Bu MacGregor’la Seyirler:
Şimdi teknenin bağlanma ve sorunlarından bahsettim ama bir de suda gezinmesi var.
Burada da güzel anılar mevcut.
Şimdi o yıllarda MTV ödeniyor ve beygir başına. Bunda da 50 HP dıştan takma var. Uğur dedi ki:
- bak eğer yarışa girersen, %50 indirim var
- Nasıl gireceğim ki yarışa?
- TAYK’la konuş, Cahit Ağabey halleder.
Ben Cahit Ağabey kim onu bilmiyorum. Ama bir yandan yelkeni öğrenmek için Fatoş ve iki arkadaşımız daha Arif Erdem’den yelken eğitimi almaya başladık. Teorik, pratik ortaya karışık.
Aradım Cahit Ağabey’i, durumu anlattım. Dedi ki, o nezaketi ve hoşgörüsü ile:
- Mehmet Bey’ciğim, o öyle hemen olmaz. Keşke tecrübeniz olsa. Ama sizin hiç yok. Bir kazaya sebebiyet verebilirsiniz. Size tavsiyem, önce bir teknede misafir olarak yarışın, ortamı görün, biraz deneyim kazanın öyle yapalım.”
- Hay hay Cahit Bey de ben kime misafir olacağım ki?
- Ben size haber veririm.
.
.
.
- Mehmet Bey’ciğim,
- Buyrun Cahit Ağabey
- Bu haftasonu Kış Kupası’nda sizi Calypso II’de Numan Bey misafir edecek.
- Aa çok teşekkür ederim. Sağolun.
Ve ben Calypso 2’de eminim sonradan gördüğüm ama o ilk günün heyecanı ile kimsenin ismini de, yüzünü de hatırlamadığım teknede 2-3 yarışa katıldım. Macgregor’la yarışacağımı duyduklarında, haliyle dalga geçtiler. Onu kullandıkları tabirlerden ya da kıyasladıkları tekne isimlerinden değil de, gülmelerinden anladım.
Neyse, biz sonra yarışa girdik.
Hiç acelemiz, yok.
Herkes start alıyor; sonra biz.
Herkes finişe varıyor, sonra biz.
Kural filan bilmiyoruz; öğrenmeye çalışıyoruz ama jargon o kadar ters ki...
“Sancak kontra tekne, iskele kontra tekneye yol verir”
Yani bumbası iskelede olan, bumbası sancakta olana yol verir gibi biz kendimizce tercüme ediyoruz.
Yelken trimi için adam gerekmiyor zaten. 3. kişi elinde kural dosyasının olduğu klasör, bize “yol hakkı bizde” ya da “değil” diye skiperlik yapıyor kısmen. Ama üzerimize 40-45 feet tekneler tam arma, dimdik gelip bir de “yol, yol, yol” diye bağırdıklarında tırsıyoruz, kaçıveriyoruz önlerinden. Bir tatsızlık bizden kaynaklı çıkmasın diye...
Ama sonra biri uyardı; yanlış yapıyorsunuz. Bazılarına haksız menfaat sağlıyorsunuz dediler. Bu sefer eğer eminsek, “yol” diye bağırana biz de “yol bizim” diye cevap vermeye başladık. Hop bu sefer onlar dönüverdiler.
Yau ne keyifmiş bu yarış işi... Bir MacGregor höt diyor, koca 45 feet tekne, 2 metre dibinde haşırt diye dümen kırıyor, kontra değiştiriyor.
Neyse, böyle keyifli yarışlarımız, hatta bir keresinde de 3. Kupamz bile oldu. 4 tekne yarışa katılmamıştı.
Son yarış anısı ile MacGregor’un yarış faslını bitiriyorum.
Burgazada Yarışı: en sevdiğim rota. Adalar arası coğrafi. Dolayısı ile şamadıra dibi hengamesine girmeden efendi efendi yarışıyoruz. Artık son düzlük. Orsa gidiyoruz. Aslında gidemiyoruz. MacGregor’a rüzgara karşı gitsin diye 50 HP motor koymuşlar. Niye rüzgara karşı gitsin yani...
Neyse, Burgaz’la Kınalı arasındaki kanala güneyden, kuzeye doğru giriyoruz. Burgazada Deniz Kulübü önünde finiş hattı. Rüzgar da, akıntı da karşıdan geliyor. Biz mehter takımı gibi, gidiyoruz, gidiyoruz, gidiyoruz. Hoop tramolayı atıyoruz, başladığımız yerdeyiz.
Bu Burgaz yarışının güzelliği sucuk - ekmek partisi olur adada. Onu da haliyle kaçıracağız. Neyse debelene, debelene yarışı bitirdik. Finiş düdüğünü aldık. Partide aç aç dolaşırken Cahit Ağabey geldi yanıma, o kibarlığı ile nazikçe “Mehmet’ciğim, çalıştırıverseydin motoru bari, bak dondu hakem arkadaşlar. Hem de aç kaldınız hepiniz”.