İlk yorumum şöyle:
Yılaar yıllar önce Turhan Ağabeyin Bu-Se adında bir teknesi vardı. 7 metre cıvarı polyester bir motor sailor. Yerli yapım. Ayna kıç. Aslı bir Fransız tasarımcının bocurumu da olan bir teknesiydi. İlk sahibi bocurumu iptal etmiş Turhan Ağabey de öyle kullanıyordu. Bir ara bocurumu yeniden kurmayı planladık. Tekne hem yeke ile hem de davlumbaz altında dolap dümenle kullanılabiliyordu. Bocurumu koyduğumuzda yekeyi kullanmak imkansız oluyordu. O zamanlar daha bocurum direğinin ille de merkezde olması gereğini sanıyordum. Sonradan öğrendik ki alabandalarda da olabiliyor.
Neyse...
Bu tekne Geniş iç hacimli, bir merkez kamarada masa ve karşılıklı yatak/oturak, kamaraya inildiğinde sancak tarafında ince uzun bir mutfak, 1/4 perde arkasında açılık kapanır bir WC ve baş tarafta eşşek kadar bir kamarası olan bordası görece yüksek sloop arma bir tekne idi. Tam omurga salması kalıptan çıkmış ve içi demir artıkları ile doldurulmuştu.
Tek handikapı ana yelken ıskota sistemi davlumbaz üzerinde olup sıkıntılı bir kullanım sunuyordu. Patalyayı peş teknesi olarak çekiyorduk.
BU-Se ile her havada Marmara'da cirit attık. Çok sıkı fırtınalara kafa tuttuk. İleriki yıllarda Turhan Ağabey Rıdvan ile Ege'ye çıktı.
Çok rahat 4-6 kişiyi ağırlayan satıldığında çok üzüldüğüm bir tekneydi.
Şimdi gelelim asıl konuya. Bu tekneler bildiğim kadar toplam 5 tane üretilmişti. Her biri yıllarca en aranan tekneler oldular. Yani bizim amatörlerimiz o dönemde bu model tekneyi el üstünde tutuyorlardı.
Sam Devlin'in "Halibut"u çok beğenileceğini umduğum bir tasarım.
Tümü ve tamamı ile bir nordik iş teknesinin geziye tadil edilmiş hali. Yelken planı oluşturulacak.
Makinanın ortada olması çok büyük avantaj.
Mutfağa bayıldım.
Bunlar ilk yorumlar. Daha uzun uzun yazılacak tartışılacak.
Sam Amca bir de kesitleri kabaca verseydi iyi olurdu.
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.