Tayo Mar 'ın satış hikayesi ayrı bir yazı konusu. İki huysuz adamın çekiştirmesine dönüştü. Ben satmamak için binbir dereden su getiriyordum çünkü. Emin ellerde en azından. Ben Tayo Mar ile çok gezdim. Benim kaptanlığımda Tayo Mar kullanılan bir tekne idi. Ancak yeni sahibi benden farklı. Tam bir arıza bu konuda. En son bütün boyayı sökmüş yeniden boyamak için hazırlık yapıyordu. Ne kadar gezer bilemem. Ama Tayo MAr 'ın ömrüne ömür katacağı kesin.
Evet.. Gelelim Sanela'nın Akdeniz macerasına. Ancak anlatacaklarımı daha anlaşılır kılmak adına Sanela 'yı anlatmam gerekiyor biraz. Yazıları takip edenler bilecektir ki en büyük hayallerimden birisi kendi teknemi yaptırmak idi. Açıkçası bu profesyonel hayatıma devam etmek için ayrı bir motivasyon sağlıyordu bana. Bir ara Wharram 'ın katamaranlarına 'da takmıştım malumunuz. Çalışma planlarını almış maliyet hesapları yapıyordum.
Cem Gür, bana "Tayo Mar sana O'nu ne zaman bırakman gerektiğini söyler merak etme" demişti. Akdeniz'e indiğimde TAyo Mar 'ın menzillere kısa kaldığı artık iyice anlaşılmıştı. Bir haftasonu teknesini menzilinin çok üstünde kullanmıştım açıkçası. ancak Akdeniz 'e çıktığımda Tayo Mar yeter artık sinyallerini vermeye başlamıştı bile. Şöyle ki;
Akdeniz 'de etaplar uzun. Gece seyri şart. Deniz fırışka rüzgarda dahi yüksek dalgalı olabiliyor. Açıktan gelen dev soluganların üzerine farklı yönden lokal dalga geliyor. Tayo Mar 'da ise gece yelken yapabilmek riskli açıkçası. O yüzden gece de güvenle yelken basabileceğim bir yelkenliye geçmem gerekiyordu.
Tayo Mar klasik bir yelkenlinin replikası idi. Yani 150 yıl önce Bristol 'de, Falmouth 'da nasıl yelken yapılıyorsa siz de öyle yapmak zorundaydınız. Bu müthiş bir deneyim oldu benim için. Ancak Wharram katamaranlarını inclelediğimde kadim denizcilik tarzı ile modern malzeme ve kimyasalların kullanımının harmanlanmasından çok etkilenmiştim. Su kontrası ve epoksiden Polonezya katamaranı yapıyorlardı ve dünya okyanuslarında defalarca kendini kanıtlamış bir tasarım ortaya çıkmıştı. Wharram'da tüplerde tek bir çivi bile yok. Bu epoksi ve elyaf ile birleşince ortaya yekpare bir gövde çıkıyor. İşçiliği biraz fazla ama olsun diyordum kendi kendime.
Bu arada Sanela 'ise hep bir şekilde karşıma çıkıyordu. Maltepe balıkçı barınağında beş altı tekne sonra komşumdu. Sonra Aali O 'nu Tuzla 'da Barbaros yatçılıkta revizyona soktuğunda şans eseri Rojda ile birlikte gezmiş ve hayran kalmıştık. 2008 Krizinin etkilerini daha üstümden atamadığım o günlerde Sanela 'yı alabilmek ne kadar da gözüme uzak görünmüştü hatırlıyorum da. Sonra Gökova Ören marina da komşu olduk tekrar. Bu süreçte Matay bir kaç kez bu tekneyi almam için dürtmüş ve Aali ile Kalamış Yelken klübünde pazarlık bile yapmıştık. O zaman ki imkanlar ile tekneye ortak olmayı ve iki yıl içinde tüm bedelini ödemeyi önerdim. Üstelik marina bedeli ve tüm masraflar bana ait olacak , Aali 'nin tekne kullanım ihtiyaçlarına göre de bir takvim hazırlayacaktık. Bana göre pek makul bir teklif idi ama Aali kabul etmedi. İki yıl önce yaz aylarında Sanela 'yı ilanda görünce aramış ve tekrar teklif yapmıştım. O zaman da Aali teklifimi kabul etmemiş ve biraz daha çalışıp para kazanmamı önermişti. Biraz içerledim açıkçası ama kavgada yumruk sayılmaz hesabı sineye çektim.
Sanela 'yı son kez alma girişimim de başarısız olunca Tayo Mar 'ı iki buçuk ay süren bir revizyona soktum. Amacım Tayo Mar'ı Akdeniz 'e hazırlamaktı. Tüm bu işler bitmiş, Tayo Mar tekrar denize inmiş, görenleri parmak ısırtacak bir hale gelmişti. Bu arada Sanela iki yıldır ilanda idi. Burak arada beni yokluyor tekneyi almam için ısrar ediyordu. Ben ise hiç oralı bile değildim. İlk aşkıma dönmüş seyir planları yapıyordum.
Sonra ne oldu bilmiyorum. Ağustos ayı idi. durup dururken ve hiç bir neden yok iken Aali 'yi aradım.
O'nun konuşmasına pek de fırsat vermeden şunları söylediğimi hatırlıyorum.
" Abi bak Sanela'ya şu ülkede iyi bakabilecek hepi topu 10 kişi ya vardır ya da yoktur. İşte ben o on kişiden biriyim. Bunun hiç parasal karşılığı yok mu ? ver artık şunu bana " dedim ve teklifimi yaptım. Uzatmayalım Aali sonunda kabul etti. Ben o dokunaklı konuşmam ile onu razı ettiğimi sanıyordum ancak sonraki süreçte gördüm ki Aali bu konularda pek de duyusal değil. Kesin emin olmamak ile birlikte benden önce gelen müşterinin karısı ya da sevgilisinin söylediklerinin etkisinin çok daha fazla olduğunu sanıyorum. Hanımefendi Sanela 'nın muhteşem dümenini çok büyük bulmuş ve küçültülmesini istemiş. Pu ha ha.... Aali beyninden vurulmuşa dönmüş elbette. Çünkü bu dümen Aali 'nin teknesi için aldığı ilk ekipmanlardan. Uzun süre evin salonunda durmuş. Muhtemel Aali kim bilir kaç gece o dümene bağlanacak olan Sanela 'nın hayali ile seyir yaptı.
Böyle iş bilmez müşterilerin daha çok etkisi oldu sanırım Aali 'nin kararında.
Satın alma sürecinde Sanela karada idi. Bu da büyük avantaj oldu benim için. Elbette Sanela 'yı son halini görmeden satın almıştım. İyi ki de öyle yapmışım. Görünce teklif ettiğim bedeli düşünüp utandım. Zaten önceden görmüş ve yapım tekniğini bilmiş olsaydım teklif bile vermeye cesaret edemezdim doğrusu. Abartmıyorum bakın neden?
Aali, Sanela 'yı "double strip planked " yöntemi ile inşa etmiş. Yani olabilecek en pahalı ve en meşakkatli yöntem ile yapmış kabuğu. Önce bir kalıp yapılmış. Sonra iki parmağım kalınlığındaki maun çıtalar onlarca mengene ile kalıbın üzerine alıştırılarak epoksi ile yapıştırılmış. Yetmemiş ilk katın birleşim yerlerine gelmek kaydı ile ikinci bir kat yine aynı yöntemle alıştırılarak bir sıra daha epoksi ile yapıştırılmış. Sonra kabuk kalıptan alınmış ve içine postaları yerleştirilmiş. Yetmemiş salma için krom bağlantılar ile postalar desteklenmiş.
Ortaya çok hafif ancak bir o kadar da sağlam , üzerinde hiç bir çivi olmayan masif maun bir kabuk çıkmış. Vay babam vay. Deli bu adam.
Elbette işin evveliyatından da bahsetmeliyim. Aali yıllarca bir Folkboat kullandı. Bir çok tekne tasarımını inceledi ve Sanela 'dan önce de yedi adet tekne yapmışlığı var. Bu tekneyi yıllar içinde hayal etmiş, çizmiş ve bir Alman mühendise projelerini yaptırmış. Alman mühendis bu tasarım ile Alman Yacht dergisinin yarışmasına katılmış ve projesi o yıl birinci seçilmiş. ÜZerinde ise yok yok. Katlanır pervane özel dikim yarış yelkenleri , performans direği (normalden %20 daha uzun . Bu Aali ile Matay 'da bir uzun direk takıntısı var bu arada. Sarıyaz'ın da direğini uzatmış bu iki kafadar. Kendileri yazsınlar hikayesini sonra )
Sonuçta kısa bumbalı , geniş torpil salmalı bir tekne çıkmış ortaya. Arma markoni ancak kesirli. Ciddi performansı var yelkenler artık torlandığı halde. Tekneyi kullandıkça ve içinde yaşadıkça farkettim ki ben asla bu detayda bir tekneyi yaptıramazdım. Bilenler bilir genelde özel yapım tekneler aşırı sağlam bir gövde üzerine kötü bir aksam ile yapılıyor maalesef. İşte Sanela bunun tam tersi olmuş. Gerçek bir mühendislik eseri. Dahası Klasik İngiliz yelkencilere meydan okurcasına 35 feet olmasına ramen tek başına rahatlıkla kullanılıyor da.
İşte böyle bir yelkenli Sanela. Gelelim ismine. Malum yine Aali 'nin önerisi ile ismini Dolce Farniante olarak değiştirecektim. Ancak bir sürü aksaklık nedeni ile değiştirmek mümkün olmadı. Kaş 'ta bu isim ile başka bir tekne olduğunu öğrenince de isimden soğudum biraz. Bu kadar farklı yapılmış bir tekne ile aynı isimde bir tekne çok da yakışık almazdı bana göre.
Zaten Alanya 'ya vardığımda ismini değiştirmekten çoktan vazgeçmiştim. Sanela 35 ismi şöyle verilmiş. SAN Aali 'nin soyadı. Ela ise kızlarından birsinin ismi. Bu kadar hayal edilmiş , düşünülmüş ve yaratılmış bir teknenin adından yapımcısının soyadını çıkarmaya içim elvermedi açıkçası. Üstelik öyle anlaşılıyor ki kızının adı da özellikle Eklenmiş. üç kız babası olarak bu ismin de çıkmasını istemedim. Hem üstelik tekneye dişiliğini kazandıran da bu Ela ismi gibi geldi bana.
Denizde eşi olmayan bu teknenin ismi de farklı olmalı ve yapımcısının ve çok sevdiği kızlarının isminden birini taşıması bana çok şık geldi seyir sırasında. Bir o kadar önemlisi Sanela 'da bunu istemedi. İnanmayacaksınız ama O'na Farniante diye her seslendiğimde bir problem çıktı. İsmini değiştirmeyeceğimi anladığında O 'da ben de rahat ettik açıkçası.
Hadi o zaman Vira Bismillah.. Sanela 'nın Akdeniz seyri burada! bekleriz efendim.