceğimi düşünüyordum
Bu ıssız yerde, bir gişe, bir de görevli var... Giriş bileti aldım...
Binlerce sene önceki insanların yürüdüğü sokaklarda yürüdüm.. Tek ben varım, başka kimse yok.. Tabelalarda yazıyor, burası tapınakmış, karşısı sokak dükkanları, daha yukarısı antik tiyatro... Evler, meydanlar..vs..
Böyle bir şehir neden yok olur ? Bir gün bizim yaşadığımız şehirleri de gelecekte antik kent olarak gezecekler mi acaba ?
Zaman nasıl geçti anlamadım.. Geç olmuş.. Acıktım..
Bende kabahat. Yola çıkarken niye yanıma bir şeyler almıyorum ki?
Dönüşte bir köyün içinden geçerken evinin önünde tarhana, bulgur, kabak satan yaşlı bir teyze oturuyordu.
-Teyze buralarda yemek yiyeceğim bir yer var mı ? Dedim
-Yok be evladım ! Dedi.. Bakkal var ama kapalı. Akşam üzeri açıyor. Dedi
Yapma ya .. Neyse.. dedim.
- Karnın mı aç? Dur bi dakika.. Deyip içeri gitti.
Bir kaç dakika içinde geldi.. Ekmeğin içine otlu peynir, kızarmış biber gibi şeyler koymuş, getirdi...
-Elcezine alır yolda yersin.. Dedi..
Şaşırdım... Ne diyeceğimi bilemedim... Sanki ekmek istemiş gibi oldum..
Yemin ederim ben istemedim...
Aldım... Teşekkür ettim...
Korkmayın..! Bu dünyanın devamını sağlayacak “iyiliğin gücü” hala yaşıyor..
Yola koyuldum... Köyden çıkınca vadiyi gören bir yerde çeşme buldum.. Motosikleti çektim.. Çeşmenin yanında oturdum, yedim.. Bu ne lezzet..
Karşımda manzara, yanımda su, elimde yemek..
Ben gezmek için yaratılmışım.. Denizde veya karada fark etmez.. Seviyorum ben bu hayatı..
Dağlara karşı avazım çıktığı kadar....
“Ela gözlüm ben buuuuuu elden giderseeeeeeeeeeem...”
Dünya güzelmiş be.....