Biz bu haliyle yarışıyoruz, geziyoruz ama tekne rahat ve şık değil.
Bu da haliyle hepimizde bir tatminsizlik yaratıyor. Çünkü aslında çizgisi çok güzel ve bunu da belli ediyor.
Kısa bir kaç anekdot:
Daha tekne Ayvalık’ta, suya inmiş ama işlemler devam ediyor. Fatoş’un şirketinden bir arkadaşları da Ayvalık Marina’ya gelmişler: yeni bir Jeanneau ile.
Fatoş onlara kahveye gitti. Ben toparlama, tamirat, tadilat vs. Geldi, girdi içeri. Baktı sağa sola ve dedi ki: “Memo, biz bu gecekonduyu niye aldık?” Tabii altan aldık filan falan ama o laf içime oturdu tabii. Büyük tadilata iten nedenlerden biri buydu. Çünkü o zaman, o haliyle o “gecekonduyu” satıp, üzerine bir saray, hadi geçtim sarayı bir ev alacak paramız yoktu. Tek seçenek, gecekondudan bir saray yaratmaktı. Aali de sağolsun, yaptık diyebilirim.
Neler yapıldı:
1. Havuzluk, oturaklar ve taban dahil 25 cm aşağı indirildi. Önceden sırt dayamak mümkün değildi. Bu sayede dış çizgiyi bozmadan konforu arttırdık.
2. Tüm elektrik ve su tesisatı yenilendi. Irgat, demir dahil olmak üzere.
3. Tüm aydınlatmalar değişti.
4. Tüm güverte tik kaplandı. Kurtağızları, koç boynuzları kromla değişti.
5. İçeride tüm tavan ve yan duvarlar maun kaplandı.
6. Yan camlar yenilendi; krom çerçeve yapıldı.
7. Tüm heç ve lumbozlar yenilendi.
8. Tuvalet yeniden yapılandırıldı (yerleşimi, eviye vb.)
9. Gövde tamamen kazındı, macunlandı, boyandı. Krem gövde, bordo şeritli oldu. Bkz yukarıdaki resimler.
10. Gövde rengine uygun, (bordo) yelken torbası diktirildi.
Aklıma gelenler şimdilik bunlar. Bunların hepsini de, TayoMar’ı yapan Yener Yatçılık - Nurettin Yener yaptı. Boyasını da ağabeyi Şaban yaptı ki, işçiliği efsanedir.
Tekne bir bitti; adeta biblo. Fatoş da bayıldı. Kalamış Marina’da yerimize döndüğümüzde, yan komşum yeni tekne aldım sanmış. Aynı tekne olduğuna, hele de Tuzla’da yapıldığına inanmakta zorlanmıştı.
Bir minik anekdot daha anlatayım.
Mazot ve su depoları esnekti, Sarıyaz’ın. Ayvalık’ta aldığımda yenilemiştim. Ama sonra mazottan tırstım. Esnek depo ne de olsa oynuyor, bu oynamada bir nedenden giriş ya da çıkış ağzını sıyırırsa sintineyi mazot basacak ki, uğraşılacak iş değil.
O nedenle, mazotu sabite çevirmek istedim. Ömer Kırcal da, Evrensel için bir tane almış ama bir nedenden kullanmıyor, satıyordu. Onu aldım taktım.
Bir gün arkadaşlarla Pendik Marina’dan çıktık, adaya gidiyoruz. Biraz gittik ki, devir düştü. Gaz kesince idare ediyor ama gaz verince gitmiyor. Bir anormallik var. Döndük geri. Selahattin Usta’dan yardım istedim. Baktı hafta içi ve aradı beni: “Mehmet Bey mazot deposunda prezervatif ne arıyor?” dedi. Ben kalakaldım. O kadar saçma bir şey ki. Depoda prezervatif parçalanmış, parçalar halinde emilip, emiş borusunu tıkamış. O nedenle düşük devirde az mazot geçişine izin veriyor ama gaz verince yeterli debiye izin vermiyor.
Sonra işin aslı çıktı ortaya; Ömer’le de çok geyiğini yaptık. Ömer, içine pislik girmesin diye deponun ağzına lateks eldiven geçirmiş. O eldiven bir ara (geyiğin konusu o- hangimizdeyken hatırlamıyoruz) bir şekilde deponun içine düşmüş ve farkedilmemiş. Zamanla da parçalanıp bu hadiseye sebep olmuş.