Sabah 05:30'da kalktım, ı ıhh, daha olmamış. Hala karanlık. Yarım saat daha uyumaya karar verdim. 06:00'da Nur'un uzattığı ilaç gibi bir bardak çayla fırladım yattığım yerden. Çayın ardından son kontroller; yağ, su, mazot ve kaplinler. Bu kaplinler kabusum oldu artık. Her iki, ikibuçuk saatlik çalışmadan sonra sıkmam gerekiyor. Manevra yapmadıysam daha da uzun gidiyor ama bildiğin saatli bomba. Pendik'te kaplin kestiğinde baştan kara kayalara girmiştik. Sürekli o geliyor gözümün önüne. Dönünce ilk iş şu motoru tekrar "line"a almalıyım.
Saat tam 06:30'da aldık demiri, ağır ağır ilerlemeye başladık Kaş rotasında.
Tatlı bir esinti var. Önceki gece Kekovalı tur teknesi sahibi bir arkadaşımla konuştuk, önceki gün Kaş'tan gelirken Çoban burnunda 4-4,5 metre ölü dalga gördüğünü anlattı. Kalmamıştır dedim ama yine de bir yandan merak içerisinde çıktım açık denize. Akar boğazına doğru 1200 devir, 6,5 knot hızla başladık seyre. Deniz makul, keyifler yerinde.
Boğaza yaklaştıkça ölü dalga da başladı kendini göstermeye. Çukurda 2 metre civarında dalga yüksekliği görüyorum. Ama araları açık olunca gayet keyifli, çıkıyoruz, iniyoruz. Derken makina dairesinden bir ses gelmeye başladı. Çevremdekiler bilir, Yengeç geleli beri repertuarımda olmayan seslere karşı inanılmaz bir hassasiyetim var
Hemen indim aşağı ve açtım makine dairesinin kapısını. İlk bakışta basit bir sorun, krank kasnağını iskele taraftaki alternatöre bağlayan iki kayıştan biri kaput olmuş. Bir şekilde berelenmiş ve ses ondan geliyor. Derken don lastiğine dönen kayış yerinden attı. Kesip almakla, bırakıp çıkmak arasında kararsız kaldım. Kayışı öne kaydırıp, diğerine engel olmamasını sağladım ve hemen yukarı çıktım. Gözüm göstergelerde. Henüz her şey yolunda görünüyor ama tabi ki durumun değişmesinden yana endişeliyim. Nitekim bir iki dakika içinde hararetin 80 dereceye yükseldiğini gördüm ve hemen Nur ve Hasan'a direktifler yağdırarak motoru stop edip aşağı indim. Onlara pozisyonumuzun değişebileceğini, dalga yüksekliğini düşününce kendilerini sağlama almalarını ve bir şeyler devrilse dahi, tehlikeli bir şey olmadıkça müdahale etmemelerini söyledim. Büyükçekmece önlerinde motorsuz kaldığımda yaşadıklarım her daim o kadar canlı ki, teknenin girebileceği her pozisyonu ön görebiliyorum. Tek şansım var, rüzgar yok. Dolayısıyla baş-kıç yaparak uzunca bir süre idare edebilieceğiz.
Motor kapağını tekrar açtığımda diğer kayışında yerinden çıkmış olduğunu gördüm ki sürpriz olmadı. Bu arada sorunun kaynağı da kendini gösterdi motor durunca. Krank kasnağının iç kanalının kenarında bir parça kırık var ve o kırık kayışı yemiş. Devir daim devre dışıydı. Önce su koyveren kayışı keserek çıkartıp attım. Sonra diğer kayışı kontrol ettim, bayağı bir ısınmış ama hala iş görür. Yedek kayışla zaman kaybetmemeye karar verdim. Asıl sorun bu aşamadan sonra başladı. Kayışı oturtacağım ama lanet olası alternatör ne kadar gevşetsem de yeteri kadar esnemiyor. Sonra hatırladım ki, sonradan yapılan bu ayak üzerinde alternatör motora dayandığı için daha fazla esneyemiyordu. Bir de sıcak ki lanet olası, neredeyse ellenmiyor. Bol küfürle geçen 10 dakikalık uğraşın sonunda kayışı iki kallavi tornavida ile kastırarak yerine geçirebildim. Bir yandan da pozisyonumuzu kolluyorum ama dediğim gibi, rüzgar olmayınca tekne dalgaya dik pozisyonunu korumaya devam ediyor.
Hızlıca yukarı çıktım, bastım marşa, alternatör şarj ışıkları ilk oluru verdi. İndim tekrar aşağı, evet, her şey olması gerektiği gibi. Tek kayış iş görüyor. Hemen makineye yol verip Haydar the otopilota bıraktım dümeni. Alet edevatı olduğu gibi bırakıp ne olur, ne olmaz diyerek yedek kayışları da çıkarttım.
Yarım saate yaklaşan duraklamanın ardından Akar boğazına yaklaşık yarım mil mesafede 1200 devir 6,5 knot hızla döndük seyre...
Akar boğazından içeri Üzümlü koyuna girip sonra direkt Uluburun'a dümen tutarak devam ettik yola. Üzümlü'ye girdikten sonra dalga boyu makul mantıklı seviyelere de inince keyifler tekrar yerine geldi tabi. Çoban burnu da benzer koşullarda geride kalırken artık evdeydik. Kepez burnunu dönünce liman.
09:30'da küheylan sustu. Evdeyiz.
"Clouds and winds and oceans I choose my fate to be... Whom the sea has taken Never shall be free."