Heyamola Hey

Havuzluk => Seyir Anıları => Konuyu başlatan: Hakan Tiryaki - 05 Eylül 2017, 01:33:46

Başlık: Amorti Kekova...
Gönderen: Hakan Tiryaki - 05 Eylül 2017, 01:33:46
Temmuz ve de Ağustos büyük ölçüde çalışarak geçti. Bünye üç yıldır alışmış yan gelip yatmaya, ağır geldi tabi. Bayram için iş çıkmayınca doğal olarak sevindim ve hemen alelacele bir seyir planı yapalım dedik. Plan derken, çok da ciddiye almayın, Nükhetle kimi çağıralım dedik, sonra da nereye gidelim. Kısa özeti bu planın. Ben ne zamandır canım Göcek çekiyor deyince O da balıklama daldı hiç Yediburunlar falan düşünmeden. Tüm bunlar Salı (29 Ağustos) günü öğleden sonra oluyor bu arada :)

İki arkadaşımızı aradık ve saat 16:30'da tekneden buluşmak üzere plan yaptık. İlk düşüncem gece seyri ile direkt Göbün ya da Boynuz'a atmak kendimi. Hava da gel diyor. Neyse, ekibi topladım, şöyle bir baktım; Nükhet'i deniz tutuyor, giriş-çıkışlar hariç pert, diğer iki konuk Hasan ve Nur da mevzudan bir haber. Son tayfa ise bizim Zeyno ki kendisinin makam aracı olan dingiyi de tamire bıraktık. Dedim seçin, 9-10 saatlik gece seyrinin ardından Göcek mi, yoksa 2,5-3 saatlik gece seyrinin ardından Kekova'mı? Ekip Göcek dedi. Dedim siz kaşındınız. Tekrar baktık hava durumuna, olur mu, olur. Fakat dönüş biraz muallak.

29 Ağustos

18:00'de Yengeç seyre hazır. Marşa bastık. Gel gör, çıkamıyoruz yerimizden. Abartmıyorum, tam yarım saat bekledik yerimizden çıkabilmek için. Kaş klasiği. Teknelerin alayı birlikte gider, birlikte gelir :)

18:30'da nihayet uzattık kafayı, döndük mendireği attık kendimizi yola. Hala kafam net değil. Dedim yürü, daha körfez uzun. Sonuna gelince düşünürüz. Sonuçta sola dön, ilerde Göcek, sağa dön, biraz ilerisi Kekova...

Ekibi bir daha düşündüm. Biri dört ayaklı, üçü acemi, Yediburunlar, dönüşte ne olacağı belli değil, derken kendimi Kepez burnunu dönerken buldum. İstikamet Kekova, Sıçak koyu.

Rüzgar neredeyse sıfır olunca yelken yalan oldu yine. Motora kuvvet dedik, yürüdük. Gün batarken Uluburun ardımızda kalmış, sıra sıra dağlar, grinin tonlarıyla iskelemizde eriyip gitmeye başladı. Farkettim ki özlemişim. Ama çok özlemişim. Ağustos bitiyor ve daha keyif için denize çıkamamışım.

Akar boğazına bu kadar sakin havada denk gelmemiştim. Akıntı hareketlerini izliyorum. Neden bu ismi verdiklerini daha iyi anlıyor insan. Akar boğazı da geride kaldığında artık hava iyiden iyiye kararmıştı. Herkes bir şeylerle oyalanıyor, fotoğraf çekiyor. Zeyno klasik yerinde, kıçta, koymuş kafasını küpeşteye keyif yapıyor. Küheylandan gelen sesler güzel, yağ gibi kayıyor. Üçüncü yıl, hala altımız neredeyse tertemiz. 1200 devirde 6-6,5 knot hızla ilerliyoruz.

Daha önce gece gelmemiştim Kekova'ya. Hatta hiç seyir yapmamıştım içeride de. Önce bir grup ışık beliriyor. Bir de çakar. İlk başlarda anlamasam da ışıkların kaynağını, sonra Kaleköy olsa gerek diyorum ki doğruymuş. Çakara gelmeden gireceğimi biliyorum, ama nereden??? Lan amma kıl bir girişmiş bu. Dibine gelene kadar net olarak seçilmiyor. Derken Sıçak burnu kendini gösteriyor iyiden iyiye. Tatlı tatlı dönüyorum burnu. Artık bu gece için son düzlük. Saatler 21:00'i gösterdiğinde dördüncü tekne olarak demiri salıp, susturuyoruz küheylanı...
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Hakan Tiryaki - 05 Eylül 2017, 01:45:47
30 Ağustos sabahı ilk önemli sorunla yüzleşmemiz gerekiyor: Zeyno'nun tuvalet sorunu. Normal koşullarda dingimiz Zeyno'nun makam aracı. Motor sustuğu gibi atlar dingiye, bekler. Dingi tamirde olunca garibim yayan kaldı. Dinginin Alüminyum tabanları teknedeydi, onlar geldi aklıma. Üç can yeleği ve bir farş tahtası ile hemencecik bir sal yaptım kızıma ve sorun çözüldü. Hatun yüzen her şeyin üzerinde yolculuk edebiliyor :) Günün ilk karesi aşağıdaki gibi :)

(https://i.hizliresim.com/8dGmMd.jpg) (https://hizliresim.com/8dGmMd)

Hızlıca bir kahvaltıdan sonra aldık demiri başladık gezinmeye. Önceki gidişlerimde de ilgimi çeken bir koy vardı. Açtım baktım, Değirmenlik diyor Navionics. İçeriye doğru daralarak giriyor ve nefis görünüyor. Koyun dibinde bir kaç tane birden tekne görünce aralarına girmeyi gözüm yemedi. Nitekim Yengeç'in boyu kadar neredeyse koyun sonlarında genişlik. İlk gün koyun hemen girişine attım demiri. İlk kıçtan kara deneyimimiz yine fiyasko oldu. Nur gönüllü oldu ama durum evlere şenlik. Hatun suya girene kadar kıçımız kaçtı bile. Bir de üzerine koltuk halatının kasasını geçiremeyince güne atraksiyonla başladık. Sudan çıkar çıkmaz ilk dersini aldı. Günün kalan kısmında da izbarço çalıştı :)

Burası yüzmek için çok keyifli bir yer. Dahası tam açık denize bakıyor ve kanaldan sürekli esinti alıyor. Pozisyon olarak da gün boyu havuzluk gölgede kalıyor. Daha da ne ister ki insan.

Akşamüstü aldık demiri, ufak ufak Sıçak'ın yolunu tuttuk. Sıçak benim için ev gibi. Her daim güvenli ve her zaman sakin. Ne kadar eserse essin, demir sağlam ve soluğan yok. Gün batarken Sıçak'a demiri üçüncü tekne olarak attık ve başladık akşam yemeği hazırlıklarına.
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: nuri_kongur - 05 Eylül 2017, 02:39:14
Tiryaki reis, senin kaleminde anlatılan şey, ecnebi deyişiyle tam bir page turner oluyor. Merakla hikayenin devamını bekliyoruz :)


Tapatalk kullanarak iPhone aracılığıyla gönderildi
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Mustafa Ertör - 05 Eylül 2017, 09:53:40
Ben de Karakız'ın salına bayıldım.
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 05 Eylül 2017, 10:42:14
Vardır illa bir aksilik sonunda.
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Hakan Tiryaki - 05 Eylül 2017, 11:19:08
Vardır illa bir aksilik sonunda.

Spoiler verme :)
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Mehmet Atay - 05 Eylül 2017, 11:20:28
Vermesine gerek yok ki...
Yengeç hareket ettiğinde marketlere hücum başlıyor.
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Hakan Tiryaki - 05 Eylül 2017, 11:36:03
Sıcacık bir sabah. Tatlı bir esinti. Sıçak koyunda kahvaltıyla başladı Eylül. Ardından topladık demiri, ver elini Üçağız. Kaptan Edi'nin (Erdoğan) sıcak ilgisiyle bağlandık iskeleye. Kaş'tan pek alışık olmadığım şeyler bunlar. Afili izbarçosunu atıp, döner kıçını gider bizimkiler. Ya da direkt kaç gün kalacaksın vs sorular sorar. Erdoğanla lafladık önce havuzlukta. Öğreniyorum bu işleri :) Tırhandil manyağı çıktı kendisi. Satılık olmadığına ikna etmekte zorlandım.

"200 de verseler vermez misin yani???"
"I ıhh."
"Abi sen seviyon galiba bu tekneyi."
"Benim diğer yarım o!"

Neyse, marketten alışveriş, su ikmali falan derken bir saat kadar oyalanmışız. Bu arada, meydandaki market aşmış olayı. Pet şişe su alayım dedim, yarım litrelik. Kasadaki hatun "Soğuk mu, ılık mı olsun?" diye sordu, "Tabi ki soğuk." dedim. Ne dese beğenirsin, "Abi soğuk olunca fiyatı farklı." Hatun olunca kasmam gerekti kendimi. Arkadaş bu bölgenin insanı her daim yeni bir şeyler buluyor beni şaşırtacak, hatta deli edecek.

Aldık demiri, çıktık tekrar yola. Kafamda Değirmenlik var. Önceki gün şöyle bir bakıp, "Olur mu olur!" demiştim kendi kendime. Koyun ağzına gelince başladım manevraya. İçerisi gerçekten dar ama cezbediyor insanı. Yengeç'in manevra kabiliyeti malum, hadi bakalım deyince koskoca tırhandil yoga yapan bendeniz gibi oluyor. Ne karizma kalıyor, ne bişii...

Kaplinler aklımın bir köşesinde, dinleye dinleye küheylanı verdim tornistanı. Ağır ağır ilerledim koyun derinliklerine doğru. Bu arada Nur koltuk elinde atlamaya hazır. Önceki gün verilen kısa eğitim işe yaramış :) Yaklaşık on dakika sonra iskelemde dik bir duvar, 10 metre mesafede, kıçımda nefis bir tepe ve sancağımda içeriye doğru kıvrılarak ilerleyen Değirmenlik deresinin ağzı, susturduk küheylanı. Oldu lan! :)

(https://i.hizliresim.com/RPaX5o.jpg) (https://hizliresim.com/RPaX5o)

Önce adet olduğu üzere seyir bitti sigaramı tüttürdüm. Sonra funda deniz. Oha, o ne lan! Bildiğin buz gibi su. Daha doğrusu yüzeyde 3-4 santim kalınlığında bir tatlı su katmanı var, bildiğin buz. Sürekli kıpraşıp karıştırmak gerekiyor suyu...

Akşama kadar bildiğin sefasını sürdük koyun. Bizden başka iki küçük tekne geldi, gitti, o kadar. Bir ara şnorkel yapmaya indim. Ahanda, tam dümen yelpazemin iki metre ötesinde bir ağaç, suyun altında. Biraz daha gitseymişim ağaca oturacakmışım ya lan!

Saat 15:00 gibi esmeye başladı. Demir sağlam, koltuğun keyfi yerinde. Akşama kadar iplemedik rüzgarı. Saat 18:00 gibi topladık koltuğu, aldık demiri, ver elini Sıçak!
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Hakan Tiryaki - 05 Eylül 2017, 12:20:46
Gece tek sorun son yılların trendi yerli turistleriyle "yüklü" bir gulet idi. Neyse ki erken uyudular. Sonuç olarak 2 Eylül sabahı da bir önceki gibi başladı. Zeyno gezdirildi, yüzüldü, kahvaltı edildi. Ardından bir önceki gün "yine" bozulan "yeni" elektrikli tuvalet kontrol edildi ama nafile. İçten içe söyleniyorum Nükhet'e. Ben pompalamaktan memnundum yahu.

Bugün istikamet yine Üçağız. Bir arkadaşımızı daha alacağız. Ağır ağır tuttuk marinacığın yolunu.

Bu arada önemli de bir detayı atlamışım. Malum Kaş'ta her şey gibi atık alımı da mevzuat dışı. Mavikartınızı işletebilmek için kendi atığınızı pedestallerin kenarındaki gidere kendiniz basmak durumundasınız. Akıl dışı bir uygulama olduğundan olsa gerek Kaş'ta kimse şikayetçi değil. Hal böyle olunca mavikartımızı bir süredir işletemedik. Aslında tank dolu değil ama Sahil Güvenlik malum. Neyse, ilk gün Üçağız'a varmadan bir arkadaşımı aradım. Dedi, dert etme, hemen hallederler. Gittim hemen kooperatif kulübesine, dedim mavikartımı işleteceğim. Aldı kartı eleman, okuttu, "En son 385 lt vermişsin abi dedi. Ne kadar işleyelim?". Tank 140 lt, o kadar işle yeter dedim ve 25 TL mukabilinde mevzu çözüldü. Bu arada atık alım tesis, pompası, çukuru, kuyusu... hiç bir şey yok. Sahil Güvenlik'in hemen karşısında oluyor bu mevzu. Altyapısı olmayan mevzuatın uygulaması da ancak bu kadar olur...

Marinacığa bağlandık. Hızlı bir ikmalden sonra attık kendimizi yine Değirmenlik'e doğru.

Bu sefer içeride tekneler olduğundan tam burunda kalan minik koycuğa yerleştik. Yerleştik diyorum ama o kadar da kolay olmadı. Derinlik göstergem çalışmadığından ve zincirim kıymetli olduğundan ancak üçüncü denemede tutturdum demiri :)

Burası da snorkel için çok keyifliydi. Karagözler, melanurlar, dev deniz kestaneleri, papaz balıkları, gün balıkları, kayaların arasındaki kuytularda kalabalık gümüş sürüleri... insan sudan çıkmak istemiyor. Tam köşedeki en güzel yeri bir Rus aile kapmış. Geldiğimizde hepsi sudaydı. Dönerken hala sudalardı :)

Saat 15:00 civarı rüzgar artmaya başladı. Sağlamdayız diye fazla durmadık üzerine. 18:00 civarı 24-25 knot'a oturunca "Haydi" dedim, "İstikamet Sıçak!".

Her hareketten önce olduğu gibi yine aynı soruyu sordum demiri toplamadan önce: "Güverte neta mı? Uçacak bir şey kaldı mı? Minderler sağlamda mı?"

Sadece iki dakika sonra iki güneşlenme minderi, yanlarına bir de kürek alarak uçuverdiler güverteden. :) Rüzgar sert ama sorun yok, keserim önlerini, alırım diye düşünürken Nur ve İncila atladılar suya. Beni bilen bilir, inadım inattır, bırakmam o minderleri. Ama bir şey daha var ki, tersim de terstir. Önce okkalı bir salladım. Sonra mecburen bekledim kısa bir süre. Minderler bir arada, kürek biraz daha aykırı bir rotada istikrarlı ilerlerken benim kurtarma yüzücüleri adeta çimiyorlar. Hızlıca bir manevrayla minderlerin önünü kestim. Bordaya yapışıverdiler. Aldım içeri. Sıra yüzücülere geldi. Önce Nur'a olduğu yerde kalmasını söyleyerek yaklaştım. Merdiveni önüne denk getirdim, hızlıca aldık içeri. Bu arada İncila'ya kramp girmiş, sepet gibin yatıyor denizin üzerinde. Sonra ona doğru başladım manevraya. Tornistanla dibine kadar geldim ve Nur'a dedim at halatı. Attı ve tabi halat ayağının dibine düştü. Hızlıca aktığımızdan ilk deneme yalan oldu. Bu arada çok dar bir alan kaldı tüm bu manevralar için. 50 metre kadar gerimizde kayalıklar var ve rüzgar direkt olarak oraya basıyor. Tekrar başladım manevraya, halatı unutun dedim, direkt merdivenden alacağız. İki üç dakika içerisinde hatunla merdiveni bir araya getirmeyi başardım ve nihayet Onu da aldık sudan. Verdim hemen yolu ama Nükhet tutturdu küreği bırakmam diye :) İçten içe benim de bırakasım yoktu zaten. Başladık aranmaya. Bir on dakika bakındık, yeter dedim, gidelim. Tam tekrar burna yaklaşırken Nükhet gördüm diye seslenince ikinci dalga operasyon başladı. Tayfa kakıç elde beklerlerken ağır ağır yaklaştım. Tam bordadan eğilip alınacak mesafeye kadar geldim ama gel gör eğilmek yerine kakıçla almaya çalışınca alamadılar. Dahası İncila hiç bir şey söylemeden yine attı kendini suya! Ulan küreği aldık almaya da hatun yine suda kaldı. Sonraki ilk kısım dejavu! Başladım manevraya. Bu arada yine kayalarla fazlaca yakınız. Hatun yüzemiyor akıntıdan. Böğüre böğüre yanaştırdım merdiveni hatuna tekrar. Ama gel gör alamıyorlar bir türlü tekneye. Kramp girmiş yine. Kayalarla aramızdaki mesafe gittikçe kapanıyor, yol veremiyorum, delireceğim. Artık nasıl bir böğürmüşsem karga tulumba aldılar hatunu içeri ve hemen hemen 10-15 metre kala kayalara çevirdim pruvamı açığa, verdim yolu. "Sıçak'ta demiri atalım, ilk iş eğitim yapacağız." Ulan 60 liralık kürek için tekneyi parçalayacağız arkadaş. Şaka gibi.

Saat 19:00 gibi saldık demiri beşinci tekne olarak Sıçak'a. Eve döndüm. İlk iş sıkı bir fırça. Bir kurtarma operasyonunda olması ve olmaması gerekenler üzerine bir brifing, halat nasıl atılır workshop'u derken akşamı ettik...
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Hakan Tiryaki - 05 Eylül 2017, 13:22:42
Üçü sabahı Nükhet ufak ufak arıza çıkartmaya başladı. Sonuçta kendi limitlerini zorluyordu aralıksız bir kaç gecedir denizde kalarak. Doğrusunu söylemek gerekirse bana da ufak ufak gelmeye başladılar. Benim için fazla kalabalık olduk çünkü. Neyse, sabah kahvaltısını müteakiben aklıma geldi, la dedim şu mazot durumuna bir bakayım. Baktım. Bir parmak. Hadi bakalım, sıradaki "challange" bayram zamanı Kekova'da mazot bulmak.

Öğleye doğru yine Değirmenlik'e attık demiri. Kekova'dan haber bekliyoruz. Bir yandan da hava durumuna bakıyorum, ufaktan dönüşe geçmek için. Hava çok da sıkıntılı değil, 5-6 Bofor ama tam kafadan ve de dalga yüksek. Pazar sabahı makul görünüyor. E zaten mazot da yok dönecek, yüzmeye devam...

Öğleden sonra millete dedim mazotu bulursak sabah altı teker döner :) Nükhet'e de dedim, sen kal, ben sonra arabayla alırım seni. İncila'nın evi Kekova'da nasıl olsa. O da balıklama daldı zaten. Dalga ve Nükhet ikilisi her daim soruna dalalet.

Akşamüstü yine Üçağız'a bağladık kayığı. Sorduk, soruşturduk, mazot daha doğrusu mazotu verecek adam yok. Sonuç olarak İncila'nın arabayla Demre yapıp aldık mazotu. Akşam havuzlukta keyifli bir yemek yedik hep birlikte. Sonrasında hatunları gönderip oturduk internetten milli maçı izledik.

01.00 civarı havuzluktaki yerime kıvrıldım. Gel gör sabaha kadar uyuyamadım. Arkadaş böyle gürültülü bir yer daha görmedim ben. Yürüyüş için gelen malların aralarındaki kahkahaları, bağarışları, köpeklerin havlaması, horozların ötüşü, tekneye giren kediyi kovalayan Zeyno derken yalan oldu bizim uyku. Bir daha hayatta gecelemem Üçağız'da...
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Öcal Turan - 05 Eylül 2017, 13:36:35
Yolum düşerse bir daha ; Mecbur değilsem ben girmem o Üçağız a. 
Gündüz vakti birde suda yüzen pisliği görsen Tiryaki Reisim.  ::)
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Hakan Tiryaki - 05 Eylül 2017, 13:54:11
Yolum düşerse bir daha ; Mecbur değilsem ben girmem o Üçağız a. 
Gündüz vakti birde suda yüzen pisliği görsen Tiryaki Reisim.  ::)
Görmem mi Öcal reisim. Bitik.

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Özgür Ökten - 05 Eylül 2017, 14:01:38
Benim kaçırdığım bişeyler mi var yoksa bütün hikaye Sıçak-Değirmenlik-Üçağız arasında mı geçiyor?! :D

öZgür (mobil)

Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Hakan Tiryaki - 05 Eylül 2017, 14:13:34
Benim kaçırdığım bişeyler mi var yoksa bütün hikaye Sıçak-Değirmenlik-Üçağız arasında mı geçiyor?! :D

öZgür (mobil)
Adam olana çok bile :)
Şakası bir tana, bayram vakti gerisi zulüm. Tekne tekne üstüne...

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Özgür Ökten - 05 Eylül 2017, 14:38:37
Ama bi Karalos'a uğramadan Kekova turu saylanmaz! :)

öZgür (mobil)

Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Hakan Tiryaki - 05 Eylül 2017, 14:55:51
Ama bi Karalos'a uğramadan Kekova turu saylanmaz! :)

öZgür (mobil)
Bayram zamanı yemezler Özgürcüm. Sıçak candır :)

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Eyüp Oğan - 05 Eylül 2017, 17:20:48
Keyifle okudum..
Kekova yöresine en son 6-7 sene önce gitmişim.. Özlediğimi farkettim..

eline diline sağlık Hakan Reisim..

Selametle..

Not: Yeri değil ama Kaş limanda batan tekne noldu? çıkarıldı mı?
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Hakan Tiryaki - 05 Eylül 2017, 17:25:02
Keyifle okudum..
Kekova yöresine en son 6-7 sene önce gitmişim.. Özlediğimi farkettim..

eline diline sağlık Hakan Reisim..

Selametle..

Not: Yeri değil ama Kaş limanda batan tekne noldu? çıkarıldı mı?
Çıkartıldı diyeceğim, dilim varmıyor. Anlatacağım, içim kaldırmıyor. Yüzyılın fiyaskosuydu diyeyim. Kepçeyle karadan parçalayarak çıkarttılar sözümona. Aşağısı bildiğin hurdalık hala.
Yengeç'in altı böyle hala...(https://uploads.tapatalk-cdn.com/20170905/30e5edda2658cb621ad4d37d874e0083.jpg)(https://uploads.tapatalk-cdn.com/20170905/57d541dde78842ebe9e470cfe12ed631.jpg)(https://uploads.tapatalk-cdn.com/20170905/2c881e3bb39811dcbc0343dc1467be93.jpg)(https://uploads.tapatalk-cdn.com/20170905/1e1f9c631b00eb597a7d9b48cda46b77.jpg)

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Hakan Tiryaki - 05 Eylül 2017, 20:26:37
Sabah 05:30'da kalktım, ı ıhh, daha olmamış. Hala karanlık. Yarım saat daha uyumaya karar verdim. 06:00'da Nur'un uzattığı ilaç gibi bir bardak çayla fırladım yattığım yerden. Çayın ardından son kontroller; yağ, su, mazot ve kaplinler. Bu kaplinler kabusum oldu artık. Her iki, ikibuçuk saatlik çalışmadan sonra sıkmam gerekiyor. Manevra yapmadıysam daha da uzun gidiyor ama bildiğin saatli bomba. Pendik'te kaplin kestiğinde baştan kara kayalara girmiştik. Sürekli o geliyor gözümün önüne. Dönünce ilk iş şu motoru tekrar "line"a almalıyım.

Saat tam 06:30'da aldık demiri, ağır ağır ilerlemeye başladık Kaş rotasında.

(https://i.hizliresim.com/9d6gEZ.jpg) (https://hizliresim.com/9d6gEZ)

Tatlı bir esinti var. Önceki gece Kekovalı tur teknesi sahibi bir arkadaşımla konuştuk, önceki gün Kaş'tan gelirken Çoban burnunda 4-4,5 metre ölü dalga gördüğünü anlattı. Kalmamıştır dedim ama yine de bir yandan merak içerisinde çıktım açık denize. Akar boğazına doğru 1200 devir, 6,5 knot hızla başladık seyre. Deniz makul, keyifler yerinde.

Boğaza yaklaştıkça ölü dalga da başladı kendini göstermeye. Çukurda 2 metre civarında dalga yüksekliği görüyorum. Ama araları açık olunca gayet keyifli, çıkıyoruz, iniyoruz. Derken makina dairesinden bir ses gelmeye başladı. Çevremdekiler bilir, Yengeç geleli beri repertuarımda olmayan seslere karşı inanılmaz bir hassasiyetim var :)

Hemen indim aşağı ve açtım makine dairesinin kapısını. İlk bakışta basit bir sorun, krank kasnağını iskele taraftaki alternatöre bağlayan iki kayıştan biri kaput olmuş. Bir şekilde berelenmiş ve ses ondan geliyor. Derken don lastiğine dönen kayış yerinden attı. Kesip almakla, bırakıp çıkmak arasında kararsız kaldım. Kayışı öne kaydırıp, diğerine engel olmamasını sağladım ve hemen yukarı çıktım. Gözüm göstergelerde. Henüz her şey yolunda görünüyor ama tabi ki durumun değişmesinden yana endişeliyim. Nitekim bir iki dakika içinde hararetin 80 dereceye yükseldiğini gördüm ve hemen Nur ve Hasan'a direktifler yağdırarak motoru stop edip aşağı indim. Onlara pozisyonumuzun değişebileceğini, dalga yüksekliğini düşününce kendilerini sağlama almalarını ve bir şeyler devrilse dahi, tehlikeli bir şey olmadıkça müdahale etmemelerini söyledim. Büyükçekmece önlerinde motorsuz kaldığımda yaşadıklarım her daim o kadar canlı ki, teknenin girebileceği her pozisyonu ön görebiliyorum. Tek şansım var, rüzgar yok. Dolayısıyla baş-kıç yaparak uzunca bir süre idare edebilieceğiz.

Motor kapağını tekrar açtığımda diğer kayışında yerinden çıkmış olduğunu gördüm ki sürpriz olmadı. Bu arada sorunun kaynağı da kendini gösterdi motor durunca. Krank kasnağının iç kanalının kenarında bir parça kırık var ve o kırık kayışı yemiş. Devir daim devre dışıydı. Önce su koyveren kayışı keserek çıkartıp attım. Sonra diğer kayışı kontrol ettim, bayağı bir ısınmış ama hala iş görür. Yedek kayışla zaman kaybetmemeye karar verdim. Asıl sorun bu aşamadan sonra başladı. Kayışı oturtacağım ama lanet olası alternatör ne kadar gevşetsem de yeteri kadar esnemiyor. Sonra hatırladım ki, sonradan yapılan bu ayak üzerinde alternatör motora dayandığı için daha fazla esneyemiyordu. Bir de sıcak ki lanet olası, neredeyse ellenmiyor. Bol küfürle geçen 10 dakikalık uğraşın sonunda kayışı iki kallavi tornavida ile kastırarak yerine geçirebildim. Bir yandan da pozisyonumuzu kolluyorum ama dediğim gibi, rüzgar olmayınca tekne dalgaya dik pozisyonunu korumaya devam ediyor.

Hızlıca yukarı çıktım, bastım marşa, alternatör şarj ışıkları ilk oluru verdi. İndim tekrar aşağı, evet, her şey olması gerektiği gibi. Tek kayış iş görüyor. Hemen makineye yol verip Haydar the otopilota bıraktım dümeni. Alet edevatı olduğu gibi bırakıp ne olur, ne olmaz diyerek yedek kayışları da çıkarttım.

Yarım saate yaklaşan duraklamanın ardından Akar boğazına yaklaşık yarım mil mesafede 1200 devir 6,5 knot hızla döndük seyre...

Akar boğazından içeri Üzümlü koyuna girip sonra direkt Uluburun'a dümen tutarak devam ettik yola. Üzümlü'ye girdikten sonra dalga boyu makul mantıklı seviyelere de inince keyifler tekrar yerine geldi tabi. Çoban burnu da benzer koşullarda geride kalırken artık evdeydik. Kepez burnunu dönünce liman.

09:30'da küheylan sustu. Evdeyiz.
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Serdar Çırak - 05 Eylül 2017, 21:00:32
Kazara denk gelip senin tekneye binsem kalp krizi geçirebilirim..:)
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Ersin Böke - 05 Eylül 2017, 21:12:53
O zaman bir de Tayo Mar' a gelmelisin. Demek kalp krizi bile geçiremeden hık diye gidivericen,..  :)

Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Hakan Tiryaki - 05 Eylül 2017, 21:21:48
Kazara denk gelip senin tekneye binsem kalp krizi geçirebilirim..:)

Yok ya, rahat ol. Yengeç alemin en iyi eğitim teknesi :) En büyük özelliği de bir şekilde evine döner :)
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Bülent Büyükdağ - 05 Eylül 2017, 21:23:09
Iste o şekil sorun zaten.
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Ersin Böke - 05 Eylül 2017, 21:27:32
Aslında Tiryaki ye katılmmamak elde değil. Sadece şu dalga boyları avcı hikayesine döndü biraz. Efendim 4- 4,5 m. Dalga demek iki katlı bir ev yüksekliği demek.

Bu kadar dalgayı 30 hadi bilemedin 40 knot hava kaldıramaz. Bizi korkutmaya başlayan dalga boyu 0,5 metreden başlıyor. İki metre dalga , görüp görebileceğimiz en yüksek dalga egede eğer bir fırtınadan bahsedilmiyorsa.

Deiğim gibi, 4,5 m. Dalga yengeci bile tumba eder. Guletçi arkadaş sanki abartmış gibi biraz.
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Hakan Tiryaki - 05 Eylül 2017, 21:38:55
Aslında Tiryaki ye katılmmamak elde değil. Sadece şu dalga boyları avcı hikayesine döndü biraz. Efendim 4- 4,5 m. Dalga demek iki katlı bir ev yüksekliği demek.

Bu kadar dalgayı 30 hadi bilemedin 40 knot hava kaldıramaz. Bizi korkutmaya başlayan dalga boyu 0,5 metreden başlıyor. İki metre dalga , görüp görebileceğimiz en yüksek dalga egede eğer bir fırtınadan bahsedilmiyorsa.

Deiğim gibi, 4,5 m. Dalga yengeci bile tumba eder. Guletçi arkadaş sanki abartmış gibi biraz.

Ersincim, bu konu başlı başına bir tarışma konusu. Ama şundan emin olabilirsin, Karadeniz'de 10 metre dalga yüksekliği de gördüm ve ayırt edebiliyorum. Bence asıl önemli ve gözden kaçan nokta şu; nereden kopup geliyor o dalga?

10 Şubat 2015'te Kaş'ta yaşanan faciayı belki hatırlarsınız. Rüzgar yoktu ama dalgalar yıktı ortalığı.

Rüzgarla açıklarsak, bu coğrafyada yüzlerce mil katedebilen rüzgarlar ciddi dalga kaldırabiliyorlar. Hele ki bir de 4000 metre derinliklerin söz konusu olduğunu hatırlarsan 4-4,5 metre dalganın buralarda avcı hikayesi olmadığını sen de anlayabilirsin :)

Son olarak, 4,5 metre dalga bir tırhandili, hele ki Yengeç boyutlarında bir tırhandili kırılmadığı sürece tumba etmez.
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Öcal Turan - 05 Eylül 2017, 21:43:27
Aslında Tiryaki ye katılmmamak elde değil. Sadece şu dalga boyları avcı hikayesine döndü biraz. Efendim 4- 4,5 m. Dalga demek iki katlı bir ev yüksekliği demek.

Bu kadar dalgayı 30 hadi bilemedin 40 knot hava kaldıramaz. Bizi korkutmaya başlayan dalga boyu 0,5 metreden başlıyor. İki metre dalga , görüp görebileceğimiz en yüksek dalga egede eğer bir fırtınadan bahsedilmiyorsa.

Deiğim gibi, 4,5 m. Dalga yengeci bile tumba eder. Guletçi arkadaş sanki abartmış gibi biraz.

Karadeniz ve Akdeniz de oluyor bazen.
Ankara feribotunda sözleşmeli müzisyen olarak çalışan bir abim ,  Karadeniz seferinde fırtınaya yakalandıklarını anlattı , dalgalar en üst kattaki restorantın pencerelerine vuruyormuş ya da koca gemi o dalgaları yiyerek yatıp kalkıyormuş..
Abimiz gemi Samsun a varınca gemiden atlamış karaya ve bir daha da binmemiş.
 :)
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Hakan Tiryaki - 05 Eylül 2017, 21:45:00
Aslında Tiryaki ye katılmmamak elde değil. Sadece şu dalga boyları avcı hikayesine döndü biraz. Efendim 4- 4,5 m. Dalga demek iki katlı bir ev yüksekliği demek.

Bu kadar dalgayı 30 hadi bilemedin 40 knot hava kaldıramaz. Bizi korkutmaya başlayan dalga boyu 0,5 metreden başlıyor. İki metre dalga , görüp görebileceğimiz en yüksek dalga egede eğer bir fırtınadan bahsedilmiyorsa.

Deiğim gibi, 4,5 m. Dalga yengeci bile tumba eder. Guletçi arkadaş sanki abartmış gibi biraz.

Karadeniz ve Akdeniz de oluyor bazen.
Ankara feribotunda sözleşmeli müzisyen olarak çalışan bir abim ,  Karadeniz seferinde fırtınaya yakalandıklarını anlattı , dalgalar en üst kattaki restorantın pencerelerine vuruyormuş ya da koca gemi o dalgaları yiyerek yatıp kalkıyormuş..
Abimiz gemi Samsun a varınca gemiden atlamış karaya ve bir daha da binmemiş.
 :)

Tam da aynı gemide, Ekim ayında iki kez denk geldim. Oldum olası sevmem Karadeniz'i. Koskoca Ankara feribotu piyade gibi yalpalıyordu.
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 05 Eylül 2017, 22:38:31

Ersincim, bu konu başlı başına bir tarışma konusu. Ama şundan emin olabilirsin, Karadeniz'de 10 metre dalga yüksekliği de gördüm ve ayırt edebiliyorum. Bence asıl önemli ve gözden kaçan nokta şu; nereden kopup geliyor o dalga?


Bahsettiğiniz böyle şeyler midir?

(https://i.hizliresim.com/RPaO87.jpg) (https://hizliresim.com/RPaO87)
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Ahmet Kabaalioğlu - 05 Eylül 2017, 22:39:45
Gezi yazısını merak ve keyifle okudum, anlatım şeklini özlemişim, daha çok gez inşallah.
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Hakan Tiryaki - 05 Eylül 2017, 22:45:50

Ersincim, bu konu başlı başına bir tarışma konusu. Ama şundan emin olabilirsin, Karadeniz'de 10 metre dalga yüksekliği de gördüm ve ayırt edebiliyorum. Bence asıl önemli ve gözden kaçan nokta şu; nereden kopup geliyor o dalga?


Bahsettiğiniz böyle şeyler midir?

(https://i.hizliresim.com/RPaO87.jpg) (https://hizliresim.com/RPaO87)

Kefken açıklarında yakalanmıştık ilk seferinde ve inan bu fotoğraftakinden çok daha beterdi. Feribotta herkes bir yerlere tutunmuş kusuyordu desem abartmış olmam sanırım. 87 ya da 88'in Ekim ayıydı...
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Hakan Tiryaki - 05 Eylül 2017, 22:46:17
Gezi yazısını merak ve keyifle okudum, anlatım şeklini özlemişim, daha çok gez inşallah.

İnşallah :)
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Erman Yerman - 06 Eylül 2017, 01:32:28
Benim önce Yengeç'e gelip sonra benimkini almam gerekmiş; bayağı hazır olurmuşum... küçüğünden büyüğüne sorunların üstesinden böyle gelmeniz bende hayranlık uyandırıyor...
Yaşananları okurken bir yandan kanım çekiliyor bir yandan gülmekten kendimi alamıyorum...
Yengeç de siz de var olun...

SM-G920F cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Ersin Böke - 06 Eylül 2017, 05:42:47
Ben en çok bu Tiryakinin gamsızlığına hayranım. Hep özenirim böyle olmaya ama hiç beceremem.

Sen kalk, yola  çıkmadan mazot tankına bak, bir parmak kaldığını gör .. İyi bakmış yine.. Benim bildiğim Tiryaki bakmayadabilirdi de.

Tarzının hastasıyım..
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Hakan Tiryaki - 06 Eylül 2017, 07:51:11
Ermancım, tüm süreç boyunca hazır mı oldum, yalama mı oldum ben de emin değilim :) Bir fikre alıştım, tekne yüzüyorsa sorun yok :)))

Bökecim, baktık ya işte yahu. İtiraf edeyim, kısa bir süre yelkenle çıkar mıyım acaba diye düşündüm. Neyse ki çabuk geçti. Makarası bir yana -bana göre- dar alanlarda biraz çalışmam lazım yelken kullanma mevzuunu.

SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi

Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Serkan Güvenen - 06 Eylül 2017, 09:32:04
Tiryaki reis,

Yine keyifli bir hikaye olmuş sabah sabah çok güzel oluyor okumak teşekkürler.
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Ersin Böke - 06 Eylül 2017, 09:37:31
Sen biraz denesen yelkenden başka birşeyle dolaşmazsın oralarda. Koca tirhandil Yengeç, bayıltamazsın bile.. Hadi bayıltttın ne olacak ki.. Kabahat bende çöksem bir hafta Kaşa ne güzel olur..

Bu arada Tiryaki şu bizim flama işi vardı bir..  :)
Başlık: Ynt: Amorti Kekova...
Gönderen: Hakan Tiryaki - 07 Eylül 2017, 09:36:43
Yengeç biraz daha ufak tefek olsa haklısın da kısa mesafe için uğraştığına değmiyor. Ana yelkeni basmak değil ama toplamak zulüm. Bir eşek yapmam lazım üzerine çıkacak. Boyum yetmiyor. Bir de dalga varsa maymun oluyorum :)

Flamaya el atayım tekrar. Rahatım bu aralar.


SM-N9000Q cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi