Aşağı git Skip to main content

Gönderen Konu: Tekne yaptırmak gerçekten de o kadar zor mu ?

  • *
  • İleti: 1649
    • instagram

34'6" PINKY GAFF KETCH

Bu da geleneksel Amerikan Pinky Teknelerinin yorumu.




http://www.selway-fisher.com/Yachts2435.htm

Cem Reis,

başı kıçı bir bunun Ersin reis istemeyebilir  ;)
  • IP logged
Akdenizli, Balıkçı

  • *
  • İleti: 1547
    • Classicboats Turkiye
Atkin'in uskunayı, Ersin'le uskunaları konuşurken bu fotoğrafını atmıştım.

Bence de çok özel bir tekne, bu plan.

Bende yıllar öncesinden arşive aldığım akıllara seza bir uskuna var. "VALORA" Azıcık büyük. Pazısına ve baldırına güçlü 2 kişi  yürütür tekneyi. Yılan yılan.









  • IP logged
“İçinde ütopya olmayan bir dünya haritasına bakmaya bile değmez… İlerleme dediğin, ütopyaların gerçekleşmesidir” diyordu Oscar Wilde.

T
  • *
  • İleti: 2171
Şahane.
Bunları gördükçe, kendimi veznedar gibi hissediyorum. Bütün zamanlar onca varlıkla uğraş, iş kendine gelince zarf içinde tek renk, birkaç kağıt parçasına mahkum ol.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 3573
Bu arada wikipedya da  Tahiti kech'i yapan Hanna ile Thomas Gillmer in tekne tasarımı konusunda tartıştıkları ile ilgili bir bilgi var.. ama ne hakkında tartıştıklarını bulamadım.

Şöyle yazıyor..

Hannah was a gifted small vessel designer, but perhaps his greatest strength -and weakness- was as a writer and critic of other's designs. He was let go by the Rudder after a drawn-out feud with L. Francis Herreshoff, who was also a columnist there, and debated acerbically with Thomas C. Gillmer over Tahiti's design antecedents, as well as with Philip Rhodes, and Howard Chapelle.[5]

Thomas Gillmer ile iğneleyci bir biçimde çekişmişler.. konu neydi acaba.. ?
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 4249
Çevirsen?
  • IP logged
Saatin fazla tiz tıkırtısında,ışık yıllarının ömür süremizle alay eden sesini de işitiriz.

  • *
  • İleti: 1649
    • instagram
Tahiti'nin formuyla ilgili ondan önce yapılan örnekleriyle ilgili bir iğneleme; konu bu ama içerik yok
  • IP logged
Akdenizli, Balıkçı

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1177
Little Made...'e bayıldım.

Kesinlikle çok güzel ,

Cem reis ,
Çok teşekkür hepsi birbirinden güzel bu kızlar  :)
  • IP logged

  • *
  • Donatan Temsilcileri
  • İleti: 1177
Ersin reis ,
Çok güzel bir konu açmışsın ,açıkçası benimde en büyük hayallerimdir tekne yaptırmak kendine ait bir duruşu ve ruhu olsun istemişimdir. Ayrı bir hayalim seninkinden farklı olarak içinde yaşamaktır ,o yüzden taleplerimde biraz farklılaşıyor. Yalnız hep aklıma takılan bir konu vardır , yaptırmak istesem hangi şirkete yada kime diye. Eğer reklama girmeyecekse benim bildiğim Hüseyin çoban var  ,peki siz nasıl bir yol izlerdiniz ?.
  • IP logged

  • *
  • İleti: 1049
Bence kişisel zevke göre seçilen ve düzenlenen bir tekneden daha güzeli olamaz.

Bu yola girmesem bile eski Sarıyaz'ın (şimdiki Zerdali) restorasyonunda ve Aali'nin Sanela sürecinde bazı tecrübeler edindim. Bunlar Cem'in ve Ali'nin (ve diğer üstadların) yanında çok amatör notlar olarak kalacaktır ancak belirtmeden edemeyeceğim.

Başlıktaki soruya gelirsek: evet zor. Çok zor. Çünkü sadece bir kabuk inşaasından bahsetmiyoruz.

Plan, dizayn, imalatçı filan tamam; ama bunların ötesinde tekne yaptıranın bir kontrol mühendisi, bir yüklenici titizliğinde olması ve mesai harcaması gerekiyor. Teknenin içinde sintine pompasının konacağı nokta, hortumunun izleyeceği yol, tahliye deliğinin yeri (estetik ve teknik) vb bir çok detayı tekneyi imal eden marangoz pek gözetmiyor.
Keza, elektrik kabloları, anahtaların yeri, armatürlerin yeri vb., havuzluk firar yerleri ve hortum bağlantıları vb bir çok detay, üstüne çekmece ve dolap yerleri, kapak açılma yönleri vb bir çok mimari ve ergonomik detay çok önem arz ediyor.

Tüm bunlar da planlanan üstü bir bütçe ve daha da önemlisi çok ciddi bir zaman gerektiriyor. Bu zamanı harcayamayacak kişinin bu işe soyunmasını, şu az tecrübemle bile tavsiye etmem.

Tabii bunlar bir tercih ve planlama ile iyileştirilebilir. Ersin'in tercihleri bu yönde; keza bir ara Aali ile sohbet ederken, tekne içine mobilya yaptırmak yerine niye hazır masa, sandalye koymayalım gibi fantaziler de yapardık.



 

 
  • IP logged
SARIYAZ  Turgut / Marmaris

  • *
  • İleti: 3573
Çevirsen?

Koca paragrafın çevirisi o kadar işte..:)  Yani Hanna tekne tasarımcısı ama aynı zamanda bu konuda yazar ve eleştirmendi , bu onun hem en güçlü yanı hem de zayıflığı oldu diyor. Ve diğer önemli tekne tasarımcıları ile ciddi şekilde tartıştığını söylüyor.

Benim açımdan ilginç nokta şu, Thomas Gillmer şu an kullandığım teknenin tasarımcısı, Hanna ise dünyaca ünlü Tahiti Kech in tasarımcısı ki Cem Gür'ün yaptırmak istersen diye önerdiği teknelerden.. O yüzden merak ettim bu iki önemli tasarımcı ne tartışmış acaba?

  • IP logged

  • *
  • İleti: 1159
    • KUTUP YILDIZI
Tekneyi nerede kime yaptırırsınız bilemem ama bildiğim bir şey var.

Tekne imalatı esnasında eşinizi / sevgilinizi atölyeye sokmayın,
bu gaddan söyleyeyim daha da demiyeyim.  8-) 8-) 8-)

Hocanın söylediğini yapın ama yaptığını yapmayın diye bir şey vardır bu da kapağı olsun.
  • IP logged
ВЛАДА / TEOS

  • *
  • İleti: 3573
Bugün , İstanbul 'un  önemli bir projesinde , önemli bir müşteriye bir daire gösterdim. Daire 2+1, tamamen deniz görüyor adalar manzaralı. Önünde 12 m2 terası var. Odalara yatak konursa dolap sığmaz öyle söyleyeyim. elbette açık mutfak.. Amerikan yani.. Fiyatını söylemeyeyim.. dudağınız uçuklar.. (bilmem bekli de uçuklamaz, siz de potansiyel müşterisinizdir ne bileyim.. :)

Bu önü açık, deniz gören daire merakını anlamıyorum bu milletin.. Özellikle soruyorum bu kişilere, Balık tutarmısınız.. yok.. çoğu balık bile sevmiyor.. Bir su sporu ile uğraştınız mı..? yok.. yüzmeyi severmisiniz ..? yok.. Yüzme biliyormusunuz ? yok.. Öğrenmek istermisiniz ..? hala geç sayılmaz ..? yok..

Deniz ile ilgili hiç bir şeyi sevmeyen , hatta ödü kopan, ancak , deniz görücem diye milyonlar akıtan bir inan topluluğu bilmiyorum ben..





  • IP logged
« Son Düzenleme: 12 Ocak 2017, 18:24:53 Gönderen: Hasan Toparlak »

  • *
  • İleti: 1649
    • instagram
Bugün , İstanbul 'un  önemli bir projesinde , önemli bir müşteriye bir daire gösterdim. Daire 2+1, tamamen deniz görüyor adalar manzaralı. Önünde 12 m2 terası var. Odalara yatak konursa dolap sığmaz öyle söyleyeyim. elbette açık mutfak.. Amerikan yani.. Fiyatını söylemeyeyim.. dudağınız uçuklar.. (bilmem bekli de uçuklamaz, siz de potansiyel müşterisinizdir ne bileyim.. :)

Bu önü açık, deniz gören daire merakını anlamıyorum bu milletin.. Özellikle soruyorum bu kişilere, Balık tutarmısınız.. yok.. çoğu balık bile sevmiyor.. Bir su sporu ile uğraştınız mı..? yok.. yüzmeyi severmisiniz ..? yok.. Yüzme biliyormusunuz ? yok.. Öğrenmek istermisiniz ..? hala geç sayılmaz ..? yok..

Deniz ile ilgili hiç bir şeyi sevmeyen , hatta ödü kopan, ancak , deniz görücem diye milyonlar akıtan bir inan topluluğu bilmiyorum ben..

Sosyal bir vakıadır, Türkiye'de çoğu insan evi, arabayı, cep telefonunu bir ihtiyaç, bir donanım olarak almıyor; bunlar bizim statü göstergelerimiz. Bununla ilgili eminim çevrenizde bir sürü örnek göreceksiniz.
O yüzden adam yalıda oturup sırtını boğaza veriyor (aramızda varsa kusuruma bakmasın ama anlamak çok zor)

Bir de şu var tabii; bizim gibi hemhal olmayı sevmeyen ama "seni uzaktan sevmek aşkların en güzeli..." diyenler de vardır muhakkak, anlamak lazım...
  • IP logged
Akdenizli, Balıkçı


Bu önü açık, deniz gören daire merakını anlamıyorum bu milletin.. Özellikle soruyorum bu kişilere, Balık tutarmısınız.. yok.. çoğu balık bile sevmiyor.. Bir su sporu ile uğraştınız mı..? yok.. yüzmeyi severmisiniz ..? yok.. Yüzme biliyormusunuz ? yok.. Öğrenmek istermisiniz ..? hala geç sayılmaz ..? yok..

Deniz ile ilgili hiç bir şeyi sevmeyen , hatta ödü kopan, ancak , deniz görücem diye milyonlar akıtan bir inan topluluğu bilmiyorum ben..

belki yalnızca; beton dağlarını görmemek için bu kadar büyük paraları verebilecek bir insan türünü de zaman içerisinde  oluşturdu bu kadim şehrimiz.
kim bilir? 
  • IP logged

  • *
  • İleti: 629
CVP : Tekne Yaptırmak Hiç de O Kadar Zor Değil !   

Yazdığım dergi adına üretici ziyaretleri yapma, tanıtım organizasyonlara katılma , tekne testlerine gitme gibi işleri artık yıllardır yapmadığımdan, yabancı yayınları takibi bıraktığımdan ve hatta son beş altı senedir bir zamanlar en büyük hazinem olarak gördüğüm denizcilik kitaplığıma tasarım, inşa vs ile ilgili teknik kitaplar ilave etmediğimden ; bu vadide söyleyecek pek sözüm de kalmadığını düşünüyordum. Hem söyleyecek lafı olmamak hiç de fena bir şey değil, kafanız dinç, huzurunuz yerinde, keyfiniz keka oluyor.

Bırak bu işlerle başkaları uğraşsın ; sen evvela seneye marina kiranı nasıl ödeyeceğini düşün ya da keyfin yerindeyse bu yaz sezonu için ikinci bir buzdolabı alıp, onu  teknede nereye tıkıştırabileceğini planla ; hayal kur...

Lakin işte Böke dilimi tutamayacağım bir konu attı yine ortaya. Ben de eskiler sandığımdan biriktirilmiş "malları"mı çıkarma hevesine kapıldım birden. Mallar eski ama düşünsel temelleri sağlam, pratikte denenmiş nesneler. Üzerlerinin tozunu bir üfledik mi her devre uyarlar.

Tekne yaptırmak heves işidir, para işidir, zaman işidir, kafa patlatmak, plan yapmak , yapılanı bozmak gerektirir. Bazen ( yeni bir merhaleye geçildiğinde ) moral bozar, endişe yaratır ; ama bir teknenin , - hele kendi teknenizin - , doğumundan denizle evlendirildiği ana kadar geçen ( mesela bir senelik sürede ) yaşananların hazzı ve yoğunluğu bence sonra o kayıkla sevdiklerinizle birlikte en uygun mevsimde en güzel sularda dolaşmanın vereceği memnuniyetten fazladır .

Evet , bu tabii ki subjektif , hissi bir değerlendirme, kişisel görüş. Gerçek aslen biraz da şöyledir : Bir karlı Şubat akşamı herkes sıcak evine gitmişken siz bir iş toplantısından çıkıp üzerinizde bir gömlek, bir incecik lacivert veya siyah takım elbise, ayağinizda kösele ayakkabılar , içerisi dışardan sadece 2-3 derece daha sıcak olan bir atölyede kayığınızin başinda ya titrer yada ısınabilmek için zip zip zıplarsınız...Sonra iş biraz uzar ; mesela suya inmeniz Temmuz ayına kalir, gölgede 35 derece sıcakta 60 veya 100 kilo demir zincirini arabanızın bagajından teknenin başina, oradan da zincirlige taşırsınız sonrasında nereye yığılsam da bayılsam diye düşünürsünüz. En kötüsü ise şudur : Bir süredir yoğunluktan teknenin başına gidememışsinizdir. Hafiften bir suçluluk duymakta, ınşadaki yeni gelışmeleri merak etmektesinizdir. Bir fırsat yaratıp o trafikte 2 saat yol gider, teknenin başina varırsınız. Tekne bir hafta veya 10 gün evvel bıraktığınız gibi durmaktadır. Ya usta hasta olmuştur, ya kıramayacakları bir müşteriye ait bir ufak tamir işi gelmıstir, sizin kayığa el sürülmemıştir. Aç karnına yandakı çay ocağından getirtilen bayat çayı içer, 10 dakika laflar, yine arabanıza binip 2 saatlik dönüş yoluna koyulursunuz. Yahu yazdıkça hoşuma gitti bakın...Zaten denizcilik bir anlamda eziyetten zevk alabilme çabası değil midir ? Şeytan azapta gerek...diye düşünmesem ne işim var tekneyle ? Güneyde havuzlu, bekçili ,mümtaz komşuların olduğü seçkin bir sitede bir yazlık alır ; akşamları mangal saatini beklerdim ( bakın fena fikir değil : söylemiş olayım...).

Şimdilik bir ara vereyim ; baktım bir türlü konuya giremiyorum. Tekne yaptırmak pek de doğru, gayetle de akıllıca bir şeydir diye yazı yazayım dedim ; kendi dilimle konuyu berbat ettim, battım !
  • IP logged

 
Yukarı git